19 Birincikânun 1936 CUMHURtYET Mrs, Simpson tehdid ediliyor Kadına günde 500 mektub geliyormuş Ingiliz sarayında eskikralın adarrv ları değiştiriliyor Eski Kral Sekizinci Edward Amerikaya mı gidiyor? Mr. Simpson'un sözleri Dün şehrimize gelen İngiliz gazetelerinin Viyana ve Cannes (Kan) muhabirlerinin verdikleri tafsilâta nazaran sabık İngiliz Kralile Mrs. Simpson nisanda >kmal edilecek olan Mrs. Simpson'un talâk muamelesi kat'î bir neticeye bağlanıncıya kadar buluşmamağa söz vermiş bulunuyorlar. Viyanada Rothschild'lere aid Enzesfeld şatosunda misafir bulunan Windsor Dükü tahtmdan feragatinı gösteren bır filmi dün gece tam bir siıkun içinde seyretmiştır. Eski Kral; kardeşi Altıncı George'a 41 inci yıldönümü münasebetile tebrik telgrafı çekmiştir. Bilâhare Cannes (Kan) ile 23 dakika süren uzun bir telefon muhaberesinde bulunan Dük bundan sonra geçen yaz Viyanada kulağını muayene ettirdiği mütehassıs doktorlarla görüşe rek randevu almıştır. Belgrad gazetelerinden Politikanm yazdığına göre Dük Milâdı îsa yortu sundan sonra Avusturya Imparatoriçesi Elisabeth'ın Korfudaki sarayında ika met edecektir. Diğer taraftan Cannes (Kan) da bulunan Mrs. Simpson günde beş yüzden fazla mektub almaktadır. Bunların bazıKıal Edıvaıd'ın ınısafir bulunduğu. Enzesfeld şatosu ((Türk Kuşu)) nun İstanbul şubesi Bu hafta zarfında merasimle açılacak Türk Hava Kurumu, bütün Türkiyede sivil tayyareciliği halka teşmil etmek maksadile geniş bir faaliyet projesi çizmiş ve ilk iş olarak ta Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Mersinde birer Türkkuşu şubesi açmağa karar vermiştir. Önümüzdeki çarşamba günü saat 17,5 ta şehrimiz Hava Kurumu merkez binasında açılacak olan İstanbul Türkkuşu şubesi için şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Bu maksadla hazırlanılan muha sebe bürosunda, dün, İstanbul Hava Kurumu Reisi İsmail Hakkının nezareti altmda şekle aid bazı eksiklikler de itmam edilerek salon dershane haline getirilmiştir. Burada gerek talebeye, gerekse yardımcı azaya dersler ve konferanslar verilecek, ve eski tayyarecilerden Nunnin riyaset edeceği bir heyeti idare çalışacaktır. Posta tasarruf sandıkları ^» «Millî servet ve ekonominin esas ve kaynağı olan kiiçiik tasarruf ları toplamak için (posta tasarruf sandıkları) nı kuralım; bunları memleketimizin (620) yi mütecaviz havale alan posta merkezlerinde kurabiliriz. Bunda hem halkın, hem devletin menfaati vardır.•» FiKiRLER Ok mu atılır, yay mı? merikalılar koşmadan, uzun ve kısa atlamadan, at yarışından, futboldan, golftan, tenisten, kürekten, eskrimden, hatta bokstan artık gına getirmişler, yeni spor şekilleri aramağa koyulmuşlar ve bu arada okçuluğa heves etmişler. Her yeni şeyde lezzet ve yer değiştirme gibi zevk değiştirmede de cazibe vardır. Bu bakımdan Amerikahlar haklıdır. Fakat bizi şu mevzuda alâkalandıran onların zevk değiştirmeleri değil, millî sporlanmızdan olan okçuluğun Yenidünyada yeni hayat bulmağa namzed oluşudur. Bu, bizim için ibretle takib olunmağa değer bir hâdisedir. A Burada kışın ders gören talebe, yaz ward hakkında söylediği, dünkü nüsha mevsiminde İnönü kampına gidecek, oramızda dercettiğimiz şiddetli sözleri mev da da amelî malumatını tekemmül etti zuu bahsederek diyor ki: recektir. «Cantorbery başpiskoposunun sözleriDiğer taraftan, bu sene înönü kampını ni, kanunu esasiye bağlı olanlarla, pro bitiren talebenin de tasdiknameleri açılış testan mehafilinin tasvib ettiğine şüphe merasiminde verilecek ve rozetler dağı yoktur. Fakat, İngiliz milleti, siyasî ha tılacaktır. yattan bu derece asil bir feragatle ayrı lan ve kendini müdafaa etmek üzere şim İngiltere İtalya konuşmaları Londra 18 (A.A.) İngilizlerle İtaldi hazır bulunmıyan bir kimse hakkında yanlar arasında yapılan müzakereler verilen bu hükmü çok şiddetli bulmaktaneticesinde tam bir itilâf hâsıl olmuş dır. Şimdi, saray muhitinden birçok erkek olduğuna dair olan haber, mevsimsiz addedilmektedir. Hakikati halde münave kadının uzaklaştırılmasına intizar e kaşa edilecek bir iki nokta kalmıştır ve diliyor. Son derece şık ve modaya ilham mütekabil teminatm teatisine aid metveren bu kadınlar ve erkekler, yüksek nin tanzimi henüz başlamamış ve bu muhite nisbetleri dolayısile nümune teş teatinin icrasının sarih şekli henüz tekil edecekleri yerde tuvaletlerile, zevkle karrür ettirilmemiştir. rile ve evlerinin süslerile meşgul olmak itingiliz mehafili, mütekabil teminatm ne zaman teati edileceği hakkında tah hamı altındadırlar. Tiyatro ve sinema müntesiblerinin de minlerde bulunmaktan imtina etmektesaray mehafiline kolayca sokulmuş bu dirler. lunmalan, bugünkü Kralın tekmil yakmkizinci Edvvard'ın tahttan çekilmesi, büları tarafından tenkid edilmektedir. Kralın ailevî faziletleri göklere çıka tün dünya ticaret âleminde milyarlara banlmakta, kendisinin, hemen her gün kili liğ olan zararlar tevlid etmiş ve bu me sedeki kvine istirak ettiği, aile yuvasın yanda, Fransa ticaret erbabından mühim da yaşadığı, Kralicenin başlıca meşgale bir kısmmı da büyük kayıblara maruz 'inin havır isleri olduğu sövlenmekte ve ; bırakmıştır. Söylendiğine göre, Paris kubu suretle, resikârda bulunan sınıfa vekar | yumcularile terzileri bu işte en fazla zave ciddiyet telkin çdilmek isterulmekte rar edenlerdendir. Bu adamlar tac giy me merasimi için hazırladıklan eşyayı dir. Şımdi mevcud hâdise karşısında bir bugün hiç kimseye satamıyacakları için, aksülâmel hazırlanmaktadır. Başlıyan bu yüzden yüz binlerce frank kayıbda devir şiddet ve ciddiyet devridir. Bu de dırlar. Çünkü gerek mücevherat, gerek vir, hatta İngiltere haricine de tesir ede sair lüks eşya, Sekizinci Edward'm tac cek ve bazı sefarethanelerde, bazı şahsi giymesi münasebetile Londraya gönde yetler, artık kendi devirlerinin geçtiğini rilmek üzere hazırlandığı için, istisnasız, her biri sabık Kralın ya portresi, yahud anlıyacaklardır. markasile süslenmiş bulunuyordu. Bu eşMrs. Simpson'un sözleri : Paris gazetelerinden birinin Roma mu yadan bir kısmının tezyinatmı değ ' rnıek Mr. Simpson imkânı varsa da, İngiltere gümriik ri 15 lan tehdid satırlarile doludur. Mektubla habiri, Mrs. Simpson'un sabık zevci M. kânunuevvelden sonra İngiltereye ithal enn birçoğu muhafız jandarmalar tarafın Simpson tarafından gazetecilere bazı beyanat verildiğini bildirmektedir. M. Simp dilecek eşyadan yüzde yüz nisbetinde dan açılmaktadır. fazla resim alacağı için, bu tadilâtı ya Mrs. Simpson dün gene Londra ile son bu beyanatmda demiştir ki: pacak vakit te kalmamıştır. « Burada işlerim için bulunuyorum. telefonla görüşmüştür. Son günlerde cereyan eden çok meşhur Eski tngiliz Kralına hatıratım yazAlmanyada memnuiyet mak için bir milyon dolar hâdiseler hakkında söyliyecek sözüm yokWindsor Dükünün hususî hayatı haktur. Halkın muzır tecessüsü Mrs. Simpteklif edildi kında, resmî mezuniyeti alınmaksızın, on son'u kâfi derecede üzmüştür; buna ay Nevyork 18 (A.A.) Gazetelere sene müddetle neşriyat yapılmaması için nca üzüntü ilâve etmek istemem. Esasen beyanatta bulunan meşhur muharrir Propaganda Nezareti bütün Alman gabütün teferrüatile malum olan bir mace Lasker, Amerikan sendikası namına eszetelerine emir vermistir. ra üzerinde ısrar etmek .münasebet al ki Kral Edvard'la telefonda görüştüğüEski Kral Macaristanda çiftlik maz. nü ve hatıratım yazması için kendisine sattn alıyor Gördüğünüz gibi, gayet sakin ve müs bir milyon dolar teklif ettiğini söylemişBudapeşte 18 (Hususî) Eski In terihim. Hoşuma gitmiyen cihet, bu aşk tir. giliz Kralı cenubî Macaristanda büyük macerasının benim ismimi taşımasıdır. Eski tngiliz Kralı nerede? bir çiftlik satın almak üzeredir. Eski Kral Halbuki Mrs. Simpson'un, bir müddet Roma 18 (A.A.) Cenova'dan daha istifa etmeden üç ay evvel ayui çift tenberi Mrs. Bruke adını taşıdığını da Popolo d'İroma gaztesine haber verildiliği satın almak için müzakerelere giriş biliyorum. Esasen, beş ay sonra, daha ğine göre, İngiliz Madam Elly Prnigle'e mişti. doğrusu, tam dört ay üç hafta sonra, ta aid olan Verona yatı Cannes'dan Cenoİngiliz sarayında şiddet devri lâk kararı kesbi kat'iyet etmiş olacak vaya gelmiştir. Madam Simpsonla Dük başhyacakmış tır.» dö Windsor'un bulunduklan bu yat elli gün kadar Cenovada kaldıktan sonra AParis tüccarlarının zararları Paris gazetelerinden «Le Jour» CanParis gazetelerinin yazdığına göre, Se merikaya hareket edecektir. torbery başpiskoposunun Sekizinci Ed Bu yıl tasarruf haftasına girip çıkarken «Cumhuriyet» sütunlarında çok bahsettiğimiz [*] (posta tasarruf sandıklarına) bir kere daha gelmekle millî servet ve ekonomiyi yakından alâkadar eden ve belki de millî servet ve ekonominin kendisi olan küçük tasarruflara temas etmiş oluyoruz. «Küçük tasarruflar», tasarrufun ken disidır. Zıra, tasarrufun esasen büyüğü olmaz. Tasarrufun manasını gelirden artan kısım olarak hakikî manasına alırsak ve milletin büyük kısmında da bu gelirlerin fazlası ancak küçük bir şey olabileceğini düşünürsek tarifimizde yanıl mamış olduğumuz meydana çıkar. Hakikati halde de, her memlekette tasarruftan anlaşılan mana budur. Az veya çok sarfetmekle tasarruf arasında farklar vardır. Herkesin gelirine göre sarfetmesi bu farkların esasıdır. Biz, tasarrufu millî bir sözümüzle de teyid ederek «yorganma göre ayağını uzatmak» diyebiliriz. Bu millî sözün büyük bir kıymeti olduğuna şüphe yok. Zira, milletin en büyük kısmının tatbik ettiği bir sözdür. Esasen, parayı çalışarak ve güç kazanan en büyük kısım hemen hemen her millette tasarrufa riayet eden kısmı teşkil eder. Türk milleti ise bu hususta en faziletli bir millettir. O halde, koca bir memleketteki tasarrufları nasıl toplamalıdır?. suali karşısında bulunmaktayız! Bütün dünyada carî tasarruf topla ma usullerine göre bankaların küçük tasarruflan toplıyabilen bir yer olmadığı malumdur. En müterakki memleketlerde bile her yerde banka şubesi yoktur. Olsa da bizim kasdettiğimiz küçük tasarrufu; beş kuruşu, on kuruşu, bir lirayı yatırmak için banka muamelesinin tahammülü yoktur. Kaldı ki, bankalarda para toplanmasını büyükçe para sahiblerinin haricde ticaret vaziyetinden korkarak bankaya sığmması gibi bir hazineleşme (thesaurieatior») addetmek ekonomi kaidelerindendir. Bugünkü kanunî vaziyetimiz (1930) tarihli tasarruf sandıklan kanunile (1934) bankalar kanununa bağhdır. Birincisinde, tasarruf sandıklan açmak hakkı belediyelerle idarei hususiyelere verilmiştir. İkincisinde de bankalarda hüku metin müsaadesile tasarruf parası kabul edilmeğe müsaade edilmiştir. Fakat, bunlar bankalarda küçük hesabı carilerle beraber bulunduğu için hakikî tasarruf miktarını anlamak gücdür. Asıl belediyelerle idarei hususiyelere verilen tasarruf sandıklarına gelince; bunlar da işte altı yıl geçtiği halde açılamamıştır. Anlaşıldığına göre, kendi büyük derdleri ve ihtiyaclarile uğraşma içinde belediye ve idarei hususiyelerin finansal vaziyetleri daha epey bir zaman bu kanunun hayatiyet kesbetmesine mani olacaktır. Çünkü okçuluk, ilk ve orta çağlarda her milletin ok kullanmış olmasına rağmen, Türklere hâs san'atlardandı. Başka milletlerin dillerinde «kemankeş sırrı» gibi bir tabir olmadığı gibi Türkten gayri herhangi bir cemiyet teşkilâtı arasında okçular ocağı yoktur. Henüz çıraklık devresinde bulunan Türk bir okçu, dokuz yüz adıma kadar ok ulaştmrGene başka memleketlerde.. tasarruf dı. En ünlü okçular arasından seçilen okkabulü azamî bir miktarla da mukayyed çular şeyhi ise kolunu yormadan bin yüz dir. Ayni misali göstermek için bu azamî adım uzağa ok yetiştirirdi. miktann iki bin frank olduğunu söyliyeBütün Türkler gibi Osmanlı Türkleri lim. İki bin frangı, bugün bin üç yüz li de okçuluğa büyük kıymet vermişler ve rayı geçen miktar için tasarruf sahibleri orduda bir alayı mahir okçulardan teşkil nin fazlayı geri çekmesi lâzım geliyor. etmişlerdir. Yeniçerilerin 56 ncı cemaÇekmezse bu fazla ile devlet eshamı ve ati, zemberekçiler işte o teşekkülü temsil ya kabul edilen diğer esham satın alına ederdi. Gene o Türkler arasında Tunarak hesablanna yatırıhr. dan ok aşıranlar çıkmıştır. Şimdi galiba mezbele halini alan Okmeydanında HaPosta tasarruf sandıklannda toplanan paraların postada kalmıyarak devletin cı Süleymanlann, San Solakların, Hatgösterdiği en büyük finansal müessesede tat Şeyhlerin, Demirlislerin tesbit ettikdevletin zaman ve kefaleti altmda işletil leri ok menzilleri vardı ve Türk bazusunmesi şarttır. Buna mukabil posta tasarruf daki inanılmaz kudretin abideleri sayılırsandıklan da para sahiblerine % 2,75 lardı. Şimdi Amerikalılar bu kudreti kendi bazulannda yaşatmak istiyorlar. faiz verir. îşte, aşağı yukan hemen her memle kette posta tasarruf sandıklarının varlık ve çalışma şartları bunlardan ibarettir. (620) yi mütecaviz Türk posta merkezlerinin 1928 yılında (30) milyon ve 1934 te (23) milyon liraya yakın havale muamelesi yapmış olduklannı düşü nürsek tekmil memlekette her sene bunun birkaç misli küçük tasarruf tutannın toplanacağına şüphe etmemeliyiz. Türk milleti gibi devlet ve hükumetine bağh, fazilet dolu bir millet ve memlekette millî servet ve ekonomiyi millet ve devlet lehine işletmeğe sevkedecek böyle bir teşekkülü kurmakta gecikme meliyiz. (tasarruf sandıklarını) da kolayca kurmak ve orada hakikî tasarruf olan küçük tasarrufların toplanmasına ve işlemesine meydan vermek kabildir. Posta tasarruf sandıklarının çalışma usullerini bulmakta hiç güclük çekmiyeceğiz. Çünkü, başka memleketlerde elli, altmış yıldır tecrübe geçirmiş ve en iyi usullere varmışlardır. Onları iyice tetkik ederek almak en kısa yoldur. Bu tecrübe göstermiştir ki, posta tasarruf sandıklan en küçük paralan kolaylıkla kabul edebiliyor. Meselâ, Fransada en az bir frank, bugünkü paramızla altı yedi kuruşa kadar kabul ediyorlar. Bir franktan daha az para yatırmak ancak pul yapıştırmakla kabildir. Yani bir kuruşluk, iki kuruşluk pulları tasarruf cüzdanına yapıştırmağa kadar küçük tasarruflan kabul edebile cek bir sistem vardır. Yenidünyada okçuluğa hararetli bir rağbet ve derin bir muhabbet husule gelirken o millî spor hakkında bizim nasıl bir bilgi taşıdığımızı da öğrenmek elbette faydalı olur. Bunu, bu noktayı İzmirden yazılıp îstanbul gazetelerinde yer alan bir mektubun şu cümlesinden acıklı bir sarahatle öğrenebiliriz. Henüz pek taze olan yazı şudur: «Birdenbire ve adeta okundan fırlamış sert bir yay hızile üstüme atıldı!» Görülüyor ki mektub sahibi okun değil, yayın atıldığma inananlardandır. Onun şu inanışına göre yay, bugünün kurşunlarına ve ok ta bugünün tüfeklerine benziyor. Gene şu yazı, bir takım genclerimizin okçuluk tarihi şöyle dursun, ALaeddin Cemil okun ne olduğunu bile öğrenmediklerini [•] 27 nisan 1930, 12 kânunuevvel 1933, 17 kânunusani 1934 Cumhuriyet başyazı isbat ediyor. ları. Temenni edelim ki yakın bir istikbalde okçuluk san'atı hakkında AmerikaKiliste şüpheli bir Ermeni dan ders ve vesika alacak derekeye düşmiyelim. Bugün acıkh olan vaziyet o gün yakalandı çok gülünc olur!.. Kilis refikimiz yazıyor: M. TURHAN TAN Geçen hafta cenub hududumuzdan H: gecerek yurdumuza giren hüviyeti meçAnkarada muallim Hasan İlhana: Mahmudpaşa hamamı için istediğiniz şehul birisi yakalanarak şehrimize geti kilde bir yazı günlük gazete sütunlarma rilmiş ve yapılan sıkı tahkikatta Er ağır gelir. Pakat İstanbul Belediyesinin gemeni olduğunu ve bazı mühim maksad tirttiği Avrupalı mütehassısın Mahmudpaşa ları bulunduğunu söylemiştir. Ermeni hamammı mimarlık san'atı bakımından O halde, memleketimizde «küçük taAyasofya hamamma tercih ettiğini duy bunun üzerine mahfuzen Gazi Antebe dum. Bu rivayet sahih çıkarsa meseleyl sarruflan» hem de bütün memleketin komünaka^a mevzuu yapmak gerekleşecektir. sevkedilmiştir. ca sahasmda ve her tarafta en iyi toplıyaÇünkü ben tamamile makuş kanaatteyim. Hamam. kaydettlğiniz gibi, İstanbulun fet. bilecek bir teşekkülden, memleketin heHindistanda ilk mümessîli hinden sonra ilk Sadırazam olarak devlet men her tarafına yayılmış bulunan (posmiz Bombaya hareket etti ldareslnl ele alan Mahmud Pasanındır. T. M. T. ta merkezlerinden) başka bir teşekkül îktısad Vekâletinin yeni ihdas ettiği görmemekteyiz. Bombay Ticaret ataşeliğine tayin edilTrotsky Meksikaya Tahkikatımıza nazaran, havale ahp miş olan Turhan Celâl Boray, Portsaid gidebilecek veren posta merkezi (620) yi geçmekte yolile memuriyet mahalline hareket etMeksiko 18 (A.A.) Dahiliye dir. Demek ki, memleketin (620) ye miştir. Turhan Boray, Hindistanda TürNazın, M. Trotsky'ye hertürlü siyasî rinde posta merkezleri para ahp vermek kiye Cumhuriyetini temsil edecek ilk faaliyetten içtinab etmek şartile Meksi * vaziyetindedir. Bizce, ayni merkezlerde resmî mümessildir. kada oturabileceğini resmen bildirmişrir. nız.. Demir, ona cesaret vermek niyetile zoraki bir kahkaha attı: Sana öyle gelmiş, korkacak ne var?.. Içten içe bu adamın gizlenişini kuruntu etmiyor da değildi. Ya haklı olarak korkuyorsa, saklandığının duyulması bütün ev halkına zarar verebilir. Bununla beraber, böyle bir işe giriştiğini tahmin etmiyordu: Ne derse desin, Niyazinin eski bir korkuya esir olarak böyle bir vehme kapıldığını zannediyordu. İhtimal kim se onun varlığını bile hissetmediği halde, o kendisinin her taraftan takib edildiği, peşine kimbilir kaç memur düştü sanarak, boş yere herkesi telâşa sokuyordu. En çok çekindiği taraf ta burası. 'Ya Kâmil Efendi, onun bir vehme esir olup buraya gizlendiğini öğrenirse, Kurdoğlunu vurmak için bunu bir âlet gibi kullanmıyacak mı? Merhametleri yüzünden bütün işleri altüst olabilirdi. Her ne olsa onu saklamalıyım!.. diye düşündü. Aslı yoksa zaten zarar gelemez, aslı varsa, onu saklamak vazifedir. Birden zihnini toparlayıp saate baktı. Vakit gelmişti. Telâşlı adımlarla gezinıyor ve kapıyı dinliyordu. Tereddüd içinde birşey söylemek istediği ve bir türlü açılamadığı hissediliyor. Nihayet sordu: Niyazi Efendi, biliyor musun kimi bekliyorum? O, ne zamandır bu bakışın manasına alışkın olduğu için başını sallıyarak anladığını gösteriyor ve güçlük le işitilen fısıltı gibi sesle: Kapı çalınmca tavanarasına geçerim... diyor. Fakat henüz kapı çalınmıyor. Aşağı dan gelen monoton gıcırtıdan Ali Sabirin gene buhran içinde dolaştığı anlaşılı yor. Niyazi Efendi yeniden, endişe ile bakınarak merak etmeyin! dedi. Arka cebinden eski tertib bir mavzer tabancası çıkarıp masanın üzerine koydu: Geçen gece damı yokladım. O taraftan kaçılabilir. Gece, çeteler yayla ya kadar iniyor. Ötesi kolay! Demir onun sükunetle söylediği bu sözleri dinlerken, bir silâha bir de her zamanki inik duran çekingen gözlerine bakıyordu. Birden, aklına mühim birşey gelmiş gibi Ali Sabiri çağırdı: O her zamankinden daha munisti. Gözlerinin içi gülüyordu. Merhaba Ali ağabey, birşey »oracaktık.. O, cevab vermeden, mukavemetsiz bir bakışla dinliyordu. Bugün eve girmeden evvel kapıyî zorlayıp ta vazgeçtiğin hatırına geliyor mu? Demir söylerken o, dalgm bir halde masaya bakıyor. Gözleri tabancaya takr lıp kaldığı sırada yalnız onun sorduğunu düşünür gibi duruyordu: Evet, öyle ya! Kapıyı açmak istedim, sonra vazgeçip çarşıya döndüm. Ne varki? Bu sırada Demir gülerek Niyaziye bakıyor ve sanki «görüyorsun ya!.. Bütün bunlar vehimden başka birşey değil!» demek istiyordu. Niyazi hiç anlamamış gibi, avuçlarını uğuşturarak tabancasını boşaltmağa, yan cebinden çıkardığı bir kadife parçasile namlıyı ve kurşunluklan temizlemeğe koyuldu. Ali Sabir, gene eski bulutlu halini almış, yumruklarını, sıkıp gözlerini dikerek ona bakıyordu. Birdenbire: Bu da ne oluyor? diye sordu. Kâtib, sırıtarak oyuncak! dedi. O, haşyetini göstermek için elini siper gibi kullanıyor du. [Arkası var] JA&umv adcvrrL ^Â Bilsen gördüğüme ne sevindim! Sana tam zamanında rasladım. Ne vefasız adamsm! Bir defa olsun arayıp sormak yok mu? Nerelerdesin? Almanyaya gidip gelmişsin.. Fakat söyliyecek mühim işlerim var. Büyük işlere giriyoruz azi zim. Haberin yok mu? Bir cemiyet kur mak üzereyiz. Sana çok muhtacız. İstanbulda merkezimiz olacak. Mutlaka bekleriz. Hep eski arkadaşlar.. Çoğunu tanırsın. îçlerinde ne kahraman çocuklar var! O senin bildiğin delikanlılar şimdi birer aslan oldu. Göreceksin, bak neler yapacağız! Seni onlara tanıttım. Hak kında çok güzel şeyler söyledim. Hepsi uzaktan sanki görmüş gibi biliyorlar. Fakat insan böyle inzivaya çekilir de ka • lır mı? Olur şey değil.. Bak hele, biz seni Almanyada biliyoruz, ve saire... Cumhuriyeiin içtimaî romanı: 64 Yazan: Hilmi Ziya „„. Nen var? Bir şeye sıkılmış görü nüyorsun? Gene her zamanki çocuksun! Hiç değişmemişsin! diye ısrar ettikçe, bu sıkıntı büsbütün artıyordu. Kurtulmak iştiyakı içinde bu garib adama bakarken, bir anda bütün çocuklugu gözünün önünden geçti: Mektebde ondan dört beş sene yukardaydı. Şark vilâyetlerinde doğmuş, babasile taşrayı devredip sözü İstanbulda bitirmek için idadiye girmişti. En büyük zevki, «mütegallibe» çocuklanna sığmıp etrafmda bir zümre yapmak ve kabile reisi gibi hüküm sürmediği için hiç olmazsa bunu taklid ermekti. Bu, çok zeki olmasa da herhalde kurnaz bir adamdı. Demir, bu sırada hakikaten telâş içinde olmasaydı bile, gene uzun uzun konuşmağa niyeti yoktu. O yeniden söylemeğe hazırlanır Demir, bu sırada onun bitmez tüken ken: mez izahatına öfkelenmiş, başmı kurtar Mühim işlerim var. Yakmda görüşürüz.. diye zorla ayrıldı ve koşarcasına mak için etrafa bakınıyordu. O hâlâ, koluna asılmış: yokuştan çıktı. Eve geldiği zaman, daha bir çeyrek vakti olduğunu gördü. Niyazi Efendi neş'esiz bir tavırla bıçaklarını biliyordu. Onu görünce gözleri parladı. Fakat çok geçmeden gene eski haline girip işe koyuldu. O sırada, önceden başladığı bir söze devam ediyormuş gibi dudaklan arasmdan mırıldanıyor: Size ne kadar borcluyum. Beni burada saklamasaydınız, kimbilir nerelerde olacaktım! Dostça omzuna vurdu: Ne tuhafsın! Bırak bu sözleri. Biz yokken kimse geldi mi? Cemal geç vakit çıktı!.. Acayib kılıklı bir adamın üst pencerelere doğru bakınıp sokaktan birkaç defa geçtiğini hissettim. Akşama kadar, şu perdenin arkasında onu gözetledim. Tam bu hizada onunla gözgöze gelir gibi oldum. Bu sırada saklandığımı anlamış ta haince gülümsüyormuş gibi gözleri parlıyordu. İçeri kaçtım. Bir aralık kapının zorlandığını işittim. Muhakkak odur! diye soluğumu tutup bir müddet böyle kaldım. Neden sonra kapı anahtarla açıldı, aşağıdan Alinin ayak sesleri işitiliyordu. Az sonra bunu söylemek için inmeği düşünüyordum ki, tam bu sırada siz geldi