3 Nisan 1 C 33 î Bui g aristan'da Türk'ler ve Türk dili ı Lehistan'm meşhur türkiyatçrtarnı «. d.'n profesör Kowalski, 1931 de Leyde sehrinde toplanan on sekizinci Müsteşrncler kongresinde yukarıki mevzua ait mühim bir rapor okumustu. Türk dili faakkında şimdiye kadar mühim tetkikler yapmıs olan bu değerli meslektası mız, bu raporunu biraz daha genişle terek (les turcs et la langue turque de la Bulgarie du nord est) ismi altında neşretti. Krakovi akademisinîn Müsteşrikler komisyona külliyabnın 16 mcısı olarak çıkan bu 28 sahifelik risale, Türk dili ve Türk tarihi ile uğrasanlar için, çok dikkate lâyıktır. tste bu sebeple bu küçük makalemizde bu risalenin esas fikirlerini hulâsaya çalışacağu. MSeDif, Balkan topraklarma geKp yerlesen eski Türk şubeleri hakkında bühassa Macar âlimleri tarafuıdan kıymetli tetkikler yapıldığı baide, Orta zaman sonianna doğru olan Türk muha • ceretleri hakkında kâfi tetkikat bulunmadığını sövlüyor ve Osmanh fütuhab mes'elesile de daha ziyade siyasî tarih noktasmdan uğraşıldığmı kaydediyor. BugSnkS siyasî sartlar, Balkan'larda yabano devletlerin hakimiyeti alhndaki Türk zümrelerini süratle azaltmakta oldu&u halde, bunlann dilleri ve etnog rafi hususiyetleri henüz tetkik edilmif değildir. Bilhassa Balkan'larda asırlarca süren Türk hakimiyetinin diğer BaBcan mıTetlerinin kültürleri uzerindeki derm tesirleri, henüz pek az araştınlmışhr. Yalnıx, Türk dilinin Balkan dilleri fizerm» deki tesirlerine ait bir çok feyler yanl • mıssa da, bunlann çoğu flmî kıymetten mahrumdur. Kowal$ki, Bu husosta biraz tafsilât verdikten sonra, yukanki mevzuu niçin seçtigmi anlafayor ve mevıuuna geçiyor. Burada haüedîlecek ilk mes'ele, simali şarkt Bulgaristan'daki bu Turk'lerm mensei mes'eîesidir. Bu Türkler, hiç olmazsa kttnien Selçuklular lamantndaki bir muhaceretin bakiyesi değil midir? Hatta, öfıdan daha evvel, şimalden gel* mis daha eski bir muhaceret tabakası yok mudur? Ve bu eski muhachlerm dH hususiyetleri Osmanh naknniyeti devrinde yeni nrahaeeretlerle kaybolmu* sayılamaz ım? Tariht membalann azhğı karstsmda, ancak dü tetkiklermden cıkacak netieeler bizi bu mes'elelerde aydmktabüir. Cenupta Balkan sflsüesi, şfrnalde Rotnen • Bulgar hududu, garpta Ruaçuk ve şarkta Karadeniz arasmdaki bu rmntakada TurkHer hala böyök bir eksenyeti haizdirler. Şimdi Romanva'nm elinde bulunan Tuna cenubundaki Dobruca kısrmnm TSrk'leri de bu lümreye dahildir. Bu nuntakada bilhassa Deiiorman sahası kâmHen Türk'Kir. Bu Türk'ler, Türk, Tatar, Gagavuz isimlermi tasıyan üç ayn zthnreye aynlırlar. Bir kınrn Siî, bir kısmt Sünnî olan TürkMer yerli halkm ekseriyetini teskfl eder. Lehçe hususiyetleri, kivafetleri, hatta flzik tesekküHer! kibarile bu Türk'leri de bazı subelere ayırmak kabüdir ki, bunlann en naü • hrmi Deliorman Türk'Ieridir. Sayılan bunlar kadar oimıyan Tatarlar, daha sonraki zamanlarda Kmm'dan gelmiş muhacirlerdir ve umumiyetle sünnidirier. Bunlann lehceleri hakkmda kâfi tetkikat olmamakla beraber, kuvvetii Osmanh tesiri arbnda kaldıklan görülmektedir; ayni hali Kınm'm sahil halkmm lehçe • lerinde de gorürüz. Gagavuzlar ortodoks hıristivandırlar. BHhaşsa Varna simalinde tonlu bulu nurlar. Bunlann bir çogu 18 mci asır aonlarile 19 uncu asa* baslannda Besa • rabya'ya hicret ehnis'erdîr ki Moskof burada onlar hakkmda tetkikat yapmıstır. Varna crvarmdaki Gagavuzlarm dili, kuvvetli Osmanlı tesiri ahmda kalmak sureb'le, Besarabva Gaeravuzlannm dilinden oldukça fark'idır. Dobruca'da da bunlara rasge'inir. Bu hıristivan Ga gavuzlar hakkmda bir çok tetkikat yapı'mıstH" ki, bu, sırf, bunlann hirî«^v«n olmalarmdan dolayıdır. Kowalski, bu bahsettiği mmtakava dair yaoılan tet k'k'erden ayn ayn bahsetnvk'e bera ber, bunlar da, müslüman Türk'lere ait kâfi derecede malumat verOmediğini esef e kavdedîyor. Kowalski'ye göre, Balkan TürkMerinin tetkiki, sark ve garp medeniyetleri arasmdaki mübadelelerde oniarm mühim hîr nf oynamasmdan doUyı da, mü himdir. Her fcangi bir Slav kovü ile bir BM'srar köyü mvkavese edilirse, Tîî'k kültürünün tesiri derb«l göze çarpar. Bu teoîr yalnız maddî kültür hususunda degiî. man«vî kü'tür hususunda da roev cuttur: DHde, halk edebivatmda, halk itikpMannda mutekabil tesirler olmuf tur. Balknn mîTletierînde ziraatin ink5 • şafuıda Türkierin teknîk noktasın • dan buvük tesîrleri oimus, Balkan hal • kuun hâlâ kullandığı bir çok ziraat alet MÎLLIJKÜLTÜR SAHİFİsF 6 mcı asırda Türk'lerle Bizans . arasmda ^ İlk yapılan ittifak ve muhadenet misakı Halk tiirkülerimiz 17 ve 18 inci asırlardan [Geçen hafta 17 ve 18 inci asır lara ait . sairleri belli olmıyan eski halk türkülerimizden bazı örnekler vermiştik. Bu hafta da gene o asırlara ait türkülerimizden baz'lanm neşrediyoruz. ] 1 Bülbülün mekânı güldiir ezelden Vefa gelmez değme bir giizelden Atalrdan kalma sözdiir ezelden Biilbül gülden ben de yardan aynldım Şahinler yiiksekte yapar yuvalar İner alçaklara turna kovalar Size malum ola beyler ağalar Biilbül gülden ben de yardan ayrıldım Benim sevdicegim aktır naziktir Kalem parmağında hatem yüzüktiir Ağlatma sevdiğim bana yazıktır Bülbül gülden ben de yardan ayrıldım Karşıki dağın kan var mı ola Sevdiciğimin yari var mı ola O da bencileyin ağlar mı ola Bülbül gülden ben de yardan ayrıldım I Muhteşem bir Türk abidesi Başt geçen haftaki sahif.emizde Yorgi refakatinde 12 Türk'le Bi zans'a giden yola çıkmış. Bu yol pek kısa ise de büsbütün susuz ve çöl idi. Zünark 12 günlük yolculuktan sonra çölün kumsal yerlerini ve pek sarp mem Ieketlerini geçerek îh (Ceyhun) nehrinin membalarma varmış ve bir çok göller ve Daik (Yayık) nehrini de mürur ederek nihayet Atillâ'mn nez dinc vâsıl oldular. Uğur'lar, Kumbak nehrmin etrafındaki ormanlıklar da, bunlan geçerken derdest etmek üzere 4,000 müsellâh Irani'nin saklı olduğunu bild'irmişler. Bunun üzerine Uğur reisi, Dizabul'un kuv vetlerini himayeye koyulmuş ve Zi marha, susuz çölden geçerken, rü fekasfle istimal eylemek üzere su tu lumlan doldurup vermiş. Yolda bir büvük göle de tesadüf etmişler ve büyük sulak yerleri de geçtikten sonra Kumbak nehrinin ka • nşbğı göllere kadar gelmişler. Oradan izciler, keşifçiler göndererek, Iraru'lerfn hakikaten pusuda saklı olup olmadıklannı tahkik etmişler. İzciler avdetlerinde kimseyi göndermedikle rini söylemişler ve, fakat Oromosk kabflesinden pek çok korktuklaruu an latnuşlardır. Alanya hukümdan Sarodiyonun nezdine geldiklerinde, hükümdar, Zimarh ile maiyetindeki murahhaslann memlekete girmelerine mem nunen müsaade ettiği halde, Türklerin silâhlannı terketmedikçe, bunlann dahil olmalarına müsaade etmemiştir. Bu şart üç gün devam eden bir müzakereye zemin olmuş. Zimarh ise Bıtilâflı olan bu mseailin ha kemiydL Nihayet Sarodiyo'nun arzusu yeHni buldu, ve Türkler terki silâh ederek memlekete girdiler. Sarodio, Zimarhla rüfekasma avdetlerinde, tranilerm pusulan o lan Suanya yolundan gitmiyerek Darini tarikiyle memlekotlerine gitmelerinJ tavsiye eyledi. Bunu haber alan Zimarh, trantl«ri iğfal için Mindimyanı yola çı kardı ki, tranüer, işte bugün esyalan geçen yolculann yarrn da kendilermin geçeceklerini zannederek o yolda beklesinler. Hamallar yola çdcblar; Zimarh ise tranilerm bek ledikleri yolu değiştrrerek, Darini tarikile Apsiliya'ya vâsıl oldu. Oradan Karadeniz sahilinde Boğateri yona, ve sonra Fasis ırmağına ve oradan da kayıklarla Trabzon'a vâsıl oldu. Trabzon'da tedarik ettikleri kervanla Bizans'a muvasalat eyledi. Hemen padişahm huzuruna çıkarak tekmil macerayı naklü hikâye eyledi. Bu suretle ise Zimarh'ın Türk'ler nezdinde deruhte eylediği vazifesi hitama ermis oldu. [Sahi fe 820 1 E.]. $ Taryitios padişahm yanına gelerek delâletini gene tekrar etmiş ise de cereyan eden mükâlemede bir zaman padişahtan işitmiş olduğunu tekrar işitmiştir. Taryitiyos Gibitlerin hükumeti mahkumu mkıraz oldukian sonra Sirmiyon şehrinin kendilerine iadesini ve Justin'in Hun'lara verdiği senevi verginin kendilerine tediye sini, v« bu tekâlifin senelerrfenberi tediyesi teahhüre uğradığmdan geçen yıllardan birikmiş bakaya nın da mecmuunun bîrden tesviyesini talep eylemiştir. Ustivadodan da, bir tâbiin âmirine karşı nizamen mükellef olduğu tekâleri Türk'ler tarafuıdan Anadolu'dan gedrilerek Balkan milletleri tarafmdan da takh't edilmiştir. Kowalski bu hususta yapılmış bazı mühim tetkiklerden bah sediyor. lifin istifasını talep ediyordu. Taryitiyos kemali gunır ve azametle daha bir çok şeyler talep etmiş ise de Padişah bun'ardan asla bahsetmediği söylenen sözlere de ehemmiyet vermiyerek kâffesini nefretle telâkki ve hitaplarında şahane bir tavır istimal eylemiştir. Bu arada daha bir çok elçiler, murahhaslar gelmiş ve hiç birisinden bir netice hâsıl olamayınca, padisah, oraya murahhası mahsus olarak Ceneral Tiveriyos'u göndereceğini ve muvasalahnda bu umurun umumunu müzakere edip her noktasmda kendilerine teminat bahis netieeler vererek Taryityos'la mükâlemeyi katet miftir. îrani'Ierle Bizantin'ler arasmda hâdis olan harbin daha bir çok sebepleri vardır. Eu muhimmi. Justi nos'un trani'lere karşı ilânı harp etmeğe saik Türk'ler olmuştur. Cünkü Türk'ler Midia'lılann toprağına girerek memleketi zapt ve îrani'lere hasım etmek için Justinos nezdîne elçi izam ve diyarı tranî müştereken Türk hakimiyetinin kabulü* nii teklif etmi&lerdir. Zira bir taraf • tan Rlzantin'ler. dijzer taraftan da Türk'ler Iranî'leri kuşattıklan anda Acem'lerin mahvolacaklan tabiî idi. Bu mütalealarla göklere uçan Justin lran hükumetinin kuvvetlerini kolavca kıracağı zannile Türk'lere karşı besledi£i dostluğun vefakârhğını isbat mak'l'ile harbe hazırlanma*a basladı. 844. $ Padişah, Bizans şehirlerinden bir cojfimu harb<*den Sklavinlerin aley hine yürümek tasavvurundaydısa da bu şimdilik Avarlann menfaatlne muvafık olmuyordu. Zira Tuna nehrinî gectikleri anda hareketten haberdar olmalan mu hakkak olan ve o cîvarda karargâh kuran Türk'lerden korkuyordu. Fakat bun'ann biraz daha intizarla tecavüzü ihmal etme'eri menfaat leri icabmdan idi. Cünkü bu sayede Ti'rk'lerin de tasavvuratmı öğrene rek hakana bildirmek müyesser olacaVtı. Bu tarzı tef ekkur ve bu sîyaset Avar eleilerinm de malumu olmus ve Radişahın Türk'lerden korktu&unu bahane ertikleri aniaşılmiştır. 884889 Mukaddema Saka tesmiye olunan Türk'ler sulha talip olduklanna dair Justine murahhas söndermislerdi. Padişah ta müsavirlerile düsündük ten sonra mukabeleten Türk'lere elçi göndermis... Bir hayli gün mesafe katettikten sonra Soğdiuların memleketlerine dahil oldu. Zimarh ve rüfekaşı atlanndan iner inmez «bu bapta tayin edilmiş olan» bir kaç Türk bunlara müracaatle demir satmak istediklerini sövIemi«ler ve bımunla memleketlerinde demir madenleri olduğunu anlahnak istemişler... Kayser Tiverios'un saltanatının ikinci senesinde Bizantinler tarafm dan Türk'lere tekrar elçiler gönde rilmis ve bu husus için sacay silâh sorlanndan Valentin isminde birisi de murabhaslığa tayin edilmijti. Mumaileyh ise bu vazifeyle mü keHef olur olmaz hazırlanır ve maiyetinden başka, Bizansta mukim Türk'lerden intihap ettiği 106 Türkle beraber gider. C un l™ te^arihi muhteîiffde milletleri tarafmdan *örK?»rilmiş ve Bizans'ta tevattun etmiş bir çok Türk vardı. Bitmedi III lllllllllllllll Ne kaçaTsın benden hublar serdarı Ezelden koynuna girmedim mi ben Bağı hüsnündeki gonçe gülleri EI urup bir bir dirmedim mi ben Ben büeydim bağrım öde yakmazdım Abı revan gibi olup akmazdım Dünya güzeline dönüp bakmazdım Nice güzel demler sürmedim mi ben Asla olamazdın bensiz bir zaman Beni sana söyle kim etri yaman Kavline durmadın en kavlj yalan Sana candan ikraT vermedim mi ben Sevgili âşıktan ne b'z usandın Vardm adüvlerin ödüne yandm Bunlann âşıkın bilmez mi sandı Gizli srrlanna irmedim mi ben merkant'ta büyük Türk cihangiri Demirleng'in mezarı... Orta Asya Türk san'atının orta zaman sonlanndaki inkişaf devrenne ait olan bu muhteşem abide dünyantn en güzel san'at eserlerinden birîsidir. Dil Anketi Dilimizde yerleşen sözler Günlük düşünceler Türk lehçelermin «ana dil» den, öz türkçeden aynlarak ve ayn yollarda yürüyerek kendilerine mahsus şekiller aldıklannı ve birbirlermden uzaklaştıklanm söylemiştik. Tasfiyeciler, bu uzaklaşmayı göz önünde tutmıyarak yabancı kebneleri atmak için her Türk lehçesinden kelime toplamak istiyor lardı. Onlar a göre tursız, hajnrsırdeu» gelmedir, kökü araptır. Bu sebeple ablıp yerine «oğru» konulmalıdır. Hal • buki halk, «oğrun gizli» ve «oğrula • dı çaldı» kelimelerini dilinde yaşatmakla beraber «oğru» yu unutmuştur. Hatta bazı yerlerde, «oğruladı» yerine «hırsızladı» tabiri büe kullanılmakta dır. Demek ki «hırsız», hayırsızdan da gelmiş olsa • ki sabit değildir lisanımızda yer tutmuştur. Gene onlarm askere «çeri» demek istemeleri de düşünülecek bir şeydir. Çünkü çeri, askerin tam karşılığı olsa bile yeniçerilerin kaldınlmasından, yani yüz küsur senedenberi «asker» kelünesi dilimizde sağlam bir yer tutmuştur. Hatta halk, vaktfle «cbaşbuğ» manasma kullanılan «çeribaşı» tabirini arbk kıptilerin muhtan gibi görünen elebaşlanna tahsis etmiştir. Bu sebeple çeri kelimesinin bile öz tiirkçe olmasına ve yakın vakitlere kadar kullamlmış bulunma sına rağmen yeniden Iehçeye geçiril mesi çok zordur. Çünkü köylümüz, askere gibneği «çeri olmak» şeklinde ifade etmiyor ve etmez de. Karargâha «kuştak», karargâh ku • mandanma «kuş beyi», zırha «koyak» demek te öyledir. Fakat çeri kadar çelfmsiz değildir. Şakramak, ŞEVK: Istek, ışık, ŞAYIA: Yayüan söz. duyuluş, ŞER: Kötülük, ŞEREF: Un, unur, ŞERAIT Tapak yolu, türe, doğruluk. Üsküdar 27 inci mektep hocalan *** litte: 18 TÂBI Bağlı, uyucu, uyak, TABDT: (Türk malı olmuştur), TAIJ: Ant, arka, ikinci sıra gelen.TECIL: G«rl bırakma, savma TEDIP. Uslandırma, yola gir me, boyun eğdirme, yasaya uydurma, yasaya bağlama, TEEMMUL: Oüşünme, kavrama, TEESSUS: Kurma, kurulma, temellenme, temel, TEHIR: Oeciktlrme, geri bırakma, TEKTT: Sağlamlaştırma, TESIR: Tasa tutma, tasa, içlenme, iz bırakma. Çamlıca: Muallim Celâl Etem *** TABUT: Sal, TECİL: Oeri koymak, TEDIP: Uslandırmak, TEENNİ: Agırlama, TEESSUR: Üziıntü, TEESSÜS: Kurulma, TEMIN: Elde etme, TESİR: Dokunma. Pertevniyal lisesi sınıf 5 şube B. talebelerf TÂBI: Uyan, bağlanan, arkasmdan gelen, TABUT: Olü çekmecesi, TÂLİ: Arkadan gelen, ikinci, TECİL: Geri bırakma, geriletme, sonraya atma, TEDİP Uslandırma, TEEMMÜL: Derin düşünme, çevreh duşünme, TEENNİ: Yavaş gitme, düşünerek, ağır başlılıkla yürüme, TEESSÜF: Acı duyma, içlenme, TEESSÜR: Oklanma, yüreğe işleme, gönülde iz bırakma, TEESSÜS: Yerleşmek, gövdele?mek, yapılaşmak, TEMEL: Kuyuk (Resimli turkçe kamustan), TEEHHUR: Gecikme, geciktirme, TEKIT: Sağalmlaştırma, gene yazma, TELIF: Birleştirme, uzlastırma, barıştırma, (yazıda: Toplama, yazma), TEMIN: Sağlamlaştırma, inandırma, TESIR: Yüreğe işleme, dokunma, içine sinme. Polis mektebi dahiliye 1 inci komiseri Derviş Emin • # • Arzulamış bizim bağın gülünü Vatanından sokün edip Relen yar Yâdeylemiş bendesinin ilini GeHp bunda benim gönlüm alan yaî KuTban olam o gözlerin mestine Kemandardır tirin almış şestine Susamışbr ben âşıkın kastına Siyeh zülfün bölük bölük bölon yaT Bilmis derdim göndermiştir devasır Gönül terkeylemez yarin havasm Bir de görsem o cennetülme'vasın Beni türlü türlü derde salan yar Zanlıklar kılıp heTdem ağlarım Asık kullannı güldür yarabbi ömürümüz gelip gecmek içinde Muradnna beni ergör yaTabbi Ölem ayrılmıyam deridim senden ölmevmce canım aynlmaz tenden Güzel oldu^için yar kaçaT benden O da bencileyin kuldur yara'jbi Be güzel gel beni yakiD yandıırma Elâ gözlerinin alın soldurma Ö!ür oldum Azraili gönderme SevdiceŞim gelsin göndeT varabbi Büyük bir kitap: Birinci Türk Tarih kongresi Konferanslar, Müzakere zabıtları Cumhuriyet devrinde tedvin o lunan Türk tarihinin menşelerinl, insanhk medeniyetindeki yüksek mevkiini tayin eden Büyük Tarih kongresinin konferans ve miizakereleri aynen cereyan ettiği şe killerde zabıt ve tesbit olunmak sttretile ahiren 630 büyük lahi felik resimler ve haritalarla müzeyyen ve mücellet büyük bir ki tap olarak çıkarılmıştır. Birznci Türk Tarih kongresi yalnız tarih ile uğraşanlartn değil, hemen her Türk'ün harzican edineceği cidden büyük bir eserdir. Matbaacdık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi idarehane^^den alınmak üzere yalnız l â O kuruştur. Taahhütlü posta ücreti 32 kuruştttr ve müşteriye aittir. Mektep idarelerine ve mual limlerine gönderilecek ciltlerin posta ücreti 16 kuruştur. Sipa • riş bedellerinin posta ücretile beraber gonderilmesi rica olunur. Arayışlar üzerinde duruş: «Nedamet» kelimesine bulunan karşılıklar arasmda «ildimlik» te var. Bunu yazan yurttaşlann bir kısmı Kamusu Türkî'den aldıklannı da işaret ediyorlar. Bu kelime, öz rürkcedir. Yalnız «ne • damet» yani pisman olmak mıdır, «il • dimek» midir? Bunda Şemsettin Sami Beyle Vefik Paşa da aynhğa düsmüş lerdir. tkisi de «nadim» in mukabili oIarak «ildim» i gösteriyorlarsa da nedamet yerine biri «ildimlik», biri «ildimek» diyor. Biz nedametin «ildimik» olduğunu sanıyoruz. *** IMIIIIIIIIIMIllllllllllllllnrilllllllUIIIMIIIIIIIIIIMIMMIIIIIIIIIIII Bu mmtakadaki Türk'lerin halk edebiyah, Kowalski'ye göre, Anadolu Türklerinin halk edebiyatından farklıdır ve Balkanlara mahsus bazı unsurları ihtiva etmektedir. Fakat, bu Rumeli Türk halk edebiyatınm komsu Slâv'lann halk edebiyah üzerinde mühim bir tesir icra et tiği muhakkakbr. Bi'hassa Gagavuz'lann halk edebivatı pek mühimdir: Dinleri hnistiyan, dilleri Türk olan Gagavuz' larm edebivatı, müslüman Türk'lerle hm'stiyan Slâv'lann halk edebiyatlan arasmda bir mutavassıt mevkiinde bu lunmaktadır. Moskof tarafmdan neşre dilen Gagavuz ha'k edebiyatı külliya hnda Öyle masaUar, hikâyeler vardubir taraftan Kınm Türk'lerinin hatta ha şarktaki Türk'lerin edebiyatlarile lıdu; diğer taraftan da, gene o külli. r ta öyle yeylere tesadüf olunur ki Ukra t* na'da, Polonya'da, hatta garbî Avrupa memleketlerinde benzerleri mevcuttur. Folklör yam halk bilgisi sahasında Türk'lerle Slâv'lann böyle karşüıklı sıkı te sirlerme ancak Makedonya'da tesadüf olunabilh*. Bu simali sarkî Bulgaristan mmtakası Türk'lerinin dinî etnografyası da gayet mühim ve illenmemiş bir mevzudur. Hasluck ism'ndeki Ingiliz âlimi, bu sahadaki eski bektasilik propagandası hakkmda vakb'le bazı şeyler yazmışh. Deliorman Türk'leri arpsmda Aliyane yabut kızılbas denen dinî zümre'erin tetkiki çok mühim netieeler verecektir. Deli orman Türk'leri arasmda peh'ivanlık r an'anesi ve umtMİ ">eşler çok yayılmıstır; orada Uinfet ^ t meşhur De TÂBI: Uyan, uysal, TABUT: Olü sandıgı, TÂLI: İkinci, TECİL: Geri bırakma, TEDİP: Uslandırmak, TEEMMÜL: Dü şünmek, TEENNİ: Ağır davranma, TE ESSUF: Yazıklamak, TESSUR: Acı duymak, acıklama, TEESSUS: Temelleşmek, TEHIR: Geri bırakmak, TEKIT: Sağlamlama, TELİF: Uzlaştırma, TEMİN: Sağlama bağlama, TESIS: İşlemek. Usküdar 36 ıncı mektep hocalan *** Yeni karşılıklar Okuırlarımızdan aldığımız yeni karşılıklan sıralanmış olarak basıyoruz: *** Liste: 19 OZÜR: Engel, sakatlık, (iş için: Savanak) UFUK: Gozün son erimi, gökulaşı, UHDE: Sırt (sırtlama), işl üstüne alma, becerme, UKDE: Düğüm, bağ, zor, çözülen nesne, çetin iş, ULVÎ: Yüksek, UMDE: Destek, dayanacak, inan edilecek nesneler, UMUM: Bütün, hep, UNSUR: Oz, yaradılış özleri, UNVAN: Ad, lâğap, ÖRFÎ: KoTkulu çağlarda kurulan Çeri döndürüğü (çeri döndürüğü « askerî idareı manasmda kullanılmıştır), UZUV: Gövde parçalan, ÜCRET: Iş karşılığı verilen para, işçi akçesi, ULFET: Görüşmek, alışmak kaynaşmak, UZLET: Elden kaçınma, köşe bucağa büzülme, ÜSTAT: Uyandıran, oğreten, derin bilgili, özü ışıklı, usta Polıs mektebi dahüiye 1 inci komiseri Derviş Emin Litte: 17 ŞAHIS: Adam, klşi, öz, ŞAHIT: Tanık, gören, ŞAHSIYET: Benlik, görünüş, ŞAİBE: Leke, ŞAİR: Uzan, ŞETARET: Şakramak, ŞEVK: Işık, istek, ŞART: Bağ lantı, ŞAYİA: Duyuluş, ŞER: Kotuluk, ŞEREF: Ün, unur, ŞERAIT: Türe doğru yol. Usküdar 27 inci mektep hocalan *** ŞAHIS: Adam, ŞAHİT: Gören, ŞAH SIYET: Benlik, görünüş, ŞAİBE: Leke, ŞAIR: Uzan, ŞIIR: Düzek, ŞETARET: ne