CUMHUTtfYET 25 Hazîran 1935 Türklerle Sungü Süngüye No. 226 A. DAVER Çanakkalede Dikkatler Bayrağımızı yükseltenlere , Kayseri Fabrikası İnşaatı bitmis olan bu mükemmel fabrika, açılma töreni için hazırlanıyor /^trf^ RADVO aksamki orogram^) ÎSTANBUL: 18,30 almanca ders 19 dans musndsî plâk 19,30 Balalavka orkestrası, koro 20 haberler 20.10 konferans 20,30 stüdyo orkestrası refakatile Münir Nurettin, Bedriye Tüzün (türkçe sözlü eserler) 21 radyo caz ve tango orkestralan 21,30 son haberler 21.40 Mandolinat orkes trası, Gavein kardeşler 22,10 plâk nesriyatı. VİYANA: Yapılacak tek şey Çanakkalenin tahliyesi idi. Bunun için Londrada Başbakan Askuitin reisliği altında bir harb meclisi kuruldu Sorl Runun hotıralanadon Cephemizde zenci livamızın Ingi lizler tarafından değiştirilmesi bit rniştir. General Davinin kıt'aları, bugün son nokta olan A 20 ye ka dar cepheyi işgal ettiler. Bu nokta dan Boğaza kadarki cephe, Kerevizderesi boyu, bundan sonra, kalan biricik Fransız livası, cephesinin genişliği 900 metroyu geçmiyecek o lan Forkat livası tarafından tutula caktır.» Şarl Runun hatıralarından aldı ğımız parça, burada bitiyor. Fakat pek mühim olan bu ilk tahliye hareketini biraz daha tetkik edelim. *** «Kiçner ve Harb» isimli Ingiliz , kitabından ve Ingiliz harb tarihin den yaptığımız hulâsalarda görül düğü Gzere, Kiçner Londraya dön dükten sonra Gelibolu yarımadası nın tahliyesi kararlaştırılmıştı. Elde mevcud gemilerin miktarı tahliye An iki safhada yapılmasını icab et tiriyordu. Evvelâ «Arıburnu Suv ı» mmtakası, yani Türklerle daha ıkı temasta bulunulan mıntakanın tahliyeaine karar verilmişti. Lârşer diyor ki: «Koca bir ordu n'un böyle düşmandan uzaklaşmak ve çözülmek istemesi, bu harbde iHc defa görülen bir lüzumdu. Hareket, bütün teferrüatile düşünülmüş ve Türklerle Almanlann elinden sıyrılmak hususu en ince noktalanna kadar hesab ve ihzar edilmişti. Ev velâ topçu kısmı küllisi irkâb edilecek, bunu kıtaatın kısmı küllisi, badehu topçu ve piyadelerden mürekkeb arkacılar takib edecekti. Tekmil harekât karanlıkta ve tam bir sü kun ve sükut içinde geceleri yapılacaktı. Mıntakadaki mutad vaziyet devam ettirilerek düşmanın dikkat ve teyakkuzu uyutulacak, arkacılar ve otomatik ateş vasıtalan faaliyete devam edeceklerdi.» denlerden maada herkes, yapılacak tek şeyin tahliyeden ibaret olduğuna kanidi. Geçmiş tarihte Türkiyeyi büyük bir devlet olmaktan çıkaracak bir takım hâdiseler önünde esraren giz bir kuvvetin, talih ve mukadderatın müdahalesi iki üç defadan fazla Türkiyeyi kurtarmıştı. Bu defa da o kuvvet, talih, ve mukadderat, bir daha müessir surette kendini gösteriyordu. 2 ikinciteşrinde Ingiltere harbi sevk ve idare için kabinenin 3 ilâ 5 azasından mürekkeb yeni bir harb meclisi kuruldu. Meclis Başbakan Askuit, Deniz Bakanı Balfur, Dış lş leri Bakanı Sir Edvard Grey, Har biye Bakanı Lord Kiçner, Mühimmat Bakanı Loid Corcdan mürekkebdi. İlk içtimada, 3 ikinciteşrinde Ça nakkalenin tahliyesi müzakere olu nacaktı. Tahliyeyi Monro tavsiye etmiştl Çanakkaledeki yeni Başkuman dan Monro, 30 birinciteşrinde efrad ve zabitanın çok yorulmuş olduklarını ve zabitanın pek fazla zayiat verdiklerini, muvaffakiyet ümidile tekrar taarruz yapmağa imkân ol madığını bildirmiş ve tahliyeyi tav siy» etmişti. Ertesi gün Mısırda bulunan General Maksvel, Mısınn müdafaasından mes'ul bulunmak sıfa tile, mümkünse Çanakkalede sebatı tavsiye ediyordu. Bunun üzerine Monro Çanakkaledeki üç kolordu kumandanının fikirlerini sordu. Anzak Kolordusu Kumandanı General Birdvud vaziyetin vehametini itiraf etmekle beraber, tahliyenin sebeb olacağı nüfuz ve haysiyet ziyamdan ve telefat ihtimalinden korkuyordu, başka bir yerde derakab bir darbe vurulmadıkça tahliyeye muariz bulunuyordu. Suvla Kolordusu Kumandanı General Biny fazla zayiat ve rilmeden şimdi bu mıntakadan çekilmek mümkün olduğu fikrinde idi. Daha sonra Almanlar gelirse çekil me mecburî ve çok pahalıya mal o lurdu. Seddilbahirdeki kolordu ku mandanı ise, General Monro ile ayni fikirde idi. Generaller arasında ihtilâf var demekti. Ayrıca Ingiliz amiralleri arasında da ihtilâf vardı. Süvarilerimizin yükselttikleri bayrağımtzın önünde, yalnız süvarilerin kendi enerjileri değil, teknik • leri de yükselmiş ve belirmiş olda. ötedenberi tek, tek gösterişin yurd için sevilecek ve ktskanılacak bir son olmadığına inanırız. Süvarile rimizin kazandıkları da bize tek çalısmayı değil, toplu çalısmayı, disiplinli çalısmayı ve durmadan çalısmanın sonunu da göstermiş oldu. Sordum, araştırdım ve anla dım ki; süvarilerimizin hepsi de bu giden önler kadar çevik ve teknikte yetişmiş erlermiş. Her geçen günün ordumuzun tekniğine bir kuvvet kattığını öğrenmiş olduk tan sonra şunu da söylemek iste rim ki, bize; Bay Selim Sırrının da yazdığt, anlattığt ve hayatıntn çoğunu uğrunda tükettiği toplu id manlardan fayda var. Bana öyle geliyor ki; (tekleri) körükliyen şahsî ihtıras, şahsî oyunlardan ziyade, toplu oyunlar, her yıl yap tığımız ve çok az gördüğüm id • man »enlikleri Türkü cemiyet hayatına bağlıyacaktır ve bu yolda yetişenlerin en büyük örneği olan ordumuz, cemiyeti, Türk tarihini kurtarmıştır. Ordu dışında, ordu özü saklt yan çocuklarımızı ve genclerimizi gün geçmeden bu toplu çalışma lara, idmanlara alıştırmamız ve buna bir şenlik adı ve canı vermemizi diliyeceğim. Yazıma başla tan süvarilerimize söylenecek söz ve sunulacak takdiri, yabanct el lerde dalgalanan bayrağımızl herkesten önce oraya varan bir yurd armağam olarak çohtan svcnmuş ve onlann gönüllerini ve gözlerini öpmüştüı V. ö. Hal meselesi Toptancılar dışarıda da ticaret yapabilecekler Şar ile toptancı tecimenler arasmda çıkan anlaşamamazhk devam etmektedır. Şar dün kabzımallar kurumuna, eski halin bir temmuzdan itibaren kaldırılarak yerinin başka bir maksad için kullanılmak üzere tamir edıleceğini tebliğ etmiştir. Esasen eski halde kiraya verilen dükkân ların müddeti bir haziranda bitmişti. Bir hazirana kadar yeni hal açılamadığı iç:n Şar eski halın kontratlarını bir ay müddetle uzatmıştı. Bu itibarla temmuz so nunda bu bir ay bitmiş sayılacagı, diğer taraftan yeni hal de ayni tarihten itibaren açılacağı için eski haldeki dükkân ların kontratları bir daha uzatılmıyarak yıktınlacaktır. Diğer taraftan toptancı tecimenin ötedeberide yeni halde dük kân veya y/.zıhane tutmak hususunda mevcud yasalann bir mecburiyet yüklemedigini ve bu yüzden halde dükkân veya yazıhane tutmadan pekâlâ orada .şîerini takib t lebileceklerini beyan etmektedirler. Şar toptancıların bu iddiasını varid görmektedir. Ancak o zaman halde işlerini takib edecek olan toptancıların iki misli, yani 3 bin liralık bir teminat akçesi vermeleri lâzım geldiğini ileri sürüyor. Binaenaleyh yeni halde yazıhane ve dükkân tutmıyanlar, hal içinde işlerini takib edebilmek için hel nizamnamesinin yüklediği bütün mecburiyetleri kabul ettikten maada teminat miktarmı iki mısli olarak vermeğe mecburdurlar. Aksi tkdirde yeni halde iş yapamıyacaklardır. Bu tahliyenin nasıl olduğuna da ir bizde pek az neşriyat yapılrmş olduğu için evvelâ «Arıburnu Suv la», sonra da Seddilbahir mmtaka sının tahliye hazırlıklarını ve nasıl tahliye edildiklerini Ingiliz deniz harb tarihinden naklen yazıyoruz. Bu meseleyi biraz daha geriden a lacağız, çünkü Ingilizlerin Boğazı Boğazı denizden zorlamak projesi bir daha denizden zorlamak husu Harb meclisini nönünde Şarkî »unda hazırladıkları mühim bir plânı Akdeniz erkânıharbiyesinin bir ra bütün tafsilâtile hikâye etmek hiç te poru ve mufassal bir projesi vardı. faydasız değildir. Bu raporda Boğazm denizden bir Ingiliz Deniı harb tarihindcn: daha zorlanırsa geçilebileceği kana ati vardı. * ^ , ^ .., Esrarengiz kuvvet Rapor, kazanmış olan tecrübeler«Suvla raarruzunun muvaffaki den, fazla vesaitten, artan mühim yetsizlikle bitmesi üzerine şarkta tnmat, monitörler, tayyareler ve çok giltere için açık iki yol vardı: 1 Ya mükemmelleşen torpil tarama tertitezyid edilmiş kuvvetlerle taarruza batından dolayı birkaç eski zırhh ve devam etmek, 2 yahud Çanakkale tâli takviye kuvvetlerile bu işin ya harekâtından vazgeçmek. pılabileceğine kanidi. Amiral Vey Müttefikimiz Fransanın serbaza mis bu fikre tamamile iştirak ediyor, ne hareketi yüzünden Balkanlarda yalnız Amiral dö Robek pek ümidli asla düşünmediğimiz derecede ileri ve iştahlı görünmüyordu. Amirale varmış olduğumuzdan Çanakkale göre, plân muvaffak olsa da, kat'î için fazla kuvvet tedarik edemezdik. ve muayyen bir istifade temin edileBizzat Çanakkalede bulunan azimkâr miyecekti. Onun için projeyi tasvib kimaelerla tngiltcrede kat'î netice etmiyorda nin Istanbulda almacagını idrak e (Arkan var) Bulgaristandaki ırkdaşlanmızm çektikleri Yüzen şehir 17,15 gramofon 18 konuşmalar 18,45 konser 19,50 haberler ve hava raporu20 Viyana operasındaki temsilin nakli • Fabrikanın amttmi manzaran Kayseri (Hususl muhabirimizden) kadar tıtiz temızlenmiş.. Boyunaan yOk 23.30 Salzburg 1935 musiki şenliklerina Arabanın beni bıraktığı fabrikayı ilk sek tezgâhlar arasındaki küçücük yav dair 23.40 barlardan birinde bir saat « bakışta tanıyamadım. Henüz bir ay ön rular, bir saat önce okuduklan derslerin 24.40 konuşma 24,55 gramofon. ce gelmiş, gezmiş ve her şeyini görerek tecrübesini görüyorlar. (Elinin hamuBERLÎKT: bu sütunlarda yazmıştım. O gördüğüm rile erkek işine kanşma) yı gelın de 19.35 konuşma 20,05 eğlenceli yayınyerler şimdi bambaşka... Yarıdt kalan burada görün!.. 1015 lik kızlardan 50 20.35 yaz konuşması 20.45 günün akısyapılar bitmiş, betonarmeler kabukla lik kadınlara kadar kalabalık bayanla leri 21.05 haberler 21,20 Frankfurttan rından sökülerek sıvanmış, fabrikanın rın o hamurlu ve kınalı ellerile, asrm nakil 21,50 konser: Şopenin eserleri ana çizgisi artık ortaya çıkmıştır. Ka için için hırıldıyan büyük demir ma 22,05 Varşovadan nakil 23,25 haberlerzıkları çakılan bahçelerin, çizgileri kineleri üstünde çahşmaları insana tat 23,45 konuşma 24,15 Münihden naML tümseklenen parklann, caddelerin tak lı ürpertiler veriyor. Yırmi yıl önce, BUDAPEŞTE: simatile uğrasılıyor. Ve her tarafa, ö Havvanın çıkrığile iplik iğiren bu el 18,05 konferans 18.35 salon orkestrarümcek ağı gibi, demir borular ve elek ler, şimdi makinelerin akıl ermesi güç trik telleri geriliyor. bmbir türlü incelikleri içinde de iş gö sı 19 55 gramofon 20,55 temsil 22,20 haberler 22,40 opera orkestrası 23,55 Güçlü makinelerin yapıja sarsma rüyor.. On bir yıllık rejımin on uç aykonferans 24,15 Çingene orkestrası ması içın, arzm bağrına doğru vaktile lık hızı!.. Kadmlarımızı kafes arkasın1,10 haberler çakılmış bilmem kaç bın kazığın üstüne dan makine üstüne, çıkrık başmdan iş PRAG: oturtulan acayip kıhklı genış fabrika başına getiren cumhuriyet!.. 19.05 gramofon 19,25 almanca neşrî • binasına gırdım. Sıraya dızilmiş, sürü Saat tam on iki... Sert bir paydos düsürü, çeşidli makmeler; biricik doku düğünün hafiften başlayıp sertleşen se yat 20.05 almanca haberler 20,30 granuşla ateş alıp patlıyacak dolu toplar si, yalnız bu çevreye değıl, • aminim ki, mofon 20,45 karışık yayın 22,35 Hı gibi, üstlerinde beyaz örtüler, tetikte Ercişin 3900 lük sivrıliğine kadar polita operasından parçalar 23,20 hahazır.. Tek kumanda bekliyor... Saat çarpı\or, ve bu ovalar üstünde gum berler 23.35 gramofon 23,50 ingüizee lerce gezdım, fakat burası, bir iki gün bürtülü akisler yapayor. On binleroe haberler. TULUZ: lük gezinti ile anlaşılacak yer değil!.. yüz yılm şu Ereişi, kel kafasmdan Her birisi sekizer tonluk üç büyük kim bilir kaç yıldınm" yemiştir. Fakat 20.05 operet şarkıları 20.25 kfiçük orkazanın bulunduğu dairede yüksekli yıldırımın sesınden keskin olan mede kestra 20.50 hafif musiki 21,20 musiki ğin büyüklüğünden ve büyüklüğün niyetin bu istim çığlığını, kös dinler gi şakalan 21,35 halk orkestrası 21,55 yüksekliğinden başım döndü. Kannla bi, yeni yeni işitıyor.. Fabrikanın ame Polonya musikisi 22,45 filım musikisirına bir defa da tonlarca kömür atılıp, le lokantasmda, zorla bulabildiğim bir 22.50 radyo fantezisi 23,25 muhtelif soelli metroluk bacasımn ağzmdan ha masada yemek yerken, dikkat etüm, lolar 23,50 Arjantin orkestrası 24,05 vaya kara duman kusan bu cehennem, bütün masalardan iki şey yükseliyor: opera şarkıları 24,20 askerî bando * meğer fennm şuradaki binbir çeşid ma Çatal kaşık sesile, işçilerimizin makine 24.40 dans musikisi 24.50 salon orkeskinesine kudret ve ku\^et veriyormuş.. münakaşalan!.. Turk işçisi, içuıe sınen trası 1.05 radyo fantezisi 1,25 t l a r * Burada yerin bağrı delik deşik edil san'at aşkını, işbaşmda değil, yemek monik orkestra, miş... Kâh batıp kâh çıkan, insan göv masalarmda büe sönduremıj'or. VARŞOVA: desi kalınlığından en incesine kadar, Kayserinin Ur köyünden, Niğdenin 19,20 şarkılar 19,50 gramofon 20,33 ziftlenmiş demir borular, kablolar geAksaraymdan tutunuz da, Gazi Anterilerek buralardan geçiriliyor. Bunlar Katoviçten naklen piyano konseri 21,13 bin Kilisi ve Urfanın Bıreciğme kadar fabrikanın, içi elektrık dolu kalm ve uzak, yakın yurdun her tarafından ge İrlanda musikisi 21,50 haberler 22.05 ince barsağı olsa gerek!.. len 1015 lik 300 köylü genci, fabrika bir perdelik opera 23,45 Karakudan Uzak değil, bir yıl önce, üstünde tır nın mektebinden diploma almışlarGır. mıkla sapanm fermanı okunan, öküzle Şimdi ikinci parti okumakta... İki genc mandanın ahır gübre kokusu duyulan kız, çalıştığı veya çahşacağı makineleşu toprakta, bir yıl sonra kim derdi ki, rin parça biçimlerini, modern mektebin Nöbetçi eczaneler böyle betonarmeler kurulup yüksele siyah tahtası üzerine tebeşirle çiaer Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun* cek ve bunların tepesinden duman fış ken, makine aşkmın sönmez heves ışık lardır: kırıp, içinden makine hırıltısı duyula ları gözlerinde yamyordu.. Türkün şu Şinasi (Büyükada), Tanaş (Heylşe cak?. Beş on çiftçinin, alın teri dökerek endustri kaynağında ne yüksek ve en li), Besir Kemal (Sirkeci), Eşref (Anaz bir ürün (hasılat) için sapan kullan gin kabiliyetler besleniyor ve geleceğe kara caddesi), Cemil (Beyazıd), Yor dığı bu yerde. şimdi 1500 işçi, 17 milyon hazırlanıyor. gi (Küçukpazar), Hamdi (Şehzadeba için çalışacak!.. Evvelkisi bilek ve öküz Fabrika bu genc ve daimî kadroya şı), Sarım (Yenikapı), Erofılos (Sa kuvvetine, şimdiki fen ve tekniğe gü gönlünü bağlamış.. Çok doğru. Gene en matya), Hamdi (Şehremini), Fua3 venerek!.. (Bakırköy)* düstri siyasamız, ancak bu genc kafa (Karagümrük), îstefan Koskoca dairede sıraya dizilen koca Hüsameddin (Fener), Halk (Hasköy), larla işliyebilir. Fabrikaya bin kadar makineler, minicik bir düğmeye bas bu yaşta ve çekirdekten yetışecek da Merkez (Kasımpaşa), Receb (Beşik makla elektrikleniyor ve bir kol ile şataş), Hıdayet (Karaköy), Necdet Ek ha talebe gerek!.. ha kalkıyor. Ben, fabrika müdürü sevgili ve çok rem (Kurtuluş), Kanzuk (Taksim), Tepesindeki, kardan beyaz sorgucile çalışkan Şevket Turgudu, fabrikanın Karakin Kürkçüyan (Pangaltı), Güneş tarihin önünde ve coğrafyanın üs içinde iki buçuk saat aradım, bulama (Taksim), Büyük (Kadıköy, eski ts tünde Türk yurduna karşı yüksek bakele caddesi), Üçler (Kadıköy, Yeldedım. Kime sorduysam: şile, binlerce yüz yıldır, selâm duran ğirmeni), ömer Kenan (Üsküdar, Kim bilir, hangl kısımda, ve 0 kıs3900 metroluk Ercişin, bilenlerle eteÇarşıboyu). ğinde yaşıvanlarm dediğine göre, her mın da hangi tezgâhı başında çalışıyor, yıl tepesinden 510 metrosu arzın bağ dediler. Vaz geçtim. Fabrika bitmiş demektir. Temmuz rına doğru çöküyormuş.. Bu çöküş; hem Viyana sonbahar sergisi onun ihtiyarlığından, hem karşısında içinde Başbakanuı geliş ve açışma ha1935 senesi Viyana sonbahar sergisi enine boyuna serpilen ve biraz sonra zırlanıyor. O gün, rejımin endustri ta her sene olduğu gibi Laypcik sergisini kendisile boy ölçüşecek şu Türk en rihinin en parlak sahifesi, dünyanm gö müteakıben eylülun 1 inci gününden zü önünde bütün parlakhğile açılacak, 8 inci gunune kadar aktedilecektir. düstrisinin eşsizliğinden olsa gerek!.. Yaradanın, ateşini kaybetmiş, koca îsmet İnönünün bu açılıştaki söylevlemış dağı. her yıl bir parça küçülürken, rile çınlıyacak kulaklar, bu yoldaki muYENİ ESERLER Türkün de şu san'at amdı ve ekonomi vaffakiyetimizin hızını duyacak ve gözkaynağı, on üç ayda, onun yarım asırda ler de bu yüksek eseri bütün güzelli Deniz ğile göreceklerdir. çöktüğünden daha çok yükseldi. Türkiyede ilk defa çıkarıla Kayseri İşçi Türk kız ve kadınlarmm çalış cak deniz mecmuasının adıdır. tıklan daire ne kadar gösterişli ve ne SAHİR ÜZEL c J Bedavadan urub eksiğine bir (Batmakaleden devam) le sayılmaz. Fransanın korktugu bu değildir. Fransa Ingiliz Alman anlaşmasının deniz silâhları arkasında daha derinlere gitmesi ihtimalinidir ki korku ıle karsılıyor. Bu alandaki durum Fransanın korkusuna yer vermiyen bir açıkhkla belirirse şimdiki atıp tutmaların arkası çabuk gelir, ve gene ortalık yeniden sütli manlık olur. Bizim bütün bu olup bitenlerde dikkat ettiğimiz başlıca nokta Fransanın Habeşjstanı bir pula sarmaktaki hafıfliği oldo. Başı sıkışınca Fransa Uluslar Sosyelesinde üye olan Habeşistanı yarı vahşi bir ülke sayarak onu gelişigüzel Italyan kavramasına (istilâsma) bırakmakta beis görmemistir. Gerçi Fransanın böyle demesile ltalya Habeşistanı kavramış olamaz. O ayn bir meseledir. Fakat nasıl oîur da f Ba güzel resim meşhur Normandi va Fransa gibi bir devlet herhangi sebeb puru 30 buçak mil süratle seyreder lerle olursa olsun böyle bir kavramayı ken tayyareden almmısttr. Geminin uluorta doğru görerek saldıncmm tarafını rutabılir? Devletlerin ve dünyanın yönegüzelliçi, ihtişamı çok iyi timinde bu kadar prensipsizlik olabilir görünmektedir. harcayış! BtAgmititmâa Prartiİa Hk mtkteb hdebtleri 90 okatmanlön Bulgaristandan gazetemize yazıhyor: Bulgaristandaki Türk mekteblerinin ckutma ifleri, bu yıl başındanberi basmüftilik ve tnüftilerle açılan savastan ötürü, «ldukç» güçlük ve üzüntü içinde geçmişjbr. Bazı yerlerde yıl ortatmda ders jrogramını bozup değiştirmek, kültür işiia pek çok aksatmıştır. Bazı mekteblere l eski Arab yazısı kabul ettirilmiş, W * « t ı ati]r«B «granılc ög İ | | M «I çekunimiştir. İrati • hanlar bitmek üzere iken de bir tamimle son bir darbe vurmak istenilmiştir. Venlecek sehadetnamelerin Arab ve Bulgaj harflerile yazılacağı emredilmiş. Yeni yazı devrimi içinde yetişen Türk yavrulan bu yıl sonunda ellerine hiç tanıma dıklan Arab yazısile yazılmış şehadet nameler almışlardır. Bunun, pedagoji bakımmdan ne kadar doğro bir iş olduğunun takdirini Bulgar tcrbiyeci ye ilimenlerine bırakınz. mi? Italyan Habeş meselesi, kuvvetle zayıflığın çarpışması meselesidir, ve bu dünyada bu yolda olan ilk iş değildir. Kuvvetle zayıflığın çarpı§ması sözünü siz isterseniz kuvvetle hakkm güreşmesi sözüne çeviriniz, durum değişmez, ve so nuncda kuvvetin hakkı ile hakkın kuvveti kendisini elbet gösterir. Ve biz bilıriz ki insan nekadar haktan, adaletten söz açarsa açsm hâlâ kuyruğu eksik, ke«kin tırnaklan gizli bir hayvandır. Biz bu hayvanda bu kadar yüz bin yıllarca yaşamadan sonra do|ruyu bir parça sezen ve arasıra onu azbuçuk tutan bir duygu yüksekliği belirmiş olduğunu sanıyorduk. Habeşistanı bol keseden bedavadan urup eksiğine harcıyan Fransa işte bu malihulyayı da silip süpürmüş buîunuyor. Dersten çıkabilecek fayda üzerinde ayrıca konuşmaklığımıza yer yoktur. Şüphemiz yoktur ki onu bütün okuvucularımız görüyorlar, ve kendilıklerinden çıkaracaklardır. YUNUS NADl «Deniz» denizcileri ve deniz gporcularını çok yakından ilgi lendiren fevkalâde mükemmel bir eser olacaktır. «Deniz» saloniarm süsü, de • nizcilerin dostu, deniz severlerin elden düşürüimiyecek arkadaşı • dır. 1 temmuzu bekleyiniz. Hafta Bu haftaki sayısmda Peyami Safanın korkunc bir yazısı Almanyada hazırlanmakta olan mühim bir kanundan bahsetmektedir. Üstad tarihçi Ahmed Refık Habesistanın Türk idaresi altında bulunduğu zamanlara aid bir tarihini vermektedir. İzmir fabrikalarında sigaralarımızın nasıl hazırlandığma aid bir röportaj, ölüp dirilen meşhur easua Lâvrensin hayatma aid yeni tafsilât, Mumlar sönünce, Çanakkale Harbinin en müthiş günü tafsilâtı... Hikâye, roman, küçük resimli fıkralar ve kari • katürler sayısı 7,5 kuruş Haftanın zen> gin mündericatından yalnız bir kısmı« dır,