28 İkinciteşrin 1936 (Baştarafı 1 inci sahifede) Bu yüksek memleket evlâdınm ce nazesini getiren tren dün sabah saat 10,30 da Sirkeci istasyonuna girmiştir. Rıyaseticumhur Muhafız Taburu kumandanı İsmaıl Hakkı ve birçok büyük ve küçük rütbeli zabitlerle merhumun yakınları ve çok kalabalık bir halk kütlesi garı hemen tamamen doldurmuştu. Merhumun ölüsünü taşıyan vagonun içi ve dışı, Edirneden konan çelenklerle doluy du. O sırada bütün istasyonu derin bir sükut kapladı. Bir polis müfrezesi aziz ölüye son ihtiram vazifesini ifa ediyordu. Bıraz sonra askerler merhum Korgeneralin Türk bayrağına sarılı tabutunu ıhti mamla vagondan ındirdi. Her taraf sessiz, binlerce halk başları öne iğik olduğu halde ihtiram vaziyeti almıştı. Bu sırada büyük askenn tabutu bir anda havaya yükseldı. Oraya gelenler tabutu ellerinin üstüne kaldırdılar ve yavaş yavaş yürüdüler. Halktan ağlıyan lar, hıçkıranlar çoktu. Tabutun ön tarafında Edirnede vagona getırılen çelenk leri taşıyanlar gıdıyordu. Cenaze hazin bir sessızlık içinde gardan çıkarılarak cenaze otomobiline konuldu ve gardan hareket edildi. Ayni kalabalık halk küt lesi otomobillerle ve yaya olarak cena zeyi takib ediyordu. Alay doğruca Gülhane hastanesine vardı. Asıl merasim Gülhane hastanesinin bahçesinde başlı yacaktı. Burada, Orgeneral Ali Said, Orgeneral Fahreddin, General Cevad, General Salıh, General Fehmi, General Hüseyin Hüsnü, doktor General Tevfik Salim, Askerî Tıbbbiye okulu komutanı General doktor Suphi Yakar, daha birçok büyük ve küçük rütbeli zabitler, Vilâyet, Parti ve Belediye erkânı, Tıbbiye talebeleri ve kesif bir genclik ve halk kütlesi alaya iltihak etmişlerdi. Kaybettiğimiz büyük asker dün merasimle gömüldü cmyrauuiYET «Sancak Türkiindiir!» Millet Meclisinde çok heyecanlı bir celse... Meb'uslarımız Antakya ve Iskenderunun Türklükten koparılmaz bir parça olduğunu cihana haykırdılar (Baştarafı 1 inci sahifede) Alâeddin Tiridoğlu tahlif edildiler. Ruznamedeki iki lâyihanın ikinci müzakeresi yapıldıktan sonra celse on dakika tatil edildi. nasebetlerini tebarüz ettirdi. Beynelmilel vaziyetlerin bugün için yeni bir ihtilâf ç r karmağa asla müsaid olmadığını, İspanya vaziyetinden ve Rus Fransız ittifakı karşısmda yapılan bir mukabele ittifakı cereyanından bahsetti. Akıllı diplomasinin Türk kuvvetinin bu arada oynıyacağı rolden istifadesi icab ettiğine mim koy duktan sonra: « Biz Fransa gibi diplomatlıkta üstadlığını iddia eden bir memleketin her halde Türk dostluğuna muhtac olduğunu zannederiz» dedi. İkinci celse îkinci celse gene Tevfik Fikret Sılayın başkanlığmda toplandı. Başkan «söz Hariciye Vekilinindir» dedi ve Tevfik Rüştü Aras kürsiye gelerek Antakya ve îskenderun meselesinin ne halde bulunduğu hakkında mühim beyanatta bulundu. (Nutuk diğer sütunlarımızdadır.) Rasih Kaplamn hitabesi Tevfik Rüştü arastan sonra Rasih Kaplan «Antalya» söz aldı. Türk milletinin dünya sulhu üzerinde nekadar titiz bir itina ile ve bütün milletlerle beraber düşüncesini birlik ederek ne derece sabır ve feragatle çalıştığına bütün dünyanın şahid olduğunu, İskenderun ve Antakya işinin 15 sene evvel Fransa ile yapılan muahede dairesinde bütün hüsnüniyet ve fedakârlıkla takib edildiğini, bu misalin dahi Türkiyenin banşseverliğine bir deli! olduğunu kaydettikten sonra sözlerine şöyle devam etti: « Antakya ve iskenderun namma o muahedede derpiş edilen işlerden han gisi Türkler lehine tatbik edildi? Biz Fransa ile daima iyi münasebeti şıar edinmişizdir. Biraz da onlardan Türk milletinin hatta oturduklan evlerdeki, yuvalarındaki haklarını teslim etmek insafını beklemek hakkımızdır. İskenderun ve Antakya mebdei belli olmıyan gündenberi Türklerin yuvasıdır. Ve Türkler kendi yuvalarında, kendi yurdlannda yabancı görülmelerine hiçbir zaman tahammül edemez.» Suriye daha ziyade bize güvenmelidir Refik Şevket bu işin Suriyeye taalluk eden cihetini ele aldığı sırada istiklâlin tadını bilen Türklerin bu istiklâle kavır şanlan elbette seveceğini ve onun müza* heretini bir vicdan borcu bileceğini k a y detti ve: « Suriyeliler bilmelidir ki bugün dost farzettikleri Fransadan ziyade Türkler kendilerinin dostudur. îstikba lini düşünmesi lâzım gelen yeni Suriye, komşu olacağı Türk dostluğunu kırma malıdır. Ve bir Türk yurduna göz diker vaziyet almamahdır» dedi. Büyük askerin tabutu eller üzerinde, sağda, Edirne treninden inerken, solda ebedi medfeni başında çıkanldı ve metfeni mahsusuna konul du. Burada başta hafız Yaşar ve Saded din olmak üzere en tanınmış bir hafızlar heyeti son dinî merasimi ifa ediyordu. Bu sırada Edirne istiklâl harbi es nasında merhum kumandan Şükrü Na ilinin maiyetinde bulunmuş Rıza çavuş adında bir malul gazi: « Toprağın nur olsun paşam, bu gece Cenabı Hak seni nurlara garketsin. Bizi affet paşam!» Diye haykırmış ve bu hal, mevcud teessürü son haddine çıkarmıştır. Müteakıben, aralannda Edirnenin kurtuluş cidali esnasında merhumun bizzat sevk ve idare ettiği 49 uncu fırkanın gazi muharibleri tarafından bir hürmet nişanesi olmak üzere yaptırılan çelenk te bulunduğu halde,. 3 üncü kolordunun, Istanbtıl Belediyesinin, Halk Partisinin, Halkevlerinin, Askerî Tıbbiyenin, Al pullu şeker fabrikasının, Edirne lisesinin, esnaf teşekküllerinin, Türk Ermeni cemiyetinin ve Gülhanenin «aziz generale Gülhaneden derin saygılar» ibaresi ya zılı çelengi olmak üzere yüzlerce çiçek buketi merhumun mezan üzerine konuldu. Bu hazin merasimden sonra Sinob saylavı Cevdet Kerim, gözyaşları arasmda şu hitabeyi irad etti: « Aziz General Şükrü Naili! İki gün evvel Türkün asırlarca Avrupadaki yüksek savaşının son bir abidesi olarak Edirnede, bütün Edirnelilerin vatanperver şahsiyetinde Türkün yurdse verliğini temsil eden Şükrü Naili! O gündenberi vatan için ağlıyan Şükrü Naili! Şimdi de sen bizi ağlatıyorsun... Sen mülâzimlrkten generalliğe kadar rütbesi yükselen ve rütbesi yükseldikçe şerefi, itibarı da yükselen büyük bir Türk ço cuğusun... Sana temas eden her Türk seni sever ve sana benzemeği ister: Sen merdlığin timsali olan kahraman asker lerden birisin... mıyacak kadar metın olanların da gözleri kızarmış ve daima öne iğilmiş duruyordu. îşte böylece Beyazıd camisine gelindi. Koca meydan da halkla doluydu. Beyazıd camisinde cenaze namazı kılındıktan sonra tabut gene cenaze oto mobiline kondu. Bu çok hazin alaya iş tirak edenler otomobil ve otobüslerle Büyük kumandanın cenazesi siyah atcenaze otomobılıni takıben Edırnekapı lar koşulu bir top arabasına konuldu ve haricindeki Şehidliğe gittiler. Gene yol hastane ımamı yüzbaşı Nacı tarafından larda biriken halk içleri yana yana bü dualar okundu. yük ölüyü selâmlıyordu. ı Alayın en önünde sırasile bir süvari Şehidlikte kıt'ası, askerî mızıka, bir piyade müfreİçinde, vatan icin can veren aziz şe zesi, yüzlerce çelenk taşıyan askerler, ce Merhum kabre konulduktan sonra ihtiram dakikası nazeyi taşıyan top arabası, Tıbbiye ta lebesi, polis müfrezesi, merhumu akra balan ve sivil memurlar ve halk yer al mıştı. Saat tam 11,15 te bu hazin alay mızrkanın ç*ldığı matem havasile hare kete geldi ve yavaş yavaş Sultanahmede doğru ilerledi. Caddeler halkla dolmuş, tramvaylar durdurulmuştu. Cadde üstündeki evlerin pencerelerinde ve yollarda ağlıyan ka dınlann sayısı pek çoktu. İstanbul halkı, İstanbula ilk giren millî Türk ordusu kumandanını ona lâyık hürmetle son defa selâmlamak, en derin sevgi ve teessür duygularını ulaştırmak istiyordu. Ağla hidlerimizin ebedî uykularına daldığı Şehidlikte merhum için bir makbere hazırlanmıştı. Cenaze otomobili tam saat birde mezarlık önünde resmi selâmı ifa eden bir kıt'a polis ve asker müfrezesi arasından geçerek Şehidliğe girmiş, arkasından da adedi yüzlere balığ olan çelenkleri taşıyan kamyonlar gelmiş ve sağdan asfalt yolu takib ederek merhumun ebedî isti rahatgâhı önünde durmuştur. Burada da askerî ümera, meb'uslar, Polis müdürü, talebe, merhumun akraba ve hürmetkârlan hazır bulunuyordu. Bıraz sonra tabut cenaze otomobılinden Merhum Şükrü Nailiye Edirnede yaptlan cenaze merasimi Ve sen, Türkün İstiklâl Harbinde bir kolorduya kumanda ederek zaferler kazandm, tarihte en şerefli mevkii aldın. O mukaddes günlerde büyük Türk Başkumandanının emniyeteine lâyık olarak vuruştun. Sen hiçbir zaman ölmiyeceksin, ve bu yurda hizmet eden kahraman askerler gibi Türklerin kalbinde yaşıyacaksm. Tesellimiz şudur: Türk milleti senin gibi kahramanlan daima yetiştirecektir, Rahmet olsun canına!..» Verdiğimiz kayıblar Bundan sonra kalabalık yavaş yavaş Rasih Kaplan müntehiblerile her sene dağılmıştır. temasa gittiği zaman şahid olduğu vaziEdarneliler, tabutun içinde sanlı bu yetleri ve işittiği sözleri Meclis kutsii lunduğu sanlı Türk bayrağını Edirne sünde tekrar etti. Zira bu hudud üzerinde siyasî ve iktısadî emniyet için bir takım teşkilâtın teşkili icab etmiştir. ve kaçakçılarla müsademede her gün birer ikişer Türk yavrusu kaybedilmektedir. Rasih Kaplan bu izahatı verdikten sonra dedi ki: « Gerek gümrük muhafaza, gerek asker, gerek jandarmada her gün bir şehid veya yaralı oluyor. Müntehiblerimiz «bu cephede harb mi var?» diye soru yorlar.» Hatib büyük iktısad üstadlarına malik olan Fransanın Türk milletinin yalnız iktısadî hakları noktasından dahi meseleyi tetkik etmesi hakkımızın teslimine kâfi olduğunu ve bu Sancağın Türkler tara General Şükrü Nailiye fından kurulmuş bir Türk yuvası olduağlıyan halk ğu bilinerek biran evvel bütün dünya milmüzesine koydurmağa karar vermişler letlerince bu hakkın kabul edilmesini ve tesebbüse geçmişlerdir. beklediğimizi sözlerine ilâve etti. Refik tnce kürsüde Diğer taraftan merhumun metrukâtı olarak Edirneden getirilen bir takım el Bundan sonra Refik înce (Manisa) bise, şapka, saat, cüzdan ve iki tane va söz aldı. Hükumetin ezelden ebede ka • liz de ailesine teslim edilmiştir. dar Türklerin malı olan bir yurdun haMerhumun ailesinin teşekkürü tıralannı ve mevcudiyetini kurtarmak için elden geleni yapmak suretile gösterSevgili zevcim ve babamız General diği enerjik faaliyete teşekkürle söze başŞükrü Naili Gökberkin ölümü dolayısile ladı: taziyette bulunan, cenaze törenine iştirak « Hepimiz yaş ve tecrübe icabı saeden ve çiçek gönderen zevata, ve mü yısız elem, keder, sürur ve heyecan ge essesat ve kurumlara ayrı ayn cevab verçirmiş insanlanz. Fakat sorarım. En bümeğe derin teessürümüz mâni olduğun yüğümüz Atatürk burada 1 teşrinisanide dan teşekkürlerimizin iblâğına sayın ga Antakyadan bahsederken bir anda kazetenizin tavassutunu rica ederiz. pıldığımız büyük heyecanm eşini hayatZevcesi Nazire, oğulları Macid, ta kaç defa tatmışızdır. Bu heyecan hakTurgud, kızı Saadet lı bir davanın en canlı bir ifadesidir. Ne yapahm ki bazan en açık haklann tanmYeni ithalât rejimi hakkında ması için bile insanlann çok uğraşması ve hatta hayatlarını ortaya koyması lâ bir temenni zım geliyor. Hayat meselesi mevzuu bahYeni genel ithalât rejimini bir kısım solursa hiçbir Türk onu fedada tereddüd maddelerin bulundukları listelerin bazı etmez.» müşkülâtlar çıkarması ihtimaline karşı Fransız dostluğunun manası alâkadarlar İktısad Vekâletine müra Refik Şevket İnce bu sırada Türk caatle bu maddelerin yerlerinin kabilse değiştirilmesini istemişlerdir. Bu me ve Fransız dostluğuna temas etti. Faka* yanda dericiler de «V» listesinde îktı beyanatta bulunurken sözleri eğer dip sad Vekâletinin müsaadesile girebile lomatik lisana uygun düşmezse mazur cek eşya meyanına alınmış olan derile görülmesini, zira samimî bir heyecanın rin (S) veya (KL) listesine almmasını ifadesi olduğunu tasrih etti ve dedi ki: istemişlerdir. « Dostluk sözünü ağzından en çok Sanayi Birliği idare heyeti bu mese işittiğimiz milletlerden biri Fransızlardır. leyi tetkik etmiş ve Vekâlete telgrafla Buna rağmen dostluğunu filen en az müracaatte bulunmuştur. gördüğümüz milletlerden biri de gene Fransadır.» Hatib Antakya davasını biri beynel milel dığeri Fransa ve üçüncüsü de Su riye bakımmdan olmak üzere üç cepheden mütalea etti. İçinde bulunduğumuz u Yazımızın çokluğundan dolayı Çomumî dünya vaziyetini kısaca tahlil etti. cuk sahifemizi koyamadık. Özür dileTürkiyenin komşularile ve hatta Fran riz. J sızların müttefiklerile olan dostluk mü V Cemiyeti Akvam bir daha imtihana çekiliyor Refik İnce emri vakileri nimet telâkki eden bir siyasetin taraftarı olmadığımızı söyledi. Eğer dünya sulha muhtaç ve sulhu muhafaza için şu veya bu tedbir leri almak lâzımsa bunlann başında yeni infilâklar çıkarmamak icab ettiğini bütün diplomatlann bilmesi lâzım geldiğini söyledi ve: Cemiyeti Akvam içinde bulundu ğu bu mühim vaziyette bir defa daha imtihana çekilecektir, dedi. Refik Şevket sözlerini şu cümlelerle bitirdi: Başımızda bulunan Atatürkün en büyük meziyetlerinden bir tanesi tahakkuk ettiremiyeceği sözü söylememesidır. Bizim nazanmızda Antakya davası e • sasen mahluldür. O büyük dâhi büyük millete bu mesele üzerinde tevakkuf et tiğini söylemiştir. Bu tevakkuf bizim imanımızın temelidir. Temenni ederiz ki bu tevakkufu Cemiyeti Akvam da görsün!» Bir Kızıl kitab da çıkarılabilir! Hatibin çok alkışlanan nutkundan sonra Kılıç Hakkı kürsüye geldi, dedi ki: Bu meseleyi eğer Beyaz Kitabla halletmek istemezlerse Türk milleti bir Kızıl Kitab çıkarmak için kendilerine istediği kadar kızıl mürekkeb verir. Antakyamn kahramanltğı Bundan sonra söz alan Remzi, Gazî Anteb mücadelesi sırasında Antakyalı kahramanların da birlikte kan döktüklerini, istiklâl uğrunda savaştıklannı, bu kahramanlann kendi istiklâlini kazanacak kudret ve kıymette bulunduklannı kay detti. Suriye ve Lübnana velev şöyle böyle de olsa istiklâl verilirken daima istiklâle alışmış olan ve daima efendi olan Türk milletinin neye ihmal edildiğini, bu istiklâlin kendilerine neye verilmediğini sordu ve salondan «O alınır!» sözleri yükseldi. Mesele müstaceldir Müteakıben Berç Türker söz aldı. Dedi ki: İskenderun ve Antakyalılar bugün gözyaşı döküyorlar. Onları kurtarmak hepimizin mukaddes vazifesidir. Ve mesele hiçbir teahhur kabul etmiyecek ka dar ehemmiyetlidir. Hak ta, mantık ta, siyaset te lehimizdedir. Dostumuz Fransanın hakşinaslığından eminiz. Ancak bu dost devletin meselenin bizim için hayatî ve müstacel olduğunu anlaması lâzımdır. Siyasî konuşmalar, notalar teatisi ve Fransa tarafından ileri sürülen bazı teklifler dolayısile bu mesele derhal halle dilecek mahiyette görülmüyor. Yüksek diplomasinin şıarı olan sürüncemeler devam ederse Sancaktaki 300,000 Türkün vaziyeti ne olacak? Bunlar endişe için de mi yaşıyacaklar? Meselenin halline kadar Sancaktaki Türklerin tazib edil miyeceği hakkında Fransadan teminat alınmış mıdır? Berç Türker sözlerini şöyle bitirdi: Bu defa da hak muzaffer olacak, Fransa da Türkiye Cumhuriyetine karşı samimî dostluğunu isbat etmiş olacak tır. Çocuk sahifemiz Fransızlardan ne bekledik, ne yaptdar? Mehmed Sümer (Kütahya) söz alaİLutfen sahifeyi çetiriw~\