27 îkinciteşrin 1936 CUMHURİYET General Şükrü Nailinin son verdiği mülâkat «Mehmedciği anlatabilmek kimin harcı? Güneş söndüğü gün hayat biter, Mehmedciği de Allah göstermesin yok f arzet... Yaşayabilir miyiz sanırsm» Mehmedcigin ruhunu anlıyan kumandan! İki Yunan artisti şehrimize geldi Artistler Halk Operetinde çalışacaklar Erzincan ovasındaki bataklıklar kurutuluyor Köylüyü sıtmadan kurtarmak için büyük mikyasta bir arazi kurutulacak Mell. TomaJcos M. Tomakos Merhum Generalin sevgili oğlile beraber samimi iki pozu ve evinin bahçesinde istirahat ederken alınmış bir resmi Kim derdi ki, bu yaz Adadaki köşkünün bahçesinde, sarmaşıklar, akasyalar, güller ve karanfıller ortasında, biitün bir gün başbaşa kalarak, en samimî sohbetinin zevkine erdığım onun, dört ay sonra, bugün, al bayrağa sarılmış naşı önünde el bağlıyacağız? O gün de, her zamanki gibi neşeli, şendı. O kadar ki, ben bile, bu mes'ud hava içinde gazeteciliğimi unutmuş gibiydim. Ve bir aralık, geçen sene Şişlideki evinde verdiği vadi hatırlatarak daima kaçındığı mülâkat mevzuuna yanaşmak arzusunu izhar edince, eşi az bulunur bir tevazula (anlatmağa değer hiç birşey yapmadığını) tekrar eden büyük askerin en hassas tarafına dokunmuştum: Mehmedcik... Mehmedcik, diyo ruz amma, yazık ki, onu, hâlâ lâzım olduğu gibi tanımıyoruz... O anda, bütün bir ömür ateş ve kan içinde yaşamış ve asla zâf nedır bılme miş bu yalçın kayanın bir tek ismin anılışıle erir gibi olduğunu sezcîım. Neden?.. dıye birden sertleşen bakışlannı gözlerime dikti. Son kozumu oynadım: Mehmedciği bize kim tanıtacak?.. Onu en lyı tanıyan sizler de susarsanız... Lâciverd sularile, tenha kıyılarile, çamlı yamaçlarile Ada.. ve ta ötede, ufukta bir buğu gibi yayılan Anadolu yakası.. Hepsi, herşey derin bir uykudaydı. Önümüzde, gözlere yorgunluk veren bir ışık içinde yer yer fidanlı kırmızı toprak, ışıldıyan sulara akıyor, ve biz susuyorduk. Yolunu şaşırmış bir rüzgâr tepemizdeki dalları titreterek geçti. Ve o, yavaş yavaş, içten gelen sesini duyurdu: Mehmedciği anlatabilmek kimin harcı?,. Güneşi ve ayı da görüyoruz, fakat hâlâ bunlarm sırlarma erebildik mi? Güneş söndüğü gün hayat biter, diyor lar. Mehmedciği de Allah göstermesinyok farzet... Yaşıyabilir miyiz sanırsın? Hiç ses çıkarmadan onu dinlıyordum. Kendimi bildiğim gündenberi Mehmedcikle beraberim ve inan... Ha yata gözlerimi yumarken, sönen bakışlarımın son ışığında gene onun hayali bulunacak... Ak saçlann altındaki bu tunc çehre nin çizgileri gittikçe derinleşiyor. 331 haziranında, Çanakkalede bir gün, çetin bir savaş sırasında bir obüs isabetile sağ kolu kopmuş bir Mehmedcik, sıhhiye neferlerinin elinden kaçmış, düşmana saldırmak için koşuyordu. Önle dim ve dur! dedim. Karşımda dimdik durdu. Sol elıle selâm verdi. «Şu haline bak, dedim, nereye böyle?» «Harbe kumandanım!..» cevabını verince, adeta kızdım: « Neyle harbedeceksin sen, bak sana kolun gitmiş!» O, hâlâ kanları akan kopmuş kolunu titreterek isyan eder gibi gürledi: « Dişlerim ne güne duruyor, kumandanım!» İstiklâl Mücadelesinde, Sakaryada 27 ağustos gecesi, düşman benim cepheye çok faik kuvvetlerle taarruz etmiş, Eskiçaliş tepesini tutmuştu. Fakat oradan çekilen bitkin ve yorgun asker, ertesi sabah, şafakla beraber, ayni faik düşmana karşı harbederek, kırk dakikada Eskiçalişi istirdad etmişti. Bu asker arasında, düşman ateşi altında tepeye tırmanırken altı yara alarak, belden aşağısı delıkdeşik olduğu için sedyeye konup geri çevrilen bir Mehmedciğe rasgelmiştim. Mehmedcik hüngür hüngür ağhyordu. « Ayıb değil mi, dedim, asker ağlar mı hiç?» Bir hamlede sedyede doğrulmağa çabalandı ve titrıyen bir sesle cevab verdı: « Yaralandığıma ağlamıyorum, kumandanım, şehid olmadığıma yanıyo rum. Kahpe kurşunlar hep bacaklarıma, karnıma saplandı, bende ayakta duracak hal bırakmadı. Yoksa ortalık ateş içinde nın derinlıklerıne dalan muhatabım, ağır ağır devam etmişti: Memedeki yavrusu kucağında, kağnısile cepheye mermi taşırken, yağ mura tutulunca, biricik çulunu evlâdının üstünden alarak mermilere örten kadın... Işte Mehmedcigin anası da bu!... Sonra, yıllarla Mehmedciğe musallat olan sarayı düşünün... Aziz General, kendi kendine en taze hatıralarından birine gelmişti: Mıllî ordu ile İstanbula girdikten birkaç gün sonra, icab etmişti de, Halife Abdülmecıdi Dolmabahçede zıyarete gitmiştim. O günleri hatırlayın; bir kıyamet kopmuştu, ortalık allakbullak olmuştu, fakat Abdülmecid Efendi, hâlâ dünyadan bihaber görünüyor ve bana, uzunuzadıya atlarından, arabalarından, ahçılarından, halayıklarından bahsediyordu. Onun yanından çıkıp ta temiz havaya kavuşunca, hiç unutmam kendi kendime: «Yıl larla millete musallat olan bu ocak yı kılmalıdır. Asıl ondan sonra Mehmed ciğin has cevherini göreceğiz...» demiş tim. Koltuğunda doğrulan General Şükrü Naili, kolumdan tutarak: Nihayet beni söylettin... Şimdi ceza olarak gel bakalım sofraya... Diye yemek masasının başına çekerken, gülüyordu: Amma bak, eski zaman paşaları nın sofraları gibi yetmiş türlü yiyecek yok... Sorguyu bırak ta yemeğini ye... Sonra gidip te Şükrü Naili beni aç bı raktı diye şikâyet etme!.. Sofrada, en eski arkadaşı, ve en bü Yunan opera ve operet tenörlerinden Tomakos ve refikasile Atina Teatr Ruvayalın prima balerinalarından Matma zel Tomakos dün Romanya vapurile Pieden şehrimize gelmışlerdır. Yunanlı artistler Galata rıhtımında Halk Opereti artistleri tarafından karşıanmıştır. Tomakos İtalyada tahsil etmiş, beş >ene operet ve yedi sene de opera artistüği yapmıştır. 32 yaşında olan bu Yunan artisti Havana, İtalya, Fransa, İspanya sahnelerinde uzun zaman temsiller vermiştir. Burada Halk Operetile birlikte çalışa caktır. Tomakos dün kendisile görüşen bir muharrırımıze demiştir ki: « Dünyanın birçok yerlerinde dolaştım. Şimdi de İstanbulda Türk mes ektaşlarımla birlikte çahşacağımdan çok memnunum. Halk Operetile beraber veeceğimiz temsillerde perde aralarında bazı meşhur opera parçalarını teganni edeceğim.» Matmazel Tomakos ta îstanbulda gene Halk Opereti sahnesinde bazı hususî dans numaralan yapacaktır. Bataklıkları kurutacak olan amelenin karargâhı Hem ADLİYEDE dövmüş, hem de denize atmış! General Şükrü Nailinin hususi hayatından bir levha iken, ben, beş altı yara aldım diye, ar kadaşlarımı bırakıp ta geri dönecek kadar alçak mıyım?» Dilim tutulmuş gibi bu kahramanlık örneğine bakarken, o, sedyesinde iğilerek ellerimi tuttu, ve yalvardı: Sebez hali civarında sahile bağlı olan bir motöre cebren girmek ve Osman adında bırinı dövmekten maznun olarak Ibrahım, Halil ve Rasım adında üç kişi dün ikınci sulh ceza mahkemesine verılmişlerdir. Suçlulardan Rasim, ayrıca Osmanı yakalayıp denize atmaktan da maznundur. Dınlenen şahidler vak'anın doğruluğunu tasdık etmışlerdır. Şahidlerden biri: « Rasimin, Osmanı denize attığı yerin derinliğı 40 metrodur. Oraya atılan adam ancak öldürülmek kasdıle atılır. Esasen Halicin çamurlu suları da adam yutmağa çok müsaiddir. Osman on dakika kadar denizin üstünde kayboldu. Arkadaşlarımızdan Mehmed gidip kurtarmasaydı şimdi çoktan ölmüş olacaktı> demiştir. Esasen Osmanın ifadesi de bunu te yid ettığınden hâkim Salâhaddin, vak'ada öldürmeğe teşebbüs suçu görmüş ve bu davayı rüyet etmeği salâhiyeti haricinde bularak suçluları Ağırceza mah kemesine sevketmiştir. Erzincan (Hususî) Erzincan ovaının hemen dörtte üçü bataklıklı arazi den ibarettir. Ova köyleri sivrisinek ve ıtmanın esiridir. Başvekil İsmet İnönünün son şark seyahatinde bu bataklıklann kurutulması ıakkında vermiş olduğu emir tahakkuk tmeğe başlamıştır. Batakhk sahası takriben 5000 hektardır. En büyük bataklıklar; Fıratın şimal kısmında Çermik, Bulanık ve Nurgâh jataklıklarıdır. Bunların kurutulması i inden evvel 3 aya yakın bir zamandanberi burada faaliyete geçmış bulunan :<Erzincan ovası ıslahı etüd şefliği» büosu, bataklıklı sahanın haritasmı almaka meşguldür. Harita alma işi birkaç güne kadar bitecektir. Bundan sonra ba aklıkların ıslah projesi yapılacak, bu işer de mayısa kadar neticelendirilecek ir. Bütün bu faaliyet bittikten sonra baaklıkların kurutma ameliyatı önümüzdeii sene hükumet tarafından bir müte ahhide verilecektir. Bugün ovada mühendis Memduhun daresinde üç fen memuru ve on beş amee çalışmaktadır. Mühendis Memduhtan Idığım malumata göre bataklıklann kuutulmasile beraber Fıratın ıslahı ve ayni zamanda cenbî derelerde de ıslah yapılacaktır. Kuruyan araziyi sulamak ü zere Fıratın Kaban mevkiinden alınmak üzere bir sulama kanalı yapılacaktır. Kaanda yapılacak bir regülâtörle Fırat nehri sulama kanalına alınacaktır. Kanal üzergâhının tesbiti ve projesinin ihzrına Batakhk arazinin haritası yapılıyor 1 0 1 5 gün içinde başlanacaktır. Batakhk sahasının bugünkü durumile köylü nün sıtmadan çektiği ıstırab cidden acınacak haldedir. Yer yer su membaları, dereler, dağlardan akan geniş su hücumları, ayrıca bunlara ınzimam eden koca Fıratın vakit vakit taşkınlıkları bu zümrüd ovayı şimdi pis yosunlu, müteaffin bir bataklığa kalbetmiştir. Köylü; mühendislerin hergünkü faaliyetini yakından görüyor, seviniyor, kurutma ameliyatın dan sonra bu geniş ovanın vereceği hâ sılâtı ve bir de trenin ayni topraklardan geçeceğini duşünerek kavuşacağı ref ahı, şimdiden sezerek sermest oluyor ve Cumhuriyet hükumetîne minnetle sadakatini izhar ediyor. İzmirde acılacak Türk kuşu Talebeler tahliye edildi Gayrıkanunî bir surette miting tertib etmekle maznun 18 talebeden 12 sinin serbest bırakıldığını yazmıştık. Müte baki altı Üniversiteli de dün tahliye edilmiştir. İki katil müşahede altma alındı Kültür Lisesi talebesinden bir grup muallimlerile İzmir (Hususî) İzmir mektebli • leri ve gencleri arasında Türkkuşunun muhtelif branşlarına aid alâka gittikçe artmaktadır. İzmirde de bir Türkkuşu açılacaktır. Plânör ve paraşütçülük şubesi bulunacaktır. Burada A ve B brövelerıni bıtırenler C brövesını ikmal için İnönü kampına gideceklerdir. İzmir Türkkuşunun talimleri Gazi emir sahasında yapılacaktır. C brövesini almış olan ve Ankarada bulunan Izmirli üç genc bugünlerde mu" allimleri, tayyareler, plânörler ve paraşütlerle birlikte şehrimize geleceklerdir. Kız muallim mektebile kız lisesi, kültüı lisesi, erkek lisesi talebesi, Hava Kuru • muna müracaatle paraşütçülük için kayidlerini istemişlerdir. Şehrimizde C Niğdede kayınvalidesini balta ile cerh ve katleden Süllü isminde köylü bir kadınla ayni yerde çocuğunu öldürmekten suçlu Hanife adında diğer bir kadm Adlî Tıb müessesesinde müşahedeye alınmak üzere İstanbula gönderilmişlerdir. Düddeiumumilik dün katil kadm ları Tıbbı Adlive göndermiştir. beraber Merhum General Şükrü Nailinin Büyük Erkânıharbiye Reisimiz Mareşal Fevzi Çakmakla birlikte alınmış resmi « Allahaşkına kumandanım, şayed hastanede ölürsem, sakın köyüme birşey yazmayın.. Bırakm beni er meydanında şehid düştü bilsinler... Ne olur, tosunum büyüyünce, babam cenke kitmiş te rahat döşeğinde ölmüş diye ar duymasm..» Altı düşman yarasile hastanede ölüşü ayıb sayan adam... îşte Mehmedcik... Ve bir lâhza susan, gözleri Marmarayük sevgilisi Atatürkten bahsederken, gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. Görmeliydiniz, o anda bu bakışlar nasıl alev alev yanıyordu, ve «Atatürk» derken, içinin olanca saygısı ve sevgisi gözlerinde nasıl toplanıyordu. O gün, aklıma gelebilir miydi ki, dört ay sonra, bu alev de sönecek? Kaçakçılık maznunu bir doktorun muhakemesi Adapazarından bir doktorun mevkufen ve kaçakçılık suçile şehrimize gönderildiğini, fakat burada tahliye edil diğini yazmıştık. Doktor Hüseyin Hüsnünün dün 9 un cu İhtısas mahkemesinde duruşması ya pılmıştır. Bu duruşmada Şark Ecza de posu sahibi Hasan şahid olarak dinlen miştir. Hasan, kaçak olarak zikredilen morfin ve ilâçlarm bir kısmınm satıldı ğını, bir kısmınm da aşantiyon olarak bulunabileceğini söylemiştir. Bundan sonra suçlu aşantiyonlara aid namına gelmiş reklâm kâğıdlarını mah kemeye ibraz etmiştir. Duruşma başka bir güne kalmıştır. KANDEMİR Söke Dikiş Yurdundan mezun olanlar brövesini bitirmiş başka İzmirli gencleı de vardır. Kültürparkta yakında paraşüt kulesinin inşasına başlanacaktır. Buna tahsis edilen sahanın toprağı biraz çürük gö • rülmüş, Ankaradan bir fen heyeti geti" rilmiştir. Heyet temeller etrafındaki mütaleasını bildirmiştir. Fakat kule için Ankaradan bir proje göndermek üzere dönmüştür. Hava Kurumu, bundan başka, paraşüt kulesine yakın bir yerde «Havacılaı Kulübü» açmağı kararlaştırmıştır. Bü tün havacılar buraya yazılacaktır. Ku lüb tek katlı bir bina olarak kurulacak ve havacılarm toplantılarına, eğlencelerine kâfi bir salonu ve konforu ihtiva edecektir. Hüviyeti anlaşılamadı Eski bir artist öldü Türk sahnesinin en eski artistlerin den ve Halk Operetinin prima donnası Matmazel Totonun annesi olan Madam Mari Felekyan dört aydanberi tedavi edilmekte olduğu Ermeni hastanesinde ölmüştür. Cenazesi bugün saat ikide kaldırılacaktır. Cenazesi bugün Beyoğlu Balıkpaza rmdaki Ermeni kilisesinden kaldırıla cak ve Şişli Ermeni mezarlığına defnedilecektir. Evvelki gece Sirkecide tramvay yolu üzerinde bir adam sancılar içinde kıvSanayi Birliği idare heyeti ranırken polisler tarafından görülmüş ve bir otomobile konarak Cerrahpaşa nin dünkü toplantısı hastanesine yollanmıştı. Sanayi Birliği idare heyeti dün topYolda giderken bu adam ölmüştür: lanarak muhtelif sanayi şubelerinin di Yapılan bütün tahkikatlara rağmen öleklerini dinlemiştir. lünün hüviyeti anlaşılamadığmdan ceKolonyacılar son zamanlarda bir ta sed Morga kaldırılmıştır. kim kimselerin evlerde kolonya yap malarmdan şikâyet etmektedirler. Bu Ketil deli imiş nun için înhısarlardan rakamlar alma İzmir (Hususî) Geçenlerde Ka rak ispirto satışile kolonya satışmm rataşta Şakir namında biri, zevcesi Emikontrolu düşünülmektedir. Dericiler de yeni ithalât rejimind< neyi başma keserle vura vura öldürmüşSöke (Hususî) Şehrımızde 3 aylık bir dıkiş, bıçki kursu açılmış ve Sökel haricden gelen derilerin <V> listesin tü. Katil müşahedeye sevkedilmiş, ve deli olduğu, hatta ihtilâttan bile men'i 36 genc kızımız bu yurda devam ederek zengin bir sergi hazırlamağa muvaffak ahnmasından şikâyetçidirler. Bu hu icab ettiği anlaşılmıştır. susta teşebbüsatta bulunulacaktır. olmuştur. Sergi Halkevinde açılmış ve alâka ile ziyaret edilmiştir. Kafkas Almanağı Kafkasyanın siyasî bakımdan vaziyetini izah ve şimdiye kadar Kafkasya hakkmda yazılmış yazıları ihtiva eder «Kafkas Almanağı» isimli bir kitab neşredilmiştir.