28 Aeustos 1936 CUMHURİYET Balkan festivali de yarın gece Taksimde başhyor Festivale iştirak edecek Balkan heyetleri bu sene çok kalabalık olarak geliyorlar Alacahöyük hafriyatında Çok kıymetli yeni eserler bulundu Türk Tarih Kurumu geçen sene Alacahöyükte başladığı hafriyata bu yıl da devam etmektedir. Kurum bu hafriyat tan başka ikinci hafriyata da başlamağı kararlaştırmış ve Trakya Umumî Müfettişi ve Türk Tarih Kurumu unursal üyesi General Kâzım Diriğin Trakya öyükleri hakkındaki raporlarmı nazari dikkate alarak ikinci hafriyatm Trakyada başlamasmı muvafık bulmuştur. Bu maksadla geçen hafta Kurum yardımcı üyelerinden, İstanbul Üniversi tesi eski zaman tarihi doçenti ve îstanbul müzeleri yar genel direktörü arkeoloğ Arif Müfidi bu öyükleri görmek ve hafriyat yerini tesbit etmek üzere Trakyaya bir tetkik seyahatine gön dermiştir. İki gün evvel şehrimize dönen Arif Müfidin bu tetkikat hakkmda verdiği rapor Kurumun Trakya Umumî Müfettişi General Kâzım Diriğin bulunduğu bugünkü toplantısında okunmuş ve Alpullu Şeker fabrikası civarındaki öyük bu seneki hafriyat için en muva fık olarak seçilmiştir. Arkeolog Arif Müfidin riyaset edeceği bir hafriyat heyeti ağustosun sonunda Trakyaya hareket ederek derhal hafriyata başlıya caktır. Diğer taraftan Kurumun Alacahö yükte devam eden hafriyatmdan da son günlerde dünya arkeoloji tarihinde çok ehemmiyetli telâkki edilecek kültür eşyası meydana çıkmaktadır. Geçen yıl açılan sahanm yanında ve sekiz buçuk metroda geçen seneki hafriyat tabakaları hizasında gene mühim mezarlar bulunmuş ve bunların içinde birçok altm, gümüş, bronz ve seratik kültür eşyası ve birçok sağlam insan iskeletleri meydana çıkmıştır. Hafriyat heyetinin Kuruma gönderdiği 20 ağustos tarihli son raporda ise şimdiye kadar nadir gorülen nakışh bir demir parçasmm meydana çıktığı da haber verilmektedir. Bu demir parçası bakır devrinin çok nadir ve kıymetli bir lüks eşyası ve şimdiye kadar tesbit edilen en eski işlenmiş demirlerden biridir. Türk Tarih Kurumunun bu başarılı mesaisinin dünya dil âleminde neka dar büyük bir takdir ve hayranlık uyandırdığını son Eslo kongresindeki tezahürat pek güzel göstermektedir. Suikasd muhakemesinin meraklı safhalan Leninin karısı suçluların affedilmesini istemiş Müddeiumumî Vişinski suçlulara «Faşist köpekler!» diye haykırmış [Dün suikasdcı lann Moskovada yapılan ilk muhake melerinin meraklı tafs'dâtını vermiş tik. Bugün de dünkü posta ile gelen Soüyet gazetelerin de okuduğumuz muhakemenin diğer safhalarını veriyj} Müddeiumumî ruz.] Vişinski Zinoviyef, reis tarafından yapılan uzun istintakı esnasında kendisini idama mahkum ettiren şu iti raflarda bulunmus,tur: 1932 senesinde çalışmağa başladığımız zaman ilk hamlede hükumetin hernevi müşkülâtı yenebildiğini gördük. Hepimiz Staline ve Merkezî Komiteye karşı büyük bir nefret hissediyorduk. Devlet idaresinin başka bir ele geç mesi lâzımdı. Ve bu el de Troçkinin eli olmahydı. Ben Smirnofla 1931 senesinde konuştum. Ve Troçkinin direktifi üzerine Stalini devirmek için tethiş esası üzerinde mutabık kaldık. Smirnofla bundan sonraki konuşmalan mızda tethiş için kullanacağımız adamlan seçmek hususunda karar verdik. Öldüreceğimiz adamlann kara listesini hazırladık. Bu listenin en başında Stalin, Voroşilof ve Kirof bulunuyordu. Tomski ile anlaşmamız 1932 yılında oldu. Ona Troçki ile aramızdaki münasefceti anlattım. Tomski her hususta bi • zimle beraber olduğunu söyledi. Kirof hâdisesinden sonra suikasd teşeb" büsümüzü geri bırakmağa karar verdik. Tekrar emniyet kazanmak, ondan sorra birdenbire hareket geçmek istiyorduk. Nitekim Kirof öldürü'«&ikten sonra Pravda gazetesine teessürlerimi bildiren biı mektub gönderdim. Fakat bu mektubu mu gazeteye basmadılar. Stalini öldürmek için iki defa fırsat aradık. Fakat bu fırsat elimize geçmedi. Sovyet gazeteleri ve efkârı umumiyesi mahkumların affedilmemelerindeki en büyük sebebi faşistlerle elbirliği etmelerinde bulmaktadır. Bu itibarla mahkumlar Sovyet büyüklerine karşı suikasde teşeV düsle değil, birinci plânda faşistlerle birlik olup Sovyet Rusya vatanma hiyanet etmekle suçlu addedilmektedirler. Nitekim Deyli Ekspres gazetesi malr keme müddeiumumisi Vişinskinin suçlu lara hitaben: Faşist köpekler! Diye bağırdığını ve Sovyetlerin Ka menef Roma elçisi bulunduğu sırada I, talyan faşistlerile anlaştığına emin olduklannı yazmaktadır. Paranın kıymeti kullanılabilmesindedir minönünden Bahçekapısına doğ ru yürüyoruz ve sağh sollu bir sürü kiralık dükkânlar görüyoruz. Demir kepenkler, açık vitrinlerin yanında, şen kahkahalar arasına karışmış somurtkan yüzleri andırıyor. En durgun kulaklan o kahkahalar nasıl mahzuz bir ihtizaz içinde bırakırsa bu süslü vitrinler de en kapalı gözlere sevbcli bir uyanıklık veriyor, lâkin her somurtkan yüz gibi o demir kepenkler de gelip geçenlere boş bir ruhun ölgiinlüğünü seyrettiriyor. Geçiyoruz, Borsa önünden Demirkapıya doğru gidiyoruz. Bu hat üzerinde kiracı bekliyen ve kiralanmış bulunan dükkânların sayısı hemen hemen müsavidir. Şu görünüşten duyduğunuz şaşkınlık, Divanyolunda kapalı dükkânların açıklardan daha fazla bulunduğunu görerek teessüre çevriliyor. İçinize yanış ve acıyış çöküyor. Bana yoldaşlık eden zeki bir dost, düşüncelerime ve duygularıma intikal ederek gülümsedi: Sen tarih sever bir adamsın, bütün hâdiseleri zincirleme sebeblere bağlamak istersin. Anhyorum ki boyuna rasladığımız şu boş dükkânlar için de iktısadî, malî ve içtimaî sebebler arayacaksm. Fakat yorulma, boş yere kafa yorma. Sana belki karışık ve mühim görünen bu vaziyetin sırn, meşhur Hızır fıkrasında izah olunmuştur. Dostumun eğlendiğini sandım, sinirlenir gibi oldum. O, ısrar etti ve anlattı: Hızır Aleyhisselâm bir yoksul adama tesadüf eder, «dile benden ne dilersin» der. Herifin fazla heyecan yüzünden birşey istiyememesi üzerine sakahndan üç kıl kopanp verir ve onlardan her birini birer dılek için yakmasını söyler. Yoksul adam evine varır varmaz hâdiseyi karısına müjdeler ve arkasından sorar: Ne dileyelim şimdi? Meğer herifin başı biçimsiz denilecek kadar küçükmüş. Kadm, üç kıldan birini kocasmm başmı düzeltmek için feda etmeği göze alarak kibnti çakar. Fakat telâşından dileğini müphem bıraktığı için kocasınm başı büyür, büyür, bir kazan kadar irileşir. Karı koca bu vaziyette şaşırırlar, başın küçülmesi dıleğile ikinci kılı yakarlar. Bu sefer baş küçülür, küçülür, bir portakal biçimi alır. Artık yapılacak iş, üçüncü kılı da yakıp herifin başını eski biçimine getirmekten ibaretti ve zavallılar, gene yoksul kalmışlardır. Arkadaşım, şu kıssadan almacak hisseyi de anlatmaktan geri kalmadı: Azizim, dedi, bizde de mirasa konarak, tayyare piyangosundan isabet görerek, hükumetten bol tekaüd aylığı ve ikramiye alarak, hulâsa birer suretle «Hızır» a rasgelerek para sahibi olan bir takım insanlar vardır. Ellerine geçen para ile ticaret yapmak isterler, birer dükkân kiralıyarak işe koyulurlar. Bun^rdan çoğu ne halkın pek hassas olan temayüllerini tahlil, ne ticaret borsasınin nazik cereyanlarını ihata edebilir. Hedefleri yüzde elliden aşağ olmamak üzere kâr etmektir. Halbuki ticarette birinci umde bilgidir, sezgidır. Bilgisi ve sezgisı kıvrak olmıyanlann, hele aza kanmıyanlann ticarette muvaffak olmaları güçtür. Bu sebeble bu «Hudayi nabit» tacirler bakkallıktan manifaturacılığa, ondan kokuculuğa geçerler, boyuna dükkân değiştirirler ve nihayet iflâs ederler. İşte kiralık dükkân bolluğunun hakikî sebebi!... İ Yukanda: Ardahan heyett. Aşağıda Baiıkesirli zeybekler. Solda Muğla kıyafetinde bir kız lstanbulda kırk gün kırk gece şenlikIerinin son haftasını teşkil eden Balkan festivalleri, yann akşam saat 21 de, nTaksim bahçesinde verilecek müsamere ile başlıyacaktır. Festivallerde bulunacak olan Balkanlı heyetlerin hepsi, memle ketlerinden hareket etmişlerdir. Geçen seneki festivalde hem koro heyetinin söylediği millî şarkılan, hem de millî danslarile kendilerilerini îstanbullulara beğendiren Yugoslavyalı dostlarımız bu sene 20 kişilik bir heyetle festivale işti rak edeceklerdir. Yugoslav heyeti, bu gün saat onda Sirkeci istasyonuna vâsıl olacaktır. Rumen ve Yunan heyetleri de bu sene geçen seneki heyetlerden dörder kişi fazlasile 20 şer kişiliktir. Bulgarlar bu sene gene 16 kişi ile festivale iştirak etmektedirler. Rumen ve Yunan heyetleri yarın sabah vapurla geleceklerdir. Heyetler rıhtımda, festival komitesi tarafından istikbal edilerek misafir edi lecekleri Galatasaray lisesine götürüle ceklerdir. Heyetler, millî elbiselerini giymiş bulundukları halde yarın öğleden sonra grup halinde Taksime giderek Cumhujiyet abidesine birer çelenk koyacaklardır. Akşam da Taksim bahçesinde şe teflerine verilecek ziyafette bulunacak lardır. Heyetler tam kadrolarile saat saat 21 de başlıyacak olan Balkan festivali açılış müsameresine iştirak edeceklerdir. Eğlence sabaha kadar devam e decektir. Balkanlı heyetler 30 ağustos pazar günü Gülhane parkında verilecek müsamereden sonra Çamlıcayı Güzelleştirme cemiyeti tarafından Çamlıcada şereflerine verilecek ziyafette bulunacaklardır. Balkanlı dost devletleri temsil eden gencler şerefine Tarabya ve Yalovada da bir gezinti ve ziyafet tertib edilmesi muhtemeldir. Fstivallere iştirak edecek olan Türk heyetleri de hazırlıklarını ikmal etmiş lerdir. Konservatuar müdürlüğü tarafından İstanbulda hazırlanan ve ötedenberi provalannı yapan heyet, dün öğleden sonra Konservatuar binasında son provasını yapmıştır. Evvelki gün Bahkesirden gelen Pamukçu köyü zeybek he yetile Artvinden gelen heyet dünkü provalarda oynadıkları oyunlarla büyük bir muvaffakiyet göstermişlerdir. Türk heyetleri tarafından verilecek oyunlar arasında ayrı ayn iki zeybek grupile Artvin oyunlan, Eğin oyunları, Karadenizin Lâz ve bıçak oyunlan vardır. gece şenlikleri vesilesile Fmdıklıda Güzel San'tlar Akademisinde tertib olunan yarım asırlık resim ve heykel sergisi 28 ağustos cuma günü saat 16,30 da açıla caktır. Şehrimizde bulunan muhterem meb uslanmızla Umumî Meclis azalannın, matbuat ve güzel san'atlar müntesiblerinin bu törene şeref vermeleri rica olunur. Leninin karısı Krupskayanın müracaati Deyli Ekspres gazetesinin Varşova muhabiri yazıyor: «Leninin kansı olduğu için bütün Rusyada umumî hürmet kazanan Madam Krupskaya Staline karşı suikasd tertib etmekle itham edilenler lehine bugün (24 ağustos) Moskovada bir teşebbüste bu lunmuştur. Bunun için Madam Krupskaya Stalinden bir mülâkat istemiş, fakat Stalin bu müracaati reddetmiştir. Bunun üzerine Madam Krupskaya kocasile beraber yanyana mücadele eden adamlar lehine bir mektub yazarak, maznunlann affedilmelerini istemişse de Stalin bu müracaati de nazan itibara alamıyacağını bildirmiştir.» Belediyenin mühim bir tebliği Şehrimizde 29 ağustosta başlıyacak olan Balkan festivalleri bazı bahçe ve kazino sahiblerinin hiçbir haklan olmadığı halde (Festival şenliği), (Festival Balosu) adlan altmda müsamereler tertib ettiğini gazetelerle verilen ilânlardan anhyoruz. Komitemizin bu gibi müsame relerle hiçbir alâkası olmadığını muhte rem halkımıza ilân ve herhangi bir yanhşlığa mahal kalmamak üzere resmî programımızı aşağıda bir kere daha tekrar eyleriz: 1 29 ağustos cumartesi akşamı Taksim bahçesinde saat 21 de Balkan festivali büyük açılış gecesi. 2 30 ağustos Zafer Bayramı: Saat 15 te Sarayburnu parkında 30 ağtıstos gecesi Çamlıca tepesinde kır balosu Balkan dans ve musiki heyetlerinin iştirakile 3 2 eylul çarşamba akşamı Bey lerbeyi sarayında büyük müsamere. 4 5 eylul saat 15 te Fenerbahçe stadında festival komitesinin nezareti altmda ve muhterem Balkanlı misafirlerr mizle iç memleketimizden gelen miüî gruplanmızın iştirakile tatbik edilecek olan bu programda herhangi bir değişiklik olduğu takdirde keyfiyet gazetelerle aynca ilân olunacaktır. Mahkumlar nasıl öldürüldü? Londrada çıkan Deyli Telgraf gazetesinin haber aldığına göre suikasd maznunlan sabah erkenden polis müdiriye tinde idam olunmuşlardır. Emir son dakikada verilmiş ve mah kumlar, birer birer beyinlerine kurşun sıkılmak suretile öldürülmüşlerdir. Pariste siyasî bir hâdise [Baştarafı 1 inci sahifede] Ankarada Zafer bayramı kutlulanma merasimi Ankara 27 (Hususî) 30 ağustos zafer bayramını kutlulamak programı hazırlanmıştır. Bu programa göre sabah saat 8,15 te yarbay ve yarbaydan yük sek zabitler, Ankarada bulunan Vekil, müsteşar ve generaller Millî Müdafaa Vekâletinde toplanacaklar ve Mareşal Fevzi Çakmak tarafından kabul edile ceklerdir. Saat 10,30 da da stadyom karjisında büyük bir geçid resmi yapılacaktır. Bütün şehir bu münasebetle donanacak ve gece de büyük bir fenar alayı tertib e dilecektir. Tayyare Cemiyetine yardım vazifemiz Tayyare, bugün artık vatan demek tir. Çünkü vatanlan korumak işinde, tayyarenin rolü baş roldür. Hava kuvvetlerini artıran ulus, hava tehlikesini azaltır. Türk havasını güvene kavuşturacak olan hava silâhı ctayyare> sade dev letin ve devlet müdafaa bütçesinin mev zuu olarak kalmamış, belki de daha fazla olarak halkın yurd sevgisine ve yurddaş terbiyesine emanet edilmiştir. Sovyetlerin Londra ataşemiliteri tevkif edildi zin fikrinizde değilim. Halkçı cephe hükumeti, Fransanın şerefine hiçbir leke sürmiyecektir ve halkçı hükumet, Fran sanın emniyetini temin için lüzumlu her türlü tedbirleri de almıştır. Hükumet, şurasını bilmektedir ki sulh azmi, Fransız şerefinin tecelli ettiği tarzlardan biridir ve sulhun teşkilâtlandmlması da Fran sız emniyetinin şartlanndan biridir. Bunun içindir ki hükumet, hatta Almanyada askerî hizmet müddetinin iki seneye çıkanlmasının akabinde dahi, sulhtan ümidini kesmek istememektedir. Hükumet, ayni zamanda, Avrupa meselelerinin umumî hallini kolaylaştırmak için, ister ekonomik \e finansal olsun, ister siyasal oîsun. hiç bir müzakereden de kaçınmak arzu etmemektedir.» Bursada zehirli gaz kursu açıldı Bursa (Hususî) Buradaki merhum Necati Bey Kız Enstitüsünde vilâyetçe bir zehirli gaz kursu açılmıştır. Bu kursa bütün müesseselerden ve dairelerden Festival komitesinin daveti 150 kişi devam etmektedir. Bir zabitle îstanbul Belediyesi Festival komitesi Maarif müfettişlerinden İhsan kursta reisliğinden: İstanbulda Kırk gün kırk muallimlik yapmaktadırlar. Londra 27 (A.A.) Daily Express Berlin 27 (A.A.) Havas ajansmgazetesinin bildirdiğine göre, son za dan: manlarda Moskovaya davet edilmiş oM. Scachtm Parisi ziyareti siyasî melan Sovyetler Birliğinin Londra ataşehafil tarafından büyük bir alâka i!e tamiliteri Moskovada tevkif olunmuştur. kib edilmektedir. Bu mehafil, mumaileyhe yapılmış olan iyi kabulü ehemmiyetle Yakalanan kumarbazlar kaydetmekte ve M. Labeyrienin geçenKasımpaşada İpeklifırın caddesinde 65 numaralı kahvede geceleri kumar lerde Berline yapmış olduğu ziyaretn oynandığı haber alınmış ve dün gece beynelmilel mübadelelere engel olan tahyapılan bir aramada Ahmed, Bürhan, didatı hafifleştirmeğe matuf mahiyc'te İshak, Ahmed Hamdi.Bekir isminde beş telâkki edilmiş olduğunu hatırlatmak'adırlar. kişi suç üstü yakalanmışlardır. dır? İki gönül bir olunca samanlık sey ran olur, derler. Sizi etrafınızdaki şeyler korkutuyor. Beni ise, siz korkutuyorsu nuz. Evet bazan sizden korkuyorum, esrarengiz, romanesk, muamma gibi bir kad;n olduğunuz için buradan gider git mez beni unutmanızdan korkuyorum. Ah, Saniha, sizi sevmek istememekte ne kadar haklı imişim. Beni üzeceğinizi, ağlatacağınızı, bana acı çektireceğinizi biliyordum. Saniha, şuh bir hareketle kollannı Ercümendin omuzlarına koydu: Benim güzel aşkım, siz, üzülmi yeceksiniz, ağlamıyacaksınız, acı çekmi • yeceksiniz, dedi; sonra gözlerini kapadı. Kalbi çarparak, sesi titriyerek devam etti: Ercümend, mademki bu kadar istiyorsunuz, sizin olacağım. Fakat burada imkân göremiyorum. Ben imkânını bulurum Saniha. Elverir ki siz vadedin. Muzaffer bir sesle sordu: Vadediyorsunuz değil mi? Evet. Ercümend, sanki çok çetin bir mücadeleden sonra, bir zafer kazanmış gibi: Nihayet, dedi. Onun coşkun bir minnet ve şükran Siyasî mehafilin noktai nazan Burada söylendiğine göre Aîmanya, cihan iktısadiyatının haricî siyasetlerine bağlı olmasının tabiat hilâfma bir hâdîsje olduğu mütaleasmdadır. Ancak ik:ısadî bir mukarenet ve siyasî bir uzlaşma ze mini ihzar etmek imkâhı mevcuddar. Berliner Tageblatta, davetler arasın daki derin noktai nazar ihtilâflan yatış madan evvel teşrinievvel ayında yeni bir Lokarno konferansı toplanmasımn pek az faydası olacağı fikrindedir. Bu gazete diyor ki: Beynelmilel siyasetin iktısadiyat uze rinde husule getirmekte olduğu akisVri pek mükemmel bilen M. Schachtın Pariste bulunmasının Fransız Alman münasebatı üzerinde iyi bir tesir icra edeceğıni ümid ederiz. Dr. Şaht dönüyor Paris 27 (Hususî) Doktor Şaht bugün Paristeki Alman sefirile uzun ve mühim bir mülâkatta bulunmuştur. Doktor Şaht yarın öğleden sonra tayyare ile Berline dönecektir. Tekzib edilen bir haber Paris 27 (Hususî) Fransız, Sovyet, Romen ve Çekoslovakya hava kuvvetleri mümessillerinin iştirakile yakmda Pragda bir toplantı yapılacağına dair çıkan haberler resmen tekzib edilmektedir. M. TURHAN TAN "Cumhuriyet,, in tefrikası 50 Atldin Daver DAVER Gene kadm, zabitin ellerine sarıldı: Yok Ercümend, bilâkis sizi sevi yorum; çok, pek çok seviyorum. Fakat ne siz, benim bu hissimi anlıyabilirsiniz, ne de ben size anlatabilirim. Korkuyo • rum, Ercümend... Korkuyorum. Neden korktuğunu itiraf etmek cesa retini gösteremedi: «Hakikatten, inkisan hayale uğra maktan korkuyorum, aşkın maddî saa • idetinden korkuyorum» diyemedi. Ercümend: Hakkınız var, sizi anlıyamıyorum, dedi. Payasta bana karşı pek şefkatli ve mhabbetli idiniz. Sanihacığım, yoksa bu ricam, şerefinize mi dokundu? Emin olun ki ne sadece size malik olmak arzuBundan, ne de bir zevki tatmin emelinden doğmuş bir rica değildir, bu. Yüreğimde yanan emel ve arzu nekadar kuvvetli olursa olsun, onu susturacak kadar, size mu habbet ve hürmetim vardır. Size malik olmak isteyişimin en büyük sebebi, ara dan zaman geçtikten sonra, sizi, sizin aşkınızı tekrar bulabileceğime emin olmaktır. Sizden istediğim, rica ettiğim şey, aşkınızm bir delili, olacaktır. Beni unut mamanız için sizden adeta teminat ve rehin istiyorum. Yoksa, sizden uzak yer lerde unutulmak endişesile ölürüm Sa niha. Saniha, zabite yaklaştı, kimsenin işitmesinden korkuyormuş gibi şu sözleri fr sıldadı. Ercümend, muhitin çirkinliğinden korkuyorum. Temiz ve masum aşkımızın bu otel adalannda kirlenmesinden kor * kuyorum. Sonra, pek çabuk değil mi? Daha birbirimizi kâfi derecede tanımıyoruz bile... Muhitin çirkinliği mi? Saniha sevişenler için muhitin ehemmiyeti mi var göstermesini bekliyen Saniha, bu kısacık mend de onları dinlemek mecburiyetinde kaldı, Sanihanm hayli canı sıkıldı, odasözden biraz soğukluk duydu. sına çıkıp yattı. O akşam, hep beraber yemek yediler. Ertesi gün için gene şehrin etrafmda Süha, herzamanki neş'esini bulmuştu. bir gezinti yapmaları kararlaşhrılmıştı. Ercümend ise o şakacı, hoppa ve mes'ud Süha, civar köylerin birinde büyük pehhalini takınmıştı. Tuhaf hikâyeler anlat livan güreşleri ile beraber deve güreşleri tı. Yanıbaşlrındaki masada yemek yiyen de yapılacağmı haber almıştı. Oraya gitlerden esmer ve güzel bir kadın iri siyah mek istedi. Ercümend: gözlerinin sürmeli bakışlarile yiyecek gibi gene mülâzimi süzüp duruyordu. Ben çok deve güreşi gördüm. SonErcümendin neş'esi taştıkça, Saniha ra tanıdığim bir zat beni çiftliğine davet düşünceli ve mahzun bir hal aldı. Gene etti. Müsaadenizle oraya gideceğim, dedi. kadm, bütün gece rahat uyuyamadı. Süha, gizliyemiyeceği bir memnuni Ertesi gün şehrin civarında bir otomobil gezintisi yaptılar. Süha, kendi oto yetle: Pekâlâ, dedi, siz ahbabmızm çiftmobilinde yanma karısını aldı. Ercümend ile arkadaşı tacir Feyzi Bey de başka bir liğinize gidin. Biz de kan koca deve güreotomobile bindiler. Saniha ile Ercümend, şine gideriz. Saniha, Ercümendin göz kırptığını otomobillerin kısa tevakkuflan haricin de konuşamadılar bile... Akşamüstü, görememişti. Kendisini görmek için ki otele avdet ettikleri zaman, Süha gene lometrolarca uzaktan koşup gelen sevgiSanihanm yanmdan ayrılmadığı için, ge lisinin Mersindeki son günlerini kendisile beraber geçirmek istememesindeki hik ne başbaşa kalamadılar. Akşam yemekte evvelâ, tacir Feyzi meti anlıyamamış, fena halde sinirlen Bey iktısadî buhranı kaldırmak için ne mişti. Demek ki Ercümend, artık Payasler yapmak lâzım geldiği hakkındaki fr tan Mersine gelmekteki maksadını ve dakirlerini uzun uzun anlattı. Ondan sonra, ha fenası, kendisinden bin rica ile aldığı Sühanm avcılık hikâyeleri açıldı. Ercü vadi unutmuştu. Bu anî değişikiiğin se bebi ne idi? Ercümend, muvaffakiyetinden emin olduğu için, şimdi artık onu istemiyor muydu? Saniha, bir akşam evvel o kadar korktuğu şeyin olmaması ihtimali karşısında şimdi adeta hayıflanıyordu. Fakat, ayrılırlarken, merdivenin önünde Ercümend, Sühanm tacir Feyzi Beyle meşgul olmasmdan istifade ederek Sanihanm kulağına şu sözleri fısıldadı: Deve güreşine gitmemek çaresini bulunuz. Yann büyük günümüz olacak. Bunları söyledikten sonra, Sanihanm minimini sevgili elini öpmeği bile unu tarak çevik ve cevval fırlayıp gitti. Gene kadın, kocasile beraber merdi venleri çıkarken otelin büyük kapısı ö nünde, onun ıslık çalarak uzaklaştığmı duydu. Saniha, merdivenin tırabzanını tutmuş hem ağır ağır basamakları çıkıyor, hem de zihninde düşünüyordu: «Büyük günümüz, büyük günümüz!» Bu siyasî, tabir ona soğuk geldi. Ve adeta bir inkisarı hayal duydu. Buna rağmen, bütün gece uyuyama dı ve hummalı bir buhran içinde, ertesi gün kocasile beraber deve güreşlerine gitmemenin çaresini düşündü. [Arkası var]