CUMHURİYET 22 Mayıs 1936 KUçUk Hikâye Meyhanede Meyhane pek kalabalık değil.. Hafif bir duman tabakası, elektrik lâmbala rımn altındaki masalara ve etrafmda oturanlarm silik gölğelerine doğru iniyor. Köşede bir gramofon, durmadau, dinlenmeden plâk aktanyor. Bir şarkı başladı: Bu gece çamlarda kalsdk ne olur Felekten bir gece çalsak ne olur Kenarda yalnız başına oturan bir genc, gözlerini dumanlı tavana dikti, içini çekti. Meyhane, çirkin bir sesin güzel akisler uyandırdığı bir hamam kubbesi değildir. Fakat, insanlar, ora da en basit, en iptidaî arzularının ve düşüncelerinin, sonsuz ve yüksek bir tahayyül şeklini aldığını görürler. Kadehlerde hayaller peyda olur, sigara dumanlarınm halkalarmdan meçhul bazı gözler kalbe bakmağa başlar. Ben bunu düşünürken, o garib adam gene göründü. Ağır ağır yürüyordu. Kasketi elinde idi. Kır düşmüş saçları, çoktan kesilmemiş, bakılmamıştı. Sırtında, her halde başka birisinin sırtından çıktığı belli olan lâciverd bir ceket, ayağmda da çulâkî gri bir pantalon vardı. Kırk beşinde görünüyordu. Güzel bir adamdı. Gözlerini, her zamanki gibi genc garsona dikti. Bu bakışlarda derin bir aşk gözüküyordu. Kendi payıma sıkıldığımı hissettim. Her akşam, her akşam, bu böyle idi. Bir masaya oturuyor, meyhane kapanmcıya kadar, ağır ağır içiyordu. O, en son ayrılan müşteri idi. Neydi, neyin nesi idi, belli değil. Oturduğu müddetçe, hayal ve tebessüm dolu bakışlarla, garsonu seyrederdi. Gar son, yirmi iki, yirmi üç yaşlarmda güzel, kadm kadar güzel bir gencdi. İri yeşil gözleri, uzun bir kirpik yığınının gölğesi altında o kadar cazibdi ki, bir kadın için hakikaten tehlikeli bile ola bilirdi. Fakat bir erkek... Garson, ona hiç yüz vermezdi. Hatta, başka müşterilere karşı çok nazik davrandığı halde, ona sert sert, yüzüne hiç bakmadan: Ne içeceksin? Diye sorar geçerdi. Meçhul erkekte itaatli, sabırh. fedakâr bir âşık hali vardı. Onun yüzüne hayran hayran bakar, içkisini ısmarlardı. Genc garsonun ça tılmış kaşlan, sert bakışlı gözleri, onu hiç sinirlendirmezdi. Fakat anlıyorum ki, bu, basbayağı bir adamın yılışıklığına da benzemiyordu. Bu akşam benim masamın karşısına oturmuştu. Gene her akşamki bakışma ve soruşma oldu. Saatin akrebi, zamam yırtarak mütemadiyen gecenin içine doğru ilerliyordu. Kim bilir kaçıncı plâk, kaçıncı defa bir parçayı tekrarlıyordu.. Masalarda kadehler durmadan boşalıp doluyordu. Sesler yavaş yavaş yükseliyordu.. Ben de hayal meyal farkettim: Garson ona bir şey getirmişti. Geri ye dönerken, meçhul adam: İçim parça parça... O kadar bed bahtım kü. Diye mırıldandı. Garson bunu duy muştu. Başını çevirdi. Dişlerini sıktı: Senin, dedi, dinini, imanmı... Bunu, bizden başka kimse duyma mıştı. Çünkü her masa kendi âleminde bir sarhoş teknesi halinde idi. Neden bilmem, meçhul adama karşı içimde, hiddet yerine bir merhamet uyandı.. Yüzü sararmıştı. Dudakları titriyordu. îçini çekti: Zararı yok, öyle olsun!.. Ben bu kadar kahir çektim zaten! Diye cevab verdi. Bu sözleri garson Ia ben, duyabilmiştik.. Hâdise de tam o sırada koptu. Garson, bir saniye içinde elini beline götürdü. Uzun bir tabanca namlusunun meçhul adama çevrildiğini gördüm. Meçhul adam: Yapma!!.. Diyebildi. Bu, ağlıyan, yalvaran ve çok kısa bir inilti gibi geçti. Namlunun ucundan bir alev rüzgârı esti ve birdenbire, meyhanenin içi, bir tabanca sesile altüst oldu. Meçhul adam, gözlerini gene ona dikti. Hafif acı bir gülümseyişle içini çekti. Bir ağaç gibi, devriliverdi. Garson, elinde namlusundan dumanlar tüten tabancasile, olduğu yerde taş kesildi. Kalabalık, vuran ve vurulanın etrafmda, endişeli ve meraklı bir halka halinde toplandı. Kapıdan, rüzgâr hızile, bir komiser ve üç polisin girdiği görüldü. Katil tabancasını komisere uzattı. Ben vurdum! Dedi. Komiser yaralıya iğildi: Seni, bu mu vurdu? Yaralı, son dakikalannı yaşıyordu. Evet! Dedi. Neden vurdu?. Bu suale, genc katil cevab verdi: Namus belâsı.. Tam bir yıldır, her akşam gelir, gözlerime, yüzüme bakar ve gülümser, dururdu. Bu akşam da bazı sözler sarfedince, vurdum kera tayı... Komiser, yaralıya biraz daha iğildi: Öyle mi?.. Söyledikleri duğru mu? Yaralı, derin'bir göğüs geçirdi. Başm hafifçe çevirdi. Gözlerinin kenarından yaşlar akıyordu. Tahta zemine sızar kan, yavaş yavaş genişliyor ve meçhu' adam, saniye saniye, sararıyor, kendis' ni bekliyen akibete doğru yol alıyordı Söylesenize, bu gencin söyledikle ri doğru mu?. Evet!. Neden bunu yaptmız? Neden bö\le hareket ediyordunuz. Bilmez misi niz ki, bu bir... Yaralı, bütün kuvvetinj dudaklarında ve gözlerinde topladı. Hayır, dedi, hayır... Ben bir ahlâksız değilim... Haşa!. O halde?.. Yaralının verdiği cevab, çok ince bir fısıltı halinde idi: Ona benziyordu da ondan... Hem de o kadar çok O kadar çok benzeyiş ki... Komiser biraz daha iğildi. Şapkasını polise uzattı. Biraz daha gayret... Çabuk söyle yiniz... O, dediğiniz kim?. Bir polis yaralıyı omuzlarından tut muş, biraz doğrultmuştu. Meyhanede en küçük bir çıt yoktu. Yaralı, gözleri nin içinde o şikâyetsiz, o temiz ve se ven parıltıların en sonuncusile kendisini öldüren gence baktı: O, dedi, O... Onun ablasıdır . Komiser not alıyordu: Yani ablasile sizin aranızda bir münasebet var, öyle mi? Katil, büyük bir hiddetle söze karıştı: Yalan söylüyor, yalan!.. Benim ablam, dünyanın en namuslu kadınların dan biridir. Evli, çoluk çocuk sahibi bir kadındır. Bu adam, ona da dil uzatıyor.. İlk kocası cephede öldü ve ondan kalan yavrusunu büyütebilmek, namusunu, taşıdığı şehid karısı admı temiz tutmak için geçirmedik meşakkat ve sefalet bırakmadı.. Bu herif, yalan söylüyor! Yaralı inledi: Ben... Böyle bir şey söylemedim zaten... Söylemem de... Dilim varmaz onun için bir şey söylemeğe... Bundan on sekiz yıl evveldi... Bir akşam karanlığında, tren, cepheye bir yığın asker daha götürüyordu... Bunların arasında... Hidayet... nammda... biri vardı... U zun anlatamıyacağım. Artık ölüyorum. Hidayet burada bir kadınla bir çocuk bırakmıştı... Hidayet, harbin sonunda esir düştü... Katil bir şey söyliyecek oldu. Komiser: Sus, dedi, yaralı ölüyor. Evvelâ onun ifadesini zaptedelim. Zavallı Hidayet çok uzaklara git mişti. Artık ne kansmdan, ne çocuğundan bir haber alabiliyordu. Yıllar.. böyle geldi, geçti... Hidayet, bir buçuk yıl evvel... buraya döndü... Katil duramadı: Yalan! dedi. Bu da yalan!.. Komiserin işaretile, polisler, katüi uzaklaştıracak oldular. Yaralı; Hayır, dedi, hayır... Rica ederim, bırakın onu... Götürmeyin onu... O zaten beni... istiyerek vurmadı... Korkutacak oldu... Ben... tabancasına ve eli ne... vurdum... Ateş aldı... Bunu böyle yazm... Onun çok ağladığını istemem.. Kardeşi için... kimbilir... nekadar üzülecek?.. Bana gelince... Yaralının sesi daha alçaldı... Hidayet döndü ama... iş işten geçiki katil hakkında sükutu muhafaza et mek hususunda ısrar ediyordu. Bu arada gazete münakaşaları çoğalmış ve bu sefer efkân umumiye üç bü yük kısma ayrılmıştı. Bazılarına bakılırsa bu, bir aile faciasından başka birşey değildi. Böyle şeyler, bir üvey baba ile hoşa giden bir üvey kız arasında bazan vukua gelebilirdi. Diğerlerine göre bu, aklî muvazenesini kaybetmiş bir genc kızın yaptıgı bir cinayetti. Esasen en az ehemmiyetli olan üçüncü kısım ise, ilk iki cürmün tamamen aydmlanmasını istiyordu. Scotland Yarda gelince; o da başlangıcdanberi bu hususu kendisine vazife edinmiş ve hiçbir gürültüye kulak asmıyarak bu yolda devam etmişti. Tesbit edilmesi lâzım gelen birinci nokta, ilk iki cürüm esnasında mâznunun girip çıkmaları hususunda malumat edinmekti. Gerçi Henry Marcus Temple tonun katledildiği gece hakkında Lambton Hause hizmetçilerinden birşey öğrenmek kabil olmamışsa da, küçük yahudi meslesinde talih daha fazla yaver olmuş Orhan Rahmi Gökçe Balıklara musallat olan canavarlar İzmir balıkçıları mücadele istiyorlar İzmir (Hususî) Zengin balık havzalan ve büyük bir sahili bulunan memleketimizde, balıkçılığı, tekemmül ettirilmiş bir meslek ve balığı da bir servet olarak kabul edeceğimiz günü bekliyoruz. Halbuki, balıkçılann ifadelerine göre bu servet maalesef tehlike karşısındadır. Mart ve nisan aylarında açık denizlerden İzmir körfezine balık akını başlar. Ha ziran iptidasında bu balıklar, körfez d r şma yumurtalannı bırakır ve Ağustosta tekrar körfeze döner. Binaenaleyh şimdi balığın bollanması lâzımdır. Halbuki vaziyet aksinedir. Balık, eskiye nisbetle yüzde 30 40 azalmıştır. Sebeb, denizde canavarlann artmış oîmasıdır. Bu canavara Izmiya adl veriliyor. Bu canavar, karakteristik bir mahluktur. Çok haris tir. Şikârını yakalıyamayınca, hiddetin den kendi kuyruğunu kıvırır ve ucundaki zehirli bir iğneyi başına saplıyarak hpkı akreb gibi intihar eder. Balıkları körfezden kaçıran ve onları telef ederek azaltan, işte bu canavardır. Bahkçılar Cemiyeti sermayesizlik yüzünden bunlarla mücadele açamamışhr. Iktısad Vekâletinin vereceği 5 bin lira ile bu işin başanlac?£i iddia edilmek tedir. Şimdi Izmire günde ancak 3 400 kilo balık gelebilmektedir. Bunlar da Foça sahillerinde anamotra ile avlanabilmektedir. Yani şehir bile balık buhranı geçirmek tehlikesmdedir. Ağustosta başlıyan dalyan balıkçılığı da çok kaybet miştir. Bundan başka, Umumî Harbde gemilerin yollannı kapamak için kasden batmlan şilebin şimdi bu canavarlara bir yuva olduğu, binaenaleyh bombalarla uçurulması icab ettiği de söylenmektedir. • * * Birinciteşrinde kurutulması bitecek o lan Cellâd gölünde 1 milyon kiloluk yekun tutan büyük bir kefal, yılan, sazan ve yayın balığı kalabalığı vardır. Faz lası, sazan ve yılan balığıdır. Bunların toplatılıp satılması düşünülmektedir. Yılan balıklan Almanyaya, masraf haric, kilosu 50 kuruşa satılabilecektir. Diğerlerinin de salamura ve saire suretile sarf ve istihlâki tetkik edilmektedir. mişti... Kansı onu, yıllarca bekletfik"ten sonra... evlenmişti. O, Hidayeti ölmüş biliyordu. Çocukları da ölmüştü zaten... Değil mi Ali?.. Katilin alnından iri iri ter damlaları dökülüyordu.. Sıtmalı gibi titriyordu. Gözlerini açmış, adeta nefes almadan ona bakıyordu. Şuursuzca: Evet! Cevabmı verdi.. Yaralı hafifçe ök sürdü: Hidayet, kansının mes'ud olduğu nu duymuştu. Yeni kocası, iyi bir adamdı. Hayatı, şöhreti, serveti yerinde idi. Hidayet düşündü. O saadeti bozmakta hiç mana bulamadı ve sonra... Hida yet... Aliyi gördü... Eniştesi... Aliyi küçükken nekadar... nekadar çok sever di... Ali büyümüştü... Hem de ablasına benziyordu... Hidayet her akşam... onu görmek için... buraya... Katil, müthiş bir çığlık attı. Eniştem!.. EniştemL Eniştemden bahsediyor!.. Yaralının göz kapakları, ağır ağır bir ömrün sahnesini örtüyordu ve yaşlar, durduğu yerde soğuk yanaklarına doğru sızıyordu... Komiser hayret içinde, mırıldanır gibi sordu: Demek ki, senin adm?.. Yaralı, son bir inilti ile cevab verdi • Hidayet!... Komiser: Öldü, diye mırıldandı, zavallı a dam!.. Nüfus defterinde bir değişiklik olmıyacak... «Şehid» kelimesi çizilecek «maktul> konacak.. ORHAN RAHMl GÖKÇE tu. Thaisa Straffordun bütün arkadaşları gibi sorguya çekilen Thalma Rudens, Cedric Lacynin evi cinayete sahne olduğu gece maznunla sokağa çıktığını itiraf etti. Thalma Rudens bu itirafta bulunurken, arkadaşına yardım etmiş olacağını sanmışt ve mademki genc kız o gece o nunla çıkmıştı, demek ki cinayetin ika edildiği yerde bulunamazdı, gibi kendi kendine bir fikir yürütmüştü. Fakat bilâkis onun bu sözleri büyük bir zincirin ilk halkasının ele geçmesini mucib oldu. Bundan sonra diğer halkalar da birer birer elde edileceklerdi. Her üçünün de beraberce geceyi ge çirdikleri Night Club metrdoteli ile müdürü şehadet etmek üzere davet edildikleri vakit, Thalma Rudensin ifadesini tekid ettiler, lâkin bir tashihte buluna rak. Saat beş buçuğa doğru maznun, tuvalet değiştirmek için çıkmış ve ancak yirmi beş dakikadan fazla bir zaman sonra avdet etmişti. Zora gazetesine göre RADVO Akdeniz misakını Vekilimiz teklif Hariciye etmis! Ç Bu akşamki program j İSTANBUL: 18 oda musikisi (plâk) 19 haberler 19,15 muhtelif plâklar . 19,30 zehirll gazler hakkında konferans: Kimya muallimi Mazhar tarafından 20 halk musikl . si 20,30 stüdyo orkestraları ve Bayan Ka. rakaş 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: 18,25 konuşma 18,35 konser . 19,15 spor haberleri 19,25 seyahat haberleri 19,40 konusma 20.05 haberler ve hava raporu20,15 ulusal yayın 20,35 köylü yayını 21,25 musiki 23,05 haberler 23,25 filim parçası 23,40 dans orkestrası 24,15 konusma 24,30 dans musikisi 1,05 gramo fon. BERIİN: 18,05 gramofon 18,35 insanlar ve tabiat kuvveti 18,55 konuşma 19,05 konser 20,05 karışık yayın ve viyolonsel konseri 20,50 günün akisleri 21,05 haberler21,15 eğlenceli musikisi 23,05 hava raporu, haberler, spor 23.35 eğlenceli musiki. BUDAPEŞTE: 18,05 konferans 18,35 klârnet konseri18,55 spor 19,05 salon orkestrası 20 kon. ferans 20.35 «Boheme» operası. istirahat esnasında haberler . 23.40 Çingene orkes. trası 24,05 fransızca konferans 1,05 son haberler. BÜKREŞ: 18.20 orbestra konseri 19,05 piyasa 19,10 konferans . 19,25 orkestra konseri 20.05 konferanslar 20,40 opera yayını . 23,50 fransızca, almanca haberler 24,05 gece konseri 1,30 gramofon. LONDRA: 18,20 çocukların zamanı . 19,05 hava dis 19,35 eğlenceli konser . 20,35 İskoçyada bir gün . 21.25 eğlenceli konser 22,05 orkestra konseri 22,50 karışık ya . yın 23,25 havadis 23,35 dans musikisi . 24 35 havadis . 24.45 konser. PARİS rP. T. T.l: 18.05 orkestra konseri 18.35 konuşma . 19,05 orkestra konseri 19,35 havadis 20.40 konser: Vagnerin eserleri . 21.05 mu. siki konuşması 21,35 Şarlok Holmes 23.30 havadis. ROMA: 18.20 dans musikisi 19,30 yabancı dlllerde yayın 20,05 liman haberleri, gramofon 20,10 Holanda dilinde yayın.20.25 lngilizce yayın 20.50 fransızca haberler21.45 operet yaymı . 23.50 dans musikisi, istirahat esnasında havadis. [Baş tarafı 1 inci sahifede} ra ancak bir Akdeniz misakı vaziyeti aydmlatabilir ve ortadaki suitefehhümleri izale edebilirmiş. Hariciye Vekilimizin birçok defalar tekrarladığına göre îtalyanın bu zafe rinden İngilterenin nüfuz ve satveti hiç bir suretle kırılmadığı halde, tngiltere, ttalya tarafından her hangi bir şekilde memnun edilmeli imiş. Bu Akdeniz misakının yapılmasında Sovyet Rusya, Fransa ve daha başka devletler de alâkadarmış. Hariciye Vekilimizin bu projeleri ve bahusus kendisini Londraya beğendir mek için olan bu arzuları Cenevrenin diplomasi mehafilinde iyi düşünülmüş bir nokta olarak telâkki edilmekte imiş Fakat Bulgar gazetesine nazaran bütün bunlar Yugoslavyanm hoşuna gitmi yormuş. Çünkü Yugoslavyanm ttalyanm yeniden Avrupa avdetinden memnun olmaması için sebebler varmış. Romanya dahi Hariciye Vekilimizin bu projelerini itimadsızhkla karşılamışmış. Zora gazetesine göre, guya bütün bu sebebler Hariciye Vekilimizi Cenevre deki Balkan devletlerinin delegelerini bir içtimaa çağırmağa mecbur etmiş ve guya bu içtimada Hariciye Vekilimiz Balkan devletleri delegelerine bu Ak deniz misakınm Fransanm düşüncele rine yabancı olmadığım ve bundan gaye İngiltere ile İtalya münasebatmı düzeltmek olacağını söylemiştir. Gazetenin, Hariciye Vekilimize at fettiğine nazaran bugün Avrupada muallâkta duran meselelerin halli için te şebbüsü Fransa eline alacakmış ve Fran sa 16 haziranda toplanacak olan konsey içtimama kadar bugün Avrupa sulhunu tehdid eden en tehlikeli meselelerin hal çarelerini diplomasi tarikile hazırlıya cakmış. Bulgar gazetesine göre, Hariciye Vekilimiz, Cenevredeki Balkan devletleri delegelerine İngiltereyi hırpalamak istiyen zararlı telkinlere kendilerini kaptırmamalannı tavsiye etmiş. Bu toplantılardan Hariciye Vekilimiz İngilterenin nüfuzu ve kuvveti etrafında birçok sözler söylemiş. Zora gazetesine göre. Hariciye Veki limiz, ayni tavsiyelerini hiç lüzumu olmadığı halde Sofya hükumetine de tekrar etmiş. Zora, Bulgaristamn diğer bütün Balkan devletlerinden ziyede kendisini böyle müfrit kararlara kaptırmamağa ka rar vermiş olduğunu da ilâve edivor. Tel Avivdeki paviyonumuz beğenildi Tel Aviv panayırında Türk paviyonu fevkalâde takdir kazanmıştır. Söyle • nildiğine göre rakib memleketler arasm da Türk malları çeşidlerinin zenginliği ve nefaseti diğer bütün memleket mahsullerine faik bir vaziyettedir. Bilhassa Türk yumurta kolleksiyonu çok enteresan nü muneleri ihtiva ermektedir. c YENİ ESERLER Annelere Öğüd J Çocuk Esirgeme Kurumu Genel merk.ezi; sıfır yaştan bir yaşma kadar çocugun na sıl baküacağını ögreten «Annelere Öğüd» ün birinci sayısını yeniden bastırmıştır. Birinci sayı öğüd birer aylık yazılmij 12 tane mektubdur. İkinci sayı öğüd: Çocukların nasıl besleneceğini ve mamalarının nasıl hazırla . nacağını öğretir. Her iki öğüdlerl Istiyenlere Kurum pa rasız olarak gönderir. «Ankarada Çocuk Fransanm verdiği kontenjan Esirgeme Kurumu Genel Merkezi Başkanüğına> bir yazı ile başvurmak ve adres Fransa 1936 ilk üç ayından bakiyye blldlrmek kâfidir. kalan kontenjanlardan Türkiyeye yeniKültür Haftası den munzam kontenjanlar vermijrir. Bu haftalık illm, edebiyat, san'at ve kültür mecmuasının 19 uncu sayısı da çıktı. Bu sayıda şu lmzaları görüyoruz: Eğe mahsulleri meşheri Ahmed Ağaoğlu, Ziyaeddin Fahri, Mahmud Ragıb, heykeltraş Zühtü, Mehmed Ka. tzmir 20 (Hususî) Türkofis, K o r rahasan, Samed Ağaoğlu, Samlh Nafiz, donda Pasaport karşısında yeni bir bina Fazıl Hüsnü. Memleket ve ecnebi matbuatı hulâsalaya taşınmaktadır. Burada Ege mıntaksı rını ihtiva eden Kültür Haftasınin her samahsulleri için zengin birmeşher açılması yısı 15 kuruş, idaresinden alınmak veya abone olunmak şartlle . yalnız mekteblile . da kararlaştınlmıştır. re 10 kurugtur. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar. dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarım), Alemdarda (Eşref Neş'et), Bakırköyünde (Hilâl), Beyazıdda (Cemil), Eminönünde (Hüsnü Haydar), Fenerde (Vitali), Karagümrükte (M Fu . ad), Küçükpazarda (Yorgi), Samatya Koeamustafapaşada (Rıdvan), Şehremlninde (Nâzım). Şehzadebaşında (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Ismet), Hasköyde (Yeni Tür kiye), Kasımpaşada (Turan), Sarıyerde (Osman), Şişlide (Halk), Taksimde (Taksim), (Beyoğlu). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Yu . suf), Kadıköy. eski İskele caddesinde (Bü. jnik), Kadıköy, Yeldeğirmeninde (Üçler). ÜsMidar, Ahmediyede (Ahmediye). D O Ğ U M Türkiye tş Bankası fkinci Di rektörlerinden Izzet Barazın on dokuz mayısta bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Yavruya u zun ömürler dileriz. S EZ AR Meşhur Plütarkın Haydar Rifatın kalemile tercüme edilmiştir. 40 kuruş. Yeni çıkh Kültür Bakanlığından: Bu yıl Lise, Fen ve Edebiyat kolları yazılı ve sözlü olgunluk n navlarına haziran ve eylul devrelerinde girecek olanlara muhtelif ders gruplarımn açağıda yazılı kısımlarından sorular sorulacaktır: 1 Lise Fen kolundan olgunluğa gireceklere 1 Fizik kimya grupu fizikten lise onuncu smıf ile on birinci sınıfın fen kolunda gösterilen bütün elektrik bahisleri, bu bahislere aid tecrübe ve meseleler. Kimyadan madenler, onuncu sınıfın uzvî kimyası ve bu kısımlara aid tecrübe ve meseleler. 2 Riyaziye grupu (a) Lise sınıflarında gösterilen bütün cebir bilgisi. (b) onuncu sınıfta gösterilen mücessem hendese ile on birinci smıf fen kolunda gösterilen mahrutiyeler. 3 Tabiiye grupu Çiçeksiz nebatlann tasnifi ve muhtelif gruplardaki nebatlann tetkiki. 2 Lise Edebiyat kolundan olgunluğa gireceklere 1 Tarih Liselerde okunan tarihin ikinci ve dördüncü cildin deki bahisler. 2 Edebiyat tarihi Tanzimat ve ondan sonraki devirler. 3 Felsefe ve içtimaiyat Onuncu ve on birinci sınıfta gös terilen bütün bahisler. «1064» (2670) Yarınki nüshamızda neşredil'ecek gayet zengin ve fevkalâde DİKKAT DAMADYAN SATIŞI ilânını okumağı Bugün unutmayınız matinelerden itibaren | P E K Sineması Mevsimin iki güzel filmini birden gösterecektir KLOKLO MARTHA EGGERTH tarafından ve KAPLAN KIZ Hamiş: Kuponlar bu aksama kadar değiştirilecek ve keşide 25 mayıs pazartesi akşamı lP£K Sinemasında icra edilecektir Strafford sükunetini hiç kaybetmıyerek söyliyecek bir şeyi bulunmadığını bildirdi. Thaisaya, kendisini bu cinayete sevkeden bir sebeb varsa ki herşey insanı bunun mevcudiyetinden şüphelendiriyordusöylemesini tavsiye ettiler. Belki bu sebeb herşeyi izah eder ve genc kızın hareketini mazur kılardı. Lâkin Thaisa Strafford lâf anlamak istemiyordu. Bununla beraber gene birşey insana hayret veriyordu. Maznuna aid köpe ğin, tam kf/in ika edildiği saatte Green Wichte bulunması. Fakat bu köpek acaba hakikaten ayni hayvan mıydı? Tek bir şehadet bu noktayı aydınlatabilirdi. Fakat sevdiği kadm için birşey yapmak Cedric Lacyinin elinden gelme diğinden, delikanlı Thaisaya vüklenmeğe kendisinde cesaret bulamıyarak sustu. Scotland Yardın bütün ümidi Lady Morgane Stanleyin şehadetinde idi. Güzel kadm Sir Walterin öldüğünü haber alınca fena halde şaşırmış ve heyecanla «bir kaza mı, yoksa bir cinayet mi?» diye derhal sormuştu. lArkast var] Mühendis veya Fen Memuru aranıyor Şimendifer inşaatında çalışmak üzere diplomah bir mühendise veya bu gibi inşaatta çalışmış tecrübeli bir fen memuruna ihtiyaç vardır. Istiyenlerin Karaköypalas 4 üncü kat 6 No. müracaat etmeleri. Tuvalet yapan kadın da bu hususta sarih birşey söyliyememiştir. Kadın clube sık sık gelen Miss Thaisa Straf fordu görmüş olduğunu hatırlıyor, fakat ne zaman olduğunu kestiremiyordu. Binaenaleyh Thaisanın o gece başka bir yerde bulunarak cinayet yerinde hazır olmasına imkân verilemiyeceği kabul edilebilirdi. Fakat yeni bir sahne oldu. Kapıyı açıp kapıyan garson da usulen sorguya çekilmişti. Tam gideceği sırada birdenbire öyle bir ifadede bulundu ki işin yüzü baştanbaşa değişti. Garson şunları anlattı: Artık başka müşteri gelmez diye evime dönecektim. Tam bu sırada genc bir kız bu muhakkak Miss Thaisa Strafforddu bana bir iş havale etti. Mesele şundan ibaretti: Kit Kat Club kapıcısına bir zarf götürmek. Genc kadının söylediğine bakılırsa, bir arkadaşına bir oyun yapıyordu. Bunun için bana bir îngiliz lirası verdi. Kapıcıyı derhal davet ettiler. Bu adaraın zerre kadar tereddüdü yoktu. Mevzuubahs zarf m içinde bir anahtar vardı. Biraz sonra bir uşak gelerek bunu almıştı. Burası Batesin anlatmış olduğu sahne idi. Kapıcı zarfı bu adama verdiğini hatırlıyordu. Bu şekilde mühim bir nokta elde edilmiş oluyordu: ısaac Levinsteinin katledildiği gece Cedric Lacynin dairesinin anahtan herhalde Lambton Hauseda yapılan resmikabulde olacak çahnmıştı, bunu tek bir kimse yapabilirdi: Bu kimse de, anahtan saat beşi kırk iki geçeden, yani cinayet saatinden sonra, iade eden kimseden başka kimse olamazdı. Bu kimse: Thaisa Strafforddu. Demek ki gecenin bir kısmında maz nunun kulübde hazır bulunmaması en mantıkî bir şekilde izah edilmiş oluyordu. O anda Thaisa Strafford genc polis âmirinin evine gidiyor, çalmış olduğu anahtar sayesinde içeri giriyor ve yapacağını yaptıktan sonra hiç kimse tarafından görülmeden avdet ederek anahtan iade ediyordu. İşte bu hareket onun cürmünü ifşa etmiş oldu. Bu beyanattan haberdar edilen Thaisa Yaz fiyatları: 20 2 5 35 kuruştur Beşi kırk iki geçe «Cmnhuriyet» in zabıta romanı.» 5 8 Yazan: Gharles de Richter Thalmanın babası dramı haber alır almaz gelerek Thaisanın emrine amade bulunduğunu genc kıza bildinnişti. Tevkif edildiğinin ertesi günü suçlu, yanında avukat Sir Chamcey Rudeus K. C. bu lundugu halde Bow Street hâkiminin huzuruna çıkıyordu. Hakim, mücrimin kefalete bağlanarak serbest bırakılmasını red ederek İngiltere adliyesi önüne çık masını sekiz gün sonraya bırakıyordu. Bundan sekiz gün sonra halk jürisi genc kızı Sir Walter Stanleyin katili o larak tanıyor ve bundan evvelki iki cü rümden dolayı da suizan altında bulunduğunu kabul ve tasdik ederek onu cinayet mahkemesi jüri heyetine gönderiyor du. Esasen Thaisa Strafford ilk cünnün faili oldğunu itiraf eyliyor, fakat diğer