17 Eylul 1936 CUMHURİYET Yıllarca sükuttan sonra Bir tarafı patlamış saçma torbası perişanlığile etrafa yayılarak kaf a göz yaran bir makaleye dair... Şu yukarıdaki başlık altında otuz seneye yakın zamandanberi zaman zaman devam eden, sonra da birdenbire kesilivererek sekiz, on senedir hiçbir tarafta görünmiyen yazılanmın, bu suretle inkıtaa uğraması, yahud bir kurşun fabrikası mahsulü gibi matbuat âlemine serpil mekte olan saçmalanmm ortadan kalkıvermesi, beni sevenleri, bunlan okumak lutuf ve zahmetine tenezzül edenleri me* raklara düşürdü. îstanbulda bulunan bazı dostlanmın karşılaştığım sorgulanna, hele Anadolu, Rumelindeki av meraklılanndan arasıra aldığım mektublara bîrer bircr cevab vermek hayli müşkiil oldu. Çekildiğim köşede, yazmaya bedel, artık biraz da yazılanlan okumak ihtiyac ve intizarile vakit geçirdim. Fakat, ne yazık kî bu devre de inkisan hayalle geçti. Bu kadar senedir, Afrikadakî aslan avcılığı menakıbmdan başka birşey görejnedik. Bu yazılar içinde yalnız o diyardaki sîvrisineklerin bıldırcın cesametindeki büyüklüğü ve büyüklüğe nisbetle uğultu halinde çıkan vızıltılan kulaklanmızı patlattı. Bu aslan avcı ve muharririnin, içle rinde çulluk büyüklüğüne kadar çıkacak olan bu sivrisinek azmanlanndan bir cazband teşkilile orada aslan avcılan kümesine tam yerinde bir çarliston oynata mamasına hâlâ şaşanm. Evet, işte bu kadar. Avcılığa dair yazı namına bundan başka birşey göreme dık. Avcılıkla çok dolaştım, Uıtiyar oldum, fakat Vurmadım ahu... Vuruldum gözleri ahulara! Beytime ne bakıyorsun? Ben, yaş dedikleri hayat yükünü, Sene ile ölçenlerden değilim. Alelhusus benim gibi eski bir avcının, gene çok eski bir denizci, bir bilârdist, hasılı amatör, bir sportmenin öyle kolay kolay avlanacağına, çabuk çabuk ihtiyarhyacağma, içi karıncaIanmış bir çifte namhsı gibi topraklara atılacağına imkân ve ihtimal verebilir misin? Kurasıkı bir çifte patırtısile başlıyan bu mukabil hiddet ve tehevvürüme karşı beriki, sindi, yelkenleri suya indirdi. Birlikte yürüdük. Şu muhavere, yahud münakaşamız, arkadaşımın dediği avcılar birliğinin pek yakınında cereyan ediyormuş. Ben, bittabi farkında değilim .Girdiği kolumu, hâlâ bırakmıyarak bir dakika beni sürükIercesine yürüttükten sonra: Işte, dedi. Birlik burası Gel, çıkaIım. Muvafakat cevabıma meydan bırakmadan beni Arabyan hanmın bifmem kaçmcı katına kadar götürdü. Odadan içeri girmeden kapıdaki birlik levhasma şöyle bir baktım: «îstanbul Avcılar ve Atıcılar Birliği» O, o, o... Avcılan anladım. Fakat, şu atıcılar ne oluyor ya?.. Gerçi, avcı demek, her iki manasile de «atıcı» demek ise de «atmak» masdarının nekadar çok cilvesi vardır... Oda kapısını fiskelerken, asardan müessire istidlâline çalışarak karşılaşacağım bu uçan avcılan içinde, henüz kanad çırpmağa başlıyan palazlara da tesadüf edecegimi düşünüyordum. Bunlan kuşkulandırmamak, ürkütmemek, kanada bindirmemek için kapıdan içeri sinsi, sinsi girdim. Ve birden şaşırdım. Başta, av ve avcılığm bihakkm ve yegâne üstadı, benim Kalitaryalı Ali ile karşılaşınca afalladım, kaldım. Birliğin, o dakıkadaki mevcudiyehnı teşkil eden avcılar arasında tanıdığım, meharetine hayran olduğum birçok muhterem kimseler de vardı. Fakir çocuklara yardım için Hayır cemiyetlerinde hazırlığa başlandı Çocuk Esirgeme kurumu merkez heyeti dün saat 17 de toplanarak cemiye tin yeni yıl çalışma raporu üzerinde müzakerelerde bulunmuştur. Kurum.bu yıl fakir mekteb yavrularına yaptığı yardım sahasmı genişletmek için çalışmaktadır. Bu sene mektebler açıldıktan sonra ce miyetin bütün kaza ve nahiye şubeleri fakir ilkmekteb talebelerine sıcak yemek tevzi edecektir. Bundan başka gene her şube mmta kası dahilinde bulunan yoksul yavrulara bayramda elbise tevzi edecektir. Geçen yıl cemiyetin bütün şubeleri varidatsızlık yüzünden bu husunta faali yette bulunamamışlardı. Bu yıl ise şubelerin kâffesi varidat temini için esaslı surette çahşmaktadırlar. Kızılay cemiyeti de şimdiden fakir yavrulara yemek tevzii için şubelerin hazırlığa başlamalarını bildirmiştir. Kızılay da bu sene bu sahada daha fazla mesai sarfedecektir. Küçük Antant arasında yeni askerî anlaşmalar İtalya ile Almanya, Küçük İtilâfla anlaşacaklar mı? Macaristanda müsaid akisler görüldü midt, M. Musolini ve M. Ciano arasındaki görüşmeler siyasî noktai nazardan son derecede mühimdir. Burada dolaşan bir şayiaya göre M. Schmidtin ziyareti nin gayesi, M. Şuşnigin Romayı ziyareti için zemin hazırlamaktır. Dünkü görüşmelerin ehemmiyeti, A vusturyanın îtalya, Küçük îtilâf ve Almanya arasında bir hattı vâsıl teşkil et mesinde mündemiçtir. Romadaki siyasî müşahidler, îtalya ile Küçük îtilâf münasebatında salâh husulünün Avustur ya Çekoslovakya ticaret itilâfınm akdile ayni zamanda vuku bulmuş olduğunu beyan etmektedirler. Bu itilâf, umumiyetle Küçük İtilâfla Roma protokollarında imzası bulunan devletler arasında iktı sadî bir mesai birliği yapılmasına doğru atılmış ilk bir adım telâkki edilmektedir. Romanya siyasetinde son zamanlarda vukua gelen tebeddüllerle İtalya ve Yugoslavya arasında yapılan ticarî müzakereler de bu mukareneti teshil edebilecektir. Bir hesab meselesi enab Şehabeddin vaktile Kı " zıldeniz kıyılarında gezerkea yazdığı bir mektubda şöyle diyordu: «Güzel haberler bu çirkin memlekete çok geç geliyor!» Kelimeden dan* tel işlemekte gerçekten üstad olan kıy metli şairin bu sözünü medenî hayat sahasma nakletmek ve bütün iyi keşiflerin uzun asırlar bakımsız kalmış olan aziz yurdumuza enikonu eskidikten sonra geldiğini söylemek mümkündür. Meselâ gazete?.. Insan düşüncesinin ve bilgisinin olgunlaşmasmda en büyük amillerden biri olan bu mühim ihtiraın feyzini ve zevkini Avrupa Onyedinci asrın ortalarına doğru tattı. Fakat onun bize gelişi tam iki yüz yıl sonradır. Matbaa da öyledir. Avrupada Onbeşinci asırda işlemeğe başlıyan matbaanın tıkırdısını îstanbullular ancak 1725 te duydular ve bu sesin tatlığını beş yıl geçmeden unuttular. Çünkü' elli yıl sonra güçlükle kurulabilmek üzere ilk matbaa 1730 da kapatılmıştı. 1771 de Avrupa sokaklannı aydın * latan havagazi Istanbulun gün ışığını kapıyan kafeslerini okşıyabilmek, kaldmmsız caddelere biraz ziya dökmek için tam yüz yirmi yıl bekledi ve doğduğu yerde ihtiyarladıktan, yerini elektriğe bıraktıktan sonra 1892 de Boğaziçine geldi. Atlı tramvayın Avrupadan kovulduğu tarih pek eskidir. Fakat onun Istan bulda medenî bir mahmil gibi tekerleklerini gıcırdata gıcırdata yürümeğe baş ladığı gün pek yakındır. Şehrimiz Av " rupadan sürüp çıkanlan bu köhne me* taa 1870 te kucağını açmıştı. Medenî keşiflerden gene sayılacak bir yaşta yurdumuza gelebilen telgrafhr. Bu, 1798 de meydana çıktı ve 1854 te diyarımıza ulaştı. O sırada Kırım muharebesi vardı, müttefik ordular Türk ordusile birlikte savaş yapıyorlardı. Bundan dokyı elli altı yaşını bitiren telgrafı yurdumuza getirmekte istical olundu. * * * Bu faydah keşiflerden ne suretle is tifade olunduğunu incelemek te faydah olsa gerektir. Meselâ şunendiferi yurdumuza getirdikten sonra nasıl yaptık ve nasıl işlettik? Matbaadan nasıl fayda landık?... Obür keşiflerden yapılan istifadeleri bir yana bırakarak yalnız bu iki mühim medeniyet amilinden yıllar ve yıllar içinde elde ettiğimiz kazancı araştınrsak görürüz ki Abdülmecidler, Ab . dülâzizler ve Abdülhamidler zamanında olduğu gibi meşrutiyette de ne şimendr fer yurdun dört yanma yaydınlmış, ne de matbaalann nuru her köşeye götürülmüştür. Karadenizle Akdenizin demir raylarla birleştirildiğini, Erzuruma ka dar tren yürütülmek imkânmın husule geldiğini ve Devlet matbaasında bir al fabe kitabmın üç yüz bin nüsha olarak basıldığını Cumhuriyet devrinde gördük. Ne yazık ki belediyeler bu yaman hamlelerde hükumeti örnek tutmakta muvaffakiyet gösteremiyorlar. Henüz so kaklannı anlatamıyan kasabalan ve şehirleri dile almıyalım, İstanbula bakalım. Daha dün neşrolunan bir istatistikten an* lıyoruz ki İstanbulun tamamile aydmlatılması için on bin elektrik Iâmbasma ihtiyac vardır. Halbuki bugün koca şehirde yalnız iki bin beş yüz lâmba bulunmaktadır. Şu rakamlara göre bir hesab yüriitür sek İstanbulun on bin elektrik lâmbasına kavuşacağı güne kadar Avrupa ve Amerika sokaklan radyumla aydmlanmış bulunacaktır. Bari o güne kadar tabiat bu şehrin tepesinden mehlabı eksik etmese?.. [Baştarafı 1 incl sahıfede] Romanyadan benzin ve Romanya da Çekoslovakyadan ham maddeler alacak, buna mukabil bu devletlere harb silâhlan satacaktır. Esa sen Çekoslovakyadaki Skoda silâh fabrikasma Yugoslavyanm bir senede yaptığı siparişin miktan 750 milyon Çekoslovak kurunudur. Bundan başka üç devlet arasında yapılan tam bir anlaşmıya göre Antanta dahil herhangi bir devlet Küçük Antant aleyhinde tecavüzî bir fikir ve his beslemiyen ve statükoyu muhafazaya taraftar başka devletlerle istediği gibi paktlar akdedebilir. Çekoslovakya Sovyet Rusya anlaşması buna bir misal olarak gösterilmektedir. Gene bu konferansta varılan mühim noktalardan biri de Küçük Antantın Polonya ile münasebatmı inkişaf ettir meğe çalışmaktır. Iddia edildiğine göre General Ridz Smiglinin Fransayı ziyaretfnden sonra Polonyada da ayni şekilde hisler belirmiştir. Bu itibarla yakın bir Sıhhiye Vekâletinin ecza tarifeleri üatide Küçük Antantla Polonya arasın zerinde tetkikatta bulunduğunu yazmış daki münasebatın fevkalâde inkişaf edetık. Bir gazete ise dünkü nüshasında ceği tahmin edilmektedir. mevcud ecza tarifelerinin değiştirilmiyeYugoslavya Bafvekili PrağJa ceğini yazmaktadır. Yaptığımız tahkikaPrag 16 (A.A.) Yugoslavya ta göre, bugün ecza fiatlan için yapılmış Başbakam M. Stoyadinoviç, madamile bir tarife yoktur. Yalnız Avrupa müs tahzaratile lâboratuarlardan çıkan ecza buraya gelmiş ve istasyonda M. Hodza lar için tayin edilmiş azamî bir fiat liste ve Çekoslovak Dış Bakanı M. Krofta si vardır. Bunun haricinde reçetelerle a tarafından selâmlanmıştır. M. Hodza, Yugoslav misafir şerefine ınan ecza tarifeye tâbi değildir. bir ziyafet vermiştir. Bizim mütemmim olarak aldığımız Ecza tarifeleri üzerinde tetkikler Romanya Sovyet Rusya yakınlasması Bükreş 16 (A.A.) Millî çiftçi fırkası umumî sekreteri M. Madgeara, partinin komitesindeki beyanabnda şu mevzuu ele almıştır: «Romanya, bilhassa Sovyet Rusya ile münasebetlerde bulunmak ve onunla anlaşarak yaşamak mecburiyetindedir. Moskova hükumeti, Romanyada ko münizm propagandası yapmamaktadır. Bu hükumet, sulhu ihlâl etmemek arzu sundadır ve mevcud muahedelerin tek rar gözden geçirilmesine taraftar değildir. Bu sebebden dolayı Romanyada Sovyetler aleyhinde tahkikatta bulunmak suretile Moskovayı iğdab etmek çok vahim bir hatadır.» Pragda memnuniyet Prag 1 6(A.A.) Havas Ajan sından: Siyasî mehafil, Bratislava konferansının neticelerinden çok memnundur. Bu mehafil, müzakerelerin gerek siyasî ve gerek iktısadî noktalannm ihtimamla tetkik edilmiş olduğunu kaydetmektedirler. Spor dedikleri beden terbiyesi, ekmek ve su derecesinde hayatın ilk ihtiyaclan sırasma geçmiş ve avcılık ise bu sporla rm birinci numarasını teşkil eylemekte bulunmuşken bizim memlekette bu kıy metli spor pek fazla ihmal ve lâkaydiye uğramıştır. Futbol, tenis, hokey, güreş, atletizm ve saire hakkında gazete sü tunlannda bu kadar yazılar yazıldığı, bu kadar fotoğraflar basıldığı, en büyük ve sürümlü gazetelerin, en mutena ve mühim sürunlannı, ilk sahifelerini bunlar işgal ettiği halde başta gelmesi lâzım geAvcılar birliğinde birleşen şu birlik a* len av ve avcılığın bu derece ihmal ve tıcılan arasındaki menakıbı saydiye, bu nisyana düşmesi bence kusurlann en seneki bıldırcın nedreti, yağmurlann debüyüğüdür. vamile tarlalann vıcık bir çamur halinde Türklerin avcılığı, biniciliği, denizci adım atılamaz bir dereceye gelmesi gibi Iiği, silâhşorluğu, atıcılığı, cirid, kalkan şikâyetlerin meydan aldığı bir sırada birgibi oyünlan meşhurken frenkler, bun ligin reisini de tanımak istiyerek sordum. da da bize galebe ediyor. Bay Yunus Nadi.... dediler. Ruhuma daima hüzün ve elem veren Ne? Bizim patron, ha... bu düşüncelerle geçen gün Bahçekapı Dünyanın her tarafından, hiç boşa silâhçı dükkânlanndan birinin camekânı atmadan, yani «manke» etmeden havadis önünde dikilip kalarak müştak ve hayran avcılığı yapan «Cumhuriyet» yazıcı kü ' son sistem çifte, kartuş, kapsol, tapa ve mesine başkanlık ettiğini herkes gibi ben saire gibi levazımı seyre daldığım sırada de bilirdim. Fakat, şu bizim avcı sürüsükoluma bir el takıldı. Çok sevdiğim, pek ne de kılavuzluk edeceği hiç aklımdan eski bir av arkadaşım. Benim kımılda geçmezdi. mama meydan bırakmadan, horozu üst Bu düşüncelere daldığım bir sırada tetiğe almmış dolu bir çifte gümbürtüsile avcılardan biri, önüme bir haftalık mecbirden atılarak: mua attı. Ve içinden bir noktayı işaret e Canım, dedi. Ya, yaz, yahud ara derek okumamı teklif etti. Şöyle bir göz sıra şu avcılar birliğine gel de bir boy gezdirdim. göster. Yoksa herkes, eski, yeni bütün Çıkan bir yazmın sütunlan arasında avcılar, artık senir avlandığına kail ol maruf ve meşhur bir avcı bayanın, muhdular. Anladık, ihtiyarladın, biliyoruz. telif pozdaki fotoğraflarile beraber şu Fakat, bari bir eseri hayat olsun göster dakikada ismini hatırlıyamadığım bir mumez misin? harririn de o, saym bayanla uzunca bir Birden tepem attı. Ben de ona horuz mülâkatı var. Bir tarafı patlamış saçma torbası pelanarak: Ihtiyarladun mı? diye gümledim. rişanlığile gülünc bir şekilde etrafa dağılarak kafa, göz yaran bu makaleyi Sen, benim: malumat evvelce verdiğimiz haberi teyid etmektedir. Filhakika Sıhhiye Vekâleti, Fransa, Ingiltere, Almanya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi memleketlerdeki konsolosluklanmız vasıtasile reçete ve ilâc tarifelerini tetkik ettirerek bir reçetenin muhtelif memleketlerdeki kıymetleri hakkında malumat elde etmiştir. Vekâlet ayni reçeteyi memleketimizin Istanbul, Erzurum, Trabzon, Ankara, Izmir ve saire çibi bazı şehirlerinde de yaptırarak kat'î bir esas elde etmeğe uğraşmıştır. Vekâ • Ietin bu tetkikatı biter bitmez tarife işi kat'î şeklini alacaktır. CUMHURİYET Esasen M. Stoyadinoviçin Bratislava konferansın dan sonra bir müddet Çekoslovakyada kalarak avlanması evvelce takarrür et mişti. Romanya miinakalât nazırt Belgrada gidiyor Belgrad 16 (A.A.) Romanya Münakalât Bakanının, Tuna üzerinde kurulacak köprü ve Romanya ile Yugoslavya arasında demiryollan münakalâtu meselelerini görüşmeğe devam için hafta sonunda buraya gelmesi beklenmektedir. Fransa Ticaret Bakanı Bastilde yeni bir Fransız Yugoslav ticaret anlaşması akdini tetkik etmek üzere buraya gele cektir.' Maden primlerînde değişiklik Dr. Göbels Atinaya geliyor Atina 11 (Hususî) Almanya Propaganda Nazın Göbbels gelecek pazar günü Lufthanza tayyare şirketinin tayyaresile bir seyyah gibi buraya gelecektir. Madenkömürü ve diğer maden ihracaMacar matbuatıntn tefsirleri tında maden resmi nisbesini tenzil eden Budapeşte 16 (A.A.) Macar karamamede bazı tadilât yapılmıştır. Bu matbuatının, Küçük Andlaşma konfe tadilâta göre, muayyen nisbette ihracat ransı hakkındaki tefsiratı açıktan açığa yapan müesseselere, bir ton Lavemarin aleyhtedir. ve Krible kömürü için 125 ve Tuvean Pesti Hırlab gazetesi diyor ki: kömürü için 96 kuruş prim iade edilecek«Küçük Anlajmanm müşterek cephetir. si artık ancak Macaristan karşısında Italyanlar Istanbuldan balık mevcuddur. Pragın, Sovyetler Birliğile bir ittifak akdi için Bükreş nezdindeki alacak Gelen malumata göre îtalyanm muh devamlı gayretleri henüz neticelenmedi. telif limanlanndan balık nakliye gemi Keza Prag, üç devlet teslihatını yalnız leri limanımıza hareket etmişlerdir. Bu Skoda harb malzemesi fabrikalannın gemiler, Istanbuldan balık alacaklardır. mamulâtı kullanılmak suretile tevhidine Son günlerde balık az çıktığından fiatlar çalışmaktadır. Fakat ne Bükreş, ne de Belgrad bu teklifi kabul etmediler ve bu oldukca yüksektir. alanda serbestliklerini muhafaza ettiler.» Izmir panayırî pazara Hükumet gazeteleri, Presburgda göskapanıyor terilen endişenin tersine olarak, MacarisI eylulde açılan Izmir Beynelmilel tanın bir taraflı silâhlanmayı kararlaşSergisi önümüzdeki pazar günü akşamı tırmak suretile Küçük Antant hükumetkapanacaktır. Serginin son günlerini gör lerine ekalliyetlerin himayesi meselesinde mek üzere birçok kimseler Izmire gitmek" vesile vermiyecğini bildirmektedir. tedirler. italya ile Almanya Küçük POLÎSTE HAVAGAZİLE ZEHİRLENMİŞ Dün öğleüzeri Şişliden geçmekte o lan Şefik isminde birisi yeraltındaki patlamış havagazi borulanndan intişar etmekte olan havagazile fenalaşarak zehirlenmiş ve yere yuvarlanmıştır. Şefik, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Gaz intişar eden kısmın kapatılması için de derhal tedbir alınmıştır. KÜÇÜK BİR KIZ OTOBÜS ALTINDA KALDI Evvelki akşam şoför Alinin idaresindeki 3281 numaralı oto büs, Yedikulede tramvay caddesinden geçerken birdenbire kaldınmdan cad deye doğru atılan 6 yaşlarında Mikola israinde bir kıza çarpmıştır. Mikola bu sadme üzerine otobüsün altma yuvarlanmış, vücudünün birçok itilâfla anlaşacaklar mı? yerlerinden yaralanmış ve sağ ayağı da «manke» edip geçemiyeceğim. Roma 16 (A.A.) Havas ajan kırılmıştır. Bundan sonra, her hafta devam edeYaralı kız cankurtaran otomobilile cek olan şu yazılanmın ikinci numarasını sından: Haseki hastanesine kaldırılmıştır. Şo Öğrenildiğine göre resmen kullanılan da gelecek hafta, o teşkil edecektir. Bedrî Ziya AKTUNA ihtiyatlı lisana rağmen, M. Guido Sch för yakalanmıştır. iyi anlamıştı. Son manganın arkasından bakarken büyük bir heyecanla: Yavrular, aslan yavrulan; dedi. Mızıkanın sesi duyulmaz olmuştu; fakat ıslak parke kaldırımlannı, Harbiyelilerin ayak sesleri «Rrrap, rrrap!» inleti yordu. Saniha, mütareke senelerinde, Har biye mektebinde, bu munis ve sevimli yavrulann yerine çiyan gibi sanşın düşman askerlerinin oturduğu acı günleri bi~ lırdi. Onun için, şimdi, bu ayak sesleri, ona dünyanın en güzel musikisi gibi ge liyor, « Bu kaldırımlar ayaklannızm altında çiğnenmekten ebediyen kurtulmasın!» diyordu. Yolda, hep Ercümendi düşünerek Adaya gitti. En aziz arkadaşlanndan biri olan Nahideye, başından geçenleri an lattı. Aadada münvezi ve hayata küskün yaşıyan talihsiz gene dul, bu şairane aşkı, pek beğenmiş, adeta Sanihaya gıpta etmişti. İki kadın, şöyle bir plân tertib ettiler. Ercümend İstanbula geldiği zaman, Nahide, Sanihaya bir mektub yazarak hasta ve kimsesiz olduğunu bildinecek, birkaç gün yanıma gel, diye yalvaracaktı. Saniha da mektubu kocasına göstererek bırkaç gün için Adaya gidecek, orada bir otelde Ercümendle yaşıyacaktı. Hangi otelin açık olduğunu da iskelede tahkik etmişlerdi. Işleri, arkadaşları ve eğlen celerile çok meşgul olan Sühanın hasta Nahidenin ricasmı kabul edeceği, belki de birkaç geceyi sabahlara kadar bar larda geçirmek için, fırsatı ganimet bi Ieceği muhakkaktı. Onun için, EncümentJin güzel başında yer etmiş olan bu a r zusu da yerine gelmiş olacakb. Saniha, daha şimdiden, sevgilisile Büyükadamn çamlan altında geçirecekleri güzel sa atleri tahayyül ediyordu. Kış günlerinde, çamlıklar bomboş olurdu. Orada Ercümendle kolkola gezecekler, yorulunca bir ağacm dibine oturacaklar, rüzgârın çam dallarına çaldırdığı musikiyi dinliyecekler, bugünler mehtaba tesadüf ettigi için, parlak kış mehtabının safasını sürecek ler, tabiatin güzellikleri, aşkın zevklerile bir değil; üç gün üç gece sarhoş olacaklardı. Gene kadın, daha şimdiden o günlerin hayalile mestoluyordu. lan Ercümende yazdı. İstiyordu ki o da kendisi gibi hulyaya dalsın, ümid ve arzu içinde başı dönerek o saadet ve aşk günlerini beklesin. Garib değil mi? Ercümend, o kadar istediği bu saadeti, kendi tabirile büyük lutfu, adeta soğuk karşılamıştı. Mektub" Iarında Adada geçirecekleri günlerden ziyade, kendi hayatına aid tafsilât do!u idi. Gerçi, bunlan pek güzel anlahyordu amma, Saniha, onun yazılannda, Suriye hududundan gönderdiği mektublardaki lezzeti bulmuyordu artık... M. TURHAN TAN "Cumhurlyet,, in tefrfkası 69 Abldin Daver DAV'ER Kocasının şüphesini celbetmeden sık sık evden gidebilmek için bir iş icad etmek lâzımdı. O, gitmeden yalvarmıştı: Şimdi, tek bir emelim var. Bütün bîr geceyi senin yanında geçirmek, yor gun başım göğsünde uyumak istiyonım. Bu arzu, bütün yaz sabit bir fikir halinde, kafamdan çıkmadı. İstediğim olmazsa, benden bu lutfu esirgersen, oraya rahat ve mes'ud dönmiyeceğim. Saniha, onun bu arzusumı da tatmin etmek istiyor, buna çare ve yol anyor du. Nihayet, mekteb arkadaşlanndan evlenip aynlmış bir gene kadın vardı. Büyükadada, yalnız, oturuyordu. Onunla görüşerek bir plân tertib etmeğe karar Verdi. Bir gün, kocası işine gittikten sonra, Adaya gitmek üzere sokağa çıkü. Halâskârgazi caddesine geldiği za man, Harbiye talebesini gördü. Yannın zabitleri önde mızıka tatbikat için Hür riyetiebediye tepesine doğru gidiyorlardı. Vapuru kaçırmağı göze alarak durdu, onlan seyretti. Hepsi, nefer gibi giyinmişlerdi. Hafif yağmur yağıyordu. Islana ıslana giden ve daha saatlerce ıslanacak olan bu yiğit çocuklara, kahraman namzedlerine muhabbetle, hürmetle bakıyor du. Gözlerinin önünde, şimdi esmer, sarışın bin Ercümend vardı. Düşündü ki mektebi bitirdikten sonra, onlar da ce nub vilâyetlerinin kızgm güneşinde ya nacaklar, şark vilâyetlerinin karlı dağ lannda üşüyecekler, kaçakçı pusulanna uğnyarak döğüşecekler, bir harb olursa, her gün yüzer yüzer öleceklerdi. Ça nakkale gibi, Sakarya gibi, Dumlupınar gibi harikalar yaratarak mubarek kanla rile yurdu kurtaracak olanlar işte bun lardı. Bu bıyıklan yeni terlemiş çocukların kıymetini, mülâzim Ercümendin hayatını yakından gördükten sonra, daha rek Ercümendi kızdırdığmı keşfetmiş, fakat gene kadın da mektublannda bu nazik mevzua temas etmemeği münasib bulmuştu. Şimdi ilk defa Ercümend, kendisine annesinin bulduğu gene kızdan bahse diyordu: «Hayli zengin, evde okuyup yazma öğretmişler, dindar, mahcub, saf, güzel bir kız. Kızkardeşlerimle görüşmeğe geldiği zaman, hemşirelerim ikimize de haber vermeden beni odaya soktular. Kızcağız, pek utandı, şaşırdı. Boyasız ya Hatta bir mektubunda, annesinin ken nakları kıpkırmızı oldu. Ben de sıkıl disine bulduğu «ideal gene kızı» da ta dım. Affedersiniz, rahatsız ettim: diyip rif etti. Ercümend, şimdiye kadar, mek çekildim. Doğrusu sevilmiyecek kız de tublarında, bu kızdan ve evlenme me ğil, Saniha. Eskiden olsaydı, belki an selesinden hiç bahsetmemişti. Yalnız an nemi, kızkardeşlerimi, büyük annemi nesi ve kızkardeşlerile sık sık münakaşa kırmaz, onunla evlenirdim. Fakat şimdi, ettiğini, aslen Bursalı olan büyük anne gönlümde senin aşkm, gözlerimde senin sinin kendisini sıktığını yazıyor, fakat ne hayalin varken başka bir kadınla evlenbu münakaşalann mevzuunu, ne de bü mek, hem kendimi, hem onu bedbaht etyük annesinden neden sıkıldığını anlat mek demektir. Senin havan, benliğimi mıyordu. Sanihanın zekâsı, ailesinin Er öyle sarmış ki bu tertemiz Bursalı kızla cümendi evlendirmek istediğini, onun da evlenmek ihtimalini düşündükçe içime febu teklifleri reddettiğini ve bu yüzden nalıklar geliyor. Saniha sen, yalnız sen... münakaşalar olduğunu, büyük anası o Ve daima sen...» lArkası varl Saniha, bir mektubunda bütün bun lan ihtiyar kadının abuksabuk söylene