24 Birincitesrin 1936 CUMHURIYET |meraklı $eylerj HiKAYE KIRLANGIC YUVALARI 1700 Mançu bir günde evlendi § Çinin şimalin le Japonyanm yarattığı Mançu hü MCMLEkCTL»»E ÇOCUKLAR. FAfDALI BtLGİLER | Taşlar da hasta oluyormuş! Bir İngiliz kimya âlimı, profesör Murchison uzun zamandanberi büyük şehirlerde ev inşaatmda kullanılan taşlara arız olan hastalıkları tetkıkle meşgul olmakta imiş. Alımm incelemelerinden çıkardığı kumeti geçenlerde, bir ay zarfında evlenecek çıftlere 60 yen, bizim para mızla 20 lira kadar para ikramiyesi verileceğini ılân etmişti. Bu haberi alan bütun Mançu gencleri nikâh dairelerine koşmuşlar ve evlenmeler birbi rini takib etmiştir. Hatta Mukden şehrinde 1700 çiftm nikâh merasımi bir güne tesadüf etmiştir. İkramiye verilen ay esnasında bütün Mançuride 12 bin izdıvaç merasimi yapılmıştır. Milyoner köpek Hindistanın Bombay şehrinde ölen bir zengin İngiliz, banger Bagmala Fandos arkasmda bir ablasını, bir de sevimli bir Çin köpeğini bırakmıştır. Vasiyetnamesi açıldığı zaman serveti nin getirdiği iraddan mühim bir kıs mını köpeğine terkettiği anlaşılmıştır. Ablası köpeğin vasısi olarak servetin den istifade edecektir. Ölümünü takib eden ılk senede vasi sıfatile günde 1 İngiliz, 2 nci sene 2 İngiliz, 3 üncü sene 3 İngiliz, ilâ... para alacaktır. Fakat bu parayı alabilmesi için köpeğin hayatta kalması şarttır. Köpeğin öldüğü ay içinde vasisi saatte 50 İngiliz alacaktır. neticelere göre, bu taşlar en ziyade gazlerden ve dumanlardan müteessır ol makta imişler. Havada hamızı kibrit haline gelen bazı maddeler bu taşlarm parçalanmasmm en büyük sebebi imiş. Gene bu zatın iddiasma göre. sade Londra şehrinin havasmda senede 30 bin vagon hamızı kibrit hâsıl oluyormuş. Profesör Murchison hastalığı keşfetmiş amma, devasını bulamamış. Ne fayda!. Mekteblerde gramofon Bir İngiliz müstemlekesi olan cenubî Afrikada medeniyetin en son terakki ve tekâmül eserleri olan sinema ve gramofondan fevkalâde istifade edilmek tedir. Cenubî Afrıka hükumeti mekteb hocalarmm yorulmak bilmez birer mahluk olamıyacaklarını ve ayni zamanda her şeyi bilemiyeceklerini takdir eden Cava adasının merkezi Batavyanın yegâne Türk tüccan genc sporcu Memduh arkadaşları Holandalı Van der Semisen ve De Koster ile şehrin haricindeki villâsının bahçesınde konuşuyordu: Acaba hakikat mi, diyordu, kır langıc yuvası avcılarının bu işe girişmeden evvel biraz afyon aldıkları!.. Holandalınm bıri: A.. Tabiî, diye cevab verdi. Üç yüz metrodan daha derin uçurumlara parmak kahnlığındaki ipe güvenerek başka türlü nasıl inilir. Yukarıdan sarkıtı lan bu adam kaya kovuklarına kurulmuş kırlangıc yuvalanna rasgeldi mi, bir elile ve bir ayağile ipe tutunarak öbür elile yuvayı koparmağa çalışır. Amma, çok defa birincide değıl ya, ^eşincide, altıncıda bile zor muvaffak olur! Memduhun evvelâ buruşan yüzü simdi tebessümlerle süslenmişti: Tehlıkeli, fakat çok hevecanlı ve enteresan bir is.. Sizinle neyine isterseniz bahse tutusurum. Ben bunu değil, afyon yutmak, yüksiik kadar kadehle bıle alkol içmeden vaparım.. De Koster: Alâ, dedi, Batavyanın en biiyük otelinde mükellef bir aksam yemeğine.. Yalnız bir şartım var.. Urganı ağaca bağladıktan sonra siz oradan uzaklasıp gideceksiniz.. Yoksa benim hareketlerimi takib ve tetkike kalkacak olursanız heyecana kapılırım, bahsi kazan mama mâni olursunuz. Gıdış zamanını ve tecrübenin yapılacağı yeri kararlaştırdılar, ondan sonra ayrıldılar. Bütün bunlar konusulurken villânm bahçesinin etrafmı çeviren tahtaperdenin arkasmda sinsi bir gölge kulak misafiri oluyordu. Bu gölge Memduhun sabahleyin hırsızlığından doîayı yanından kov muş olduğu uşağı Kalangtı. Yaptığı casusluğun muvaffakiyetle neticelenmesin den memnun ve yakında intikam alaca ğından dolayı nes'eliydi. Bahçeye doğru sıkılmıs yumruğunu havada sallıyarak: * Yarın sen görürsün! Diye mırıldanıyordu. *** Ertesi gün güneş doğarken üç arkadaş atlarına binip yola çıktılar. Sık ve müthiş ormanm yegâne yolu patikadan yavaş yavaş ilerlıyorlardı. Memduhun yapacağı tecrübe hakıkaten cok tehlikeli idi. Halbuki sporu \e iddiayı fazla sevdiği için ona alelâde bir jimnastik hareketi gibi gelıyordu. Kendı kendine: Bakalım, diyordu, basım dönecek mi, bir fenalık hissedecek miyim? Lâkin onu tehdid eden asıl tehlike Kalangirı kendisinden almak istedıği müthiş intikamdı, tecrübeyi yapacakları yerin sağ tarafındaki calılıkta daha erkenden gizlenmisti. Holandalılar ise içlerinden şöyle dü«ünüyorlardı. Böyle bir ıddiaya girişmekle halt ettin! Memduh onların bakıslanndan bu endişelerıni anlıyor: Haydi efendim, diyordu, ölmem, korkmayın! Kararlastırdıkları yere geldikleri za man ağacın gövdesine ince urganı bizzat kendisi bağladıktan sonra düğümü sıkıca muayene etti. Ellerini bir hokkabaz Öksüzün sabah tuvaleti Bilmeceyi çözenler gibi havaya kaldırarak: Görüyorsunuz ya, dedi, ne sihirdir, ne keramet! Hile hurda yok.. Yalnız siz yüz metro kadar açılacak ve sükunetle pipolarınızı içeceksıniz: Van de Koster: Aşağıya kadar hiç olmazsa biz ındirelım! Nasıl bilekleriniz kuvvetli mi? Kâfi derecede alçalınca ayağıma bir ilmik yapacak ve duracağım.. Ne zaman çekmeniz icab ettiğini ben gene size haber veririm. Memduh bir kovuk karSısına geldiği vakit durdu. İki Holandalı da esas şart mucibince geriye çekildiler. Iste o dakikada Kalang pırıl pırıl parlıyan bıçağı ağzında yerde sürünerek yavas yavaş ağaca yaklaşh. Ince urganın iphklerıni tek tek ötesinden berisinden kesmeğe başladı. Urganın birdenbire kopup bir suikasd yapılmıs olduğunun anlasılmasını arzu etmiyor, felâketin sebebinın meçhul kalmasını ve kendisinin mes'ul tutulması ihtımalini büsbütün ortadan kaldırmak istiyordu. Onun için her kestiği yeri toza toprağa bulıyarak kirletiyor, ıleride urganı tetkık edecek zabıta memurlarına sanki eski ve çürük imiş te kopmuş hissini vermeğe hazırlanıyordu. Bir çeyrek zarfında urgan epeyce tahrib olunmuştu. Beş on dakika daha çalışırsa tabiatıle Memduhun ağırhğına, hele aşağıda yapacağı kuvvetli manevralara kat'ıyyen tahammül edemiyecekti. Türk delikanlısınm akıbeti muhakkak ölümdü. Fakat Kalang bir noktayı hesab etmemişti. O da Holandalıların merak ve endişesiydi. Van der Missen: Daha fazla tahammül edemiyeceğim! Diyerek ayağa kalktı. Bir hissi kablelvuku onu ağaca doğru gitmeğe teşvik etmişti. Yerinde doğrulur doğrulmaz, o taraflarda hareket eden beyaz bir hayalet gördü. Bu beyaz entarili bir yerli olması ihtımalini ona ilham etmistı. Tereddüd etmeden rövelverıni cekti, dızlerinin bütün kuvvetini sarfederek o tarafa doğru kostu. Kalang ayak seslerini isitince kalkıp kaçmak istedi. Fakat Der Missen derhal üzerine atılarak gırtlağına yapıstı. Holandalı, yerlinin elindeki bıçağı ve ipin dörtte ücünün kesilmis olduğunu hayret ve dehsetle görmüstü. Kafasına indirdiği kuvvetli bir yumruMa herifi bayılttı. Adam heyecan ve halecan icerisinde ipin öbür tarafma yapıştı. Bu sarsıntıya Memduh: Oldu bitti, haydi cekiniz! Diye mukabele etti. Biçarenin hiçbir Köpeğin havattaki son saati için ise saatte 75 Ingılız, köpeğin ölüm dakikasının her saniyesinde ise 100 İngiliz alacaktır. İngilizin diğer varialeri bu garib vasiyatnameye ıtiraz etmişlerse de Hind hükumeti şikâyetlere kulak asmamış tır. j, halledenlerden bize fotoğraf gönderenlerin resimlerini basmıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hediye ka zanmış olmakhğa delâlet etmez. Mü kâfat kazananların isimleri her ayın Çinde kadın polisler ilk haftasmda neşrolunan büyük listeye yazılır. Soldan sağa sıra ile: 1 Sıvas, fırka ıkmci şube binbaşı Receb oğlu Cevdet Tanyeli. 2 Pangaltı Şafak sokağı 43 numarada B. Şeref. 3 Adana Kadastro tapu azası oğlu Vedad Benker. 4 Sultanahmed Çeşme sokağı 61 v Şımalî Çin hü numarada Kemal. f { JLl^8ff umeti uzun mü 5 Gemlik merkez okulunda 282 lakaşalar ve tereddüdlerden sonra belediye hizmetle rinde kullanılmak uzere 100 kadın polis angaje etmiş ve bunlar tıpkı erkekler gibi vazife ifa edemedikleri takdirde işlerine nihayet vermeğe mecbur olacağını da peşinen şart koymuş. Bunun üzerine kadmlar her hususta erkek arkadaşları gibi davranmıya çalışmışlar, hatta dayak atmak hususunda onları geçmişlerdir bile!.. Çindeki kadm polislerin eline düşen kabahat lılerin akibeti ya ölüm. yahut hastane köselerinde sürünmek imiş! \f V Mâ " Dündar. 6 Adana Paytemur mahallesi 31 numarada İlhami Kip. 7 Adana Millî Mensucat fabrikası kooperatif berberi oğlu Kemal Sözmen. 8 Gelibolu orta okulu Naci. 9 Beyazıd Vezneciler Cemal Sadık. 10 Divanyolu Klod. Farer caddesi No. 2 Faruk Volkan. 11 Malkarada Haşim. 12 Gemlik hırdavatçı Şevket oğlu KeTim. 13 Gazi Anteb Osmanlı Bankası veznedan oğlu Evrensel. 14 Sinobda Şeref Uğur. 15 Sıvas jandarma merkez kumandanı oğlu Nuri. ilk devlet olmuş ve bırçok guç meseleleri tanmmış mütehassıslara tanzim ettirerek plâklara aldırmıştır. Hocalar, bu meselelerden her hangi birini birer kere anlatmakta, tekrar etmek lâzım gelirse gramofonu kurup ikinci, üçüncü defa tekrarı ona havale etmektedirler. Bu usul evvelâ riyaziye derslerinden başramışken şimdi bütün derslere tat bik olunmaktadır. Cenubî Afrika hocalarmm rahatlığma birçok muallimle rimizin ağızlarmın suyu aksa gerek! Çocuk portreleri Bursada Leman Kurşundagâr Birinciteşrin bulmacası Ben öyle bir kelimeyim ki «birbirrine karşılık» manasma gelirim. Tersimden okununca kusurlu bir insan olurum. İlk üç harfim bir <emir» dir. Son harfim atılınca denız üzerindeki naklıye vasıtalarından biri olurum. Bu bilmeceyi doğru halledenlerden birinciye beş, ikincıye iki lira, üçüncüye münasib bir hediye verilecek ve diğer yüz kişiye de muhtelif mükâfatlar da"ğıtılacaktır. Cevablarm «birinciteşrin buknacası> serlevhası kesüerek onunla birlikte bu ayın sonuncu gününe kadar «Cumhuriyet Çocuk Sahifesi> adresme yollanması lâ/ımdır. Bilmeceyi doğru çözenler den fotoğraf gönderenlerin resimleri de neşrolunur. Geç kalanlar mükâfat kazan amazlar. şeyden haberi yoktu. İki arkadaş bütün kudretlerini toplıyarak urgana asıldılar. Memduh yukarı çıkıp ta otlar üzerinde Kalangı upuzun yatmış görünce bir gün evvelki hikâyeyi dostlarına bütün tafsilâtile anlattı. Sonra alnından dökülen ecel terlerini elinin tersüe silerek: Atlar nerede, dedi, haydi döne lim.. Ben üşümeğe basladım! *** iki arkadaş o akşam bahsi kazanan Memduha vadettikleri ziyafeti çekmeğe giderlerken yerli hizmetkâr hapisanenin penceresinden yıldızları sayıyordu. Ba tavya ceza mahkemesi Kalanga adamakıllı bir ceza verdi. Onu 6 buçuk sene hapse mahkum etti. Yazısız hikâye