^Cumhuriyet' SON TELGRAFLAO Bana kalırsa Hakikî münevveı ir genç bana sordu; Ne okuyayım? Fen talebesidi. Şüphesiz, dedim, mesleğiniz haricindeki eserleri kastediyorsunuz. Evet, dedi. Yani münevver olmak Utiyor sunuz. Evet. Fikrimi söyledim: Münevveri tarif etmek lâzım. tşe bakınız ki ben münevver kelime sinden de, herhangi bir tariften de kaçınırım. Fakat münevver sözünün umumî manasına ve umumî tarifine düşmemek gayretile oevap vermeğe çalışayım: Hakikî münevver, bence, iki esaslı vasfı kendinde toplamış a • damdır. Birincisi, insanlarm düşunme ğe basladıklan ve düsündüklermi kaydettikleri devirlerden bugüne kadar, kendilerine ait meselejerde hangi te lâkkilere sahio olduklannı bilmek. Yani tam bir fikir tarihi vukufu. Asga risine irca edildiği takdirde bu vukufu elde etmek kolaydır; azamiye irca edildiği takdirde mesele mahdudun şeraitinden dışan fırlar, yani hudutsuz olur. öiünciye kadar bu bilginizi de • rinleştirebilirsiniz. Fakat, evvelâ asgariyi kurtarmalıyız. Düşünen bir adam, kendinden evvel ve kendi devrinde, baskaiannın ne düs»indük'rrini hiç değilse prensip zaviyelerinde kalarakbilmelidir. Bugüne kadar yazılmış mflyonlarla kitabı okumak hiçbir müte • fekkire nasip oimamıstir; fakat beşerî tefekkürün muhtelif renklermi tanımak, antenlermi her tarafa uzatan her mütecessis için mümkündür ve garpte bunu kolaylashrraak için herşey ya pılmıştır. tmdi, merhaba demeden evvel, bir ecrvebi dili bilmek sart. tkincisi, beşerî tefekküre sahsî rengimizi îlâve etmek; yani başkalannm düşüncelerini tekrarla kalkmamak. «Bergson diyor ki...» fyî; fakat «ben de diyo • rum ki...» elzem. Esasen yüzlerimizrn manalanndaki baskahk ve ferdilik gösteriyor ki he pimizde ayrı bir tefekkür yapısı var. Mesele kendi ferdî şartlanmızı kesfetmektir. Fikir diyarında Cristophe Co lombe (Kristof Kolomp) olmak, kendisini baskasından ayıran hudut mm takasmı kesfetmeğe bağlıdn. Bir na zariyenin iki taraftan varsa ikisinden biri ahmaktır. Yani bu nazariyeyi ya . panm gayrisi. Benim kafam sizin ka fanızın aynini dütünmeğe mahkumsa ikimizden birimiz fazlayiz demektlr; fazla olan da, şüphesiz. tekrar ve taklit edendir. Tabiatte tekrar yoktur. Ben söylerken muhatabınun göz • lerinde büyük vaitler taşıyan bir partltı doğdu: Umit ederim ki, dedim, bana itîraz edeceksiniz. Cünkü sövlediklerimi harfiven kabul ederseniz fflcrî varlıgınız bir hayal olur. Fakat itiraz icin itîraz deeil; kendi şeraitinizin bütün suurile, sizi benden ayıran farkm mü kemmel ifadesi olarak, itiraz. Anladınız mı? An'adığı muhakkakh. Nekadar isterim ki bu genc, asga rî etüdünü yaptıktan sonra bir daha karşıma cıksm ve bu düşüncemi ya ralasm. Fakat kendinden evvelkilere ve hiç kimseye benzememek sartile. On senede yaptıklanmız |HEM Bütün Avrupa matbuatı Büyük Gazinin on Cumhuriyet senesinde vücude getirdiği büyük eserden takdir ve hayretle bahsediyorlar Cumhuriyetimizin onuncu yıldö . nümü bayramınm Avrupa matbu atındaki akisleri devam ediyor. Gerek yevmî gazeteler, gerek hafta . lık, aylık mecmualar on Cumhuriyet senesinde başardığımız büyük inkı . lâp hareketlerini hayran ve sitayişkâr bir lisanla yaza yaza bitiremi yorlar. Dünkü posta ile gelen Pa • riste münteşir le Miroir du Monde mecmuası kapağma genç Türk kız. lanndan mürekkep bir grupun fo • toğrafını basmıs ve müteaddit resimIerle süslü büyük bir makaleyi memleketimize hasretmiştir. tşte bu ma. kalenin bazı kisimlan: «On sene var ki Gazi Mustaf a Kemal, Türk ordusunun muzaffer kumandanı, Reisicumhur mtihap olun. mak üzere üniformasmı terketti. O zamandanberi, eski düşmanlarile sa. mimî münasebetler tesis ederek, yalnız komşu devletlerle değîl birçok Avrupa hükumetlerile de ademi tecavüz ve do*tluk misaklan imzalı. yan Gazi, sahsan, muazzam bîr işe bağlandı: Bütün milletin nzasile metnleketini şark medeniyetinden kurtararak garp medeniyetine sev . ketmek... On senedenberi Türkiyede yapı . lan dinî, aîlevî, iktısadî inkılâplan ve kıyafete ait teceddüdü yakından takip edenler ve Türk milletmin slstematik bn tarzda yeniden doğu şunu görenler temin edebilirler kî Gazi Mustafa Kemal tarafından or. taya atılıp Ankara Büyük Millet Meclisinin tatbik ettiği bütün yenilikler birbîrmi takiben sevtnçle karşılan mistir; ve elbette ebedî olacaktır. Nasıl elektriğe alışıldıktan aonra isli lâmbaya dönülemezse, artık odalıklarla ve harem ağalarile dolu hareme ve nargileye avdet edTlemez. Kur'anm dinî idaresine tâbî Tür. kiye, herşeyi kaderin eline bırak . masınm rehaveti içinde kendinden geçen Türkîye bugün ortadan kay bolmuştur. Asirlarca kökleşmiş müessetele rin bir sinema perdesine akseden re. simler kadar süratle ortadan kalk . tığııu ve yerine yeni müesseselerin kaim olduğunu gördük.» «Fakat değisen yalnız tnanzaralar değildir. Fikirler, itiyatlar, âdetler de değişmiştir.> «Kadın muhakemede şehadet edebilir. Avukat olabilir, hatta hâkimIik te yapabilir. Nitekim işmdi 10 avukat ve 13 kadın hâkim vardır. 66 sı Ankarada olmak üzere 314 kız talebe Hukuk fakültesini takip edi. yor. Simdiye kadar Ankaradan 14, tstanbuldan 64 hanım hukuktan me. zun oldu.» «1928 de Lâtin harflermin kabulünden sonra kadın ve erkek vatandaşlar halk mektepl»rine kaydoluru dular. Genç Türk kızlan bazı mektepleri takip etmek üzere ecnebi memlekelere gönderildiler.» «1913 te bütün tmpartorlukta 42,000 mektepli vardı. Cumhuriyet ilân olunduğu zaman bu adet 62,000 idi. Şimdi, memleket mesahai sathiyesintn oldukça daralmasına rağmen, 6,700 mektepte 200,000 küçük kız okuyor.> «Cumhuriyet rejhni yalnız eski âdetieri cezrî şekilde ıslahla kal . madı, ayni zamanda çalışmadan ka. zanmak istiyen Türkü iktısadî ha yata alıştırdı. Şimdi malî, ticarî ve bahrî büyük işlerin başında hakikî Türkler bulunuyor ve şayanı dikkat bir kabiliye* gösteriyorîar.» <Cumhuriyet hükumeti, sultanlann 100 senede yaptrrdığı şimendifer hatlarmı 10 senede yaptırdı. MUlî demiryollan şimdi 6,076 kilomet\. rodur. Bu miktar 1940 ta 7,092 kuo. metro olacaktır.» Italya ve Silâhları tahdit konferansı ftalyanın konferanstan çekilmeğe karar verdiği rivayetleri nasıl çıktı, hakikat nedir? Paris 13 (A.A.) Temps gaze. tesi silâhları azaltma konferansınm takip ettiği usul hakkmda ttalyan mümessilinin diin ileri sürdüğü ihtirazî kayitlerin muhtelif suretlerle tefsh edildiğine dîkkati çekerek diyor ki: «Bazı kimseler ftalyan mümessi . linin ihtîrazî kayitlerîni konferans müzakerelerinm bundan sonrakî kısmmda ttalyanm sadece bîr müşahît vaziyeti almakla iktifa etmeğe ka • rar verdijlr suretinde telâkki etmek. tedirler. Diğer bir takım kimseler de bu ihtirazî kayîtlerî Almanyanm konferansa iştirak ermediği nriid . detce yapılacak ve kararlaştinla cak herhangi bir şeyin mes'uliyetini ttalyanın deruhfe etmek istemedigi yolunda karşıiamaktadır. Bunlar t talyanm doğrudan doğruya veya dolayısile Almanyanm ekmeğine yağ surdüğüne hükmetmelrtedirler. Bize öyle geliyor ki dün söylenen sözlerden herhangi biri ltalyamn bu hareketini bu yolda tefsire meydan bırakacak mahiyette değildir. Bir daha ziyade su düşüncedeyiz: ttalya hakikatte pek kolay oimı. yan kendi oyununu oynamaktadır. Su manaca ki ftalya iki muhtelif isi yanyana yürütmek istiyor. Yani hersı tngiltere ve Fransa ile bir arada çahşmak, hem de ayni zamanda AL manya ile kendi arasmdaki müna sebetlerin samimiliğîni korumak maks^dmı gözetiyor. miktardan fazla olarak bir parça silâh kuvveti daha bulundurmak hakkmın tanınması suretile Almanyamn yeniden silâhlanmasına biraz katlanmak lâzımdır. Fakat bu noktai nazar yeni birşey değildir. Daha evvelce Romadan başka yerlerde de müdafaa edilmiş, fakat her defasında bir yana atıl • mıştı. Çimkü bu iddianın kabulü Versay mu&hedesindeki askerî, bah. ri, havaî madde ve hükümlerin or. tadan kaldırılmasına, Milletler Ce miyetinüı himmetile silâhları azaltma konferansımn giriştiği teşebbü . sün kıymetten düşürülüp bozulma sına, Almanyamn mevcut muahedelere açıktan açığa riayetsizlik ederek yeni baştan silâhlanması gibi bir emrivâki karsısında herkesin boyun eğmesine muadil bir hareket olurdu. Diplomasi yolu ile yapılan müzakereler bu mesleyi bir hal suretine . bu istikameti tutmakla ulaştıra maz. Roma, Almanyamn meydan okuyan bu tavn karsısında hakkın bu yolda bir geri çekilişine beynelmi lel efkân umumiyenin razı olmadı ğını anlıyacak derecede siyasî id . rak ve k'yasete sahip bulunmaktadir.» Otomobil kazalarına karşı L Ordu mevcutları komitesinde Cenevre 13 (A.A.) Ordu mev cutlan komitesinde yapılan müzakerede ttalyan mümessili, silâhları azaltma konferansı bürosunda ttalyan murah hasmm ileri sürdüğü ihtirazi kaydi tekrar etmiştir. Fransız gazeteleri ttalyan gazetelerine cevap veriyorlar Paris 13 (A.A.) Havas aj»n cırdan: Popolo d'ftalia gazetesi taMacar murahhas heyeti de bu ihtirafmdan evvelki gün nesredilen marazi kayde, daha umumî bir ifade ile iştirak etmiştir. kaleyi söz gelişi eden «Temps» ga zetesi dünkü başyazısmda diyor ki: Komite, Avrupadaki ordu tiple • «•ttalyan gazetesinin bu yazısm > rfnin birtek şekle konması hususunun dan su açık netice çıkıyorrAlmanva. icabmda ne suretle tatbik edileceğini ya Versay muahedesmde srösterilen ilkönce tetkike karar vermiştir. i'imunnunımmınııınnnnnıııiiiıııınfmnııııınmnımıiHm. Beçlinde Cumhuriyet Bayramında resmigeçit Nadîr Sahın katili Gaz maskeleri Millet Meclisine bir lâyiha gönderildi Ankara 13 (Telefonla) Zehirli gazlere karsı kullanılacak vasıta ve maskelerin ithalinin ve memlekette imalinin men'i icin hazırlanan lâviha Büyük Millet Meclisine sevkedil . miştir. Lâyihaya göre zehirli gaz lerle mücadele için yapılacak vesa itin memlekete sokulmasi ve burada yapılması memnudur. Ancak Müdafaai Millive. Sıhhiye ve Muaveneti içtimaiye, Ziraat Ve. kâletleri ihtiyacı içm hariçten ge . tirilecek mevat bu hükümden müs • tesnadır. Halen bunlan bulunduraniar lâyiha kesbi kanuniyet ettikten sonra üç ay zarfında bir beyanname ile o mahallin en büyük mülkiye memu . runa müracaat ederek ellerindeki malın mevcrudunu bildirecekler • dir. Aksi takdirde bunlar hakkmda kaçakçıhk kanunu ahkâmı tatbik edilecektir. Hükumet verflecek beyannameleri tetkik ve mevcut malm maliyet fiatini tesbit ederek bunlan satın alacaktır. Hükumetçe kanunun meri . yetinden sonra üç ay zarfında bir ta. limatname tanzim ve bununla ka • nunun sureti tatbiki tesbit edile • cektir. Katil, Gulâm Nebi Hanın uşağı imiş Yeni Delhi, 13 (A.A.) Resmsn teylt edildiğine göre Nadir Şad sarayda bir tevzii mükâfat merasimi esnasmda tabanca ile atılan üç kurşunla öldürülmüştür. Londra, 13 (A.A.) Nadir Şa~ kın katili Abdüthalik isminde bir adamdır. Katil, bir sene evvel idam edilen Gulâm Nebinin hiz • metçilerinden idi. Londra, 13 (A.A.) Gulâm Nebi, Abanullahın pek kuvvetli bir taraftarı idi. Amanullah tarafından 1929 da Ankaraya elçi tayin edilen Gulâm Nebi 930 da Nadir Şahın emrile elçilikten azledilmiş ve 1932 de Efganistana avdeti sırasında idam olunmuştu. Nadir Şahın katili Abdülhalikin bu cinayeti intikam sevkile islediği zannolunmaktadır. ondrada otomobu kazalanfaîn önüne geçmek üzere şöyle bir tedbir düşünülmüş: Bir şoför bir defa kaza yaptı mı, otomobilinin radyatörüne veya berhan« gi görünür bir yerine, sarı madeaî bir daire takılacak, ve bu şoförün sehir dahilinde saatte 25 milden fazla sü ratle gitmesine müsaade edilmiyecek» tir. Kaza tekerriir ettiği zaman, oto • mobile, bu sefer de, kırmızı bir ma denî daire ilâve olunacaktır. Bu şoförün şehirde saatte 20 milden fazla hızb gitmesine müsaade olunanuyacaktır. Kaza yapan tehlikeli şoförler, hal» ka tanıtılmış olacaktır. Londrada seyrü sefer mntehassn * lan bu teklifi münakaşa etmekte mıipler, kimisi beğeniyor, kimisi besıenmiyormus. Bana kalırsa fikir, esas itibarilf fena değildn. Herhangi bir işte mn vaffakiyeti görülenlere nasıl madalya ve takdhname veriliyorsa, muvaffa • kîyetsizlik edenlere de bir isaret tak • mak, yerinde birşey olur. Hele halkm hayataıı ellermde bulunduranlar için... Yaphğı kazalarla arabasmı alâimfsemaya döndören bir şoförün otomo • bilme, tabiî, kimse binmek cesaretînl gÖstermez, şoförler de kaza yapmak» tan korkarlar; çünkii, is nihayet ek meklerme dokunur. Fakat şoförler, kaza yapmaktan şimdi korknnıyorlar mı acaba? Korkmaz olurlar mı hîç? Ben. küçük bir kmzadan sonra, başnn dîrefcsiyona dayaytp nRngür hüngur, ağlıvan bir şoför frörmüş ve ayaklan « m hafifçe çiğnediği cocuk kadar, bıi şoföre de aenruştım. tcki, eroin gîbl iptilâlan olmıyan şoförlerin yaphklari kazalarm hemen hepsi, yalnız e»Hk • leri adamm değil, kendilermîn de ba* şvıa gelmiş bir kaza ve belâdn*. So < • kaklardaki kedfleri ve köpekleri bfle çiğnememek için sağa sola manevra yapan ryi kalpli Türk soförlermin m " ssn çiğnemekten ne müthis bîr vicdan azabı duvduklarma ve duyacaklarma şGphe yoktur. Kaza yapan şoförlerin arabasma h » ret kovmak nsulü, brzde tatbik ediUr mi, edilmez mi bilmem. Fakat sayet edihnek istenîlirse mahalle çoeukla rrnı sabahtan aksama kadar cadde ve sokakiarda oynamaktan menetmek. dal racık caddeierhnizi genîslehnek, halka da büyük şehirlerde yürümek ve kazalardan kaçmmak usuTlermi öğretmet için mektepler acmak lâzımdır. Ba saydıklarıma cidden üıtiyaç vardır. Bunlar yapılmadan bütün kazalardagi şoförleri mes'ul tubnak haksız ve günah olur. Dünkö Heyeti Vekile içtimaı Berlinde 10 uncu ytl bayramt şerefine Almanlann yaphğı remf? Cumhuriyetm onuncu yıldönümü bayramı münasebetile Berlinde de bazı merasim yapıldığını yazmıştık. Fransız gazetelerinde bu merasime ait resimler ve tafsilât vardır. Bu merasim esnasmda, Türk cephelerinde harbeden eski Alcnan askerlerinden mürekkep bir Hitler kıt'ası sefir Ankara 13 (Telefonla) Heyeti Vekile bugün saat üçte toplanarak geç vakte kadar müzakerede bu • lunmuştur . Sofya 13 (Hususî) Bulgar ticaret birliği komitesinin bildirdiğine göre, Bulgar tacirleri Bulgar ticaretinin ve ken> dilerinin fena vaziyette bulunduklarmı ve vaziyetlerini ıslah için verecekleri ka> rarknn kabulünü, hükumete, ve mat . buata arzetmek üzere fevkalâde bir içtima aktedeceklerdir. Bu içtimaa, ticaretle alâkası olan • Iar, dükkân ve mağazalarmı kapıyarak iştirak edeceklerdîr. PEYAMi SAFA Ketnalett'n Sami Paşa ile, Berlin Ateşemilterimiz hücum kıt'aln erkânı harbiye reisi yüzbaşı Röhn ve Brandenburg milisleri kumandanı M. Enest tarafından teftiş edilmiş ve merasimin sonunda Hitler kıt'ası bir resmigeçit yapmıstır. Bulgar tacirleri şikâyetçi Tapu umum mOdörlügunde bir fayin Ankara 13 (Telefonla) Mün . hal tapu ve kadastro müfettiş mua . vinliğine Ankara birinci hukuk aza mülâzimi Fuat ömer Bey tayin e dilmiştir. Yeni gelen muhacTİer ve klicök san'atler kanunu Ankara 13 (Telefonla) Mem leketimize gelecek muhacirlerin Türk tabiiyetine girinciye kadar da küçük san'atler kanunu hükümlerinden istisna edilerek bu san'atleri yapa bilmeleri Heyeti Vekilece karar altma almmıştır. Paris Belediyesi reisi memleketimize geliyor Sofya 13 (Hususî) Paris Belediye reisi M. Sikenin Sofya tarikile ts tanbul ve Ankaraya gideceği Sofya Belediye reisi Dr. Oroşakova bildirilmiş . tir. Dün burada Belediye riyasetmde içtima aktedilerek M. Sikenin birkaç gim kalmak üzere Sofyaya davetine karar veril miştir. Yeni Efgan Krahnm taç giyme merasimi yapıldı Ankara, 13 (A.A.) Efgan sefareti tarafından verilen malumata göre, yeni Efgan kralı Mehmet Nazir Hazretlerinin tetevvüç resmî büyük merasimle yapılmıştır. Kâbilde bulunan bütün »efirlerle sefaretler heyetinin hazır bulundukları bu merasimde bütün hükumet ve ordu erkânı ile rüesa ve halk yeni krala biat eylemişlerdir. Dünyanın en uzun boylu adam' Halep 12 320 santim boylu bir tranî Avrupa ve Amerikaya gitmek üzere buraya geldi. Şirazlı olan bu adam dünyanın en uzun boylu ada. mıdır. Yeni men'i fuhuş nizamnamesi Ankara 13 (Telefonla) Fuh şun men'ine dair olan nizamname Heyeti Vekilece tasdik edilmişth". Dahiliye Vekâleti yakında yeni ni zamnameyi vilâyetlere tebliğ ede cektir. Her vakit bana tekrar ederdi: «Artık ikimiz de anlaşamazsak ne olacak? Bak, görüyor tnusun? Herkes sen . den çekiniyor, kaçıyor.» Evet, görü yordum. Adliyede ben daima yal nızdım. İnzibat meclisine neden sonra intihap edildim. Pek bu işlere he. vesim de yoktu. Bunlar pahalıya malolan şereflerdir. Sen bunu ço cuklar hesabına istiyordun. Zaten hiçbir zaman benrm menfaatimi düşünerek birşey istediğin vâki değil. dir: «Çocuklarm için yap!» dersin. Antaİyada yanan köy Ankara 13 (Telefonla) Bütçe encümeni bugünkü içtimaında ge çenlerde Antaİyada yanan bir kö . yün yeniden inşası hakkındaki hü. kumet teklifini kabul etmistir. Yunan harbiye nazırı Belgratta Belgrat 12 Burada bulunan Yu nan Harbiye Nazırı Jeneral Kondilis Yugoslâvya Kralı tarafından kabul edil mistir. dım, gelirdi; onu zorla kucağıma alırdım, fakat istiyerek otururdu. Kuş yüreğinin çarpıntısını duyardıtn. Kurtulur kurtulmaz bahçeye uçar . dı... Mari! Çocuklar benim dinî ayinlerde bolunmayışîmdan, cuma külbastımdan pek çabuk endişe etmeğe başladı • Iar. Fakat aramızdaki mücadele, onlann gözü önünde pek az patlak verdi ve ben hep mağlup oldum. Her hezimet<n arkasında tahtelârz bir harp devam ediyordu. Kalez bu mü. cadelelerin sahnesi oldu. Çünkü şehirde, eve uğramazdım. Fakat ad liye tatillerile mektep tatilleri ayni zamana tesadüf ettiği için ağustos . ta ve eylulde bizi birleştiriyordu. Tarihi mukaddes okuyan Gönev . yevin önünde alay ettiğim icin se ninle yüzyüze mücadele ettiğîmiz gü' nü hatırlıvorum: Ben çocuklanmın zekâsını müdafaaya hakkım oldu . ğumı iddia etmiştim, sen de onlann ruhlarını himaye ile mükellef oldu. Kadın muhasebeci Havza 12 Belediye muhasebe . ciliği için açılan müsabakayı Mü berra isminde bir hanım kazanmıştır. ğunu söyledin. Hübrün cizvit mek ^ tebine, küçüklerin de Dames du SacreCoeure girmelerini kabul et . mek suretile ilk defa mağlup ol . muştum. Fondodej ailesinin gözü mün önünde muhafaza ettiklert an'anelerine boyun iğdim. Fakat içim intikam hırsile yanıyordu; hem de, berce ehemmiyeti olan şey, o gün seni çığırmdan çıkaran, seni bana. karşı lâkayt olmamaya mecbur eden yegâne mevzu üstüne parmağımı basmış olmaktı. Bu, kindarane bile olsa, benim üzerime senin dikkatini çekiyordu. Nihayet senmle bir kar . şılaşma yeri bulmuştum. Evvelce benim için dinsizlik, burjuva arkadaş. ları tarafından istihfaf edilen, zengin olmuş bir köylünün küçük utanç larını taşıyan boş bir zarftı; fakat bu zarfı aşktaki sukutu hayalim ve adeta hudutsuz kinimle dolduruyor • dum. EDEBÎ TEFRtKAMIZ:2l Engerek Yazan: Françoi* Mauriac £n ufak borca girmek düşüncesi benim için katlanılmaz şeydir. Ben «aşk» ı böyle anladım: Vererek, vererek... Ne iğrenç şey! Hayır, mübalâğa ediyorum, kendi • mi lekeliyorum: Ben sevdim, belki de sevildim... 1909 da, gençliğim mhi . lat halinde iken. Bu macerayı niçin meskut geçmeli? . Bir mürebbibyeyi îstintaktan kur. tannıştım (çocuk katili olarak takibata uğramıştı.) Evvelâ kendini bana mmnetle verdi; fakat sonra... Evet, Evet, ben aşkın ne olduğunu o sene öğrendim; bana herşeyi kay. fcettîren aç gSzlülügümdür. Bu ka dıncağızı sıkmtı içinde, adeta »efa Düğümü Tercüme eden: Peyami Safa let içinde bırakmak yetişmiyormus gibi üstelik bir de hep emrime tâbi olmasını,, kimseyi görmemesini, ve nadir boş vakitlerimde, aklıma es . tikçe onu almayı, bırak m an, tekrar ele geçirmeyi istemiştim. Benim o • yuncağımdı. Kendime maletmek, kullanmak, yıpratmak zevkim eşyadan insanlara kadar vanyordu. Bana esirler lâzımdı. Bir defaya mahsus olmak üzere, ihtiyacım nisbetinde bir kurban ele geçirdiğimi santnış hm. Bakışlanna varıncıya kadar gözden kaçırmiyordum. Fakat sana böyle şeylerden bshsermiyeceğimi vadetmiştim. Artık dayanamıyarak Parise gitti. nin tüylerini ürpertmek şöyle dursun, yavrucağm içinde azap çektiği odaya mukaddes bir mahiyet atfet tin. Sen burada kuluçkaya yattın, hastalıkları burada tedavi ettin, be. şiklerin başucunda durdun. Bu elma ağaçlannın arasına gerili ipler üs tünde Marinin küçük elbiseleri ve masumane çan^aşırları asıldı. Bu sa. londa rahip Arduen piyanonun et rafına çocuklan topluyor, beni öf . kelendirmemek için her zaman du. alar değ'l, başka şarkılar da okutu • yordu. Yaz geceleri, evimin önünde si Evlendiğimizden bir yıl sonra ba. gara içerek onlann saf seslerini din. bana ilk felç gelmişti ve bize Senon liyordum. Lullinin şu havası hâlâ şatosunun kapıları kapandı. Sen kulağimda: «Ah! Bu ormanlar, bu çabucak Kalezi kabul ettm sen, kayalar, bu çeşmeler!..» bana ait şeyler arasında yalnız tnemBen salona girince susuyorlardı. leketimi benimsemiştin. Köklerimiz Ben yaklaşmca bütün mükâlemeler buluşmadan benim toprağımda kök yarıda kalıyordu. Jöneviyev bir ki . saldın. Çocuklarm bu evde, bu bahYalnız çede bütün tatillerini geçirdiler. Ma. tap alarak uzaklaşıyordu. Mari benden korkmazdı; çağırır . riciğimiz burada öldü. Bu ölüm se . (Mabadi var)