19 Nisan 1937 CUMHURİYET Trakyada genîş bir imar Suriyeli murahhasların Fırınlar altı ay zarfmda ve kalkmma faaliyeti var asrileştirilecek Mahsul vaziyeti çok iyi, yol ve köy inşaatı ısra»* ettikleri mes'ele devam ediyor, hayvancılığa verilen ehemŞarkî Akdenizde Fransa Bursada gıda maddelerinin kontrolü Suriye ittihadının kabulü ve ekalliyetlere hususî bir rejim tatbik edilmesi isteniyordu 3|*|Yazan : General Weygand Bursa (Hususî) Belediyemiz, son zamanlarda halkm sıhhatile alâkadar olarak gıda maddeleri yapan ve satan esnaf üzerinde çok sıkı ve sıhhî tedbirler alma ğa başlamıştır. Bu cümleden olarak belediye mütehassıs kimyageri İsmail Hakiı Özbayın hazırladığı talimatnameler birer birer belediye meclisinin tasdikından çıkmış ve bunların muhtelif müddetler içinde tatbikma baslahması karar altına alınmıştır. Bu talimatnamelerden biri ve en mühimmi fınncılar, değirmenciler ve unculara aiddir. Buna göre, fırınlarımız altı ay zarfmda Ankaradaki nümune fırınlan gibi asrî ve modern bir şekle girecektir. Şimdiden fırınlarda değişikliklere başlanmıştır. Namus ilmem kaç yıl evveldi, Cava'da Trimil nehri yatağında bir kafatası, bir kalça kemiği, birkaç diş bulundu, bütün fen klemi heyecana düştü, her yandan adaya âlimler üşüştü, o kınntılardan bir vücud yaratıldı ve dünyaya ilân olundu: İlk adam!... Pithecanthrakus Crectus diye kendine ad da takılan bu ilk insan nümunesinin beş yüz bin yıl önce yaşadığı alimler tarafından iddia olunuyor. Onun keşfolunması yüzünden küreye sereyan eden heyecan henüz sönmeden Almanyada bir çene kemiği ele geçti ve Ademin bir kemığınden Ha\~vayı yaratan Tanrı gibi alimler elıle o çürük çeneden bir insan çıkanlıp adı Heidelberg adamı konuldu. Rivayete göre o da, kendine benziyen dişili erkekli tayfa ile, iki yüz bin yıl evvel yaşamış imiş! miyet müsbet neticeler verdi Suveyş kanalı Müşkülât çıkması ihtimali olan diğer mesele, ekalliyetler meselesidir. Fran sız mandası altında bulunan devletlerde iki nevi ekalliyet vardır. Coğrafî vazi yetleri itibarile mütekâsif adı verilecek olan Dürzüler ve Aleviler gibi ırk ekalliyetleri ve dağınık ekalliyetler. Bu dağınık ekalliyetler dinî mahiyette olup Suriye ve Lübnanda, az çok kalabalık zümreler halinde yaşıyan ve kısmen hıristiyanlardan, kısmen mütevelli. îsmailî, Yezidî ve Çerkes gibi smıflardan müteşekkil olan ekalliyetlerdir. Manda hükumeti, bu ekalliyetlerin mahiyetine ve kesafetine göre, her biri hakkında ayrı ayrı muamelede bulunuyordu. Dürzülerle Aleviler için, Sünnî Suriye devletinden tamamen ayrı iki hükumet teşkil etmek suretıle, ırk ekalliyetlerine tam bir muhtariyet temin etmişti. Dağınık ekalliyetleri, ekalliyet statüsünü tazyik etmek suretile hima ye ediyordu. Manda hükumetinin mevcudiyeti sayesinde bu statüye riayet edilmekte ve ekalliyetlerin medenî hakları ve kültürel hayatları tahtı temine alınmış bulunmakta idi. Suriye ile akdedilen muahedenin müzakeresi esnasmda, Fransanın, bu nizamı idame ettirmek hususundaki arzusu iki noktadan muhalefetle karşılaşmıştı. Suriyeli murahhasların. üzerinde ısrar ettikleri bu noktalar Suriye ittihadının kabulü ve ekalliyetlere hususî bir rejim tatbik edilmemesi idi. Hatta, ekalliyetlerin mevcudiyeti bile inkâr edilmekte ve Suriye vatandaşlarmın, dinleri ve kültürleri ne olursa olsun, kanun mü vacehesinde müsavi tanılmaları icab ettiği ileri sürülmekte idi. Bu Avrupaî prensipin, statüsü din esasına dayanan bir memlekette kabiliyeti tatbikiyesi pek yoktu. Fransa kabule mecbur oldu ve Suriyelilerin kabul ettiği asgarî şartlarla iktifa etti. Antakya ve Cebeli Dürüz, Suriye devletine ilhak edilmiş ve kendisine idarî ve malî muhtariyet verilmişse de, bu muhtariyete alışmcıya kadar bir takım güçlükler çıkması ihtimaline karşı. askerî işgal altında bir intikal devresi kabul edılmiştır. Dinî ekalliyetlere gelin ce; Suriye devletinin, kanunu esasî mucibince kabul edilmiş olan ekalliyet statüsü hukukuna riayeti temin edeceği Volundaki garantisile iktifa etmek zaruretinde kalmmıştır. Yani. Fransa. ekalliyetler hukukunu, onların istedıkleri şekilde temin edebilecek bir müdahale salâhiyeti iktisab edememiştir ki. bu cihet en çok düşünülmesi lâzım ge len bir noktadır. Lübnanda ise buna benzer bir vaziyet yoktur. Fransız Lübnan muahedesi, arazi bakımmdan memleketi korumak ta ve askerî işgal sayesinde himaye prensipini idame etmektedir. Hatta. denilebilir ki. bu muahede, vahim ahval de. dahildeki hıristiyanların Lübnana sığınmasını mümkün kılmaktadır. Ta rihî an'anelerimizle dolu, fikrî seviyesi, kültürümüze mümtaz bir merkez teşkil eden ve tekmil Yakmşarka nazır bir tarassud noktası olan bu memlekette, Fransanın mevkiini muhafazaya uğraşılmıştır. Şayet biz buradan çekilseydik yerimizi derhal başkası tutacaktı ve Akdenizdeki vaziyetimiz bu yüzden. tamir kabul etmez bir darbeve maruz kalmış olacaktı. Maamafih, bir mukayese yapmaktan gene kendimizi alıkoyamıyoruz. Akdenize ve bılhassa Şarkî Akdenize aid meselelerin, tam büyük bir ehemmiyet iktisab ettikleri bir sırada manda sistemi nihayet buluyor ve Fransa, Suriye ve Lübnanla olan rabıtalarmı gevşetiyor. Vâkıâ. Pasifik denizinin umulmadık hâdiselere sebeb olması ihtimalini gözden uzak tutmuvoruz; Uzakşarkta çarpışan rekabetleri haklı olarak nazari dikkatte bulunduruyoruz; İngılterenin, Singa pur deniz üssünü muvaffakiyetli bir şekilde tanzim etmek suretile yaptığı ihtiyatkârhğı kayıdsız ve şartsız takdir ediyoruz; lâkin, buna mukabil, Avrupa devletleri de, Akdenizdeki âcil menfaatlerini kat'iyyen ihmal etmiyorlar. Bilâkis, son aylardaki hâdiseler, bu dev letlerin, oradaki vaziyetlerini fazlasile takviye etmelerine sebeb olmaktadır. Devletlerin Şarkî Akdenizdeki faaliyetleri Fransanın, Şarkî Akdenizdeki eski rolü ve Akdenizi, yeryüzünün en işlek denizi haline getiren Süveyş kanalınm hafri gibi hayatî bir hâdiseye iştiraki derecesi ne olursa olsun, Fasta onu ta mamile serbest bırakan ve Umumî Harbde kendisine İngılterenin müzaheretini temin eden 1904 dostane itilâfı. ilk şart olarak, Fransanın, Süveyş berzahı civarındaki topraklarla ve sularla, yani Mısır, Kızıldeniz, Arabistan. Filistin ve Maverayi Erdünle mutlak surette alâkadar olmamasmı ileri sürmüştü. Son seneler zarfmda, Kap deniz yolunun, eskisinden daha şiddetli bir alâka uyandırdığı görülmüştür. Bu da pek ta Çeşni ekmeklik unlan hakkındaki tenbih ve yasaklar da tatbik sahasına kon muştur. Ayrıca siitçüler, yağcılar ve peynircilerin imalâthaneleri için de sıhhî ve Fakat hiçbir âlim, tanhten beş bin sıkı tedbirler alınmış, bu ıslahatı yaprru veya ıkı bin asır önce yaşıyan bu insaniayan imalâthanelerin kapatılması karar alTrakyada imar ve kalkmma faaliyetlerinden muhtelif intibalar rın namus telâkkilerini tesbit etmemiştir. tına alınmıştır. Gazoz imalâthanelerinin Yalnız onların mı ya? İlk çağın, orta çaEdirne (Hususî muhabirimizden) lanacaktır. Bu sene Trakyanın nefis ınasrileştirilmesi için de yeni bir talimatnağın ve zamanımızın da namus telâkkisi, Bu sene Trakyada ziraî vaziyet çok iyidir cirlerinin para edeceğı umulmaktadır. me çıkarılmıştır. *** kat'iyet ifade edecek bir vüzuhla tesbit ve ekim çok çeşidlidir. Kuşyemi, pancar, günebakan, ayçiçeği göçmenlerin pek Trakyada hayvancılığa büyük bir olunmuş değildir. Efsaneler tarihine bdbıî bir şeydi. 1935 senesindeki gerginlik verilmektedir. Vilâyetlerle karsak namus, hayli zayıftır. Hüdalar, Akdenizdeki muhataraları arttırdığı ve sevdiği bir ekimdir. Öğrendiğime göre ehemmiyet kılıktan kılığa girerek boyna iffet hırsızSüveyş kanalınm kapanacağı korkusu çok ekilen bu mahsul için bu sene üç kü Köyler birleşerek ılkbaharda satın aldıkalkışlanmışlardır. ları damızlık Bozkır boğaların, atların ve lığı yapmışlar ve... nu uyandırdığı zaman, sigortacılar üc çük fabrika çalışacaktır. *** retleri artırdılar ve birçok gemiler KapKıbrıs aygırların sayısı 225 tir. Bunların Yazılı tarihte de namus, hayli karışık bir mevzu olarak görünüyor. Eski Romaaa tan geçmek suretile yollannı değiştirdiTrakyada, Devlet demiryolu ile bir kısmı gelmiş, bir kısmının paraları Lucretiyüs'ün kızı Lucrece'e tarruz eden ler. Fakat, İngiHere. İmparatorluğun en ödenerek sonbahara kadar tavlamak üzebellibaşlı doğru yolu olan Akdenizi, Hin inşaatı günden güne ilerilemektc olan be re haralarda kalacaktır. Boğalar örnek Tarqui'nin oğlu Secotüs millet düşman: distan yolu olarak muhafaza etmek mı ton asfalt yolunu boyluboyunca kaplı ilân olunarak ölüme mahkum olunurköylerinde teksif edilecek ve bu köyler susunda ayni derecede kıskanç davran yan geniş bir ziraat ve büyük küçük yepken İspartada genc çocuklar hırsızlığa teşiki üç sene sonra döl merkezi olacaktır. maktadır. İngilizlerin büyük adamla yeni ve plânlı köyler hemen göze çarp vik ediliyordu ve bütün kadınlar bütün Son zamanda 20 kadar halis Arab ve rından biri, Akdenizi «İngilterenin ci maktadır. Yol ve köprülerde de hummalı erkeklerin malı sayıhyordu. Ortaçağda, ğeri» diye tavsif etmiş ve bununla, İn bir hareket vardır. Bunların arasmda yarım kanlı aygır da satın alınmıştır. evine konuk gelen erkeğe ev sahibinin gilterenin,. Akdenizden mahrum kaldığı Kırklarelinin înece, Edirnenin Sazhdere Köylerle hususî idareler başbaşa çalışırkendi karısını peşkeş çekmesini zarafet satakdirde yaşamasma ve nefes almasına büyük betonarme köprüleri bitmiş ve ken devlet te Inanlı aygır deposunun bir yan milletler vardı. imkân kalmıyacağmı anlatmak istemişGelibolunun Kavaklı köprüsü de Nafıa misli büyütülmesini kararlaştırmış, 100 tir. Büyük Britanya, Akdenizde geçid Namusun beşerî mevzular arasmda öVekâletı tarafından münakasaya konul bin lira sarfederek aygır ve inek ahın ve serbestismi muhafaza etmek hususun ıcablannı yaptırarak yenıden Inanlı ınek nemli yer alması ve içtimaî umdelerin en daki azmini ispat etmiş ve bu azmini an muştur. Lüleburgaz ve Çorluda eski e hanesine damızlık inek almak için Bal mühimmi olarak tanılması, şüphe yok ki, latmak için hiçbir fırsatı kaçırmamış serlerden olan köprüler de eski mimarisikanlara ve İrana bir heyet göndermiş ve eskidir ve şurada, burada tesadüf olunan tır. ne uygun olarak tamir edilmektedir. bu heyet satın aldığı damızl'kları getir istisnaî telâkkilere rağmen bu umde küre Diğer taraftan Edirne Istanbul be îngilterenin son hâdiseler dolayısile , , , . , . mıstir. Tam 21 yerde sıfad için aşı du üzerinde umumî denilecek şekilde deniz ve hava sahasında artan faaliyedinî ve kanunî mahiyet te almıştır, lâkin ton asralt yolunun yenı yapuan kısımM ı ı ı ı ı tile beraber, Akdeniz siyaseti de. bil ları da meyvalı ve meyvasız ağaclarla , , , ı ı , rı ve damızlıkları bütün vilâyetlere ve tarifi gene eksik kalmıshr. rakları açılmış, devlet deposunun aygırlahassa Şarkta, inhiraf etmiyen bir hat süslenmiştır. Yoîun inşaatı devam ediyor. Çünkü ekseriyet hemen her çağda va takib eylemektedir. Yunanistanla, Yu Çorlu ile Lüleburgazın ıçinden geçen kı merkezlere gönderılmiştır. Beş yerde de sun'î tohumlama istasyon'arı açılmıstır. her dıyarda namusun bedenî tarafına goslavya ile, Türkiye ile ve Mısırla yasımları parke yaptırılıyor ve Devlet depılan anlaşmalar ve muahedeler silsilesi Tekirdağının Köprüce tay ve boğa kıymet veregelmektedir. Din, kocasma mıryolları da her durağında yeni ışletme, bunu ispat eder. çiftlığinde de 125 hayvar hüyütülmekte ihanet ettisı sabıt olan kadını namussuz temiz ve canlı hazırlıklar görüyor. Birçok Britanya hükumeti, bu hususta, esa dir. Hulâsa; Trakyada hayvancılık işi diye recmederdi, tas yağmuru altmda istasyonların etrafı bahçelerle süslenmiş sen Dominyonlarla mutabıktır. Akde muntazam bir program altında yürüîül öldürürdü. Adaleti hoyratça siddet gösnizle başlayıp Kızıldenizle devam eden tir. îstasyon binalannda da esaslı tamirat mekte ve Trakya hayvanlan günden güne termekten ıbaret sayan devlet adamları, geçide, Akdenizde olduğu kadar Kızıl yapılacaktır. aşk ıhtıyacını tatmin yolunda lâübali âa\ıslah edilmekted''*** denizde de hâkim olmak ve bu hakimiranan erkckleri kısırhğa mahkum ederler* * * yeti muhafaza etmek lüzumu, 1923 se: Bursada koza fiatlarının yükseldiği Kırk'areli vi!?vetin n Pınarh'srr kaza di. Fakat gene tarihin şehadetile anlaşılınesinde toplanan împaratorluk konfe haberi Edirnede ve Trakyanın diğer yer smda iki sene m ü J J e f 1 e at<'lk arcıl'k, yor ki günahkâr kadınların taşa tutulup ransı neticesinde tezahür etmiş bulu lerınde koza müstahsıllerı üzerinde bü fidan ve tavukcu'"k k^rsu a.nlmıstır. U öldüriilmes ne hüküm verenlerin çoğd nuyordu. Bu, îngilterenin asla gözden u: a^tırd^i bu murtekibdi, mürtesiydi, elibayraklı birer zaklaştırmadığı bir meseledir. 1839 se yük bir sevinc uyandırmıştır. Bu sene mumî rrecli= n ve köyl'ir'ir ı nesinde, Süveyş kanalınm açılması mev Trakyada geçen senelere nisbeten daha kur:'ar köylü tar" fırd"n cck tutu'^us hhszdı. Erkeklerı, namussuzlukla itham zuu bahsolmadan çok zaman evvel, çok ipekböceği beslenmesi için tedbirler tur. 100 d»karl'k fi^p1 n ^ : i'i ; n V^r? eo'ıo hadımlaştıran devlet adamlann;n da h?men hepsi, dalkavuk, yalancı, iki Şark meselesi münasebetile, Fransa ile ;„. ı alınmıs ve ipek koza tohumları Bursadan tını köy genclerı g yüzlü kimselerdi. İngiltere arasmda büyük diplomatık A r müşkülât hâdis olduğu sıralarda, İngil gerirtilerek Trakyanın merkezlerine daŞu hale göre namus, asırların uzunlutere, Aden ve Perim'i daha kuvvetli bir ğıtılmıştır. Diğer taraftan Trakya UmuÇamur Şevke'in r".avifati ğu irinds, eksik anlasılmış bir mefhumtarzda ele alarak Babülmendeb Boğazı mî Müfettisliği üç bin kutudan fazla toÇamur Sevket ısrpînc'e b;risi kendisi dur. Gözün ihaneti, dilin cinayeti, hırsıznı kendi kontrolü altında bulundurmak humu parasız olarak dagıtmağa bas'amıs ni bnlmi\*ecek d:rere'î o ^a^h^s lık sekünde tecelli eden elin şenaati ayr: tedbirine tevessül etmişti. tır. Gelen tohumların üsttarafı 110120 h a l d e B~ba^ıra ba^ıra Ne ayrı birer namussuzlukken ve âmmeyi za...... Fakat. bugün sadece deniz yolunu 1 : ve < := ı.~ se^eb rara sckmak bakımmdan daha ağır giih rbir ııkuruş gibi ucuz bir fiatla satılmaktadır. >etin kahvesi".e gi' nazari dikkate almak kâfı değildir. Haolmadarı mas?!ardan bîrıre va* va yolları gitgide artan bir ehemmiyet Mevsim, dutlukların iyi açılmasına mü masayı dövmeğe ba^amıstır. Şevket. nahla ken halk n nefreti hep bedenî namus üzerinde teksif olunmuştur. Daha gaalmaktadır. Bu ehemmiyet, tayyareci saade ediyor. etraftan bakanTaıın gü!u=rre'einden ribi tarihte ve kanun kitablarında katilleliğin göstereceği terakki ve gitgide dabü^bütün öfkelenercV masayı tekme'eha kuvvetlenen tayyarelerin kullaml Bu sene de Ziraat Bankasmdan 250 mi; ve yere düşürerek kırmıştır Kah rin, hırsızların, gammazların, casuslann sucları o fiillerin adile anılır, namusmağa başlaması nisbetinde inkişaf ede bin lira kredi alan Trakya koyunculan vecı Neşetin şikâyeti ü^erire cektir. Şevket yakalanmış, üstü aramlmış, ıkı "uzluk yalnız ask işlerine tahsis olunur. kış mevsımini ıyı geçırmiş \e hayvanlanna sustalı bıcak. iki kadeh, bir de kahve Bu. in^anların ızlâl eden bir telâkki hata[*] Bundan evvelki makaleler 13 ve ıyı bakmışlardır. Mandıralar bu sene da fmcanı çıkmıştır. Şevket hakkında tah sıdır ve zamanımızda bile acıklı neticeler 16 nisan tarihli nüshalarımızdadır. ha iyi ve daha teknik sartlara göre hazır kikata başlanmıştır. vermektedir. Bir yerde gözüme ilişmişti. Ali Haydar Bey bağırdı: Olamaz, dedi, bir yanlışlık var. Orhan doğruldu ve sözüne devam etti: Fakat baştarafından bir iki tefrika neşredildi, kaldı. Tamamlanmadı. Ali Haydar Bey bol yakalığının içine iki parmağını sokarak, cesaretle boynunu kasıdı ve bağırdı: H a . . . Şöyle söyleyiniz... Odümü patlattmız. Çünkü ben kitabı yanladım, tercüme ettim. Siz okudunuz mu onu? Orhan önüne bakarak: ? Hayır! dedi. Ne garibdir! Türkiyeye dair Avrupada Loti gibi bir adam tarafından yazılmış bir kitab türkçeye hâlâ çevrilmemiş. Hem de bizi o kadar metheden bir eser. Grupa yaklaşan Samiye Hanım, otoriteli bir duruşla söze karıştı: Tabiî... dedi, o kitabdan anlıyacak olanlar zaten fransızca bilirler; anlamıyacak olanlara da ne lüzum var? Arkasını yanm dönen uzun boylu genc başile Samiye Hanımı tasdık etmişti. Ali Haydar Bey Samiye Hanıma cevab vermekten çekinerek ona doğru yürüdü: Yoo... Monşer, öyle demeyiniz. Fransızca bilmemekle insan budala olmaz ya..« Izmirde namus kaygusile anasını öldüren bir cocuğun hikâyesi bana bu satırları ilham etti. O çocuk, katilliğin bir namussuzluk, ana katili olmanın is« namussuzlukların hepsinden aşağı bir naGüzel gözlü esmer kadm, sık sık Or mussuzluk olduiunu öğrenseydi elbette Esmer, göğsü çok bombe, gözleri güzel ve vücudünün üst kısmına göre bacak hana bakıyordu. Ali Haydar Bey de ona bu haltı işlemezdi. döndü ve sordu: ları çok ince bir kadın: Genclere namusu ve namuskârlığı gü Değil mi? Dıkkat! dedi, belki aramızda ze] öğretmek gerek. Bu sual birçok bakışları Orhana çe fransızca bilmiyenler vardır. M. TURHAN TAN Fakat bu ihtar, birşey söylemeğe ka virmişti. Balkon kapısından denize bakan Vedia da geri döndü ve grupa yaklaştı. rar veren Besi Teyzeyi susturmadı. Bu nasıl alacak istemek? Umumî bir sükut, Orhanm vereceği cevab Bir «langue \ivante» bilmiyen buTahtakalede oturan balıkçı Mehmed dan herkesçe meçhul hüviyetine aid bir daladır, dedi, fransızca, ingilizce, almanoğu Mehmed, Bahçekapıda terzi Kir çizgi keşfetmek arzusunun bariz bir terca, birşey lâzımdır. korun dükkânma giderek alacağı olan 22 cümesi halinde uzadı. Vedia nahoş bir münakaşadan kaçmak lirayı istemiştir. Alacağını alamıyan Orhan cevab vermegi kabul ettiğini ister gibi deniz üstündeki balkon kapıMehmed hiddetlenerek Kirkoru döv belli eden bir hareketle doğruldu ve bir müş, dükkânda bulunan müşteriye aid sma doğru gitmişti; Ali Haydan bu grusigara yaktı; ilk dumanı yere doğru sa üç ceketle bir pantalonu da alıp savuşpun içinden bir an ayırmak şartile fena hvererek ve önüne bakarak dedi ki: muştur. Alacağını bazu kuvvetile tah bir bahse mâni olabileceğini düşünüyor Malumatın dereceleri vardır. Ec sile kalkışan balıkçı hakkında tahkikata muş gibi ona seslendi: nebi lisan bilmeden tam bir kültür olmaz. başlanmıştır. Geliniz, geliniz, bakın size ne gösTercüme kütübhanemiz henüz çok noktereceğim! sandır. Fakat ecnebi dil bilmiyenlerin buAli Haydar Bey bu daveti işittiğini dala olduklan fikrine de iştirak etmem. belli eden hiçbir hareket yapmadan BeTarihî ve edebî roman. Bu eserLisan bilmekle zekânm alâkası var mıdır? de Türk ffücü. Türk zekâsı, Türk sime Hanıma cevab verdi: Öylelerini tanırız ki beş lisan bilir de buinceliği bütün parlaklığile çörü Sizin gibi herkesin bu üç dili bil daladır. nür. Eser bastan başa şiirdir, tamesi şart mı? Türkçeye de en mühim erihtir. felsefedir. san'attır. M. TurAli Haydar, bu sefer de rahat gülhan Tanın kaleminden cıkmıştır. serler tercüme edilmistir. mek istiyormuş gibi parmaklarını yakalığıFiatı bir lira. Samiye Hanım atıldı: nın içine sokarak bir kahkaha salıverdi: Nerede? dedi, Loti'nin bile tercü(Arkası var) Fransızca bilmiyorsa kendisini müda me edilmedığinden biraz evvel şıkâyet efaa etmesi lâzım geldiğini anlatmak ıster defı sen değil miydın? gibi Orhana baktı. Uzun boylu genc: Ergeç tercüme edilir, nitekim bsn başladım. Aşağı yukarı öyledir, dedi. Cumhuriyetin edebî tefrikası: 52 BİZ ÎNSANLAR Yazan: Peyami Safa Vedia onlara doğru yaklaşıyordu. mızdır. Uzaktan. Gazetelerde bazı terBirbirlerile konuşmadıklannı görünce a cümeleri de vardır. Orhan mütercim olarak böyle bir isim dımlarını sıklaştırdı ve yüzündeki hafif tebessüm uçtu. Zabite doğru yürüyerek: hatırlamadı ve mırıldandı: Nekre bir zata benziyor. Bahri! dedi, Orhan Bey sıkılma Çok komiktir. Taklidler yapar ve Orhan serbest ve neşeli bir hareketle: hıkâyeler anlatır. Ali Haydar Bey, dört kişile beraber, Hayır; dedi, bilâkis, uzun uzun onlara doğru yaklaşıyordu. Yanındakikonuştuk, konuşuyoruz. lere: Yarım doğrularak bir sandalye göster Belki beyefendi bilir! Dedi ve Orhanm önünde durdu. Elin Siz de buyurmaz mısınız? de bir kitab vardı. Canlı bir hareketle Biraz sonra gelirim. İsterseniz siz oraya buyurunuz, isterseniz konuşmanıza kolunu kaldırdı ve sordu: Orhan Beyefendi! Zatialiniz beldevam ediniz. Sıkılmaymız da. ki bilirsiniz: Loti'nin Les desenchante Mersi. Uzaktan zayıf adamın kahkahaları ge es'si tercüme edildi mi? Yanında duran uzun boylu genc, gene liyor ve ortadaki masa ile bahçe üstündeki pencere arasmda gidip gelen silüetinin yarım bir hareketle Orhana arkasını döncanlılığı salonun bütün hareketlerine hâ müştü; iki kadm ona dıkkatle bakıyorkim oluyordu. Zabit o tarafa doğru dik lardı; Vedia Orhanm yanında duran sigara tablasını değiştirmişti. katle bakınca Orhan sordu: Evet! dedi Orhan. Bu beyin ismi neydi, Rüştü Bey Kadınlardan biri el çırptj: mi? Bravo! Nasıl? Ben. demedim mi? Ali Haydar. O da bizim akraba • Akmdan Akma