30 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

30 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Zumhuriyet 30 Nisan 193 r KBçük Hikâye Selma, kocassnı hiçbir zaman sevmemiştı. Doğrusu nu da söylemek lâzım gelirse, Kerı mın de sevilecek bir tarafı yoktu. Sert, has.n bır a eamdı. Olur olmaz sebeblerle, kansüe kavga ecerdi. Yüzüne bakılmca, ru han kötü blr adam olduğu da kolay l ca anlaşıîırdı. Topac Profesör Nissen Dün çok istifadeli bir konferanr Prcfesör N.s 'sen dün îaaı beş buçi'kta Universite kcnferans salonunca (Uzvi yet'erde telâfi ve intıbak) mevzuu üzerine bir konferans vermiştir. Profesör, uzviye tin bu kabiliyetlerini bilhassa cerrahm hergün mürcf. Nissen şah'ide etmekte olduğunu söylemış ve resirplerle muhte'if örnekler göstermişbr. Bunlarm başlıcalan şunlardır: 1 Dimağcenin bir yanmı tama men çıkarıldığı halde kalan yanm bütün vazifeyi üzerine almış ve şahıs arızas'z yasamakta bulunmuştur. 2 Profesör bir vak'ada bütün bir akciğeri cıkarmış ve geride kalan ci ğer genişliyerek bütün göğüs bosluğunu doldurmuş ve kalbi sağ tarafa atmıştır. Buna rağmen uzvıyet anzasız yaşamışbr. 3 Kanser dolayısüe tamamen çıkanlan bir midenin yerine geride ka lan meri kısmında yeniden bir geniş leme olmuş ve bu kısım mide vazifelerini üzerine almışbr. 4 Profesör bir vak'ada ur te şekkülü sebebile bütün kalın barsağı çıkarmıştır. O zaman ince barsasm son kısımlannın kalın barsak vazifelerini üzerne aldığı görlümüştür. 5 Mideye gidçn Vagus dalUn kesi'di?i zaman uzviyet bunu telâfiye kadir olmuştur. 6 Profesör üç havvanı birbirine cüikmiş ve hayvanlann böbreklerinden besini çıkarmışbr. Geride kalan bir tek böbrek üç hayvanın bakayasını atmağa kâfi gelmiştir. 6 Sauerbrues usıılile sun'î el tak'lan bir şahıs yazı yazmağa ve en ince isleri görmeğe muvaffak olmuştur. 7 Kemik Transplantasyon ile alt bacak kemiei iist bacak kemiği yerine ikame edilebilmiştir. Profesör bu vak'alar hakkmda îzahat verdikten sonra bu hâdiselerin yalnız amelî cerrahî itibarile değil ilmi taharriyat bakımından da kıymettar olduğunu göstermiştir. Profesör Nissen bundan sonra tabiî ilimlerdeki usullerle beraher tababetin en esaslı metodu olarak hasta yatağindaki müşahede • nin ehemmiyetinden bahsebnişhr. Konferans çok meraklı mi«hr. olmuş ve kıymetli bilgin büj ük alâka ile dinlen Doktorîarın vergîsi Ankaraya yeniden murahhas gönderdiler Etıbba Muhadenet Cemiyetinin geçen hafta yap tığı toplantıda, doktorlarm ka zanc vergisi hak kmda bazı karar lar verilmiş, bu hususta Ankaraya bir heyet gön derilmesi düşü nülmüştür. Etıb ba Odası Reisi thsan Sami dün bir muharririmi Venizelosun Yaphkları ,Yazan: Sablk Inteilices Servi» Şefi Siı Bazil Tomson Ercfcmend £krem Talu 3 Fransîz amîralı; bizim istihbarat teşkilâtımız her gördüğü su dubasını Alman denizaltı gemîsi sanarak durub dinlenmeden ördek uçuruyor, diyor Sırb ordusunun Yunani s t a n d a r geçmesinin Yu nanhlar tarafm reddedilmesi, Bri andı kızdırdı ve Yunanistana karşı itilâf matbuannda taarruz başiadı.Bu gazeteler, Yunan sahillerinin ablu kası daha esaslı, ve daha müessir olmalıdır, diyor • lardı. Yunanistan için bu gazete hücum • Haîbuki, bunun tammıle aksine olarak. Selma iyi yürekli, sessiz, gü zel huylu bir ka dmclı. Yirmi yil, bu kaciın o kccaya tahammüi etti. V e bütün taıuyanlar kendisine acıyotîarc Bir gün, bir tesadüf, Selreanın, ıcinde doğup ta, kocaya vanncıya kadar bütün gencliğini geçırmıs oiduğu evı gene kendisine n^sib edıvermisti Bu rası Göztepe taraîlannaa, bağlık, b'ahçelık bir yerdi. Evvelce babasile am casmm müşterek tasarrutlan albnda buiunuyordu. Selmanm bab&sı, kar deşme borçîandığı ıçın, ku;nı geiın etto'kten sonra," hisses;ni kardeşıne devretmışU. Işte şımdi, Seima, bu evi, ço • cuksuz ölen amcasmdan tnirai yemifh. Dereccsız sevındı. V e bir sabah kocas le birlikte, evıru gormeğe gıtri. Burada hiçbir değışiklik ycktu. Çoeukluğunu bilen ihtıyar bahçıvan Suleyman Ağa bile, ıki büklüm olduğu halde, hâlâ bu sevdiği toprağı işle mekte devam edıyordu. Selma, ken disıne, geçmış en mutlu günlerini ha • brlatan herşeye, adeta aş:kane dene cek bir alaka ile bakıyor, gözleri yaşla doluyordu. Kerıra, somurtgan çehresile, kansını takib etmekte idı. Birdenbire, kadın, boş bir köpek kulübesinin önünde durdu: Topacm evi!. dedi.. Zavallı hayvan! O anda, evlenmelerinden tam sekiz gün sonra kaybolan bu kıymetli kö peğin aranması vesılesile, kocasınm göstermiş olduğu iik ve son nezakeü, insanlığı hatırlayıvermışti. Lâkin şunu da hatırlamıştı ki, sonra sonra, gene bu sevgiii hayvanm e • lemile acı duyduğu vakıtler, bir köpek için bir insanın bu kadar mustarib o libilcceğine akıl erdiremiyerek, kocası bu yüzden, kendısini tahkir etmifb. Halbuki, daha nışanlandıklan za man, ona açıkça söylemişti: Topacı ben bir evlâd kadar se venm.. Onu alıp götüreceğim ve onu gördükçe baba yurdumu, çocukluğu mu habrlıyacağım. O da »öz vermişti: Hay, hay, götürebilirsiniz. Z a ten Topacı ben de çok sevdim. V e bu teminat, kendisine koca di ye göstenlen bu adama karşı daha Selmanın o zamandan duyduğu garib korkuyu biraz bastmr gıbi olmuştu. Kenm, boş bir kopek kulübesinin 5nünde içinı çeken kansının bu halini gülünç buldu; omuzlannı silkti ve: Ben istasyona gidiyorum. B u rada içım sıkıldı. Sen gezeceğin kadar gez, sonra tren vakti gel, beni orada, gazinoda bul! dedi, çıkb, gitri. Selmanm heyecanı gittikçe artıyordu. Bu aşina yurdun her köşesinden yığmla fışkıran, hoş bir maziye aid habralann tesiri altında idi. Hedrolmuş, kadmlığını burada unutuyor, gene kızlığını, emel dolu günlerini yaşıyordu. Biliyordu: Kocası, gelip burada v şamayı istemiyecek, buras:nı sattır için kendısini sıkıştıracakb... Para: nı da, kadmcağızın diğer bütün mal larile yaptığı gıbi, şurada burada, çapkınhkta yiyıp, bitirmek istiyecekti. Fakat Selma bu sefer kat'iyyen buna razı olmıyacak, hatta kiraya verıp le, hatıratının bekâretmi yabancılara çiğnetmiyecekti. Hayır; asîa!. Böylece düşünerek, ulu ağaçların gölgelediği tarhlann arasında gezini ze demiştir ki: thtan Sami yordu. Bahçıvan da, elinde büyüttüğü bu kadının peşisıra yürüyor, ona ıza hat veriyordu. Şimdi büyük havuzun kenanndaki kestaneliğin önüne gelmişlerdi. Çocukluğunun en çılgın çağında, altında koş,up oynadığı bu ağaçlardan yalnız bır tanesi kurumuş, kesilmiş, kötüğü du ruyordu. Otekiler, bpki o uzak zamandaki gibi, pembeli beyazlı çiçek açmışlaı, bahçenin bu kuytu köşesine renk ve hayat saçıyorlardı. Selma, bu eski â şjnalardan herbirini, tanıdı.. Herbirini, sanlıp ta öpesi geldi.. Daha ötede, tavuk kümesi vardı.. Her sabah, orada, tavuklarla yaptığı kârlı alışverişi habrlardı. Onlara, kendi elile serpbği yeme mukabil, aldığı taze yumurtalann, damağında. demirimsi tadını duyar gibi oldu. Küçükhanımcığım!. Bu hitab, Selmanm yüreğini okşa mışb. N e vakittir, veda ederek ayrıldığı, unuttuğu genciliğinin, bir an için geri geldiğini sandı. Döndü, baktı.. Ihb'yar Süleyman Ağa, ellerini kavuş turmuş, birşeyler sÖylemeğe hazırla • nıyordu. N e var, Süleyman Ağa? Size birşey soracağun, küçükhanun. Sor, bakalım. Rahmetli amcanız öldüöleli, burası pek bakımsız kaldı. Lâkin gene de ben çahşıyorum. Oteberi yeü'şiyor, satıyorum. Parasile de gübre, tohum, fide, falan alıyorum. Siz ne emrederstniz? Gene öyle mi yapayım? Ağaç lardan yemiş topladıkça g'indcririm.. Bağın üzümünü de yollanm., Gelin, bakm, bağlan yeni kükürtledim.. Görelim, Süleyman Ağa. Ust tar rını sonra gene seninle kararlajü • nnz. Asma kütüklerinin olduğu yere doğru yürüdüler. Yolda, ihtiyar bahçıvan bir elma ağacmın önünde durdu. Zavallı Topacı buraya gömdü idik.. dedi. Topacı mı dedin?. Selma, an'amıyordu. Süleyman Ağa devam etti. Evet Haberiniz yok mu idi, küçükhanım? Ben bilıyorsunuz sanıyor dum. Damad bey, o zaman bana si z ; n tarafınızdan geldiğini söyledi idi. Topaa buraya getirdi idi de: «Sel ma Hanım bu köpeği alıp götüremiyor, yabancılara gitmesine de razı değil, onun için öldürmeğe karar verdim. Sen bir tarafa gbmüver..» dediydi. Sonra buracıkta, hayvana bir tabanca s:kb.. Ben de şu yere gömdüm. Zavallı hayvan! Sizı de nekadar severdi, ya!. Geçen gün, ağacın dibini belledim de, kemikleri bılem kalmamış fakirin.. Selma, gözlerinden fışkıran yaşlan, ellndeki mendile sildi. Fakat gonlün de coşan nefret dalgasını yenenıiyordu. Ihtiyar bahçıvana dö'ndü: Komşu Dürriye Hanıma kadar git te, dedi, benim için bir yatak ıste. Oradan da istasyona koş, beyi bul, ve de ki: «Hanım büsbütün burada kalmağa karar verdi, bir daha Istanbuia, eve dönmiyecek.» « Biliyorsunuz ki, geçen sene denberi doktorlann kazanc vergisi etrafında deveran eden şayialar bir hayli kabank bir yekun tutmakta, ve bazı dedikodulu işlere temas etmek tedir. Kanaatime göre doktorlar, müzayaka içindedirler. Bugün hekim İik âlemi, alâyiş ve cilâdan tecrid edilince hakikî bir iskelet ve acınacak bir manzara arzetmektedir. Filhakika bazı tanınmış ve pahah viziteli meşhur doktorlar istisna edilirse, doktorlar, hükumet tarafmdan himayeye muhtac bir zümre vaziyetine inmektedirîer. Bizim Ankaraya bir murahhas heyeti göndenp göndermediğimiz key fıyetine gelince; evet, bugün bu, bir vakıadır ve gönderdik. Maksadımız da, doktorluğun bugünkü vaziyeti etrafında alâkadarlarm nazan dikka • tini celbetmek, ve Kamutayda vergi encümenine vTrileceği rivayet olunan yeni kazanc vergisi lâyihası hususunda bazı temaslarda bulunmaktır. Bunun için de heyeti umumiye geçen son içtimamda doktor Fahreddin Kerimi murahhas olarak Ankaraya göndermeğe karar vermiş, Fahreddin Kerim de gitmiştir. Söylenildiğine göre; bu yeni lâyiha, Meclisten çıkıp mevkii mer'îyete giren dieer kanun lardan» büsbütün bar\a arkâmı ihtiva etmekte, bilhassa vergi tarhı husu sunda, doktorların istitaatı maliyesi nisbetinde tahsil edilmesini derpiş eylemektedir. Diğer taraftan bu yeni vergi tah sil tarzının bazı sakat taraflan vardır. Ezcümle, bugün herhangi bir kim senin servetinin hakikî derecesi kabili tahkik midir ki onun üzerinden hak kaniyete uygun vergi tarhı varidi hatır olstm? Zengin oiduğu halde fakir bir vatandaş gibi gıyinen ve' hakikatte mali vaziyeti müsaid olmadığı halde sırf kendi meslekî tetebbüatını derinleştirmek ve ne pahasma olursa olsım kurduğu düzenini bozmamak maksadile bazı zarurî masraflara katlanan doktorlarımız yok mudur? Bu vaziyet karşısında nasıl bir karar verileceği ve bunda ne de receye kadar # isabet edilece ği cayi teemmüldür. Hatta di yebilirim, ki bugün sergilerimizle sabit olmuştur ki memleketimizde ilme ve mesleğe en merbut ve şahsî feda • kârlığa katlanan zümre doktorlardır. Bilmünasebe şunu da söyliyeyim ki biz Avrupanm bazı medenî memle ketlerinde olduğu gibi etıbba ve fen adamlannın vergiden muafiyetlerini ümid ederken bu yoldaki rivayetlerle bir taraftan kuvvei maneviyemizi kırmakla, bizi en hafif tabirile inMsan haj&le uğratmaktadır.» lanndan ziyade, i Kral Kottantin ve Başvekili Venizelot tilâf devletleri tarafmdan verilmesi va • dedilmiş olan 150 milyon franklık avansın ödenmemesi daha mühim oldu. Almanlaf, itilâfçılann yaptıklanndan nefret duyan Yunan efkân umumiye sinin bu infialinden istifade ettiler. Alman elçisi, Skuludisin itilâf devletle rinden isteyip isteyip alamadığı paraya mukabil Yunanistana 4 0 milyon mark ikraz etmeğe hazır olduğunu bildirdi. Skuludis, bu teklifin arkasında hiç bir siyasi şart gizli olmadığmı tahkik ettikten sonra 4 0 milyon markı kabul etti. Bir hafta evvel, Briandm Atinad"ki mutemedi Turot, Parise jöyle bir tel graf çekmişti: karçı karftya propaganla emnne iM meti, Yunan ordusunda yapması için Venizelosun milyon frank üermıjfır.» Rusyanm Paris sefiri tzvolskinm telgrafma göre, Fransa, Yunan'stanm ablukasına kat'iyyen taraftardı, lngil tere buna itiraz ediyordu; çünkü bu tedbirin Yunan seferberliğinin kaldırılmasma sebeb olmasmdan korkuyordu. Nihayet şoyle bir uzlaşma teklifi yapıldı ve Yunan Başvekili de kabul et ti: Sırb ordusu Selâniğe Korent kör fezinden ve kanahndan geçerek denizden gideceklerdi. 2 9 mayısa doğru 100,000 Sırb askeri bir tek nefer ve bir tek çanta bile kaybebneden deniz • €Kr<d Konttantin bir tımarhaneve den Selâniğe nakledilmişti. Bu muvafkapal'lmast lâztm gelen bir kaçık, leh~ fakiyet Fransız ataşenavali Rokfüyün likeli bir delidir."» ağzına indirilmiş kat'î bir tekzib darbesi idi. Filvaki ata^enaval, Alman deVenizelos da Parise şunlan yazı • I nizalb gemilerinin Yunan sulanndaki yordu: faaliyeu h?kkında verdiği sürü sürü ra«£^er Ytmanl'lftr the hücum eder porlarla Fransız donanması ba;ku lerse ben hemen bir ihtilâl çkarınm. man^anlığmı a'datmişb. Bu feci vaziaskerlerin yüzde 80 i, zabiilerin de yet karşısında Rokföy, kendi yaîan ekseriyeti bemmle beraberdir. Millete larını mazur göstermek için yeni bir gelince, bülün Yunan milleli bana la~ yalan uydurmuştu: rafiardtr.v Hakikat halde, iik imtihanda, Venizelosun taraftarlannın ne kadar az olduğu meydana çıkb. Umumiyetle zekâsı ve anlayışı ha\lı az olan Fransız elçisi bile Veniielos hakkmda şu tel grafı çekmişti: «Venizeloi. iktıdar mevki'mden feırienbirt düfen ve halükalen uzak yaşıuan bir polilika aiamm.n geçt'ci şaşkmhğı içindedir. Elrafmt almış olan tmılaassıb taraflarlarımn nu/ya/annı yavaş yavaş kendine mal eimektedir.'» «/Cra/, Bıılgar ordum bilkin bir hale gelmedikçe Bulgarislana hücum eimi ycccktir. Hük'îmet, ordu halk'n ek • seriyeti Kral Komlani'min ba siyasa • ttnı lakdir etmekledirler.» 21 çubat 1915 te Rus sefiri Prens Demidof hükumebne jöyle yazıyor du: «Emı'n bir kaynaktan mahrem su • relte öŞrendiğime göre, Fransız hiiku Almanya împaratoru, Sırb or • dulanna hücum etmemeleri icin Al man denizalb gemilerine kat'î enıir ler vermîîtîr. Çünkü Sırblarla gîzR anlaşma yapmışbr. Bu anlaşma netice sinde Sırb kıtaab Selâni'Se gelir gel mez, hep birden firar ederek düşman tarafına geçeceklerdir. Bu muvaffakiyetli nakil isîni başarmak şerefi kendisine aid olan Fransız donanması başkumandanı Amiral Dartige de Fournet diyor ki: «Bizim gizli islihbaral leşkilnVmız, her gördüğü romörkörü veya dubıuı Alman denizaUı gemisi santyordu. P.u bitip tükcnmek, durup dinlenmek biU mez bir ördek uçurmasidi."» (Ördek uçunnak, bizde de kullanılan balon uçurmak tablrlnin bir müradlfl . dlr ki yalan havadla neşretmek demek . tir. Cumhuriyet) (Arkas* var) Dr. Pılislalin konferansı Birkaç gündür şehrimizde bu lunan îsviçrede Montar.a sanatoryomu doktorların dan M. Mista' dün Gureba, Cerrahpaşa hastane lerimızi gezmiş ve çok mükem mel bulmuştur. Doktor bugün saat 6 buçukta Beyoğlunda Sakaçıkmazmdaki Tıb ce Vagonli memurunun mulıakemesi Dr. Mittol Fransadan memlekeHmize kaçak eşya getirmekten suçlu Yataklı Va gonlar şirketi memurlanndan Bartlıu ve eşyanın geldiği terzi Dlivyenin duruşmalanna dün de Gümrük Sekizinci ihtısas mahkemesinde devam edii • miştir. Dünkü celsede lercüme edılen evrak okunrauştur. Otelde yaş:yan aslan Ge^enlerde Pr risin Şanzelize ci vanndaki büyül otellerinden biriı de, garib bir hâ • dise olmuştur. 104 105 numaralı odalardan çır gırakla çağınl • ması üzerine, oraya bırakmış ol • duğu kahvaltı tep Eisini almağa giden hizmetçi kız. içeriye adımını atar atmaz, karşı smda, rahat raha* bir koltuğun üzerine çökmüş bir aslanın, tabakla rı silip süpürmekte olduğunu gö rünce feryadı basmıştır. miyeti binasında bir konferans verecektir. Konferans, ciğere hava verildikten sonra bu havanın tesirine mâni olan iltisakatm sadrın içine bir aletle girilerek kesilmesine dairdir. Gaia taleb esının musameresı Ercümeni Ekretn TALU Polise hakaret davası Esnafın yıJIık kayıdlan Pclise hakaret etmekle suçlu EeyaEsnafın yıllık kayıdlann'n mayıs sonuna kadar yapılmasrna devam edicMa tayyare piyanko bayii Kemal lecektir. Bundan sonra belediye zabı•dliyeye verilmiş, dün iiçüncü ceza tası memurlan tescili yapılmamış es mahkcmesinde muhakemesine bak;l • nafı tecziye edeceklerdir. Yalnız bir mışbr. Iddia edıldiğine göre müşterı celsenelik muayene cüzdanı almak i<;in betmek maksadile dükkân önünde baesnaftan tam 375 kuruş para alınmakğırmak suretile halk rahatsız edildiğintadır. Bunun üç yüzii sene!:k aidat, den dolayı polis buna mâni oîmak is25 kuruşu beledye hİ5se«i. 15 i pul, tem>«: bu arada polise hakaret edil 20 kuruşu Ticaret Odası hissesi ve bumİ5tir. Dün bu hususta bazı şahidîer nrn için gene 15 kuruşluk pul parasıdır. dinlenmiş, bir Lısım şahidler daha ça t P^üşterek esnaf bürosu idare heyegınlmak iizere dava başka güne bırv i ti bu paralann Iıafifletilmesi için tet • kılmifür. kikat yapmaktadır. Lea ve efendiri kahvaltıda ğildir. Kendisi yüzme şampiyonudur Derhal yukan kata, sesin geldiği ve şampiyonluğu kazandığma mükâyere doğru koşan otel halkı, hizmetfaten, bundan altı yıl evvel, o vakit çi k ı a bir yandan isticvab eder, bir henüz yavru bulunan bu aslan kenyandan da teskine çalışırken, odanın disine hediye edilmiştir. M. Kemmerü asıl otelde mukayyed olan sahibi, pihayvanı emzikle büyütmüş ve ken • cama ile koridora çıkmış ve hizmetdisine ahştırmıştır. çiyi elinden tutup: Korkmayın.. Gelin.. diyerek odasına götürmüştür. Bu esnada karnını doyurmuş buîunan aslan, yerde, halının üzerinde yatıyormuş. Sahibi bulunan M. Kemmerik, kızla aslanı birbirine takdim etmiştir. O vakte kadar hâdiseyi haber alıp ta yetişen gazeteciler de odaya girmişler ve hayvanla âşina olmuşlaıdır. M. Kemmerik hayvan mürebbisi d&Şimdi daima onunla bir arada o turmaktadır. Lea adını taşıyan bu munis aslan fincanla çay içmekte, kıyılmış etle ve tereyağile de karnını doyurmak tadır. Lea, efendisinin yanma sert bir tavırla yaklaşıldığı zaman, fena hal de homurdanmakta fakat azar işi tince de köpek gibi yaltaklanmakta Sağda müsamerede buiananlar, »olda temsilden bir sahne Dün Galatasaray liscsi son sınıf talebeleri velilere ve hocalanna bir ay n ' ' ' müsameresi vermişîerdir. lVlüsamerede talebe Marcel Pag nolün Caz isimli pıyesini oynamıslar, eserin bütün güclüğüne raSmen Ek rem Hayri. Mahmud Şerif, Osman Tahir, Keskin İdris, Veysel Rahmi, Seroih Süreyya, Ahmed Fethi, Galıb Ömer, Olvar Cvdet, Ibrahim Zeki ve Tevfik Sadullah bilhassa muvaffak olmuşlardır. Perde aralannda Bach, Haydn ve Bocherininin eserleri gene son sınıf talebeleri tarafmdan çalın mış, ve piyesle müzik zevkle seyredil mis ve dinlenmiştir. * Galatasaray son sınıf talebesini leb rik ederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: