CUMHURİYET 22 Temmuı 193S Dışarıya gönderilen malKarşıyaka ve İnciraltı banyoları ve Buca ve larda 1.173.428 liralık Canakkale müstahkem mevkiinin en kuvvetli Kozağacı, tatil günleri bütün Izmirlileri topluyor fazlâlık var tahyaları, Boğazın ağzındakiler değil, ÇanakAdana (Özel ) Şehrimizin son üç kale kasabasınm etrafmdakilerdi! aylık (nisan, mayıs, haziran) giren ve No. 253 A. DAVER Franııs topçu zabitinin batxralan»<«aa Bu zavaliı düşman mermisine karşı herkesten bir «yuha!» yükseldi ve bu komedi böyle bitti. Fransız askerleri bu İntepe bataryasına, mermılerinın çıkardığı ses kedi miyavlamasına benzediği için, «miyavhyan batarya» admı vermişlerdı. bu mıntakalar 18 martta şu durumda idi: 1 Methal mıntakası Rumelide Ertuğrul, Seddilbahir ve Anadoluda Kumkale, Orhaniye tabyaları: 15 ilâ 24 santimetroluk 20 top ayrı 15 lik ten küçük bir miktar top daha. 2 Merkezle methal arası mınta kası Anadoluda Erenköy ve İntepe, Kepez grupları: Rumelide Tilki, So vanlı ve Baykuşhavuzlar grupları. Seferberlikten sonra vücude getirilen bu mıntakada 26 tane adî ateşli 15 lik o büsle 7 tane 15 lik seri ateşli gemi topu, 20 tane 12 lik muhasara topu ve 4 tane 21 lik havan olmak üzere 57 vasat top ve bir mıktar küçük çaplı top vardı. 3 Merkez grupu Anadolu ta rafında, Anadolu Hamidiye, Çimenlık. Anadolu Mecidiye bataryaları; RumeÜ tarafında, Rumeli Mecidiye, Rumeli Hamidiye ve Namazgâh bataryaları: Muhtelıf uzunlukta olmak üzere 6 tane 35 lik, 4 tane 28 lik, 24 tane 24 lük, 4 tane 26 hk, 7 tane 21 lik olmak üzere 45 ağır top ve birkaç tane hafif top. 4 Dündar (arkacı) grupu R u meli tarafında Değirmenburnu, Ana • dolu tarafında Nara bataryaları: 12 tane 24 lük, 2 tane 21 lik olmak üzere 14 top, birkaç tane hafif top. Bunlara ordunun seyyar serî ateşü obuslarile sahra toplarını da ilâve et mek lâzım gelir. Fransız topçu zabiti Osmanlı erkânıharbiyesi tarafından neşredilen eserin tercümesini okurken oradaki methal ve iç tabyalarına aid rakamları hep medhal istihkâmlarına aid zannetmek ve ondan sonra, Çanakkale, Gelibolu tabyalarını da ayrı bir grup sanmak hatasına düşmüş. A. D.) çıkan malları hakkında Tecim ve Endüstri Odasından aşağıdaki rakamları al dım: Nisan ayında: Pamuk, çiğit, çiğit küsbesi, çiğidyağı, arpa, buğday, yulaf un, susam, iplik, bez, yapağı ve barsak gibi toplu ihrac mallarımızdan 444,316 lira değerinde 3,842,745 kilo mal dışanya çıkmıştır. Mayıs ayında: Gene ayni kalemler den 928,492 lira değerinde 3,934,194 kilo, ve haziran ayında ise; gene ayni kalemlerden 579,886 lira değerinde 4,016,678 kilo mal ki; şehrimizden üç aylık toplu ihracat tutarı 1,952,694 lira değerinde 11,793,617 kiloyu bulmuştur. Buna karşı; ziraat aletleri, benzin, çimento, gazyağı, hırdavat, kahve, kana viçe, kösele, yerlı ve yabancı dokuma lar, makine parçaları, makine yağı, şe ker gibi mühim kalemlerden: Nisan ayında: 168,339 lira değerinde 481.972 kilo, Mayıs ayında: 336,451 lira d »jerinde 1,740,672 kilo. Haziran ayında da: 274,476 lira değerinde 1,458,725 kilo mal ki; şehri mizden üç aylık ithalât tutan 779,266 lira değerinde 3,681,370 kiloyu bul muştur. Bu rakamlara göre Adananın nisan, mayıs, haziran 935 aylarındaki ithalât ve ihracatı arasında, ihracatta 1,173,428 lira değerinde 7,1 12,247 kiloluk bir faz lalık var demektir. îhrac maddelerimizde bu aylarda en yüklü kalemler sırasile pamuk, iplik, bez, buğday, çiğidyağı, susam, un, çiğid küsbesi ve ithalât mallan arasında da en yüklü kalemler sırasile, yerli ve yabancı dokuma, makineyağı, ve benzin, şeker, kösele, çimento, ziraat aletleri gibilerdir. Adananın en başta gelen ihrac malının pamuk olduğu gözönüne alınır ve bu geçen üç ayın pamuk ihrac mevsimi olmadığı da düşünülürse yukarıdaki netice, Adana ekonomi durumunun ne ka dar yüz güldürücü bir halde olduğunu bize anlatmakta ve bizi sevindirmekte dir. Türklerle Süngü Süngüye y Çanakkalede Adananın üç ayda alıp sattığı mallar yazı ve nasıl geçiriyorlar? RADVO Bu akşamki program j İSTANBUL: 18,30 yüzme dersleri. Azade Tarcan 18,50 fransızca ders 19,10 plâk neşriyatı 19,50 Estegaço orkestrası, Rumen musikisi 20,20 haberler 20,30 radyo caz ve tango orkestraları ve Bedriye Tüzün, türkçe sözlü eserler 21,30 son haberler, borsalar 21,40 mandolin kuvarteti, Paterelli idaresinde 22,10 plâk neşriyatı. VIYANA. Zırhlılar istihkâmların kötü mermilerinden korkuyorlar mıydı? Bahriyelilerin iddia ettikleri gibi, donanmanın bu cins kötü mermileri, sahiden tehlikeli sandığına inanmak kabil midir? Bizim böyle bir savaya (iddiaya) inanmamız mümkün değildir. Çünkü ma yısuı ilk giinlerine, yani Alman denizaltı gemileri meydana cıkıncıya kadar, ln giliz, Fransız zırhlılan, hemen her gün, Boğazın kalb^âhı demek olan Erenkö yüne kadar gidip karakol vapıyorlardı. Agamemnon zırhlısmın Trua harabeleri önünde demirliyerek Anadolu ve Alçıtepe bataryalan üzerine nişan talımi yaptığını hahrlıyoruz. Ateş esnasında, İngiliz zırhlısmın mızıkası çalar ve top başında olmıyan askerler, geminin kıç Üstünde jimnastik adımile koşarlardı. Bu sırada, denizcilerin söylediklerine göre, bu kadar korkunc olan Anadolu bataryalan ne yapıyorlardı? Sonra elimizde Türk toplannın ateşile harb gemilerine birşey olmıyacağını ve olrnadığını gösteren canlı ve kuvvetli bir delil var ki o da, River Klayd vapuru nun Türkler tarafından on aylık bom bardımandan sonra hâlâ, Seddilbahir kıyısında sapasağlam durmasıdır. Ihracın ilk günü bir iskele gibi karaya oturtul muş olan bu şilepte, birkaç sıyrıktan başka birşey bir yara olmaması İngiliz Fransız bahriyelilerini kendi sözlerile ilzam eden bir delildir. Eğer Türklerin Kumkale civannda, dafaa fazlasına lüzum yok, sadece bizim uzun 155 liklerimizden iki üç batarya toplan olsaydı, Seddilbahirde 24 saatten fazla durabileceğimizi kim iddia edebilir? Iki bakımdan göze çarpan bir misal: 5 mayısta Jaureguiberry (Joregiheri) zırhlısı, başüstüne kendisine hiç zarar vertniyen bir gülle yedi ve yeryemez de u zaklaştı. Boğaz kıyılarındaki Türk toplarının sayıca azlığı, menzillerinin kısalığı, tesirlerinin zayıflığı, cephanelerinin kıtlığı anlaşıldıktan sonra, torpillerle, mayinler kalır ki, bu, başka bir iştir. Boğaza taarruzun başlangıcında, yani 1915 şubatında, henüz fazla mıktarda mayin ve torpido kovanı yoktu. Bo ğaz, o zaman zorlansaydı, bıze boş yere beş zırhlının ziyaına malolmazdı, ve çok kanlı bir seferin muvaffakiyetsizliğinden bizi korurdu. Ayni zamanda, harbin bülün devamınca ağır yükü kendini hisset tirmiş olan Çanakkale seferinin menfi sonucundan (neticesinden) kurtulmuş olurduk. Boğazın daha içerisindeki Çanakkale, Kilidbahir, Dardanos ve öteki birkaç bataryaya gelince, bunlann cephanesi pek azdı. Ve süel değerleri, Boğazm ağzındaki methal bataryalanndan yüksek degildi. Çünkü en iyi toplar ve cephane methal bataryalarında toplanmıştı. Türk toplartmn menzili pek kısa idi Erenköy istihkâmlan, bircok defalar, Kerevizderedeki Fransız kuvvetlcrinin saa vanına ateş etmek istemişler, fakat atışlarını Kerevizdereye kadar uzatamamışlardı. Bu istihkâmlardaki eski lopların menzilleri gayet mahduddu. (Burada 16 tane adi ateşli 15 lik obus vardı. A. D.) Hem sonra, her harb hareket ve faaliyeti, kendiliğinden (haddi zatında) bir tehlike, güçlük ve talih işi halitasıdır ki bunları daima gözönünde bulundurmak ve muvaffak olmak azmi mevcud olunca da bunlan yenmek lâzımdır. Çanakkaleyi zorlamak gibi bir teşebbüste, terazinin bir gözüne yana (lehde), öteki gözüne de karşı (aleyhte) olan unsurları koymak ve ondan sonra geçmeğe çalışmak ve hiçbir bahane ile geri dönmeden geçmek gerekti. Cesur ve kahraman piyade, siperinden çıkıyor ve ileri atılarak hücum ediyor, el bombaları, tayyare bombaları, zehirli gazler, makinelitüfeklerin yaylımlan ve nihayet top ateşleri altında telörgülerini urmanıyordu. Bu piyadenin canı yok mu? Biliyorum, bu sözüme karşılık ola rak, o değersiz insan malzemesidir, denilecektir. Donanma için, denizcilerin dedikleri gibi zeytinyağı gibi bir deniz mi lâzım dı? Çanakkalede bu da vardı. Donanma için tehlikeli geçidleri aydınlatmak üze re her kıyıda projektörler ve Çanakkalede çalışan bütün kılavuzlar mı lâzımdı? O sularda çalışmış kılavuzlar ve gemi lerde sürü sürü projektörler de vardı. Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lardır: Şinasi (Büyükada), Yusuf (Heybe li), Hüsnü Haydar (Emınönü), Sırrı (Çemberlitaş), Asador Vahram (Ge dikpaşa), Ahmed Necati (Cibali), İs mail Hakkı (Şehzadebaşı), Şeref Ak saray), Erofılos (Samatya), Nazım (Topkapı), Kemal (Karagümrük), İstefan (Bakırköy), Arif (Fener), Yeni Türkiye (Hasköy), Yeni Turan (Kasımpaşa), Receb (Beşiktaş), Mer kez (Galata, Doğruyol), Şark Merkez (Şişli), Matkoviç (Tünel), Kemal Rebül (İstiklâl caddesi), Saadet (Kadı köy, Muvakkıthane), Osnıan Hulusi (Kadıköy, Söğüdlüçeşme), İmrahor (Üsküdar). ' Düğün Mütekaid Mareşal Kâzımm torunu ve îsmail Hakkı ile eşi Nazirenin kızı Belma ile Hamamcızade Nuri Alinin oğlu Nihadın düğünleri dün akşam Perapalas otelinde yapılmıştır. Düğünde birçok tanmmış ve seçgin zevat bulunmuştur, Yeni evlilere saadetler dileriz. Çanakkale müstahkem mevkiinin tabyaları (Fransız topçu zabiti yanılıyor. Çanakkale müstahkem mevkiinin en kuvvetli tabyaları Boğazın ağzındakiler değil, Çanakkale kasabası etrafındaki lerdi. 35 lik ağır toplarla 24 lük uzun toplar, hep bu grupta idi. Müstahkem mevki dört mıntakaya ayrılmış olup "Cuhumriy*tM in bâtemi: 3 7 Üsküdar Hâle Sinemasında tStMStİ ADAM Lord Flamboroh: Eve gidince Moya ile konuşaca ğım, dedi. Hatta belki daha evvel de konuşurum. Ömrümde bu kadar sıkıldı ğımı bilmiyorum. Bu ne çirkin hâdise... Bu sözler Sır Ralfı daldığı düşünceden ayırmadılar. Bunu gören Lord Flamboroh ta tren Londraya varmadan evvel kızının yanına gitmiye mecbur ol du. Moya ile sevgilisi küçük bir kompartımana çekilmişlerdi. Lord Flamboroh arzu etmediği bir manzara ile karşılaş mamak için kompartımanın kapısını lü zumundan fazla gürültülü bir şekilde açtı. Onlar herbirisi bir köşeye çekilmiş a lâka ile dışarıya bakar vaziyette idüer. Moya, seninle yalnız olarak ko nuşmak istiyorum. Moya gülerek seslendi: Alfonso, dışan çıkınız! Delikanh dışan çıktı ve kapıyı arka •sından sımsıkı kapattı. Lord Flamboroh hiç te hakikî olmıyan bir neşe içinde: Ey, Moya! dedi, artık olup bite (Arkası var) rinizden istemedim. Bunun zaran yok sevgili. Şimdi usul ve kaideyi bir kenara bırakalım. Benimle evlenmeyi her halde arzu edersiniz, değil mi? Alfonso Lord Flâmborohun şaşkm, Sir Ralfin ise ateş saçan bakışları önünde gene kızı kucakladı. 17,15 gramofonla filim musikisi 18,05 konuşmalar 18,35 konser 19,05 konuşmalar, hava raporu, haberler şanla birlikte balalayka ve orkestra konseri 22,05 konuşma 22,15 konserin devamı23.05 haberler 23.15 gitar konseri 23,45 gramofon 24,20 konuşma 24.35 dans Karşıyaka banyolarından bir görünüş havaları. îzmir (Özel) Yaz geldi. Güzelya ni girmektedir. Etrafındakilerin gü BERLİN: lıdan başlıyarak Karşıyakanın Bostan lüşlerine mukabele etmek istiyor. Gö17,05 musikili bir numara 17,35 çolısında biten İzmir, yanıp tutuşan bir beğini tutarak, garib, âdeta sırıtır gi cuk korosu 18.05 Ştutgarttan taşıma güneş altında buram buram ter dökü bi oluyor. 20.05 piyano ile Şubertin şarkıları 20,45 yor. İzmirin bir poyraz rüzgân vardır Tam bu sırada şişman kadın bir çığki, yaz günlerinde bütün îzmiri sır lık atıyor ve suların dibine gömülüyor. günün akisleri 21.05 haberler 21,15 tından çatlatacak kadar pis ve berbad Ayni yerden evvelâ gene, muzib, ya Ştutgarttan taşıma 23,05 ' haberler dır. Bu rüzgâr, şehir sokaklarının, yan ramaz bir kız başı, sonra da, ağzından 23,35 anlatma 24,15 gece musikisi. BÜKREŞ: gın yerlerinin nekadar tozu, toprağı sular fışkıran şişman kadmın altüst ol18,05 orkestra konseri 20,25 gramovarsa havalandırır, şehirlerin en uzak muş çehresi fırlıyor. fonla şarkılar 22,10 çifte piyano ile mahallelerine kadar sürükler. Zanne Deniz gittikçe doluyor. Sandalların konser 22,35 haberler 22,55 gece kondersiniz ki havada bir kum dalgası yü sayısı artıyor. seri. rüyor, sağa, sola akıyor. Uzaktan baBanyonun radyosu bir şarkı söylü kmca sarımtırak bir dalganın, şehrin TULUZ. üstünde kalın bir tabaka bağladığı gö yor: 20,35 haberler, tıbbî konuşma 21 eğBiz Heybelide her gece mehtaba çı rülür. lenceli sahneler 21,15 operet parça kardik ları 21,20 Vıyana musikisi 21,35 opeBöyle günlerde, gözler, körfezin ağ Sandallarımız nej'e dolar, zevke dalar ra parçaları 22,05 musikili piyes 22,45 zmdadır: dık.. türlü sololar 22,50 <Azor» operasm İnbat beklenir.. Ve masmavi suların Sahil tıklım, tıklım.. Bazı gencler, dan parçalar 23,25 filim musikisi, ha ta ortalarından, bir koyun sürüsü g'bi beyaz dalgaların beyaz başlarmın gü kadınlar kısmına toplanmışlar, gülü berler 23,50 cazband takımı 24,05 dınründüğü dakikada, İzmir, sevinc ıçm şüyorlar. Bu, mükemmel bir göz ziya leyicilerin zamanı ve balalayka konserifetidir. Sarılısından, esmerinden, beya 24,40 dans musikisi 1,05 geceyarısı nude bağırır: zından, çirozundan, şişmanından, güze marası ve haberler 1,25 süel marşlar Hele şükür, inbat başladı. Rüzgâr değişir, dalgalar, İzmir rıh linden her çeşidine kadar. PRAG: Ta karşıdaki sandaldan bir gene kıtımlarına, yalı boylarına ve dolaşa do17,35 salon orkestrası 18,45 konfe laşa Karşıyaka sahillerine çarpnviğa zm güzel, tiz sesi geliyor. Su, hayat ve rans, gramofon 19,05 haberler, gra neş'eler içinde çalkanıyor. Burada ar mofon, tarım konuşması 19,25 Araan başlar. tık hiçbir asık yüz yoktur Sankı su yayını 20,05 almanca haberler, gra *** Karşıyaka banyolarındayız. Vapuı lar, herşeyi temizlemiştir. Gülmek, eğ mofon, haberler 20,30 şan konseri iskelesi, kübik bir ağız gibi, t?mirden lenmek, sularla kucaklaşmak, şarkı 21,50 «Dolores Divin> in macerası 22,35 kopup gelen yüzlerce yolcuyu, Karşı söylemek ve bağırmak var. filârmonik konser 23,20 haberler 23,50 İleride bir levanten grup, kıımlara se almanca haberler. yakaya, nhtıma döküyor. Bunlarır» ekserisinin koltuklarımn altında banyo rilmiş, şemsiyeleri açmışlar, mandolin, takımları vardır. Çoğu gene, çoğu be kitara çalınıyor, bir şarkıyı muhtelif yaz giymiş. Göğüsler, başlar açık, kol seslerle armonize ederek söylüyorlar. yaclarına cevab verebilir. Su, tertemiz. Rüzgâr bol. Kazinoları lar çıplak, sırtlarda hafif birer göm Zayıf, hasta bir kız, denizden çıktı, çok ve her dilenen şey var. Ark» » • >" § »lek veya robi... kumların kenarına oturdu, sırtını gü lıklar yemyeşil. Gölgelerinde yüzlerce Güneş, Kadifekalenin tepelerinden neşe verdı. Bir an kanadı gibi tiril tiinsan, aileler rahat rahat serilmişler. süratle yükselmiş, mütemadiyen yol ai ril titriyor. Kimi sofrasında, kimi masalarda yi madadır. **• yor, içiyor, eğleniyor, bağınyorlar ve Tramvaylar, îzmirin Karşıyakada bıînciraltı.. Şehre yarım saat rr.esafe burada da başka bir hususıyet vardır. raktığı son atlı yadigârlardan, çığlık de, küçük ve güzel bir plâjdır. Burada lar içinde çalkalanan bir kalabalığı koyu sazlarla örülmüş kazinolar varİzmirde tatil günlerini, kısmen Bubanyolara götürüyor. Banyo, ronkli dır. Kumsalın kenarında, banyolar sı canın Kozağacı, Burnovanm Pmarba bir insan dalgası içinde. caya durmuş, bir boydan bir boya u • şı mevkiinde geçirenler vardır. Bura Yüz yirmi kıloluk bir kadın, löp löp zanmışlardır. larda denizin maviliği yerine, tabiatin etlerini sallıyarak suya giriyor. Bütün İnciraltı, Balçovenin yemyeşil bah bol yeşilliği, suları ve gölğeliği vardır. gözler ona dikümiştir. İki adım atı çelerinin denize uzanmış dudaklarmda, Fakat İzmirin bu eğlence hayatında "or, durup soluyor. Belli kj, denize ye güzel bir yaz eğlencesinin bütün ihti göze çarpan yegâne ve mügterek nokta şudur: İçki!.. Hepsinde ve ekseri halk arasında çeşidli çeşidli içki kullanılıyor. Bunlardan bazı gene grupları da o luyor ki, geceleri, saat yirmi dörtten sonra sokaklardan nâraları duyuluyor. Gölğeleri, duvarlara çarpa çarpa, eğ lencenin son sızıntısının raksıru yapı yor.. Fakat İzmir, hakikatte eğleniyor mu, denilirse, buna, hayır, cevabı verilebi lir.. İzmir eski İzmir değildir. Eski neş'esi yoktur. Eski kalabalığı gözük mez olmuştur. İşi azalmış, geliri ek silmiştir ve bu sebebledir ki. İzmirin bütün hayatındaki neş'ede bir zorakilik vardır. Halbuki İzmir, tabiat ba kımmdan, mevkii, rüzgân, yeşilliği, ve denizile nekadar cici, nekadar şuh, nekadar sevilecek ve yaşanacak yer dir?... • Karşıyaka vapur iskelesi ni bana anlatacaksınız, değil mi? Alfonso ile niçin evlenmek iste diğimi mi, baba? Çünkü onu seviyorum. Size başka daha ne söyliyeyim? Vaktile Mike için de böyle diyordunuz. Kızlarını istedikleri kimselerle düşüp kalkmıya bırakan babalar meğer pek büyük bir suç ilerlermiş. Sir Ralfle nişanlı olduğunuzu pekâlâ biliyorsunuz. Evet onun bana bir yüzük verdi ğini biliyorum. Evlenmemimizi de münasib görmüşrük. Fakat ben fikrimi değiştirdim. Lâkin siz bunu yapamazsmız. Lord Flamborohun kızı bir ressam par çasile evlenemez. Lâkin o bir ressam parçası değildir, baba. Ressam da değildir. Artık resim yapmamasına, daha kazanclı bir iş bulmasma karar verdik. Eğer bu adamla evlenirseniz sizi evlâdlıktan reddederim. Siz gonlünüzün istediğile evlen mediniz mi baba? Buna inanmam. Sizin gibi müsta kil fikirli bir adam kendisine teklif olu nan bir kadını hiçbir şey söylemeksizin kabul edemez. Haydi bunun böyle olduğunu kabul edelim. Fakat ben size münasib bir koca seçtim. Fakat babacığım siz nasıl Alfonsodan hoşlanmıyorsanız ben de Sir Ralften hoşlanmıyorum. Lord Flamborohun hiddeti hâlâ ya tışmamıştı. Bağırarak: Fakat bu adam sizinle paranız i çin evlenecek, dedi. Sizin şahsî serveti niz olduğunu ve benim böyle bir deliliğe mâni olamıyacağımı biliyor. Ya Sir Ralf? Sir Ralf zengin bir adamdır. Evlenmemizle o birşey kazanmi yacak mı? Lord Flamboroh bu suale cevab ver medi. Moya devam etti; Teklif ediyorum, dostunuza so Ben ebeveynimin arzulan veçhile runuz, benimle cihazsız evlenir mi? Serevlendim. veti mi bir hastane inşasına vakfedersem gene fikrini değiştirmez mi? Sir Ralfin müspet cevab verece , ğine emınım. Haydi o halde sorunuz^ Lord Flamboroh kompartimandan çıktı. Suratını buruşturarak Alfonsoyu süzdü. Sonra Sir Ralfin yanına gitti. Sir Ralfe kızının istediği suali sormak niyetinde değildi. Fakat Londraya va racaklan sırada muhatabmın bir sözü buna vesile verdi. Sir Ralf, mukavelelerimiz hükümden sakıt olsa Moya ile gene evlenir miydiniz? Ne garib Lord! şeyler söylüyorsunuz, Tren yolculuğunun bundan sonrakı kısmı çok fena geçrj. Sir Ralf bir köşeye çekilerek somurtmuştu. Hem izzetı nefsi yaralanmış, hem de serveti hakkında kurduğu proje suya düşmüştü. Yalnız izzetinefsi mi, serveti de mü teessir olmuştu. Çünkü onun Flamboroh ailesine girmesi servetinin büyümesine sebeb olacaktı. Zenginlerin para ile alâkadar olma dıklarını, iki milyonu olan bir adamın üçüncü bir milyona karşı bigâne kalaca ğını zannetmek hatadır. Mesele bunun tamamen aksinedir. Servetini şilinglerle Tercüme «rcn. Yazan: ömer Fehmi Başkut Edgar Valla* sayan adam bazan bunlann adedini bilmifcbilir. Fakat iki defa milyoner olan Lâkin Moya, ben sizi henüz pede adamlarda bu hale rasgelinmez. Para meselesi Sir Ralfi daldığı dü • şünceden ayırmış, tamamen ayıltmışt' Lord Flamboroh devam etti: Şimdi size gelip te «Moyayi sevîyorsunuz, onu kendi paranızla geçindi rebilecek vaziyettesiniz. Cihazından vazgeçerek evleniniz!» diyecek olsam buna ne cevab yerirşjniz Sir Ralf? (Arhan var)