CUMHURÎYET 28Ağustoş Kuruntu Mevsim tatilinin son gününe gelmiş lerdi. Lüsyen, ertesi günü Parise, işinin başına dönecekti. îvet, o sene denizden çok istifade ettiği için, on beş gün, belki üç hafta daha plâjda kalacaktı. Kan koca, kol kola plâja doğru yürüyorlardı. Tam o sırada, Lüsyen bir denbire irkildi ve karısının kolunu dürttü: Ivet, şu otomobilden inen gri kostümlü adamı gördün mü?... Otelden içeri giren zat... İşte Mösyö Sarvil o... Senin direktörün mü? Evet. Yani bizim patron. Şans dediğin böyle olmalı işte, milyon kazanı yor. Seni görmedi mi? Hayır, bu tarafa bakmıyordu. Zaten görse de tanıyacağı şüpheliydi. Ismimi bile ya bilir ya bilmez. Binlerce memurun, amelenin arasında beni nereden hatırlıyacak? Lüsyen bir müddet sutu, düşünceye daldı, sonra: Yann Parise dönmek mecburiye tinde oluşum canımı sıkıyor, dedi. Ya! Sahi kocacığım... Lüsyen, ben de beraber geleyim mi? Amma yaptın ha! Otele verilmiş üç haftalık para var. Sen dinlenmeğe muhtacsın. Canımın sıkılışı, yann Parise döneceğim için Mösyö Sarville konuşmağa fırsat bulamıyacağımdandı. Yakm da, fabrikada üç kâtiblik ihdas ediliyor. Kendimi tanıtsam belki bu kâtibliklerden birine beni tayin eder. Otele gidip kendisile görüşsen ol" maz mı? Nasıl olur karıcığım! Belki kabul etmez bile. Söyledim ya, ismimi bile hatırlıyacağı şüpheli. Teşebbüsüm aksi tesir yapar. Bu muhavereden sonra başka şeyler konuştular. Fakat îvet dalgın görünü yordu. Kafasında mühim bir plân belirmeğe başlamıştı. Bu plândan kocasına, ne o akşam, ne de ertesi gün istasyonda bahsetti. Istas yondan dönüşte, plânı iyiden iyiye ta sarlamış, bunda, kocasmdan ayrılmanın verdiği acıyı gidertici bir tesir bile bul muştu. Fakat tereddüd ediyordu. Düşündüğü plân çok cür'etkârane idi. Lâkin Ivet, genc, cevval, korkusuz ve hulyaperver bir kadın olduğu için, tasarladığı işin tehli kesini pek fazla düşünmüyordu. Güzeldi.. Cesaretine güveniyordu... Ne de olsa Mösyö Sarvü kibar bir adamdı, fazla ileri giderse mani olmak imkânı elbet bulunurdu. Tesadüf, îvete yardım etti. O gün plâja indiği zaman, Mösyö Sarvilin kar şıdan kendisine doğru ilerlediğini gördü. Ivet, gözlerıni yere indirmış, kaçamak bakışjarla direktörü süzüyordu. Mösyö Sarvil, uzaktan, uzun boyu ve şık esvablarile adeta genc duruyordu. Yakına gelince, kır bıyıklannın, ağarmış saçlarının boyalı, yüzünün kırışıklarla dolu olduğu görülüyordu. Ivet, Mösyö Sarvilin yanından geçerken, onun, kendisini tepe* den tırnağa süzdüğünü hissetti. Ayni gün, öğleden sonra, gene plâjda karşılaştılar. Mösyö Sarvil bir bez kol tuğa oturmuş, sigara içiyordu. Genc kadın, biraz ileride bir koltuk bulup oturdu. Biraz sonra, Sarvil yerinden kalktı; plâjin öbür başına kadar gitti ve îveti ısrarlı ve takdirkâr bir göz hapsine alarak geri döndü, önünden geçti. Onu takib eden günler, hep ayni şekilde birbirlerine tesadüf ettiler. Sarvilin hali, genc kadınla konuşmak için can attığını fakat cesaret edemediğini gösteri yordu. İvet, Mösyö Sarvilin, kendisile konuşmak için bir bahane bulamamasına şaşr yordu. Beriki hakikaten müşkül mevkide idi. Hayatında pekçok kadınlarla düşüp | Mavi kordelâ hâlâ Normandide Kuvin Meri Fransızın son rökorunu kıramadı İngiliz bandıralı Queen Mary vapurunun. saatte 30,01 mil vasatî süratle Atlantik rökorunu kırdığı hakkındaki haberi tekzib eden Fransız gazeteleri di yor ki: «Queen Marynin, mavi şeridi aldığı haberi, Normandienin, kırdığı rökorda. ayni mesafeyi 29,94 mille geçtiği iddiasile birlikte veriliyor. Queen Marynin, mavi şeridi kazan mak için yaptığı her teşebbüste, Nor mandienin Nevyork Havr seferi rö korunu 29,94 le aldığım söylemek usulden oldu. Burası doğrudur. Fakat, 29,94 mil, Normandienin, bu rökoru 30,31 mile çıkardığı 12 haziran 1935 tenberi şimalî Atlantik rökoru olmaktan çık mıştır. Mavi şeridi almak için Queen Marynin 30,31 mili mütecaviz vasatî bir süratle yol alması lâzımdır. Kırılması meşrut olan rökor budur, başkası değil. Halbuki bu rökor kırılmış değildir. Zira Queen Mary, saatte vasatî 30,01 mil sürat yapmıştır ki bu da güzel bir neticedir. Küçük san'atlar sergisi RADYO Iktısad Vekâleti fevkalâde tedbirler aldı, muvaffak olanlara mükâfat verilecek IBastarafı 1 inct sahifede] Komite ilk toplantısını İktısad Vekili Celâl Bayann reisliği altında yapmıştır. Bir saat kadar devam eden bu toplantıda serginin faaliyeti ve tesbit edilen program hakkında Celâl Bayara izahat verilmiş ve yeni direktifler almmıştır. Bundan başka elişleri sergisine iştirak şartlan, eşyanm teşhir tarzı, mükâfatların tevzi şekilleri etrafında görüşülmüş ve mühim kararlar verilmiştir. Elişlerinin ticarî mahiyetini anlamak ve atisi hakkında inkişaf verici tedbirler almak maksadile açılacak olan sergiye Vekâletçe büyük bir ehemmiyet veril mektedir. Sergiye gönderilecek eşyanın nakli, sigortası, iadesi gibi masraflar Vekâletçe deruhde edilmiş ve iştirak edecek mües/sse ve şahıslara hiçbir külfet teşmil edilmemiştir. Bundan başka muvaffaki yet gösterenlere nakdî mükâfat ve madalyalar da verilecektir. On bin lirahk mükâfat tevzii kararlaştırılmıştır. Büyük mükâfatlar olduğu gibi elli liradan aşağı mükâfat ta yoktur. Vekâlet bu suretle küçük sanayii ve san'atkârları teşvik için her tedbiri almış bulunmaktadır. Böyle yüksek ve faydalı bir maksadla açılacak olan elişleri sergisi memleketin her tarafında büyük alâka uyandırmıştır. Celâl Bayann memleketimizde büyük sanayii kurarken küçük san'atlan ihmal etmemesi ve bunlann himaye ve ihyası için tedbirler alması takdir ve şükranla karşılanmaktadır. Komite ikinci reis Sanayi umum dı rektörü Reşadm reisliği altında ikinci bir toplantı yaparak ne gibi küçük san'atlar erbabının sergiye iştirak etmeleri icab ettiğini tetkik etmiş ve kararlar almıştır. Bu gün de 10 buçukta Ticaret ve Sanayi Odasında ikinci bir toplantı yapılacak, bu toplantıda elişlerile alâkalı olanlar da bulunacaktır. Elişleri sergisi, küçük san'atlann himaye ve ihyası hususunda ahnacak tedbirler için bir miyar olacağına nazaran, îktısad Vekâletinin en feyizli ve çok yerinde teşebbüslerinden biri sayılabilir. kalkmış, muvaffakiyetten muvaffakiyete koşmuş bir adam olduğu için, hâlâ, parasına tamah edecek değil şahsile alâka dar olacak kadınlar bulunacağmı tahmin ediyor ve daima yalnız dolaşan İvete karşı şiddetli bir alâka duyuyordu. Onun bir macera kadını olmadığı açıkça anlaşılıyordu. Acaba teşebbüsünü nasıl karşılıyacaktı? Mösyö Sarvil, bir ikindi vakti, bütün bu tereddüdleri ve bu düşünceleri bir tarafa bırakarak İvetle görüşmeğe karar verdi, yepyeni, görülmemiş bir bahane bulmak içn zihnini bir hayli yorduktan sonra, şapkasını eline aldı ve genc kadr nın önünde iğildi: Madam, mazur görmenizi rica ederim. Geçen kış sizinle bir baloda müşer ref olduğumu zannediyordum. Acaba yanılıyor muyum? İvet, plânınm tahakkuka başladığını görerek heyecana düştü ve titrek bir sesle: Hayır, mösyö, diye cevab verdi. Bundan sonra, muhavere artık kendilîginden yürümeğe başladı. Mösyö S a r vil, îvete daima yalnız bulunmasının sebebini sordu, o da kocasının Parise gittiğini söyledi. Sarvil, genc kadından mü saade alarak onun yanına oturdu. Fakat İvet o gün ahbablığın fazla ilerlemesine müsaid davranmadı; otele döndü. Mösyö Sarvil, genc kadının sıkılgan tavırlarına rağmen kendisinden az çok hoşlanmış ol~ duğunu tahmin ediyordu. Ertesi gün, birlikte beş on adım yürir düler. Mösyö Sarvil hoşsohbet bir adamdı. îvet te onunla konuşmaktan zevk alır gibi görünüyordu. Birlikte yaptıklan bu kısa gezintilere münhasır kalan ahbab lıkları yavaş yavaş artıyordu. Mösyö Sarvil, kendi hakkında, hüviyetini meç hul tutmak şartile, birçok tafsilât verdiği genc kadından, bilmukabele bazı şeyler öğrenmek merakında idi. Tanıjtıklarının dördüncü günü, nihayet merakını yenemedi ve îvete, kocasının Paristen ne zaman dönedfeğini sordu. Aldığı cevab, Sarvili fena halde şaşırttı. îvet, kocasının Pariste, Mösyö Sarvil isminde bir fab rikatörün kâtibi olduğunu ve artık vazifesi başına gittiği için buraya dönmesi mevzuu bahsolmadığını söylemişti. Sar • vil, bu cevab karşısında az daha kendi hüviyetini meydana koyacaktı, fakat toparlandı ve lâkayd bir tavırla «ya!» dedi, geçti. Bu sefer şaşırmak sırası îvete gelmişti. Plânının merkezi sıkleti, Mösyö Sarville aralarında geçecek olan muhaverenin, <r nun hüviyetini ortaya koyacağı bu dakikasıydı. Sarvil kendini tanıtır tanıtmaz îvet fırsattan istifade edecek, kocasının, münhal kâtibliklerden birine tayini için ricada bulunacak ve patrona aşılamağa muvaffak olduğu sempati sayesinde emehne erişecekti. Fakat, ne çare ki, evdeki pazar çarşr ya uymamış ve îvet, fayda umduğu bir teşebbüsün şimdi aleyhine döndüğünü görmüştü. îki tarafın da biribirinden bir çok şeyler gizlemekle geçirdikleri bu müphemiyet dolu günler zarfında Mös yö Sarvil, gemi azıya almıştı. Otelin kapısına kadar genc kadını takib ediyor, çıkacağı zaman kapıda bekliyor, kendi sini içeri alması için yalvanyordu. Artık tehlike büyümeğe başlamıştı. îvet, patrona vereceği red cevabının, onu kendisine ve dolayısile kocasına düşman edeceğini, Lüsyeni belki de işinden kovacağını halecanlar içinde acı acı düşünmeğe ba§ lamıştı. Nihayet kendi elile kendi başına aç tığı bu derdi, bir çırpıda kesip atmaktan başka çare olmadığını gördü. Mösyö Sarvilin, ağzından zorla bir randevu kopar dığı o akşam plâjda kol kola yürürlerken, birdenbire ona döndü ve titrek, korkak Bu aksamki programJ İSTANBUL: 18 muhtelif plâklar . 19 haberler 19,15 operet: Çardaş fürstin (plâk) 20 Boprano Bayan Karakaş ve Tenor De Markl. Piyano refakatile 21,30 son haberler. Saat 22 Ğen sonra Anadolu ajansmın gazetelere mahsus havadls servisi verilecektir. VİYANA: 18,35 konser • 19.40 konuşma 20,05 haberler, hava raporu ve saire 20,15 yeni İngiliz ve Amerikan musikisi 21 askeri konser 22,40 haftanm makalesi 23,05 haberler 23,15 eğlenceli konser 23,50 konuşma 24,10 konserin devamı 24,50 bar musikisi. BERLİN: 18,05 musiki: Şopenin eserleri . 18,35 lnsanlar ve kuvvetler, sıhhî konuşma . 19,05 Lâyipzigden neklen musiki 19,45 gelecek haftanın programı 20,05 amele korosu ve oyunları 20,50 günün akisleri 21,05 rad. yo sergisinden nakil . 23,20 hava raporu, havadis. spor 23,35 eğlenceli konser. BUDAPEŞTE: 18,05 salon orkestrası, spor haberleri •* 19,30 kıraat 19.55 keman konseri, kon ferans 21,05 gramofon . konferans 22.15 haberler 22.35 opera orkestrasının kon seri » 23.15 konferans, Polonya dilinde feonferans 24,10 çingene orkestrası 1,10 haberler. BÜKREŞ: 19.05 konser 19.50 havadis 20.05 konserin devamı 20.20 konferans, gramofon, konferans 21.25 gramofonla Rigoletto o. perası. istirahat esnasında haberler 23,50 siyasî haberler, havadis. LONDRA: 18.20 çocukların zamanı 19,05 havadis 19.35 National istasyonu 21,05 şatranç kongresi haberleri . 21,20 eglencell musiki ve dans havaları 22.05 musiki ve inşad 22.50 keman konseri 23.15 spor, havadis 23.35 dans musikisi 24,35 havadis . 24,45 konuşma. PARİS [P. T. T.]:' 18.05 orkestra konseri . 18,35 konuşma 19.05 orkestra konseri 19,35 havadis 19.45 orkestra konseri. ROMA: 18.20 konser, eğlenceli musiki . 19,25 yabancı dillerde konuşma, liman haberleri, Holanda dilinde turizm haberleri 20,25 eflenceli musiki . 20.50 Yunanistan için yaym, havadis, gramofon 21,45 operet, istirahat esnasında konuşma, sonra dans musikisi, istirahat esnasında havadis 24.20 ineilizce haberler. El san'atları sergisine iştirak edebilecek eşya El tezgâhlan, kadın terziler, kunduracılar, şapkacılar, yazmacılar, gümüş, saraciye, deri işleri kemer, el çantası, eldiven, portföy, fırça, tarak, dökme, plâstik eşya, bakır, mermer, halı, broderi, tiftik, el trikosu, kehribar sanayii, bıçakçılık, tezhib, sedef, yorgancı, yazmacılık, demircilik, pirinc, san, oyuncak, kutuculuk, torna işleri, oymacıhk, progradör, toprak sanayii, (Damaskine) tel gömme (Afyon Karahisar), (Nileye) Van işi, mine, sun'î çiçek, sepetçilik,, kaşık, nalın, fıldişi. Atinada fakir halk yatakhaneleri Atina 27 (Hususî) Sosyal yar dımlar Nazırı Korigis yersiz yurdsuz fakirlerin geceleri yatabilmeleri ve yemek yiyebilmeleri için Atinada halk yatakhaneleri tesisine karar vermiştir. Yatacak yeri olmıyan fakirler burada bir drahmi mukabilinde hem yatacaklar, hem de yemek yiyebileceklerdir. Nişanlanma Müessif bir ölüm Kumkapı orta okul riyaziye öğret Azerbaycan eşrafmdan halı tüccarlaSelânikte Türk Yunan Dotltuk meni Bayan Memduha Konakçı ile rından Baba Kurbanofgilin bira Cemiyeti Harb Akademisinden teğmen Cemal deri Bay Safder Kurbanofgil dün ak şam irtihal etmiştir. Cenazesi bugün Atina 27 (Hususî) Selânikte bir Yıldırım nişanlanmışlardır. saat 11 de Nişantaşı Vali konağı caddeTürk Yunan dostluk cemiyeti kurulsinde 17 numaralı Bedreddin apartımamuştur. Bu cemiyet, iki millet arasındaki Müessif bir irtihal nından kaldınlacak, namazı Teşvikiye siyasî ve ticarî münasebetlerin daha ziyaAltıncı Hukuk mahkemesi azalığm camisinde kılmdıktan sonra Feriköy de inkişaf ve terakkisi gayesini güdecek dan mütekaid emektar ve değerli hâ mezarlığına defnedilecektir. tir. kimlerimizden Bay Sabri Şumni dünkü Pekinde îngiliz askerlerine perşembe günü vefat etmiştir. Cenazesi bugün Kadıköyünde Bahariye cadde taarruz edildi Emekli Yarbay Yakub Kazak vefat sinde Rontgen apartımanı yanmda Piri etmiştir. Cenazesi bugün öğleden evvel Pekin 27 (A.A.) Polis, sokakta çavuş sokağmdaki 45 numaralı evinden Sultanahmed Akbıyık Oyuncu sokak îngiliz askerlerinin üzerine yedi el ta 11 de kaldırılarak medfeni ebedisine gö 49 numaradan kaldırılarak Yenicamide Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar banca atan meçhul eşhası faaliyetle aratürülecektir. Aile ve dostlanna Allah namazı kılmacak ve Eyübe defnedile dır: maktadır. İstanbul cihetindekiler: sabırlar versin. cektir. Varşovada 72 kişi tevkif Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Abdülkadir), Bakırköyde (Hilâl), Beyazıdda edildi (Sıtkıi, Eminönünde (Mehmed Kâzun), Varçova 27 (A.A.) Köylü partiFenerde fArif). Karagümrükt* (Arif), Kü. sine mensub iki meb'us köylüleri hüku çükpazarda (Hikmet Cemil). Samatyada met aleyhine tahrik ettikleri için Kurtuska CTeofilos), Şehremininde (Nazım), Şehza29 Ağustos Cumartesi akşamı saat 21 de debaşında (Halil). kampina sevkolunmuşlardır. Beyoğlu cihetindekiler: Diğer taraftan siyasî polis Varşovada Galatada (Yeniyol), (Mustafa Nall), komünist merkezlerini tasfiye için çok Fiyatlar : İlk dört sıra 200, diğer sıralar 100 kuruş. / Hasköyde 'Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), ciddî bir harekete geçmiş ve şimdiye kaMerkez nahiyede (Galatasaray), (Matko • dar 72 kişi tevkif etmiştir. viç), Şişlide (Asım), Taksimde (Kürkçi * 30 Ağustos Pazar günü saat 15 de yan), (Zafiropulos), (Ertuğrul). hıçkınr gibi bir sesle: Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Affediniz beni Mösyö Sarvil, deBüyükadada (Merkez), Heybelide (Yu < • di. Ben size yalan söyledim. Sizin, kocasuf). Kadıköy Muvakkithanede (Saadet), Fiyatlar : 100 ve 75 kuruştur. mın patronu olduğunuzu biliyordum. Kadıköy Sögüdlüçeşmede (Osman Hulusi), Maksadırn kocamın terfii için size rica 30 Ağustos Pazar akşamı : Festival guruplannm iştirakile Üsküdar Selimiyede (Selimiye). etmekti. Vaziyetin bu şekle gireceğini bil" miyordum. Sizi sevmiyorm... Sevemem. Affediniz beni... Sersemlik ettim... KoDikkat : 2 Eylul Çarşamba akşamı Beylerbeyi Sarayında vecamı işinden çıkarmaymız... HALK rilecek büyük müsamere için biletler şimdiden Karlman ve BaBir sükut oldu. Sonra, karanlıkta, bir erkek sesi cevab verdi: ker mağazalarında satılmağa başlanmıştır. OPERET1 Korkmayın madam. Kocanızı isteBir bilet bir çift için beş liradır. Bu akşam diğiniz gibi terfi ettireceğim. Sizin ihti yatsızlığınızla benim... kuruntumu da 21.45 te hiç kimse haber almıyacaktır. Müsterih Büyük olunuz. müsamere Bir saat sonra, Mösyö Sarvil, odasında, aynanın karşısma geçmiş. saçsız baBeyoğlu Çiçeği. Operet 1 şını, kırışıklarla dolu yüzünü, boyalı b r Elektrikli kukla. 2 yıklannı, yorgun gözlerini seyrediyor; Monolog. 3 kendi kendine: Sinemalarına geldi Hay sersem hay! Hay bunak hay! Zayi Mülga Darülfünun Edebiyat şuBugunden itibaren programa ilâve edilecek olan bu kısrmnda: 200, 400 besinden almış olduğum tasdiknameyi diye söyleniyordu. ve 1500 metroluk koşuları, disk, sırıkla yüksek atlama Maratton ve kaybettim. Yenisini alacağımdan esklsmin Çeviren: bütün yüzme yarışları butün teferruatile jjösterilecektir. hükmü yoktur. HAMDl VAROĞLU Feride 287 ölüm Nöbetçi Eczaneler Balkan Festivali Başlıyor TAKSiM BAHÇESiNDE KONSOMASYON MECBURÎ DEĞİLDİR SARAYBURNU PARKINDA ÇAMLICA TEPESiNDE BÜYÜK BALO BERLİN OLİMPİYADLARI F1LMININ İKINCİ KISMI TAKSfM n AHÇESÎNDE ÎPEK ve MELEK Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: 10 yamıyacağım iyi biliyordu. Zaten zihninAhmed Kenan; Galatasaray lisesi ö de şu üç saat içinde geçen hâdiselerin nünden geçerken lisenin büyük saati se en küçük teferruatı bir türlü silinmiyor kizi gösteriyordu. O civarda bir pastacı duki. Pastahanenin camından dışanda ge ya gırdi, bir köşeye çekildi. çenleri ayrı ayrı süzmeğe çalıştığı halde "Saat sekiz ha!.. Olur şey değil. Trenden çıkalı daha üç saat olmuş demek. Uç zihni gene bir ölünün uçuk benzine, bir saat amma uzun sürdü. Uç saat evvel, tatlı hayale, şüpheli bakışlara, bir sivil uğursuz bunak diye nefretle yüzüne bak memurun dikkatli ve ihtiyatkâr gözlerine takılıp kalıyordu. Zaten Beyoğlunun tığı ihtiyar henüz sağdı. Henüz facia olmamıştı ve Ahmed Ke sabahleyin kaynamağa başlıyan cadde nan da ne otele girmiş, ne bu felâkete şa sinden bu sakin yere; hem biraz dinlen hid olmuş, ne Mehmed Kutsi ismindeki mek, hem de gördüklerini, duyduklarını zeki memurla karşılaşmıştı. Hele üç saat tekrar yaşamak için kaçmıştı. evvel sanki senelerdenberi tanıyıp takdir ediyor, hayranı oluyormuş gibi aklında bütün hatlan menkuş kalan Kumbaracı yokuşunun zarif sakinini hiç görmemişti. Garson: Ne emredersiniz? Diye sordu. Çay ve pasta. Belki bunlarla biraz kendine gelrrdi. Uykusu yoktu, sinirleri gergindi. Bu halde artık ujruBir ara, serkomiser Mehmed Kutsinin yardımcısı olduğunu söyliyen Kadriye hak verdi: Polise yardım' etmeli, onunla beraber genc kızı aramalı, bulmalı. Doğrusu buydu. Çünkü polis gibi kendisinin de maksadı Nermini ele geçirmek değil miydi? Bu küçük kız herhalde masumdu. Fakat polisten kimbüir nasıl endişeler yüzünden kaçıyordu. Bir kere ele geçin Ahmed Kenanın kararı ce şüphesiz bir iki sorguya cevab verecek, doğruyu anlatacak, belki hemen kurtulacaktı. Onun için Kenan kahvaltısını eder etmez, gidip Mehmed Kutsiyi bulmalı ve ona: «Serkomiser bey, demeliydi. Ben sizden bir noktayı gizledim. Bu da genc kızın el çantasıdır. Onu ben bul dum. îçinde ismi ve adresi vardı. Hemen bu adrese gittim. Genc kızla uzunuzadıya konuştum da. Amma doğrusu bu konuşma beni tamamile tatmin etmedi. Anlaşılıyor ki bu kız çantasını nerede unuttuğunu pekâlâ bildiği halde geriye dönüp aramaktan korkmuştur. Bu korkusunun sebebini benden de gizledi. Kahveden öyle alelâcele neden çıkıp gittiğini de gizledi. Bazı noktalar hakkındaki izahları apaçık yalandı. Bana hiç birşey söylemedi ve işte gene sırroldu, gitti, tabiî muavininiz Kadri de bunlan size anlatmıştır...» Serkomisere söyliyeceği sözleri böylece zihninde hazırlarken Ahmed Kenan ona bulduğu O markasmı da göstermek icab ettiğini düşündü. Elini cebine attı; O markası yoktu, halbuki bu markayı Nerminin evinde bulur bulmaz yeleğinin cebine koyduğunu pek iyi hatırlıyordu. Fakaf şimdi nereye gitti? önüne getirilen sıcak çaydan bir yu dum içince hafızası biraz daha canlandı. Markayı Nermine göstermek için cebinden çıkarmıştı. O sırada kapının yanmdaki pencereden bır gölge görmüşlerdi. Kenan bu gölgeye doğru giderken Ö markasını kimbilir nereye bırakmıştı? Fakat tekrar odaya geldiği zaman markayı hiçbir yerde görmemişti. Acaba Nermin kaçarken markayı da beraber mi alıp götürmüştü? Ya bunu nasıl izah etmeli? Acaba serkomiser Kutsi bu noktaya ne diyecekti?.. Kenan nedense pek merak ettiği bu muammanın Kutsi gibi zeki ve tecrübeli bir memur tarafından çözülmesine çok sevinecekti. Amma o zamanda Nermin tekbaşına, himayesiz, zahirsiz kalacaktı. Birdenbire Kenan: Olmaz, dedi. Ben şu kızm masum olduğuna da, benim muavenetıme son derece muhtac olduğuna da eminim. Evet, karar karardır. Benim polisle işim yok; polise yardım etmek vazifem de değildir. Yeter ki hakikate hizmet edeyim. O sırada da, Ahmed Kenanm, kendilerile tesnki mesai etmemeğe karar verdiği memurlardan biri pastacıya girmiş, Ahmed Kenanm arkasından geçerek köşede masaya oturmuş, garsona çay ısmarlıyordu. Bir saniye içinde Kenanm aklına kendisini arayan kadının Nermin olması ihtimali geldi. Fakat çok temiz bir kardeş ve pek asil bir kadın olarak tanıdığı Nahideye de henüz sırrını açmayı münasib görmüyordu. Telefonu kapamadan ev vel kızkardeşine ufaktefek bazı işlerini gördükten sonra belki akşama doğru eve; Kenan, dedi. Biraz evvel seni bir geleceğini, ancak kendisi için telefon eden hanım aradı. olursa, ne istenildiğini sonnasını söyledi. Nerede? Telefon odasından çıkar çıkmaz takib Burada, bizim evde. Telefon çaldı, edilip edilmediğini anlamak üzere etrakoştum. Bir kadın sesi, benim ismimi ver fına bakmdı. Bir dakika durdu, caddeyi, di, sonra seni sordu. Demek ki sen söy karşı kaldırımı gözden geçirdi. Kimse lemiş olacaksın. Henüz eve gelmemiş ol yoktu. Sonra emniyetle yürümeğe başladuğunu, fakat bugün seni beklediğimizi dı. Artık bu tarafta işi kalmamıştı. Erea* haber verdim. Hemen telefonu kapattı. köyüne gidip telefon beklemeli... Fakat. w Kim olduğunu öğrenemedim. lArkas% varj Ahmed Kenan pastacıdan çıkar çıkmaz, ne yapacağını düşündü, hemen vapura atlayıp Erenköyüne, kızkardeşine mi gitmeliydi? Yoksa buralarda biraz daha dolaşıp genc kızın izini mi aramalıydı?.. Fakat nasıl bulacaktı!.. Evvelâ kızkardeşine telefon etmeyi münasib buldu. Bununla beraber herkesin işine, memuriyetine gitmek üzere olduğu bu saatte Istiklâl caddesinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan kendini alamadı. Gözleri birisini arıyordu. Fakat yarım saatten fazla süren bu gezinti boşa çıkınca çay içtiği pastahaneye girdi. Telefon odasına kapandı ve telefonda kızkardeşini bularak biraz geç kalmasmın trenin rötar yapmasından ileri geldiğini anlattı. Özür diledi. Sonra acele geleceğini söylerken Nahide: Kenan bu haber üzerine sendeledi. Kızkardeşine: Nasıl sesti bu? Diye sordu. Nahide alaycı bir gülüşle: Pek güzel bir kadmirı sesine benziyordu. Şakayı bırak Allahaşkma. Ne bileyim ban canım. Fakat herhalde bir genc kadın sesi. Kimdi bu Kenan?