Cnmhuriyet' SON TELGRAFLAO Bana kalırsa Statikten dinamiğe akit muharrirleri gittikçe daha fena ağız bozmağa başladılar. Dün de bir tanesi, benim için, «bunak, sarsak, dünyadan bihaber, küstah» sıfatlarını kullanıyordu. Bunu yazan da kim bilseniz... Bizim Selâmi tzzet. Haydi öyle olsun, b«n gene bu sö ğüntülere cevap vermiyerek şu köfte horun fikir namına yediği naneleri burnundan getirmekle iktifa edeceğim. Evvelki gün, Kemalizmin klâsik ve ölü şekillerinden sıynlmış ve kemale er. miş bir liberalizm telâkld olunabileceğine dair yazdığım ve içine yedi adet te muazzam vesika leffettiğim fıkra üze rine bizim Selâmi gene cosar, sen misht vesika gösteren, al bir de benden di yerek bizim Cumhuriyet gazetesine sanlır, orada teşviki sanayi kanunu sayesinde fabrika ve imalâthanelerimizm 310 dan 2500 miktanna yükseldigine ve sanayiimizin ilerledigine dair ohm havadisi keser, yazısının içine koyar. Pek güzel ama bu vesikanın ispat ettiği ş«y nedir, diye biraz şasacaksınız. Hayır. Selâmi, belki, makul birşey söylüyor: «Memlekette feyiz bulan sanayi, etatize edilmiş sanayidtr.» diyor. Hulâsa? Hulâsa muharrir demek ister ki biz devletçiyiz, liberal değiliz, fırkamızın programı da bunu âmirdir. Demokrasi ve liberalizmm klâsik ve ölü şekli, eUtizmin bir derecesile telif kabul etmezdi. Fakat harpten, bilhassa buhrandan sonra, her akide gibi yeni intibaklara ugnyan liberalizm de bir nevi etatizmle uzlasmağa başladı. Yalnız bizde değil, birçok memleketlerde gümriik himayeleri ve devletin ikhsadî sahada kontrolunu, müdahalesini icap ettiren hareketler oldu. Bilhassa millet lerin kendi kendileri ustüne katlanmalan ve millî rekabetlerin artmasile neticelenen bu hareketler üzerine, îsmet Paşa, her zamatı cidden hayranı olduğum enerjik ve müsbet tedbirler aldı, para spekülasyonunu borsa hanının önönde gebertti, tahdit «stemüe memleket sanayimi ve yerli malmı konıdu, yıllardır paramızın haysiyetini ve istikrarını temin etti. Bu demek defeildir ki. Türkiyede, istlsal ve istihlâk münasebetleri üzerine yumruğunu koymus, kayitsiz şarttız, tam bir devletçilik var • dır. Hayır! Birçok sahalarda Türk ticareti ve ticarî rekabet serbesttir. Libe ral sistem berdevamdır. Bize pren sipten fedakârlık gibi görünen şey, ölü ve klâsîk liberalizmin istihalesi ve te kâmiil hamlesidtr. Bugün, meselâ tn • giherede de, iktuadî devletçiliğin bir derecesile parlemantarizmin telifini istiyenler pek çoktur ve esasen buhramn en tabiî peticelerinden biri de ekseri memleketlerde, bu olmuştur. Biz ve dünyanm birçok nazariyed leri «liberalizm», «etatizm» gibi dina. mik hayatta tam karşıltklan olmıyan taşlaşmış düsturlarm tariflerme alda • nıyortrz. Mücerret ve zihnî tertipte bir sistematizasyonla müşahhas şeniyetler âlemmin tezatlan bizi şaşırtıyor. Bu itibarla ben geçen gün «liberal değilim, hürriyet âîikıyım» demiştim. Terminolojilerimizi tayin ettikten sonra, sistemler arasında bir mukaye senin münakaçasma hazmm ama böyle ciddî bir bahiste de muhataplanm Se lâmi tzzet ve arkadaşlan olamaz. PEYAMt SAFA Macar Başvekiline karşı bir suikast teşebbüsü Peşteye dönen Başvekil Romadaki mülâkatlara daîr beyanatta bulundu Budapeşte 30 (A.A.) Polis da. ai muhaberat bürosu aşağıdaki teb. ligi nesretmiştir: Polic dairesi merkez bürosuna Başvekil Gömbös aleyhinde bir »uikast yapılacağına dajr ve bu maksatla bir takım tertibatta bulunulmuş olduğunu bildiren bir ihbarda bu'unulmuştur. Po. lis bunun üzerine tahkikata girişmiş ve tahkikatm verdiği neticelere göre bir takım kimseleri tevkif etmiştir. Bunlar, J müddekımumiliğe tevdi edilmisl«r '~ Üç tanesi hâlen mevkuf bulunmaktadır. Hükumetin hakikaten ciddî bir suikast teşebbüsü karşumda bulunup bu. lunmadığını tayine medar olacak noktalan meydana çıkarmak maksadile tahktkat daha ileriye göHirüIecektir. sından: «Temps» gazetesi günün yazısında Macaristandan bahsediyor. Macaristanın bugüne kadar, bazı devletlerin, bu arada İtalyanın nü fuzunu bu yolda kullanmadığf tak . dirde hâdisatın Trianon muahedesini değiştireceği ümidile yaşadığını hatırlattıktan sonra diyor ki: «Dörtler misakı bu yolda her teşebbüse mâni olmaktadır. Zira mi • sak, muahedelerin yeniden tetkiki ihtimalni yalnız Milletler Cemiyeti muahedesi çerçevesinde gözönüne getirmekle kalmıyor. Fakat ayni zamanda, muahedeler tetkik madde • sini devletlerin tamamiyeti mülki yelerini taahhüt eden ve muahede lerin tanınmamasına karşı alınan z«crî tedbirler maddelerine kat'î surette bağbyor. Bu, muahedelerin tetkiki meselesinin Romada, sulhu ihlâl etmiyecek ve yalnız alâkadar devletlerin kabülü takdirinde mevzuu bahsolacak düşünüldüğünü gösterir. Bu itibarla mesele bugiin için ehemmiyetini kaybetfiyor demektir. Mesele beynelmilel teşriki mesai »iyasetîni tehlikeli bir surette işgal e • demez.» Le Temps gazetesi M. Gömbös ile M. Kanyanm Roma ziyaretleri için diyor ki: < M. Gömbösün Roma göriiş . meleri »ağlam hiçbir neticeye var mamıştır.» Yunan Bulgar hududu üzerinde bir taarruz Bir Bulgar çetesi Yunan Jenerallerinden biri ile bir müddeiumumiyi yakalayıp götürdü Atina 30 (Hususf) Dramaya gftmekte olan bir otomobil Bulgar hudu • duna yakın bir yerde; Bulgar çetesmm taarruzuna uğraıms, otomobilde bulu • nanlar bir semti meçhule götürülmüf • lerdir. Otomobilde dördüncü kolordu er • kânıharbiye reisi Jeneral Kalerkis, müddeiumumî Desilasla iki makinitt bulunmakta idi. Hâdise mahallinde hiçbir iz buluna • mamıştır. Gazeteler hususî ilâveler neşrederek hâdiseyi şiddetli bir Esanla takbih etmekte, Yunan • Bulgar hu dudunun kapahlmasını diplomasi te • şebbüsler icrasmdan başka askerî te dabir de alınmasını istemektedirler. Hükumet, çete efradının süratle yakalanması içm kuvvetli askerî müfre zeler sevketmistir. NALINA MIHINA Haşmetlu Moda Hazretleri ün, Beyoğlundaki büyük Fransız kitapçısma uğradım. Ora • da, kitaphanenin memurlarile iki Ermeni madamını hararetli bir mü nakaşaya tutuşmuş buldum. Bu, hem münakaşa, hem pazarlık nev'inden ka nşık bir işti. Madamlar, moda gazetelerinin önü» de durmuflar, memurlara soruyorlar Bunun neresine onar kuruş vera. Iim? Usulümüz öyle madam, onar kuruş vereceksiniz. tkimiz için on kurus versek olmaa mı? Madam, siz bakmak istediniz ve baktmız, işmiz bittikten sonra şimdi de pazarlık ediyorsunuz. Ama içinde otomobil rerimleri dolu, moda reshnleri yok ki... Ne yapahm? UsuKmü» boyle! Bakmasaydımz... Ermeni madamlar, yirmi yerine on kuruş, nihayet on beş kuruş vermek için bir hayli de kasadaki matmazelte münakaşa ve pazarlık ettikten sonra yü> rekleri yana yana yirmi kuruşu verdfler. Ben de, onlara içimden: Moda kim, siz kim, dedim? Ermeni madamlar gidince kitapha • nenin hakikaten ayaklı kütüpane ne. vinden bir memuru olan Vecihi Beye sordum: Meseleyi anlıyamadun. Nedir bui Efendim, îki aydnr moda gazete lerinin ve modellerin girmesine mü saade edilmiyor. Onun için ba nevl matbualan satamıyoruz. Evvelden ge lip kalmış nüshalarla müsaade edilen gazetelerin modaya ah kısmJarmı borada görmek istiyen kadınlar, onar knruş vererek bu gazeteleri seyrediyorlafl On kuruş almasak moda gazetelerinin ve modellerin bulunduğu yerde sabahtan akşama kadar kalabalıktan geçfl miyor. Bihnem dikkat ediyor musunuz? THtüncü dükkânlarmm camekânları bfle çıplak kadın ticaretile geçinen Avrupa mecmualarile dolu... Matbuat kanu » nuna rağmen, memlekete dolan ve anadan doğma üryan resimlerile herkesin ağzını sulandtrarak kendilerini satbr. mağa çalışan bu gaıeteler giriyor da moda gazeteleri memlekete girmiyor. Moda mecmuaları kontenjana mı tâbi? yoksa hükumet modanm şerrinden ka dınlarımızı sıyanet için mi bunlaruı memlekete girmelerini menetmiş? Se bebmi bilemiyorum ama, eğer bu mem nuiyet, kadınlar son modadan haber dar olmasralar da fazla masraf etme • sinler gibi, koruyucu bir fikirle konul muşsa, beyhode zahmet!... Çünkü, moda, dünyaya tabiat kadar hâkimdir. Dört mevsim, nasıl ldmse nin yardımı ve müdahalesi olmadan birbiri peşinden, her sene, dünyanın mubtelif yerlerini dolaşırlarsa moda da öylece kendiliğinden dünyayı dolaşır. O sanki havayi nesimî ile sîrayet eden bir hastalıktır. Gümrük kapılarmı mo • da mecmualanna, modellere, terzilere, hulâsa modayı yapmağa yanyan her şeye kapayınız, o, gene bir yolunu bu« lur, gelir ve içimize girer; «kapıdan atsanız bacadan girer» sözü, sanki moda için söylenmiştir. Haşmetlu Moda Hazretleri, medenl yet dünvasının, hiçbir înkdâp ve ihti lâlle tahtmdan mdirilemiyen melike sidir. Havva annemizden yedigâr ka • lan çıplaklık demokrasisi bile haşmetmeabın huzurunda iğilmek mecburiye • tmdedir. Bütün hastahklann membaı el • bisedir, çıplak gezelim; diye feryat e* den Alman doktoru, Hitler gibi, dik • latörlüğünü flân etse, gene modaya mağlup ve zebun olur. Çünkü o ı » « man da, muhakkak, vücude dövrne yapmak modası çıkar ve bütün insanlar Amerika bahriyelileri gibi canlı ve a . yaklı bir resim sergisine dönerler. dı. İnhisarların varidatı Birinci »ahifeden mabat iki cetvelin mukayesesi bu vaziyeti pek vazıh (tösteriyor: üzöm tomast sarfiyatt Kilo 1930 da 1,900,000 1931 de 1,453,000 1932 de 0,938,000 İncir soman »arfiyatı 1930 da 576,000 1931 de 824,000 1932 de 1,130,000 Bu iki cetvelin mukayesesi üzüm somasınuı yandan fazla düstügünü, incir somasnunki ise yandan fazla yükseldiği. ni göstermektedir. Müskirat işinde ay rıca dikkate şayan olan nokta her seneye ait umum yekunlarda da birer parça noksan jjörünroeıidir. Mütehassıslarm raporlannda bittabi inhisarlarm hepsine ait bazı ıslahat noktalan işaret edibniş bulunmaktadır, ki bunlarm bellibaslı kısımlarma zaten Umumî müdiriyet te iştirak eylemekte dir. Ancak bu ıslahatm tatbikatı inhi • tarlarra kanunî çerçevelerinde tadilât icracına mütevakkıf bulunuyor. Müte hassıslar henüz yeni kurulan Müskirat mhisannm diğerlerine nisbetle daha ziyade tanzim ve tensika muhtaç oldugunu kaydetmiflerdir. Tuza gelince bu mahsulümüzün bu seneld miktan hava ve bilhassa yağ • murlar sebebile bir miktar az olacak tır. Tuzun kanunî kıymeti yazdığımız gibi 6 kurus olmakla beraber ihraç fi • atı tonu dökme olarak vapura teslim yalnız 200 kuruştan tbaret olduguna göre kiloda on para bfle tutmamakta • dır. Tuzlarmıu nefaset rtibarile diğer memleketlerin tuzlanna faiktir. Buna binaen tuz ihracatunız üzerinde atiyen muvaffakiyetli neticeler almaklıgunız mümkândür. Türk Fransız dostluğu Birinci »ahifeden mabat yatına tetabuk etmekte bulunduğu nu, iki millet arasında mevcut olan bu temayül birliğinin teşriki mesaî de bulunmak maksadile müşterek gayretler sarfım mümkün kılmakta olduğunu ve netayicinin hergün ka. yit ve tesçil edildiğini beyan etmiş tir. Süat Bey bundan sonra demistir ki: « Fransız Türk dostluk mua hedesinm tasdikı müştereken girişil. miş olan sulh eserintn muvaffakiyetle başanlmasma medar olmuştur. Ticarî münasebetler sahasında tkh sat Vekili Celâl Beyin burada bu lunmasi sayesinde çok iyi bir netice elde ettik.> Suat Bey, Tevfik Rüştü Beyin Paris ziyaretinden fevkalâde memnun kalmış olduğunu söylemiştir. Umumî siyasetten bahseden Tür. kiye Büyük Elçisi, tsmet Paşa hü kumetinm başlica prensibi sulhun tarsini olduğunu beyan atmiştir. Bundan baçka ımımaileyh Tür • kryenin ilk ademi tecavüz muahe delerinden birini imza ettiği gibî Londrada mutecavîzin tarifine dair olan muahedenameyi de mvzalamış, Oİduğunu hatırlatarak demiştir ki: < Türk hükumetmm faalâne icraatı umumî sulhun esaslı bir temeUdir. Türkiye Cumhuriyetinin eski Osmanlı tmparatorluğu ile bir guna. alâkan ve ona benzer tarafı yoktur. Büyük Gazinin basiretli teşvik ve idaresi »ayesinde yeni Türkiye siyasî, iktısadi ve içtimaî aahalarda bîr medeniyet ve terakki un•uru olmu«tur.> M. Gömbösön beyanatı Budapeşte 30 (A.A.) M. GSmbös bu akşam geldi. M. Gömbös gasetecüere seyahatinin^gayesinin herhangi bîr Lokarno muahedesı yapmak veya müsbet ve muayyen bir meselenin tetkfld maksadma matuf olmadığı, sadece M. Musolini ile görüslerin karşılaştmlması icm olduğunu söylemiştir. Başvekil M. Musolini ile musterek menfaatlere dayanan meseleleri görüştüğünu söylemiş, Macaristanm Italya da kuvvetli bir istinatgâh bulduğunu ilâve ehniştir. Roma mülâkatları ve Fransız gazeteleri Paru 30 (A.A.) Havat Ajan Almanyada yeni Büyükbayramnasıl kutlulanacak? tevkifat Gizli komünist teşekkül Yüksek komisyon vilâyetlere tamim gönderdi leri meydana çıktı Berlm 30 (A.A.) Volf ajansm dan: Uzun ve sistemH bir çalışmadan sonra, Alman polisi, komünistlerm pariHcrmi g*ynUnuni olaralc teJacar t*« kile çalışbklannı görmüştür. Hamburgta polis, komünist fırka • smın «sahil» postası denilen postasmı nakleden birkaç memuru yakalamağa muvaffak olmuştur. Bu mesele ile alâkadar olmak üzere 93 kişi tevkif edilmiştir. Lâypzigte de komünist fırkasmm şehirde ve civarda müstear isimlerle çalıştığı anlaşılmıştı. PoKs hüviyet varakalan, kitaplar ve duvarlarda, öte. de beride »aklanmış silâh ve para bulup meydıma çıkarmıştı. Komünistli. ğin tekrar meydana çıkmasma çalış tıklarmı itiraf eden yüz kişi kadar tev kif edilmistir. Breslâvda Silezya polisî, silâMı müfrezeler teşkil ederek bu vilâyetin mer. kezini ele geçirmeğe ve orada komünist idaresi yapmağa teşebbüs eden gizli teşkilâtlar meydana çıkarmıştır. Silâh ve beyannameler yakalatımış ve birçok tevkifat yapılmıştır. talya ile Yunanistan arasındaki hâdise Atina 30 (A.A.) Havas ajansı fcildiriyor: M. ÇaldarU, bahriye erkâni harbiye reisile, ttalyanlarm f enni tetkıkat yapmak jçin çıktık l a n Mozo civanndaki adalar hakkında görüşmüştür. ( M. ÇaldarU ttalya «efirmin de »iyaretini kabul etmiştir. îtalyan sefiri matbuatm neşriyatından şikâ yet etmiştir. M. ÇaMaru, gazetecîlere, meselenin bir an evvel halledileceğine dair tekrar temiaat vermiş*ir. Ankara 30 (Telefonla) Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde yapılacak büyük bayram için kutlulama yüksek lcomisyonu vilâyetler kutlulama reis liklerine bir tamim gönderraiştir. Bu tamimde: «Onuncu Cumhuriyet bayrammı kutlulama vazifesi için tesbit edilen ana fikirler şunlardır: Bayram büyük hacimde yapılacaktır. Kutlulama, sesli, hareketli, renkli, ziya. h ve manalt olacaktır. Bütün vatanda en az bir buçuk milyon vatandaşın sokaklar ve meydanlarda bayrama if . tirak etmesi, radyoda, şehir ve kazalann salon ve meydanlarında da en az bin konferans verilmesi ve beş yüz kadar temsil yapılması tesbit olunmustur. Bütün bu işlerin teferruabnı tanzim için merkezde komisyonumuza bael* yardımcı komiteler kurulmuştur. Bu bütün çahşmalarm neticeleri ve her yerdeki tatbik şekilleri birbiri ardından yetiştirilecektir.» Denildikten sonra bayram günleri yapılacak işler tadat ve bütün memleketin bu nurlu yıldönümünü büyük sevinçle kutlulaması için her türlü tedabirin almması, gazetelerin mümkün olduğu kadar renkli ve ilâveler yaparak çık ması, radyo neşriyahnm her tarafta dmlenilmesinm temin edilmesi, bütün resmî ve hususî binalarm üç gün elek triklerle donatılması tavsiye olımmaktadır. Balbo filosu hareketini tehir etti Lauit Jean de Tene Neuve 30 (A. A.) ttalyan filosu havanın fenalı ğından dolayı hareketmi tehir etmif • Kontenjan kararnamesi Heyeti Vekilede Nafıa Vekili Ankarada Istanbul limanı nizamnamesi Ankara 30 (Telefonla) tsianbul runanına art nizamname Heyeti Vekileden çıkmıştır. Nizamnamede Umanın hududu tayin edilmekte, gemflerin ne raretle limana girecekleri ve Köprü. nün açılış, kapanış zamanlan yazılı bulunmaktadır. dini korumağa çaliştı. Salihin göz . leri gözlerine son defa olarak ilişin ce, bütün sevgisini ve tnerhametini bir bakışın içine doldurarak oğlun daki caniyane öfkenin hannı almak, alevini dağıtmak istemişti. Salih! Dedi, yavrum... Başka birşey söylemedi. Sesinde öyle vakur, tesirli, sakin bir sefkat çağlıyordu ki biran için Salihin şid detini tadile kâfi geldi. Patlıyan bir körük gibi göğsüne dolan nefes birden bire boşalıvermisti. Bıçağı tutan eli sallandı ve derece derece düşme . ğe başlamış. Nihayet bu kol asağı inmişti. Fakat bütün vücudü titri yordu. Nafiz Bey onun omuzlarını bir kolu içiie alarak: Gel, dedi, istirahat et, seninle iyîce bir konuşalım, ondan sonra... Ve Salihin basaınakları çıkması na yardım etti. Pembe Hanım, saş kın ve telâşlı, önden yürüyor, elin deki lâmba ile onlann yolunu aydm. latmaktan ziyade kaçmak ister gibi • •• Suat Bey bunu müteakıp buhrantnhisarlar Vekili Ali Raoa Bey dan bahsetmiş ve Türkiyenin de did*e bu mesele hakkında atideki izağer memleketler gibî buhrandan hatı vermiçtir: mustarip ve tnüteessir olduğunu, fa< tnhisarlar hakkmda 29 temkat Gazmin akilâne ve müdebbirane muz tarihinde çıkan yazınan yan • siyaseti sayesinde buhran tesiratının hşlanns dogrultmak gerektir. hafrflemi« bulunduğunu söyleıniş • 1 Mütehaasıslarm raporlarmı tir. sakb tutmak için hiçbir sebep yokSüat Bey, her sahada ve bilhassa tur. Bunlarm neşrini d« düfünüyofikriyat sahasında. Fran»a ile Türruz. kiye arasında mukarenet vücude 2 Müteh&ssu raporlarma atgetrrilmesi lüzumunda ısrar ve Türk fen yazılan seyler bu ra.porl*rın muallim ve talebelerine ve bütün miİTidericatiTta uygun değildir. Türk mütefekkirlerine karşı gösterMeselâ, mütehassıslann tspirto diği hüscrii kabulden dolayı FransaMaresine dair olan raporlannda, ya teşekkür etmistir. cmazide bu inhisann if siyaseti pek karışık ve idaresi zayıf olmuştur» cihnlesi varrfır ki, o yazıdaki ifa denin zıddıdır. 3 tnhfoarlar varidatmın tevAnkara 30 (Telefonla) Cum . hUtenberi düsjnekte olduğunu ifa dede isabet yoktur. huriyet bayrammda memleketimize gelecek Rus misafirlerimizi ağırlamak ü. tnhisarlar varidatında azalma 1930 senesmdenberi görülür. Bunun zere burada bir komite teskil edilmissebebi de halkm ucuzu ve azi tercih tir. etmesidir. Tevhktenberi idarenin tnasrafı azaJmış ve işleri daha iyi görülmeğe başlamı» olduğundan, tevhit varidatm lehme bir tedbir olmuftur.» Nüshası 5 Kurustur Memleketimize gelecek Rus misafirler Cumhuriyet | Türkiye için Ankara 30 (Telefonla) Yeni ha. zırlanan kontenjan kararnamesi Heyeu' Vekileye sevkedilmiştir. Ankara 30 (Telefonla) Malatya. Ergani hattmı teftişe çıkan Nafıa Vekili Hilmi Bey bugün Ankaraya av . det etmistir. Haydutlar muvacehe edildiier Bursa 3 (Telefonla) Bursa Orhaneli yolundaki «oyguna marus ka • lanlarm bugün istintak dairesinde ifadelerine müracaat edilmiş ve soygunu yapanlar kendilerine gösterilmistir. Yapılan muvacehede, soyulanlann ekse risi haydutlan tanımıslardır. sına girdiler. Sallh, bu sıcak odada büsbütün titremeğe başlamıştı. Os tünden hâlâ sular akıyordu. Nafiz Bey sahncaklı iskemleyi sobanın yanma çekti, Salihi oraya o • turttu ve Pembe Hanıma bağırdi: Haydi, birtakım temiz çama . şır, entari ve terlik getir! Fakat Pembe Hanım, belki de onlan yalnız bırakmaktan korkarak dışarı çıkmak Utemiyordu. Nafiz Beyin ikinci ve daha şiddetli bir emri üzerine uzaklaştı. Salih dirseklerini dizine dayıya rak başını avuçları içine almışti. Yere bıraktığı bıçağı Nafiz Bey kal dırdı ve kütüpanenin en gizli köşe • sine saklıyarak mülâyim bir sesle: Şimdi rahat edersin, dedi, ev velâ bir güzel soyun, Ustünü başını değiş. Hizmetçi çamaşırlan getirince Nafiz Bey devam etti. Haydi, biz dışarı çıkıyoruz. Bütün çamaşırlarını değiştir, elbi selerini şu sandalyenin üsti^oe koy Senelik 1400 Kr. 1700 Kr. Alhayhk 750 1450 Oç aylık 400 .800 Bir aylık 150 yoktnr ve entarmi giy. Sonra da bir güzel karnını doyurursun. Açsın tabiî... Salih kımıldamıyor ve cevap ver. miyordu. Nafiz Beyle Pembe H a nım dışan çıkarak ta bahçe kapısına kadar uzaklaştılar. Nafiz Bey kapiyı kapıyarak kol demirini vururken hizmetçi yalvanyordu: Beyefendi, beyefendi, kol demirini vurmaymız, bu serseri bizi bu gece keser, vallâhi, keser, doğ rar. Ben korkuyorum, yüreğim çar pıyor, bırakın da aşağı katın kiracılanna, yahut Hacı Şükrü Efendinin bahcıvanma haber vereyim. Nafiz Bey kuru bir sesle: «kork • ma!» dedi. P « « b ? Hanım Salihin halini beğenmediğini, onu hiç böy . le görmediğini, jrözlerinde «deli bakışı» olduğunu, «Allah göstermesin bir azacak olursa» onunla baş edilemiycceğini, böylelerine merhamet ten maraz hâsıl olacağını, «bu hay tayı içeriye aldığına hiç te ivi etme. diğiniv anlatıvordu. Nafiz Bey de korkmuyor değildi; fakat şimdi o şeraiti \ Hariç için Tefrikat 4 SERVER BED1 Sabahsız Geceler Evvelki tefrikalarımızın hülâsası [Bir fırtmalı gecede, muallim Nafiz Beyin Boğaziçindeki büyük, viran evinin kapısı vuruluyor. Gelen, oğlu Salihtir. Bunu tahmin eden babası, hizmetçi vasıtasile, kendisinin evde olmadığını bildiriyorsa da büyük bir kin ve öfke ile, hatta caniyane tasavvuılarla babasmın evine gelen Salih, bu yalana inanmıyarak, o havada, bahçede bek liyor. Nibayet bir vicdan buhranı geçiren Nafiz Bey ona kapıyı aç . mış ve gördüğü sefalet manzarası karşısında şaşınp kalmıştır.l Nafiz Bey bir daha oğlunu okşamak isteyince, o, hiç akla gelmiyen bîr çabuklukla yerinden fırladı, ceketinin cebinden büyük bir bıçak çı. kardı: Alçak baba! diye haykırdı, sen bu gece. . Sen şimdi... Geberecek sinl Pembe Hanım bıçagı görünce u . zun, vahşi bir çığlık kopardı. Sairhin kolu hızİa yukan kalkrms ve bos lukta gizli bir noktaya takılmıs gibi ansızın hareketsiz kalmıştı. Gözleri, babasınm göğsü ile gözleri arasında, çılgın bir parıltı ile gidip geldi. Bü tün vücudü gerilmiş, boynunun da marlan şiçmişti; ilk hızla aldığı nefes, ciğerlerinde kalarak göğsümi dolduruyor ve kabartıyordu. Nafiz Beyin kolları sarktı. Bulun. duğu yerden hiç kımıldamamıstı. Ancak büyük bir sükunetle karşısm dakine hâkim olabileceğini hissederek »oğukkanlılığın zırhı içinde ken> görünüyordu. Nafiz Beyin yazı oda nun bu duygusunu yenen birçok başka düşünceler, başını önüne sarktı • ran bir ağırlıkla beynine çöküyor du. Pembe Hanımı dinledi ve cevap vermedi. Salihin kıiık değiştirmesine kâfi gelecek bir zaman geçtikten sonra onun bulunduğu odaya girdi. Pembe Hanım da korka korka ar . kasmdan gelmişti. Salih deminki vaziyetini hiç boz mamıştı. Temiz çamaşırlar olduğu gibi minderin üstünde duruyordu. Nafiz Bey hayretle baka kaldı: Oğlum! Dedi, niçin üstünü değişmedin. Baksana... Sınl sıklamsın, hasta olacaksm, yorgunsun, karnın da açtır! O zaman Salih, yalnız gözlerini müphem b5r istikamete doğru kal dı^arp'': Tath! Dedi. Nafiz Bey merakla ona doğru iğil. mişti • Ne tathsı ? Diye sordu. (Mabadi vetr)