Camhuriyet! Halid Ziya UşaklıgH Hikâye Son Levha ÇEVÎRME DENEMESÎ Ask sarabmm son katresind'e öldüren bir zehir bulmus olanlara mahsus bir makhuriyetle henüz otuz beş yaşında iken bütün sevmek kabilivetlerini bir daha uyanma mak üzere gömmüştü, dünyada sevebilecek yalnız bir vücude malik ti: Kızı. Bütün mevcudiyetini ona esir etmiti, dünyayı ondan ve belki onu dünyadan esirgiverek ta Camlıcada ailenvı metruk bir kökünde barın mıs, kızına orada tabiatin yalnız güzelliklerinden mürekkeb bir âlem vücude getirmişti. Çamlıca zaten bedlalara meftun olan san'atkâr zevkine en muvafık bir uzlet kösesiydi. Burada köskün geniş bir odasır.da, uzaklardan akî^amların sislenen manzarasile de nizlerin de inliklerinden çıktnıs, oraya siyah ve korkunc bİTer dev hevetile çöküvermiş denebilen a dalarm karşısmda kendisine mahsus bir çaİKma, daha ziyade bir düşünme yuvası yapmutı. Kızı dadı sınm nezareti altında, orada, halı ların üzerinde, sehpaların, levha • lann, kutuların, bir ressam odasını dolduran yüzlerce karı;ık seyle> in arasmda yuvarlanarak, yahut elinde küçük makasile resimler oyarak büyümüştü. Yavaş yavas onda da bir san'at meyli uyandığına dikkat ederdi, en evvel bu istidada küçük bir vak'a vesilesile vâkıf olmuştu. Bir sabah ta açıklara doğru gergin kanadlı iri bir beyaz kus gibi süzülüp giden bir yelken sandalına bakarak sehpasınm önüne gecmis, birkaç müh mel darbe ile bezin üzerine sabahın henüz uykuda görünen denizi ne uçuyor denecek bir beyazhk atıvermiti. O vakit ta yanı basında henüz yatağından çıkarak mavi gözlerjnin havıan bir bakısile kızının: «Ne güzel, baba!.. Ne güzel!..» dediğini isitmisti. Henüz su yedi sekiz yastndaki çocuğun ta ruhundan, benliğninin de rinlerinden kopan bu sayha, bu güzellik duygusu üzerine bütün san'at uğrasi'larına bir mükâfat sevinci duvarak kızına dönmüştü. O, sa bahın lâtif deniz halile bunun bez üzerindeki aksinden duyduğu zevkle mavi gözlo. inde bir nesve par lıyarak, bu levha ile o manzarayı mü;terek bir nazarla ihata ediyor, tabiatteki siir ile taklidindeki ruhu birbirinden ayırmak istemiyerek ikisine avn ayvı baka baka, hep o takdir cümlesini: <OhJ Ne güzel!.. Ne güzel!..» nakaratını tekrar ede ede bütün canını, san'at hissile tit • remeğe baslıyan bütün o minimini canını gönderivor du. Babası için bu miühim bir ke'if oldu. Bugünden başlıyarak bu kırk yasını asan baba ile o henüz on yasına girmemis kız arasmda bir san'at müvafakati baslamıs, bu iki ruh arasına baska bir samimiyet gicmis oldu. Biri küçülerek öteki bü • yüdü, nihayet seneler gectikçe bir his bölüsmesi noktası peyda oldu, öyle ki ikisi de birbirini daha iyi anlamağa, duvmağa, tabiat ve esyayı ayni gözlerle gc< meğe ve bunun için, birbirini daha derinden sev me»e basladılar. O, tamamile mes'uddu, onun için kızı varh^ından süphe edilemiyen, cismen, maddeten mevcud bir saadet hükmünde idi; o da babasna verdiği saadetle kendisini bahtiyar buluyordu. Ah! Bu mes'ud ve asude hayat!.. Senelerce bu babann hayatını bir hulya be'iğinde sallıyarak uyutan bu neşve devresi!.. tşte şimdi surada, penceresinin ke narına oturmuş, donmuş ve dalraıv gözleri, önünde denize doğru akıp giden yesilliklerin dalgalanna dikilerek, o günlerin mes'ud hatıraları arasında yaşamağa çalışıyordu. Gözleri hemen her kösede bir hatıra bularak bu manzaralan dola5irdı: Bir gün, bir pazartesi günü, ikisi de Fenere gitmek icin bir he ves duymuslardı. Zaten da<ma be • raber yasamış insanlar arasmda yavaş yavaş hasıl olan ayni hislerin ve emellerin beraber uyanışile peyda olan heves aynile ötekinde de peyda olmus bulunurdu. O gün bu Fener meselesi çıkınca hatta evvelâ arzunun hangisi tarafmdan meyda na çıkarıldığı tayin bile edileme • mişti; ikisi de ayni zamanda iste miş, ayni zamanda söylemiş oldular. O gün bütün çocukluk sevinci, kapalı bir odad'an bahar havasma cı karılmış bir kuş şataretile, ta;nuştı. Onun çılgın meserreti babasma da skayet ediyor, garib bir yaş silinmesile bu babayı kızı kadar ço cuk yapıyordu. Arabadan inip kendilerini ağaçlar arasmda, deniz kenarında gördükleri vakit ikisi de bahçenin o gün tamamil* tenha baiinden ce«a» Tevkifaneye bıçak nasıl girmiş? Tahkîkat ehemmiyetle devam ediyor Tvkifhanede üç kişiain yaralanmasile neticelenen kavga hakkın daki tahkikata ehemmiyetle devam edilmektedir. Kavga sırasında Feriköylü Ibrahim tarafmdan kulla nılan bıçağın Acem Şinasi isminde bir mevkuf elile Tevkifhaneye so kulduğu anlaşılmıştır. Mevkuf olan ve muhakemesi devam etmekte bulunan Acem Şinasi bir gün Adliyeye getirildiği esnada bıçağı evvelce sözleştiği bir arkadaşından jandarmalara göstecmeden aimış ve her nekadar Tevkifhaneye döndü • ğü zamaeı üzeri aranmış ise de a ranması akla gelmiyecek münasebetsiz bir taratma sakladığı için bulunatnamıştır. Hâdise hakkında yapılan tah kikat neticesinöe kavganın su suretle çıktıgı anıaşılmtştır. Vak a gecesi bir yemeü masası yüzünden evveıâ bahrıyeli Saıimie r'erıköyıü Ibrahim atrasınoa bir münakasa çiKmış ve bu sırada Ferıkoyıu lt>rahım çok galiz bir küfür savur • muşıur. hJu KÜfÜL'e karşı tasan Salim de oda ortasında duran man galı kaptığı gibi içindeki ateşie beraoer Ibrahimın üzerine tıriatmıstır. Ateş ve küllerin düşmesile bir araliK oaanın içi göruamıyecek ha* le gelçnşıtır. ıam uu etnaaa öa lbrahım beiındeki bıçağı çejterett 6alimın üzerine hı t um etmıstır. Bu arada Salımi ve rıacıyı yaralamakla berauer kül tabakasındaa ya • nındakıleri gövemiyecelc vaziyette bulunduğunüan kardeşi Yaşarı da yaralamıştır. Hacının yarası çok ağırdır. Yuşosîavyada kanlı bir hâdise Yedi kişi öldü, altıda yarali, var Belgrad 20 (A.A.) Düa Stavonskibord yakinir.de, SdbLıgde kanlı hâdiseler olmuştuc. Sarhoş oldukları rivayet edüea bir aiay köylü, vahim karışıklık lara sebeb olduklarından dolayı mevkuf bulunan üç kişinin tahli • yesini istemeğe gelmişlecdir. Bunlan, yalnız başına karşılıyan jandarma kumandanı, rövolvecli bir sahsta taarruzuna uğcamıştır. A hali arasında ateş edenler bulu nunca jandarmalar da silâh kul lanmağa mecbur olmuşlardır. Neticede 7 kişi ölmüş ve jandarmalar da dahil olmak üzere 6 kişi yaralanmıştır. Dahiliye Nazın, tahkîkat yapılmasır.ı emretmiştir. ' N Ingiliz Fransız görüşmeleri • . • BIR ı Beılinin müzakere talebine ne cevap verilecek? Iııgiltere, hava anlaşmasının diğer meselelerden ayrılmaması için Fransa ile uyusmak üzere imiş tarajı bıHnc sahl'ede) dan ötürü olması muhtemeldlr. Fransız Ingiliz noktai nazar si, sadece Almanynın Ingiliz kabinesile hususî görüşme talebinden çıkan usul meseleleri hakkında olduğu zannediliyor. Esas itibarile iki hükumet 3/2 anla'malarına bağlı kalmaktadırlar. Bu sebeden Fransız devlet adamlan Ingiliz devlet adamlarınm Alman isteğine karşı alacaklan kararı, bu karar ne olursa olsun tasvib etmek» tedirler. Almanlartn manevrası Paris 20 (A.A.) «LS Pöti Pariziyen> gazetesinin yazdığına gö re, dünkü kabine toplatısında, M. Laval memnuniyetini saklamamıçtır. Filhakika Fıansız ve tngiliz Dış tşleri Bakanlıkları arasındaki mü zakerelere çok miisaid ;ekilde de vam edilmektedir. Almanların manevrası, Fransız • tngiliz cephesinde bir aynhk yapa • cağına tamamen aksi bir tesir yapmıştır. İngütere hava anlaşmasının diğer meselelerden ayrılmaması hakkında Fransa ile anlasmağa hazır gibi görünmektedir. Müzakerelerde takib edilecek usul için Fransa, İngiltereyi tamamen serbest bırakmaktadır. Eko dö Pari, Almanyanın büyük bir uluslararası muahedeyi ihlâl ettiğini hatırlatıyor. Şayet lngiltere fikrini değiştirirse, Fransa, ona kendi namma mü • zak^re salâhiyetini veremez. Ba» Yunas ffadiye: Uç sene kadar oluyor, bir gun dılde oz türkçeye doğru afcı$ için düSüncelerimizi soy^şiyorduk. Her ikimte de böyle bir devrime varmak için yürümelidir, dedik. Bir aralık siz giılümsiyerek, bir ?afca olmak üzere: tStzler eski yazdıklcrınm yeni dile çevireceksiniz demek oluyory sözlerile benı düşündürdünüz. O kadar düşundürdunuz ki o gece evde, en önce yazdığzm uzunca bir kuçu'e hikâyeyi buldum. Bvnun üzerinden otvz be» yü geçmışti ve o gunden sonra da küçük hV;âyelerimi toplı yan kafî basımlardan birine gire miyerek gozden trak kalmtştı. Bunu okuyunca, gördüm M baştan aşağı o çağın suslerile dolu. Bu, o yu ğvnlarla boyalanndan soyulursa ne olur, diye kendi kendime sordum. İşte böylelikle size gonderdiğim şu yazı doğdu» Doğdu demek doğru de. ğü, kthğını değiştirdi. Ne yapısına, ne biçimine dokunmadım, ancak toz suslerini değıştirdim, ve gördüm ki Jena değü, daha iyi oluyor. Bu denemeyi uç yü önce yapmamış olsaydtm da bugünun dil devrimine uy gun bir öz türkçe ile yapsaydım daha açtk olurdu. Bu yolda deneme ler yapüsa ne iyi olur! Bununla an. laftlıyor ki bir yazrmn temelinde ve yapısında bir guzellik varsa o, boya. lann değişmesile kaybolmuyor, yetitir ki boya çiy düpniyecek gibi uy gun oîsun. Saygtîarla... H. Z. Alman cevabı ve Sovyetler Balkan andlaşmasile Küçük andlaşma arasındakî müzakereler \Ba$ tarafi birtvct sahitedei kidler hararetli bir şekilde de • vam etmektedir. Pı,avda bugün yazdığı bir makalede ezcümle diyor ki: «Almanyanın cevabında esas itibarile şark misakmı reddet mesi, Tuna misakı projesine karşı da pek soğuk davranması nasyonal sosyali;tliğin istilâ hırs ve emellerine asikâr bir delildir.> Balkan andlaşması ve küçük andlaşma reisi olan M. Titüleskc' vasıtasile iki andlaşma mümes • silleri arasında yapılan müzakerat ve temaslar matbuat tara • fından memnuniyetle mevzuu • bahs ve tefsir ediliyor. Sudest telgraf ajansının bu hu susta verdiği izahat ta bura efkân umumiyesinde iyi intibalar hasıl etmiştir. Bugünkü konser Programda çok güzel üc eser var i Bir su sathı üzerinde titriyerek ve kaçışarak, dalgalanarak ve akarak akseden ziya çizgileri gibi va • kit vakit hatırasında uyanan o müphem simayı yakahyabiltnek • kar • şısında eksik hatlarile, bitirileme miş ftrça d'arbelerile üzerinden senelerin tahrib telleri geçmiş bir mezar tası şeklinde duran beyaz beze o daima kaçan çehreyi nakşedebil • mek için işte ne zamandanberi uğraşıyordu. Şimdi üç sene oluyordu ki ömrünim o tek çiçeğini birdenbire ölümirn buzlu nefesi soldurmuş, bunca yillık uğ* aşmaların, yorulmala • nn o biricik mükâfatını, bir gün bir kaza darbesi, şimdi ortasında mahzun bir genclik handesi manasile cılız dalı üzerinde sallanarak g'ilüm»emeğe çalışan bir gülle, mezara gömmüştü. Bazan Çamlıca tepeskıd'en Adanm, Kadıköyünün, Fenerin manzaralarını yaşayan birer levha, şeklinde bütün güzelliklerinin hasmetile gözlerine seren penceresinin kenanna oturur, aralarında tek tük si • yah teller kalabilen uzun beyaz saçlarının altında hayatının yesine bir medfen gamile duran basını iki elIerinin arastna alır; boş, ölü bir bakı;la, uzun uzun, gözlerini avıramıyarak, bir vakitler berabcr temaşa ettikleri bu levhayı bitmez tüken • mez bir dalgmlıkla, saatlerce siizer, bütün geçmis zamanın hatıralarmı bîrer birer zihninde uyanıyor gö • rürdü. Bir zaman meşhur bir ressam olmak emeli, bütün genclik arzuları nın etrafmda döndükleri bir cazibe noktası idi; o vakit, gür, güzel, uzun saçları, bu saçlann etrafmda takım takım asklan vardı. Mevcu • diyetini altin bir çember içinde sa • rarak dblaşan o sevda yildızları içmde yalnız bir tanesi sönmemiş ve bütün o muaşaka devrelerinin tutuşup sönen ziyalarma mes'ud bir hatime vermisti. Fakat hayatta saa deti zal'm bir inadla takîb eden musibet pek az zaman içînde bu mes'ud askı bir matem hatırasına çe • virmekte gecikmemiş, ona yalnız bu bitiveren saadetin hatiralanna bir zübde olmak üzere küçük bir kız bırakmişh. Küçük bir kız ki minimini ruhunun hassasiyetile, ne zaman babatraı iki damja göz yaşile hayatının matemine bir husran selâmi gönderirken görürse, ko^ar, dîzlerine tırmantr, yüzüne kadar yükselir, tonbul, pembe kollarile boynuna »an • Iır; hayretle, merhametle açılan îri mavi gözlerini gözlerine diker, «baba! Ne için ağlıyorsun baba?» derdi. O zaman bu küçük mahluktan, bu sıcak muhabbet kaynağmdan gelen utıcı bir hava ile, sanki bir sabah güneşinde eriyen çiğ damlaları gibi, o göjE yaslan kurur, gözlerinde bir neşve parılhsile, boynunu •armak için yetişemiyen, mafsallannda lâtif çukurcuklar oyulan, o tonbul, adeta kemiksiz, kollan hırsla yakalar, öper, öperdi. Biricik saadeti ondan ibaretti. Yalnız onun için yaşar, yalnız onu düşünürdü. Bütün bir hayatı bu baba ile kız, elele, biri su açılmağa başhyan taze ömrü idare etmek için çahşarak, öteki su kırık bayata destek olabilmek için uğrastrak, mâtcmadi bir cefaka.tl« ya*adıUur. Londradaki Sovyet elçUinin bir nutka Kok fiati 16.5 liradanî iBaş tarafi ovtncı lafıitedei ederek bize bildirmistir. Bunu bugün alâkadarlara tebliğ ettik. Tebligata göre yerli kömürlerin tonu toptan 16,50 liraya ve perrkende tonu 18,50 liraya fabrikada teslim edilecektir. Beş tondan aşağısı perakende, beş tondan fazlası toptan addedilecek tir. Alman kok kömiirü denoda toptan 20,50 Hrava sahlacaktır. Bu fiatlere tabiî vergiler dahO bulunm'maktadır. Muamele vergisi yüzde ondur. Fab • rika mümessilleri muamele vergisinin yüzde on üzerire halktan alınmasını ileri sSrüyorlar. Bu ciheti tetkik edi • yorom \e bu hususta B kanlıkla da temas edeceğim. Bugün Dolmabahçe sîrketi mümessilleri'e yerli fabrîkalar münvessillerin • den bazıları geldiler. Kendilerine resmî tebligatı ve satış fiatlerini bildir • dim. Alm n koku satanlar esasen kömürlerini ayni fiatle sattıklanndan tebligatı derhal kabul etmişlerdir. Yerli fabrikabrdan Dolmabalıçe sirket" tebligata cevab vereceğinî bildirmştir. Yarmdan itibaren bu tebligat daire • s'nde s'tış yapılması lâzımdır. Aksi takdirde kanunî takibat yapıiacaktır. Bu takibat ta gerek ceza ve gerekse rüchaniyet ve himaye usullerinin rePi olacaktır. Istanbul halkı yarmdan itibaren komürlerini yukarıda söyledigim fiat • lerden albileceklerdir. Halkın bu hususta en ufak bir şikâyeti üzerine der • hal tahkikat yapılacaktır. Diğer perakende kömiir satanl'r için de aynca bir cetvel hazırlanacaktır.» . ıstanbul, tzmir ve Ankar'da senelik kok kömüü istihlâki 125 bin ton tutmaktadır. Bu sene bu mikt~nn 30 bin tonu Alman kokudur. Holanda, Belçika ve tngiliz tnalı olmak Szere 15 bin ton da aynca getirtilmistir. Diger 80 bin tonu yerli kok'ur. Bu 80 bin ton kömür yerli f a H V l a r tarn'ın • dan istihsal edilmektedir. Alman koklan esasen 20,50 ve 21 liraya kadar satılmıstır. Bu kömür muamele vergisi ve diğer m'sraflar da ilâve edüerek piyasada perakende 29 liraya kadar satılmakta idi. Önde Mes'ud Cemil, sağda A.U Sezai, solda tzzet Nezih Programı birkaç bakımdan çok dikkati çeken bugünkü cn bicinci konservatuvar konseri bu akşam saat (17,30) da Fransız tiyatrosunda verilecek ve bu bir oda musikisi konseri olacaktır. tkinci konserde dinlenen ve şimdiye kadar memleketimizde vücud bulmus en mükemmel kovartet olarak çok beğenilen ÂIi, Orhan, tzzet Nezih, Mesud Cemil kovacteti evvelâ Bethofenin hayatının sonla rına doğru bestelediği eserlerden birisini çalacaktır ki bu eser Bet • hofenio en yüce eseri olduğu ka dar umum oda musikisi edebiyatı nın en idiyel nümunesi sayılır. Ikinci kısımdaki (Smetacıa) nın (Hayatımdan) isimli kovarteti ise genc (Çek) ulusal musikisinin, bilhassa bizim ulusal musikimizin doğutnu içinde bulunduğumuz sırada ehemmiyeti artan örneklerinden birisidir. Üçüncü kısımda ise evvelki kovartete Cemal reşidin iştirakile, ocı dokuzuncu asır Fransız bestekâr larının en büyüklerindcn, ve kendine mahsus bir mektebin önderi olan (Gabriel Faı:ce) nin meşhur kenteti çalınacaktır. Bu üç eser güzel oldukları derecede bilhassa teknik ve ifade güç lükleri bakımmdan da pek mü • himdir. Gtomobil çarptı Dün Telefon sirketi bekçilerinden Abdülk'dir Şişhane yokuşında tramvaydan inerken kendisine Beyoğlu cihetinden gelen 1975 numaralı otomobil çarparak hafifçe ayağından y^ra lanmış, soför yakalanmıştır. Fransız • İtalyan maçı Lordra 20 (A.A.) Sovyetle: Biıliği büyük elçisi M. Maiski, tngiliz kabinesinin içtimaı Ulus!ar Derneği müzaheret birLondra 20 (A.A.) Sir Con Siliği kooferansırda söylediği bir mon ve M. Eden dün bakan'ık tâli nutukta ezcümle demiştir ki: komitesinde hazır bulunmu'Iardır. « Doğu Avrupasında müsavi Komltenin Fransız tngiliz teklif emniyet ve barıs olmadıkca batı lerine Almanya tarafmd^n ver'Ten Avrupasında hiçlir emniyet ve cevabı münakasa ettiği bildirilmek barış mümkün o'.amaz. tedir. Avrupa barışı, ancak büyük, Kabine, bugün toplantısmda ce küçük bütürı devletlerin müste vab hakkında Sir Con Simonun rnürek gayretile elde edilebilir ve taleasını dinliyecek ve tngiltere ile Sovyetler tttihadı fikrince, en Almanya arasmda doğrudan doğruuygnn şekil, taîavvur eJi'cn Kaya görüsmeler yapılması hakkın va mukavelesi misali gibi, kar daki Alman teklifini tetkik edecekşılıklı silehlı müzaheret için mıntir. taka antla;masıdır.> Fransız büvük elçisi son iki gün M. Maiski, Lehistanîa Almanzarfında Sir Con S'mona yap*ığı iki yanın doğu andlasmasına muhaziyaret esnasinda, Sir Con Simonun lefetlerinden dolayı teessür ve tam bir Fransız tngiliz noktai naAlmanyanın hattı hareketinden zar teatisinden sonra Berlini ziya dolayı mühim endişe beyan etret etmesi tngiltere tarafmdan arzut'kten sonra, doğu andlasmamüi ya şayan görüldüğü takdîrde buna akdi için sarfed'îen gayret'.erin Fransanın hiçbir suretle itiaz et a".:im kalmas'aın yeni bir acun miyeceğini açık^a ihsas etmlstir. M savaşına dahi yol açabileceğini Pek mühim olan tngiliz Fcan E söj'lemiştir.» siz isti'areleri daha bir müddet devam edecektir. Parisle Londra ara cA'man devletinln siyasasında ansındaki temasların bir neticesi bel cak M. Hltleı hâkimdir ve gelecek ki de, tngiliz Alman müzakeratı müzakereler arefesinde tngiliz münın Londra tekliflerine tamamen messilerinin yeni A'manyayi iyice taşamil olmasını kabul edip etmiyecenımalan faydalı olur.> ği hakkında Berlin hükumetine mü«Döyçe Algemanye Çaytung», racaat olunacaktır. tngiliz ve Franmüzakereye memur edilecek yabansız devlet adamlarınm hava muka cılarm derhal M. Hitla le temara velesinin derhal müzakere mevzuu geçmeleri lüzumundan bahsediyor. teıkil etmesinde mutabık o'duk'arı D!p!omatik noktalarm teati safhası zannedilmektedir. Fakat btn'ar ke • artık geçmiştir. Görüşülecek mese za hava mukavelesinin 3/2/935 taleler,. o derece ehemmiyetlidir ki, rihli mü'teTek mukavelede zîkre kar$ıla«acak şahsiyetlerin de o dere dilen diğer taraflar haric olarak ce mühim olmaları gerektir.» ayrı bir şekilde aktedilemiyeceğinde de mutabıktırlar. Sovyet Rusyaya verilen teminat Alman gazetelerinin neşriyatt Paris 20 (A A.) Fransız tn ?il:z müzakereleri ve Almanya ile Berlin 20 (A.A.) Havas mutngiltere arasında vukuu melhuz gö ha v Vinden: rü"meler münasebetile «övr» gazeAlman hükumeti, Londra beyan • npmesi üzerind"e doğrudan doğruya tesi diyor ki: «tngiltere müz?k«"ratın safhala mükâlemelere girimek için tngiliz : ! naztrlarından birinin buraya gelme nndan kendi:. n n de haberdar edi • sini cok aızu etrnektedir. leceğini ve bütün meselelerde tn Siyasal mehafilin bu arzusunda giltere ile Fransanın mutabık bu havsiyet meselesi de âmil olmak lurduklarmı Morkovaya bildirm'ştir tadır. thtimal ki, Almanva, tngiltere • nin bu tarzı haı eketini şark and'aşBütün matbuat, bu merkezde neş ma«ma manen iltihak ettîğine deriyatta bulunuyor. lil sayacaktır.» «Berliner Tasrablatt» diyor ki: Nüfus savımı 18 birinci \Bat tarafı birinci safıifede] Numaralama ameliyesi bu ayın so • [ nunda bitirilmek üzere mem'eketin her tarafmda devam etmektedir. tsf.n • bulun hususiyeti hasebile bu işin ts • tanbulda îkmali Heyeti Vekile kara • rile nisan sonuna uz'tılmtştır. Numaralama işinin mülkiye müfettisleri tarafmdan da takibi için Dahiliye Bkanlığınca emîrler verilmiştir. Mülkiye müfettişleri umumî teftisler esnasinda numaralama talimatname • sinin tatbikatuu kontrol edecekler • dir. Nüfus meseiesmin ehemmiyetini halka izah için dünya nüfus hareketlerine ve memleketimizdeki sayıro ameliye • sinîn şekline dair bir propaganda fîlmi yapılacaktır. Filmin senaryusu ikmal edilmistir. teşrinde vaoılacak Nüfus sayımının 18 birinciteşrin cuma günü yapı'ması düşünülmektedh*. Memleket n'jfusu yekununu bu tarih ten sonr atesbit etmek mümkün ola • caktır. Nü?us vaziyetimizi muhtelif evsaf Hib~rile gösterecek eserler ancak bir sene sonra neşredilebilecektîr. Nüfus sayımının tatbikı için hazirandan itibaren 100 kişilik muvakkat trsnif heyeti teşkil edilecektir. Nüfus sayımı için 12 yedek istatistik makinesile 20 milyon makine fisi getirümistir. Sayımda kullanılacak evrakı mtbuanm sıkleti 100 ton tah • min edümekteidr. Kullanılacak sayun memurlannın adedi 100 bini geçmektedir. Sayımın gazete, afiş, ilân, konfer?ns, radyo ve sinema vasıtalarile propagandasının ya pdmasına haziranda başlaaacakt^. Hit'er hasfa Paris 20 (A.A.) M. Hitlerîn whhî vaziyeti iyi değildir. Matenin Berlin muhabiri tarhndan bildirüdiğtne göre, Alman devlet reisi gırtlak ütihabından mustaribdir. Kendisini profesör Sauerbruch tedavi ediyor. r*»t alarak arabacının hayretle gülümsîyen gözleri önünde koşusmuslar, birbirini kovalamıslardı.. Ne sevinc! Ne kahkaha!.. Cocuk yorgunluktan, çarpıntıdan söylüyemiverek, yanakları ateşie rutuşarak, gülmekten kırılarak: «Tuttum! Tuttum!..> diye bağırdıkça o da gülmekten nefsini menedemiyor, bilâkis ona çocukluk oyunlannda da arkadaş olabildiğine seviniyordu. (Arkası yarm) Halid Ziya UŞAKIIGİL fransız ve Italyrn millî takuVarı geçen hafta Romada karşılaşmışlarthr. Bu maçta ltalyanlann 21 galib geldiğini telgraf haberi olarak yazmıştık. Bu maçta Fransız kalesini, Fr:nsan;n en iyi kalecüerinden tlense müdafaa etmiştir. Yukarıki resim Fransız ka!ecîsinin gözel bir kurtarışını göstermektedir.