27 Kasım 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

27 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 İkincitesrin 1936 CUMHURİYET Hâdi&eler arasında SON HABERLER... Madridi beynelmilel müfreze müdafaa ediyor Katalonya, istiklâlini Milletler Cemiyetine tasdik ettirmek için Cenevreye bir heyet göndermiş (Baştarafı 1 inci sahıfede) mesi cereyanı kuvvetlenmektedir. Şehre düşen bombalar Madrid 26 (A.A.) Asilerin tay yareleri, dün veniden payitahtı bombar dıman etmistir. Ancak birkaç kişi yara lanmıştır. Bir bomba, askerî sıhhıye dairesi binasına düşmüşse de kimseye bir şey olmamıştır. Diğer bir bomba, iki kath bir oteli tamamile tahrib etmişse de nü fusça telefat yoktur. Üçüncü bir bomba, bir eve düsmüş ve birçok kişinin yaralarr masına sebebivet vermistir. Sima] istasyonu etrafma da mütead did bombalar düserek birçok kişinin ya ralanmasma sebebiyet vermistir. Katalnnyalılar Cenevreye baş vurmuşlar Lizbon 26 (A.A.) General de Llano, salı aksamı Seville radyosile bir nutuk söyliyerek Katalonya heyetinin Cenevreve gitmis olduğunu ve bu heyetin Katalonya istiklâlinin Milletler Cemiyeti tarafından tanınmasıni istiyeceğini beyan etmistir. Diğer hükumetler, böyle bir teşebbüse muzaheret etmeği muvafık görseler bile Burgos hükumeti böyle bir şeyi asla tanımıyacaktır. mektedir. Bu yollarda milislerle gönde rilmekte olan iaşe maddeleri yağma edi!" mektedir. General Frankonun ttalya elçisi Roma 26 (A.A.) Burgos hüku metinin maslahatgüzarı M. Garcia Conde, bugün buraya gelmiştir. Kendisini istasyonda birçok İtalyan diplomatlarıle îspanya sefareti erkânı ve memurini kar şılamıştır. Barselonda emniyet mıntakası Londra 26 (A.A.) Burgos hükumetinin, îngiltere hükumetinin talebini is'af ederek Barselona yakınında bir errr niyet mıntakası göstermiş olduğu bildı rilmektedir. m TELEFON TELGRAF ve TELSiZLE Ezelî dava EVansız Başvekili M. Leon Blum iki aydanberi büyük bir katilin peşindedir; bir katil ki hergün sokaklarda geziyor, evlere giriyor, devlet müesseselerine saldınyor, fakat yakalanabilmesi için elde kiıvvet ve vasıta değil, kanun yoktur. Kimdir bu katil? Bu katil hürriyettir. Başta matbuat hürriyeti. Işte Salengroyu öldürmüştür. Fakat gene bileğine kelepçe vurulamıyor. Ne lâzım? Kanun lâzım. M. Leon Blum matbuat hürriyetini tahdid eden bir kanun projesini pek yakında meclise verecektir. Bu proje bıyıklan terliyen halk cephesi diktatörlüğünün ilk vesikasıdır. Blum haklı mıdır? Ezelî hürriyet münakaşası. Boş zamanımızda konuşuruz. Bugünün ortada gezen hakikati şudur: Hürriyetin vatanı sayılan Fransanm hürriyet vadederek iktidara gelen hükumeti hürriyet istemiyor. Programının en büyük maddesine ihanet etmeğe hazırlanmıştır. Muvaffak olacağını zannederiz. Salengro intikamını alıyor, kendisini öldüren hürriyeti öldürüyor. Kabahat ölende mi, öldürende mi? Işte ezeldenberidir halledilmiyen bu sebebiyet davası bütün kavgaların, boğuşmalann, harblerin ve ihtilâllerin en büyük sebebidir. Bütün beserî dramlan kazıymız, altmda ilk müsebbibin tayini güçlüğünden doğan hallolunmaz bir ihtilâf bulacak URDDA AZILAR Yazan: ismail Habib IHEM NALINA MIHINA General Şükrü Naili u yıl, Edirnenin kurtuluş bayramı yaslı oldu. Hem Türkiyenin garbe açılan kapısı, hem de bir serhad şehri olduğu için, her Türkün kalbinde yeri olan sevgili Edirnede, evvelki gün, sevincle keder birbirine karıştı. Kurtuluş bayrammın neşesile gülen yüzlerin tebessümleri, o kurtuluşun kahramanlanndan birinin ölümüne ağlıyan gözlerin yaşlarile soldu. Günün bırinde hep öleceğimize göre, istediğimiz şekilde ölmek hayatın son saadetidir. Kahraman Türk kumandanlarından biri olan Şükrü Naili, harb meydanında şehid olmak gibi, bir Türk askeri için beşerî bahtiyarlığın son mertebesi demek olan en şerefli payeye erişemediyse de, Edirne gibi gazi bir şehirde hayata gözlerini kapadı. Edirnede ölmek istiyen General Şükrü Naili, Edirnede ölerek son emelıne naıl oldu. Şükrü Naili, Eskişehirden Bursaya, Bursadan Bandırmaya kadar kazandığı zincirleme zaferlerle yurdun büyük bir parçasını düşman istilâsmdan kurtarmak şerefine de nail olmuştu. Sonra, zafer zinciri saadet zincirine inkılâb etti. Talih, İstanbula ilk giren kolorduya kumanda etmek bahtiyarlığına da Şükrü Nailiyi nail etti. Sanki, babası, ona Naili adını koyarken oğlunun böyle kahramanlıklar, zaferler ve şereflerle dolu bir hayata nail olacağını bilmişti. Kahraman kumandanm adı, yalnız harb tarihimize, îstiklâl Harbi tarihimize değil, Eskişehirin, Bursanın, Bandırmanın ve îstanbulun tarihlerine de girmişrir. Bu şehirlerin kurtuluş bayramlannda, her yıl onun adı halâskâr ordunun kahraman kumandanı olarak hürmetle anıla* caktır. Ben, Şükrü Nailiyi 1909 senesinde tanımıştım. Şimdi, Ayasofya meydanında bir yığın enkaz halinde yatıp duran eski Adliye binasının ortası, o zaman, Osmanh saltanatınm parlamento sarayı idi. Meb'usan ve Ayan meclislerini muhafaza için Rumeliden getirilmiş olan avcı taburlanndan numarası iyi hatınmda kalmamış amma galiba birinci taburun kumandanı erkânıharb binbaşısı Şükrü Naili Bey isminde, uzunboylu, mavi gözlü, san bıyıklı çok yakışıklı bir zabitti. Bu aslan gibi binbaşıyı çok beğenir, çok severdim. Ittihad ve Terakkinin ileri gelen erkânından olan gene zabitler arasında, yalnız Şükrü Naili, politika kaynağı demek olan bir yerde bulunmasına rağmen, siyasetle hemen hemen hiç meşgul olmazdı. Meclis koridorlarında münakaşalar yapan Enverler, Fethiler, Hafız İsmail Hakkılar, Remziler, Haliller arasında, o hiç görünmezdi. 31 mart isyanı patlamadan bir gün evvel, Şükrü Nailiyi Gülhane parkında, taburunu talim ettirmekle meşgul görmüştüm. Ertesi gün, yani tam 31 mart günü, Hassa ordusu kumandanı Mahmud Muhtar Paşa, onun taburunu teftiş edecekti. Kumandan, on beş gün evvel yaptığı bir teftişte avcı taburunun yanaşık nizamdaki hareketlerini beğenmemişti. Makedonya dağlannda komitacılarla dövüşmekten yanaşık nizamda keskin ve sert hareketler yapmağa vakit bulamamış olan tabur, hanl harıl silâh ve yürüyüş talimleri yaparak Mahmud Muhtara kendini beğendirmeğe hazırlanıyordu. Fakat, ertesi günü Mahmud Muhtar Paşanın, tenkid ve muahazesine uğramaktan korkan Şükrü Nailinin asıl başına gelecek felâketten haberi yoktu. • Sinobun görünüşü r = Deminiçinebir çöl gibi uzanan berzah şimdi bir murassa' yelpaze sapıdır! J' • • * • • • ••" Sinobun en öviindüğü eser olan mimber, iyi ki Kanunî istediği zaman gitmedin; bütün eski haşmeti ve her şeyi giden Sinobda sen de gideydin ne kalacaktı? Bütün frenk seyahatnamelerinde ve coğrafyalannda Sinobdan bahsedilirken ilkönce hatırlanan Diyojendir. Onun memleketi orasıydı, yaz kış yalınayak gezdi; geceleri kapı eşiklerinde yatıp gündüzleri fıçıda yaşadı. Arkadaş yeri ne yalnız bir köpek ve eşya yerine sadece bir su tası. Bir çocuğun suyu avuçla içtiğini görünce fazlaymış diye tası da kaldırıp attı. Güpegündüz fenerle gezerken «ne yapıyorsun?» diyenlere «adam arıyorum» diyen adam. «Dıle benden ne istersin?» diye soran îskendere «gölge etme yeter» diye cevab veren ve ona «İskender olmasaydım Diyojen olurduım> sözünü söylettiren adam: Frenk âleminde Sinob bu yirmi dört asırlık adamın adına ilmiklenerek anılır. Fakat Sinob bizim için Seyyid Reisin memleketidir. Diyojen ne yaptı? Yok sulluğu mezheb, garabeti tarikat, mec zubluğu felsefe yaptı. Tek olmanın yolunu tek kalmakta bulmuştu. Büründüğü mantodan başka birşeyi olmadığı için birşey oldu. Varlıklarına rağmen yok olanlara karşılık yoklukla var olmanın sırrı. O insanlara gülmüş; insanlar da ona güldü. îskenderin Diyojen olurdum de mesine inandınız mı? Cihana sığmıyan fıçıya sığacak! Halbuki bizim Seyyid Reis, bu, müsbetin adamıdır. Diyojen avcuna üç yudumluk su almıştı, bizimki Okyanuslan aldı. Fıçıda bağdaş yerine dev dalgalarla cenkleşmek. Diyojen hareketi inkâr eden sofist Jenona karşı dershanede a yağa kalkıp dolaşarak hareketi ispat etti; bizimki hareketin kendidir. Bağdadı alan Kanunî Bağdada çağırılan reise şu emri verir: Tiz, Şab denizinde do nanma yapıp Hind denizine git! Barbaros Hayreddinin hayat mektebinde yetişen koca reis, bir gemiyle Şattan Ummana, Ummandan Adene, A denden Şab denizinin en şimaline geiir. Orada tersanemiz var. Kendisi büyük bir riyaziyecidir; plânlarını çizdi, az zamanda koca bir donanmayı önüne katıp Şabdan Ummana, Ummandan Hind denizine varıyor. Ters talih; büyük bir Hind tayfunu patlar; yelkenler parçalanıyor, direkler kırılıyor, tekneler devri liyor; deniz ejderinin ağzında her gemi bir lokma gibi. Aslan ağzından lokma, ejder ağzından gemi; kolunu günlerce o ağzın ölümüne uzata uzata hiç olmazsa donanmanm bir kısmını kurtardı. Bu sefer de karşısına kuvvetli bir Portekiz filosu çıkmaz mı? Elde kalan gemiler hep yaralı bereli; hem az, hem eziğiz; düşmanı yenemiyeceğiz, fakat ye nilmiyeceğiz de. Yaklaşma, yanarsın; yaklaşamadılar; çürüğümüz sağlamlanndan korkunc. Fırtına artığı gemileri Kecrata götürüp Hindin Türk hükümdarına emanet etti. Arkadan bizim donanmayı istemek için bir Portekiz elçisi gelir. Seyyid Reis gülleleme bir yumrukla masaya vurarak ayağa kalkıyor: Bre mel'un, bizi fırtınadan bozgun buldunuz da ge ne bir şey yapamadınız; yakm bir za manda, biizni Hüda, yeni bir donanmayla geleyim de... Ayni zamanda şair olan aslan adam nutkunu şu mısralarla bitirir: Deniz yüzünde yürürüz, Duşmanı arar buluruz, Ocümüz komaz aluruz, Bize Hayreddinli derler. Hindistandan İran ve Turan yolile dört yılda İstanbula gelen çilekeş seyyah, Aruzda ve Hecede şiirler yazan «kâti bi» mahlaslı şair, denizcilik ilminin frenklerce de hürmetle tanmmış alimi; her parmağında bir hüner taşıyan bu riya ziyeci kafa, ayni zamanda Umman yürekli bir yiğitti. Evet Sinob, Seyyid Ali Reisin memleketidir. İneboludanberi yüksek yüksek uza nan Karadeniz dağları Sinoba yaklaşırken yassılaştılar. Keskin bir zaviye ile amuden denize bükülünce bu yassılık bir satıh oldu. O satıh Sinob yarımadasının berzahıdır. Bu yassı ve ince berzah de nıze sokulduktan sonra hemen genişleyip kalkarak, kabarıp kahnlaşarak, murab baî bir mikâb yığını halinde ileri atılır. Bütün Anadolunun denize karşı en gözü pek karasıdır bu. Garbden bakılınca ada bir topaç gibi görünüyor, vapur adanın şimaline geldi, şimdi yüzükoyun yahrılmış heyulâî bir tekne biçimi almıştır, tabiatin elile yon tulma düzgün bir şibih münharif. Vapur ilerliyor, şimal cephesinin şark ucundayız, kara yığını bu sefer hortumunu denize batırmış, ensesi katmerli bir fil silueti halinde canlandı. Nihayet cenuba döndük; Sinob adasının şark cephesi, ada bu sefer de tıpkı denize abanmış bir balinaya benziyor: Sinob balinanın kuyruğunda dir. Burası sahiden Amasranın büyük ağabeyisi. Orada ince ve kumlu bir berzah vardı, buradaki berzah ta öyle. Oranın iki limanından vapurların demirlemesine elverişli olan şarktakiydi, burada da öyle. Daha tuhafı Amasra yarımadasının önünde ayrı bir ada vardı, burada da var. Yalnız oradakinin adına Dışliman deniyordu, buradakinin adı Akliman. Onsekizinci asır başlanndaki Fransız seyyahı Tournefert Sinobu görünce hay~ retler içinde kalır. Meğer Fransız haritalarında Sinob düz ve limansız olarak gösterilirmiş. Halbuki buranın iki tane güzel limanı olduğunu söyliyerek artık böyle ayıb yanlışlıklar yapmamalıyız diyor (1) O zamanki Fransız coğrafya cılığının ne halde olduğunu anlamalı. Buna karşılık onlardan bir asır önceki Kâtib Çelebinin Cihannünası onlar hakkmda bile ilim dürüslüğünün bir abidesi olarak duruyor. Elisee Reclunin yanm asır evvelki Cihan coğrafyası da Sinoba hayranhklar gösterir; fakat bu sefer güzellik bakımından: Tepelerin koyu gölgeleri vurmuş iki liman ayn su akıntılan ve ayn hava esişlerile ayn ayn renkler göstererek gemilerin beyaz kanadlı akisleri içinde gü* lümserken kıyılar dahi dantelli kıvnm larla uzanıp gidermiş. Frenk coğrafyası şu hükmü veriyor: Sinob bütün Anadolunun en şen toprağı ve bütün Asyanın en cazibeli tablosudur. îbnibatuta bahçelerinin letafetinden, Cihannüma sularının hafifliğinden, Evliya Çelebi havasının iyiliğile halkının güzelliğinden bahseder ve Naima dahi Sinoba «Medinetüluşşak», yani âşıklar beldesi denildiğini söyler. Demek ki yer güzel, çehre güzel, hava güzel, su gü zel; aşk güzelliğin pembe alevile fıkır dıyan iksir; o kadar güzelliklerin top landığı yere âşıklar beldesinden güzel isim olamaz. Arnavutluk Franko hükumetini resmen tanıdı Tiran 26 (A.A.) Arnavudluk matbuat bürosu aşağıdaki tebliği neşret miştir: îspanya arazisinin büyük bir kısmının Burgos hükumetinin hakimiyeti altında olduğunu nazarı itibara alan ve îspan yanm sair aksammda muayyen bir hükumet tarafından ifayı vazife edilmemekte olduğunu gözönüne getiren Arnavudluk hükumeti, General Frankoya Burgos hükumetini tanımakta olduğunu bildirmiştir. Ihtilâlciler Madride neden Bu suretle hareket, Arnavudluk hüku sınız. girmiyorlarmış? metinin komünist aleyhtarı olarak tak;b PEYAMÎ SAFA Sevilla 26 (A.A.) Bu gece aşa etmekte olduğu siyasetin tabiî bir neticeğıdaki tebliğ neşredilmişrir: sidir. Kıtaatımız, Madrid cephesindeki mev Madridlilerin muhacereti zilerini tahkim etmişlerdir. Birçok milısDaily Mail gazetesinin Madrid muhaler, teslim olmaktadır. Beynelmilel müfreze efradı, dün Useradaki mevzilerimiz biri yazıyor: «Bugün General Franko Madridi le Carabanchel Bazodaki hatlarımıza tekrar bambardımana başladığı zaman taarruz etmişlerse de imha edilmişlerdir. ekserisi kadın, çoluk çocuk, ihtiyar ve saGeneral Varela, şu beyanatta bulunkat erkeklerden mürekkeb 300,000 kişimuştur: lik muhacir kafilesi de şehri terke başla« Madridin zaptı, artık askerî bir Nis 26 (Hususî) Hava tebdili için mışlardır. Bunların emrine kendilerini mesele değildir. Şehri çoktanberi zapteburada bulunmakta olan General Şakir muhtelif şimendifer istasyonlarına gö Geleş nüzul isabeti neticesinde vefat debilirdik. Fakat hepimiz de îspanyol'jz türmek üzere 1000 taksi otomobili tahsis etmistir. Generalin naşı tahnit edildikve payitahtı tahrib etmek istemiyoruz.» edilmiştir. Avdette taksiler Madride, a ten sonra İstanbula gönderilecektir. Bir Alman konsolosu kayboldu . zalmakta olan mevaddı gıdaıye getire Valccia 26 (A.A.) Dahiliye Ne ceklerdir. Yiyecek maddelerin çoğu zareti, Cartagenadaki Alman konsolo Rusyadan gönderilmektedir. Londra 26 (A.A.) Royter ajansı sunun meçhul bir semte gitmiş olduğunu Şehirden başlıyan akm, bir muhace Moskovadan istihbar ediyor: bildirmektedir. Sovyet vatandaşlarından Kovalenko retin umumî manzarasını andırmaktadır. Zabıta, konsoloshanede bir araştır Ağlaşanlar, birbirine sarılanlar, arabalar ile Loemenko, Alman mühendisi Stic ma yapmıştır. Asiler lehinde casusluk ve eşeklerle eşyalannı nakledenler her kling gibi idam cezasma mahkum edilmişlerdir. yapılmış olduğunu gösteren bir takım ve köşede göze çarpmaktadır. Her üçünün de cezası altışar sene saik meydana çıkarmıştır. Asi zabitlerle yapmış olduğum mülâhapse tahvil edilmiştir. Haklarında iMadridde açlık katlarda Madridin elyevm Rus ve diğer dam hükmü verilmiş olan diğer altı Paris 26 (A.A.) Madridden bü yabancı askerlerle yabancı memleketlerSovyet tebaası, idam edilmişlerdir. dirildiğine göre yiyecek ve içecek mik den gönderilen malzeme sayesinde mü M. Çankofun seyahati tan gittikçe azalmaktadır. Payıtaht aha dafaa edilmekte olduğunu bildirmişler lisi yalnız pirinç ve mercimek yemekte dir. Ayni zamanda havanm muhalefeti Belgrad 25 (Hususî) Sofyadan budir. Her akşam kadınlardan mürekkeb milliyetperverlerin ilerilemelerine mâni raya gelmiş olan eski Başvekillerden M. Çankof, Berlinden sonra Romayı ve gruplar, payıtahtın şarkındaki yollara git olan baslıca amiller arasındadır.» Pesteyi ziyaret edecektir. Bir Generalimizi daha kaybettik General Şakir Geleş Niste vefat etti Mahkum olan casuslar Amerika ittihadı kongresi açılıyor Romada başlıyan siyasî temaslar Deniz ticaret kanununda yapılacak tadilât Ankara (Hususî Muhabirimizden) Deniz ticaret kanununda yapılacak ta dilleri bir proje halinde hazırlıyacak olan komisyon, Adliye Vekili Şükrü Saracoğlunun başkanlığında ilk tpplantısını yapmıştır. Vekil, komisyon çalışmalarını bir nutukla açmış ve ezcümle demiştir ki: « Kara ticareti hükümlerini tanzî me memur bir komisyon, üç haftadanberi bu mühim işi başarmak yolunda ça Iışmaktadır. Ticaret kanunumuz kara ve denize müteallik iki kitabdan terekküb ettiğine göre ikinci kitabın da ayni ba kımdan tetkike tâbi tutulması icab eder.» Vekil, bundan sonra tadili icab eden mühim noktaları bu nutkunda tebarüz ettirmiştir. Amerika Hariciye Vekili Napolide Amiral Horti M. Hull Boenos • onunde buyuk bir denız Ayrese vardı geçid resmi yapılacak Buenos Aires 26 (A.A.) M. Hull ile Amerikan murahhasları, dün American Legion vapurile buraya gelmiş lerdir. Kendilerini rıhtımda M. Saavedra Lamasla bir çok Arjantin ricali karşılamıştır. M. Hull ile M. Saavedra, kucaklaşmışlardır. Halk. iki devlet adamını şiddetle alkışlamıstır. M. Hulün beyanatt Buenos Aires 26 (A.A.) M. Hull, gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur: « Amerika kıt'asına sulh bahset mekten ibaret olan işimizde muvaffak olacağımıza eminiz. Bu, bütün dünyaya vereceğimiz güzel bir ders olacaktır. Samimiyetle ve müsavat dairesi dahi linde teşriki mesai edıldiği takdirde hüsnü niyet sayesinde neler yapılabileceği görülecektir.» Roma 26 (A.A) Dün, Capitoleda Macar Naibi hükumeti Amiral Horti ile zevcesi şerefine İtalya Kralı ve Krali çesile M. Musolini hazır bulunduğu halde mutantan bir kabul resmi yapılmıştır. Resmi kabulde takriben iki bin da vetli vardı. M. Horti ile zevcesi, M. Darayi ve M. de Kanya, dün saat 16 dan 17 ye kadar M. Musolini ile görüşmüşlerdir. Napolide bahrî geçid resmi Napoli 26 (A.A.) İtalya Kralı, Macar Naıbi hükumeti Amiral Horti ve maiyetleri ve M. Musolini, Zara adındaki amiral gemisine binerek bu sabah Napoli körfezinde yapılan büyük bir bahrî nümayişte hazır bulunmuşlardır. Bu nümayiş. Amiral Hortinin şerefine yapılmıştır. Körfezde yüzden fazla İtalyan harb gemisi bulunmuştur. Romanya Hariciye Nazırının Varşovayı ziyareti Varşova 26 (A.A.) Gazetta Polska, Romanya Hariciye Nazırının muvasa latı münasebetile Leh Rumen ittifa kınm tarihî ehemmiyeti haiz siyasî bir akid olduğunu yazmaktadır. Bu gazete, Romanya Hariciye Nazı rının Varşovada ikameti esnasmda Romanya ile Lehistan arasında bir kültür itilâfı akdedeceği ve Leh Rumen hudud itilâflarının musaddak suretlerini teati eyliyeceğini ilâve eylemektedir. M. Edenle M. Grandi görüştüler Londra 26 (A.A.) Italya sefiri M. Grandinin İngiliz İtalyan mukareneti meselesi hakkmda M. Edenle uzun bir görüşmede bulunmuş olduğu teyid edilmektedir. Bu ilk görüşmeyi ihtimal başka mükâlemeler takib edecektir. Feci bir kaza Peşte 25 (Hususî) Prag Peşte hattı üzerinde feci bir kaza olmuş, işçi ve tnemur dolu bir otodrezin, bütün hızile eşya dolu diğer bir otodrezinle çarpış mıştır. Neticede 8 kişi ölmüş, 18 kişi yaralanmıştır. M. Musolini Peşteye mi geliyor? Budapeşte 26 (A.A.) Macar gaze teleri tarafından Romaya gönderilmiş olan hususî muhabirler, M. Daranyinin M. Musoliniyi Budapeşteye davet etmiş olduğu suretindeki beyanatmı neşret M. Antoneskonun ziyaretleri mektedirler. M. Musolini, bu teklifi kaVarşova 26 (A.A.) Romanya haribul etmistir. Duçenin 1937 senesinde ciye nazırı M. Antonesko, bugün buraMacar payitahtma gitmesi ihtimali var ya gelmiştir. Kendisini istasyondo M. dır. Beck istikbal etmiştir. M. Antonesko, Mareşal RydzSmiglyBir Fransız fabrikasında yi, Başvekil Skladawskiyi ve Hariciye infilâk Nazırı M. Becki ziyaret etmiştir. Paris 26 (A.A.) Metz gaz fab" M. Antonesko, meçhul asker abidesirikasımn lâboratuarında bir infilâk vukua ne bir çelenk koymuştur. gelmiştir. Bina, yıkılmıştır. Birçok kişi Öğleden sonra Romanya ve Lehistan ölmüş ve gene birçok kişi de yaralanm ş Hariciye Nazırları arasmda haricî siyaür. sete müteallik görüşmeler yapılmıştır. Fakat o limana giren vapurdan Sino bun ilk görünüşü bana tuhaf bir tesir yaptı. İnce, san renkli, ancak birkaç metro yüksekliğinde kumluk bir berzah var; bir çöl parçası gibi uzanıyor; köşelerin de kalın kuleler yükselen murabba bi çimli ihtiyar bir kale; kalenin öte tarafı berisinden yüksek olduğu için mail tutulmuş bir çerçeve gibi içi görünmekte 31 mart sabahı, Taşkışladaki avcı tadir. O kadar metedilen Sinob bu mu? burları isyan ederek Ayasofya meydaSanki Afrikalı bir parça seyrediyorum. nma geldiler. Şükrü Nailinin taburu da, Fakat göz berzahtan ayrılınca görü • ister istemez, bir müddet sonra, arkadaşnüşler başkalaştı: Berzahın dar yerinden larına iltihak etti. Asi askerler, onu da ölbaşlıyan kasaba ve kale yarımadaya doğdürmek istedikleri zaman, Şükrü Nailiyi ru genişliyerek yayılıyor. Yarımada yaçok seven çavuşları şiddetle muhalefet nm değil yelpaze gibi ve berzah yelpaettiler ve gene binbaşıyı muhakkak bir özenin sapı, iki tepeyle kabank yelpaze lümden kurtardılar. Sonradan bu çavuşyeşillikler içinde, berideki Anadolu kıyılardan ikisi madalya ve nakdî mükâfatla ları da yeşil dalgalı; iki yanda iki liman; taltif edildiler. mahviyetli evlerin benekleri, endamlı beş Şükrü Nailiyi, bir daha, 1923 senesi on yapınm kurumları, mesafeli üç kub birinciteşrininin 6 ncı günü, gördüm. O benin kurşunlu başları ve iki kalenin tunc kıvrımlan... Demin ince bir çöl gibi uza artık, bir avcı taburuna kumanda eden nan berzah şimdi iki yanı zebürcedli mu erkânıharb binbaşısı Şükrü Naili Bey değil, bütün İstanbulun çılgınca alkışladığı rassa bir yelpaze sapı. kahraman üçüncü kolordunun muzaffer Sinobun en öğündüğü eser iç kaledeki kumandanı mirliva Şükrü Naili Paşa idi. şu yüksek minareli caminin mimberidir. îstanbul halkı, onu görmek, kır atınm Bu mimber başlıbaşına bir şaheser. Bemüzengilerini öpmek için can atıyordu. O, beyaz mermerden; fakat eklenerek ya pek az mes'ud kumandanm nail olduğu pılmış gibi değil de mermerden dökülmüş harikulâde tezahüratla karşılanmış, fakat gibi yekpare. Nekadar çiçek sekli varsa [Lutfen sahifeyi çevirlniz] hepsi orada: Gül, nesrin, lâle, nilüfer, zulfünigâr... Bunları sayan Evliya bu mimberin beşer işi değil keramet işi olduğunu söyler. Başka türlü altı parça mermerden yapıldığı halde tek gibi nasıl gö yınca hemen vazgeçip bırakmışlar. Gü rünebılırdı? Cihannüma da anlatır ki zelim mimber, iyi ki gitmedin; bütün esdillere destan olan bu mimberi Kanunî ki haşmeti ve herşeyi giden Sinobda sen İstanbulda yaptırdığı Sülevmaniye ca de gideydin ne kalacaktı? misine getirmek istemiş. Mimberi yek ISMAtL HABİB pare mermerdendir diye olduğu gibi kal[1] Tournefert, Voyage du Levan C. 2, dıracaklarmış. Fakat tabanından çatla S. 46

Bu sayıdan diğer sayfalar: