19 Haziran 1935 CUMHüRtYET Hava tehlikesi ve hamiyetti vatandaşlar Istanbul esnafı senede 200,000 lira verecek Cemiyet başkanları dün Hava kurumuna yardım için toplanarak konuştular (Baftarafı 1 inci tahifede) Ikinci kol: Birleşik biiro. Üçüncü kol: Balıkçılar cemiyetî. Birleşik büro dışında kalanlar da beşer kişilik kollar yaparak çalışacaklardır. Birleşik büro dışında kalan kasablar, celebler, deri sepicileri, kunduracılardır. Bu toplanışa göre esnaf cemiyetleri heyeti idarelerile yedek üyeleri 700 kişi kadar tutmaktadır. Bu 700 kişi her sene adam başına 20 l#a vermeği taahhüd etmişlerdir. Bu taah'hüd senede 14 bin lira kadar tutmaktadır. Cemiyetlerin geriye kalan üyeleri de kendi vaziyetlerine göre yardımda bulunacaklardır. Hepsinin toplu olarak yardımlafl senede (200) bin lirayı bulacaktır. Dünkü toplantıda bu karar verildikten sonra Berberler Cemiyeti reisi îsmail Hakkı söz istemiş ve ezcümle demiştir ki: « Bütün cemiyet başkanlan arkadaşlanma bir teklif yapmak isterim: Cetniyetlerimizin varidatlarından yüzde onunu Hava Kurumuna verelim. Bizim vereceğimiz bu para memleketi yarm, bbür gün hava tehlikesinden koruyacakbr. Fikrimi kabul ediyor musunuz?» Balıkçılar cemiyeti namına söz alan Âli de kürsüye gelerek balıkçıların Hava Kurumunu 10 senedenberi düşündüklerini, şimdiye kadar (120) bin lira verdiklerini bu para ile bir tayyare alındığmı daha da almacağını cemiyetin her sene (10) bin lira üzerinden yardıma devam edeceğini söylemiş, bütün cemiyetlerin de Balıkçılar Cemiyeti gibi çalışmalannı istediğini anlatmıştır. Bu sözler alkışlarla karşılanarak toplantıya nihayet verilmiştir. Kazez vapur acentası 200 lira teberru ve 50 lira taahhüd, Tahtakale mu kavva Limited sirketi 50 lira teberru, 20 lira taahhüd, Iskenderiyede bakkal Ahmed 25 lira teberru, kumusyoncu Hügo Herman 30 lira taahhüd, çorapçı Meh pıed Âdil 20 lira taahhüd etmişlerdir. '* Yeni teberrular Bugün Ermeni patrıkhanesınde Ermeni vatandaşların Hava Kurumuna yardımcı üye yazılmaları için bir toplantı yapılacak, pazar günü de bütün Ermeni kiJiselerinde bu hususta vaizler verilecektir. med Selçuk 20, Bilânlı Mehmed Emîn 20, Şükrü Sömen 25, Ahmed Tarsuslu 20, Aalanyalı Mustafa Yardım 60 ve 20, Ömer Uysal yardım 20 ve 20, îrfan Tankut 20, Hindi oğlu Şükrü 20, Aziz Ferruh 20, îstifan Mihal 20.M. Şeref30, Mustafa Yunus yardım 75 ve 25, Ali Ihsan yardım 30 ve 20, Mehmed ve Is mail Saydavi yardım 20 ve 20, Ahmed Yörük 20, Hacı Halil oğlu Ali yardım 10 ve 20, lbrahim Hakkı yardım 25 ve 25, Ömer Masta yardım 75 ve 25, Ali Karyars 20, Necib Haddad ve biraderleri yardım 60 ve 40, Şefik Turfan 20, Tevfik ve Mehmed Kara yardım 80 ve 20, İbrahim Hakkı 20, Vanlı Mehmed 20, Ahmed Lutfi yardım 50 ve 20, Ali Ekrem ve biraderleri yardım 30 ve 20, Hacı Abud ve M. Ali 20, Osman Enver 30, Helvacızade Durmuş 20, Mustafa Şaman yardım 30 ve 20, Hüseyin Uzun yardım 60 ve 40, Şerif Gündüz yardım 5 ve 20, Mehmed Musa Kara fakizade yardım 30 ve 20, Mahmud yardım 30 ve 20, Fazıl Tütüner 25, Şükrü Peşkeroğlu 20, Hacı Salih ve A. Gafur 30, Gani 60. Şükrü Rüstem yardım 5 ve 20, Ilyas Nakkas ve biraderleri 50, Şükrü Diyab 30, Mitram Kasabcı 20, lbrahim 20, Ahmed 20, Suphi Kanay 30, Ahmed Niyazi 20, Hasan Gazali 20, Mehmed Ali 20, Ömer Hazinedar 20, Kâmil 20, Süleyman oğlu Mahmud 20, Mehmed oğlu Said 20, Ahmed Selim 20, Mustafa oğlu Mustafa yardım 20 ve 20, Mehmed Cuma Yardım 30 ve 20, Mehmed oğlu Osman yardım 10 ve 20, Vanlı Abdülmecid 20, Mustafa oğlu Selim yardım 3 ve 20, Fahri ve Sajni Merzeği yardım 15 ve 20, Abdülkadır Reyhani yardım 6 ve 20, Tahsin Merzeği 20, Hasan Tok 25, Ahmed Tevfik 25, Bayan Cemile Patrona 20. Yakub 20. Bahri ve Muammer 20, Kâmil ve Refik 20, Sabri kardeşler yardım 10 ve 20, Aziz sarraf yardım 10 ve 20, Ata Çelebi 20, Hâmid Kurd yardım 30 ve 20, Hasan 20, Necati Mancioğlu 75, Bayan Fik riye Hasan 20, Necati Mancioğlu 75, Bayan Fikriye yardım 480 ve 20, Ah med Nana yardım 10 ve 20, Rasim Tüner 20, Ziva Eraydın 25, Mehmed Kor 20, Bayan Linuda Muharrem Hilmi 20, Naim Kök 20, Abdi Çavuş 20. Mustafa Said yardım 10 ve 20, Selim Şemsi yardım 100 ve 25, Adil ve ortakları 150 Arif ve Mehmed Ali 20, Cuma Ali 20, Ahmed 20, Necib yardım 30 ve 20. Yunus ve Muhittin kardeşler 100, Mehmed 20, Nüzhet oğlu Fazıl 25, Terzi Cemil ve arkadaşlan 36, Ahmed Hamdi 25. Abdülkadır oğlu Paşa 25, Ismet îşevi 30. Ahmed Tevfik'30. Ali 20, Mustafa 20, Mehmed Nuri 20, A. Hamdi 20, Yasin Kurt 20, Musa Mehdi 25, Abdurrahman A. Kadir 20, Etem 25, Turgud îlhan 25, Şeref Genc 25, Şaşatlarda hamal 50, Jano Şaşati 25, îsa Mukadder 25, Emil Nadif 25, îs kender Baturs 25, Remi Şaşati 25, Sa lih Uçar 20, Mehmed Yıldırım 25. Mehmed Torlak 20. Yusuf Kırhalh 20, Osmanbabalık 20, Mustafa Kiraz 20, Halil ÇeVM 20, Ziya Sözmen 20. Rahatı çok görülen öğretmen Beyaz düşmanın karargâhı Bir gazete yazıyor: «Beyaz düşmanın karargâhı basıldı, müdafaa teşkilâtı mühim bir eroin fabrikasını meydana çıkarmış ve jandarma kuvvetlerile birlikte evvelki gece bu fabri kayı basmıştır. Fabrika Bakırköyünde Nifos köyü civarında ahçı Arifin sahib olup, Kemal tarafmdan kiralanan çiftlikte kurulmustur. Çok büyük bir şekilde kurulan fibrikada 15 kilo eroin ile kilolarca iptidaî mevad bulunmuştur.» Beyaz düşmanın karargâhı Nifos köyündeki fabrika olsa, bu baskınla, evlerde kadınlarımızı, sokaklarda genclerimizi ağı içine alan bu ölüm ejderini boğ mak ne kolay olurdu. Fakat ne yazık ki, yazıklar ki beyaz düşmanın karargâhı. Nifos köyünün ufuktan çok, millerle mesafe uzakta, büyük medenî şehirlerin ta göbeğindedir. *** Eroin ticareti, endüstrisi. sermayedar lık devrinin en yüksek merhalesine varan ülkelerin en kazançlı bir ticaretidir. Bu ticareti, çeviren sermayeler, arkalarını bankalara, yirminci asrın en son tekniğile yapılmış kolosal fabrikalara, maskeli hükumet adamlarına, dayarlar... Ellerı haçlı misyonerler, cebleri şişkin kumusyoncular, intelligent servicenin vatanperver casusları. Milletler Cemiyetinin hayırperver delegeleri bu beyaz zehiri, denizaşın ülkelere uçuran kanadlı tayya relerdir *** Her millet eroinle mücadele eder... Eli kalem tutan yazıcılar genclere ahlâk dersi verir, dili oynıyan hatibler beyaz zehirin cemiyetler için bir afet olduğunu söylerler... Fakat, beyaz zehirin kumsuyoncuları, ülkelerin kapalı kapılanndan girer, köylerin, evlerin gizli köşelerinde kazanlarını kaynatırlar... *** Her basılan karargâhın arkasında, bu sefkatli beynelmilel cemiyetlerin bir ajanı, bu ajanlann arkasında bacaları göğe değmiş fabrikalar, fabrikaların yaslandığı bankalar ve siyasî, icraî kollar vardır... Kafası henüz islemeğe baslıyan gencleri, salon köşelerinde saha kalkan hırslarını, burunlarını eroin tasına sokarak susturan kadınları, cocukJan. bu beyaz düşmandan kurtarmak için, beyaz zehirin o medeni ülkedeki demir ^ceph«li karargâhım topa tutmak lâzım .. SABlHA ZEKERlYYA Yazans Şttkfife Nihal îki aydanberi ortada ağızdan ağıza bir söz dolaşıyor: Bu yıl, öğretmenler den saylav olan bir arkadaş. öğretmenlerin yaz tatilini uzun bulduğunu, bu dinlenme aylarınm daha kısaltılmssı gerek olduğunu Kamutayda söylemiş. yahut söyliyecekmiş... Bunun gerçek olup olmadığını bilmiyorum. Yalnız bu düşüncenin arkadaşlar arasında biraz üzüntüye sebeb olduğunu gördüm ve her kimse, eski meslektaş saylavla biraz görüşmek istedim. Yurddaşların daha çok çalışarak yurda daha çok faydah olmalan pek de ğerli bir oydur. Saylav arkadaşımızın vatanseverliğine diyecek yok; kendisini alkışlarız. Yalnız, mesleğin dışında o lanlar pek bilmeseler de içinde yaşamış bulunanlar iyi bilirler ki, öğretmenlik, dünyanın en güç. en çok fedakârlık istiyen bir mesleğidir. Başka, her hangi bir meslek insanları günün birkaç saatinde, kuvvetlerinin bir parçasım harcıyarak çahşırlar. İşlerinden çıkınca. gerive kalan saatler kendilerinindir. Onu istedikleri gibi kullanabilirler; is tedikleri gibi dinlenir, eğlenirler. Fab rikada çalışanların kolları yorulur; bir büroda bir gazetede çalışanların kafası yorulur; her iş biraz bunlara benzer; tek kuvvetli başanlır; öğretmenlik böyle mi? Dinlenme günleri çok görülen öğretmen, öyle bir işçidir ki durmadan okumak, yeni yeni şeyler araştırmak, öğrenmek zorlugunda bulunduğu için bir defa kafası yorulur; sabahtan akşama kadar tahta sıraların arasında, kuru bir iskemle üzerinde bütün vücudü yorulur; dersi verirken kafasile birlikte kuvvet harcadığı için boğazı, ciğer leri yorulur... Bizim, henüz esenlik şartlarına uyar yolda yapılmış mekteblerimizin çok olmaması; sınıflarda çocuk sa yısının pek artık bulunması yüzünden de esenliğinden kavbeder... Akşam eve döndükten sonra, öbür çalışan insanlar gibi, öğretmenin başı boş değildir. Elinde deste deste düzeltilecek kâğıdlar, vazifeler vardır. Şekilce, fikirce çapraşık yüzlerce çocuk yazısını gözden geçirirken gözlerile birlikte sinirleri bozulur.. eçen tatil günümün birkaç saatini Boğaziçinde geçirdim. Doğup büyüdüğüm bu yeryüzilndeki cennete, kopmaz bağlarla bağlıyım. Ne zaman bir fırsat bulsam oraya gidip te. mazinin hatıralarile başbaşa kalmaktan hazzederim. Boğaziçi bir zamanlar bir arzı mev'ud idi. Şehirde yaşıyanların en büyük emeli onun kıyılarında bir evceğiz edinerek, yazı, meltemlere karşı püfür püfür geçirmekti. Hatta, bir kere Boğaziçinin tadını tattıktan sonra, kışın Istanbula dönenler pek nadirdi. Öğretmenlik en sevimli, en çekici bir Emeller, bazan da tahakkuk eder olmeslektir; her genc, bu mesleğe önce duğundan, Boğaziçinin her iki yakası, büyük bir istekle girer; onu en kutlu bir gün günden, şirin yalılar, güzel bahçe iş bilir; ruhunda ona karşı en yüksek. ler, yemyeşil yamaclann üzerine birer en temiz çarpıntılar duyar; ne yazık ki kuş kafesi gibi kondurulmuş zarif köşkbu yüksek duygularm yerini çok defa sonsuz bir bezginlik, bitmez bir yor lerle doldu. Şimdi, gidin de bunların halini gö gunluk alır... rün! Birçoklarının bütün yıl kafesleri İşte. daha orta yaşa bile gelmiyen bir inik, pancurları kapalıdır. Bahçelerini öğretmen: Omuzlan çağından önce çökotlar basmış, ağacları bakımsızlıktan kumüş. gözleri ışığını kaybetmiş. yüzün rumuştur. Bazılarında, ihtiyar bir bekçide hiçbir sevinc çizgisi yer etmemiş. den başka insan yüzü görmezsiniz. Mal ruhu dünyaya karşı ilgisiz. bağsız, kısahibleri.. Mirasçılar, ya uzaktan uzağa yafeti bakımsız, saçlan, yüzü bakımsız.. gelirler, yahud ki büsbütün gelmez olAlışmamazlık yüzünden cemiyet içinde muşlardır! yabancı ve sonra, bu canından bezmiş Bu yalıları, bu evleri yaptıranlar buadam, memleket çocuklarının karşısınraya nasıl bir istekle gelmişlerdi! Bu sedda mürebbi!.. Zavalhnın şikâyet ettiği, ses çıkardıgı leri, bu havuzlan, bu serdablan ne özenyoktur; o, gönüllü bir esirdir; «Ne ver ti ile yaptırmışlar, bu ağaclan, bu çiçek seler ana şâkir, ne kılsalar ana şâd...» fidanlarını ne hevesle diktirmişler, nekaolup yaşar, gider. Tek tesellisi, uğurla dar para harcamışlardı. Gitgide, önce kendilerinde, sonra da rında can verdiği çocuklarının, yıl so nunda yüzünü ak edecek kadar bir şey kendi döllerinden gelen insanlarda bu heves azalmış, bu kadar itina ile hazırladıkler öğrenmiş olmasıdır... Şimdi, eğer doğru ise, onun bir yaz lan bu cennetlerden onlara usanc gel tatilini bile çok görmek pek haksızlık mişti. Birer birer, buralan terkedip, gittiler.. olmaz mı? Zaten, bu tatil günlerinde öğretmen ne yapabilir? Köşk tutup yaz Mes'ud yaşamak için kurulan bu güzel lığa mı gider? Plâjlarda kür mü yapar? yuvaların içinde kendilerini bedbaht hisBir yabancı memlekete gezintiye mi setmişlerdi. Zira bahtiyar olmak güc şeydir! Bahçıkar? Bunları yapabilmek için yıl or tasında birkaç para artırması gerektir; tiyarlık yalnız dekorla temin edilemez. bu parayı nereden keserek artırır? O Bilâkis, bahtiyarlığın bulunmadığı yerde, nun yapacağı, odasında, sessiz, sadasız onun yokluğunu, dekor daha çok belli ebiraz başım dinlemektir. der. Güller, gene bahçede açar, fakat Birçok memleketlerde, birçok mües renksizdır. Ev sahibi, günün birinde, o Böylece her günün yükü öbürünün seseler, memurları için elindeki büyük güllerin arasında, o havuzun başında, o üzerine yığılır; bu yorgunlukların üs binaları yazlık olarak verir; bunların a ağacların gblgesinde, bir kadın eteğinin, tüne bir de geçim derdi yüklenir; çün rasında öğretmenler de unutulmaz... bir kadın tebessümünün yokluğunu farkekü, bir öğretmenin aldığı para, onun Onlar da çocuklarile, ailelerile beraber der. Tarhların arasında çocuk kahkahavücud, kafa. göz, boğaz, ciğer, sinir yor kırlar, denizler arasında bulunan bu ları, geniş salonlarında dost hitablan duygunluklarına karşılık olamaz... Ailece yazlık binalarda birer, ikişer oda alarak mak ister. Ve anlar ki, muhteşem bir yabir geliri olmazsa çocuklarını, evini ge masrafsız yaz tatillerini geçirirler. 3u, lı. güzel bir bahçe, serin havuzlar, eşsiz çindirmek için düştüğü sıkıntı, onda, bizde de olabilir. Boğaziçinde, Erenköy bir manzara, bunlar olmadıktan sonra bir öğretmen için gerek olan esenli ZP taraflarında, daha şurada, burada kal boştur. Boşlukta duyulan elemse, gönükâyı da öldürür; zavallı adam, artık el mış, eski, büyük köşkler vardır. Kültür le iki kat ıstırab verir.. le tutulacak, gözle görülecek kadar a Bakanlığı bunları ucuzca satın alarak İşte, bütün bu yalı sahibîeri, bu hakiçık bir yıpranışa boyun iğerek çöküp öğretmenler için pek güzel bir yazlık kati anlayıp, kacmıslardır. Onun içindir gider. Bu çöküşün kim farkmda olur? hediyesi hazırlıyabilir. ki, şimdi, parmakhkların ve pencerelerin Hiç! Canı pahasına, memleket çocuk Öğretmenler için düşünülecek birşey çoğunun üzerinde, satılık ve yahud ki larım yükseltmeye uğrasan bu işçinin varsa, o da, yurd çocuklarına daha faykiralık levhası sallanıyor. gördüğü nankörlüğü hiçbir işçi gör dah olmalan için onların daha iyi, daBilmiyenler diyorlar ki, buna da sebeb mez... Ona, maddî değil, en küçük bir ha rahat yaşamalarını temin edecek buhrandır. Evet; buhran, ama sizin sanmanevî mükâfat bile kısmet olmaz... yollar bulmaktır... dığınız değil: Boğaziçini bir ölü evi gibi İşte bu yurda binlerce talebe yetiştirmiş ŞÜKÜFE NİHAL bomboş bırakan, ask buhranı, hakikî olan Ali Nazimamn acıklı ölümü daha gözlerimizin önünde... (18) yaşında ho Kadıhöyiinde Bayan Muaxxez Aliye bahtiyarlık buhramdır! Erciimend Ekrem TALU calığa başlıyarak tam 57 yıl bu mes Yazılarıma karşı gösterdiğiniz ilgiye leğin en sadık bir esiri gibi çalıştıktgn teşekkür ederim. Yurdumuzda sizin gisonra dünyaya gözlerini kapadığı gün, bi değerli annelerin çoğalmasmı dilen'm. Berline tayyare ile gönderilen tabutunun ardmdan kendisini mezara patlıcanlar Ş. N. Dün Almanyaya ikinci bir parti olarak tayyare ile 30 ve ekspresle 50 kilo Dün sabahki sis Adliye koridorlannda patlıcan gönderilmiştir. Tayyare ile gonDün gene adliye koridorunda ceza Dün sabah Marmara ve Boğaziçini derilenler bu akşam Berline varacaklarmahkemelerinden birinden çıkan iki ka uzun zamandanberi görülmemış kesif bir dır. dın arasında kıskançlık yüzünden kavga , sis tabakası kaolamış, denizde seferlere Bundan ev\'el ilk defa Berline göndeolmus ise de zabıta memurları çabuk ye mâni olmuştur. Sis saat beş ile 9 arasında, rilen patlıcanların satış durumu hakkıntiserek bunları teskin etmiş ve kalabalığı en fazla kesafet peyda etmiş. liman âde daki rapor dün gelmiştir. Patlıcanlandağıtmı^ardır. ta gözgözü görmez bir hale gelmiştir. Va mız Berlinde kilosu 120 kuruştan sdtılpurlar mütemadiyen çan çalmak suretile mıştır. Bu bir rökordur. Fakat patlıcanBir hakaret davası Bilet almak yüzünden aralarında cıkan işaret vermislerdir. ılanmız nakliye ücretlerinin pahahlığından kavga üzerine tramvay biletçisi Şevkiyi Akay ve Sirketihayriye vapurları sa dolayı Berline 130 kuruşa mal olduğuntahkir etmekle suçlu Hayri Sultanah bah seferlerini yapamamışlardır. Boğaz I dan ziyanma satılmıştır. Bununla berabeı med sulh ceza mahkemesine venlmıs, ya ve Haydarpasa, Kadıköy postalarına saat ikinci parti için bazı tedbirler alındığmpılan durusma neticesinde dört gün hapis dokuzdan sonra başlanabilmiştir. Ana dan patlıcanları gönderen Kılıcoğlu Hr> ve dört lira para cezasıle teczıye olun dolu hattı vapurlan da saat ondan sonra ması bu sefer kâr elde edebileceğini umislemislerdir. mus ise de cezası tecil edilmistir. maktadır. bütün baska bir şeydir! Aşkın yarathğı bahtiyarlık, onu yaratan için değil. onun sevdiği şahıs içindir. Ask kendine hiç bir pay ayırmaz. Her seyi bağıslamaktan haz duyar. İnsan, bazan, sevdiği adamın yü zünü görmeksizin, yanına varmaksızın, hatta ona sezdirmeksizin, çılgıncaMna ve ümidsiz olarak ta sever. Ruhu süsliyen en güzel çiçek, itiraf edilmiyen aşktır. Sevgilisine karsı her fedakârlığı ihtiyara hazır olduğunu söyliven hakikî ask, her şeyden önce kendini feda eder. Kımıldamadan dinliyen Bay Kadri, sadece şu karşılığı verdi: Müsaade edin, ben de söyliyeyim ki, siz de, ömrünüzde sevmemiş, sevgi nedir, bilmiyorsunuz! Çok kısa bir tereddüdden sonra, Ayşe de gülümsjyerek, dedi ki: Eğer, hakikî sevgi, başkasına, karşılık beklemeden, kendi manevî varlığının en değerli cihetlerini vermekse.. O zaman, bana öyle geliyor ki.. Sevdim ve hâlâ da belki sevmekteyim. Bay Kadri içini çekti. H a h ! dedi. îşte en önce söyliyeceğiniz bu idi. Üst tarafı lüzumsuz. Kim bilir? Belki üst tarafımn da bir kıymeti vardı? Susmuslardı. Sanki her ikisi de, söylenilen lâkırdılan iyice iclerine sindirmek istiyorlardı. Bu esnada Bay Kadri, kendi üzerine, ağır bir memmer mezar taşımn kapandığını hissediyor gibi idi. Söze baslıyan gene Ayşe oldu. Şimdi, bu bahsi bir daha tezelemiyeceğimize dair bana kat'î söz verin. Bay Kadri cevab vermedi. Odanm içini yeniden, boğucu bir sükut kaDİadı. Hava, bu karşılıklı gönüllerin ıstıbarile mesbu idi. Ayşe, ısrarla bir daha sordu: Söz verivor musunuz? Ne faydası var^ Dostluğunuza güvenebileyim isti yorum. Dostluk... Yalan! Fakat, bazan da ne tatlı şey! Bay Kadri basını önüne iğmisti. Şimdilik söz veremem... ded tleride, belki... (Arkan var) götürecek ancak kırk kişi bulabilmişli . 57 yıllık çalışmasına ve 76 yaşına hiç saygı beslemeden, onu son günlerine kadar Üsküdar tepelerine tırmanarak ekmek parasını kazanmaya zorladık. Böyle yapmasa, açlıktan ölürdü... Aç lıktan ölmemek için o değerli adam böyle süründü... Bu sürünüşten, bu acıkh ölüjten sonra hiç olmazsa ailesine ge rek olan alâkayı gösteriyor muyuz? Onu da haber vermek isterim ki hayır!. İşte, bir öğretmenin sonuncu budur; bu büyük nankörlük karşısında elleri mizi yüzümüze kapasak değer... 1 Mersin Liman şirketi 2,000 lira verdi Mersin 18 (A.A.) Mersin liman sosyete5İ hava kurumuna 2000 lira veTİtte bulunmuştur. Şimdiye kadar topla nan para 15 bin lirayı bulmuştur. Ge çen gün bir Türk kadını boynunda yıl lardanberi sakladığı biricik beşibiryerdelerini vererek hava tehlikesine üye ya zılmıştır. Bulancakta Giresun 18 (A.A.) Bulancak ilcebayının başkanlığmda Halk Partisinde bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantılarda köy muhtarlanndan ve köylülerden de bir çoğu bulunmus ve hava tehlikesini bilenler kurumuna üye yazılmasına başlanmış ve bu iş için bir çalışma kolu da seçilmiştir. Bulancakta üye yazma işi hızla devam etmekte ve yardım tutan her dakika büyümektedir. Yeni üyelet Ankara 18 (A.A.) Hava tehlikeeîni bilen üye listesi: Hüseyin Kocapaşazade Mersin 50, Şefik Soyda 30, Sıddık Seydavi 50, Halil Debbag ve Satiyel 50. Mülhem 50, Şevket 100, Fuad Osman ve ortakları 20, Ali Rıza 50, Müftizade Sadeddin 30, Yusuf İskera ve Çorç Satıl 40, Piyer Selvelli yardım 5 ve 20, Vital İsteromca 20, H. Özdemir ve ortakları 30, Çeıkes Hüseyin Yandım 30 taahhüd 20, Meh Görünmez kaza Bir manda, bir adamın ölütnüne sebeb oldu Bursa (Hususî) Abdullah isminde biri, Dobrice yanında 3reni yapılan tabakhanenin dişli çarkını bir manda arabasına yükliyerek yerine yerleştirmek için buradan Dobriceye götür müştür. Abdullah, tam çarkı indireceği sırada manda, boynuzile çarka sürtü nerek kaşınmaya başlamış ve çark düşerek Abdullah altmda kalmış ve öl müştür. Dobriceye giden Müddeiumumî mu avini Ferid, dikkatsizlik yüzünden böyle bir hâdiseye sebeb olduğu anlaşılan ustabaşı Ramazanı nezaret altı na aldırmıştır. İtalyanın Londra elçiliği Roma 18 (Telsizle) M. Grandinin yerine Kont Çalonun Londra elçiliğine tayin edileceği haber alınmıştır. Memel meselesi Paris 18 (Telsizle) Fransa, tngiltere ve îtalya Memel için yeni bir nizamname hazırlamakta olan Litvanya hükumeti nezdinde bugün müşterek bir teşebbüste bulunmuşlardır. uzatıyordu. Nerede ise, yüzü yüzüne değecekti. Karşısında ikrar edilen aşkm samimi yetinden müteessir olarak, Ayşe, Bay Kadrinin sözlerini, kımıldamadan ve ba kışları boşlukta kaybolmuş gibi dinlemişti. Eli, onun eline değer değmez, htzla geriye çekildi ve arkasından, sesini mümkün olduğu kadar yumusatarak: Zavallı dostum! dedi.. Bana bunları söylediğinizden dolayı, ileride, kim bilir ne kadar nadim olacaksmız?! Bay Kadri, ellerini iki yanına bıra kıverdi. Lâkin. bu sözlerim yeni bir şey değil ki! Ben bütün bunları, size, mektu bumda vazmışhm zaten. İlk satırlannda, mealini anlar anlamaz, ben mektubunuzu okumadımdı bile. Bay Kadrinin ağzından bir hayret sayhası çıktı: N e ? ! dedi. Yırttınız ha?. Niçin?. Niçin yaptınız bunu? Size, mektubunuzdan daha çok kıymet veriyordum da, ondan. Ne tuhaf kıymet veriş 1 Alman denizaltı gemiler manevra yapıyorlar Berlin 18 (Telsizle) Alman deniz haftası merasimine bugün Kiel limanında devam olunmuştur. Haziranın 20 sinde Alman denizaltı gemileri ilk defa olarak sımal denizinde manevralar yapacaklardır. "Cumhuriyet,, in bölemiı 33 Ercumend Ekrem Taşsız, dikensiz, uçurumsuz bir vo'. Bu yolda, gözlerim sizinle dopdolu olarak, adımlannızı gütmeğe, size dost olmağa, yoldaşlık etmeğe ve sizi o yolun müntehasındaki cennete ulaştırmağa amadeyim. Ne isterseniz, nasıl isterseniz hareket etmek benim boynumun borcu olsun. Elverir ki sizin yanınızdan bir lâhze aynlmıyayım. Bundan sonra, insan, her şeyde olduğu gibi, aşkta da aza çoğa bakmaz. Benim için, ekmek kınntılan da ziyafet sayılır. Bunlan »öylerken, kadına yaklasmış, onu kucaklamak istiyormuş gibi ellerini Belki böylesi daha iyidir.. Kim bi yorsunuz bana: Peki, öyle olsun! Lâkin lir? bu maziye dair acaba ne biliyorsunuz? Bay kadrinin dudaklan çarpılrverdi; Onun benim varlığımın üzerinde nasıl dekendini koltuğun üzerine bırakıverdi. rin bir tesir yaptığını acaba tasavvur ede Demek ki, ben intizar iceri«inde bılır mısınız? Onu unutmak, onu kopanp adeta can çekişiyorken, siz, mektubumu atmak benim için ne dayanılmaz bir azab yırtmak suretile ruhumu öldürmekte ol olacağını tahmin eder misiniz? Haydi, duğunuzun farkmda bile değildiniz? diyelim ki bu birinci fedakârlığa katîa Ruhunuzu öldürüp öldürmediğimi nayım. Ya, ondan sonra. bugüne kadar bilmivorum. Fakat dostluğumuzu ölüm hürmetle bağlı kaldığım, her seve rağmen ifajına hayatımı hasrettiğim bir vazifeyi den kurtardım. Bay Kadri, yeis ile, omuzlarını silkti. teptiğimden dolayı duyacağım vicdan a Dostluk!. O, gittü. dedi. Çünkü zabını hanai kuvvet teskin edecek?.. Ömonun yerine kaim olan duyguyu, bundan riim ıstırabla geçti... lnkâr etmiyorum sonra, istesem de, kalbimden söküp ata Fakat yanndan sonra senin daha az ıstırablı olacağını kim temin eder? Nihayet, mıyacağım! size, istediğiniz, tahayyül ettieiniz gibi, Ayşe, katı katı cevab verdi: Hayır! Siz beni sevmiyorsunuz! hep sizin, daima sizin olacak bir gönül veremedikten sonra, neye yarıvacak?. Seviyorum sandınız amma, yalanmış. Bay Kadri başını salladı. Ayşe, bakışlannı yere tevcih etmişti. Hem de öylesine seviyorum kü. Artık, konusurken, kendi kendine hitab dedi. ediyor gibiydi. Hayır! Beni gerçekten sevmiş ol îşte, dostum!. Beni gerçekten sevsaydınız, sizi cezbeden bahtiyarlığın ben miş olsaydınız, sizin de düşüneceğiniz den önce kendi nefsinize aid olduğunu bunlardı. Siz bir arzu, bir heves, bir tema, düşünür, bulurdunuz. Maziyi unut di yül duydunuz, fakat aşk değil! Aşk büs