Kahraman Filo Malta Yolunda "Ugurlar olsun aslanlar; Dostlara selâm,, Amiral heyecanmı tutamıyor: " Bu alâka bizi mahcub ediyor, diyor, biz uzaklara ilk defa giden bir millet değiliz ki! Beş yüz sene evvel neler yapmıştık?,, Akay içtık!. Yukarıda bıraz evvel bıraktığım â lem büsbütün coşmuş... Üç dört metro bıle olsa, uzakta kalmağa tahammül edemiyenler sandal larla gelmişler, Yavuzun, torpıtolarm, denizaltıların etrafında, çırpınan per vaneler gibi dolaşıyorlar. Bıri sesleniyor: Yabancı ufuklara gitmiyorsunuz.. Oraları bizi bilır, Maltada Turgud Reisi bizim için de ziyaret edin... Maltada Ingiliz bahriyelilerile kolkola girdığiniz zaman, kulaklarma iğilin, bızim de dostluklarımızı, selâm larrmızı söyleyin.. Ve deyin ki; Türk, sevince, ölü me kadar sever... Piredeki dostları da unutmuyo ruz... Ya sizi... Sizi... Kalbimizdesiniz.. Canımızdası nız!.. Bandonun sesi tekrar duyuluyor. Ve bu, bir ayrılış havasıdır. Yerinden kopan bir kalb gibi, deni zin ortasmda, kablarına sığamıyan insanların çılgın sesleri... Ugurlar olsun... Güle güle... Yaşa.... Yaşayın aslanlar... Var olun!. Şapkalar, mendiller havada uçuyor... Ve işte, Dumlupınar, Birinci İnönü, İkinci İnönü ve Gör denizaltı gemile rile, Erkin ana gemisi ve Türk tezgâhlarının ve Türk denizcisi Atânm eseri yağ gemisi aheste aheste ilerliyorlar... Onlardan bir türlü ayrılmak istemiyenler, peşlerini bırakmıyorlar. Bu mavi sularda nazlı nazlı, süzüle süzüle akan sanki damarlarından taşan kan, giden sanki canlarıdır... Amiral Şükrüye veda için elimi u zatırken: (Cumhuriyet) namma tekrar ha yırlı yolculuklar ve muvaffakiyetler dilememe müsaade buyurun.. diyo rum. Derin bir tahassüs içinde mukabele ediyor: Bizden de «Cumhuriyet» e sonsuz sevgiler ve teşekkürler... Ve Yavuzun merdivenlerinden, bir şahikadan düşer gibi motöre iniyor, sonra, bir de açıktan gene ona, ve hepsine, uzun uzun, doya doya bakıyo rum... Ve: Gidin, diyorum, gidin, ötede, yıl lardır gölgenizin hasretini çeken bir deniz sizi bekliyor.. Yolunuz açık ol sun!.. 17 İkincitesrin 1936 CUMHURİYET Vapurlardan ve kıyılardan kopan seslerle Marmara inliyor ve gürlüyor: vapurundaki halk filo arasında Amiral gemimiz Yavuzun haşmetli bir görürtüşü, solda Amiral Şiikrü Okan güverteden teşyi vapurlartm seyrederken sedıği o eşsiz tevazu bir cümleye sığa en tatlı, en samimî ifadesinı veren bir Yavuzun ust güvertesindeyiz. tebessumle gülümsiyerek: İleride, Türkün er meydanlarında a mıyor: « İtiraf ederim ki diyor şu an « Biz, açık denizlere, uzaklara ilk Kan kanınm buharından gökte işlenmiş defa çıkan bir millet değiliz ki... Gelin daki duygularımı anlatabilmek kudrete, gene ona bir armağan olarak inmiş ve oracığa konmuş gibi süzüle süzüle Piri Reisin haritasına bakın, beş yüz tinden mahrumum. Bilmem ki donan dalgalanan al bayrağın gölgesinde, ban sene evvel denizcilerimizin neler yap ma mılletin bu içten gelen hududsuz do, vatan havaları çalıyor. Yirmi beş gün için öz sularından u zaklaşacak ve dost illere bütün bir yurdun selâmmı götürecek olanlan uğur lamak için, kıyılardan kopmuş birer izdıham halinde gelen Akay ve Şirket vapurları ağır ağır önümüzden geçi yorlar. Marmara en azgın fırtınalara rah met okutacak bir uğultu içinde çalkanıyor. Vapurlardan ve bütün kıyılardan uzak, yakm sesler bir tek ses halinde gürlüyor: Yaşa... Yaşaaa... Var olun aslanlar... Uğurlar olsun yiğitler... Yavuzun salonunda Atatürk kö'şesi Dostlara selâm!.. sevgisine nasıl mukabele edebilir?» mış olduklarım görün...» Avuclar patlıyacak gibi birbirine çar€ Hayır, diyorum, onu, hiç kim Susamıyorum: pıyor, şapkalar havalanıyor, mendiller, « Fakat şu anda size sevgilerini su senin sizden iyi bilmediğini de pekâlâ yavru güvercinler gibi birbirini kovahnanlar, bir güç iş başaracağınız için ol bılirsiniz. Ve günü gelince...> yor. Gayrühtiyarî gözlerimiz Yavuzun duğu kadar, açık denizler gibi engin oBir genc kız, göğsünden kopardığı al «Barbaros» taretinden birer azamet lan *duygularmı içlerinde tutmağa kudkrizantemi dudaklarma göturdukten sonra Yavuza doğru fırlatıyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyor: Vatan topraklarımn en taze kon cası...O da sızın! Ve sesler.. Sesler: " Hepımiz... Herşey sizin!.. Küpeştelerde boydan boya dizilmiş erler, havalanan ellerinde kanadlanan şapkalarını salli37a sallıya, canlanmış birer heykel azametile, sessiz, fakat en kudretli sesin bıle anlatamıyacağı bir belâgatle halka mukabele ediyorlar. İçimde, ismi konmamış bir duygunun kabardığını, boğazımın tıkandığım hissedıyorum... Artık bakmamak, görmemek, duy Halk ve donanma efradı birbirini selâmlıyorlar mamak istiyorum. Bir lâhza için (asker) in bile meta retleri yetmediği için etrafımzda bu timsali gibi fırlamış 28 liklere ilişiyor. Deniz kabma sığmıyor... Neşe', yak netini erıten bu sıcak ve coşkun hava lunuyorlar...» Ve ilâve ediyorum: laşan ayrılık hicranına karışarak bir içinde, Amiral Şukrünün bilmem ba< Hergün ayni muhabbet çembe rüzgâr gibi esiyor. namı öyle geldı rengi uçmuş dudak rile çevrilmediğinize hayret etmiyor Sanırsımz ki, vapurlarım dar bulan ları kıpırdıyor: musunuz?» İstanbul halkı, neredeyse kendılerini < Bu büyük alâka bizi cidden mahAmiral, bir cevab bekler gibi gözle sulara bırakıp yüze yüze heybetli gövcub ediyor!» Denızcinin bir tabıat halinde benim rinden ayrılmıyan bakışlarıma. yüzüne delerin zırhlarına sarılacaklar... İ Yavuz zabitanı Amiralla beraber Bir denizaltı gemimiz sür'at verirken Yavuz mürettebatı denizaltı filosunu uğurluyor KANDEM1R Denizaltı anagemisi Erkin hareket esnasında... Yavuzun süvarisi Gözlerimi yumuyor, perde perde yükselen, ses dalgaları ortasmda, ken di kendime, Adem oğlunun bu görül memış kudreti hançeresınde nasıl bu labıldığine şaşıyorum: < Var olun yiğitler... Yaşayın as lanlar!...» Ayrılık saati yaklaşıyor. Fakat, gıtmeden, Yavuzun kâbesini de gormek istedım. Ve zabıtan salonunda, ardında oklu bayrağın belırdıği ve bir şafak havasının ortasmda alevlenmiş bir meşale gibi parıldıyan al sancakla Atatürk bus tü.. « Kuvvetimiz o, aşkımız o, herşe yimiz o...» Dedıler ve ilâve ettiler: ı « Onun yolundan ayrılmamağa and Qugün gidecek fîlomuzdan Tınaztepe torpitomuz