4 Birincikânun 1936 CUMHURİYET Fransa, Suriyede feyz ve refah devri açmış! Hariciye müsteşarı Suriyelilere, isyan ve iğtişaş devam ederse istiklâl muahedelerinin tasdik edilmiyeceğini bildirmiş ALLAH İÇİN ÖYLE! Şimal aslanı «Sadullah Cabiri» nin Marifetleri Pek müessif bir ölüm Hama şehrinden umumi bir görünüş Pariste çıkan Temps gazetesi, Geor ges Meyr imzasile neşrettiği Fılistin ve Lübnan kargaşalıklanndan bâhis bir makalede, Lübnan parlamentosunun Fransa ile dostluk ve ittifak muahedesini tasdi kından sonra bütün Yakmşarkta hasıl oîan şiddetli aksülâmelin, İngilterenin Filistinde halline uğraştığı mesele ile çok müşabeheti bulunduğundan bahsederek ezcümle diyor ki: j «Ayni derecede nazik bir vaziyetin ve Inüslümanlarla hıristiyanlar arasmda endişenin hüküm sürdüğü Lübnanda, Filistin meselesine çok benzer bir vaziyet vardır. Hakikatte, halihazırdaki coğrafî hududlann oldukça sun'î çerçevesi içinde yanyana yaşıyan unsurları çatıştıran ve halline imkân bulunmıyan ihtilâf çok eskidir. Bu ihtilâf evveldenberi mevcuddur. Ve şark tarihi, en eski zamanlardanberi devam edegelen din ihtilâfları ve ırk kavgalarile doludur. Bazan sükunet teessüs eder gibi olmuşsa da, bu, ötekilerden daha şiddetli yabancı bir tahakkümün te sirinden başka birşey değildir. Merha rnetsiz usuller ve tenkillerle hüküm süren Osmanlı esaretinin nihayet bulması, muvakkat bir mandanm teessüsü, asırlık siyasî bir uyuşukluğa gömülü bu memle ketlere, bütün şarkta son derece derin Burette yerleşmiş yarı derebeylik rejimine pek aykırı garbin demokratik usullerinin ithali, ırkî gayızlarm ve ihtirasların alabildiğine inkisafını intac etmiştir. Fransa, uzun. yıllar, bu nasyonalizm coşkunluğunun, kendi liberalizminin ve verdiği va idlerinin başlıca kurbanı oldu. Bir sıra geldi ki, insanca zayiatımız, şarktaki mevcudiyetimizin, hiç değilse maddî noktai nazardan, temin edeceği istifade ile nisbetsiz bir dereceye geldi. mes'ul ricali tarafından sevincle ve tehalükle kabul edilen bu muahedeler, bittabi, Arab ittihadı taraftarlanna, oldukça kuvvetli bir engel teşkil etmektedir. Artık, Suriye Lübnan federasyonunu vü cude getirmenin imkân dahiline girmiş olmasına mukabil, Suriye ittihadını tahakkuk ettirmek, yahud, sahildeki müslüman unsurların ikamet ettikleri mıntakaları Suriye topraklanna ilhak etmek suretile «Arab milleti» ni vücude getirmek ümi di ebediyen kaybolmuştur. Bazı Suriye nasyonalistlerinin, son müzakerat esna sında, Fransa hükumeti nezdinde bu vadide yaptıklaıı bütün teşebbüsler boşa çıkmıştır. Bu sebeble, halihazırdaki Lübnan arazisinin temamiyetini tasdik eden muahede metni malum olur olmaz, bazı Suriye zimamdarlarının teşvikile Lübnanda yapılmakta olan faal ve sinsi propa ganda derhal isyan şeklini ahvermiştir. Beruttaki hıristiyan mahalleleri bu isyanın ilk sahnesini teşkil etmiş, Trablusta, barikadlar kurulmuştur. Bu tehdidlerden çoktanberi haberdar olan mandater Fransız makamatı mefanetle tnukabelede bulunmuş ve vaziyetin icab ettirdiği tedbirleri derhal ittihaz etmiştir ve bu hareketinden dolayı nekadar tebrik edilse azdır. Filistin hâdiselerinin ferdasında, bu hâdiselerin teşkil ettiği dersin Beruta tesir edeceği ümid edilebilir. Fakat şarkın bütün tarihi, bu gibi kargaşalıkların tekrar zuhur edeceği endişesini uyandıracak mahiyetetdir. Binaenaleyh, tahrikâtta bulunanların, yaptıkları hareketin neticesinde uğrıyacakları akıbet hususunda ikaz edilmeleri, ve nizamm, sulhun ve hürriyetin muhafazasmdan mes'ul olan Fransanın hiçbir tecavüze, hiçbir zâfa müsamaha göstermiyeceğinin, bu gibi kimselere evvelden anlatılması lâzım geliyordu. M. Vienot, bu maksadladır ki, alâkadar kütlelere kat'î bir ihtarda bulunmuş ve son ayaklanmaların müşevviklerine, fa aliyetlerinin, muahedelerin tasdikına mâni olmaktan ve manda müddetini uzat maktan baska bir işe yaramıyacağını anlatmıstır. Tecrübe, vahim akıbetler ha ber veren bu ihtarın ihtiraslan söndürmeğe, sarkta hâlâ bütün kuvvetile köklü duran dinî gayızları teskin etmeğe kâfi gelip gelmiyeceğini gösterecektir.» [Başmakaleden devam] bu plân îcabı olarak yapılmış rezalet • lerdir. Ne garib, ve ne gülünçtür ki bir ta raftan Antakya sokaklarmda silâhlaı patlar ve temiz Türk kanı dökülürken öte taraftan Fransız hükumeti Ankara sefiri vasıtasile Hariciye Vekâletimize ikinci bir muhtıra vererek meselenin Ce(Bastarafı 1 inci sahifede) miyeti Akvamda görüşülmesi nakaratını tür. Ölümü ile meb'us, gazeteci ve bantekrar ediyor. kacı bütün arkadaşlarını teessür ve maFransız dostlarımız gözleri hududa tem içinde bırakmış olan Siird saylavı müteveccih ve kulakları oradan ge askerdı. Harbiye mektebinden çıktıktan sonra len seslerle dolu olan Türk efkârı umumiyesinin şu dakikada duyduğu Rumelideki kıtaata memur edilmiş, meşhisleri lutfen ve lâyık olduğu kadar rutiyetin ilânına kadar Rumelide kal mıştır. Kendisi meşrutiyetin istirdadı için dikkatle tetkik etmelidirler. çalışanların başında olduğu, hatta MaNeden açık konuşmuyoruz; Fransıznastırda Şemsi Paşayı öldürenleri evinde lar yeni Arab hükumetini Antakya ve sakladığı halde, çok mütevazı bir zat olİskenderuna saldırmakla bu hükumetin duğu için ileri atılmamış ordudaki vazielinden aldıkları Beyrut ve Trablusşamı fesinde devam etmiştir. İttihad ve Te onlara unutturmak siyasetini takib ediyorrakki rüesasının itimadını haiz olan merlar; bunda zerre kadar şek ve şüphe yokhum, 31 mart vak'asından sonra tahttan tur. Fakat hiç bir zaman Türk halkının indirilen Abdülhamidin ikamete memur elinden alıp Arab hükumetine veremiye edildiği Selânikteki Alâtini köşkünün cekleri Antakya ve İskenderun çarnaçar muhafızlığına tayin edılmış, Balkan hakikî sakin ve sahiblerine avdet ettiği Harbinde Abdülhamid Beylerbeyi saragün tam manasile fasiki mahrum n ^ k i yma getirildikten sonra da bu vazifesi ine düşecek olan Arablar ne feci surette gene devam etmiştir. Bilâhare, şehzadealdanmış ve atlatılmış olduklarını anlı lerin talim ve terbiyesine memur edilen yacaklar ve üste üstlük Türk efkârı u merhum, Millî Mücadele başlaymca mumiyesini tamiri pek güç bir surette kır Anadoluya geçerek Selânıkten tanıdığı mış bulunacaklardır. ve kendisine karşı derin hürmet ve alâka Çünkü, bir kere daha tekrar ede ile bağlı bulunduğu Atatürke iltihak etlim, ne bu vahşiyane tazyikler, ne o miştir. uydurma intihabat, hatta ne de Şam İstiklâl Harbi esnasında, Atatürkün meclisinin karan Antakya İskende refakat zabitlığmde çalışmış, Hakimiyetı run ve havalisinin malum ve mukar Mıllıye gazetesınde Başmuharrırlık et rer olan mukadderatını değiştiremez. miş, sonra, İkinci Büyük Millet Mecli Bu mesele ancak ve ancak Türkiye sine meb'us seçilmiştir. Cumhuriyeti hükumetile hallolunaİstiklâl Harbi bittikten sonra, lstan bilir. O vakte kadar «Sadullah Cabi bulda Milliyet gazetesini tesis ederek uri» ve emsalinin önayak olacaklan zun müddet bu gazetenin sahib ve başvahsetler bilâhare toptan görülecek muharrirliğini ifa etmiştir. Türkiye İş bir hesabın zimmet sahifesini kabart Bankası kurulduğu zaman idare meclisi maktan başka birşeye yaramaz. reisi olmuş; askerlikte, meb'uslukta, ga • Biz sulhu sevdiğimiz kadar silâh zetecilikte olduğu gibi bankacılıkta da oyunundan da hoşlamrız. Bir gün, muvaffakiyetle çahşmıştır. Merhum ar ansızın, iş çığırından çıkarsa hadisa kadaşımız, fransızca, almanca, arabca tın seyrini sözle, nasihatle durdur bilirdi. Evli idi, üç çocuğu vardı. mak imkânsız olur. Her ne pahasına Mahmud Soydan, son derece nazik, olursa olsun Antakya İskenderun mültefit, kibar herkese iyilik etmekten ve havalisinin istiklâline kıl kadar hoşlanır bir insandı. Hayatında hiç kiırr dokundurmamağa, kat'î olarak ka seyi incitmemiştir; demekte mübalâğa rar vermişizdir. Müzakere ve sulh yolile husul bulacağına emin olduADLtYEDE\ { u m u z bu karar hilâfmda bir emrivaki ihdas veya ilân edildiği gün İki çift lâstik çaldığı için diplomasinin vazifesi hitam bulmuş Lâstik fabrikasından iki çift lâstik olur. O vakit bizim için ortada ne çalan ayni müessese müstahdemlerin müzakere edilecek bir mesele, ne de den Halil dün cürmü meşhud mahke riayet olunacak bir formalite kahr. mesine verilmiş ve yapılan muhakeme Biz hakkımızı aramak için şimale sonunda altı ay hapse mahkum olmuşgitmeği bildiğimiz gibi cenuba yürü tur. Ancak çaldığı eşyanın kıymetinin meği de biliriz; ve temin ederiz ki, az olması yüzünden cezası iki aya indirilmiştir. külfet itibarile, bu iki yolculuk bizce hemen hemen müsavidir. Petrol ve benzin fiatlarında Siird mebusu Mahmud Soydan dün vefat etti Hain kadın ac merasimi arasında, malum olduğu üzere, bir de taşlama rasimesi vardır. Arafattan dönülürken Müzdelifeden sonra Minaya varılınca bu rasimenin yapılmasına başlanılır. Hacılar, Müzdelifede topladık" ları acı bakla büyüklüğündeki taşlardan yedi tanesini, dar bir vadiden ibaret olan Minada bir taş parçasına atarlar, vadi nin ortasında ve sonunda bulunan duvarımsı yerlere de ayni surette davranıp yedişer taş fırlatırlar. Taamül ve an'aneler mucibince üç yerde bu taşlama ya pılırken: «Şeytanın rağmma ve Allah nzası için» demek lâzımdır. Hac menasiki arasma bu rasime niçin girmiştir? Mistik adet ve an'aneleri tet kik ve tahlil ile uğraşanlarm ifadelerine göre ««şeytanı taşlamak» diye anılage len bu hac rasimesinin kaynağı, yurduna ihanet etmiş bir çöl çocuğuna vaktile tatbik olunan linç cezasıdır. Rivayete ba kıhrsa o çöl çocuğu kendi mensub olduğu kabile aleyhinde başka bir kabileye casusluk yapmış ve suçu anlaşılınca Müzdelife ile Mina arasında taşa tutulmak suretile linç edilmiştir. İslâmiyetten çok önce Hicaz Arablan bu vakıayı ibretli bir hatıra halinde yaşatmak istiyorlar ve her yıl linçin vukua geldiği yerde bir taşama âyini yapıyorlardı. İslâmiyet te yurda ihaneti tel'in ettiği için bu rasimeyi muhafaza etti. Fakat işin içyüzü unutuldu, ortada yalnız şekil kaldı. * * * Onun ölümile Türk matbuatı,. en güzide bir arkadaşını kaybetmek acısına uğramıştır Merhum Mahmud Soydamn Mücadele yıllarında alınmış bir resmi yoktur. Gazeteciliğe, geç intisab etmiş olmakla beraber, yazıları temiz, makul ve daima mutedildi. Mühim ve karışık siyasî meseleleri bilgi ile, vuzuhla ve sade bir üslubla yazardı. Atatürkün refakat zabitliği gibi şerefli bir vazife onun için yüksek bir mekteb olmuş, sonsuz bir sevgi ve çok derin bir saygı ile bağlı olduğu Büyük Şeften feyiz almıştı. Şahsî kabiliyetlerine inzi • mam eden bu feyiz, Mahmud Soydanı mütekâmil ve kıymetli bir şahsiyet yap mıştı. Kendisinden memlekete büyük hizmetler beklendiği bir yaşta ölmesi, aziz ve güzide bir arkadaş kaybetmekten mütevellid teessür ve kederlerimizi bir kat daha arttırmıştır. Büyük Millet Meclisine, Türkiye İş Bankasına ve matemli aile sine en samimî taziyetlerimizi beyan ederken Türk matbuatmın da kendileri kadar taziyete lâyık olduğunu söyleme • ğı bir kadirşinaslık ve arkadaşlık vazifesi biliriz. Gene rivayet ederler ki Hazreti Mır hammed, birgün büyük bir tehlikeye uğrar, düşmanlar elinde ölmek durumuna düşer ve onu tam vaktinde yetişen bir adam kurtanr. Peygemberimiz, pek tabiî olarak tutulmuş olduğu heyecandan kurtulur kurtulmaz halâskânnı görmek, teşekkür etmek ister. Fakat gene adam kaçmır, Muhammedin huzuruna çıkmaktan çekinir ve sebebi sorulunca da «büyük bir günah sahibi olduğundan dolayı utandığını» söyler. Peygamber, Allahm Merhumun cenazesi yann kaldınla rahmetinin her günahtan daha büyük olcaktır. Cenaze merasimi hakkında, yann duğunu söyletir ve halâskânnı yeni baştan yanına davet eder. Bu sefer o adam, tafsilât vereceğiz. tıpkı vaktile recmolunan çöl çocuğu gibi bir günah işlediğini ve bu günahı* KÜLTÜR tŞLERl n:n bağışlanacağı tebşir olunursa huzura Mekteblerdeki trahomlu çıkabileceğini bildirir. Muhammedin bu itiraf üzerine verdiği cevab şudur: talebeler îsmail Miiştak MAYAKON Bir otomobil kazası Sipahî Ocağı karşısmda 153 numaralı evde oturan Hasan Eşrefin kızı Mü berra, tramvaya binerken şoför Varta mn idaresindeki otomobilin sadmesine maruz kalmış ve yaralanmıştır. Müberra, Amerıkan hastanesine kaldırılmış, şoför hakkında tahkikata başlanmıştır. durulan 6 kamyon yolcusu soyulmuşlar dır. Eski şehir mahallelerinde bu sabah bir Arab, bir Yahudiyi kurşunla ağır surette yaralamıştır. Yüksek Arab komitesinin Filistin Arablarının metalibini kat'î olarak tetkik komisyonuna bildireceği haber alın • mıştır. ğırdı. Bu onun doya doya yaptığı ölçüsüzce, taşkınca ilk jestiydi. Cemal, bir kenarda çayını içerken ona takdirle gülerek bakıyordu. Hacı Toran, sanki bu sırada hiç bir şey konuşulmamış gibi, sükunetle çayını aldı ve eski yerine oturdu. Artık bir daha bu mevzulara dokun madan, yanm saat kadar havadan, sudan soğuk soğuk bahsettiler. Demir asabiyetle odanın içinde dolaşıyor, ve bu sözlere pek seyrek karışıyordu... Cemal, Hacı Efendiyi bahçe kapısına kadar geçirip döndüğü zaman o, geniş bir nefes alıyor: Ve bu sefer taşkm, görülmemiş bir neş'eyle: Kurtuldum!.. diye bağırıyordu. Bugün iş başka türlüdür. Suriye ve Lübnanla akid ve imza edilen muahedeler, Faransayı, bu memleketlere ve Mil letler Cemiyetine karşı yüklendiği taah hüdlerden kurtarmıstır; Fransa hazinesinin, bu iki memlekete, 1919 danberi verdiği ve mandanm, iade^ini tasrih eUiği milyonlann geri verilmesini temin etmemekle beraber, masraflarımızı kısmıstır; Surye ve Lübnan ahalisine, bir feyiz ve refah devri açmış ve belki mevsimsiz tam bir istiklâl tanımıstır. Muaheed hüFilistinde tethiş tekrar başladı kümleri mucibince, Fransız garnizonlannın bulundukları yerlerde ipkası, beynelDün şehrimize gelen Deyli Telgraf milel ve siyasî bakımlardan bu istiklâle gazetesinin Kudüs muhabiri yazıyor: kat'iyyen halel vermemektedir. Filistinde tedhiş tekrar başlamıştır. Bu Fakat, halk kütleleri ve bu kütlelerin gece Tulkaran ile Nablus arasmda d u r Maarif ve Sıhhiye müfettişlerinin mekteblerde yaptığı muayene ve tetkikat neticesinde bazı çocuklann tra homlu oldukları görülmüş ve keyfiyet gerek Vekâlet ve gerekse Maarif mü dürlüğüne bildirilmişti. Vekâlet, mekteblerdeki bütün talebelerin esaslı surette gözlerinin muayene ihtikâr yok edilmesi için alâkadarlara emir vermiş İktısad Vekâleti şehrimızdeki alâkave trahom görülen talebelerin tedavisi dar makamlardan benzin ve petrol fiatlarının son zamanlarda almış olduğu kararlaştırılmıştır. şekille dünya piyasasındaki benzin ve ÜNÎVERSİTEDE petrol fiatlarının derhal tetkik edilerek Rektör geldi bildirilmesini istemiştir. Petrol ve benzin kumpanyaları TürÜniversiteye aid bazı işler etrafında kiye için petrol ve benzinin kilosundan Vekâletle temas etmek ve bir konfe ancak beş para kâr temin ettiklerini rans vermek üzere Ankaraya çağırılmış söylemektedırler. Esasen bütün dünya olan Üniversite Rektörü Cemıl Bılsel petrol ve benzin işi biri Amerikan, biri İngiliz, diğeri de Sovyet olmak üzere dün şehrimize dönmüş ve ikinci sınıfta üç büyük kumpanyanın hâkımiyeti al kalıp ta dört yıllık rejimden istisna edılmek üzere bazı talebeler hakkında tında bulunmaktadır. Yapılan tetkikat dünya petrol ve ben açılan imtihanda hazır bulunmuştur. zin fiatlarında 934 senesindenberi bir Hukuk Fakültesi ikinci sınıf talebe yükselme olmadığını göstermiştir. Dasinin, kendılerine dört yıllık rejimin hilî piyasada da sırf dahilî sebeblerin tesirıle bazı değişmeler olmuştur. Maa tatbık edılmemesi hakkında Ankaraya mafih bütün tetkikat dahilî benzin ve yapmış oldukları müracaat Maarif Vepetrol fiatlarında bir ihtikâr olmadığı kâleti nezdinde müsaid bir surette karnı göstermektedir. şılanmıştır. tirdi. Geçen gün satm aldığı yeni tülleri pencerelere astı, sofanın bütün tahta kısımlarını açık kurşuniye boyadı. Rafı düzeltti, eşyaya yeni şekiller verdi. İlk günlerde o kadar mühmel ve perişan duran bu bekâr odasmı temiz ve gösterişli bir home haline getirmeğe çalışıyordu. Eserinin yavaş yavaş meydana çıktığını gördükçe neş'esi artıyor. Arasıra bir kenara çekilip memnuniyetle ona bakıyordu. Masanm üzerini sonbahar çiçeklerile süslerken, örtüleri düzeltir ve kitablan itina ile yerlestirirken bir gelin odası hazırhyormuş gibi heyecanlı görünüyordu. Her zaman odasına kapanıp kalan Ali Sabir, şaşılacak şey! bu yağmurlu havada sabahtanberi evde yoktu. Demir bugünlerde onun sık sık dışarı çıkmağa başladığınm ve geç vakit görünmeden eve döndüğünün farkına varmıştı. Geçen akşam bahçede karşılaştıklan zaman alıngan bir tavırla başmı indirdi, konuşmağa meydan vermeden hemen geçtiğine dik kat etmiş, ondaki bu değişikliğin bir ay önce taşkınlık halinde söylediği şeylerden ileri geldiğini tahmin ederek üzülmüştü. «Yoksa kendine bir iş mi buldu?» diye sevinmek istiyor; fakat bu gizli gidip gelişlerini her zamandan daha ihtiyatlı, daha münzevî bir hale getirdiği için gene eski zehirlerinin membaını bulduğu şüphesine düşerek bir türlü üzüntüden kurtulamıyordu. Demir yukarda, bu küçük işlerle bü tün gününü doldurmasma rağmen gene o ağır, ezici fikrin zaman zaman yeknasak, fasılasız bir matem havası gibi uzaktan uzağa aksetmesine mâni olamıyordu. Bir an önce akşamı bekliyordu. Akşam olsa da her zamanki yüzlerile, kendi seslerile eve dönseler, içini karartan bu bu lanık fikrin tazyikından kurtulacaktı. Şüphesiz ki onun aslı daha az sıkıcı, daha az karanlık, daha az tehlikeliydi. Ve ihtimal ki gözünde büyülttüğü kusurlan birer birer silinecek, her zamanki dost çehresile ona görünecekti. Fakat bu akşam, nedense, eve dönmedi. Demir, zihnine musallat olan müz'iç fikirlerle gene yalnız başına kaldı. Keşke ölseydim de böyle bir günahkânn elile kurtulmasaydım. Onun yiizünü şeytanlar görsün. 3J5 3 j ! 3JC Kardeşi Fransa mahmisi sıfatile An takyada Müddeiumumilik yapan Mih • rünnisa adlı bir kadınm Sancak davasma ihanet ederek başöğretmeni bulunduğu kız mektebini kapattığını, Türk hakla rını baltalamak fikrile Antakyaya gelen yabancılarla düşüp kalktığını gazeteler de okuyunca bu tarih satırlannı hatırladım. Mihrünnisa değil, Levsünnisa!.. ı M. TURHAN TAN General Şakir Güleşin cenazesi bugün defnedilecek Şehidlikleri İmar cemiyetinden: Ölümü bize bir acı olan cemiyetimiz müessislerinden kıymetli General Şa kir Güleş bugünkü cuma günü Edirnekapı şehidliğıne defnolunacaktır. Ce naze törenine iştirak etmek üzere ce miyetimiz üyelerinin saat on birde Gülhane hastanesinde bulunmaları rica olunur. vana yol vermek için izbelerine çekilmiş gibi, ses sada kalmamıştı. Çamurlu taşlarda sekip giden yorgun atlar, kırbacı yedikçe şahlanarak yeniden hız alıyor ve kafile şehirden alçalıp yükselerek dalgalarla uzaklaşıyordu. Demir, karanlığın içinde kaybolan sesleri dinlerken, «bu kadar hazırlık neden?» diye düşündü. Yeniden harb mi patlıyacak? Devlet, bü halde nasıl kı mıldar? Karşılarında kuvvet yok diye, bu küçük palikaryaları sürmeden ne kazanacaklar?... Kafilenin uzaklaştığını seyrederken bütün bunları kendi kendine sordu. Ayni zamanda, ötekileri şiddetle merak ediyordu. Yunan ordusu terrör mü yapıyor? Memurları tevkif ihtimali aklından geçti. Sokakların bu kadar bo şalması başka nasıl izah edılır? O halde, yann sabah derhal aramağa çıkması lâzım. Zavallılar acaba hangi deliğe tı kıldı? Bu telâş arasında onları nasıl bulmalı? Ya bir tarafa sürdülerse?.. Fakat ımkânı yok, hiç olmazsa bir gece bura da yatarlar. Mutlaka araması lâzım!.. Belki, şüphelenip onu da tutarlar. Ne çikar? İArkası adanrt Cumhurîyetin ictimaî romanı: 52 Yazan: Hilmi Ziya İnsan uçurumdan yuvarlanırken bir anda bütün hayatı yıldırım hızile gözünün önünden gelip geçiverirmiş.İdam sehpasınden kurtulanlar da bu hali duyduklarını da boynuna ip geçirildikten sonra ölümanlatırlarmış! Eğer bu hakikaten doğru ise, işte Mehmed Demir dahp gittiği düşüncelerinden çıktığı zaman, birdenbire sanki bir kamyona çarpmış ta fırlatılmış gibi yerinden oynıyarak bir an içinde bu muhayyel manzarayı gözünün önünden geçirmişti. O anda her şeyi unutmuştu: Evini, kurdoğlunu, sevgilerini, dünü ve gelecek günleri.. Halleden trene binip bu şehre geldiği zamana kadar zihnini tır malıyan endişeler toplanıp toplanıp onun kafasında büyük. siyah bir nokta halini almıştı. Herşey o noktanın içinde eriyor ve etrafındakiler silinip gidiyordu: Dünya yıkıhyor.. kuruluşun ortasında bir nokta büyüyor ve hepsini kendi karanlığı içine alıp yutacak gibi genisliyordu: Dünya yıkıhyor.. Saltanatlar göçüyor, dinler göçüyor; duygular, kıymetler göçüyor.. Bu uçurumun ortasında durmak ve dayanmağa kalkmak! Hezeyan!.. Ya öteki âlem?.. O, yeniden kurulmıyacak mı? İnsanların yeniden saadet bulacakları o güzel, çiçekli âlem.. Demir, kulaklannın uğuldadığını, başı nin döndüğünü, ve kendinden uzakta, çok uzakta artık sesini işittiremediği, yüzünü 4 gösteremediği kül benizli, çökük omuzlu Ardı arkası kesilmiyen sürekli yağmurve sönük gözlü insanların yürüdüğünü, lar gene başlamıştı. Bulutlar, sanki inbiriktiğini, yeni bir ehram kurmak için sanm tepesine değecekmiş gibi alçalmış, göklere doğru yükseldiğini hissediyordu. ne geceye, ne de gündüze benziyen sıkıBirdenbire olduğu yerden fırladı. O cı bir hava bütün şehri kaplamıştı. O gün danın içinde sanki kaybettiği bir şeyi an Demir hafif bir baş ağrısı yüzünden ak yormuş gibi hızla dolaşmağa başladı. şama kadar evde kaldı. Renklerin meSonra donuk gözlerile Hacı Toranın şaş lankolisi, içindeki neş'eyi dağıtamadığı İnsanlar, binalar, demir raylar, koca kın ve açık gözlerinin içine dik dik baka için bu kapalı havada tek başına bin türlü eğlence bularak vaktini geçirdi: Mektaraylar yapılır, yükselir, meydana çıkar rak: ken bu karmakarışık uğultulu çapraşık Satılık değilim!.. diye şiddetle ba tublannı yazdı, başlanmış makalesini bi Ortalık kararmıştı. Yarım saattir so kaktan süreksiz, ağır, gürültülü tekerlek sesleri geliyordu. Top arabaları, üstü kurşuni muşambalarla örtülü büyük er zak arabaları şehrin ortasından geçerek bilinmez bir istikamete doğru gitmedey di. Yağmur kesilmisti. Sokaklarda kimseler yoktu. Sanki bütün halk bu kara ker