21 Birincikânun 1936 CUMHURİYET SON HABERLER... Balkan Merkez bankaları konferansmm neticesi TELEFÛN TELGRAF ve TELSiZLE Hâdiseler arasında Kanun isteriz! Dulgaristanda yeni Maarif Vekili Nikolayef, umumî yerlerde bulgarcadan başka dil konuşulmasını kat'î surette yasak etmiş. Orada böyle bir karardan en fazla müteessir olacak dil türkçedir; fakat biz bu yasağın bulgarcaya temin edeceği büyük faydadan alabileceğimiz derslere gözümüzü kapamamahyız. Bulgaristanda türkçenin dört duvar arasında hapsedilmesine mukabil, Türkiyede bulgarca en geniş hürriyet içinde, ellerini, kollarını sallıya sallıya, vardakosta dolaşmaktadır. Bulgarca ve bütün ekalliyet dilleri. Başka memleketlerde kanundan daha sert ve sıkı bir teamül, ecnebilerden gayri berkesi resmî dille meram atlatmıya zorlar. Dil değil şive yabancılığı bile hoş görülmez. Böyle bir teamül olmıyan memleketlerde, Bulgaristan gibi kanun ve nizamIa umumî yerlerde başka diller konuşulmasını yasak etmek bir zaruret haline gelmiş oluyor. Biz bu zarureti hâlâ idrak etmiyecek miyiz? Millî şuurumuz uyandığı gündenberi bütün Türkler, vatandaş ekalliyetlerin kendi aralarında ve her yerde türkçeden başka her dili, hatta kendi dillerinden başka dilleri konuştuklarını duymak azabı içindedirler. Türk matbuatı bu azaba sık sık tercüman olmuştur. Faydası ne? Hâlâ bu ekalliyetler içinde hiç türkçe bilmiyenler, bilseler bile melekesizlikten dilleri dönmiyenler, dönse bile her yerde başka dille konuşmayı tercih edenler var. Artık yeter. Türkiyede seyyahlardan ve ecnebilerden başka herkes, ekmeğini yediği bu toprağın dilini konuşmıya mecbur tutulmalıdır. Biz de bir kanun isteriz. Şimdi meşhud suç mahkemelerimiz de var. Oyle bir kanun ki, cebinde ecnebi pasaportu olmayıp ta umumî yerlerde türkçeden başka bir dil konuşanları yakalarından tutup hemen meşhud suç hâkiminin önüne götürmek salâhiyetini bütün zabıta kuvvetlerimize versin. Böyle bir kanun çıkarsa, haftasına kalmaz, güzel türkçenin otoritesi ve haysiyeti iade edilmiş, onu ağzına almak istemiyenlere ağızlarınm payı verilmiş olur. SON HATIRALAR: Halid Ziya Uşaklıgil SARAY ve OTESİ İHEM NALINA MIH1NA Boğaz işi 5 Yalnız bizde değil, garbde olsun şarkta olsun, sarayların boğazı ne demek olduğuna, tarihin arasından geçerken hep vâkıf olmuş ve, yarı tiksinmek, yarı ku durmak nev'inden bir karışık duygu ile ırkılmış bulunuruz. Fakat bu duygu, geçmiş, bir daha açılmamak üzere ka panmış bir tarihe aid olduğu için hemen uyuşup silkinmekte gecikmez. Hazinei Hassa erkânı, masanın üzerine serdikleri defterlerle, vesikalarla, tekrar tekrar ettikleri rakamlarla Matbahı Amire dedikleri tesisatın masarifini tafsil ettikleri zaman bugünün saray boğazı hayalin içinde, doymak ve dolmak bilmiyen bir açlıkla ağzı açılmış, herşeyi yutmağa müheyya ve ne tıkınırsa kanamıyarak sonu gelmiyecek bir ırmak şeklinde derinliklerine akacak olan yiyecek dalgalarını bekliyen bir uçurum korkuncluğunu aldı. Hep susuyorduk. Rakamların müthiş belâgati onları takrir ve terceme edenlerden başkasında söz söylemeğe mecal bırakmıyordu. Zihinlerde hep Abdülha mid sarayının bu müthiş boğazına akıp eriyen fakir milletin paraları çalkanıyor, ve millet açlıktan kıvranırken, hergün yüzlerce koyun, tavuk, hindi yutan, yüklerle meyva ve sebze, şeker eriten, mangalına bir avuc kömür, ocağına iki odun koymaktan âciz bir halk kara kıştan tit rerken azim kazanlarının altına yüzlerce araba mahrukat döken bu saray mut fakları adeta bir dağ mehabetile şişip kabarmış mahuf bir canavar şeklini alıyordu. İstanbulda Topkapıdan başhyarak Beşiktaşa, sonra sıçrıyarak Yıldıza ge çen ve orada günden güne daha büyüyüp yayılan bu canavar hakkında herkesle beraber biz de türlü hikâyeler dinlemiştik. Hele ben ilkönce bir vesile ile bu Matbahı Amire denen müessesenin ne bozuk bir düzen olmasi lâzım geleceğine vâkıf olmuştum. Bir gün henüz görgüden, zamanın garibelerine dair tam bir bilgiden mahrum bir gencken, beni bir aşina ziyarete gelmişti. Bu zat Anadolunun pek zengin ve o nisbette pinti bir taciriydi. Istanbuia hava tebdili ve galiba hasta olan refikasını tedavi için gelmişti. Yazı burada geçirecekti. Sordum: Nerede yerleştiniz?.. Beşiktaşta, Köyiçinde!.. cevabını alınca İstanbul sayfiyelerinden hiçbirine rağbet etmiyerek en hatıra gelmemek lâzım gelen bir yere tıkılmış olan bu adamm yüzüne hayretle bakmış olacağım ki o bana sebebini izah etti: Beşiktaşta, hatta Ortaköye kadar, Beşiktaşın ve yukarı mahallelerde Yıldızın saray mutfaklarından tablalarla yemek verirler; pek küçük bir para mukabilinde, meselâ.. Burada bir rakam zikretti. Hatınmda değil, fakat inanılamıyacak kadar küçük bir paradan bahsetti ... kuruşla bir aylık yemeğinizi, böreğile, tatlısile, çeşid çeşid etlerile, nefis sebzelerile temin edersiniz. Bunu bilirdim, bu kân başka bir yerde bulmak mümkün değildi, onun için Beşiktaşa karar verdim. Sonradan hâsıl olan vukufla öğrenmiştim ki bu mutfaklar sarayın binlerce kadın erkek sakinlerini doyurmakla kalmaz, civarda birçok evleri yok pahasına ahçıların ve tablakârlarm kazancına bırakılan yemeklerle beslerdi. Yıldız sarayının sekenesi binlerce memur ve müstahdemden mürekkebdi: Her biri bir unvan ve iktidar taşıyan zevattan başka kâtibler, mütercimler, yaverler, bendegân, şifre kâtibleri, cebi hümayun memurları, sonra yüzlerce casuslar, muhafızlar, tabibler, daha kimbilir neler, ve daha aşağılara inildikçe, kapıcılar, bekçiler, gazciler, kuşçular, bahçıvanlar, velhasıl bir ordu vardı ki keseleri hep Yıldızın parasile dolduğu gibi mideleri de hep gene o sarayın kazanlarından çıkan gıda ile dolardı. Hele haremi hümayun, koskoca binaları tıklım tıkız yaşlanmış kadınlarla, genc ve körpe kızlarla dolu bir mahalle idi ki buraya sabah ve ikindi saatlerinde alay alay tablakârlar üzerleri siyah çadırcıklarla kapanmış tablaları taşırlardı. Topkapı ve Beşiktaş mutfakları, yemek saltanatı Yıldıza intikal ettikten sonra, ocaklarını tamamile söndürmemişti. Burada pişirilen ve yenen, makul değilse bile Yıldızla mukayese edilemiyecek kadar mutedil bir dereceye inmişti. Asıl Abdülhamid idaresinde akla veleh verecek rakamlarla binlerce boğaza yiyecek yetiştirmek için müthiş bir faaliyet kaynağı olan, Yıldızın gece gündüz bacaları tüten mutfaklarıydı. Sorduk: Bugün saltanat Dolma bahçeye intikal edince yeni sarayın mutfak işi de Beşiktaşa inmiş oluyor, şu halde Iktısad Vekilinin nutkundan g ktısad Vekili Celâl Bayar, Artırma II ve Yerli Malı Haftası münasebetile, istanbul radyosunda, muhteşem bir nutuk söyledi. Muhteşem diyorum; çünkü Vekil, sadece güzel sözler söylemek" le kalmamış; Türkiyenin ekonomik va 'ziyetini, her bakımdan apaçık anlatmıştır; hem de beliğ rakamlara dayanarak, Bu itibarla îktısad Vekilinin son nutku, bütün iktısaî işlerimizin hem bilânçosu, hem programı addolunabilir. Muhterem Celâl Bayar, sözleri ara sında: « Matbuatımız, her büyük millî işle olduğu gibi, bugün, memleketin en bü • yük millî davası olan endüstrileşme, ik tısadî cihazlanma işinde de büyük ve §w urlu rolünü ifa etmekledir.» Demekle matbuata karşı büyük bir ka" dirşinaslık göstermiş ve bazı şuursuz gazete düşmanlarına yeni bir ders vermiştir. Kendisine bir Türk gazetecisi sıfatile teşekkür etmeği bir vazife bilirim. Fakat bu yazıyı sadece sayın Celâl Bayann, Türk matbuatına gösterdiği büyük te • veccühe teşekkür etmek için yazmıyo • rum. Asıl mevzuumu, Vekilin nutkunun şu parçasından almak istiyorum: « Fiat kontrolu ve rasuonalizasyon mevzuu elrafındaki düşündüklerimizden de kısaca bahsetmekte fayda vardır: Bu sene, Vekâlete fiat murakabesi salâhiyeti veren kanun, Büyük Millet Meclisinden çıkmış ve malumunuz olan maddeler üzerinde talbikatına da ba$' • lanmıştır. İki büuük hedefimiz vardır: Birincisi: Devletçe ve milletçe yapıl makta olan fedakârlıklann, herhangi şekilde, müslehlik aleuhine bir istismar vesilesi olmasma meydan vermemektir. Ikincisi: Ser havası içinde bir endüsln kafilesi değil, normal hayat ve rekakat kabiliyeti olan ve bir gün ihracatçı vazi~ ı/c/e de geçebilecek bulunan bir sanayi manzumesi temin etmektir. Memleket dahilinde devlet fabrikalarından başlıııarak teknik kontrol ve en rasyonel çalışma şekillerini tesis, tetkik, taharri Ve bunları en iktısadî şekülerde reorganize edecek ve fabrikaları bu ba~ kımdan daimî teknik kontrolu altmda tum lacak Vekâlete bağlı bir büro teşkil edilecektir. Bu büro auni zamanda hususî teşeb' büslerin de fahriuen hizmetine amade olacaklır. Bu babda hazırlanmakta olan proje önümüzdcki aylarda Icra Vekillen Heueline arzedilmis bulunacaktır.» Nutkun bu parçasından bilhassa «devletçe ve milletçe yapılmakta olan fe dakârlıklann, herhangi şekilde, müstehik aleyhine bir istismar vesilesi olmasma meydan vermemektir» sözleri çok mü himdir. Çünkü, halk, doğru yanlış, bazı endüstriler tarafından istismar edildiğini zannetmeğe başlamıştı. îktısad Vekilimizin bu teminatı ve onun tatbikatı, endüstrileşme için yaptığımız fedakârlıkların istismar edilmesine asla meydan verilmiyeceğini gösterecek ve umumî bir emniyet ve itimad havası yaratacaktır. îktısad Vekilimizin iktısadî vaziyeti • miz hakkındaki muhteşem nutkunun en güzel ve ümfcl verici parçalarından biri de budur. Dört Balkan devleti, İktısadî ve Malî iş birliklerini genişletmeğe karar verdi Atina 20 (A.A.) Atina ajansı bildiriyor: Balkan Antantı devletlerinin Merkez Bankalan direktörleri, konfefansın so nunda bir tebliğ neşretmişlerdir. Bu teb liğde deniliyor ki: «Ruznameye konulan meseleler di rektörler ve mesai arkadaşları tarafından mütekabil itimad ile meşbu bir hava içinde müzakere edilmiştir. Dört direktör, Merkez Bankalarınm faaliyeti çerçevesine dahil bulunan bütün meseleler üzerinde tamamile mutabık bulunduklannı müşahede etmekle bahtiyar olmuşlardır. Diğer memleketlerin de iltihak etmiş olduğu Fransız İngiliz Amerikan para anlaşmasının beynelmılel para vazıyeti nin düzelmesine doğru mühim bir adım teşkil ettiğini müşahede eden ve şimdilik buna iltihak edememekle müteessif bulunan dört direktör, dünya para vaziyetinin düzeltilmesi eserine diğer memleketlerin de ve bilhassa Balkan Antantı memle ketlerinin de iltihak edebilmeleri içi% başlıca devletlere aid paralann kısa bir atide kat'î olarak istikrar bulmasını temenni ederler. Direktörler, altm kıymetinin yüksel mesi neticesi olarak başlıca ihrac maddelerine «id fiatlann mühim surette düşmüş olduğunu kendi millî ekonomileri bakı mından müşahede etmişler ve birçok memleketlerin para kıymetlerini bir birine uydurmaları hareketini gerginliğin izalesi ve tedrici bir surefte mübadele serbestisine avdet tedbirlerinin takib etmesi lâ zım geldıği netıcesine varmışlardır. Bil hassa paralannın kıymetini birbirine uy duran memleketler için mümkün mertebe tahdidat sistemini terkederek kleringden tedricen vazgeçmelerinin ve hic. değilse bunun daha elâstikî bir hale getirilmesi lüzumunu görmüşlerdir. Direktörler, altın mikyasma müteallik ahkâmın da tadilini intac edecek olan haricî borcların tanzi mini temenni ederler. Dört Merkez Bankası nezdinde Balkan Antantı memleketlerinin ekonomisi ve malî vaziyetlerinin tetkikile muvazzaf şubeler teşkil olunacaktır. Bu şubeler, dört memleket arasında esasen mevcud ekonomik münasebatın inkişafma medar olacak bütün ahkâmları da tetkik ede ceklerdir. Nihayet dört direktör, beynelmilel tediyat bankasında müşterek faaliyette bulunmalan hususunu da derpiş etmişlerdir. Bu maksadla Balkan Antantının mezkur beynelmilel bankanın idare mec lisinde temsil edilmesi şayanı arzudur.» ım.MmınıınııniliniimillllllllllinillllllllllllinillllmıııımMinmn.»..,... Fransız Nasyonal Romanya silâhlarmı fırkasının kongresi süratle artıracak Nasyonalistler Fransız Fransız Hariciye Vekili Sovyet paktının feshini «Sulhu bazan silâhla koistiyorla» rumak lâzımdır» diyor Paris 20 ( A A . ) Fransız nasyo nal fırkası kongresi, Reisicumhur için nazırların tayini emrinde, fesıh mesele sinde ve beyanname neşrinde hakikaten bir hakka sahib olmasını istiyen bir fırka beyannamesini alkışlarla kabul etmiştir. Bu beyannamede Başvekilin umumî si yaseti ve malî işleri alâkadar eden bütün ukudu imzalamağa mecbur olmasi ve nazırların şahsî idarelerinde mes'ul tutulmalan istenilmektedir. Beyannamede meb'usan meclisinden masarif ihtiyarında ilk teşebbüsü yapmak hakkının alınması, kadınlann intihabata işriraki, ailece ve mecburî surette rey verilmesi, memurların grev ve koalisyon haklarının tanınmaması, şırketlerde anonım liğin ilgası ve bankacılar sınıfı için bir meclis ihdası da taleb edilmektedir. Beyanname, korporatizmi ve müstemlekât ekonomi siyasetinin tevsiini iltizam etmektedir. Beyanname, ordunun asrileştiril mesini ve Sovyet Rusyaya karşı her türlü taahhüdden teberri edilmesini de istemekte ve nihayet, bilhassa İngiltre, İtalya, Lehistan ve Küçük İtilâfla ittifaklar akdini ve Parisle Berlin arasında samimî bir mukarenet vücude getirilmesi lüzumunu ileri sürmektedir. Bükreş 20 (A.A.) Independance Roumaine, M. Antonesco'nun seyaha tinden bahseden yazısında diyor ki: <Fransanın Romanyaya Avrupa siyaseti sahasında mesai arkadaşı muame lesi yapmakta olduğunu iddia, edebili riz. İktısadî ve malî meselelerde müzakere edilmiş ve bunların inkişafım te min ve mübadeleleri teshil etmek için ne lâzımsa yapılmasına karar veril miştir. Fransa ile olan iktısadî münasebetlerimizin inkişafı, silâhlanmamızı kolaylaştırmak gibi ilk bir netice tevlid edecektir. Hali hazırda teslihat meseleleri diğer meselelerin kâffesinden mühimdir ve bizim başlıca meselemizi teşkil etmektedir.> PEYAM1 SAFA Kaçakçılıkları ihbar eden devlet memurları ikramiye alamıyacaklar Ankara 20 (Telefonla) Kaçakçılık para cezalarile musadere edilen eşya kıymetinin yüzde 25 i haber verenlere ikramiye olarak verilmekte idi. Kanu nen devletin, mahallî idarelerin, belediyelerin ve bunlara aid müesseselerin memur ve müstahdemlerile köy muh tarları, ihtiyar heyeti, mahalle, kır, orman bekçileri ve köy korucuları gör dükleri kaçakçılık işlerini alâkadar makamlara bildirmek mecburiyetinde bulunduklarından Devlet Şurası bunlara ikramiye verilmemesini karar altına almıştır. Maliye Vekâletinden alâkadarlara yazılan bir tezkere ile kaçakçılık işle rinde çalışanlara da ikramiye verilemiyeceği gibi devlet kadrosuna dahil ol madıkları halde gördükleri iş nisbetin de tahsisat alarak gizli memuriyetlerde çalışanların da kaçağı haber vermeleri esasen vazifeleri dahilinde olduğu bildirilmiştir. Paris 20 (A.A.) Dün M. Antonesco şerefine verilen diplomasi gazeteleri ziyafetinde M. Delbos, bilhassa şu sözleri söylemiştir: Sulh, hatta bazan kuvvetle, müdafaa edilmek icab eder. Fransa ile Ro manya bunu anlamışlardır. Onlarla beraber, başka milletlerin daha az sulha meyyal olduklarmı gören sulhu sever diğer bir takım milletler de yavaş yavaş bu hakikati idrak etmişlerdir. U zattığımız el, erkek elidir, azmin eli Parti liderinin nutku dir. Paris 20 (A.A.) Fransız Sosyal M. Antonesco, dün öğleden sonra partisinin kongresinde söylediği nutukta Hava işleri Nazırı M. Cot'la görüşmüşparti lideri De la Rocque bugün partinin tür. iki milyon Fransızı ayni ideal içinde ve Bir kadın tayyareci kaza cumhuriyet bayrağı altuıda kardeşçe birgeçirdi leştirmekte olduğunu ehemmiyetle kay Marsilya 20 (A.A.) Meşhur Fransız detmiş ve Fransanın mazisine sadık kalkadın tayyareci Madam Marys Hilsz, ması lâzım geldiğini ve vazifesinin büyük dün bir sürat rökoru kırmağa teşebbüs bir devlet nümunesi olduğunu söylemiş ettiği sırada tayyaresinin düşmesi üze tir. rine ağır surette yaralanmıştır. TayyaKongre De la Rocque'a itimad ve sa reci kadın, paraşütle atlamağa ve bu dakat beyan eden bir karar suretini ka suretle muhakkak bir ölümden kurtulmağa muvaffak olmuştur. Tayyarecinin bul ettikten sonra dağılmıştır. bazı kaburga kemikleri kırılmışsa da .Yunanistanda yeni ıslahat vaziyeti tehlikeli değildir. Atina 20 (Hususî) Lârisa'daki su Kaza nasıl oldu? tesisatımn küşad resminde bulunmak Marsilya 20 (A.A.) Tayyareci kaüzere oraya gitmiş bulunan Başvekil Metaksas, ahaliye hitaben söylediği bir dın Maryse Hiltz'in uğradığı kaza haknutukta pek yakında Yunanistan'da ku kında, kazayı gören tayyareci Detro rulacak olan korporatif devlete mebde yat diyor ki: Hiltz 100 metro kadar irtifada saatte olacak korporasionların bütün memlekette teşkilâtlandırılması lüzumunu bil 400 kilometro süratle uçuyordu. Tayyareci birdenbire tayyareden fırlamış ve dirmiştir. paraşütü açılmıştır. Tayyare bir müdYunanistanda kumar det yoluna devam ettikten sonra göle menedildi düşmüş ve tayyareci de ağır ağır ineAtina 20 (Hususî) Hükumetin ku rek sulara gömülmüştür. Balıkçılar taymar ve baht oyunlarımn memnuiyeti yareciyi kurtarmışlardır. hakkındaki kararmı şiddetlice tatbik Detroyat'ın kanaatine göre Hiltz'i etmesi üzerine meşhur Lutraki kazino şiddetli bir hava cereyanı tayyareden 6U kapanmıştır. atmıştır. «Sulh bazan kuvvetle de müdafaa edilmek icab eder» artık Matbahı Âmire Beşiktaştadır. O halde Yıldız mutfakları ve onların yüzlerce ahçılan, çırakları, çinicileri yani bulaşıkçıları, tablakârları ne olacak?.. Hazinei Hassa Nazırı cevab verdi: Bugün Yıldız mutfaklan kendiliğinden sönmüştür, dedi; Abdülhamidin hal'inden sonra bacaları tütmekten ve kazanları kaynamaktan kesilen bu mutfaklar vakayiin zarurî bir neticesile ortadan silinmiş ve bu suretle karşısında bulunulacağından korkmak lâzım gelen bir zorluk kendi kendisine tesviye edilmiş oluyordu. Bu mutfaklarm adedi bini geçen müstahdemleri ne olacak sualine de gene bir inşirah nefesile karşılanacak cevab verdiler: Onlar da kendiliklerinden dağıldılar. Kimi memleketine, kimi başka yerlere gittiler. Bunlardan bazılarını da yeni ihtiyaclara, görülecek lüzumlara göre Beşiktaşa almak ve boş lukları doldurmak icab ederse düşüneceğiz... Bu cevab pek ziyade memnuniyetle telâkki edilecek birşeydi. Bu suretle boğaz jşinde, meşrutiyeti müteakıb hükumet dairelerinde yapılan tensikat tedbirlerinin sakametine ve fena akıbetine düşmeksizin yeni sarayın paraya taalluk eden mevcudiyetinde mühim bir genişlik husule gelmiş oluyordu. Yıldızın boğaz işi böylelikle kendi kendine bir hal suretine vâsıl olunca muallâkta kalan bir nokta vardı. Onu da Hazinei Hassa erkânımn önüne attık: Bu pek iyi, fakat orada bekçiler, kapıcılar, bahçıvanlar kabilinden yüz lerce müstahdem var. Bunlar da dağılamaz ya, bunların kesesini ve boğazını düsünmek isab etmiyecek midir? Her suale, her müşküle, derhal, zihinleri ilişikten kurtaracak mukabelelerde bulunan Hazinei Hassa erkânı bu noktayı da muvafık bir zemine koydu, izah ettiler ki henüz Yıldız sarayile müştemilâtının nereye aidiyeri lâzım geleceğinde bir karar alınmamıştır. Bugün oraya vazıyed eden hükumettir, şehremanetidir, yahud ciheti askeriyedir, herhalde Hazinei Hassa değildir. Neticede bu saray müştemilâtile ve müstahdeminile Hazinei Hassaya devredilse bile müstademinden hizmetlerine hakikaten ihtiyac olanlar alıkonmak suretile bir tenkihat vadisine sapmak zarureti hâsıl olacaktır. Boğaz işine gelince: Ötedenberi ittihaz edilmiş olan bir usule tebaiyet edilerek alıkonulacak müstahdemlerin maaşma bir de gıda mukabili munzam tahsisat verilir, ve bu suretle hem onlar mağduriyetten vikaye edilmiş hem de karışık bir işe yeniden girmek beliyyesi ortadan kaldırılmış olur. Müstahdeminin doyurulması usulü yalnız makamı saltanat olarak kabul edilmiş olan sarayda caridir, bütün diğer saraylarda, meselâ, Beylerbeyinde, Maslakta, Küçüksuda, şurada burada ötedenberi bu kaide tatbik edilmektedir. Yıldız sarayı da bunlara mümasil olacaktır. Bizi böyle vehleten halli en zor görünen meselelerde kurtaran, ve, yeni Padişahm en ziyade zihnini işgal eden masarifle varidat arasında tevazün imkânına yaklaştıran Hazinei Hassa erkânma teşekkür ettik. Ve ilk hatıra gelen bu müşkülât böylece bertaraf edilince yeni teşkilât tasavvurlarına temas etmek sırası gelmiş oldu. Yıldız bütün karışık ve kalabalık teferruatile ortadan kalkıp saray ancak Dolmabahçenin nisbeten dar zeminine intikal etmiş oluyordu. Fakat bu dar zeminde de bir saray yaşıyacaktı. Bu sarayın boğaz işi şimdi, şu son günlerde nasıldı, ve bundan sonra nasıl olabilirdi? Hele şu tabla usulünden aynlmak, sarayın muhtelif aksamında birer umumî sofra vücude getirmek, table d'hote usulü tatbik edilerek bu işe yeni tarzda, hem temiz hem tasarrufa müsaid bir şekil verilemez miydi? Bu suallerin birincisine Matbahı Amire müdürü Bekir Bey, daima sükut eden ve ağzını açarsa ancak lâzım olanı söyle mekle iktifa eden bu zat, cebinden çıkardığı bir defterle cevab verdi; ikincisine de o zamana kadar yalnız dinliyen mefrusat müdürü Hacı Akif Bey, her vakit sallanan fakat söz söylemek lüzumu görülünce şu dakikada daha ziyade sallanan başile dikkati kendisine celbetti: Lutfen sarayı bir kere geziniz; dedi; bir münasib yemek odası intihab ediniz. Size bir hafta içinde mükemmel ve her türlü levazımıle bir yemek odası yapaIım. Bu dediğiniz usul mabeynde ve zaten, bir dereceye kadar tatbik edilen Hazinei Hassada pek kolaydır. Diğer yerleri uzun uzun düsünmek icab eder, fakat... Kendisinden birçok vesilelerle bahsetmek fırsatını bulacağım bu müstesna fıt Fransız grevini sona erdirmek için çalışmalar Lille 20 (A.A.) Âyan meclisi aza sından şimal meclisi umumî reisi M. Mahieu, şimal mmtakasmdaki madenî sanayi amele grevine nihayet vermek maksadile mezkur sanayi patronlarının mümessillerile görüşmüştür. Hatırlardadır ki patronlarla amele, tekrar işe başlanılmasım kabul etmiş lerdi. Fakat patronlar, biraz sonra ameleden bazılarmı işe almamak haklarını muhafaza etmekte olduklarını bildir mişlerdir. Dün akşamki görüşmeler esnasmda patronlar, otorite prensipine riayet edilmesi lüzumunda ısrar etmişlerdir. Yakında bir itilâf vücude geleceği tah min olunmaktadır. Bari radyosunda Türkiye neşriyatı îtalyanların Bari radyo istasyonunun 2 ikincikânundan itibaren her hafta salı, perşembe, cumartesi günleri İtalya saatile 18,50 den 19 a kadar orta dalgada 283,3 metro, kısa dalgada 31,13 met ro üzerinden Türk neşriyatı yapmağa karar verdiğini öğreniyoruz. Salı akşamları kültürel ve bediî musahabeler yapılacak, perşembe akşamları Türk musikisine tahsis edilecek ve cumartesi akşamlan Türkiye ve İtalyayı alâkadar eden mevzular etrafında bülten okunacaktır. Yeni bir havacılık rökoru Miami 20 (A.A.) Binbaşı Deser vesky, deniz ve kara tayyareleri yüz kilometroluk dünya rökorunu saatte 336 kilometro 924 metro katetmek suretile kırmıştır. Tayyaresinin ağırlığı 3150 kilo idi ve 1000 beygir kuvvetin de bir motörle mücehhez bulunuyordu. Bursa (Hususî) Emirsultan mahallesinde çıkan bir yangında 90 yaşmda Hatice isminde bir kadın yanmıştır. Bu kadın, komşuları tarafından bir tandır kenarına yerleştirilmiş ve üzerine sıç rıyan bir kıvılcımdan hem ev, hem de kendisi yanmıştır. ret sahibi adam, fakat... kelimesile başlıyan fıkre^mda hakikaten müşkül bir meseleyi açtı. Alman elçisi Londradan ayrıldı Londra 20 (A.A.) Alman elçisi von Ribbentrop'un dün Almanyaya gitmeden Eden'e yaptığı ziyarete bazı ga zeteler tarafından ehemmiyet atfedilmış olmasi İngiliz diplomatik mehafüinde hayretle karşılanmıştır. Bu mehafilde tasrih olunduğuna gö re, Berlinde Haıiciye Bakanlığmda konuşmalar yapacak olan Alman elçisinin haricî siyasete aid bazı noktai nazarlar hakkında İngiliz hattı hareketini öğrenmek istemesi kadar tabiî bir şey olamaz. Bursada bir kadın yandı Amerikada bir şehir zelzeleden harab oldu Bursaya kar yağıyor Bursa (Hususî) Buraya yeniden kar yağdı, şehrin her tarafını beyaz bir örtü kapladı. Hava burada çok soğudu. Geceleri hararet sıfırın altında dokuza kadar inmektedir. Nevyork 20 (A.A.) Radyo ile 'alman bir habere göre merkezî Amerikada kâin San Salvador şehri bir zelzelede harab olmuştur. Halid Ziya UŞAKLIGİL