2* EylfH 1934 Hikâye Bir ses... ı Bir Geceyansj ince, boğuk bir ses.. Yatağımdan doğrulup kulağıtm karanlığa verdim, kesik kesik bir ağlama geli yordu. Yorgun olduğanı ıçin kalkmak ta istemiyordum, kulağun s«ste, gözlerim kapamyor, içim geçiyorduŞimdi de inilti baslamıstı. Durama • dım, dısan çıkbın. Damlar. karanhk.. heride bir ışık var. Köpekler havhyor, yaklaşınca susuyorlar. Çoktanberi bu köyde yasadığun için her ev beni ta • nır, köpekleri de kokumo tanımış olacaklar.. Isığmı seçtiğim yerin önünde. çitlerin arasından uzandım. Kapı da açıktı. Çıranın isi altmda çocuklar yatıyor, bir kadm da kucağmda çocuğu üzerine i • ğflmiş ağhyordu. Hey, buraya bakın, diye bağır dım. Bir erkek başı azandı. Kır sakallı, kısa boylu şu çıracılık ettiğini bîldiğim tıknaz adam. Gözleriai, anhyamadıihm bir duygu iie olduğum yere dikmişti. Ne istiyorsun, bağiran kin» orda? Ben hekim, hekim. Geldi, ağır, ağir çit kapısmı açtı. Elindeki kızıl çıra ateşi kcku ve duman saçıyor. îçeriye girdim. Yere yırtık bir îki pösteki yayılmıs, ot ve mce bir yastığa dört çocuk »ıralanm»?L. Duvarlar isten kapkaraydı. Tavanıo açık tahta • lanna yırtık bezler asılmıs, bir iki yerinde de kırmız biber dizisi sailanvor. Geceyanst bn kadm neye ağlıyor du? Ağa, dedim, bOtün gecr sesmi» ifittim, ne oluyorsımuz, neniz var? Çtracı ağır. ağır basım kaidırdı, gözleri kanlıydı. Efendi, hep güriiltunün başı bu kadradur. Ben yaşlandım* F.skisi gibi gücüm yok. Köylü gaz yakhğı için çıralamtı da sahlmtyor. Bu kadar yıl kan kocayız, yetişmiş çocuklanmız var. Şu gSrdüğiin ufak çocnğo emziremenı, bakamam diyor, Kaç gecedir bu yiiz • den kavga da ediyoruz. Bu gece öfke • lendim, kendimî tutamadım, nacağı kapbm, üzerine yiîrüdüm. Az kalsm öldürüyordum onu. Bu kadın değişti mi ne oldu? Ben ne yaparım ak saka Iımla. Bu çocuğa nasd bakarun efendi!. Başmı eğdi, bir damla gözyaşı sakaIının tellerinden yuvarlandı. Kadm susmoftu; gözleri sanki derm bir kuyuhun içinden dalgm dalgm bakıyor, göğsünde pörsük bir deri gibi sarkan memesi • ni, ince kemik bacakları arasmda uyu • yan çocuğa uzatmif, emzirmek istiyor. Bakalım, zavallmın südü var mıydı?. Sordum: S&diin var mı kızım? Söyle kızım, söyle ben hekhnim, utanma. Yok, diyebildi. Nekadar ağır bir sözdu bu, bir anne için. Kurumuş gözleri yeniden yasardı ve ağlamağa başladı. Kadmcağız mınldanıyordu: Üç gündür kocamm getirdiği ekmeği çocuklara veriyorum, bana kalmıyor. Biraz unumuz vardı, corba yap tım, bir îki kaşık oldu. O da bana yetmedi. Nereden süt olsun.. Kafamda bir fırtma başlıyordu. Çocuklar korkulanndan uyumuşlar, belki de uyur gözüküyorlar. Paçavralar içinde, sapsan göğüsleri, incerik boyunları gözüküyor. Çıranm yan karanlık titreyisi altrada yüzleri daha acıklı olııyordu. Kocasına döndüm: fsittin mi ağa, kadrmn siidü yok, kadıntn aç anladın mı? Bir de onu öldürmeğe kalkıyorsun, seni nahiye miidiine söyliyeyim, görürsün sen, kadm üzerine balta île yürümeğî.. EUerini bana ozatb, dudaklan kırrnldadı. Söylemek istediği neydi bilmem, Hekimin notlarındaa usulcacık kapıdan çıktığin» gördiJm. Biraz sonra ben de kalklım, eve ge 1dim. Kadınım da beni bekiiyordu. Anlattım. Biraz öteberi alarak onlann yanına bu defa beraber gittik. Kadm kımüdadı ve güliimsemek ist"di. Çocuklar da uyanmıslardı. Kadnrm evde yapılan çöreklerden birer lane çocuklara nzattı. Oraya biraz yiyecek içerek bı • raktık. Ertesi sabah kadınuna haydi git bakahm, ne yapıyorlar öğren dedun. Uzun yıllar köyü ve köylövü anlamak için bu ufak yerde yerleşmiş bir he kimdim. Onlann yasayt$«nı düzeltmek bana bir borç gibi geliyordu. Bu zavallılan göriip yardım ederneyİMmden kendi kendüne otanıyordum. Bundan sonra her evi daha sık doiaracağım. Kadınım geldi ve anlattı: lyiler, yabıız kocası diin akşam gelmemis, kadma sordum. Söylemek istemedi, zorladun kaçtı kocam, dedi. « Ben artık köyde duramam, şimdi, hekim beni köylülere anlatacak, sizi aç bnakhğımı söyliyecek. Daha fenası müdüre söyliyecek. tyisi mi ben kaçanm. Uzaklarda kazamrsam biraz ek mek gönderirim, kazanaraizsam köylü bakar diyormu*» Başımı salladım. Dört çocuk, bir de memede, kadm.. Çıraa da yask, sinirleri yorgun, yapbğmı bilmiyor. Belkl de bir yerde düşer, o'ür diye düşündüm. Birkaçgün sonra gene onlara uğradım. Kadın iyice, yalnız çok ürgündü. Birkaç akşamdır, çıracı ömer Ağanm komşu köpekleri, çok havhyor; Yatsıya yakın başhyan havlama, biraz sonra kesiliyor. Belki de ömer Ağa, çocuklarmı görmeğe gelıyor. Diin ak • şam çocuklan, ömer Ağarun çakısını kapının önünde bulmuylar, bana gös terdiler. Onlar anlamamışlar bundan. Bana kalırsa, ömer Ağa gizlice evine uğruyor ve dışanda gizlenip yatıyor. O akşam, nahiye müdürune söylerhn deyişimden korkmus olmalı. Bizim eve dün bir köylü geldi. ömer Ağayı görmüs, Gedikler köyünde ir • gatmıs, onu görmeyin; çok düşmüş, tanıyamadım birden, dedi. Cocuklanna düskün bn yaflı babanm didinmesi, evmden uzak kalması dokunuyordu. Müdüre gjttün^ dhn. ' ^ 2 ^ * Bir iş buluruz ona, doktor,dedi. Bir aksam yatsı ezaniJi. Büyük kız kosa, koşa geldi. Sizm köpek çok havhyor amea, dedi. Bir Dri gün köpeğimi onlara btrakmıstım. Baktım köpek yerinde 'luramıyor, sağa sola doğru atılıyor. Yıi»üdüm. Çıt yok. Durdum ve ortalığı dinleditr, bir ara ötede yapraklar hışırdıyor. Usulracık bir flci adun daha athm. Bir karaltı vardı. Bu ömer Ağa oUcak. Seslendim. Karsılık veren olmadı. KaraJtıya <*oğru yürüdum. Ayağıma bir katılık ilisti. Bakhm bir papuç.. ilerideki ağacra köküne ömer Ağa yaslanmış, uğunup duruyor. Elektrik fenerimi yaktım. Gözlerini kapadı. Elleri yara iç>ndeydi. Canım sıkılmıstı. Ses versene demindenberi seni arayorum, anlamıyor musun? Yüzüme korkuyla b%kh. Etme beyim, sen ctme diye mı • rıldandı. Ne oldu ellerine. Köpek havlaymca korktum. Kaçayım derken düştüm. Gene yalvarmağa ^>a$ladı. Beni müdüre söylemissin. Seni rcUdur anyor dediler bana... Hem aç. hem çocuk • lanmdan uzak. Ben ethm, sen etme diyordu. Haydi bırak o lafları şimdi, evi Şehir îşlerinde kadmlarımız Meclisteki kadın azaya yenileri ilâve edildi (Birind sahifeden mabait) ler arasındaki hanımefendilerin isimleridir. Eski hanım azalann namzetlikleri tekrar edilmekle pek büyük bir isabet gösterilmis oldu ğu gibi bunlara yenilerinin de ilâvesile Belediye intihabatımızın manidarlıği arttırılmıştır. tntihabata iştirak edecek Türk kadınlığınm izzeti nefsine karşı gösterilmis olan bu hürmeti pek yerinde bularak takdir ederiz. Yeni Belediye meclisince namzet eski ve yeni bütün hanrmefendi hem sirelerimizin intihaplannı simdiden muhakkak addediyoruz. Erkek müntehipler simdiki halde ne olsa gene azlık teskil eden hanım namzetlere elbette rey verecekleri gibi bilhassa kadın intihapçıların kendi hemşirelerini istisnasız intihap edeceklerini şüphesiz sayanz. Kaldı ki namzet gösterilen ha nımefendilecin hepsi zaten intihap olunmağa evleviyetle Iâyıktırlar. Meselâ yeni namzetlerden bir resmini yukarıya dercettiğitniz Celile Fikret Hanımefendi, buradaki müktesebatını Avrupadaki mesaisile ikmal etmis münevver bir Türk ha • mmefendisidir. Belediye medisi miz fazla olarak yükaek zevki se Hm sahibi olan hanım azalarla el • bette daha yüksek bir kıytnet ka zanmıs olacaktır. Kitaplar arasmda İnkılâplarm öğrettikleri Yazan: Vasfi Raşit ) Şehir Meclisinin dört senede yaptığı işler Istanbul haîkının mümessilleri, bilhassa halkîn sıhhatini koruyacak müesseselerin kurulmasmda çok faydah işler görmüşlerdir Cumhuriyet Halk Fırkasmm Istafeı • bul umumî meclis intihabatı için tesbit ettiği namzetlerin isimleri ilân ohmdu. Fırka namzetleri balkm intihabma ar > zedilirken gene Cumhuriyet Halk Ftr kası namzetlerinden tesekkül eden es ki umumî meclisin yaotığı islere bir göz atmak faydasız değüdir. tstanbulda Cumhuriye* Halk Fırkası ocak, nahiye, kaza ve vilâyet kongrelermde ortaya konulan dileklerden u • mumî mecliste Fırka namzeti olarak meclise girmis olan meclis azasınm ve Belediye İdenssinin müsterek çalısmasile tahakkuk ettirilmis olanlar ehem m:yetli bir yekun tutuyor. Geçen dört yıl içinde yapılan işlerden sıhhat isleri • ne ait olanları söy.ece hulâsa edebili • riz: majenol) sahn alınmış, dispanser he • kimlerile faldr hastalarm tedavüeri temin edilmiftir. Şebinkarahisar meb'usu Va»fi Raşit Bey. «trkılâplann ögrettikleri» unvanı altmda çok kıynetlî bir tetkik eseri nesretH. tnkılaplann mânasmı anlamak, on lar' temescül ve hazmetmek, her za man, herk^s için kolay olmamıştır. En büyük rnüefekkirler bile, bazan bu hususta dalâlete düşmüş görünüyorlar. Vasfi Raşit Bey, eserinin başında buna bir iki misal getiriyor ve diyor ki: « Eğer onlann iddialan doğru ol • saydı, inkılâpçılar, zaman zaman mehtiliklerini iddia eyliyen zavallı çılgm İardan pek te farklı birsey olmazlardı.» Vasfi Raşit Bey, bundan sonra, de Tİn bir vükuf ve açık bir ifade ile, inkılâplann tasnifini yapıyor. Nericede, hakikî ve faydalı inkılâp ların, «cemiyeti, ta temellerine kadar değiştiren sarsıntılar..» oldugu hakika tine vanyor. Eserin müteakıp kısımlan hep bu hakikati teyit edecek, tebarüz ettirecek fikir ve mütaleaiaTİa doludur. Kan, terör, diktatörlük, hak ve kuvvet, başlıklannı taaıyan fasıllarda, o kuyucuyu celp ve cezbeden selis bir ifade ile, kuvvetli bir mantık vardır. Bu derece dar bir kadro içerisinde, bu kadar çok ve esaslı halcikatler ifade etmek, müellifin müsellem kudretine yeni bir delildir. I 324 Osmanh inkılâbı h4<kmdaki kısa etüt gene üç dört sahife içerisine sı kıstınlmıs beliğ bir iddianamedir. Müteakıben, Vasfi Raşit Bey. mu vaffak olmuş inkılâplara geçiyor, ve iki misal getiriyor: Türk ve Rus inkı Iâplan. Miiellif, bunlarnn neden mu • vaffak olduğuhu, ayni kuvvetli manhkla ispat ediyor. Sonra, irticam nekadar korkunç bir hata olduğunu, inkılâbı kommanın ne mukaddes bir borç sayılacağını, inkılâba küsenlerin ruhî haletlerini tahlil e den Vasfi Raşit Bey, kitabınt <Olan ve Olmuşt h»aşlıklı bir hikâye iVe bitiri yor. Vasfi Raşit Beyin bu eseri için de, Türk yazıcihgında muvaffak olmuş bir inkılâptır diyebiliriz. Ciddî eseTİere pek teşne olan fikir ve kültür âşıkı okuyuculann, «Inkılâp ların ögTettikleri> ile, kütüphaneleri, kıymetli bir nüsha kazanmış olacaktır. giydnrmu bakayım, güıel, güzel. ömer Ağa sasırmıstı. Çocuklarm gü* rültüsü içmde dönüp duruyor, durun giyeyim, durun giyineyim, diyordu. Kim dinler onu, ömer Ağayı hanl, hanl giydirdiler, tabancayı da beline taktı • lar. Şimdi bana bakıyoriar, babalan ne ok'u değfl mi ya? ömer Ağa, dedim, haydi kadmının elini sık, çocuklanm kucakla.. Dediklerimi yapb, sonra köseye çekilip önüne baktı. Ben sonra: Seni hükumet, k;rbekçisi anladm mı dedim. yaptı Sıhhat murakabe merkezleri Bulaşıcı içtimaî hastaldtlara karş» korunma yollarmı halka öğretmek içir bir (sıhhî murakabe merkezi) açılmı*trr. Bu merkez bu sene (Edîrnefcapı bakım evi) ne taşmmıs, onunla birleşti • rilmis ve 'sıhhat merkezi) admı almıstr. Sıhhati koruma lâborataan Sıhhat Vekâletme ait bakteriyoloji müesesesi Ankaraya tasınınca, şehnn ihtiyacmı karşılryacak böyle bir müesseseye tekrar sahıp olmak zarureti hâsıl olmuştur. Bunun üzeı'ee bir (sıhhati kf rurna lâboratuan) kuriılrmıştur. Acele ve tehlikcli • «.ziyetlerde rruhtaçlars en kısa zamanda yardım etmek üzere bir sıhhî rankr."taran heyeb' .es • kil edilmis, iki cankurtaran otomobili • le teçhiz edilmi'tir. Beşiktaş Belediye dairesinde bir sıhhiye heyeti teskil edilmistir. Çocuk bakımı evleri Cumhuriyet Ha*k Fırkası, programı nm 6 ncı kısmmda «amele mmtakala • rmda kadm İ8ç)*lerin çahştklan esnada cocuklanna bakacak müesseseler yap • hnlmasma ve bcnlaraı artınlmasına devam olunacaktr.» prensipi vardrr. Bu nğurda dört yıl içinde, vilâyetimizde yapılan isleri knaca yazıyoruz. (EdirnekapO, (Üsküdar) ve (Besik. tas) ta birer »üt ve mektep çocuğu bakım evleri açdmıştır. (EdirnekapO da aynca isçi kadmlann çalışhklan sıra • da 6 yaşına kadarki cocuklarma gün • düz bakmak ve yedirmek için bir ço • cuk bakim evi açılmışhr. Üsküdarda, böylece bir çocuk bakım evi açılmau önumuzdeki çalışma yıhnm programı • na girmiştir. Şehir hastanelert Üskndarda, Zeynep Kâmil hastanesi 40 yataklı olarak açıhnısbr. Bu hasta neye (rontken cihazı) da konulmuş • tur. Beyoğlu hastanesi genisIebTmiş, 40 yatağı 80 yatağa çıkanlrms, bir (rontken cihazı) fle de teçhiz edilmistir. Cerrahpasa hastanesi, yeni bir paviyon flâvesfle buyütülmüs, bir (rontken cihazı) ile de teçhiz edilmşi, bugün örnek olacak modern bir hastane haline girmiştir. Ha»«ki hastanesinin paviyonlan ta • mir edilerek bD 7 Mt;l m ü f | bir de (rontken cihazı) ilâve edilerek \A HJr hale getirihniştir. Daha bir paviyon ilâvt.; karar altma almmıştrr. Frengi hastalıklan teskilâtı genisle • filmisbr. Sıhhati koruma mütehassulığı ve sıhhiye möfetb'şlikleri teskil edilmistir. Her biri Ueride bir hırstr ve kabl ol. mağa namzet kimsesiz ve korunroağa muhtaç çocuklar için bir (çocuk kurtarma yurdu) açdmıstrr. İntihap faaliyeti Şehir meclisi intihabatınm ilk devresine ait hazırlıklar tamamile bitmis; Cumhuriyet Halk Fırkasının namzetleri ilân olunmuştur. tntihabatın ikinci safhasına; yani reylerin atılmasına ait olan kısım hazırlıklan da ikmal edilmek üzeredir. Tesrinievvelin birinci gününden itibaren her tarafta reyler atılmağa başlıyacak ve evvelce de yazdığımız gibi bu is on iki gün devam edecek tir. Umumî meclis altmış sekiz azadan tesekkül etmekte olup bunun altmış birini tstanbul, yedisini de mülhakat intihap edecektir. İlân edilen namzetler tstanbula ait o lanlardır. Mülhakat namzetleri henüz tesbit edilmemiştir. tstanbuldan intihap edilecek altmış bir azadan yirmi üç zatın ismi yeni namzet listesinde yoktur. ne girmeğe bak. Bir türlü giremiyor, korkuyordo. Sanki yakahyacaklardı oou. Haydi, dedim, korkma, müdüre söylerim, suçunu sildirtirim. Biraz yatıstı, kapınm önüne geldik. Kadm ve küçükler beni bekliyorutrdı. Arkamda babalarmı göriince bir çığlık kopardılar, koşup ellerine sarıldılar, kadm da yavaşça ağhyordo. ömer Ağayı da üzrockten sıkıhyor dum artık. Büyük kızını evime gön • derdim. Evde babana verilecek bir bohça var, onu al da getir, dedim. Kız, bohçayı getirdi. Ortaya koydu. öroer Ağa dalgındı. Gözü bohça görecek gibi değildi. ömer Ağa, dedim, üzülme, bak sana müdür bir de bohça gönderdı. O, bohçaya düsünce>Ie baktı. Aça • madı da. Bakma öyle canım, dedim, bu bohçadakiler senin. Iğildim, bohçayı açhm bir panta • lon, ceket, altmda da bir tabanca var. O ne yapacağınt bilenuyordu. Çocuklara: Haydi diye bağırdım. Babanm grafta «mahrem» işareti var. Bunu Mistec Selbiye söylediniz mi? Hayır. Selbiyi bu saatte nasıl bulmah? Onun hakkında Megafon gazetesinde fena bir yazı okudum. İyi ki söylediniz. Kendisini görsem fena olmıyacak. Hem bu yazı meselesini de anlatırım. Selbiden ga • zete hakkında kanunî takibatta bulunmasını istiyeceğim. Bu nasıl yazı? Aho, siz de okuyun! Mis Norma, Bilin uzattığı gazeteyi alarak okudu. Yazı şundan ibaretti: <Birbirini takip eden kanlı hâdiselerde garip teaadufler göze batıyor. Bunlar o kadar asikâr ki ?im diye kadar nasıl olup ta nazari dikkati celbetmediği şayani hayrettir. Anlatalım: Oakar Trevor, Mister Selbi Lovun evinde esrarengiz bir şekilde kat • ledildi. Haibuki sivil polis teskilâ ttnm reisi olan bu zat maktulü bulmağa memur edilmişti. Son facianın kttrbanı olan Mister Marküs Flit te ayni esrarengiz se rait dahilinde Slmüş bulunuyor. Bu adam (X37) zehrile zehirlenmis ve bu zehir Mister Selbinin evinde mi Salgın hasfahklara karşı Cumhuriyet Halk Fırkas programı • nm 6 ncı kısmmın 6 ncı fıkrasmda «Sitma, verem, frengi, trahom ve sair bu lasıcı hastalıklarla mücadele tedbirie rini genisletmeğe devam edeceğiz» prensipi konmustur. Bu prensip üzerinde vüâyetimiz dahiliı^e 4 yılda verem dispanserine bir (rontken cihazı) almmış vıe yenüen mistir. (Yalova) kazasmda Sıhhiye ve Muaveneti tçtimaiyece bir dispanser kurulmuşhır. (Kartal) kazasmda belediyece bir dispanser açümıstır. Heybeliadadaki verem sanatoryo munda tstanbulun fakir hastalarmın da roeccanen yatması için her sene büt çeye mühim miktarda tahsisat koydu • rulmustur. Veremle Mücadele Cemiyetmin Erenköyündeki sanatoryomu için de her sene fakir hastalar için tahsisat koydurulmuşhır. Büyükadada ve Burğaz adasmdaki hususî sanatoryomlarda yatak kiralıyarak hem bunlann kuvvetlenmesme yardım edümis, hem de flakir hatstakl* tedavi olunmuştur. (Bakırköy), (Çatalca), (Silivri), (Şile), (Beykoz), (Kartal), (Sanyer), ve 'Üsküdar) kazalan dahOindeki sıtmalılara dağıtdmak üzere 4 yıl içinde 200 kilo kinîn dağıtdmıştır. (Bakırköy), (Sanyer), ve (Beykoz) kazalarnda sivrisinek yatağı olan dur • gunsu, bataklık ve sazlrfclara dökülmek üzere mazot ve asitfinik dağıtılmıs, bu suretle bu mmtakalarda sivr'sineğin yaptığı zararlar hemen hemen yok dene • cek kadar azalblmıştır. Vilâyetimizin sının içindeki kaza, nahiye ve köylerdeld fakir ve yardı • ma muhtaç frenğililerin tedavisi için 600 seri •'Neosalvarsan) ve 230 şişe (Bij dalaca hareket edemez^ diyor. Bil otelden çıkarken çok hiddetli idi. Bu amatör polis hafiyeleri ta • birî ona Selbinin alaylarını hatırlatmıştı. Ah biırgün Selbinin yazıhanesine gîderek ona Oskar Trevor meselesini en ince noktalarına kadar aydınlattığını, söyle lâkayt bir eda ile söylemeyi, bu suretle bütün Londra polisini hayrette bırakmayı nekadaır istiyordu. Selbinin bütün ihtarlarına rağmen Con Bromley meselesile tekrar uğraşmağa karar verdi. Evvelâ ken • disine bir yardımcı bulmak lâzımdu Derhal doktor Evershamı hatırladı ve onun yanma koştu. Doktor, Bilin verdiği haberleri hiç ses çıkarmadan sonuna kadar dinledi. Amerikadan gelen telgrafı okudu. Sonra: Bromley hakkındaki şüphelerînizde haklı olduğunuz görülüyor, dedi. Maamafih Mister Selbinin bu habere inanacağını zannetmem. Sizin aırkadaşınıza itimat olunabilir mi? Şüphesiz... Onun pedeei, Os » kar Trevorun servetini idare eden lerden biridir. Ha, Avustralya yeni bir harp gemisi yaptırdı Londra 23 (A.A.) Avustraîya bahriyesi tarafmdan siparis edilmis olan <Sidney> kruvazörü dün suya indirilmistir. Bu yeni gemi 159 metro boyun<f« ve 7,000 ton hacmindedir. M. Stanley Bruce, bu münase betle irat ettiği nutukta demiştir ki: « tngiliz bahriyesinin, istikra nm bütün kalbimizle dilediğimiz sulhun hârisi olduğuna bOiyoruz. Lâkin ayni zamanda kendi müda faamızı temin ve mes'uliyetlerimizi tamamile idrak etmek istiyoruz.» Mançuri istasyon müdürü açlık grevine başlamış Moskova 23 (A.A.) Harbin den bikfirildiğine göre bundan bir müddet evvel tevkif edilmiş olan Mançuri istasyonu müdürü Sovyet tebaasından Şablinski, Ru« konso losunun mükerrer teşebbüslerine rağmen benüz tahliye edilmemiştir. Müdür ihtilâttan da menedilmiştir. 17 eyluldenberi kendisine gönderilen yemek olduğu gibi geri geldi ğinden sebepsiz mevkufiyetini protesto için açlık grevi ilân ettiği anlaşılıyor. söyliyeyim. Bu akşam bana refakat edebilir misiniz? Somers Stritteki evde söyle küçük bir teftiş yap a • cağım. Doktor Eversham gülümsedi: Benim yeni bir sefer yapmağa cesaretim yok, Mister Bil... Sizin için I * sey dlyemem. Yalnız ihtiyatl' V hareket edîniz. Bu adamm müthis bir haydut olması muhtemel. Yanınıza silâh almadan gitmeyinî. *#* O akşam karanlık basınca genç bir adam Somers Stritteki evlerden birinin kapısını çaldı. Hane halkını su tesisatında bozukluk olduğunu, boruların su kaçırdığını, buna ehemmiyet ver.mezlerse büyük cezalara çarpılacaklarını söyliyerek hepsini şaşuttı. Tesisatı muayene etmesine derhal izin verdiler. Genç su mü fettişi hane sahibi ile beraber evin bahçesine çıktı, orada da bir müd det meşgul olduktan sonra: Bozukluk sizde değil... Yanı • nızdaki evde olacak anlaşılan, dedi Ev sahibi başını salladiı Kadm ve çocuklar, onu hiç giyinik görmemisler. Derlenmis, tabancası belinde kırbekçisi olduğunu anlaymca, ona sunsıkı sarddılar, oradart oraya sürüklüyorlar, düğmeleriai elliyorlar, kaskeb'ni başmdan alıp haslarna geçiriyorWdı. Küçük oğlan da durmadan: Baba tabancanı atsana ne olur diye yalvanyordu. M. VAHÎT YUSUFOĞLU Cellâtlar Şirketi Yazan: Edgar Vallat Tercüme eden: Omer Fehmi 53 aldığı iyi haberi bildirdi. Mis Norma sordu: Dostunuz Bobbi, Mister Stilin oğlu mudur? Evet. Şu halde bu haber yüzde yüz doğrudur. Çünkü Mister Stil, Oskar Trevorun servetini idare eden bangerlerdea biridir. Bu iyi habere çok sevindim. Bil, Givendayı biran evvel görmek ümidile sabrrsızlanıyordu: Maırküs Flit mademki öldü, Givenda için artık korkacak birşey kalmamıştır, dedi. Bu haberi her kese söyliyeceğim. İyi olmaz, zannederim. Tel • Bil hemen bir otomobile atlıya "' Mister Mallingin oteline gitti. elde MU Norma ile karsılafb ye safir bulunduğu bir gecede meşhur emrazi akliye mütehasstsı doktor E~ vershamm laboratuarından çalın • mıştır. Şimdi son derecede kanşık olan bir başka vak'ayt derhatır edelim: Varren isimli bir hâkim bundan bir müddet evvel bir ormanda katle dilmişti. Bu cinayetten birkaç dakika sonra Mister Selbi ayni ormanda gSrulmüstü. Hulâsa Oskar Trevorla alâkadar hâdiselerin hepsinde bir adam ölü • yor ve gene bu hâdiselere şahit olan Mister Selbi sağ kalıyor. Bu tesa düfler garip ve suphe verici değil midir?* Mis Norma gazete parçasını Bile iade ederek: Mister Selbi on dakika evvel bana telefon etmişti, dedi. Mega fonun ikinci tab'ında bu yazıdan dolayı özür dilenmekte olduğunu bildirdi. Bu yazı onu sinirlendırmek söyle dursun bilâkis eğlendirmiş. Bil öfke ile tekrarladı: Eğlendirmiş mi? Evet. «Yazı amatör polis hafîyelermden birinin işi olacak. Çünkü baska hiçbir kimse bu kadar bu