Camhariyet SON TELGRAFLAB I Bana kalırsa Sinyorun teklifi Kuleli Lisesinde . • « >».. .• • . . rHFM NALINA Cenevre konferansmda şiddetli münakaşalar Alman murahhasmın Altnan ordusu hakkındaki beyanatı itirazlarla karşılandı Cenevre 29 ( A . A . ) M. Nadolni, M Norman Davis'in ethlikeli olacağını ihtar etmiş olmasına rağmen, Alman • ja'nın müteaddit tadil teküflerini ve muk. bil projelerini uzun uzadıya îzah etmek ve bilhassa Alman müdafaa ordtısımun ipkasını muhik göstermeğe çalışmak ve Alman ordusu tipini di • ğer devletlerin kabul ehnelerini isti yebileceği noktai nazannı müdafaa eylemek suretiie konferansta pek gayri miisait bir tesir hâsü etmiştir. değil, belkj diğe> devletlerin silâhlannı birakmalannı istemeket olduğunu, Almanya'nın bir .ulh siyaseti takip et mek ve bütün devletlerle birlikte matlup neticeleri elde etmek arzusunda bulunduthınu beyan etmistir. M. Norman Davis, dunyada mevcut müşküllerden bahsetmiş ve son beya natmt senet ittihaz ettiğini söylemiştir. Müzakeratın devamı, pazartesiye bırakıjnyşhr. 22 milyonluk Malzeme M. Massigli, hiç te tahmin edilmemiş Berlin 29 (A.A.) M. Goering'm olan ve uzlaşma zihniyetinden mülhem teşebLüsü üzerine Alman hükumeti bulunmıyan bu teklif karşısmda kendi«hava taarruzlırma karşı millî bir cesinde hâsıl olan hayal inkisanndan bahmiyet» ibdas etmistir. setmiş, Almanya'nın tngiliz plânmı tekBu cemiyetin varifesi, halka sfrtllere lif eylediği 200,000 kisilik miktan asait himaye servisinin ehemmiyetmi gösgarî telâkki etnryrte olduğunu ve buna termektir. askerî teşekküllere polis kuvvetlerini Ordu mevcuflart komttannda . ilâve fikrinde bulunduğunu söjrlemiştir. Cenevre 29 ( A . A . ) Ordu mev M. Massigli, Alman teklifinin yeni cutlan komitastnda diin zabrta kuvvetbaştan tekrar silâhlanmak bakknu muleri bakkmda ginsilmiş olan müzakerehafaza etmek suretiie tngiliı plinını talere bu «abah devam edümistir. mamen tahrip etmekte olduğunu ve bilFransız heyeti namına yüıbafi Vanhassa emnü selâmet meselesini kat'iyyen therii, bir takım resmî Alman vesikahesaba katmamakta bulunduğunu be • lanna ntinaden Alman polis kuvvetleyan etmistir. rinin askerî raahiyette olduğunu gösterM. Massigli, netice olarak, Alman mişrir. murahhas heyetinin son «özünu »öyl«tnriHere, Lehistan, Felemenk, ve memiş olduğunu ümtt etmekte bulunBelçika mümessiUeri bu noktai nazan duğunu söylemis ve demiştir ki: müdafaa etmislerdir. « Yoksa süâhlan bırakma btna • ttalyan murabhası, zabıta kuvvetlerisını hangi esasa ıstkıat ettireceğimizi bilnin y d n u ihtısas kazanmış olan ban ımtneyiz.» surlarntın askerî mahiyette addedilmeM. Eden tngfltere ve mukabfl Alman *ini teklif etmek suretiie bu iddiayı certekliflerini tenkit etmiştir. heylemek ktemistir. M Nadolni, muhataplanna cevap veAlman mütehassıslan, hükumetleri rerek Almanya'nın tekrar silâhlanmak nm ncktai nazarmı izah etmislerdir. N"*nıtııııııııııııııııınııılllt!miııllllN™ıımı Tayyaresiz Almanya eykeltraş Kanonika, Zafer abidesini büyütmek için yeni bir plân teklif ediyorjnuş. Abidin Daver, dün Sinyora verdiği mükemmel ce vapta, abidenin sağmal inek olmadığını bildirdi. Evet, bugfin o ruhsuz taş yığınının tepesine bir hilâl kondurmak için, yarın bayrak tutanlardan birinin kolunu havaya kaldırmak için, öbür gün hilâlin yanına bir yıldız oturtmak için, daha öbür gün hilâlin etrafına iki yıldız daha koymak için Sinyora tekrar tekrar binlerce lira takdim edeceğiz; gök yüzünde ne kadar yıldız varsa üçer beşer hilâlin etrafma dizilecek, abide servetimiz nisbetinde bü yüdükçe büyüyecek ve belki bütün Talimhane meydanını kap lıyacak. Tabiî bu heykeltraşı tt«lya'dan buraya getiren ilk müdafıleri g^ene araya girecekler, gene çöyle diller dökecekler: « Düsününüz! Şu nöbetçiler iki adım oteye gitsinler, şuradan suraya bir tak yapıltın, üstüne bir hilâl konsun, büyük zaferî miz kendisine lâyık bir cesamette ebediyete naksedilsin! Bence de abide hakikaten îyice tashih edilmelidir. Fakat yağmura ve güneşe dayanamıyarak şimdiden yer yer catladıeı söylenen bu çaonasır dolabına benzer şeyin dört konesine kahramanları • mızın değil, bizzat Sinyor Kanonika'nm ve heykeltraşın buradaki faaliyetlerine tavassut eden • lerin heykelllerî konmahdır. Cünkü bu abide, millî mücahede kahramanlanndan ziyade, Sinyor Kanonika ve arkadaşlanmn zaferini temtil edivor. Mektebi bitiren gençler şerefine dün merasim yapıldı, bugün de parlak merasim yapılacak IJICI I MIHINAİ Açıkgöz dolandırıcılar! erkes yolunu bulmus geçmîp gidiyor. Namuslu ve namussuz meslekler ve san'atlar var. tkisi ortası olanlar var. Çalışarak, ahn teri dökerek yasıyanlar olduğu gibi, zahmetsizce, kolunu kıpırdatmadan hayatlannı temin edenler de var. Kimisî sırtuıda yüz kilo yükle yokuşlan brmanarak geeinir, kimisi zekâsı ve şeytanetile yasar. Bumukaddemeden sonra size bir hikâye anlatayım. Dün, öğle yemeğini yemek için Beyoğlu'nda Abdullah Efendizade Hikmet Beyin lokantasma gittim. Hikmet Bey, lokantasını dolduran seyyahlara hizmetle mesguldü. Beni görünce manidar bir surette güldü. Ne var, dedim, gene ahçıbasınızı kandınp Amerika'ya götürmek istiyen milyonerler mi var? Hayır, dedi, serefi âlinize on bes lira içeri gittik te ona gülüyorum. Sonra anlattı, kendisi bir müddet Atina'ya gitmif, orada iken bir akşam lokantanın kâtibine benim cönderdiğimi soyliyerek bir mektup getirmisler. Bu ırektupta söyle deniliyor: *Şu dakikada ihtiyatnzhğtm do layısile âcil bir ihllyaç karşınndtt kaldım. Matbaadan getirtmek im hâm da yohtur, Yartna kadar lutfen on beş lira gönderiniz. Yarın tediyt edileceğini şmrefitnl* temin «der vt mutlaka bthlmrim...* tmzası sadece Abidin olan bu mektup üzerine kâtip efendi on be* lirayı vermis; paranm tediye •dileceği »ere • fimle temın edilen yarın on gündür bâlâ gelmemif ve tabiî geleceği de yok. Sermayesi on paralık bir kâğıtla on paralık bir »arf olan bu dört sabrlık mektup, açık göz muharririne, bes dakikada on bes tave Ura kazandırmıs. Benim koskoca yazılanmdan hiç nirisinin on beş lira etmediğini söylameğe hacti yok. Hikmet Bcyle parayı veren kâtibine, on beş liranın ütiiin buz dolabından bir buzlu su içmelerini tavsiye ettim. Fakat bu hâdiseden bir de ders çıkarmak istedim. Allah ek«ik etmesm, bir hayli dost ve ahbabım vardır. Eğer Hikmet Beyin kâtibini tabiri âmiyanesile kafese koyan açık göz, bütün âcil ihtiyaçlarmı tamdıklanma tesviye ettirmeğe kalkarsa hayli para vurması ihtimall vardır. Dostlanmm benim yfizumden mutazamr olmalarmı istemem. Böyle bir talep karşısında kaldıklan takdirde, on para bile vermemelerini rica ederim; peşin olarak söyliyeyim ki parayı istiyen ben de olsam danlmaın. l Kuleli liseslnl bitiren ve bugün Gülhane parkmdan parlak merasimle Harblye'ye gidecek olan efendller Dün Kuleli Askerî lisesinde 193233 senesi meztmlannın mektepten aynl maları şerefine bazı merasim yapılmıstır. Merasünde, sehrünizde bulunan bazı meb'uslarla birinci fıkra kumandanı Galtp Pasa, Harbiye mektebi müdürü Rifat, Halk Fırkası erkânı, Tayyare piyangosa müdürü Fikri, Tayyare Cemiyeti tstanbul şubesi müdürü Fehmi Beylerle bir çok zabitan hazır bulunmuslardır. Merasime saat 15,30 da mektebin »inema salonunda mektep bandosunun çaldığı istlklâl marsile başlanmıstır. Salonun sahnesmde, KuleU lisesmm elek triklerle tenvir edilmif bir modeli bir namunesi yapılnuş ve etrafı ç&m dalla rfle suslenmisti. Istiklâl marsını mütealap mezunlardan birinci çıkan ömer, ikincî çıkan Salâhattin, üçüncü çıkan Abdurrahman Efendilerle mektebin bando şefi Resat Efendiye mektep müdürü kıymetli erkânı harn kaymakamlarmuzdan Hâmit Bey tarafından kıymetli birer hediye verilmiştir. Müteaktben mektep müdürfi Hâmit Bey bir nutuk irat ederek demistir ki: «rÜç yıldarfceri Szlü btr çalısma neticesi elde ettiklerî bügilerle Harbiye mektebine tevdi edilecek genç mezun lanmızı takdim edivorum. Kıymetli zabklerimizin ve muallnnlerimizm emek lerfle şuurhı bir tarada yetiştMen bu gencler, memleket askfle yuf uıulmus ve mOlî mefkurelerie özlemni* ö ı Tdrk evlâtlandır. Bu yavrular vatanm en talihli zamanmda yetistfler, Kse hayarfan Cumhuriyetin mes'ut devirlerinde geçti. Aldıklan terbiye, Türk'ün kendi varlığın dan kopmustur. Biz bu evlâtlardan memleket için çok hajnrlı Ifjer beklemekte yiz. Efendiler, slzmle gerei aynlıyor gîbi yiz, fakat ba aynhş «âhiridir. Bunun için hiç bir teessfir duymuyomm. Bilâkis sizi yükselmis görmekle iftihar ediyorum ve seviniyorum. Haydi efendiler size nğurlar olstm, yolunuz acık, işiniz dusgün olsun, fikriniz nurla dolsun.» Hâmit Bevi raüteakıp mezun talebelerden tsmail Yıldmm ve Nahit Efen diler de birer nutuk sövlemislerdir. tsmail Yıldınm Efendi mek*ep heyetî îdare ve tedrisiyesine tesekkür ettürten sonra demistir ki: « Büyük Gazi'nm açtığı voldan yürüyecek ve memleket içîn çok hayırlı işier yapmaga uğraşacağız. Bizim en büyük gayemiz vatan ve mflleti yasatmak içm yaşamak veya vatân ve milleti yasatmak içîn ölmek olacaktnr. Bi^s Türk'ün harikalar yaratan askerlerintden ola cağız. Bir taraftan ilhn ve îrfammızı arbnrken diğer taraftan da ko'muxu kuvvetlendirmeğe çahsacağuk Biz kalemle kılıcı ayni kudretle kuüanabilecek zabitlerden ola cağız.» Nahit Efendi de bir nutuk irat ederek demistir ki: «Bu ocak tarihi değiştiren kahramanlann yatağıdır; bu ocak Türk or dusunun en serefli uzuvlarını yetiştiren yerdir. Bu ocak asırlarca serefle vasıyan hiç bir kuvvete boyun eğmiyen TürkTubekledim. Tamamile çığırımdan çıkmıştrm. En müvazeneeiz hareketler yapmağa o kadar istidadım vardı ki kendimden iyice korkuyordum. Biraz hialerime hâkim olmağa çahş tıtn. Kendi kendime hep: «Mutlaka bir şey var. Söylemiyor. Babam kolay kolay kimseye alçak demez !> diye tutturmuştum. Üstüne iğildim: Söyle, dedim, ne oldu? Niçin babam sana alçak dedi? Cevap vermiyordu. Saçlarım yakaladım. Çekiyordum: Haydi, söyle!.. Mınldandı: Bilmiyorum. «Alçak» detnedi... Uemln sen söylemedin mi? tnkâr mı ediyorsun Bilmiyorum. Bir şey söyledi ama bana öyle geld*. . Hayp! Yalan söylüyorsun! Yalan tfcgil, vallahi yalan değil! Yalan! Bana her şeyi anlata caksın! Bir şey var. Çekmeceyi de ğün mukadderabnı genç omuzlarına yüklenecek olan bialeri yetiştirdi. Ey Başbuğum, ey beni bana tanıtan Yüce Gazi! Yaphğın büyük inkılâbın nurlu yo lunda biz sarsılmaz bir imanla, mefku • re ile yurüyeceğiz. Başbuğum! Birinci vazifemiz dilediğin gibi Cumhuriyeti ile lebet payidar ve muhafaza etmektir. Bugön bize şeref veren çok yüksek kumandanlanmızm, çok değerli devlet adam Ianmızm önünde sevgfli müdürümüzün karsısmda bu büvük arzuyu yapacağımıza bütün azmimizle söz veriyoruz. Bu, bizim en büyük ahtrmizdir.» Birinci fırka kumandanı Galip Pasa da nutuklara söyle mukabelede bulunmuştur: c Gittikçe flmen ve ahlâkan yükselmekte olduğuna bizzat kendim de muttali oldugum şu mektebin çok mütehaans, kıymetli moallimlermm, mtidürünün yorulmak bihniyen sâylerile meydana getirilmiş şimdi Harbiyeye gidecek talebelermi birer birer gözden geçirdim. Bu talebelerin gözleri hakikaten parhyor. tman ve peymanlarla dolu yüzlerindeki besaaetten kendilerinin Türk ordularma Deride çok şeyler vadettiğmi görüyorum.» Buadan sonra davetliler büfede ixaz edilmislerdir. Sonra merasime nihayet verflmiftir. Dün gece ltsenin dokuzuncu smıfı da mezun ağabeyleri şerefine hu • sosî bir musamere tertip etmislerdir. Seyyar terbiyr Sergisi PEYAMt SAFA Alman ffrupile mukavele Kayseri'ye varan «ergiyi Uzak şarkta bugünlerde imzalanacak yollarda 500 kişi gezdi Yenî bîr gerginlik Ankara 29 (Telefonla) Alman ""çîmendlfer konsoryomu ile Nafıa Vekâleti arasmd'a hazirlanan mu ~ kavele imca edilmek üzeredir. Bu mukaveleye göre, Alman'lar şimendiferlerimiz için lâzım olan 22 milyon mark kıymetindeki mal zemeyi bize verecekler, bunlarm parasi bir kaç senede taksitlere baglanarak ödenecektir. Kayseri 29 (A.A.) Seyyar terbiye sergisi diin Kayseri'y* geldi. Sergi mayıun birine kadar burada kalacaktır. Sergi, Yerköy'de Yozgat ve Kırşehir vilâyetleri muallbnlerile halk tarafmdan ziyaret edilmişth*. Müze müdürü tsmail Hakkı Bey «terbiye ve tedriste talebe faaliyeti», Reşat Şemsettin Bey «kültür değişmesinde terbiyenin yolu» ve «Türk inkılâbında muallimlerin vazifeleri», doktor Celâl Bey «Köyde beslenme hıfzıssıhhası ve köy çocuklarım besleme tarzi», «Salgın hastalıklardan korunma çareleri» mevzulu birer konferans vermişlerdîr. Sergi heyeti ile muallimler arasında sergi ve meslekî meseleler etrafında konuşmalar olmustur. Yerköy isiasyonunda sergiyi gezenlerin sayısı 500 ü geçmiştir. Halk her tarafta kitap istemektedir. Faklı'da sergi ve sergi heyeti köylüler tara~ fmdan hararetli tezahüratla karşı Iandı. Londra 28 Çm'den buraya gelen haberlere göre Rusya île yeni tesekkiil eden ve JaponMarm himaye»i altında bulunan Mancuri hükumeti arasmda münasebat mkıtaa ugramak üzeredtr. Hâdiseye sebep Mançuri h;iku metinin bir takım şhnendifer vagon ve lokomotrflerinin teslimini iste mesidir. Rusya, bunlann kendisine ait olduğunu beyan etmektedir. Mançuri hükumeti, simendifer levazımı verilmezse Harbin Rus konso'^su nu hudut haricine çikarmağı düşü nuvor. Bugünkii merasim BugSn saat 14 te Gülhane parkmda da bazı merasim yapüacaktnr. Kuleli lisesinden bu sene mezun olan 350 efendi Harbiye talebesi tarafından Gülhane parkmdan alnup önde mısıka olduğu halde Harbiye mektebine g€tü rulecektir. Uludağ'da yOrOyOş Bursa 29 (Telefonla) Burada Halkevinde teşekkUI eden dağ sporlan kulübünde 19 kisilik bir kafile dün ilk defa olarak Uludağ'a bir kar yürüyüşü yapmıştır. Sabahleyin dağa çıkılarak iki metre kalmlığında kar tabakaları üzerinde dört buçuk saat yürüyüşten sonra Uludağ oteline vanlmıştır. Kafile otelde üç buçuk saat kal dıktan sonra iki buçuk saatte karsız mıntakaya inmiştir. Kafile reisi miralay tsmail Hakkı Bey, gençlerin bu yürüyüşte tahminin fevkînde bir kabiliyet göaterdiklerini söylemiştir. Geceleyin Bursa'ya dönen kafile sokaklarda tezahürat yaparak Halkevine gitmiştir. Adana'da şiddetli sıcaklar Adana 2 8 Sıcaklar günden güne artmaktadn. Bu yüzden bağ sahipleri simdiden şehirden göç etmeğe başla • miflardır. Suriye'de Bir muharebe İki köy halkı birbirine girdi. 200 ölü var Şam'dan verllen malumata göre Şam'm Havran kazasma tâbi iki köy halkı arasmda çok basit bir hâdis« yüzünden iki köy halkı silâhla bhibrrine hücum etmislerdir. Müsademeye bin kişi iştirak etmîf bunlardan 200 kişi ölmüş ve yar a " lanmıştır. Hâdise mahalline asker ve iandarma gönderilmistir. Sergi binasına yardımlar | Sofya'da mayıs için hazırlıklar Sofya 29 (A.A.) Bir mayıs münasebetile ciddî tedbirler alın mıştır. Her türlü toplantılar ve nüma yişler menedilmistir. Zabıta, komiinistlerin bu memnuiyete rağmen Sofya sokaklannda nümayis yapmağa hazırlanmakta olduklannı haber aldığından en faal komünizm lider lerinden 200 klşiyi tevkif etmistir. Bir çok komünist propaganda risalesi müsadere edilmiştir. Ankara 29 (A.A.) Ankara'da yapılacak sergi binası mşaatı için bugüne kadar yapılan yardımlar şudur: Cumhuriyet hükumeti 130,000, tş Bankası 20,000, Ziraat Banka» 20,000, Sanayi ve Maadin Bankası 20,000, Cumhuriyet Merkez Bankası 10,000, Emlâk ve Eytam Bankası 10,000, Osmanh Bankası 5000, Aipullu seker fabrikası 5000, Adapazarı Bankası 2000, Aslan çimento fabrikası 2000, Türk çimento fabrv* kası 2000 lira vermişlerdir. Eskişehir şeker fabrikası Eskişehir 2 9 Şeker fabrikası insaab bitmek üzeredir. Fabrika tesrinievvelde seker imaline başhyacaktır. Fabrika için 60,000 dönüm pancar ekilmiştir. Dünyanın en bOyGk tayyaresi! Berlin 29 (A.A.) Alman Hansa sirketi dünyanm en büyük kara tayyaresi olan 38 G. yi isletmeğe başlamıştır. Tayyareye «Hmdenburg» ismi verilmistir. 750 beygir kuvvetinde dort Junkers motoru vardır. Boyu 23 ve yüksekliği 7 metredir. Ağırlığı 23 tondur. Tayyare yedi kisilik tayfadan bafka 34 yolcu taşıyabilecektir. Berlin 29 (A.A.) Wolff ajansmdan: Hanza kumpanyasının yaptırdığı büyük tayyarenin vaf tiz resmi Reisicumhur Hindenburg hazır olduğu halde Tempelhof tayyare limanında yapılmı^tır. Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Bursa'da çocuk mösabakası Bursa 29 (Telefonla) Gürbüs ve güzel çocuk müsabakalarma 45 çocuk iştirak etmistir. Bunlardan kazananlar Selma, Temel, Nezahat, Gülseren, Fauma, Saadet Hanımlarla Aali Can, Armağan ve Sezai Efendilerdir. ihracat ofisieri teşkilâtı Ankara 2 8 Ticaret müdür ve mömessilleri tetkiklerine devam etmektedirler. thracat ofisieri merkezi hakkmdaki tetkikat bitmiştir. thracat ofisieri merkez müdürü müsteşar derecesinde olacak, konsoloslar iktısadî meseleler • de ofise malâmat vereceklerdir. me, derhal gidelim, derhal çekme ceyi eski yerine götürelim! Hem bana öyle geliyor ki başka bir şey de olmustur. Babam kolay kolay iıvsana «alçak» demez. Kadın birdenbire boynuma sanldı ve beni bütün kuvvetile göğsünde sıkarak: Muhlis, Muhlis! Bana bunu yapma, beni iyice dinle de ondan sonra... diye yalvarıyordu. Vücudüme bir yılan sarılmış zannettîm ve onu kollanndan yakalıyarak kendimden ayırdım, bir itişte karyolanm üstüne düşürdüm. Alçak! dedim. Hıçkırmağa başlamıştı. Fakat buna bile inannruyor, rol yaptığına hükmediyordum. Elimi dokundururken büyük bir nefret duyarak vücudünü dürttüm: Haydi, dedim, haydi, kalk! Fakat sesini yükselterek hıçkırıyor, adeta uluyordu. Gürültünün hasta odasına kadar gitmesinden çekinerek yatağa oturdutn ve biraz şeraiti • Senelik Altı aylık Üç aylık Bir avl.k • rurkiye Hariç î ç m '*** 1400 Kr. 750 400 150 2700 Kr. 1450 800 Yoktur Müli tefrihamız : 47 Yazan: SERVER BED1 Hep Senin İçin! Birdenbire kalbinm üstünde du ran elimi çektim ve bir omzunu ya kalıyarak sıktım, sessiz bir haykı rışla sordum: Çekmeceyi niçm öteki odaya taşıdın? Giren çıkan var orada... Hasibe'ye emnîyetim yok... Halbukî babam sana bm defa tenbîh etmiş ki o çekmece yerînden kımıldamıyacak. Ne yapayım mecbur oldum. Kilitli bir çekmece... Hasibe ne yapabilir? Hırsızlik o kadar ko lay mı? Sonra Hasibe fhtiyar ve namuslu bir kadm... Değil. Ah o Hasibe! Oda mı namussuz? Hicran da •amussuz değil mi? Omzumu acıtıyortunuz Muh lia Bey! • Söyle! Tekrar et! Hicran da namussuz. Of... Omzum acıyor. Söyle diyorum, yoksa seni boğarım. Hicran da namussuz değil mi? Evet. Bu dünyada bir namuslu sen* sin değîl mi? Ah, omzum.' Söyle, onu da söyle bırakayım, bu dünyada bir namusl usensin ha? Söyle! Ah, evet. Kalk, bana çekmeceyi göster. Onu yerine koyalım. Babam bir daha uyanırsa görsün, içi rahatlasın. Şimdi olmaz. • Neden olmaz? Haydi! Haydi, dedim, hiç tereddttt et göstermek istemiyorsun. Bir şey var. duğunu soruyorum. Niçin, beni iyice dmlemiyor • Vallahi bir şey yok. sın? Kalk öyle be, haydi... Çekme Likırdı kanştırma... Anahtar ceyi ver... KaJk... nerede?.. Kalkar, arar, bulurum, Şimdi olmaz, yann sabah... Beni zahmete sokcna! Hayır, şimdi!.. Ben şimdi is Cicim... On dakika sabret... tiyorum. Biraz kendime geîeyim... Kuzum, yarın sabah... Boynuma sarılmak istemişti. Şid Neden yarın sabaha bıraki detle ittim. Vücudünün sıcakbğım yorsun?.. hissediyordum. tçimde oynıyan ser Gürültü olur şimdi... Hem beseri bazı arzularla umumî nefretina nim halim yok... Kalbim çarpıyor... arasmda muvazene tesis etmek içm Kendimi büyük bir esrarla ihata yorulmağa başladun. edilmi» görüyordum. Bu kadın ba Söyle! Nerede anahtar? diy« na bir cadı g:b< gayribeşerî, korkunç, sordum. mechul görünüyordu. Arrık söyle On dakika sabredemez misin? diği şeylerden Liç bir mana cıka Niçin şimdi söylemiyorsun? ramıyordum. Sen bulamazsın. Ben gitmelr Çekmecenın bulunduğu odanın yim. Şimdi halsizim, fenayım di anahtan nerede? diye bağırdım. Birdenbire yatagın içinde oturdu: yorum sana. Susrum. Takaliüs etmiş bir hald«\ Allah aşk'na bu bahsi kapa... tırnaklarımı avuçlaruna geçirerek Acı bana biraz... Fenayım, fena obeklivordum. Beynîme bazı kancalaf luyorum . Cündüz de anlamadan, takılmıştı: Çekmece... Anahtar... dir.lemeden beni hırpaladın... Mabadi vttr Ben sana anahtarın nerede ol