19 Birlnciteşrin 1936 CUMHURIYET SON TELCFON MABE RLEB TELCRAF Hâdisaler arasında vc TELSiZLC Mekteb kitabı fiatları K/iektebler açıldı mı, senenin 341 *"* giinü horlıyan Babıâli yokuşunda bir silkinip kalkınma peyda olur, eşiklerini bütün yıl örümcek ağı bağlıyan dükkânlardan içeriye mekteb kitablarını tedarik etmek istiyen bir küçük müşteri kalabalığı dolar, kaldı rımlarında çorab bağı, kazan yağlı simid alışverişinden başka ticarî hare ket görülmiyen kitab sokağmda kâğıdın ve mürekkebin de yüzü biraz gülmeğe başlar. Yokuşun sefaleti, bu kadarcık bir menfaat etrafında bile bazı ihtirasların ve dedikoduların canlanmastna »ebeb olacak derecededir. Her tene, bu mevsirn, iskonto meselelerinden hâr dağıtmatına kadar hususî menfaatleri içine alan bir kitabcı hırlaşmasına şahid oluruz. Içlerinden her hangi biri, yanıbaşındaki dükkâmn kârına gb'z diker, köşebaşından muharriri çevirir, kapı hapı dolaşır, kitab ihtikârı olduğunu, kitabcdarın milyonları sırtlıya rak halkı dolandırdığını söyler, arkasından bir iki gazetede dedikodular başgösterir ve bizi her sene bu mev zua gelmeğe mecbur eder. Bu sene de bizim yokuşa bilmem nereden ve nasıl ihtikâr ve dolandırıcıhk ithamları savrulmuş. Alâkadar kitabcılar bana geldiler ve pek çoğile ayrı ayrı konuştum. ihtikâr iddialarına karşı söyledikleri şudur: Mekteb kitablarmm fiatlarım Kültür Bakanlığının bir komisyonu tesbit eder ve hiç bir kitabcı, en küçük ihtikâra müsaid bir fiat koymak hahkını haiz değildir. Vekâletin koyduğu esasa göre kitabcı bayiden daha az kâr alır. Bundan başka devletin kitablarile hususî serma yelerin kitablarına tayin edilen fiat sistemi aynidir. Mekteblerdeki talebe saytsı kitab satışı için tam bir miyar olamaz. Talebelerin hepsi kitab ala madıkları gibi alanların çoğu da daha evvelki talebelerin kullanılmış kitablarına tevarüs ederler. Bunun için, satış miktarı olarah gösterilen rakam' lar doğru değildir. 9 uncu smıf ede biyatı senede 1000 1500, 11 inci sı nıf coğrafyası 750 800 satılır. 2000 basılan edebiyatın bir tab'ı iki senede, 3000 basılan coğrafyanın bir tab'ı dört senede istihlâk edilmiştir. * Ayni kıt'ada oldukları halde fiat • lart farkeden kitablar satışa göre kıymet alırlar: Az satılan bir kitabla çoh satılan bir kitab ayni fiatta olamaz. 150 kuruşa satılan bir atlasın 25 30 kuruşa mal olabileceği iddiast gülüncdur. Londrada basılan bu atlasın mali yeti, resmî kanallardan geçen faturalarla ve mukavelelerle tesbit edilmiştir. 113 kuruşa satılan bir coğrafyaya da 15 kuruş maliyet biçiyorlar. Cildi, hartiast, resim ve plânlarla dolu nor • mal kitab hacmile 24, çifte battal kıtası 12 formaltk bir eserin yalnız telif hakkı 15 kuruş tutar. Mekteb kitabları arasında Vekâle ~ tin anî bir kararile listeden çtkarıldığt için hilosu beş kuruşa okkaya verilenler pek çoktur. Londrada ağır masraflarla basılan bir atlas, yeni harf • ler çıkınca, sahibi tarafından gümrüğe terkedildiği için gümrük idaresi tarafmdan işportaya dökülmüştür. Türkiyede her ne cinsten olursa olsun kitab, ekmek ve şeker gibi kapı şılan bir nesne değildir. Buna rağmen Türkiyede mekteb kitabının Avrupadakilerden çok daha ucuz olduğunu biliyoruz. «Metod Alge» 10 12 formalık bir kitab olduğu kalde fiatının 120 130 kuruş olduğunu bana gene kitabcılar hattrlattılar. Fransız kıraatleri bizimkilerden milyon defa fazla satıldığt halde iki üç misli paha lıdır. Babıâli yokuşunda işçinin, sattctnın ve basıcının ekmeği mekteb kitabına kalmıştır. Ona da göz dikmiyelim. Bu memlekette kitabcının kazancından evvel göze batacak pek başka alışverişler vardır. Kitab seven adam kitabcının servet yapmasını ister; çünkü bu servet millî kitab sanayiinin lehinedir, aleyhine değildir. Yazık ki bizde hiç bir kitab işi böyle bir sermaye hareketini teşvik edecek kadar yüksek dozda bir ticaret seviyesine çıkmamışttr. Türk kitabının sefaleti kitabcının çok değil, az kazanmasındandır ve böyle düşünmemek için, ancak, şahsî mül • kiyetin aykırı bir düşmanı olmak lâzımdtr ki bu kafaya ve bu ideolojiye kapılarımızı asla açamayız. Ihtilâlci kuvvetler dün Oviedoyu zaptettiler Ispanya Reisicumhuru kaçtı mı? Madride karşı harekâtı General Mola idare edecek Saat 13 te nasyonalistlerin kuvvetleri, Oviedo 18 (A.A.) Havas muhaDerley Ollas kasabasını zaptettiler. Bu biri ihtilâlcilerin saat 20,39 da Oviedo şehrine girmiş olduklannı bildirmektedir. kuvvetler, Villaluenzaya doğru ilerili yorlar. Bu ameliye, Madridi ihataya maŞehre giriş nasıl oldu? tuf hareketi ikmal etmiştir. Kızıllann eTeneriffe 18 (A.A.) îhtilâlciler linde ancak Madrid Valensiya doğru Oviedoya taarruz etmekte olan Asturiesyolu ile Madrid Cuenca demiryolu li otuz bin maden amelesini hezimete uğvardır. ratarak dün şehre girmişlerdir. Galice Aragon cephesinde gönüllülerinden mürekkeb üç hücum böSalamanque 18 (A.A.) İhtilâlcilüğü muhtelif noktalardan ayni zamanda lerin Aragon cephesinde hükumet kuv şehre girmiştir. vetlerini bozguna uğratmış ve 89 telefat Hükumet kuvvetleri, şehri terketmeden evvel şehrin methalinde bulunan verdirmiş oldukları haber verilmektedir. Toledo mmtakasında bazı kasabalan alBaruthaneye ateş vererek berhava etmişmışlar ve elli kişiyi öldürmüşlerdir. Hükulerdir. met kuvvetleri Asturiese püskürtülmüş Bir ihtilâlci kumandamnın beyanatı lerdir. Oviedo 18 (A.A.) Havas muhaAldea de Frenonun zaptı esnasında birinden: hükumet kuvvetleri efradından elli kişi Dün akşam albay Martin Alonso, ba ölmüş, 275 kişi yaralanmıştır. Hükumetna aşağıdaki beyanatta bulundu: çiler, mühim miktarda silâh ta bırakmış« Son günlerde kızıllar, çok ağir za lardır. yiata uğradılar. Mevzilerimizin önündeki Ademi müdahale komisyonu arazi nâşlarla doludur. Bunlann miktarı hâlâ toplanacak! belki de beş bindir. Mühim miktarda siLondra 18 (A.A.) Resmî mehalâh, mühimmat, havan topları ve el kum file göre ademi müdahale komıtesi, ihti baraları zaptettik. Bunlann ekserisinde mal bu hafta içerisinde toplanacaktır. Kendilerine M. Delvayonun raporu Rus markası ve 1936 tarihi vardır.» gönderilmiş olan devletlerden hiçbir ceMadride hücumu General vab alınmadıği gibi Ispanyollann ileri Mola idare edecek Tenerriffe 18 (A.A.) General sürmüş oldukları iddialara da Portekiz Mola Madride karşı harekât icra etmek tarafından velev şifahî olsun hiçbir ce te olan bütün kuvvetlerin kumandanlığı vab verilmemistir. Cumhuriyetin Büyük Ayrupa Anketi İHEM NAUNA MIHINA Bir kıyaf et ihtilâlcisi Üçüncü cumhuriyetin en fena eseri • «Bunun değişmesi lâzım» Çıplaklar cemiyeti reisile bir konuşma Insanın çıplağına bir doktor gibi mi, bir ressam gibi mi bakıyorlar? Bütün hududlarda, memleketleri bir • birinden ayıran dağlardan daha yüksek, nehirlerden daha geniş, kayalardan daha sarp ve üstünü hiçbir trenin, hiçbir oto mobilin veya tayyarenin aşamıyacağı göze görünmez bir engel karşınıza çıkar: Dil farkı. Ziyaret edeceğiniz memleke tin dilini de bilmedikçe veya bilen biri nm delâletıne mazhar olmadıkça, bu en* gelı tırmanmak için yapacağmız birkaç e! işaretinin, birkaç yüz çizgisi hareke • tmin dar lugati içinde, çenesine nüzül inmiş bir insan gibi çabalamanızdan başka çare yoktur. Yahud bir mükâleme kitabının paraşütüne tutunarak bu uçurumu atlamak istersiniz. Ben de öyle yaptım. Almanyaya geçmeden evvel, daha Pariste iken tedarik ettiğim bir mükâleme kitabının amelî ve ufaktefek idraklara müsaid almanca sözlerini ezberlemeğe başlamıştım. «Lutfen biraz su veriniz!» demek için baş parmağımı ağzıma doğru dört, beş kere sallamaktansa «Ein wenig wasser, bitte» cümlesini hatırda tut manın kolaylığını bu kitabda buldum. Alman hududuna girmeden böyle birkaç söz ezberliyordum. Karşıma bir Fransız gelip oturdu. Gülümsiyerek ve kirpiklerile verdiği hafif bir selâmm içinde meharetle saklanmış bir konuşmak ihtiyacı farkettim. Mükâleme kitabımı kapıyarak ona ilk sözün cesaretini vermiştim: Hava oldukça sıcak! dedi. Tasdik ettim ve konuşmağa başladık. Hududdan evvel inecekmiş, fakat Al manyayı biliyordu. Mükâleme kitabımı göstererek dedim ki: Meram anlatmak için elimde böyle birşey var. Fakat almanca sorduğum bir sualin cevabını nasıl anlıyacağım? Hem de Almanların, hele şimdikilerin fazla güçlük çıkardıklan söyleniyor. Hududda kontrol sıkıcı mıdır? Asla, dedi, Almanlar çok nazık adamlardır. Bilhassa Hitler idaresinden sonra ecnebilere daha fazla kolaylık gösteriliyor. Ben aksini zannediyordum. Göreceksiniz. Gazetelerimi, kitablanmı teker teker muayene ederlermiş, bazılarını içeri sokmazlarmış. Hayır... En küçük bir zorluğa tesadüf etmiyeceksiniz. Mühendismiş. Fransaya bir anket yapmak için gelmiş bir Türk gazetecisi olduğumu öğrendikten sonra politika mevzuuna girdi: Fransada havayı biraz bulanık ve kararsız bulmadınız mı? Paris artık yolda gelip geçenleri rahatsız eden po litika münakaşalarile baş ağrıtıcı bir şe hir oldu, dedi. Ben yalnız bunu aramağa geldi ğim için rahatsız olmadım. Ne gördünüz? Fransa nasıl bir yoldadır? diye sordu. Fransa bir dört yol agzında durmuş, işaret memurunun bir el hareketini bekliyor. Fakat ortada memur yok. Daha doğrusu başka başka işa retler veren birkaç memur var. Yok demektir, çünkü bu işaretler birbirini nakzediyor. İhtilâl veya diktatörlük arifesindeki sıkıntı ve kararsızhk. Sağ ve sol arasında bir bunalma. Son yaptığınız intihabat ta tereddüdünüzü izale edemedi. Böyle zamanlarda milletleri dışan tesirler idare eder, sanınm. Bu intihabat üçüncü cumhuriyetin en fena eseridir. Reyin en boşa gittiği bir seçim. Siz reyinizi sağa mı verdiniz? Hayır.. Halk cephesine verdim. Fakat lâyık değilmiş. Biz eski idareler zamanında «bunun değişmesi lâzım» diycrek halk cephesinden birşey umduk ve ona rey verdik. Yalnız «değişmek» ihtiyacile. Fakat bu değişmenin sola doğru ayarını fazla kaçıran bir hükumet kar şısındayız. Fransanın sola doğru temayülü daha fazla ileri gidebilir mi? Kat'iyyen... Bugünkü bile fazladır... Haricî ve dahilî siyasette çok fena akislerini göreceğiz, dostlanmızı kaybedeceğiz, bunu biliyoruz. Endiselerini bile gülümsiyerek anlatan genc mühendisin kanlı ve nikbin yüzünde müspet ve riyaziyeci kafalara mahsus bir süphesizlik, hâdiselere dik ve emin bir bakış vardı. Böyledir! Dedi ve son hükrhünü verdikten sonra mevzuu değistirmek ihtiyacını duyan bütün rahat adamlar gibi, Pans hayatın dan bahsetmeğe başladı. Kendisi «Sparta Club» ismindeki çıplaklar cemiyetini idare ediyormuş. Defterime kulübün adresini ve «evvelâ yaşamak» isminde çı kardığı mecmuanın adını yazdı. Parise bir daha gittiğim zaman kulübe girebileceğimi anlattı: Türkiyeden gelen bir arkadaşımız da var, dedi. Osmanlı Bankasmda memurmuş. Mecmualanmızı okuya okuya nüdizm hareketine alâka duymuş, bankadan tekaüd edilmesini istemiş, kalktı, Parise geldi, şimdi kulübde çalışıyor, yemek yapıyor!.. Türk mü? Hayır, aslen Iranlı. Ben çıplaklar cemiyetlerine dair her gazete okuyucusundan fazla bir şey bilmiyorum. Kulübünüzde prensip çıplak yaşamak mıdır? Evet. Söyledikleri gibi bütün aileler, çocuklanna vanncıya kadar çıplak mıdırlar? Evet. Bunun sizde ilk yapabileceği hayret, itiyaddan ve ahlâkî endişelerinizden gelir. Itiyada yeni bir itiyadla cevab veririz; ahlâkî endişelerinize gelince... Örtünmenin çıplaklıktan ziyade fena duygulan tahrık ettığine emıniz. Tabiate avdet ihtiyacı tamamile sıhhî maksadlardan mı doğuyor? Ruh âmilleri varsa yalnız etik ve ahlâkî midir? Mecmuamızı isteyiniz. Doktrinimizin esaslannı orada bulursunuz. Biz, herşeyden evvel, ırkın sağlamlığı ve tasfiyesi gibi fizik prensiplerle hareket ediyoruz: Sağlam vücudde sağlam kafa... Bu hareketi vücude getiren ruh ve cemiyet âmilleri bizi alâkadar etmez. Sağlam vücudün sağlam tefekkür için şart olması hususundaki imanınızı birçok istisnalar sarsmıyor mu? Güzideler, fıkir adamları, san'at kârlar bizim ihmal ettiğimiz bir ekallivettirler. Ekseriyetin muhtac olduğu orta ölçüde ve sağlam bir kafanın şartını vücud sağlamlığında buluyoruz. Bu sağlamlık tenasübe çok bağlıdır. Estetik ahengi olmıyan bir vücudün tam bir sıhhat sahibi olamıyacağına kaniiz: Biçim ve sağlamlık beraberdir. Çıplaklık ihtiyacınızda, sebebi sizden gizli kalmış cinsî bir temayül, ahlâkî saffetınızı asla bozmıyacak derecede cınsî bir hoşlanma, alttanalta bir keyif, bir seyretme zevki olmak ihtimali var mıdır? Belki... Insan vücudüne aid bütün güzelliklere bu his kan$abilir; fakat o güzelliğin içinde kaybolur. Insanın çıplaklığına bir doktor gibi mi, bir ressam gibi mi bakıyorsunuz? Sıhhat ve güzellik bizce ayni şey olduğu için, her ikısı gibi. Birçok an'aneleri tasfiye eden bu kıyafet ihtılâlının alelâde sıhhat endişelerinden doğduğuna inanmış değildim. Çıplaklık hareketinde bütün bir devrin en sivri ve göze batıcı karakterlerinden birini görür gibi olduğum için, davanın nazarî taraflarını daima bir takım basit faydalara ve hazım cihazı muvaffakiyetlerine sevketmek ihtiyacıle amelî konusan muhatabım karsısmda sustum ve gözümün önüne gelen bir kulübün cıplaklarla dolu galerisinde, Payen devirlere mahsus bir itikad serbestliğinin, sıhhat endiselerinden cok ayrı sebeblerini arıyarak daha kansık tesirlerin dibini kurcalıyan bir düsünceye daldım. Yazan :' Peyami Safa 27 Nafıa Vekilimizden bir rica ir talebe imzasile aldığım bir okuyucu mektubu bana, bu sütunda, evvel bir iki defa bahsettiğim bir mevzua tekrar dönmek lüzumunu hissettirdi. Bu talebe okuyucum diyor ki: « Tramvay şirketi 15 yaşına kadar olan talebeye paso veriyor. 15 yaşını hiliren talebeye ise tam bilet kesiyor. Acaba 15 yaşım dolduran talebe ekmek parasmı kazamyor mu ki? Şüphesiz hayır! Oyle ise 15 yaşmdan büyük talebenin daha genc lalebedcn ne farkı vardır? Vakıâ Tramvay şirketinin bir talebe bileti var amma bu, iam bileiten yalnız 10 para eksiktir ve o 10 para da devlet hazinesinden kes'diyor. Ben, evden meklebe, meklebden eüe öğleleri de dahil günde dört defa gidip geliyorum. Bazan ikinci mevkie, bazan da dersime yeiişmek için mecburen birinciye biniyorum. Böylece, 10 para eksik olan talebe bilelile günde 29 kuruş tramvay parası veriyorum. Meklebe gidip gelmek için verdiğim para ayda yedi buçuk Hrauı geçiyor. Mekieb lalebesinin hepsi zengin olmak şöyle dursun, halta ortahalli bile değildir. Bütçesi günde 29, ayda 750 kuruş vermeğe müsaid olanlarımız herhalde, pek azdır. Bu söylediklenmi gazeteye yazmanızi lalebelik namma sizden rica eder ve sizin de Nafıa Vekili Ali Çetinkayadan bu lulfu rica etmenizi dilerim.» Genc okuyucumun arzusunu yerine getiriyorum; çünkü, onu, bu talebinde ta mamile haklı buluyorum. Talebeye paso verilmesinin bir tek sebebi vardır ki o da, okuyanlara kolaylık göstermek ve yardım etmekten ibarertir. Bu itibarla talebeyi 15 yaşmdan aşağı ve yukarı diye ikiye ayırmanın mantıkî bir tarafı olamaz. 16 yaşındaki mekteb çocuğu da henüz para kazanamadığına göre, onun da 15 yaşındaki arkadaşı gibi, ucuzluktan istifade etmesi akıl ve mantığa uygun olur. Hatırladığıma göre, Nafıa Vekili Ali Çetinkaya, yalnız mekteb talebesinin değil, Üniversıte talebesinin de pasoların temin ettiği tenzilâttan istifade etmesi lâzım geldiğini, gazetelere vaki olan beyanatmdan birinde söylemişti. Muhterem Vekilimizin, ilk fırsatta, mektebli çocuklar arasındaki bu manüksız yaş tasnifini kaldırtacağını ve okumak aşkile çırpınan gencliğe nakil vasıtalannı ocuzlatacağını ümid ediyoruz. Bu, yalnız bir ümid değil; ayni zamanda bir ricadır. Ispanya Cumhurreisi kaçtı mı? tayin edilmiştir. Paris 18 (A.A.) Bazı şayialara Şimal kuvvetleri Esciroola birkaç kigöre içinde Ispanya Reisicumhuru Azalometro mesafede bulunmakta olup Naval Karneroya karşı bir taarruz hazır na ile Bakan Prietonun aile efradı da bulunan de Mayo 25 »ismindeki Arjantin lamaktadırlar. Madrid etrafında harb başladı kruvazörü Marsilyaya gelmiş ve AlikanToledo 18 (A.A.) Havas Ajansı teden elh* firarî karaya çıkarmıştır. Bunlar arasında Madriddeki bazı elçilikler muhabirinden: heyeti azası ve bu meyanda da Peru ve SabahleyİR General Varelanm ordu San Salvador orta elçilerile Guatamala , Toledo Madrid yolu istikametinde su birinci kâtibi bulunmaktadır. Madride karşı taarruza kalkmıştır. . ,„ ınınnınııııııınıııııııııııııınıııııııııınııııııııııııııiMi»»! na Danzigde yeniden karışıklıklar oldu Selânik faciasının garib bir neticesi Eski âyan azalarından Lohusa kadınlar çocuklarını tanıyamıyorlar biri tevkif edildi Varşova 18 (A.A.) Danzigdeki tenkil ameliyesi, şimdi de muhalefet mevkiinde bulunan nasyonal Alman fırkası hakkında icra edilmeğe başlanmıştır. Naziler, bu fırkayı inhilâle uğratmağa çahşıyorlar. Zabıta, Nazi rejimi hakkında iftiralarda bulunmuş olmak töhmetile eski âyandan M. Blavier'yi tevkif etmiştir. Danzig Hitlercileri reisi Försterin muhalefet fırkalannın son izleri ortadan kalkıncıya kadar son zamanlarda tevkif e dilmiş muhalefet erkânının mahpusta kalacaklannı söylemiş olduğunu Leh sos yalist partisi, protesto mahiyetinde olmak üzere 25 teşrinievvelde bir miting yapacağını bildirmiştir. Leh sağ cenahı da Nazilerin Danzige vazıyed etmeleri aley hinde olup hükumete iktısadî mukabeleibilmisillerde bulunmasını teklif etmektedir. * Kurjer Parzovvski gazetesi diyor ki: «Bu tarzda hareket Danzig hakkında Berlinle müzakerelerde bulunmaktan çok daha tesirli olur.» Atina 18 (Hususî) Selânik belediye hastanesi yangmı tahkikatma devam edilmektedir. Ateşin hastanenin cenub tarafmdaki paviyonun mahzeninden çık tığı tesbit edilmiştir. Elektrik instalasyonunun bozuk luğunun yangına sebebiyet vermemiş olduğu da kat'î şekilde anlaşılmıştır. Dün enkaz altından dört yaşında bir kız çocuğunun kb'mür olmuş cesedi çıkanlmıştır. Bundan baska Gümülcineli bir ihtiyarla o gün ameliyat vapılan 24 yaşında bir genc de yanmıştır. Yangının feci manzaralarından birisi de hastanenin doğum paviyonunda cere yan etmiştir. Ateşin buraya sırayet ede ceğinden korkularak lohusalar yatakla nndan kaldırıldığı gibi yeni doğmuş bir çok çocuklar büyük bir çarşafın içine konularak götürülmüştü. Şimdi bu çocukların anaları kendi çocuklarınm hangisi olduğunu tayin edemediklerinden ağlayıp dövünmektedirler. Güzel san'atlara Nasıl revac Verebiliriz acaba? IBaşmakaleden devam] Habeş Krahnın teessürü Londra 18 (A.A.) Habeş elçiliğinin resmî bir tebliğinde Ras Nasibunun b'Iümünden Necaşinin çok müteessir olduğu beyan edilmektedir. Müteveffanın cenazesi, vasiyeti mucibince Kudüse nakledilecektir. Ras Nasibu, bes çocuk bırakmıştır. Kendisi çocuklarını Italyan Habeş harbinin başlangıcındajıberi bir defa olsun Iktısad Vekili Konyada Ereğli Konya 18 (A.A.) İktısad Vekili Celâl Bayar bugün trenle Ada nadan Ereğliye gelerek bez fabrikasını tetkik etmiş, fabrikanm hitam bulmuş ve denemeyi bitirmiş, yakında faaliyete geçmek üzere bulunan vaziyetinden çok memnun kalmıştır. Celâl Bayar ayni trenle Konyaya hareket etmiştir. Fabrikanm yakında resmi küşadı yapılacağı haber alınmıştır. görmemişti. Beynelmilel ticaret odaları kongresi Paris 18 (A.A.) Beynelmilel Ticaret Odası idare meclisi toplantısmda para meselesi görüşülmüştür. Alman grupu reisi Frawein, bu toblantıda bir nutuk söyliyerek, Dr. Schachtm da bildirdiği veçhile, millî menfaatlere zarar vermeksizin eşya ve paranın beynelmilel serbest mübadelesi için Alman hükumetinin müzakerelere hazır bulunduğunu tasrih etmiştir. Yunan sularındaki Ingiliz donanmasında verilen ziyafet Romanyada nazırlar meclisi toplanacak PEYAMİ SAFA Atina 18 (Hususî) Burada kalan Ingiliz filosu kumandanı ve Ingilterenin Akdeniz donânması Amirah Danley Pound Amiral gemısi «Küın Elizabet» zırhhsmda dün akşam Başvekil General Metaksas şerefine bir ziyafet vermiştir. . Ziyafette Ingiliz elcisi, Yunan Bahriye Müstesarı ve donanma kumandanı ile filonun erkânıharb zabıtleri ve Yunan bahriyesinin yüksek rütbedeki zabitleri bulunmustur. Ziyafet sonunda iki taraftan söylenen nutuklarda Ingiliz, Yunan Krallarile iki millet ve bahrivesi hakkında dostane sözler söylenmiştir. , Bükreş 18 (A.A.) Önümüzdeki hafta nazırlar meclisi mühim bir içtima yapacaktır. Bu içtimada Hariciye Nazırı M. Antonesku, Cenevre müzakereleri dolayısile hâdis olan beynelmilel vazi yet hakkında izahat verecektir. Adevenul gazetesi, Kral Karolun ay nihayetinde Pragı ziyareti esnasında kendisine refakat edecek olan M. An toneskunun Paris, Londra ve Varşova ya gitmesi muhtemel olduğunu yazmak tadır. M. Antonesku, Varşovada Din yester nehrini Nistule nehrme bağlıyacak olan kanal projesi hakkında görüşecektir. Bu kanal sayesinde Baltık de nizıle Karadenız arasında nehir yolile münakalât yapılacaktır. Venedikte zelzele Venedik 18 (A.A.) Bu sabah fasılalarla dört saat süren kuvvetli zelzeleler olmustur. Eski evler bundan müteessir olmuştur. Bir köyde yıkılan bir evin bütün sakinleri enkaz alrında kalmıştır. Şimdiye kadar enkaz altından 10 cesed "îkarılabilmistir. Kahirede karışıklıklar Kahire 18 (A.A.) Mavi gömleklılerin bir tezahürü esnasında bazı kanlı hâdiseler olmuş ve mavi gömlek'ilerin teşkilâtı azasından bir kaç kişinin tevkifi üzerine 300 kadar mavi gömlekli bir polis karakolunu isgal etmislerdır. Mavi gömlekliler ancak ku\rvetli bir polis müfrezesi tarafından isgal ettikleri binadan dışan çıkarılmışlardır. Hindistanda vaziyet Bombay 18 (A.A.) Hintli Müslüman kavgalarının son üç günlük bilân çosu şudur: 46 ölü ve 440 yaralı. Vaziyetin en endişe verici cephesi, karışıklıkların dokuma fabrikaları bulunan mahalleye sirayet etmekte bulun masıdır. luk, ki onun ıstırabile hepimiz büyük bir eksıkliğin acısını çekip duruyoruz?! Bize öyle geliyor ki bizde eksik olan san'at kudret ve kabiliyeti değildir. Bizler çalışma ve çalıştırma metodundaki noksanımızın azab ve ıstırabile müteellimiz. Peyami Safa bize hatırlatmış oluyor ki meselâ biz henüz dünya tarihine destan olacak mahiyetteki kurtuluş ve istiklâl hamlelerimizin tablolarını bile yapmamışızdır, ve en fenası bunlan yapmağa ehemmiyet vermemiş olmaklığımıza ilâveten ayıb denilecek kadar büyük olan bu noksanımızdan dolayı ne en küçük derecesmde elem duyuyoruz, ne de hicab! Mütarekenin kara günlerinden bugüne kadar memleketimizde olup biten akıllara hayret verici işlerin en aşağı yüz tabloluk millî bir galerisi vücude gelemez miydi, ve hâlâ gelemez mi? Atatürkün Samsuna çıkışı, Erzurum, Sıvas kongreleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve açılışı, İstiklâl harblerinin en başlı safhaları, Inönleri, Sakaryalar, Dumlupınarlar, Atatürkün Izmire girişi, İstanbula gelişi... Bütün bulnar zamanannın bütün evsaf ve anatile tablolarda tesbit edilmemiş olur mu hiç? Ve bu tabloların kıymetlerine had ve payan bulunur mu hiç? Şimdi daha iyi anlıyoruz: Napolyonu, Napolyon yapmakta güzel san'atlann işgal ettiği mevki, bu büyük adamin bizzat yapmış olduğu islerden daha ileri bir müessiriyeti haiz olmuştur. Güzel san'atlar Fransanın o müstesna devrini mımariye, fayans mamulâtına ve hatta mobilyeye kadar her verde ve herseyde tesbite fazla bir ehemmiyet vermiştir. Peyami Safanın üzennde durduğu res«am Gros bu sada calışan millî medeniyet amelesinden valmz bir tekidir. tste güzel san'atlar böyle yürür ve böyle yürütülür. YUNUS NAD1