17 Eylâl 1933 CDMHURfYET Dünyayı dolaştım Bîz bize Çam yarması Cağaloğlu yokuşunu tırmanıyordum. Oğle güneşi, kaldırım taşlarını eritecek kadar kuvvetliydi. Sırtımdaki ince ceket, beni buram buram terlemekten kurtaraeşeriyet tarihinde, taş, tunc demir, altın çağları vardır. Biz mıyordu. ler, bugün rejim çağında, za Önümden yürüyen bir kiifeci gördüm. «Bizde insan ticareti ölümle yıflık rejimi çağında yaşıyoruz. Bu, çam yarması gibi bir adamdı. FaDedelerimiz, atalarımız, sofradar kat güneş v,e yokuş onun da bclini bükcezalandırılır. Esarete gelinyelek düğmelerini çözüp, pantalon kemüştü. Içi üzüm dolu bir küfeyi yüklence bu da herkesin bildiği merlerini gevşeterek: miş, kanter içinde çabalanıyordu. manada değil, hususî bir Yarabbi şükürf diye kalkarlar Paris, eylul ( Ö Önüne bakıyordu. Başını kaldıracak, Otelde bana her etkfam trmağtn anahtartnt veriyorlardu Bir ^ hizmet şeklidir. Esir ismi mış. iki adım ilerisini görecek bir haldc de zel) Habeşistanı ırmağt anahtarla kilidlemek çok eğlenceli şey! Bugünkü günde, kadın, erkek, bir» müdafaa adile buğildi. verilenler harb esirleri, yaçoklarımız, boş midelerimizin üzerini il Derken yukarıdan, bize doğru gelen rada 3 eylulde topla[Fransız edibi Francis de Croissetnin hud onlarm ahfadıdır ki ellerimizle bastırarak: baska bir kiifeci göründıi. Bu, yaşlıca bir nan konferansta Hadünya gezisine dair konferansını neşre bunların içinde yaşadıkları Gene bu akşam çok yemek yedikL mümessili adamdı. Vücudünü yokuş aşağı iten ağır beşistan devam ediyoruz.] Halimiz ne olacak? Diye kalkıyoruz. şartlar Ortaçağ kölelerinin ]ığa karşı koyabilmek için bütün gayre M. M. A. W. AkBirkaç gün sonra bir arkadaşım beni Zengin bir sofranın etrafında mutadf lilu ile görüştüm. tini kullanıyordu. Titrek ayaklarını kayyaşayışlarından başkadır. Ugörmeğe geldi. Kendisi politika ile meşolan neş'eli söhbetlere mukabil, birbir İsmini söylemek dırmamak için bütün dikkatile önüne baguldür, belki iyi politikacı değildir ama, zağa gitmeğe ne hacet, esaret lerine zayıflatıcı ilâclar, haplar, tuzlar ıstemediğım bir dekıyor gibiydi. içtihadına inanmışlardandır. Trablusta bile vardır.» tozlar tavsiye edenlerin iç ezici lâflannBana dedi ki: İki adam birbirlerini görmüyorlardı. leşçe, kürsüye çık dan başka birşey duyulmaz oldu. s . O siyasi yazıyı yazdığına hata et t Ben epeyce uzakta olduğum için seslene mıştı. Daha kısa.«özDikkat edin: Hastalık müthiş birj tin. B a a muhitlerde pek fena karşı reisinin hayatında ve umumiyetle ölümünmedim. Çarpıştılar ve sendelediler. Yüz lerle, daha iyi söysalgın halini aldı! Kırk gün bir deli ile landı. lerinden, düşmemek için uğraştıları belli lenebilecek olan bir M. A. W. Ahlilu den sonra, kendilerine, yaşamalarını tebasbaşa oturan bir insan, sonunda nasıl Şaşkın şaşkın yüzüne baktım, tasrih min etmek üzere toprak verilir. mevzuu, sıkıcı bir lioluyordu. etti: çıldırırsa, o dediğim sofralarda yemek Hatta bazan, bunlar, ailenin mirasma Çam yarmasına benziyen küfecinin sanla anlatmağa koyulmuştu. Sörlerle misvonerler hakkındaki viyen, o muhavereleri işiden herhangi Can sıkıntısından esniyordum. 5aat bile girerler. kan beynine sıçramıştı. İhtiyar, kadere bodu3'gulanndan bahsettiğin yazıyı söy'bir kimse de, derisi kemiğine yapışık olDahası var. Bu kölelerden birçoğu, ayun iğen bir filozofa benziyordu. Yoluna lerdenberi, kongrenin ağır havası içinde lüyorum. sa da, cereyana kapılıp, rejim illetinden devam edecekti. Fakat ö'teki iki elile onu bunalıp kaldığımdan biraz dışarı çıkıp zad edildikleri halde gitmek istemezler. kendini kurtaramıyor. Övle mi? O halde, arkadaşımın dedi Aile reisi şöyle şikâyet eder: «Şayed bir ği gibi, o duyguları tekrar söyliyeceğim. yakasından tuttu ve insan sesine pek az temiz hava almak ihtiyacındaydım. Hekimler bile hastalarına aç yaşamaMukdene gelindi miydi, Japonyava Basın masasındaki yerimden kalktım hizmetçi tutsaydım, çalışmadığı takdirde, benziyen bir sesle: nın yollannı öğretiyorlar. Her hastalığm gitmek için iki yol var. Kore yolu ya ve delegelerin masasmın önünden geçer bırakırdım giderdi. Fakat köle öyle deDiye haykırdı. başı, bir zamanlar içki idi; şimdi yemek hud Dairen yolu. ken, Habeş delegesinin önünde durdum. ğil. Babası, büyük babası, hep aileden « Kör müsün be?» oldu. Perhiz, panzehir hükmüne girdi. Ben Dairenden gemiye binmeği ter Ben Türk gazetecisiyim, dedim. sayılmıslardır. Kendi gitmezse kovulmaz.» İhtiyarın en ufak bir karşıhğı, slrtınDiinyanın hemen her tarafında, h'ali, cih ettim. Iç denizin çok güzel olacağı Şu halde, köleler, evde yeyip içdaki yükün altında ezilen, isyan etmek Sizinle mülâkat yapmak istiyorum. Ne nı tahmin ediyordum. Ben iyi göreme vakti yerinde olanlar için aclık sanator* Japon tiyatro artistleri... " tikleri halde, kimbilir belki de pek az için fırsat arıyan bu adamı şüphesiz ku zaman lutfedeceksiniz? dim. « hep o mevsimi şaşırmış olmak yomları açıldı. Oralarda, insanlara, çiy Japonya hakkında çok saçma şeyler durtacaktı. İhtiyarı dayaktan kurtarmak bir ücretle çalışan hizmetcilere nazaran Bana döndü. Yüzünde şaşmaktan ziyajüzünden. Dökülen yağmur, güvertede havuçla ve şekersiz ıhlamurla beslenmek' yazılmıştır. Japonların, san'atte, yara için ortalığa göz gezdirdim, yardımcı arıdumanlar çıkarıyor ve kıyılar bir ka de memnuniyet gösteren bir ifade vardı. imtiyazlı bir vaziyette bulunuyorlar öy usulleri talim ediliyor. Köhne dünyanın, tıcı değil, taklidci oldukları söylenir. le mi? zan buğusu içinde yüzüyordu. Ne zaman isterseniz, dedi binlerce yıllık geçim nazariyeleri altüst Japonlar şüphe yok ki, Çinden ilham yordum. O, dalgın gözlerle uzakları sü Tabiî. Büyük Habeş ailelennin leş oldu: Bugün zenginler aç, fıkara ise Çini terkettiğim için yese düştüm. Çi almıslardır, ve gene muhakak ki, Çinzüyordu. Kızgınlıktan ağzı köpüren çam Hemen şimdi. nin binalarım, manzaralarını, şehirleri san'ati, çokluk, İran san'atinden mül yarmasına bakmıyordu bile. İnsan sesine Ve ayaklarımızm ucuna basarak, ar kil ettiği camia içinde, kölelerle aile ço toktur! ni ve sakinlerini sevdim. Kültür sahibi hem olmuştur. Fakat Japonlar, kendi benzemiyen ses gene gürledi: ka arkaya konferans salonundan çık'ık. cuklan arasmda tam bir benzerlik varEndamlannın inceliğine itina eden basınıfa mensub Çinliler, incelmiş, anla malları olan bir san'at yaratmağa mu « Kör müsün diyorum ulan?» Habeşistanı müdafaa arsıulusal Parıs dır. Habeş hükumeti bu mesele ile her za yanlar, yirmibir gün havuç yiyip, şekeryışlı, lâtifeyi sever insanlardır. îçlerin vaffak olmuşlardır. Yakasına yapışan iki kirli el ihtiyan konferansında yegâne Habeş delegesi o man meşgul olmuş, bilhassa insan ticare siz çay içtikten sonra, kendilerini çok den büyük artistler ve büyük münev Kiotodaki, Şugunlar sarayı, impara yere yıkmak üzereydi. Fakat uzaklarda lan M. Aklilu, Paris Hukuk Fakülte tini yasak etmek işine çok önem vermistir. güzel görüyor, son derece bahtiyar sa verler yetişir. torların sarayları, üslublarındaki sade dolasan filozof gözler, birden canlanır gisinden son zamanlarda diploma almış Çok önceleri, Teodoros, sonra Yohan yıyorlar. Fakat ayni zamanda kuvvetten Çin köylüleri sade, mültefit ve çalış lik, renklerindeki tevazula, birer zevk Ran insanlardır. Çin köylüsü, her da şaheseridir. Resimlerinin eşi yoktur. bi oldular. O çökmüş göğüsten beklen genc bir avukattır. Kusursuz bir fransız nus, esareti yasak eden beyannameler çı düşüp, dermansız kaldıklan iy'n, eski kika gözlere sayısız plâstik güzellikler Dar gibi görünen bahçeleri, tenasübün miyen gür bir ses ortalığı sarstı: ca ile konuşuyor. Muahedeleri, tarihleri, kardılar, 1875 te Menelik çok şiddetli mollaların işret etmeleri gibi, birbirlerin«Körüm ya!» arzeden Çinin manevî güzelliklerinden birer harikasıdır. Gerçi, mimarilerinde hiç tereddüdsüz ve göze çarpacak bir zecrî tedbirler aldı. Imparatoriçe Zaudi den gizli olarak, pasta, şekerleme ve çibiridir. Çam yarması gibi adam ellerini ihti kolaylıkla sayıp döküşü, kendisinin, tam tu ve Ras Tafari, 1918 de, bir beyan kolataya düşüyorlar. nefis Çin "perspektivleri yoktur, detaya Buna rağmen, itiraf edeyim ki, Ja boğulmuştur, fakat bu detaylardan her yarın yakasından çekri. Af dijemek ister manasile avukat olduğunu gösteriyor. name neşretmek suretile, büyük Mene Ondan sonra, rejimi yeni baştan baçponyaya geldiğim zaman büyük bir ra biri nekadar güzel! liğin eserinc devam ettiler. Şimdiki Im lamak lâzım geliyorsa da, zararı yokf gibi bir şeyler mırıldandı. Aynldılar ve Kendisine dedim ki: hatlık hissettim. Bu duygu, daha ziv«parator Haile Selâse, köleliği kaldırmak Zaten maksad, rejime daimî sadakat Japon tiyatrosuna gelince, buna fev uzaklaştılar. Habeşistandaki esaret meselesi. de, vücud cihetinden. İnsan, her yemek kalâde güzelden başka tabir buluna göstermek, zamanının adamı olduğunu Delikanlı küfeciye kızgındım. Karşı Diplomasi mahfillerinde bir defa daha için azimli bir şekilde çalışıyor. te ölüm tehlikesile karşılaşmıyor; ayni maz. Japonların klâsik tiyatrosu olan Sahillerde bekliyen insan alıcılara kö ispat etmekten ibarettir. sındakinin ihtiyar, sakat bir adam oldu mevzuu bahsolmağa başladı. Italya, müakşam hastaneye götürülmek korkusu Kabuki tiyatrosunda bir gün bulun Lâkin, herkes bu kafada mı? Orasi olmadan bir bardak su içmek imkânı dum. Ne Amerikada, ne Almanyada. ne ğunu daha çabuk farketmeliydi. Zavaliı dahalesinin başlıca sebebi esaretin ilsçası le satanlar Habeşler değil, Arablar, yahud Dankalilerdir. Bu gizli ticareti ya şüphelü. Duyduğumuza göre, bu reji ..> TJıtrnda hcrsey temiadir. Bardak, İngilterede, ne de bizde böyle bir de körün, körlüğünü son bir korunma silâhı olduğunu söyluyor. Italyanm hakikaten ekmek, tabak, sofra takımı .masa, is kor gördüğümü hatırlıyamıyorum. He olarak yüzüne çarpmasım beklememeliy insanî bir fikirle mi, yoksa millî menfaat panlar Arablann idaresi altındadır ve bu me iyi gözle bakmıyan kocalar bile varkemle, sokaklar, herşey! Japonyada, le bu adamların dans edişleri, oynavış di. Arablar da, umumiyetle, İngiliz veya mış. Ezcümle, geçenlerde, Prağh bir ler saikasile mi hareket ettiğini burada herşey, hatta sefalet bile temiz. Ah! Bir ları ve tiyatroya olan iptilâlalrı! Ja Fransız tebaasıdır. mühendis, Mösyö Slodak, sekiz yıl önFakat haksızdım. Çok haksızdım. Asıl de şu pireler olmasa! Fakat. Japonva ponyada birçok buhran var, fakat ti acıyacağımız, çam yarması delikanlı ol münakaşa edecek değiliz. Yalnız sizden, 1926 da, Habeşistan Cenevre anlaş ce evlenmiş olduğu karısmdan, bu yüz » hâdiselere dayanarak ve sırf objektif bir da pire ısırığından mikrob almış hiç yatro buhranı yok! mahdır. Sırtı o kadar yüklü idi ki.. Bur şekilde, bana, Habeşistandaki esaretin masını imza ederken, köle ticaretinin önü den, boşanmış. kimse yoktur, çünkü bunlar Japon piMukayese yapmak be}rhude olur. Ja nundan buram buram ter damlıyordu. İki ne demek olduğu hakkında bir fikir ver ne geçmeği ve bunu kaldırmağı, Jcöleîiğin Madam Slodak, kocasına vardığı zaresidir ve onlar da temizdir! ilgasına, her türlü şekillerle ve tedrici su man 66 kilo geliyormuş. Sekiz yıl, bu ponyaya, Çin kadar az benziyen yer adım önünü göremezdi. Kırlarda, istediğiniz gibi gezebilirsimenızi rica edeceğim. Habeşistanda esarette devam etmeği taahhüd etmiştirJ1 sıkleti muhafaza etmiş. Birkaç ay evvel, Ona, önünü görebilmesi için hiç fırsat ret mevcud mudur? niz. Ne hayvan hücumuna uğrarsınız, yoktur. Buna, sinema ile tivatroların Tedricî surette ilga, dirayetin tim«ali Madam Cenabları tartılıp ta, kilolarının ne insan hücumuna.. Haydud yoktur, dan daha güzel misal bulunmaz. Gerçi verdik mi? En küçük yaşında sırtına bir İnsan ticareti bizde ölümle cezalan dir. Çünkü bu kadar eski bir vaziyeti bir bomba yoktur. Trenler vaktinde gıder birbirine pek yakın oldukları malum, küfe yükledik. Onu bir at gibi kullanıyo70 e çıktığını görünce sıkı bir perhize dırılır. Avrupalılarm esir dedikleri insan çırpıda kökünden kaldırmak kabil değil yatmış ve 1 7 kilo birden kaybetmiş. fakat aralarında hiç münasebet yok. gelir ve dinamitle havaya uçurulmaz. ruz; güneş denvyor, kar demiyor koştuBelki de, Japonyanın bana verdiği iç lar, harb tutsaklan, yahud bunların hu dir.» întizam! Ah şu intizam ne iyi şeydir! Mühendis fena halde kızmış ve mahrahathğında, Çinde ancak antikacı dük ruyoruz. susî bir köle muamelesine tâbi ahfadıdır. #** kemeye başvurup: 1 Karısının, fazla Delegenin sözünü keserek dedim ki: Adam at olur mu hiç? Bu köleliğin maruf sistemle hiçbir alâkaKyoto eski Japonyadadır. Orada, iki kânlarında görülebilen şaheserleri ora Fakat biz, Türkiyede, çok eski â incelmekle, kocasına kendini beğendir Zavaliı kiifeci.. Kusurlu olduğunu b'fhafta, bir Japon evinde oturdum. Çini da, saravlarda görmüş olmaklığımın da sı yoktur. Bunlar, kanunî şekilde evlenir detleri bir çırpıda ilga ettik. mek, mükellefiyeti kanuniyesini ifa et» renince af dilemek istiyor, kelime bulamıanlamak için Çinli evinde, Japonyayı tesiri vardır. ler, miras hakları vardır, borclu ve ala Evet. fakat bizde bu iş kolay ol medığini; 2 Zayıflamanın tesirile si *** yor, mırıldaruyor. Ona ne öğrettik ki.. anlamak için de Japon evinde oturmacaklı olabilirler. Hür insanlarla bunlar a maz. Vaziyet izah ettiğim gibidir. Görü nirli ve hırçın olduğundan kendisile geJaponlarm, UzakdoğUnun Almanları Zavaliı çamyarması, benim sevgili h. Benim oturduğum ev, içinden bir ırrasındaki yegâne fark, bunların ücrelsiz yorsunuz ki, esaret denilen şey, Habeşis çinmek imkânını selbettiğini ileri sürmüş mak geçen küçük bir bahçenin ortasın olduğunu söyler dururlar. Biraz iptidaî vurddaşım. Af. çalışmalarıdır. Bu da gayet tabiidir, çün tanda, bizatihi mevcud değildir. Esir ismi ve boşanma taleb etmiş; mahkeme de, bu da Miako otelinin beşinci katındaydı. olan bu şekilde vecizelerden kaçınmak önüne geçildi. Öyle ki, bugün, Japon kü Habeş köleleri, aile efradından sayı verilenler, harb esirleri, yahud onlarm ah adamı hakh bulmuş ve karısmdan ayır » Her akşam, bana, ırmağın anahtarını lâzımdır. Gerçi, Japonyada, birçok memleket yanın nüfusu, her yıl, inamlmıyacak lır, çocuklarla bir arada büyürler, onlar fadıdır ki, içinde yaşadıkları şartlar, bir mış. verivorlardı. Bir ırmağı anahtarla ki lidlemek çok eğlenceli şey. Çünkü, ev lerde olduğu gibi, belki de faşist süel bir nisbetlerle artıyor. Bu derde yer sar la bir arada yemek yerler, onlarla ayni işi çok noktalardan, orta çağ kölelerinin yaİçinde yaşadığımız rejim çağının ta velâ, ırmak kürültü ediyor ve insana parti, iktidarı ele almak üzeredir. Fa sıntılarından başka deva kalmadı! görürler. İnsan, kendi çocuğuna ücret ver şayışlarından iyidir. Adisababa hüku rihini yazacak olanlar, işte, böyle istis » Japonların, bizim medeniyetimizin en mez değil mi? Şayed bir Habeşe soraruyku uyutmuyor; ikindsi de, sabahîarı, kat Japonların, nüfuzlarını, Koreve, meti, insan ticaretini, birçok tedbirlerle nalar da kaydedeceklerdir.. bir ırmağı serbest bırakmak çok tatlı Mançuriye kadar götürmeleri, ve Mo kötü taraflarım almadıklarını iddia et sanız, size şu cevabı verir: «Bizde, kölelive ölüm cezasile cezalandırarak yasak Ercümend Ekretn TALU bir iş. ğolistam ele geçirmeğe savaşmaları, mek abes olur. Bilâkis, öyle zannediyo ğin son eseri olan aile hizmetçileri eski etti, kölelerin maddî ve manevî yaşayış Tabiî, kunduralarımı, günde dört başka çareleri olmadığından ve bizim rum ki, bu adamlar, bu kötülükler i devirlerdeki harblerden kalma kölelerdir sartlarını düzeltti. Şu halde, Habes hü zum yok. Esaret Trablusta bile vardır. defa çıkarıyordum. Birinci gün, bu iş suçumuzdandır. Vaktile Japonya, bu çinden itinalı bir seçi yapmakla meş gün Çinin hâlâ olduğu gibi, salgın has guldürler. An'anelerini saklıyorlar ve ve ailelerimiz efradından sayılır. Büyü kumetinin, «esareti tedricî surette ilga» M. Musoliniye, (Trablus dahil), hâlâ cammı sıktı, ikinci gün tabiî buldum, üçüncü gün, ayaklarını çıkarmadan a talıklarla kırılıvordu. Her sene korkunc sırası gelince kullanıyorlar. Bundan on yünce, kendi isteklerile çalışırlar. îhtiyar hususunda giriştiği taahhüdü yerine ge esaretin cari olduğu memleketlerin bir lispartımana girenlerin bu hareketlerine bir şekilde artan nüfusu, bu salgınlar bir sene evvelki yer sarsıntısında bir lar da, çocuklar da aile reisi tarafından, tirmedıği iddia olunamaz. tesini vermek zevkli bir şey olacak. Bu akıl erdhrememeğe başlamıştım. Kun telâfi ediyordu. Amerika ve Avrupa yıkıntı yığmından ibaret kalan Tokvo yahud onun oğlu tarafından beslenir ve Fakat, Italya hükumeti, bu vaziye suretle, faşist hükumetin faaliyet sahası dura ile eve girmek, bana iğrenç görü buraya, doktorları, ilâcları, terakkilerile vu yeniden inşa edişleri insanı havran yedikleri ekmeği kazanmağa hiçbir za te büyük bir önem veriyor. b'nemli surette genişlemiş ve onu Roma (Arkası var) gelip yerleştiler; hastalık salgınlarınm bırakıyor. nüj'ordu. man mecbur tutulmazlar. Ekseriya, aile Şüphesiz. Fakat, uzağa gitmiye lü İmoaratorluğuna yaklaşmış olur.» Japonyada herşey, hatta sefalet bile temiz! Ah, bir de şu pireler olmasa! 8 Habeşistanda esaret ve insan ticareti yok mu? Pariste toplanan «Habeşistanı müdafaa DEBUTI Rejim çağı r konferansı» ndaki Habeş delegesinin «Cumhuriyet» e diyevi Beni dinle küçük, dedi, şu mektu zamanlar, ekseriya Nataşaya gidiyordu. ve uzun uzun Konstantin Mişeli tetkik Aryan Nikola Evnayı seviyor mubu senin tashih etmeni istiyorum. Bir dos Nasyonal otelin fırtanh havasmdan u ediyordu. Erkek bazan genc kadının esunuz? diyordu. tumla beraber italyanca bir roman yazı zak, herşeyin sakin, tatlı ve yumuşak vine altüst olmus, sinirli bir çehre ile Bu; Aryanla beraber Jahr lokanta yoruz; edebî bir roman.. Fakat benim olduğu bu muhite iltica ediyordu. yorgun ve iç meselelerinin karışıklığı için sında yemek yedikleri ve genc kızın ona italyancam seninki kadar kuvvetli de Aryanla yakınlaşan ayrıhşı Konstan de gidiyordu. Başka vakitler güler yüzlü, Doktor Vladimir İvanoviç hikâyesini anğil.. Bana yardım etmek lâzım. Ooh.. tine çok korku veriyor, Nataşaya ise bu; sevimli, kendine hâkimdi. lattığı geceden birkaç gün sonra idi. başka taraflan için değil, yalnız gramer pek kolay görünüyordu. Konstantin Mişel yabancı ve durgun Konstantin Mişelin muhakemesi hâlâ " Cumhuriyet „ In edebî romanı: 47 hatalan için.. Konstantinle Nataşa birçok geceler olduğu zamanlar Nataşa onun hayatın karmakarışıktı. Çevlrenler F. Varal ve F. Osman Odamdan çıktı ve ben mektubu okuYazan: Klod Ane akşam yemeğini beraber yiyorlardı ve da gene bir dram geçtiğini keşfederdi. Suali duyunca yerinden zıpladı. Ora, Bana başka birşey söylemedi. Ben de dum. Bu maziye aid çılgın bir aşk hikâBir ilkbahar günü postanede tam gi erkek bunu Aryandan saklamıyordu. Aryandan hiç bahsetmiyorlardı. Aryan böyle konuşan ses vicdanmın aksi sadası |eye yaklaşırken, birdenbire önümde ba bu hâdiseden anneme bahsetmedim. Ona yesiydi ki kahramanı eski randevuların Konstantin ondan ayrılmağa karar ver la Konstantin hayatlannda onun gizli gibi geldi. Bir dakika düşündü, sonra nasıl birşey açabilirdim? Aramızda bir sarhoşluğunu hâlâ hâlâ hatırlıyor ve dospam belirdi. Yumuşak bir »esle: diği günden itibaren Aryana karşı ehem mevcudiyetini bilmelerine rağmen Nata yerinde kımıldanarak açık bir ifade ile Sen burada ne anyorsun? diye cürüm ortaklığından başka bir samimi tuna bir kerecik daha buluşmak için yal miyet vermiyen bir tavır takmmıştı. O şa bir zımnî anlaşma eseri olarak onvarıyordu. Mektub bir sürü lisan hata nunla çok yabancı bir şive ile konuşu larm arasına girmiyor veya girmiş gö cevab verdi: yet yoktu kü... )ordu. Hayır, onu sevmiyorum. Onunla Aryan durdu. Bir yudum çay daha larile doluydu. Düzelttim ve akşam gö yor ve Nataşa ile devam eden buluşup rünmüyordu. Bir an dehşetli heyecana kapıldım. beraber yaşadım; çünkü o harıkulâde türüb tek kelime söylemeden anneme görüsmelerini gizli tutmuyordu. Gördüğüm işten şüphelendiğini ve bana içti. bir sigara yaktı. Başbaşa geçen saatlerde Konstantin mezij*etli, şaşaalı ve muhteris bir genc pusu kurduğunu zannermiştim. Ayni saKonstantin kederli ve sessiz halini verdim. Bana teşekkür etti ve başka şeyAryan da bunları hiç aldırış etmeden Mişel genc ve güzel dostunu kollanna kızdır. Fakat o; size izaha muktedir olaniyede anladım ki fena bir tabiye kur muhafaza ediyordu. Aryan.ona baktı ler konuştu. Uydurduğu roman yazmak dinliyor: alıyor ve dudaklannı onun çıplak omuz madığım bazı mülâhazaları ki ben de hıkâyesıne inanmamıştım. Hakikî mevtnuşru. Onu iki saniye beklettikten sonra ve: Ben de bir dostumla san'at tiyat Iarına koyuyordu. onlan kendi kendıme anlatabıldığime ezuu biliyordum. Ekseriya bize gelen ve ne yapacağımı kararlaştırmıştım. Kendi Annemle aramdaki münasebetle rosuna gitmek için serbestımi kullanacaNataşa kendini müdafaa etmiyor, mın değilim amansız bir irade ve şeytasonraları görünmez olan bir bahriye zakendime: «Ne budalalık! Bu hareketi rin nasıl olduğuna dair bir hıkâye daha ğım! vücudünü bu tehlikeli öpücüklere bırakı nî bir san'atla tatbik ederek aramızda bitini hatırlamıştım. beni şaşırtmamalıydı!» dedim ve ona ce dinlemek ister misin? dedi. Diyordu. yordu ve böylelikle Konstantinin karar bir aşk doğmasına mâni oldu. Belki beni İşte görüyorsun ya, nesıl terbiye edilyab verdim: Onun ölümünden bir sene evvel Ro miştim bay münakkid! Şimdi artık bana Genc kadının Arbattaki evine gittiği sızlığı, genc kadının mahcubluğu, ikisi sevdi. Fakat bunu sezdirmektense ölmeği Pul almağa geldim. mada idik, ben on üç yaşına girmiştim. akşam Konstantin divanın üzerinde Na nin de zevk aldıklan bu meşkuk vaziyeti tercih eder. Onu sevebilirdim, lâkin istemütalealarını söylemeğe cesaret et! Oldukça sert bir ifadeylef îtalyancayı rusçadan daha iyi okuyub uzatıp gidiyordu. medi. Şimdi artık onu terketmek lüzu Konstantin içini çekti ve hiçbir şey taşa ile yanyana oturuyor, masadaki se Fakat evde pul çok! dedi. yazıyordum. Bir gün annem odama gelmaver hafif hafif mırıldanırken genc Bir gece Nataşa hiç mukaddime yap munu hissediyorum. Ayrılmamız yakınsöylemedi. • Onlar ihtimal senin ve annem için. di, telâşh görünüyordu. Kendisi taralmkadınla tatlı tatlı konuşuyordu. mağa lüzum görmeden bir sual sorduğu dır, onun için size bundan bahsetmek isÇok zamanlar Nataşa hiç sesini çı zaman Konstantin Mişelin şaşkınlığı çok temiyorum. Ben kendi mektublarıma yapıştırmak ü dan yazılmif italyanca bir mektub uzatKonstantin rahatsız ve elemli olduğu karmadan erkeğin anlattıklarını dinliyor büyük olmuştu. Genc kadın: gere aynça pul satın aldun, (Arkası var} Arbat mahallesi