5 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

5 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Nisan 1936 CUMHURİYET Bir ideal peşinde giderken Yirmi senedir üzerinde çalıştığım relevelerimi bugüne kadar niçin neşretmedim? Yazan: Mimar Sedad Çetintaş Aksaray kazasmda sıtma mücadelesi Hastalık nisbeti yiizde Üçüncü Umumî Müfettişliğin kurulması bu mühim üçe kadar düştü ticaret beldesine yeni bir hayat verdi Aksaray (Hususî) Orta Anado lunun zahire ambarı olan çevremizde bu sene çok ekin ekilmiştir. Bugünkü hale göre de tutumu çok iyidir. Kışın hafif geçmesi davarcıların da yüzünü güldürmüştür. Davarların vaziyeti çok iyidir. Ekserisi ikiz doğuruyorlar. Sıtma mücadelesinin fennî yılı martta bitmiş ve yeni devreye girmiştir. Batak lık üzerinde devam eden hummah çalışmanın faydalan elde edilmeğe başlan mıştır. Köylerde yüzde yetmişe kadar yükselmiş olan sıtma nisbetinin yüzde üçe düştüğü ve dokuz bin kanın muayene sinde yalnız sekiz kadannın kanında sıtma mikrobu çıktığı anlaşılmışür. Kan muayenesine dayanan bu sondan daha sahih bir netice olamaz. Havalar iyi gittiği için kış içinde dahı Karasaz bataklığı ana ve yan kanallannda çalışma durmamıştır. (2400) metro uzunluğunda olan Göremeztolu yan kanalı bitirilmiş ve o civardaki gözler de ana kanala bağlanmıştır. Uzunluğu on dört buçuk kilometro olan ana kanaldan Trabzonun kalkınması için program yapılıyor Üçüncü Umumi Müfettiş Tahsin Uzer, bir toplantıdan çıkarken ailenin teşkil ettiği bu kalabalık düğünde kadınlar çarşaflarını atmışlar ve erkeklerile hep birlikte bulunmuşlardı. Gelin açık olarak alınmış ve düğün evıne geti rilmış, damad bu hür ve serbest düğünde tam bir insana lâyık bir serbesti ile koltuk merasiminı yapmış bulunuyordu. Bu düğünü takib eden günlerde Trabzon tüc carları kendi kulüblerinde yaptıklan bir eğlencede refikalarile birlikte bulunmuş lar ve çok nezıh bir hava içinde gülüp söylemişlerdi. İşte bugün de gene Tahsin Uzerin gösterdiği yoldan yürüyerek medenî bir hayata kavuşmağa azmeden Trabzonlular; insanlığın hakkı olan içtimaî bir müessese kurmuş bulunuyorlar. Güzel ve nezih bir muhit yaratacak olan bu müessesenin vücudü Trabzonlulara zekâ ve dirayetleri, cesaret ve kabiliyetleri nisbetinde muvaffakiyetler bahşeyliyeceğine şüphe yoktur. Tahsin Uzerin hâmi reisliği ve Vali Rifat Danışmanın fahrî reisliği altında «Şehir Kulübü» tesis edilmiş bulunmaktadır. Bu medenî ve nezih müessese Türklüğün hür ve şanlı bayraklarile süslenmiş ve Istiklâl marşile açılmıştır. Trabzonlular; ötedenberi hissettikleri bu büyük noksanı Umumî Müfettişin huzurunda ciddî bir teessürle itiraf ederken gittikçe büyük bir çabuklukla Cumhuriyet nımetlerınden müstefid olmağa çahşacaklarını da ilâve etmekten kendüerinı alamamışlardır. Tahsin Uzer; yaptığı mukabele ile, Ulu Rehber Atatürkün açtığı insanlık yollanndan yürüyerek Cumhuriyet rejirnlerinden njüstefid olmak her Türk gibi bu çok zeki, çok çalışkan ve merd Trabzonluların da hakkı olduğunu, bu haklarını kullanabilmekte Trabzonlulara yardım edeceğini, devlet arzularının da va tandaşları hür ve mes'ud görmek oldueunu izah ederek açılan defteri imza ve Şehir Kulübüne aza oldu. Sonra Vali ve sonra da büyük bir halk kütlesi büyük bir şevk ve hevesle defteri imza ederek iki yüze karib aza bir saat içinde kaydedıimış oldu. işte adım adım yürüyen Umumî Mü fettiş Tahsin Uzer; bu zeki, çalışkan ve hakikaten civanmerd Trabzonlulan da lâyık oldukları nimet ve yüksekliğe iriştirmek yolunda büyük himmetler göstermektedir. Sedad Çetintaşın ilk relevesi: Sokullu Mehmed Paşa camisinin maktaı Kökser bilgilerile gazete sütunlannda kültür tarihimiz hakkında malumat sa tarken farkına varmadan Tiirk mimarî tarıhıne şerefeli hızmetler yapmış bir üstadın Edirnedeki en kıymetli bir hasta nesini tahrife kalkışan Kemal Altanın bu tahrifıne susmadığım ıçin bana karşı da püskürdüğü ateşli cevherler arasında en son bir sözü nazan dikkatimi celbetti, hakem: istediği son yazısının başında (Makalelerinin başına hiçbir teknik kıymetı olmıyan kendı releve resimlerını geçirerek reklâmını yapan Sedad Çetinta şa...) diyordu. Ben bu sözleri okuduktan sonra dü şündüm, hem biraz teessürle düşündük ten sonra bir noktadan kendi kendımi kabahatli buldum. Çünkü şu on altı yıllık sessız sadasız çalışmalarımda işın biraz. da reklâm tarafını düşünebilmiş olsay diyorum. Hem de ilk etüdlerimi" Ewelâ kendilerini on altı yıl evvele götüre yim: Güzel San'atlar Akademisinden diploma alacağım yıl içinde idi, ihtifalci Ziya merhum beni yakaladı. Bir Amerikalı ihtiyar ve milyoner seyyahın ağır ithamlarını yana yakıla anlattı; bu seyyah Ziya ile birlikte Süleymaniyeden çıktıktan sonra kendisine hulâsatan şunları söylemiş: Bu yaşıma kadar milleti nizi barbar biliyordum. Halbuki şu kıymetli abideyi yapan bir millet hürmete lâyıktır. Fakat ben Istanbula kadar gelmeseydim bu günahtan kurtulamıyacak tım. Hani kitablarınız, hani resimleriniz? Böyle şeyleriniz varsa veriniz de birkaç cild götüreyim. Vatandaşlarımı tenvir edeyim ve milletinizin hakkında propa ganda yapayım.. Bu taleb ve itham kar•"1 r I Dikkat edilirse cephe resminde tereddüd hataları vazıhan görülür ve levha lardaki kufî yazı ile yazdığım meşruhat ve Arab harflerile yalnız (Sedad) im zası ile birlikte (336) tarihi okunur. Bugün ise bu levhaların adedi altmışı bulabilmiştir ki bunlar meyanında Bursanın, Edirnenin en mühim abideleri sı ralanmış ve üstad Sinanın Şehzade, Sü leymaniye ve Edirne Selimiyesi gibi yetmiş metroluk minarelerile otuz küsur metroluk kutru haiz kubbelerile bütün cihan medeniyetine şeref veren Türk abideleri diyebilırım ki tek santım hata yapılmadan ölçülüp biçilerek Sedad Çetintaşın elile plânlar, cepheler, maktalar ve detay lardan mürekkeb böyle temiz levhalar halinde meydana getirilmşitir. Daha ilk etüdüm olan Sokullu camisinde işi hallettıkten sonra müze kütübhanesindeki Kornelyos Gorlitin kitabına bir mukayese için baktığım vakit hatalannı bulunca bende ilk intihab ve hassasiyet başlamış ve bu hssasiyet her mukayesemde bana gitgide bir iman ve nefse itimad kazandırmış ve bu suretle gıttiğım yolun nekadar hayırlı olduğunu anlıyarak bütün mesaimi, bütün emeklerimi yüksek bir ideale çözülmez bağlarla bağlamıştım. Ankarada çalışırken memurluk haya timda ne Kültür Bakanlığının inşaat miidürlüğü ne Ankara belediyesinin inşaat nıüdürlüğü beni candan bu işlere bağlı yamadığı gibi serbest hayatımda Anka raya yaptığım hanlar ve apartımanlar da beni kendisine bir türlü bağlıyamıyor. Istanbula gelip gittikçe bu camilerin kub belerı, minareleri beni teshır ediyor, benliğimi esir ediyordu. En nihayet sevgilisine kavuşan sevdazedeler gibi doğrudan doğruya bu işe kendimi verebildim ve iki senelık bir çalışma sonunda geçen senenin 9 nisan Sinan gününde Ankara Sergievinde açtığım mimarî resim sergisinde bu releve levhalarından elli bir levhayı ilk defa milletimin ve büyüklerimin gözleri önüne serebildim. Buna mukabil teb" rik ve taltif gördüm. Hatta mefkuremin ve emeklerimin en büyük manevî mükâ fatlarından birisi de Ankarada Mimarlar Birliği merkez başkanlığının bu sergiden sonra hakkımda yazdığı yüksek sitayiş lerle dolu tezkeresi olmuştur. Hocam mimar Asımın (Adliye Sarayının projesini yapan mimar) el yazısıle müsveddesi bile bende mahfuz olan bu tezkerede bil hassa şu cümleler aynen mevcuddur: (Uzun zamandanberi klâsik Türk mi marî eserlerimiz üzerinde çalışmayı kendisinde bir ülkü halinde yaşatan arşitek Sedad Çetintaş...) Sokullu Mehmed Paşa camisinin dışarıdan görünüşü dım belki de şimdi böyle dil uzatmalara maruz kalmazdım, işte bu lâkaydimin cezası olmuştur ki hıçbır salâhıyetı olmadığı halde, yalnız mimarlık titrine daya narak birisi çıkıp bu resimlerin hiçbir teknik kıymeti olmadığını bağırmakta te reddür bile etmedi, ve bu ses mimarlık ve san'at muhitimizde kaybolup gidecek değildir. Bütün yazılarımda, bütün didinmele rimde sayın okurlanm beni şimdıye ka dar yalnız abidelerimizin koruyucusu ve onların kıymetlerini halka tanıtmak için, en temiz duygulan en samimî heyecanlarile söyliyen, yazan naçiz fakat samimi bir mimar olarak tanımışlar ve böylece sevmişlerdir. Fakat bu sayın okurlanm içinde beni resımlerinı reklâm eden bir adam olarak gösterecek bir ferd çıkamaz. Çünkü bunu şimdiye kadar yapmak ak lıma bile gelmedi.. şısında Ziya merhumun omuzları düş müş başı önüne iğilmiş... Ben bu hikâyeyi acı bir teessürle dinledıkten sonra derhal harekete geçtim, o vakıt Akademide mimarî muallımliğmi mimar Asım yapıyordu. Kendisinin mu vafakatını alarak derhal Sinanın Sokullu camisini releveye başladım ki bu ilk teşebbüs neticesinde meydana çıkan levhalar işte bu sütunlarda ilk defa neşrettiğim resimlerdir. Bunlar benim bu sahadaki ilk etüdlerimdir. Meydana çıkan bu resimleri o vakitki Muhafazai Abidat encümeni satın almak istedi. Halbuki ilk etüdüm olan bu levhalardan birisinin hava kıs mında acemilikten mütevellid bir tered düd izleri vardı. Bu sebebden razı olmadım, encümene daha tecrübeli bir ka lemle bu levhaların kopyelerini yaparak verdim ve ilk levhalan da bir iki sene evimde sevgi ile seyrettikten sonra bunlan da o vakitki Darülfünun Ilâhiyat fakül Şimdi şu sütunlarda bir mecburiyet al tesıne hedıye ettım. Şimdi Universite müGene bu tezkereden aynen ikinci bir tında olarak ijk defa neşrettiğim resim zesinde bunların dördü de mahfuzdur. parçayı alıyorum: (Sedad Çetintaşın leri efkârı umumıyeye arzederken gene teessürle söylüyorum ki on altı yıl evvel taleSelik hayatıma veda ettiğim sen« yaptığım bu resimlerin bugün bile bir pen ceresini resmetmekten âciz bir zattır ki bütün yaptığım resimlerin (hiçbir teknik kıymeti) olmadığını düşünmeden söyliyebilmiştir, eğer salâhiyetli ve kuvvetli bir meslektaş bu sözü söylemiş olsaydı in safsızhğına verirdim. Fakat insafsızhk vasfı bu adamın göğsünde altın madalya gibi duracaktır. Hatıramda kalmış farisi bir beytin manasını düşündüm: (O adam ki bilmez, fakat bildiğini de bılmez, o ebediyyen bilmemeğe mahkumdur!) Pek iyi ama bu ebediyen bilmemeğe mahkum olan zatın allâmelik satmasma muhit nasıl tahammül edebılir? Fakat şimdi sözü bu sahada çekip uzatmadan tnuhterem karilerime karşı bir zaruret önünde Kemal Altanın tabiri veçhile reklâm dahi olsa bu resimleri ilk defa arze Trabzon (Hususî) Yurdumuzun şarkta en mühim bir ticaret kapısı olan Trabzon; Üçüncü Umumî Müfettişliğin kuruluşundanberi yepyeni bir hayata, daha canlı bir faaliyete girmektedir. İktısad, imar, maarif, sıhhat, iskân ve nihayet emniyet ve asayiş cephelerinden derin ancak iki buçuk kilometroluk bir kısmı tetkiklerle yeni bir kalkınma düzenliğine mazhar olmağa başlıyan diğer vilâyetler kalmıştır. gibi Trabzon vilâyeti de merkezden muMaamafih bataklığın heyeti umumi hitine doğru artık hissedılir bir canlılıkla yesi kabili ziraat bir hale gelmiştir. Nisan yeni yollarda çahşmağa atılmıştır. ve mayıs ayları içinde gelmesi beklenilefî Bir taraftan Trabzon şehrinin istikbalgöçmenlerin buraya yerleştirileceği ve cideki hali düşünülerek ilk hazırlık plânvar köylerdeki topraksız çiftçilere de buradan toprak verileceği anlaşılmıştır. lan yapılıyor, su teşkilâtı, köylere, hatta Karasaz batakhğının genel ölçüsü (8690) civar vilâyetlere verilecek kifayette buluhektardır. Dönüm itibarile yüz elli bini nan bugünkü elektrik tevziatı, müstakbel liman inşaatı, tasarlanmakta olan plânlar aşıyor. dahilindedir. Ana kanal kıyılarına söğüt ve kavak Üçüncü Umumî Müfettişlik mıntakasıgibi ağaçlar da dikilmeğe başlanmıştır. nın Karadenızle kısa yoldan irtibatını teBu yaz Aksarayın en büyük gezinti yeri raın eden bu şehrın; kadim tanhtenberi burası olacaktır. Cumhuriyetin bu güzei ticaret sahasında kıymetli bir rol oynadıeserinin açılma töreninde yüksek zevatın ğı ve hatta yakın mazide de hayli işlek ve da bulunacağı sö> lenmektedir. canlı bulunan bir varlıkla göze çarptığı herkesçe malumdur. Ne yazık ki, çok u içinden doğan ve taşan san'at aşkının ve zun süren Büyük Harbde bu şehir de harb rimi olarak gözlerimizin / önüne serdiği mıntakasına girmekle, düşman istilâsına eserlerle de derhal anlıyabiliriz ki Çe uğramakla hayli sarsılmış ve nihayet harb tintaş bu işe büyük gayretlerle ve yorul sonu yeni mücadelelere, yeni keşmekeş'.ere mıyan bir imanla çalışan yegâne bir Türk sahne olmakla da o eski ticaret düzenleri san'atkâr arkadaşımızdır..) tamamen bozulmuş, iktısadî varhğı kolay Gene btı kıymetli tezkereden aynen tashih edilemez derin bir zâfa maruz kalüçüncü bir parçayı da arzediyorum: mıştı. Yeni dünya sıkıntılarından doğan (Bugün arşitek Çetintaşın varhğile yaşa umumî buhranın azim ve sürekli sarsıntımağa başlamış ve Türk tarihinin san'al lanndan bıhakkm müteessir olmuş ve gitkısmını aydınlatacak olan bu çalışmanın tikçe azalan, daralan ticareti yüzünden muhakkak genişletilmesi...) artık hissedılir bir fakra maruz kalmıştı. Görülüyor ki Türkiye Mimarlar Birli Üçüncü Umumî Müfettiş Tahsin Uzer ğimiz merkez başkanlığının imzasile ya Trabzona geldiği zaman; bu şehrin beyzılmış olan bu taltifkâr ve sitayişkâr söz nelmilel tanınmış piyasalarının bozgunlulerde Çetintaşın (bu işlerde yorulmaz bir ğu yüzünden çarşılarının bir kısmı mü imanla çalışan yegâne Türk mimarı ol himmini kapalı bulmuş, limanı da tenha duğu ve Çetintaşın varhğile bu işin baş ve bomboş görmüştü. Bir zamanlar, Şarkî Anadolunun ve lamış olduğu ve gene bu adamın uzun müddettenberi bu işle meşgul olduğu) koskoca şimalî Iranm bu yegâne ticaret daha geçen senenin nisanında tasdik e limanı; yüz binlerce eşya tonlarile hani harıl dolup boşalma ^ürültülerile çalka dilmiştir. nırken şımdı orada; şımal rüzgârlarının Bir taraftan Edirnedeki mimar Hay kabartıp sahillere çarptığı yüksek dalgarettin hastanesinin hakikati hakkındaki lardan başka bir faaliyet görünmüyor ve neticeyi bekliyedurahm, şimdi matbuat sahillerle boğuşan dalgaların feryadından sütunlarına bir mecburiyet önünde ve ilk gayri bir çürültü duyulmuyor. defa aksettirdiğim şu* resimlerle ve bu Yurdumuzun bu çok uzaklan; bir tataltifkâr ve salâhiyetli sözlerle de asil raftan böyle müselsel hâdisatla çökerken, milletime ispat etmiş olabilirim ki mimar zaten kıt olan vesaiti ittisaliyesi yüzünden Kemal Altanın iddiası gibi şimdiye ka de gittikçe iptidaî bir halde kalmaktan dar ne resimlerimi reklâm etmiştim, ne de kendini kurtaramıyor ve adeta içtimaî varbu resimler ar ve teknik kıymetinden ulıkta bile bütün cevherlerine rağmen en zak şeylerdir. Bunlar salâhiyettar şahsigerilerde kalmak bedbahtlığma maruz yetler ve makamlar tarafından görülmüş bulunuyordu. beyenilmiş ve teknik kıymeti takdir edilŞimdi Tahsin Uzer; yurdun saadetlemiş olan ve Kemal Altan gibi mimarla rinin en büyüğü olan iktısadî düzeni yerrın el yetiştiremiyeceği kadar yüksek şeyli yerine koymak ve o eski refahı yeniden lerdir. ve daha asrî yaratmak için bütün esaslan, Fakat şeytan bu ya adamın aklına tu bütün şeraiti birer birer ve derin bir dikhaf sualler de getiriyor. Meselâ: Kari katle gözden geçirirken bu zeki, bu ça lerimden birisi çıkıp bu resimlerin hiçbir lışkan ve cidden fikri ticarete sahib buteknik kıymeti olmadığını gazete sütun lunan doğu illeri halkını güvenilir bir emlarında tereddüd etmeden söyliyiveren niyet ve dayanılır bir asayiş içinde CumKemal Altana dönüp te bir resim istemiş huriyetin bütün hukukundan müstefid kılolsa acaba bu zat şimdiye kadar kendi mağa çalısıyor. eli ve emeğile çizilmiş bir pencere \<eya Programlarında adım adım yürüyen ve bir minare şerefesi resmi ortaya koyabilir azim ve iradesini büyük ve kıymetli tecmi? însan nekadar âciz de olsa hiç ol rübelerile mahallinde ve zamanmda tatmazsa biraz faziletkâr ve hakşinas ol malıdır. Aksi takdirde düşünmeden ka bik etmekte mahir bulunan Tahsin Uzerden Üçüncü Umumî Müfettişlik mmtakayaya tos vuran acısmı kendisi çeker. sı ve şimdi aralannda bulunduğu TrabBen ise milletimin ve meslek arkadaş zon halkı çok şeyler ümid etmekte ve kıylarım arasında mesaimi takdir eden sa metli semereler hakh olarak beklemektelâhiyetli şahsiyetlerin teveccühlerinden dir. Bu ümidli iman ve intizarladır ki, aldığım hızla sağıma soluma bakmadan Trabzon halkı; içtimaî varlığmdaki geri yürümekteyim. Bu kıymetli teveccühlerkahslarını, onun gösterdiği nurlu yollarle ve bu hızla inşallah büyük gayemde dan yürümekle ve Cumhuriyet banisi bir gün muvaffak olacak ve büyükleri Atatürkün yarattığı insanlık faziletlerıne tnize dayanarak günün birinde Ameri kalı milyonerin ihtifalci Ziya merhum minnet ve şükran içinde intıbak etmekle dan istediği kitabı bütün dünya kültür tashihe çalışmaktadır. . âlemine yüce Türk medeniyetinin ölmez bir eseri olarak hediye edeceğim. Beni bu yolda görenler arasında hased ede cekler ve kederleneceklerin de buluna bileceği varid olsa da benim hesabımda böyle şeyler yazılı değildir. Mimar Daha düne kadar dünyaya bir tek 3;czlerile bakan bu diyarların kadmlan; Türk Cumhuriyeti kanunlarında erkekle müsavi haklara malik olmak nimetinin büyüklüğünü 19/3/936 perşembe günü Trabzonda yapılan bir düğünde anlamış ve SEDAD ÇETlNTAŞ derin bir sevince mazhar olmuştu. Doksan Stratosfer rökoru veniden kınldı Varşova 2 balonu havalanırken Camide enfes çını Varşova 4 (A.A.) 29 martta bir Stratosfer uçuşuna çıkan Varşova 2 balonu 10,853 metroya yükselmek suretile 4000 metro mikâbı balonlar rökorunu 1400 metro kırmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: