CUMHUBİYET 14 Mart 1937 Filo Karadenizden döndü Kuleli Lisesi boks takımı Uzun muddet Tıbbiyemn bulunduğu Haydarpaşadaki bına Askerî liseler boks şampiyonu oldu Bugün 110 uncu yılını tes'id ediyor lıbbiyeiiler arasında eski hatıralar Profesör Besim Ömer «Hâdiselerle dolu bir âlem, diyor, şimdi hangisini seçeyim bilmem ki...» Şampıyon olan Kuleli Lisesi boks takımı «Bir gün Gülhanede akşam yoklaması yapılıyordu. Karar vermiştik. «Padişahım çok yaşa» yerine «... baş aşağı» feryadını bastık. Ortalık karıştı, jurnallar yağdı.» Doktor Ruştu Çapçt Profesör Besim Omer Askerî liseler arasında yapılmakta olan boks şampiyonasının son maçlan da dün Maltepe askerî lisesinde yapılmıştır. Müsabakalan kesif bir talebe kütlesi ve davetliler büyük bir alâka ile takib etmiştir. Müsabakaların neticesi şunlardır: Sinek stklet 1 Gedıkli Hasan, 2 Deniz li sesi Münib, 3 Maltepeden Sedad. Horos 1 Kuleliden lisesinden Nejad. sıklet Orhan, 2 Deniz Tıbbıyemiz, bugün, 1 10 uncu yılını tamamlamış bulunuyor. Senelerce, durup dinlenmeden işlıyerek mütçjaadiyen en hâs kahteli münevver veren bereketlı bir ocak kı, her kıvılcımı ulaştığı yurd köşesine tılsımlı bir meşale halinde ışık, hararet ve hayat vermiştir. Ne zaman Tıbbiyeyi ansak, hangi devrin Tıbbiyesini hatırlasak; gözlerimizin önünde canlanan levha daima temiz, berrak ve asıldir. Eski cenklerın kanlı topraklarında yatanların, istıbdadla boğuşanların, saltanat zındanlannda çürüyenlerın, Tiirk çülük için savasanların, İstiklâl Mü cadelesine koşanların saflarına bakmız... Hiçbırinde, hiçbir Doktor Omer zaman, asla, Tıbbiyeliyi arka safta göremezsiniz! 1826 senesı martmın ondördüncii çarşamba günü İkinci Mahmudun tulumbacıbaşısınm Veznecılerdeki tahta konağında kurulan Tıbbiye bugün 1584 nüfuslu bir mahalledir. Vakıâ o da, bugünkü hali buluncıya kadar, her irfan yuvamız gibi bir göçebelik devri, ve bir hayli sarsıntılar geçirmemiş değildir. Onüç sene kaldığı Veznecilerdeki binadan, 1839 da Galatasaray Lisesinin bulunduğu yere, orası yanınca da Halıcıoğlundaki Gergeroğlunun konağına taşmmıştır. Şimdi, Kadirgadaki ahşab Yurd binası bile bir zamanlar Tıbbiyeye mes ken olmuştur ki, bugünkü tanmmış doktorlarımızın bırçoğu oranın mezunudur lar. Nihayet Haydarpaşadan Beyazıda naklini hepimiz hatırlarız. Tıbbiyeye getirilen ilk Avrupalı baş Birinci Mecid zamanında gelen profesör Bernar'dır. İlk Tıbbiyeli kafilemiz de 1844 te Avrupava gitmiştir. Mektebin canlanma ve Avrupalılaş ma hamleleri görüldüğü gibi bir haylı eskidir ama, asıl havasını buluşu, asıl mükemmeliyete ulaşışı, kimse inkâr edemez ki, Cumhuriyetle başlar. Kurulduğu gündenberi, yüz on senedir verdiği 4710 diplomatın bile dörtte birinden fazlası, yani 1242 si Cumhuriyet devrinde verilmiştir. Ben, burada Tıbbiyemizin bir tarihçesini yapmaktansa, oradan çıkan muhtelif nesillere mensub doktorlarımızın anlattıklannı sıralamağı tercih ediyorum. Bu kısacık hikâyeler bile, Tıbbiyemizîn geçirdiği merhaleleri gbzlerde can landıracak kadar kuvvetlidir. 52 sene evvel doktor diplomasını alan profesör Besim Ömer, talebelik hayatım derin bir tahassürle andıktan sonra: « Genclik.. diyor, habralarla dolu bir âlem. Şimdi bunlann arasından hangisini seçeyim bilmem ki... Meselâ seri riyat sınıfmda idik. îmtihan veriyorduk. Uç arkadaş bir odada çahşıyorduk. Bizi bir baş ağrısıdır tuttu.. Üçümüzün de müthiş bir şekilde başlanmız ağrıyor, ilâc para etmiyordu. Bu, ne olabilirdi? Uzatmıyayım meğer talebeden biri esrar içiyor ve dümanını anahtar deliğinden bizim odaya üflüyormuş..» Tıbbiyede esrar... Eh o zaman bu da vardı... Değerli ilim adamı bir başka vak'a hatırlıyor: « Gülhanedeki binada idik. Burası bizim kışlaların çoğu gibi ortası açık bir yapıdır. Akşam oldumu yoklama borusu çalar, talebe toplanır ve hep bir ağızdan (Padişahım çok yaşa) diye b&ğırtılırdı. Bittabi bu sahne hoşumuza gitmiyordu. Bir gün karar verildi ve ( çok yaşa) yerine hepimiz ( başaşağı) feryadını bas tık. Derhal ortalık karıştı, mekteb al tüst oldu, jurnallar yağdı. O zaman mekteb Nazırı meşhur Marko Paşa idı. Sınıf birincisi, yani çavuşu olduğum için beni de tuttuDoktor Muzaffer lar, dığer çavuşlarla Şeıki beraber Marko Paşanın huzuruna çıkardılar.» « Nedır bu iş?.. Bir taraftan ek meğini yiyorsunuz, bir yandan da... Hemen s«ünü kestik: Efendım, dedık, siz fen adamısınız, bu işleri anlamaz değilsiniz. Biz dedıkleri gibi bağırmadık. Fakat dört duvar ortasında ses aksi sada yapıyor da başka türlü işitiliyor galiba.. İftira ediyorlar.» Marko Paşa hemen etrafnnızı sarmış olanlara döndü ve çıkıştı: Doğru söylüyorlar. Fennin dediği doğrudur. Sizin yanlışınız var!.. Profesör Besim Ömer gülümsiyerek sözünü şöyle bitirdi: O sıkıntılı günlerde, Tıbbiye duvarlanndaki bu aksisada bizim en büyük tesellımizdı. Tıbbiyeden 32 sene evvel çıkan Gureba hastanesi başdoktoru Omer Lutfi de şöyle anlatıyor: Teşrih dersini ancak yirmi kişinin sığabileceği tahta brr odada alıyorduk. Fakat bilmecburiye, buraya yüz yirmi talebe, birbirimizin üzerine çıkarak dolu yorduk. Burada ne görürdük, ne öğrenirdik hâlâ şaşar kalırım. Ekseriya birşeyleı farkedebilmek için birbirimizin omuzuna tırmandığımız sırada, sıralar çatır çatır kınlır, yerlere yuvarlamrdık. Fakat herşeye rağmen talebelik hayatımız çok heyecanlı geçmiştir. Çünkü ertesi günü ne olacağımızı bilmezdik. Bir jurnal verirler, ortalığı allak bullak ederler, aramızdan birçok arkadaşları alır, kimbilir nerelere götürürlerdi.. Ve bize mütemadiyen: «Biz, sizden tahsil iste miyoruz, sadece, Padişaha itaat bekliyoruz» derlerdi. Halbuki Tıbbiyeli, onlann beklediğini değil, daima istemediğini, hem de fazlasile yapmıştır.» Şimdi, 25 sene evvelki mezunlardan, biz gazetecilerin oldugu kadar, bütün İstanbulun da derd ortağı olan Cerrah paşa hastanesi başhekimi Rüşdü Çapçıyı dinliyelim: « Kadirgada okuyorduk. O zaman talebe yurdları filân yoktu. Mekteb nehari idi. Sonra da bir Tıbbiye mektebi demek için binbir şahid isterdi. Meselâ ensac hocamız kilidli dolabmdan mikroskopu çıkarır, nadide bir meta gibi itina ile ortaya koyar ve hazırladığı bir iki preparasyonu bize göstermek isterdi. Biz de nöbetle görmeğe çalışırdık amma, doya doya bakmağa vakit kalmadan ders biter, mikroskop ta gene kilidlenirdi. Teşrihhaneye girmek içb ise birbiri mizi yerdik. Düşün ki bütün bir senede Tüy sıklet 1 Deniz lisesinden Ferid, 2 Maltepeden Ali, 3 Kuleliden Meh med. Hafif sıklet 1 Denizden Kadri, 2 Kuleliden Nuri, 3 Gedikliden Hasan. Yarı orta 1 Kuleliden Kemal Vurmay, 2 Gedikliden Muammer, 3 Maltepeden Şemsi. Orta sıklet 1 Kuleliden îbrahim, 2 Mal tepeden Ali, 3 Gedikliden Mustafa. Yarı ağır 1 Kuleliden Sedad, 2 Malte peden Zühdü, 3 Deniz lisesinden Ercümend. Umumî puvan 15 puvanla Kuleli birinci, 11 puvanIa Deniz lisesi ikinci, 8 puvanla Maltepe ü^üncü olmuşlardır. Anadolu kulübü hakkında verilen bir karar Ankara 13 (Telefonla) Üsküdar Anadolu kulübü, İstanbulspor ve Top kapı maçlarında hükmen mağlub addedilmiş ve bu suretle derecesi yedincihk •ten on birinciliğe bdirilmisti. Anadolu kulübü tarafmdan Spor Kurumu genel merkezine yapılan teşebbüsler üzerine hükmen mağlubiyet karan refedılmistir. koca bir sınıf topu topu yedi kadavra görebilmiştik.» Ve uzun uzadıya Tıbbiyenin bugünkü mes'ud hayatmdan bahsettikten sonra: « Ben, diyor, idadiyi bitirdikten sonra Tıbbiyeye girmek içb çırpmıyor dum. Annem de verem olursun, diye bir türlü razı olmuyor, beni ille başka biı mektebe koymak için uğraşıyordu. Biı sene boşta kaldım, nihayet gene Tıbbi yeye girdim.» Niçin?. Bu sualimin cevabmı güzide doktorun sevimli bakışlannda buluyorum. Cerrahpaşadan Cağaloğluna geliyo rum. Ve burada yirmi sene evvelki Tıbbiyeli neslinin güzide bir mümessilini buluyorum. Dahiliye mütehassısı doktor Muzaffeı Şevki: Biz, Harbi Umumî nesliyiz, diyor, koca harbi hemen hemen Tıbbiyede geçirdik ve harb biterken diplomalarımızı alarak hizmete başladık. O günkü Tıbbiyeyi bugünkü ile mu kayeseye kalkışmak günah olur. Biz geceleri çalışmak için ışık bula mazdık. Ciheti askeriyenin yardımile ayda 300 gram şekerle 500 gram petrol alırdık. Düşünün yarım kilo gazi! Ve bir tabak kuru fasulye veya bulgur pilâvını nimet sayardık. Az gıda, her türlü imkânsızlık.. Bü tün bunlan, biz, fazla emek sarfile önlemeğe çahştık ve böyle yetiştik. Ve, bütün acılarını unutmuş bir bah tiyar halile: Sonra bir bugünü görüyor, bir de yannı düşünüyorum, diyor. Hep, ayni sevinc içinde, ayni göriiş, ayni düşünüş içinde değil miyiz? Manevraları fılomuz Adalar önünde demirledikten sonra Aktör Karakaşm Jübilesi 45 senedenberi Türk sahnesine hizmet eden aktör Karakaşın jübilesi önümüzdeki salı günü akşamı saat 20,45 te Gedikpaşadaki Azak sinemasında yapılacaktır. Jübılede ıki perdelık <Aman hanım biraz sus> komedisile, Halk Opereti artistleri tarafından «Şirin Teyze> opereti oynanacak ve san'atkâr Halide ile ressam Muazzez mono loğlar söyliyecek, Dumbullu İsmail ve arkadaşlara bir perdelik komedi, eski ve maruf san'atkârlardan Kınar, Jermin ve Karakaş ta iki perdelik bir dram oynıyacaklardır. Üsküdar Beykoz yolu tamir edildi Çengelkoy Beylerbeyi arasında tamir edılen yol Iran konsolosluğunda kabul resmi îran konsolosluğundan: Alâhazreti Hümayun Şehinşah Hazretlerinin doğumunun yıldönümü münasebetile martm 15 inci pazartesi günü saat 11 de bir resmi kabul yapılacağından Ceneral Konsolos koloninin tebrikâtını kabul edecektir. KANDEMtR Üsküdarı Beykoza bağlıyan büyük yolun Çengelkoy Havuzbaşındaki 3 4 yüz metroluk kısmı bir yara gibi bozuk, çamurlu, kaldırımsız bir halde durmakta idi ve senelerdenberi vaki müracaatlere rağmen bu yolun yapılmasına imkân hâsıl olamamıştı. Ayni zamanda talebesi çok olan bir ükmekteb binası da bu yüzden yolun üzerinde bulunuyordu. Civarmdaki ev sahibleri ise bu pis yol derdınden adeta İstanbula hicrete mecbur kalmışlardı. Çalışkan Üsküdar Kaymakamı Lutfinin gayreti ve Encümeni Belediye Başkâtıbi Zühtünün yardımile bu yol nihayet büyük, güzel bir şose olarak yapılmıştır. Vaniköyü yolu üzerindeki bozuk bif kısım da tamir edilmektedır. Bunun da ıkmalini müteakib Üsküdardan Beykoza kadar uzanan yol güzel bir tenezzüb şosesi halrne gelmiş bulunacaktır.