19 Eylül 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

19 Eylül 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Eylul 1937 CUMHURİYET PAZABDAN PAZABA Sulh ve dans îngiliz belediye reislerinden biri, du rup dinlenmeden, cihan sulhunun pro pagandasını yapı yormuş. Fakat, bu hayırhah adamın milletler arasında gerçekten dayanıklı bir anlaşma temin etmek için bulduğu usul tuhaf: Dansetmek. Bu zatın kanaatine göre, dans, ferdler ve milletler arasındaki bütün kinleri tasfiye edermiş. Nazariyattan ameliyata geçmek istiyen belediye reisi, boş kalan zamanlarını, şehirden şehire giderek dansetmekle geçiriyormuş. Ya bu haber doğru değildir, yahud da belediye reisinin nazariyesi pek hayalidir. Zira, bugün politika âleminde en çok tatbik edilen dans, ne fokstrottur, ne de tango: Şimdi, obüslerin delikdeşik ettiği ârızalı topraklar üstünde tankların dansı moda. Havalardan bitaraf şehir leri bombardıman eden tayyarelerin, deniz altından ticaret gemilerine torpil atan tahtelbahirlerin dansı pek itibarda... O nun için İngiliz belediye reisinin tangolarile umumî sulhu korumak imkânı oldu ğuna kendisinden başka kimse inanmaz. Gülmek mektebi Şu Avrupada çeşid çeşid mekteb vardır: Hizmetçi mektebi, garson mektebi, dilenci mektebi, ve saire. Neredeyse pire yakalamanın usullerini öğreten mektebler, kaşınmayı öğreten mektebler, sigara iç meyi, yol yürümeyi, zerzevat almayı öğreten mektebler de açacaklar. Macaristanda yeni tesis edilen «Gülmek mektebi» buna benzer bir ifrat nümunesidir. Orada güler yüzlü olmanın metodlan öğ.rejiliyprmuş. Dünyanm harb v ihtilâl ve türlü buhran içinde kan ağladığı bugünlerde, çlâlemi zorla sıntmaya alıştırmakta ne mana var? Bizde halk böyle zorla veya münasebetli münasebetsiz gülenleri pişmiş kelleye benzetir. Eğer maksad, iskelet kafası gibi kurukuruya sırıtmaksa, şimdi bu mezar tebessümünün Ispanyada ve Japonyada iki büyük mektebi var. İçi kan ağlıyan insanlara zorla gülmeyi değil, bilâkis, boş yere sıntan insanlara ciddî durmayı öğretmeli. Sululuğun değil, ciddiyetin mektebe ihtiyacı vardır. Iktısadi hareketler Esnafa kredi temini • SİYASI BİR HİKÂYE KÂ Sulh nasıl muhafaza edilir? Mektebler açılırken Yazan : Harold Nicolson Sulh ve dans Gülmek mektebi İlk asfalt yapılın Son bir senedir hakikaten faydalı bir çalışma yolu tutmuş olan İstanbul Es Ahn, size yeni bir konferans daha! sükut verilip, ağızlan nihayet kapatılan ca Birinci ve son sahif eler Hukuku düvel imtihanı naf cemiyetleri yeni ve çok mühim bir Bunun da ötekilerden hiç farkı olmıya otel müstahdemleri, tarih yapmakla meşBirinci ve son sahif eler İlk asfalt yapılınca... Kenar mahalle rimizden birinde yaşlı bir kadın oğluna soruyordu: Asfalt, asfalt, diyorlar, kuzum nedir bu oğlum? Anne, bu, ziftten yapılma bir nevi kaldırım. Fakat, üstü donmuş pelte gibi dümdüz. Hele bir yapılsın da gör. Üstünde yürürken ayaklann hiç yorulmıyacak, burkulmıyacak, ağrımıyacak. Adeta halının üstünde yürür gibi birşey. İlkönce nereye yapıhyor, oğlum? İstanbul İş Bankasının önüne. A... Ne iyi. Yapılıp bitsin de yağlıkçının eltisile beraber oraya yalancı dolma, helva yapıp gidelim. işe başlamak üzere bulunuyorlar. Es cak. Bende, eski ne hatıralar var; kon gul olduklarınm farkına varmağa başlarer dilde o dille söylenmiş gibi naf cemiyetleri murahhaslarmdan müferanslann nasıl yapıldığını iyi bilirim. lar. yer alan Rien ne se perd, rien rekkeb olarak seçilen bir komisyon küGazetelerin bi Fransız murahhas heyeti gelir; vali ne se cree vecizesinin haliki Birisi çıkar, ortaya bir tarzı hal sü çük esnafa kredi açmak imkânlarmı arinci sahifelerine batarafından nezaket ve iltifatla karşılanır. rer. Başmurahhaslar, bu tarzı halli «Lo Lavoisier'yi okur yazarlar içinde bilraştırıyor. Komisyonun ilk içtima karsanız kaşlannız ında musbet bir karar verildikten sonra îngiliz heyeti gelir; valıde ayni iltifat karno'danberi akdedilen en mühim iti miyen yoktur. Fakat o vecize ile ifade oçatılır: Bombardı esnafm muhtac olduğu krediyi haric lar, ayni nezaketler, Yunan murahhasla lâf» diye tarif ederler. Eksperler, buna lunan hakikati Lavoisier'den dokuz yüz mandan yıkıl den değil az da olsa öz olarak kendi n gelir; bu sefer de, vali muavini, onlan, «makul bir muamele» adını verirler. Ve yıl önce hem daha derlitoplu şekilde mış şehirler, kurşu cemivetlerinden bulması daha muvafık ayni nezaketle karşılar... Vali demişim; Iâkin, bu tarzı hal, gazetecilerin naza tesbit eden Cahiz'i hatırlıyanlar pek azgörüldü. Şu şekle göre, her cemiyet Nyon şehrinin, İsviçre taraflannda bir rında, temsil ettikleri gazetenin prensi dır. Türkler hakkında çok samimî bir na dizılmiş ahali ceyardım akçelerini birleştirecek. Bu su yerde olduğunu unuttumdu. Orada, bu pine göre, ya «diplomatik bir zafer», ya sedleri, batmış gemisevgi beslemiş olan bu Arab âlimini şimler, korkunc dretnotlar, tayyareler... retle toplanacak para, belki de ileride nezaketli ve iltifath karşılayışlar, fede «bir diolomatik hezimet» tir. di ben de ılmınden dolayı değil, mekteb Sulh içinde yaşadığımıza inanamazsınız. bir esnaf bankasının sermayesini teşkil rasyon mümessilıne düşer. çocuklanna ve hocalarına gösterdiği gaVe bütün bunlardan sonra işin can aSulh içinde yaşadığımıza inanmanız i edebilecek. Bir esnaf sandığı teşekkül Sonra, otele gidilir. Usulen, büyük lacak noktası, nihaî karar nedir biliyor rib bir alâkadan dolayı hatırladım. edecek. Fakir, sermayesini kaybetmiş çin, gazetelerin son sahifelerini çevirmeEvet, Basralı Cahiz, mekteb hayatıve yahut işini genişletmek için daha devletler, ayrı ayn dairelere yerleştirilir. musunuz? Siyaset perdesindeki resimlerniz lâzımdır: Dişleri pırıl pırıl yanan gü fazla paraya ihtivacı olan esnafa bu Fransız murahhasları, Arnavudlarla aynın bir başka âlem ve hocaların da tabir de bir değişiklik. Esasen, evvelki resimzel kızlar, pazılan şişmiş kuvvetli erkek sandıktan, gene bir esnafın kefaletüe ni kattadır. İngiliz murahhas heyeti, Yuden daha kötüsü olamıyacağına göre, caizse bir başka âdem olduklarını gözövücudleri, bir radyo makinesinin önün para verilecek. goslav murahhaslarının, koridorun bo herhangi bir değişiklik hiç yoktan iyidir. nünde tutarak onların lâtifelerini toplade gülümsiyen mes'ud aileler... Tutulan şeklin esası saŞlam ve her yunca dizili saiKİıklannı ve boş Evian Hulâsa, heyeti murahhasalar çekilip mış ve eğlenceli bir kitab halinde neşretBu sahife size ne ümidler verir: Bir türlü takdire lâyıktır. Tatbikatm da suyu şişelerini seyreder durur. Heyeti çiderelr. Mösyö Delbos Parise döner, mişri. Sonraları her millette bu mevzu tüb macunla dişleriniz inci gibi bembe muvaffakiyetli olmasını temenni ederiz. murahhasa reislerinin salonu, otel idareMösyö Eden Londraya, ve, Ingiltere ele alındı, birçok kitablar yazılıp basıldı. yaz olacaktır. Bir şişe kuvvet ilâcile HerEsnafın, bilhassa adedleri yüz bini sinin himmetile, ortancalarla süslenmiştir. Yalnız bizde hocalarla talebe arasında kül'e döneceksiniz, bir hap yutarak eski ?ecen İstanbul esnafmın krediye olan Kâtibler, masaların üstündeki bu fazla nin ve Fransanın filoları, Toulon'un, Ce geçen Iâtifeler perakende kalmıştır. genclik kuvvetinizi bulacaksınız, bir rad ihtivacı asikârdır. Esnaf tacir değildir lıkları kaldırıp, yerlerine dosyalan ko belürtank'ın, ve Malta'nın mavi sulann Birkaç gün sonra mektebler açılacak, yo makinesi karşısında bütün derdlerinizi ki, bir bankadan kredi temin edebilsin. yarlar. O akşam, murahhaslar, hep bir dan demir alıp, yeni tehlikeleri önlemek hocalarla talebe kısa bir hicran devresi Onun alabileceği kredi ancak malını ve sulhu korumak üzere aldıklan yeni bir unutacaksınız. arada yemek yerler ve herkes mutlaka, geçiren evlâdla baba gibi birbirlerine terhin yolile olabilir ki, bunun da iyi emirle, yola çıkarlar. Gazetelerin birinci sahifelerinden ge meşhur göl balığından yer. kavuşacaktır. Ben bu münasebetten istibir sekil olduğu iddia olunamaz. Şu haFakat, dahası var. len bedbinliği, sonuncu sahifeler silip sü le göre, şimdi tutulan yol gibi, esnafın Ertesi gün işe başlanır. Konferans fade ederek mekteb lâtifelerinden birkaBaşmurahhaslar, eksperler, gazeteci pürmese, dünyanm bugünkü manzarası krediyi gene kendi parasile ve kendi sekreterlik toplantısı yapılır, fakat karar çını sütunuma geçirdim. Umarım ki hoşa na tahammül etmek zor olacak. icinden temin etmek en doğru sekildir. namına birşey yoktur. Bunu, konferan ler ve otel müstahdemleri, memleketleri gider: Resimlerine göre hüküm vermek icab Görülüyor ki bu şekle Ticaret Odası da sın, resmen açılışı takib eder. İsviçre hü ne döner dönmez, hatıralarını şöylece 1 Bir hocanın ceketi koltuk altınederse, bütün dünya gazetelerinin ilk sa müzaheret edivor. Bu da muvaffakiyet kumeti namına bir mümessil, hepimizin yazmağa başlarlar: dan sökülmüştü. Talebeden biri gördü hifelerinde dram, son sahifelerinde neş'e âmillerinden biri telâkki ed'iebilir. «Şu fikrimde musırrım ki, istikbalin ve arkadaşına göstererek fısıldadı: (yahud hemen hemen hepimizin) top, li vodvil seyrediyoruz. F. G. lantıda hazır bulunduğumuzu müşahede müverrihleri, Nyon konferansı hakkında İlmü hikmet işte şu yırtıktan dışan :ı Hukuku düvel imt "inı etmekle nekadar memnuniyet duydukla mütalea yürütürlerken, M. Delbos'un o bakıyor. nnı, umumî sabırsızlık ortasında, ezile rada oynadığı rolü anlamazlar ve te Bir Üniversite ta Bu sözü işiten hoca cevab verdi: büzüle anlatır. O gider; başmurahhaslar barüz ettirmezlerse, feraset göstermemiş lebesi, hukuku dü Gevezelik, terbiyesizlik de o yırbön, bön bakışırlar. O an, son derecede olurlar. Çünkü, o sırada....» vel imtihanında mutıktan içeri bakıyor! sıkıntıh bir andır. Konferans reisi imtihavaffak olmamıştı. 2 Mekteb muallimlerinden birinin Ve sulh, bu basit usuller sayesinde, na çekilmiş gibidir. Sükutu ihlâl etmek muhafaza edilmiş olur. bir evde herhangi bir münasebetle Kendisine sordum: lâzımdır. Ne yapsm? Tâli komiteleri «Bu evin uşağı belediye reisimiz kadar HAROLD NtCOLSON Hani iyi bir intihab eder. Aklı varsa, konferansın, bu kabadır» dediğini işiten reis, o muallimin diplomat olmak is Anadoludan yeni gelen îbrahim a tâli komiteler raporlarını bitirinciye kaCUMHURİYET Harold Ni ayni evde sözünü geri almak suretile kentediğini söylüyor dında, saf bir delikanlı çok garib bir şe dar yeniden umumî toplanh yapmıyacacolson eski bir İngiliz diplomatıdır. Bü disine tarziye vermesini istediğinden mudun, milletlerarası kilde dolandırılmıştır. İbrahiın, Unkapa ğını tebliğ eder. yük Harbi takiben imzalanan muahe allim eve gider: hukukuna niçin çalışmadm? nında dolaşırken, sabıkalılardan Şevket Istirahat zamanmda, başmurahhaslar, delerde Lloyd George'un yanında bulunGeçen gün böyle bir söz söylemiş Ben daha mektebden çıkmadan ev yanına sokularak; karşıdan geçen bir gazetecilere beyanat verirler veya Nyonmuş ve bir çok mütehassıs komitelerinde rim. Sonra hata ettiğimi anladım, sözüvel, bu hukuk, beynelmilel münasebet koyun sürüsünü işaret etmiş: dan aynlacaklannı, yahud akşam ziya esaslı bir rol oynamıştır. Bu tarihe aid mü geri alıyorum: Bu evin uşağı, beledilerde itibardan düsmeğe başladı. Mek Şu davarlan gördün ya!.. Hepsi feti vereceklerini söylerler. Binaenaleyh, hatıralan kendisine oldukça büyük bir reisimiz kadar kaba değildir! der!.. tebden çıkınca büsbütün kıymeti kalmaz benim!.. Amma.. neye yarar ki, başım salı günü, Fransız heyeti murahhasası, şöhret temin etmiştir. Ayni zamanda 3 Muallim, okumağa hevesi olmıdiye korktıim. sıkıldı, besliyemiyorum. Yok pahasına İngiliz heyeti murahhasasına, pazartesi mükemmel bir gazeteci olan muharrir yan şakirdine sorar: Galiba, dedjm, simdi politikaâle^ bjier birer satacağım. demiştir. . «ünü herkesin yediği yemeklerin aynini yukanki yazısile eski tecrübelerine isti Bu hayhzhkla ileride ne olacakminde bu hukuka yan cizen devTetlerin İbrahim de boş bulunmuş: ikram efcmek suretile bir ziyafet çekecek naden Nyon konferansının küçük ve gü sın? adamian da, mektebdeyken senin gibi Ucuz verirsen, bir tane de ben ^~ tir. Fakat, işte bu strada, araya, nezaket zel bir krokisini çizmiştir. Çocuk cevab verir: düşünmüşler. • • lâyım! safhası girecektir. Bu safha, son derece Hoca olurum. O zaman çocuklar SERVER BEDİ AI, hiç durma!.. Fisebilullah, mühimdir. Başmurahhaslar öyle nazik okur; ben dinlerim! koskoca koçu beş liraya satıyorum.. leşirler ki, artık hiçbir mütalea teati et Imtihanda mümeyyiz, talebeden Tamah damarları kabaran İbrahim, mez olurlar. Eksperler, birbirlerine, öyle birine şöyle bir sualde bulunur: tereddüd etmeden beş lirayı uzatmış, iltifat yağdırırlar ki, işe el sürmeğe vakit Bana çok tatlı, çok iyi geçmiş bir Çukurova mmtakasının bu mevsim sabıkalı Şevket de parayı cebine indirir leri kalmaz. Heyeti murahhasalar, ayrı lik kat'î pamuk raporu hazırlanmıstır kış yıh haber verebilir misin? indirmez, koyun sürüsünün arasma ka ayrı, otel müstahdemlerine karşı öyle ha 1878 kışı öyleydi? Bu rapora göre, geçen seneki tahmin şin muamele etmeğe başlarlar ki, bu müsrışmıştır. Neden? lere nazaran bu sene mahsul 24.400 Boşu boşuna beklemekten usanan îb tahdemler nihayet grev ilân ederler. Bu balye fazladır. Gecen seneki mahsulün Çünkü o kış hocamız tam iki buçuk rahim, nrhayet dolandırıldığını anlıyarak, ayni heyeti murahhasaların her birisi, ö son tahmini 159,560 balye idi. Bu seneki ay hasta yattı! polise başvurmuş, ve kendisine gösterilen teki heyeti murahhasalara merbut gaze mahsulün son tahmini 184 bin balyedir. 5 iki dost arasında bir muhavere: sabıkalı resimleri arasında Şevketi tanı tecilere karşı öyle nazik davranırlar ki, Ayni raporda, geçen sene ve bu sene Demek oğlunuzu hoca yapmak isvaziyet, süratle buhrana doğru koşar. Bu ekilen arazi miktan da gösterilmiştir. mıştır. tiyorsunuz. Fena değil amma çocuğun Dolandıncı Şevketin, dün, dördüncü safhanın devamı esnasında, başmurah Geçen sene, 132,746 hektar arazive buna istidadı var mı? Çekoslovakya tütün rejisi umum mühaslardan bazıları, İsviçreyi terkederler, verli, 34,618 hektar araziye iane, 24,095 dürünün riyasetinde bir heyet memleketi asliye ceza mahkemesinde duruşması ya Nasıl yok. Şu yaşta bile en sevdiği yahud, hiç değilse, tehlikeli surette has hektar arazive de Klevland pamuğu olmiz tütünleri hakkında mahallinde tet pılmış ve suçlunun Mehmed ve Hüseyin şey küçük çocukları dövmektir! talanırlar. Maamafih, bu safhanın aka mak üzere toptan 191,459 hektar arazi kikat yapmak üzere dün sabahki eks adlarında iki kisiyi daha dolandırdığı anlaşılarak kendisinin tevkifine karar ve binde, banş safhası gelir. Asıl iş de, bu ekilmiştir. presle şehrimize gelmiştir. Yeni ders yıh yavrulanmıza ve o yavdevrede görülür. Bu sene ekilen arazinin yekunu Çek heyeti, Sirkeci gannda İnhisarlar rilmiştir. rulara nur veren öğretmenlere kutlu ol221,870 hektardır. Bunun 136.262 hek Umum Müdürlüğü namına, Tütün İşleri Eksperler, artık, birbirlerine iltifattan tarına yerli, 85608 hektarına Klevland sun. Boluda büyük bir yangın Müdürü Adnan Halet Taşpınar tarafınvazgeçerler. Hepsine bir kabalıktır gelir. pamuğu ekilmiştir. M. TURHAN TAN Bolu 18 (A.A.) Bolunun Köroğlu dan karşılanmış ve Tokatlıyan otelinde Başmurahhaslarla, rakib heyeti murah Bu yıl alınan mahsulün renk ve ev dağı eteklerinde Çiy Gökpınar mevkiinmi'afir edilmiştir. de evvelki gün çıkan orman yangını hasalara merbut gazeteciler arasındaki safı çok iyidir. Klevland pamuğunda Sıcakların tesirile fenalaşmış înhisarlar îdaresi şereflerine bir ziya civar beş köyden gelen 200 amele muhaverelerin yerine, her heyeti mu mahsüs bir eksilme görülmüştür. Bu Sıcakların tesirile Mersin ortamektefet verecektir. Çek heyeti İstanbuldaki merkezden gelen yardımcılarla yangın rahhasanın, kendine aid gazetecileri, fi nun sebebi, pamuk fidanlarma ârız olan bi muallimlerinden Şükurî Atamanın tütün depolarını gezecek, stokları tetkik sahalannın etrafı çevrilmek suretile lân veya falan noktai nazarın terkedil kurd ve haşerelerdir. Yağmurun bek Bursada delirdiği yazılmıştı. Bu mual edecek ve Bursa, İzmir gibi istihsal mer yangınm sirayetine mâni olunmuştur. miş olmasını icab ettiren sebebler husu lenen zamanlarda yağmaması, yerli limin delirmediği, müptelâ olduğu zekezlerinde de kısa bir tetkik seyahati ya Yangın sahası 2000 dönüm tahmin e sunda ikna etmek üzere, o gazetecilerle pamuk mahsulünün de bir miktar azal 'hirli sıtmadan dolayı fazla sıcağın tesidilmektedir. pacaktır. yaptıklan konusmalar kaim olur. Hakkı masına sebeb olmuştur. rile fenalaştığı anlaşılmıştır. Çok saf bir delikanlı Dün garib bir dolandırıcılık vak'ası oldu Çek Rejisi heyeti Istanbula geldi Tütün istihsal merkezlerinde tetkikat yapacaklar Cukiırovada pamuk 24,400 balya fazla «Kolurria yapılan ilâcla sarhoş gibi sabaha kadar yathm. Şimdi yerimden kı pırdıyamıyacak kadar hastayım. çok hastayım. Melike. Fazla yazamıyacağım, gözlerin<len öperim. Şekip.» Aradan üç gün geçtikten sonra Melike, kocasından mektub almıştı. Altıncı mektub: «Sevgili Melikeciğim, «Bugün, her günden daha iyiceyim. Çünkü, sekiz gündenberi dün gece, ilk defa uyuyabildim. Bu uyuyabilmek, uykunun derin rahathğma dalabilmek saadeti ne güzel. «Gönderdiğin uzun mektubun beni pek mütehassıs etti, sevindirdi. Bazı yerlerinde gözlerimden yaşlar sızarak oku yordum. Beni bu kadar derin anlayışın, düşünmen, hoşuma gidiyor karıcığım. «Hem biliyor musun; seni, hastalığmm bedbinliğinden kurtulmuş görmek zevki de buna eklenince sevincim iki misli oluyor. «Gün geçtikçe beni anlıyorsun, kan c.ğım. Anladın ki az raslanan, iyi ve temiz yürekli, sevmeyi bilen, içten, yü yorum. Kulaklarımda, ovalardaki telgraf Şimdi de kar yayyor. yapayım ki, aksi bir tesadüf beni bağladı. cık taze yumurtalar, piliçler, ballar yiyetellerinin büyük rüzgârlarda inildeyişine «Bana niçin mektub yazmıyorsun, Hiç üzülme. Yakında yataktan kalka ceksin; hem de güzel, değişik yerler göbenzer sesler ne zaman dinecek? Dilimin Melike? Kendimden seni habersiz bırak cağım, gene yakında sana geleceğim. rerek. İçimize işleyen acı günlerin zehrini üstündeki sarı paslar ne zaman açılacak? mamak için, ben yazıyorum. Sen niçin Kollanm, dakikalarca boynunda sarılı atmış olacaksın. Suratımın sarılığı ne zaman değişecek? yazmıyorsun? Kırk derece ateşle bile e duracak, göğsümde, göğsünü hissedece «Ben, yazîhanemin işlerini ona göre Mahmud Yesarı «Burnuma, her şeyin kokusu değişik limde kalem, sana nameler cızırdattım. ğim. tanzim ederim. Sen, bu işe ne dersin? rekten seven; düşünen, sevgilisine kendi geliyor. Ne zaman, kokulan iyice, olduk Yakacığın postalarını bahane tutma! Bir «Daha hastaneye girdiğin gündenberi, Muvafık değil mi, yavrum? Bu kadar sini harcamaktan çekinmiyen, mânileri is lan gibi duyacağım? Ve ne zaman işti gün, hatta iki gün sonra gelse bile mem bir gün hasta olurum, seni arayamam diüzüntülerden sonra, böyle bir seyahat ve tıhfaf edebilen bir insanım. Ve artık ba hsm açılacak? Bütün bunlardan sonra, nun olurum. ye korkardım. İşte korktuğum baştma gelsonra da uzun bir dinlenme devresi, her «Seni üzüyorum diye üzülüyorum ka di. Neyse, geldiği gibi geçti de... na, içyüzünü göstermekten gururun in ne zaman yataktan kalkacağım, ve sana halde yorgun sinirlerimizi diriltecek. Bize cinmiyor. Bir gün bile olsun seni ihmal gelebileceğim? İşte bunlan hiç bikniyo rıcığım. Fakat halimi görsen, oldukça za«Nasihatlerine teşekkür ederim. Seni, yeniden neş'e ile yaşamak kuvvetleri veetmiyen, kırk derece ateşle bile seni üz rum. Uzun ve ağır bir hastalıkla aylarca yıfladım. Bizim hastalık, gripin şiddetli her zaman dinlediğimi bilirsin. Ben, iyi recek. sindendi. memeği düşünen kocacığını sen de çok yatmışım sanki. bir kocayım, değil mi Melike? Her şey«Doğrusu benim aklım yattı. Böyle seviyorsun değil mi Melikeciğim? «İşbe böyle sevgilim. Seni karşımda «Doktorun yavrusu, hasta, diye duy de senin fikrini alır, arzun hilâfına hare«Saçmahyor muyum yoksa? bulamayınca, sana söylemek istedikleri dum. Nasıl oldu acaba? Çok üzülüyo ket etmem. Onun için, nasihatlerinin hep bir şeye çok ihtiyacım var. Şimdıden ken«Gönderdiğin çiçekler, bütün gün ve mi yorulmama ragmen yazıyorum. rum. Allah acısın. Doktora nazar değdi. sıni dinliyeceğim, yalnız birşey dinliye dımi Izmırde hissediyorum. Bahçeler, «Hasretle kucaklar, gözlerinden öpe mem, yefcmiş kilo oluncıya kadar buraya bağlar, ağaçlıklı yollar gözlerimin önüne gece gözlerimi okşadı, başımm içini yı «Artık yavaş yavaş susuyorum. kadı, beraber gezdiğimiz koruyu, bah «Sen bana mektub yaz. Bu, benim için rim, canım karıcığım. Şekib.» gelme, diyorsun. Demek ki kısa bir za geliyor. «Seni çok özledim Melike.» bir zevk oluyor. Çok yoruldum, hemen çeyi düşünüyorum. mamda yedi sekiz kilo almak mecburiye «İşte böyle sevgilim, sana değişik saSekizinci mektub: tindeyim. Çünkü fazla bekltyemem, hiç tırlarla dolu bir name. Seni çok özledim. «Karıcığım, bu hastahğım içinde, inan kalıb gibi yatacağım. Annem de iyice. «Sevgili Melikeciğim, dinlemem gelir, seni çiğ çiğ yerim, anla Amma bilsen ne çok. Dün kar yağarken, ki ölümle burun buruna geldim. O müt" Dün birdenbire seni özledi. Aman M e dın mı? hiş sancı gecesini bir daha geçirmek iste like gözümde tütüyor. Ah olsa da, ko «Bugün, her günden daha iyiyim. Aseni düşünüyordum, kimbiür nekadar sınuşsak diye söyleniyordu. miyorum. Çok korkunc birşey. teşin (36,7). Ağnlarım dindi. Dün, bi «Şinvdi, sana yeni projelerden bah kılıyor, diye. «Hasretle gözlerinden öperim, sevgili raz iştiham açılır gibi oldu, perhiz yeme sedeyim. Bugün annemle uzun uzun ko«Neyse, benden uzaklaşan dünya, ye«Bugün, cok şükür ortalık bahar gi canım karıcığım. Kocacığın Şekib.» ği yiyebildim. niden bütün cazibesile kalbime doldu. nuşarak karar verdik. Sen hastaneden çı bi. Hasta olduğum halde uzun mektubYedinci mektub: Artık güneşli kırları, uzun otobüs yölcu «Dün postadan gelen mektubun beni kmca îzmire gideceğiz. Orada, üç ay, lar yazıyorum. «Sevgili Melikeciğim, luğunu, çamlar arasındaki sanatoryomu, hüngür hüngür ağlattı. Benim geleceğim yani sıcaklar basıncıya kadar oturacağız. «Doktorun yavrusu ne halde acaba? ve seni düşünüyorum. «Bugün her günden daha iyiyim. Ben, günler sabahtan ayar ederek dakikaları «Dünyanm cennet gibi bir memleketin«Artık susuyorum. Hasretle seni ku«Bugün ateşim tamamile düştü. Fakat iyiyim, fakat senin her halde keyfin kaç saydığm saat, demek ki artık işlemiyor? de nekahet devresi geçirmek istemez mi :ıklar öperim sevgili canım karıcığım. bilsen, nekadar yorgunum! Vücudüm ne mıştır. Sabahtanberi havanm kaç çeşid Saatin durması, seni kimsenin sorup ara sin? Bağlara gideceğiz, dört bir yanı geŞekib» kadar ağnlı. Daha doğrusu ağrıiarın yer gömlek giydiğini, karşımdaki buzlu cam maması. Ne acı şey, karıcığım. zeceğiz. Sen, hem nekahet devresi geçi(Arkası var) leri ağrıyor. Başımın, büyüdüğünü sanı ların kararıp açılmasından anlıyorum. «Aklım fikrim hep sende. Fakat ne recek, nefis ayran kokan tereyağlar, sıca

Bu sayıdan diğer sayfalar: