7 Ocak 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

7 Ocak 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 7 İkincikânun 1937 Eski Türlc medeniyeti Eski Türk Mitolojisinin karakteristik manzarası Milâddan on asır evvel Orta Asya Türkleri buğdaydan un yapmasını biliyorlardı Japon Sovyet düşmanlığı Japonya Sovyetlere Almanya ile birlikte taarruz etmek istiyor I isteriz Sermayesinden eksiğe satılan şekerli maddeler I Kadıköyünde oturan okuyucularımızdan E. Osman imzasile bir mektub aldık. Bu mektubda denjliyor ki: <Kadıköyünde Çarşı içinde sıra ile açılmış olan tatlıcı ve helvacı dükkânlarmda satılan çeşid çeşid tatlılar inanılamıyacak kadar ucuzdur. Meselâ; lokma, pişmiş tel kadayıfmın kilosu yirmi beş kuruşa, ve revani, tulumbatatlısı gibi ayrıca yumurta sarfını istilzam etti ren tatlıların kilosu da otuz, otuz beş kuruşa kadar veriliyor. Pişmemiş telkadayıfın kilosu yirmi kuruşa satıldığı halde nasıl olup ta bunun pişmişinin kilosunun yirmi beş kuruşa satıldığına bir türlü akıl ermiyor. Gerçi her dükkânda (mamulâtımız şekerden mamul dür) diye yazılı bir levha asılı bulunmakta ise de şeker, yağ ve icabmda yumurta ile imal edilen bu gibi maddelerin bu kadar ucuz fiata verilmesine bugün için maddeten imkân yoktur. Bunların bir kere olsun haddei tahlilden geçirildiğine inanmak doğru olmasa gerektir. Sık sık kontrol ve tahlili icab eden bu gibi gıda maddelerinin neticei tahlilde: Şeker yerine her hangi bir mayi ile ve muzır yağlarla yapılmış oldukları tebeyyün ettiği takdirde halkın sıhhatini hiçe sayan bunların âmillerini, diğerlerine ibret teşkil edecek müessir bir şekil ve surette cezalan dırmak çok lüzumludur. Her an için tehdid ve ihlâl edilen umumî sıhhatin koruyucusu olması lâzım gelen Belediyenin nazari dikkati ni celbetmenizi rica ederim.» F1KIRLER Afyoncılarımızın vaziy eti Haric satışmın bıraktığı îhtiyattan bir kısmı çiftçiye avrılmalıdır Kuroda ismindeki Japon muharririnin «Dayamond» ısımlı Japon ıktısad mecmuasında bir yazısı vardır. Bu yazıda 3 Kuroda şunlan yazmıştır: Eski Grek mitolojisinin temsil ettiği yesinin bariz vasıflarından birisidir. Bu«Sovyetlerle harbetmemiz mukadderanevî hayat bizim ruhumuzda yaşıyor. nun neticesi olarak, Türklerin dinî sis dir. Sulhperverler ne derlerse desinler bu O mitoloji, Türk manevî hayatının Akde temlerinde natürizm ve animizmin kanş olacaktır. Sovyetlerin Uzakşarkta ilerleniz kıyılarındaki in'ikâsından başka bir mış olduğu, ve siyasî teşekküllerinde de melerine Sovyetizmin ve kudretli mili §ey değildir. Bu mitolojide menşei uzak renk, cıhet, hayvan gibi tabiî hususiyet tarizminin inkişafına mâni olmak lâzımKafkas dağlarında olduğu gösterilen lerle birlikte, «altın ışık», «maşerî vic dır ve bu kudretli Sovyet militarizmidir Promete, insanlara ilk defa ateş yakma dan» gibi ruhî kuvvetlere ehemmiyet ki Japonya ıle Çının yaklaşmasına mâni sını ve kullanmasmı öğrettiği için takdis verdıkleri görülmektedir. Bu sistem, şüp olmaktadır. ediliyor. Halbuki, ateş yakmasını ve kul hesiz yalnız birini veya yalnız ötekini e Sovyetler fevkalâde kuvvetli bulun lanmasını insaniyete öğreten Promete, sas ittihaz eden sistemlerden daha mütedukça Japonyanın bu yoldaki işini tek efsanevî bir tanndır. Bu tanrı, menşei kâmildir. (4) başına başarmasına imkân yoktur. BinaTürkistan olan Türk dehasının sembolüAristonun dediği gibi, felsefe hayretîe enaleyh bu vaziyet karşısında Japonyaür. Çünkü, ateşi ilk defa olarak keşfe başlar. Türk felsefesi de iptida tabiate nın, Sovyetler Birliğine ayni suretle düşdıp kullananların oradaki Türkler oldu hayret etmekle doğmuştur. Fakat bu man olan diğer memleketlerle ittifaklara ğu ilmî tetkıklerle ispat edilmiş bulunu hayret, iradelerinin, korkunç ve anormal girmesinden dalıa tabiî birşey yoktur. yor. (1) hâdiseler karşısında kalmış olmasından Sovyetler Birliğine can düşrnanı olan Bunun gibi, gene Grek mitolojisinde, değil, Türk zekâsında, ve Türk karak böyle bir memleketse Almanyadır. Bi vahşi cinsiyet münasebetleri yerine izdi terinde, önce de söylediğimiz gibi, pratik naenaleyh Alman ve Japon erkânıharbivaç müessesesi kuran, ve ziraat usuîleri bir idealizmin hâkim olmasından, ve yeleri bu iki memleketin ordulannı Sovni, çobanlık ve avcıhktan daha iyi ve anormal gibi görünen şeyleri realiteye yetler Birliğine karşı müştereken tevcih mütekâmil bir medeniyet merhalesi ola irca etmek arzusundandır. Ona göre, ederlerse Sovyetlerin kuvvetini o zaman rak insanlara öğreten Triptolemos, ne de ideal, erişilebilen bir mükemmeliyettir. kolayca bertaraf etmek kabil olabilecekrin ne ilâhî takdislere mazhar oluyor! Şu halde, ruhlarındaki hayret, tabiat i tir. Sovvetler Birliğine karşı takib edileFakat, Triptolemos da Türk dehasını çindeki tabiiliğe karşı hayretti. Türk dini cek tek bir beynelmilel politika olabilir temsil eden efsanevî bir semboldür. Çün ve Türk mitolojisi, zengin bir sosyoloji o da Sovyetleri şimalin buzlu mıntakalakü gerek izdivaç müessesesini, gerekse zi etüdü mevzuudur. Sembollerin arkasında nna cebren sürmek ve sıkıştırmaktır. raat usullerini en evvel keşif ve tatbik e şeniyetleri görenler, bu sosyolojiyi kolayJaponyanın Avrupa devletlerile, yal den Türkler olmuştur. Milâddan on asır ca okuyabilirler. Türk dinindeki büıün nız Sovyetler Birliğini devirmek için evvel, dünyanm hiçbir yerinde bu mede timsaller, içtimaî realitenin, ve bilhassa birleşmesi lâzımdır. Yoksa Çin üzerinde niyet yokken, Türkler Orta Asyada zi maşerî vicdanın hayalî ve sembolik ifa herhangi bir Avrupa devletile hiçbir suraat hayatı yaşıyorlardı. Arpa, buğday delerinden ibarettir. Yukandaki usulü, retle müzakereler ve anlaşmalar yapmağa ekip biçiyorlar, bunlan öğütüp un haline bütün Türk usturelerine ve felsefelerine lüzum yoktur. getiriyorlar ve ekmek yapıyorlardı. Bu tatbik edecek olanlar, daima bu şeniyetçi Sovyetler Birliğine karşı Ingiltereden hakıkati, Orta Asya hafriyatının en de sembolizmi göreceklerdir. bir yardım beklemekse abestir. İngiltere, rin tabakalannda yanık arpa ve buğday Ilim deyince, herşeyden evvel, eşyayı Sovyetlerle dostane münasebat devam ettaneleri bulunmasile anhyoruz. Daha tasnif meselesi akla gelir. Türklerin, di tirmektedir. İngiltere, Japonya ile Al sonra, bu ziraat usuîleri muhaceretlerle nî ve amelî tasnifi birbirile memzuç bu manya, hatta İtalyanın, dünya statüko dünyanın muhtelif yerlerine ve Avrupalundurmuş olmaları da, bu felsefî aki sunu bozmak için anlaştıklan bir zamanya götürülmüştür ( 2 ) . O halde, insani delerinin neticesi sayılabilir. Dinî mantık, da bu statükoyu muhafaza şiarlarile oryete, ateşten sonra ekmeğini veren de uğurlu ve uğursuz mantıktır. Amelî man taya atılmaktadır. îngiltere ile JaponyaTürkler olmuştur. tık ise, külliyet ve cüz'iyet, kemiyet ve nın, Avustralya, Hindistan, Çin ve MıGene ayni mitolojide, demir maden keyfiyet mantıkıdır. Türk mantıkı, bun sırdaki tesviyesi kabil olmıyan hesablarını ciliği, ıplik bükme ve dokuma san'atı, ve ların her ikisini mezcetmiş bulunuyor. ve ihtilâflannı ise aynca kaydetmek lâ atın ehlıleştirilmesi Poseidon ilâhma, büRakamlara kutsiyet izafe edılmesi, ve zımdır.» yük şerefler ve ayinlerle, izafe ediliyor. kuvvetli içtimaî tesanüd gibi felsefî akiBundan sonra Kuroda, Japon Al Halbuki, demir madenciliğini, iplik bük deler de, önce Türklerde başlamış ve man anlaşmasını tenkid eden ve aradaki me ve dokuma san'atini, ve at, köpek ve buradan garbe geçerek, sonralan Fisa mesafenin uzaklığı ve Japonyanın Al deve gibi hayvanlann ehlileştirilmesi u gor'un meşhur felsefe sisteminin esasını man plânlanna âlet olması tehlikelerin sullerini keşif ve tatbik edenlerin Türk teşkil etmiştir. Hatta • Fisagor'un, bir te den bahsederek bunun aleyhinde bulu Ier olduğu bugün artık müsellem bir ha lâkkiye göre, büyük içtimaî tesanüd esası nanlara karşı şunlan söylemektedir: kikat olmuştur. (3) üzerine kurulmuş olan Budizm felsefî «Bu mesafe uzaklığı mühim değildir. Bu takdirde, Poseidon ilâhı da Türk dinî mesleğinin müessisi olan Buda ol Çünkü anlaşan devletler, harb esnasında dehasının takdis edilen bir sembolü olu duğu iddia edilmektedir ki, bu takdirde birbirlerine kıt'alar gönderecek değildiryor, ve böylece insaniyete demirden alet Türk ırkına doğrudan doğruya mensub ler. Bunlann yalnız ayni zamanda ve yapmasını, giyinmesini, ve hizmetlerinde olduğu anlaşılmış olur. (5) müttehiden harekete aeçmeleri kâfidir.» at, köpek ve deve gibi ehlileştirilmiş hayTürk karakterini temsil eden Fisagor vanlar kullanmasmı öğretenlerin de Türk da, Buda gibi en yüksek saadeti, Nir Bursa Vilâyeti kaymakamler olduğu anlaşılıyor. vana'ya ulaşmayı, insanın kendi kendisini larınm içtimaî Işte, Istiklâl Harbini yapan, büyük cemiyete hasretmesinde ve feragatle ona Bursa (Hususî) Vilâyetin bütün urk inkılâblarını yaratan, ve istikbalde hizmetinde bulmuştu. kaymakamları Valinin başkanlığında on Türk psikolojisi, tabiati, kendi kendi gün devam eden bir toplantı yapmış ıütün insaniyetin manevî hâkimiyetiııe namzed olan Anadolu Türkü, insanlığa ne gayesi olan yabancı bir şeymiş gibi lardır. Bu içtimalarda köylümüzün kalilk defa olarak ateşini, ekmeğini, elbise görerek ona karşı lâkayd bir vaziyet al kmması etrafmda icab eden tedbirlerin sini ve demirden aletini veren, ehlileşmiş madı. Tabiatte, insan ruhuna yabancı ol nasıl almacağı tesbit edilmiştir. Kay hayvanları onun yardımma gönderen ır mıyan birşey olduğu emniyet ve itikadı makamlar içtimamda vilâyet dairelerikın bugün yaşamakta olan nesilleridir. onda hâkimdi. Tabiate dair zihninde ru nin şefleri de hazır bulunmuşlar ve müş terek tedbirler düşünmüşlerdir. Bu meBu ilk Türk medenî tekâmülünün ıç hî bir istihale geçirdikten sonra, ona karyanda köylerdeki yol meseleleri, sanatimaî safhasına bakarsak, Türk cemiye şı vaziyet ve mevki alıyor, onu kendi ru yii ziraiyenin tamimi çareleri, köyler tinin kuruluşunda kastlık ve serflik gibi hile birleştiriyordu. Ancak böyle ruhî arasında iktısadî, içtimaî ve medenî duiptidaî sistemlerin de bulunmadığını gc bir bakışladır ki, tabiat, insan üzerinde rumun yükselmesi etrafmda çok esaslı rürüz. Bu itibarla, reis, kabilenin ve aile ve insan da tabiat üzerinde müessir ola kararlar verilmiştir. lerin sadece bir lideridir. Tâbi ve metbu bilir. Türklerde tabiatın manasını anla Ayrıca, mektebi olmıyan her dört, münasebeti, hürmet ve şefkat esası üze mak iştiyakı, küllî aşk mefhumunda ken beş köyün ortasındaki köyde tam devrine kurulmuştur. Sar (reis), her taraftan disini gösterir. Eski Türklerin, senenin reli birer yatı mekteblerinin yaptınl hürmet görmesine ve itaat edilmesme muayyen zamanlarmda aşk geceleri ya ması kararlaşmıştır. Bu mekteblerin mukabil, daima halkın arzularını yerine şamaları, küllî aşk ayinleri yapmaları, bu yapılmasma hemen başlanacaktır. Ye getirmeği bilir, ve onlann müşterek ve u zihniyetin bir neticesidir. Bu gecelerde, ni ders senesi başmda bunlar bitmiş omumî istekleri dışmda hiçbir harekette tabiatle insan birleşir, ve küllî aşk, altm lacaktır. bulunmaz. Bu sistem, Türk ruhunda en ışık şeklinde nereye dokunursa o şeyi geeski zamanlardanberi yaşıyan demok be bırakır ve ondan nesiller türetirdi. Türk felsefesi ne kuru bir şeniyetçi ratik karakterin bir ifadesidir. Yunan Türk mitolojisinde, ağaclardan, hayvan lik, ne boş bir santimantalizmdir. Türk sitelerinde ve sivil hayat safhalannda gö lardan, taşlardan nesiller türetilmesi böy karakterinin farikası, kısaca «hayatî bir rülen teşekküllerde de hemen bu zihniye ledir. Bu sembolizmi, Anadoludaki Eti idealizm» dir denilebilir. San'atkâr, santin ayni hâkim olmuş, ve Türklerin bü Türkleri mitolojisinde de görüyoruz ( 6 ) . at eserine, nasıl kendi ruhunun güzelliğitün dinî ve siyasî müesseseleri, ruhlarınm Bu telâkkilere göre tabiatle insan birbi ni veriyorsa, Türk ruhunun da güzellibu karakterile memzuç olarak inkişaf et rine karışıyor ve bir panteizm yaratıh ği, karakterinde yarattığı eserlerde ve miştir. kurduğu müesseselerde tecelli etmiştir. yor. Türk medeniyetinin esaslannı takib eDemek ki, tabiatin tefsir ve izahı te Bu güzellik yalnız ruhî hürriyete malik derken şunu hatırlamahyız ki, en eski za şebbüslerini yapmak, ve onun istihaleleri oluşunda değil, ayni zamanda bu istikmanlarda, Orta Asyanın fizikî şeraiti, ni araştırmak ta Türklerin kuvvetli ruhf lâli idrak edişindedir. însanlığın en yükTürklerin oralarda kesafetle yaşamasım hayatlannın bir başka tezahürü olmuş sek şerefi de bu şuurlu istiklâlden başka birşey midir? insanın içinde ilâhî kudretve millî hayatın kuruluşunu temin edebi tur. ler duyuran kaynak budur. Türk millelecek bir halde iken, siyasî ve içtimaî Türk ruhu abes hurafelerden de azamanzaradaki bu tekâmül, sonradan mü dedir; çünkü hislerile elde ettiği şeyleri tinin son mucizeleri, karakterindeki bu temadi kuraklık devirlerinin tesiri altm aklile neticelendirir. Türkün maneviyatı, şuurlu tarihî aşkın bir ifadesi olmakla da, yavaş yavaş eski ' inkişaf hamlesini kendisine yabancı bir varlığm emrettiği izah edilebilir. Bu mütemadi yükseliş kaybermiş, ve nihayet çöl içinde küçük vazifelerden ibaret olmayıp, kendi için gayretlerini mümkün kılan sıcak kalbliküçük vahalardaki mahdud hayat haline de kendi ruhunun icablan olarak telâkki lik, ancak millî istiklâle tam bir yer veintikal etmişti. Halkın mühim bir kısmı, edilmiştir. Bu telâkki, çok esaslı bir fel ren Türk karakterinden, ve onun meydana getirdiği ulvî duygulardan çıkabimedeniyetlerile birlikte, dünyanın baş sefî görüşün mahsulüdür. lir. ka verimli mmtakalanna göç ederek yerDemek ki, tabiatin tefsir ve izahı te leşmişlerdi. M. Saffet Engin şebbüslerini yapmak, ve onun istihaleleBüyük Türk medeniyetinin karakte rini araştırmak ta Türklerin kuvvetli ru(1) R. Pumpelleyj Explorations in Turrindeki vasıfları araştınrken, onda bir ta hî hayatlannın bir başka tezahürü ol kestan, Washington, 1908 (2) R Pumpelley, ayni eser, S. 37 62. biat sevgisi ve hümanizm elemanı bulun muştur. Avrupa felsefî tefekkürünün mü(3) R. P., ayni eser, S. 111. duğunu da görürüz. Fakat, bu sevgi sade him bir kısmım teşkil eden bu esasların (4) Frazer, Golden Bouch, cild III. ve sathî değil, tabiatı seyrederek oradan menşelerinin en eski Türklerde bulundu(5) Weber, History of Philosophy, Newalınan intıbalarla ruhlarda gizli olan ğu görülüyor. Artık Avrupa felsefesinin York, 1906. S. 38. (6) Turk Tarıh Kurumu, Türk Tarihi manaları anlamağa matuftur. Tabiî bir şimdiye kadar iddia edilen istiklâli, bir nin Ana Hatlan, Eti medeniyetinde EIli ruhaniyet, reel bir idealizm, Türk swci zühulden ibaret olarak kabul edilebilir. yânkuş mitolojisi. Tarlada afyon toplamrken sinin çiftçi ile alâka ve rabıtası aşağı yukan tavazzuh etmiş sayılabileceğindcn çiftçinin afyon derecesini kırka yani kilosunu 480 kuruşa sattığı, satabildiği neticesi çıkarılabilir değil mi? Halbuki çiftçi 935 senesinde afyonun kilosunu azamî 250, bu yıl da 95 150 kuruşa ancak satabilmiştir. Yani înhisar îdaresinin bir nevi nark olarak afyon için kilo başına tesbit ettiği 480 kuruş yerine, çiftçi 150 kuruşa satmış ve mahsulünü kilo başına nark fıatından 330 kuruş aşağıya elden çıkarmıştır. Demek oluyor ki sermayeyi, hangi şart ve kayid altında bulundurulursa bulundurulsun, mutavassıt rolünü icradın uzaklaştırmak imkânı hemen yok gibidir. Şu halde çiftçiyi korumak imkânsız mı olacak? Şüphesiz hayır! İnhisar îdaresi, derecesini kırka mu bayaa ettiği ve haricde 70 kuruşa sattığı afyondan beher derecesinde kazandığı 30 kuruşu, kadrosunun karşılığı olan % 10 nu tevkif ettikten sonra derece başına kendisine ihtiyat kalan 20 kuruşu, yani kiloda satış farkından husule gelen 240 kuruşu çiftçinin lehine kullanabil mek mevkiine, iktidarına çoktan gelmiş bulunuyor. Esasen afyon kanununun 3 üncü mad" desinin F fıkrası, înhisar îdaresinin vazifesıni, yüksek gayesini pek açık olarak tesbit etmiş değil midir? îktısad Vekâletinin afyon ve afyon culuğumuzu korumak hususunda deruhde ettiği vazifenin sarahati meydanda dır. Afyonculugumuzu inzıbat altına almağa muvaffak olan ve afyonculuğun bütün mes'uliyetini yüklenmış olan Ba kanlık, satış imkânlarının vereceği nisbet derecesinde çiftçinin hukukunu da ayni hassasiyetle muhafazaya müteahhed bulunuyor. Bu imkânla bu taahhüde dayanarak haric satışm bıraktığı ihtiyattan bir kısmr nı, çiftçiden almacak mala ifraz etmesi ve kırk kuruşa almağı vadettiği afyonlan, hiç olmazsa 50 kuruşa alafak sermaye tazyikından bir miktar olsun çiftçinin korunması, Meclisin işbaşı olduğu bir sr rada hatıra getirmeği bir vazife bildik. Ankarada bugünlerde toplanacak o lan Yüksek İktısad meclisine Istanbul uyuşturucu maddeler idaresinin şefleri de davet edilmiş bulunuyor. Bu davet, iktısad kongresinde umum mahsullerimizle birlikte, afyon mahsulü hakkında da bazı kararlar ittihaz edilmek ihtimali olduğunu ifade etmektedir. Afyon, memleket istihsalâtı sırasında baş olmasa bile afyoncu mmtakalarda adeta hayat mesabesinde kıymet ve ehemmiyet ifade eden yekta ve müstesna bir mahsuldür. Bu itibarladır ki afyoncu mıntakalar ahalisi, bu mahsul hakkında bir karar itOkuyucumuzun bildirdiği mesetihaz edileceğini duyduklan zaman, büle, umumî sıhhat bakımmdan çok ehemmiyetlidir. Bu hususta Kadı \lj tün varlıklarile dikkat kesilirler. Hatta köy Belediyesinin ciddî surette | afyon hakkında iktısad meclisinin muhmeşgul olmasını ve sermayesinden temel kararını, bu havzanın çiftçisi ka eksiğine satılan bu gibi maddelerin dar esnafın, san'atkânn, mutavassıtın neden yapıldığını meydana çıkardaha ileri giderek Izmir ve îstanbuldaki masmı, tüccarın bile ayni hassasiyet ve ayni sabırsızlıkla beklemekte olduklannı söyliyebiliriz. İsteriz Belçika Reksist reisinin konferansları Brüksel 6 ( A . A . ) Pays Reel gazetesi Belçika Reksist partisi lideri M. Leon Degrelle'in, Torino ve Triste radyo istasyonlarında konferans vermek ü zere dün akşam saat 19,30 da Italyaya hareket etmiş olduğunu bildirmektedir. M. Degrelle ayni akşam Brüksele dönecektir. Reksistler bu akşam kulüb ve toplantı yerlerinde umumî dinleme seanslan ler tib etmişlerdir. M. Degrelle'in Torino radyosunda bir konferans vereceği hakkında Pays Reel gazetesi tarafından verilen bir haber 1 talyan hükumetince bir müddet evvel tekzib edilmişse de Reksist mehafil bu sefer bu haberin doğruluğunda kat'iyyen ısrar etmektedir. Fransız Leh ve Alman vLeh münasebatı Berlin 6 (A.A.) Havas Ajansı bildiriyor: Siyasî mehafil ve matbuat, Fransa tarafmdan Lehistana yapüan ikrazat dolayısile M. Beck'in Diet meclisinde müdahalesini gayrimüsaid bir şekilde karşıla maktadır. Koelnische Zeitung gazetesi bu hu susta şöyle yazıyor: «M. Beck, Alman Polonya paktını Fransaya karşı siyasî büyük bir meharetle istismar etmiştir. 1921 de Fransa ile Polonya arasında akdedilen askerî ittd fak kıymetini kaybetmişti. M. Beck bu ittifakı yeniden kıymetlendirdi.» Varşova 6 (A.A.) Noel münasebetile inkıtaa uğnyan Alman Leh tecim müzakerelerine 15 kânunusanide tekrar başlanacaktır. Alâkadarlarca malum olduğu üzere, pek insanî bir duygu ile afyonlarımızın mukadderatını bir muahedeye bağladıktan sonra, afyonlarımızın hali pek acıkh bir vaziyet almıştı. O günkü şartlar, afyonculuğumuzu a* deta büsbütün söndürmek derekesine düşürmüştü. Fakat Vekâletin tam vaktinde müdahalesi afyonculuğu ölmekten, af yonculan küsmekten kurtardı. 1933 1934 senelerinde Inhisar 1daresi, gerek dahilde gerekse haricde piyasayı tutabilmek için fedakârlık yapmış, afyonun derecesini 70 80 kuruşa yani kilosunu 840 960 kuruşa kadar mübayaa etmişti. Stok raflanna konan bu mü" bayaa miktannı ihmal etmek şöyle d u r sun, îdarenin tahammülünü sarsacak kadar nazik bulunduğunu kabul etmek lâzımdır. înhisar îdaresi, 935 senesinde bu sarsmtıyı hafifletmek maksadile bir yıl evvel 70 80 kuruştan tesbit ettiği müba yaa fiatını derhal kırka indirmek mecburiyetinde kaldı. Vakıâ mübayaadan yapılan bu ten zilât, çiftçinin kesesine kilo başına emniyetle gireceğini ümid ettiği miktardan 300 360 kuruş eksilmişti, fakat buna mukabil, bu tedbirle înhisar îdaresi, bir yıl evvel stokladığı afyonlardan bir kısmmı, 80 den 60 kuruşa düşürerek muvazenesini az çok tanzime muvaffak ol muştu. Şu ölçülü yürüyüşten sonra, afyon stok miktarı azaldı, ihracat yolu üzerinde de muntazam bir yürüyüş temin e dildi. Bu suretle înhisar îdaresi, çiftçiyi düşünecek ve koruyabilecek, daha açık söyliyelim babalık yapabilecek bir liyakat iktisab etti. Buraya kadar verilen izahattan çiftçi ile înhisar îdaresinin ve înhisar îdare Nevzad Ekrem Hurrem Sultan Tarihçi edibimiz M. Turhan Tanm en güzel eseri Cumhuriyette Pek yakında Genclerbirliği Ankara şampiyonu oldu SON MEKTUB Yazan: Feridun Osman En halit memleket hikâyeleri Fiatı 40 kunış Klod Anenin en güzel romant Ateşin Rus aşkı ve bir ihtiras macerası Fethi Varal ve Feridun Osman Ankara (Hususî) Ankara Gene Ier Birliği takımı, Çankaya takımile yaptığı maçı ikiye karşı dört golle kazandı. Gencler Birliği takımı, bu suretle Ankara şampiyonu olmuş ve millî kümeye birincilikle girmiş bulunuyor. Bütün maçlarında hiç mağlub olmıyan Gencler Birliği birinci futbol takımının bir fotoğrafını bu münascbetle gönde riyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: