imsan ' ^^^ ^ ^ Camhartyet' SON TELGRAFLAO İngiltere'de Almanya aleyhine bir nutuk •* Chanıberlain «Almanya hesabına fedakârlık göstermemizin zamanı değildir» diyor Londra 8 (A. A.) Birmingham'da bir nutuk söylemiş olan M. Austen Chamberlain, bilhassa şöyle demişü'r: «Almanya'nın dahilî işlerinde tahakküm zihniyetinin yeniden alevlendirmekte olduğunu görüyoruz. Sulh muahedelerini yeniden gözden geçirip tetkik ve Almanyanm teslthatı ile ayni seviyeye avdet etmeden evvel, Abnan'Iardan bu zihniyetin zail olmuş olduğuna ve hukuk müsavatını ancak emniyetlerini ve sulhün muhafazasını temin maksadile istemekte bulunduk lanna tamamile kani olmamız icap eder. Almanya'ya fedakârlık yapılacak zaman değildir.» komünist grupu Alman sefarethaneleri önünde nümayif yapmışlardır. Sefarethane taşa tutulmuş, bir kaç cam kınl mıştır. Zabıta mütecasirlerden bir ço ğunu tevkif eylemiştir. Rus'ların yeni bir protestosu Moskova 6 Sovyet Rusya'nın Berlin sefiri Alman Hariciye Nazınnı ziyaret ederek Almanya'da Sovyet müesseseleri ile tebaasma karşı yapılan mua meleden dolayı tekrar protestoda bu lunmuştur. Bana kalırsa Bir teklif Fransa'da büyük bir f izik âlimi fennin bazı neticelerinden hiç memun değil: Makinenin ilerilemesi işçi felâketine sebep oluyor ve istihsal çokluğuna, işsizliğe, yarın belki bütün bir medeniyeti mahvedecek olan öldürücü mad deler yapılmasına meydan veri yor. Bu sözler yeni bir şey değil. Hele buhran yıllarında çok tekrar edildi. Yeni olan şey profesörün teklifidir: Keşfedilen aletlerin insanlar tarafından gelişi güzel kullanılmasma engel olması için, bu zat, ilmin müdahalesini istiyor. Bu teklife saik olan ihtiyaç, bir kere daha bize anlatıyor ki, bu gün insanların içtimaî talihlerini idare eden şey ilim değildir. Pek doğrudur ki devlet ve idare adamları, dünyanın hiç bir köşesinde, henüz teşekkül halinde bulunan içtimaiyat ve siyasî iktısat bilgile rinin muayyen kanunlarına göre hareket etmezler. Sebebi de basit ve tabiidir: Çünkü bu bilgiler henüz teşekkül halindedirler ve çünkü muayyen kanunlan yoktur. Filân müellife göre plânlı iktısat, filân müellife göre de serbest ve dinamik bir ticaret iyidir. Anî tedbirler almak zaruretinde olan devlet adamları îçin ucu bucağı gel miyen iktuadî veya içtimaî nazariye münakaşalannın »onunu beklemeğe imkân yoktur. Bu ilimlerin tereddudü, hiç üstüne vazife olmadığı halde, bir fizik profe sörünü bile içtimaî mes'elelere müdahale vaziyetine sokuyor. Alim cenaplarının niyeti fena değildir; Fakat tasavvur ettiği müdahalenin imkânı da, faydası da var mıdır? Kimya bilgilerimizin artmasından hem tababet, hem de silâh fabrikaları istifade edeceklerdir ve lâboratuvarlarda hem hayat, hem de ölüm hazırlana caktır. Buna karşı kimya ilminin alacağı tedbir ne olabilir ki cemiyet ilimlerinin aczini telâfi ede bilsin? Makinenin haksızlıklarına veya münasebetsizliklerine karşı fizik veya riyaziye ilminin elm den ne gelir? Edison Milletler Cemiyetinin reisi olsaydı ve dünyanın bütün fen adamlan da bu cemiyete girseydiler ne çıkardı? Bence şu: Muharebeler bugünkünden biraz daha fennî olurdu. O kadar. Tunus'lu Habip hoca bir sene ağır hapse mahkum . *•** *»^* Maznun Bursa Müftisi Nurettin Efendi Çorum mahkemesinde ilk defa isticvap edildi Çorum 4 (Hususî) Türkçe eıan aleyhinde bulunanların muhakemelerine bugün öğleden sonra devam edildi. Amasya'lı simitci Osman hakkındaki istinabe evrakı henüz gelmediğinden isticvabı talik edildi. Müteakıben sabık Bursa müftisi Nurettin Efendi çağırıldı. Kendisine hüviyeti sorulda. Şubata kadar Bursa'da müfti olduğunu söyledi. Müftilik kâtibi Kemal Efendi hazır bulunmadığından ifadesi almamadı. Maznun müfti efendi, vekili istifa ettiğini, yeni vekil tutacağuu iler sürdü. Sonra Yensehir'in Manashr nahiye sinden Yusuf ile Ali, Köyiçi camisi hatibi Ali, Yen mesçit imamı Yusuf % fendiler hakkındaki zabıtlar okusdu. Zapta nazaran, bunlar, İzmtr'in Hİsar camisinde Habip Hocanın türkçe ezana dair verdiği vaızdan bahsederek ifadatta bulunmuşlardır. Bu hususta ne diyeceği sorulan Yusuf şunları söyledi: «Ramazanda Hisar samisine na maz kılmak için gitmistim. İki hoca vazetti. Ben dinlemedim. Tunuslu Habip hocanm polisler tarafından türkçe ezan meselesi için tutulduğunu sonra dan anladım. Köyüme dönünce benden evvel tzmir'den gelen Mümin oğlu Yusufun Habip meselesini anlattığım öğrendim. Ali benden sordu. Ben de anlattım. Izmir'de hemşerimiz kahveci tsmail hapis meselesini anlattığım öğrendim. «türkçe ezan için bir şey söylemeyin» demişti. Onu da söyledim. Üç gün sonra nahiye müdiirü Osman Bey beni o dasma çağırdı. O meseleyi sordu ve ben de anlattım. Ne arapça ezan için bir şey söyledim, ne de baskasına anlattım. Nahiye madürü beyle görüştükten sonra tevkif edildrm.» Maznun Ali de ayni tarzda ifade verdi. Mahkeme heyeti, bunlann tevkifleri hakkındaki kararı kaldırarak serbest muhakemelerine karar verdi. Ve lâ zım gelen istinabe için muhakemeleri talik edildi. Müteakıben Tunus'lu Ha K.anatların zaferi Yavaş yavaş tabiate de tahakküm eden insan zekâsı, yeni bir zafer daha kazandı. Dünyanın en yüksek tepesi olan mağrur Hima lâya'nın kuş uçmaz, kervan geçmez şahikası da insan kanalla rına ram oldu. Kartallann bile yükselmedikleri Everest dağı nın tepesindeki, belki dünya ka dar eski buzlarm üstünde tayya relerin gölgesi dolaştı. 40 sene evvel, ilk uçuşlarında bir insan boyu zor yükselen tayyare, 40 «ene sonra 8850 metro yüksekliğindeki dağları aşarak insan dehasının kudretini gösterdi. Çöllerden Okyanus'Iardan, kutuplardan son ra nihayet başı göklerde Himalâya da tayyareye baş iğdi. Dünya nın kurulduğu gündenberi hiç bir canlı mahlukun üstünden bak madığı bu mağrur ve azametli beyaz başın harimini, esrannı ilk defa olarak insan gözleri gördü. Tayyarenin ilk hayata doğduğu günlerde, bu yeni medeniyet vasıtasının yükselmesi uğurunda can veren kahraman tayarecilerden biri, dünya ihtiyarlıyıp ta sakinlerini besliyemiyecek bir hale geldiği zaman, tayyarenin insanları öteki seyyarelere taşıyacağı nı söylemişti. 600 kilometro sürat le uçan, zaman ve mesafe mef humlarını ortadan kaldıran, Okyanus'ları küçük birer göl haline koyan, Himalaya'ları bir adımda aşan insan zekâsı nihayet o tayyarecinin kehanetini de bir hakikat haline koyacak gibi görünü yor. Ahas'ta bir hâdise Strazburg 5 Hitler'ci bir Alman kumpanyasınm Belediye tiyatro*unda almanca olarak verdiği temsil halkm bazı menfî şekilde büyük etzahürat yapHitler'in beyanatı masına sebep olmuş, bir çok kimseler Londra 8 (A.A.) Almanya'dan avdet etmiş olan Sir Layton, News Chro yaralanmıştır. Oyun yanda kesilmiştir. Muhtariyetçi nicle gazetesi muhabirine Hrtler ile yapbir meb'usun evi taşlanmış, bir gazete raış olduğu uzun bir mülâkatı anlatmışidarehanesi yakümak üttenmiştir. tır. Hitler, bir taraftan Almanya'nm taAlmanya'da umumi valiliUer kip ebnek istediği siyasetin temel taşını Almanya • tngiliz mukarenetinin teskil ihdat ediyor etmesi lâzım geldiğini ve diğer taraftan Berlin 8 (A.A.) Kabine Alman Almanya'nın bütün devletlere şamil olhükumetlerinde Reisicumhur tarafın mak üzere teslihatın hangi şekilde olurdan Basvekilin teklifi üzerine umum vasa kontrol edilmesini kabule hazır bu • li'ikler ihdasına dair olan kanun lâyi lunduğunu söylemiştir. hasmı bitirmtştir. Tayin edilecek olan bu valiler, BaşMumaileyh, sözlerine nihayet verir vekil tarafından verilen siyasî direk ken, 10 senelik bir sulh devresinin Altiflerin tatbikına nesaret edecek ve humanya için mutlak bir zaruret olduğunu susî devletlerin reUIerini tayin ve az beyan etmiştir. Ieyliyecek, Diyet meclislerini dağıtacak Sir Layton, kendisi de Hider rejimive intihabat için emir verebilecektir. nin kat'î tecrübesinin haricî siyaset saPrunra Beuvekilliâi hasından ziyade iktısat sahasında yapıBeriin 8 (A.A.) Siyasî mefaafilden lacağı intıbaı mevcut olduğunu beyan alman malumata göre nazır M. Göering etmiştir. yakında Prusya Basvekilliğine ve BaşAtina'da Alman sefarethanesini vekil muavuJ Von Papen de Rayiş hutafladılar kumeti hizmetinde miihün bir vazifeye Atina 8 (Hususî) Hitler'cilerin tayin edilecektir. IJJimJlıııımmııiMiııu.m.............. ... Kral Fuat Hz.nin Teşekkürleri Hz, ile samimî r teati ettiler Ankara 8 (A.A.) Mısır Kralı Birinci Fuat Hazretlerile Reisiciim hur Hazretleri arasında şu mektup lar teati edilmiştir: «Mısır elçiliği erkâmndan birinîn Ankara'da vukua gelen bir kazaya ' maruz kaltnış olmasından dolayı gösterilen alâkaiardan fevkalâde mütehassis oldum. Doğumumun yıidönümü münase betile zatı devletlerinîn gösterdikleri fevkalâde nezaket, memleketimde pek mütait bir makus bulmuş, ve bu telgrafm bir misal olmasını diledi ğim şahsî ve kalbî memnuniyetimi mucip olmuştur.» Fuat «Zatı Haşmetanelerinin gönder • mek nezaketinde bulunduklan na meden pek ziyade müteşekkirim. Birbhimizi daha iyi tanımağa ve daha ziyade takdir etmejre matuf olan te> maslann memleketlerimiz arasında mevcut kardeşlik rabıtalarını sağ lamlastıracasn şüphesizdir. Bu iim niyye iledir ki, zuhur eden bu fırsatın karşıhkh dostluğumuzu sağlam laştırmak imkânını bahşetmiş olmasını görcnekle pek bahtiyarım.» Gazi M. K»mal Sabık Bursa Müftisi Nurettin Efendi bip Hocanın muhakemesine geçildi. Hakkındaki istinabeler okunduktan sonra müddeiumumi tecziyesini istedi. Habip Hoca kendisini müdafaa e derek ezcümle dedi ki: « Ben yalnız siinnet olan ezarun değil, farz olan namazın bile türkçe yapılabileceğini ayetle isbat edebili rim ve buna taraftarım. Buna rağmen nasıl olur da türkçe ezan aleyhinde bulunmuş olabüirim? Ben mürteci değilim. Eğer gazetelerin yazmamasını temin ederseniz mühim söyliyeceklerim var. Bunun üzerine muhakemenin hafi oIarak devamına karar verildi. Hafi celseden sonra alenî olarak muhakeme cereyan etti. Habip Hoca sunları söyledi: K Benim hiç bir kastim yoktur. Muhakkak ceza verilecekse hudut ha n'cine çıkanlmamı rica ederim. Hariçte gene Türk'Iüğün lehinde çalısacağım.» Mahkeme ceza kanununun İ63 üncü maddesi mucihince Habip Hoca nin bir sene afır hapse konmasına ve yaşmın ilerlemis ohnası dolayısile ce zasmm altıda FJinin tenziline ve ay rıca on av da emniyeti umumiyenin nezareti altmda bulundurulmasına karar verdi. EMRE HASAN Uludağa çıkan Heyet dönüyor Seyahat tehlikeli oldu amma yılmadılar! Bursa 8 (Telefonla) tstanbol Valisi Muhittin Beyin riyasetinde Ulu dağ'a çıkan 29 kişilik kafile bugün saat 18 de skileri omuzlanna alarak ve te zahârat yaparak otellerine döndüler. Vali M"''tthı Bey inb'balarmı şöyle anlatmışt'' « Seyahat çok neş'eli geçti. Dağa çıkarken yolda kar, tipi, fırtına gibi tehlikelerle karşılaştık, fakat yılmadık. Zaten ba seyabatimiz şimdiye kadar yal nız mütehassıslann vaptıkları tecrübeleri kadmlı, erkekli kafilelerle de yapmak miimkün olduğunu göstermek içindi. Dağda nazari dikkatimizi celbeden bir nokta oldu. Dolubabadan yukanda hiç bir köy yoktur. Halbuki bu havalide bir köy kurulursa bu spor kendilivinden ve çok süratle taamüm eder. Hatta bence Bursa Meclisi umumisi bir defaya mahsus olmak üzere bütçesiae küçük bir tahsisat koyar ve civar kÖylerdeki de'ikanhlara ski daşıtırsa dağda güzel bir spor hayatı baslar. bir spor hayatı baslar. oraya çıkanlarm ihtiyaclarını da köylüler temin eder.» KafHe yarn tstanbul'a dönecektir. 3 heroin fabrikası tBirinci sahifeden mabaitl •nin alâkadar takip memurlannı daha fazla teyakkuza sevketmiş, takipler esnasmda da bazı ip uçları ele geçmistir. Bu izler üzerinde yürüyen memurlar, nihayet şehrin üç muhtelif semtinde üç gizli fabrikanm çalışmakta olduğunu anlamışlardır. Hayret verici malumat! Tahkikat inkişaf ettikçe, çeteyi kuranlar hakkında hayret verici malumata tesadüf edilmiştir. Bu malu maia göre çetenin başında bir otel sahibi, bir Ermeni zengbıi ve maruf diğer bir iki şahıs vardır. Bir ecza deposu müdürünün de çete ile alâ kası olduğuna dair haberler alın mıştır. tlk araşttrma İlk araştırma arife gecesi yapıl mıştır; tertibat daha evvel almmış, fabrikalann bulunduğu semtlere kâfi miktarda memur gönderilmiştir. Ayni dakîkada ansızm yapılan araştırmalar fabrikalann semti ve mev|kii hakkında alman tnalumatın doğrıtluğunu teyit etmiştir. Eroin fabrikaları Eroin fabrikalarmın biri Tarabya'da, biri Sütlüce'de, biri d« Fener'dedh, Fener'deki fabrikada son günlerde yapılmıs 100 kilo eroin bulu narak müsadere edilmiştir. Buralarda kaçakçıhkia kullanılan hususî çantalar, eroin kurutmağa mahsus elektrikli makinelerle bir takım tüpler ve malzeme de bulunmuştur. Yakalananlar Gizli fabrikalar mühürlenmiş ve iş üzerinde görülenler yakalanarak isticvap edilmiştir. Tarabya'da meydana çıkarılan depo maruf bir müessesenin dahilinde olduğundan bu müessesenin sahibi de isticvap o Hicran'ı her an müdafaaya hazırım. Bir taarruz a uğratnadı ki bu sözü söylüyorsunuz. Uğradıktan sonra söylemişim ne faydası var? Evvel söylerim tabiî... Halam gülümsüyordu. Ben biraz daha düşündükten sonra dedim ki: Durunuz bakayım, bir de ben şu avukatı gidip göreyim, kendisile bir konuşayım? Ne konuşacaksın? Maksadım anlarım, ona göre tedbirler alınz. Çok doğru. Zaten seni seviyor o. Bir kaç gün evvel aleyhinde söylemediklerini bırakmamıştı, şimdi: «Kardeşîm, kardeşim» dryip duruyor. Evet, bu muhabbet nereden gelmiş, ben de şaştım. Herifin akirada zoru var. Deli! Delinin dostluğu, düşmanlığı olur mu? Bir gün kucaklamak için, başka bir gün de boğmak için insanm boğazına sanlır. Peki... Ben şimdi gidip onu Amerika Sefiri gitti (Blrind sahijeden mabait) farekatim münasebetile pek çok olan Türk dostlarımın izhar eyledikleri teessür beni son derece mütehassis eyledi. Bu dostlarıma, burada sçfir bulundu ğum müddetçe Türkiye'yi vatandasla nma daha iyi tanıtmak için nasıl çalışmıs isem bu hususta Amerikada dnha faideli olmağa gayret edeceğimi bil dirmeği muhterem Türk matbuat mü messülerinden rica ederim. Geçen teşrmievvel ayında mem'|ketimde Türkiye hakkında verdiğim bir kaç konferans tan sonra ayni mevzu üzerine Ameri ka'nın diğer şehirlerinde konferans vermek için altmıştan ziyade davetiye aldım. Niyetim önümüzdeki sonbaharda Nevyork'a avdetimde bu davetlerin bir çoğunu kabul etmek ve bu vesile ile vatandaşlanma yakm şarktaki sulhün mühim bir âmili olan Türkiye'nin bugünkü hali ve parlak istikbali hak kmda edindiğim kat'î emniyeti bildirmektir.» Mr. Charles H. Sherril Cenao'ann dan müil'al kalan sef:r!;s:e ^e^İ!•>! k'min tayin edileceği belli değildir. Yeni sefir gelincive kadar sefaret işierini mas lahatsrüzar Mr. Shaw tedvir edecektir. Kanlı bir ziyafet Emir Ali Mahmud'un kellesi uçuruldu! Aden Sultanı Feddal Abdülke • rim'in tertip ettiğ7ttfı"*ryafette kanIı bir hâdise olmuş, Emir Ali Mah • mud'ım kellesi uçurulmuştur. Zîya fet Aden Veliahtınm smni rüşte baliğ olması şerefine veriliyordu. Vaktile sultana isyan etmiş olan Emir Ali Mahmut ta davetliler arasında idi. Eski kini birdenbire alevlenen Emir Ali tabancasile veliahh başından yaralamış, fakat bu sırada yedği müthiş bir kılınç darbesile ka fası boynundan kopup yere yuvar lanmıstır. Hâdised«n sonra Aden'de .bir çok tevkifat yapılmıstır. PEYAMt SAFA Antakye'de arapça bir levha taşlandı Antakya'da Köprü ilk mektebinin kapısına asılan arapça levha, tale beler tarafından taşlanmış ve berbat edilmiştir. Maarif müdürü levhanın kendisi tarafından taktırılmadığını söylemiş ve derhal çıkartmıştır. Mini mmi talebelerin gösterdikleri bu milli heyecan bazı hainleri sinirlendirmişse de, levhanın değiştirilmesi üzerine oniar da mecburen ağizlannı kapa mıslardır. Diyarbekir'de sevinçli bir gön Diyarbekir 6 (A.A.) Büyük Gazi'nin fahrî hemseriliğimizi ka bul buyurdukları güne raslıyan S nisanı bütün Diyarbekir'HIer sevinç içinrfe kutlulamışlar ve bugünü kendileri için pek büyük bir şeref ve iftihar günü olarak kabul etmislerdir. Bu münasebetle dün Halkevinde binlerce Diyarbekir'linin istirakile büyük bir toplantı yapılmıstır. Istiklâl marşından sonra Belediye reisi Şeref Bey tarafından Büyük Gazi nin çocukluğundan şimdiye kadar geçirdiği hayat safhaları, cihansü mul itilâflar ve taşıdığı dehanın büyüklüğü samimî bir dille anlatıl mıştır. Bir muallîm tanafından Gazi'nîn gençliğe hitabesi okunarak toplan tıya nîhayet verilmiştir. bakışlarmı doldurarak anlatmağa devam etti ve dedi ki: Herif gene çıldırmış. Besbelli. Tımarhaneye girse iyi. Kendi de rahat eder, biz de. Fakat ya girmez de başımıza musallat olursa?.. Doğrusu, gözüm korktu oğlum... Deli bu. Her fey yapar, cinayet bile yapar. Ben daima hayret içinde idim. Fakat avukatın delirmesine şaştnıyor dum; böyle çabucak rolüne başla masma hayret ediyordum. Şimdi ben halama ne diyeyim? «jnanmayınız. Mahsus yapıyor. Maksadı gözünüzü korkutmak. Yalandır.» diyeyim mi? Ben bunları düşünüyordum. Halam dedi ki: Ya... oğlum, hakikaten düşünülecek şey... Biz bu deliye şimdi ne yapalım? Evm içinde tam bir erkeğe ihtiyacımız olduğu sırada sen de bizi bırakıp gidiyorsun, Hicran'ı müda faa etmek istemiyorsun. Bu son cümle bana pek ağır gel mifti. Hemen doğruldum: Mevkuf ing hzlerden 5 i serbest bırakıldı Moskova S Metropoliten Vickers meselesinden dolayı zan altına alman İngiliz'le>den üç kişi daha kefalete bağlanarak serbest bırakılmıştır. Şarta bağlı olarak salıveri len İngiliz'lerin sayısı bu suretle beşi bulmuştur. Maznunîarın biri hâlâ mevkuftur. lunmuştur. Bu arada 4, 5 kadınla 20 den fazla erkek sorguya çekil miştir. Alâkadar makamlar nâdisenin tahkikatına devam etmektedirler. göreyim. Sonra buraya gel mutlaka. Evden çıktım ve dosdoğru avukatın yazıhanesine gittim. Yoktu orada. İkinci hukukta bir davası varmış. Adliyeye koştum ve şu herifi bir de mahkemede müdafaa yaparken görmek istedim. Ben gidince tam da onun davası görülüyormuş. Mahkeme bitinciye kadar salonda durdum ve avukatı dinledim: Vallahi güzel müdafaa yapıyor; gayet sade, sakin, mantıkî söylüyor; cidden kanaat verici bir edası var. Hımm... Sahiden bu bücür değerli avukatmış. Mahkeme bitince hemen koridorda yanına gittim. Adliyedem beraber çıktık ve tekrar yazıhanye geldik. Yolda benimle pek tabiî konuştu. Yazıhaneye girer girmez kapıyı kapadı ve iki ellerini omuzlarımın üs tüne koyarak gözlerimin içine baktı: Sana bir şey soracağım, dedi, fakat doğru söyliyeceğine namusun üzerin« söz vereceksin. Cumhuriyel Nüshası 5 Kuruştur Türkiye Hariç 2700 Kr. 1450 800 Yoktur M. Nikolin iznvr'den italya'ya g'tti Kahire'de mahVemeye bir taarruz fzmir 8 (A.A.) Türk inkılâp tar ihini yazmak üzere şehrimizde bir müddettenberi tetkikatta bulu nan Rus muharriri M. Nikolin, bu gün ttalya'ya hareket etmiştir. Milli tefrikamız : 27 Kahire 8 (A.A.) Otomobille geçen iki kişi, muhtelit mahkeme lerin toplanmakta olduğu bînaya bomha atmışlardır. Bu, bir senedenberi aynî binaya karşı yapılmıs olan sekizinci taar ruzdur. Yazan: SERVER BEDİ şeraiti Senelik A!tı aylık Oç ayl.k Bir avlık 1400 Kr. 750 400 150 Hep Senin İçin! Yerimden sıçradım: Ben miyim kardeşi? I Dinle oğlum... Ben sesler duyunca... Namazımı da bitirmiştim. Odamdan çıktım ve avukatla karşılaştım. Kalfa da şaşkın saşkın duruyordu. « Ne var? dedim. Avukat üstütne geldi, bir elimi yakaladı, şapur şupur öpmeğe başladı. « Ne oluyorsunuz, Şükrü Bey? diye bağırdım. Durdu. Gözlerimin içine bakarak: « Sen benim kayinvaüdemsin! dedî. « Çocuk mu oldımuz Şükrü Bey? « Hicran benim kanmdır. Ben şaşkın şaşkın: « Ne oldunuz? Bu ne sözler? diyordum. Avukat, deli gibi, gibisi fazla, delirmişti, gözleri dönüyordu, fetıa fena bakarak: 2<1 « Muhlis te benim kardeşirrfdir! dedi. O sırada sesleri işiten Hicran da aşağı inmişti. Avukat Hicran'a doğru koştu: « Sevgili karıcığım! dedi. Sonra bana dönerek: <? Muhterem kayinvalideciğim! dedi. ^ Sonra kaifaya döndüi « Muhlig benim kardeşimdir, dedi, hemen çıktı, koşa koşa mer divenleri indi, gitti. Sokak kapısınm evi sarsacak derecede gürültü ile kapandığını duymuştuk. Halam, büyük bir hayretle açılan gözlerimin içine arada bir kederli Peki. Haydi. Namusum üzerine söz veririm. Avukat burnu burnuma değecek kadar yüzünü yüziime yanaşhrdı ve, dediki: Sen balık yumurtasını kırmızı mermerin içinde gördün mü? Hayır. İçinde, fakat, üstünde değil. Ne içinde, ne dışında, ne üstünde, ne altında balık yumurtası görmedkn. Fakat ne demek bu ? Sükrü Halil omuzlarımdan elle * rini çekti; bir elini pantalonunun cebine soktu, bir elmi de çenesine koydu, derin düşünen bir adam halîle dedi ki: Ben tahminimde aldandım mi? Nasıl olur? Ben o saniyeye kadar sebebinJ kendisînin bildiği makul bir sual sorduğunu zannetmiştim: Nedir? Mesele nedir? Dedim. Mabadi var