Cumhariyet • ŞON TELGBAFLAB Bana kaiırsa Koca Sinan önümüzdeki cuma günü, koca Sinan için, her yıl yapılan merasimden daha büyük bir ihtifal ha?ırlandı. Halkevi, Güzel San'atlar akadenıisi, Mimarlar birliği, Türk Talebe birliği, Istanbul radyosu, ölümü üzerinden 345 yıl geçen bu koca Türk san'atkârı nın hatırası önünde iğilecekler ve dile gelecekler. Sinan için her yıl biraz daha artan bu alâkamız içimi açıyor ve millî varlığıımn ufuklarını sonsuz bir uzamşla, alabildiğine genişletiyor. Bana Ingiltere Shakespeare' ni, Almanya Goethe'sini, ltalya Mich Ange'ni ve bütün rönesan» »an'atkârlarını verse gene Sinan'ımla, koca Sinan'ımla değişmem. Onun elinden çıkma ufacık bir medrese bacası ya nında Hamlet bir avâre cüce, Faust bir bunak pinpon, Meu«a taştan bir çıkartma parçası gibi kalır. Bunu her yıl biraz daha anlamamız, greko lâtin medeniyetin gözleri perdelenmiş, budala hayranlannın aramızdaki sayı • tını azaltacaktır. Bize biz oldu • ğumuzu unutturmaktan uzak kalacağı güne kadar kendi mede • niyetimizden gayri medeniyetle rin önünde secdeye kapanmıya • cağız. Fakat bu ihtifali yapan bütün tesekküllere, Halkevlerine, Güzel San'atlar akademisine, Mimarlar birliğine, Türk Talebe bir • liğine yalvarınm: Evvelce bu sütunlarda yazmıştım; Sinan'ın medretelerini, camilerini teneke fabrikalanna kiralamışlar; av • lulardaki odalara »efil adamlar doldurmuşlar; bu kiracılar gece yanları Sinan'ın oya gibi işlcdiği kapılan »opalar vurarak harap ediyorlarmış. Bunu şiddetle, şiddetle, şiddetle protesto edmiz! Cuma günü, koca Sinan'ın mezarına kulağınızı dayarsanız, bu münasebetsizliklere ve nankör , lüklere karşı, büyük ruhunun nasıl kükrediğini duyarsınız". Hatta o diyecektir ki: «cBen meaznmı ziyaret, ben çelenk, ben nutuk istemiyorum. Eserlerime hürmet istiyorum, tan'ata hürmet!» Fransa "Küçük itilâfı terketmem!,, diyor Cenevre konferansı ordu mevcutları komitesinde hararetli bir rrünakaşa oldu Parts 29 (A.A.) Havas ajan smdan: M. Daladier, dün meb'usan meclisinde şu beyanatta bulunmuştur: «Mademki muhalifler küçük iti liftan bah»ettiler, soruyorura, biz ne vakit imzamızı inkâr ettik? Mes'elenîn esasına ait müzakerelere grriçil ~ •diği vakit delillerimizi göstereceğiz. Ne zaman, müzakeratın hangi anında dostlanmızı terkettik? Fransa, müşterek zaferden doğmuş olan bu milletleri terketmez. Beynelmilel »iyasetin bu telâkki tarzına bir nihayet vermenin tara zamanıdır. Biz bu siyaseti sükun ile tetkik etmeği ve icap eden tedbirleri almaği tercih ederiz, fakat bu tnes'eleleri bir münakaşa zihniyetile mevzvu bahsetmek istemeyiz.» Cenevre 29 (A.A.) Havas ajansı muhabirinden: Ordu mevcutları komitesi, pas kalya tatillejrine kadar islerisi tehir etmesi muvafık olup olmıyacacrını müzakere etmiş ve Alman murahhası, bu akşam hareket edeceği ci hetie komitenin mesaisine istrrak edemiyeceğini söylemiştir. Fransız murahhası, mesaiye de vam edilmesi hususunda ı»rar etmiş, komite altı reye karşı 11 reyle buna karar vermiştir. Ekalliyette kalanlar, îsviçre, Italya, Sovyet Rusya, Almanya, Avus turya ve tsveç'tir. Reyden sonra Alman murahhası, mesaiye iştirakin kendisi için müm • kün olmadığını söylemiş, ttalya mu* rahhası da onun Kİbi yapmıştır. Bunun üzerine Fransız murahhası ittifakla kabul edilmesi şartile tehire muvafakat etmiştir. Alman, ttalyan ve tngiliz murahhaslan buna muvafakat etmislerdir. Leh ve Amerikan murahhaslan protesto etmişlerdîr. Binnetice mesaiye devam hakki Jnka edibniatir. IHEFT İpek sanayiinde yüksek bir muvaffakiyet daha! «Ipekîş» fabrikasında bir saat Bursa mart (Hususî) Gazete muhabirlerinden bir grup son günlerde «tpekis» fabrikatmı bir daha ziyaret eitfler. Tam faaliyetle çahşmakta olan fabrScayı gezdikten sonra müdiriyeti umumiye erkânmdan biri ile göriistük. tlk sual tabiî ipekli kutnaf piyasasında çok mühim akisler bırakan Maroken Birmanlarm fiatlanndaki tenzüât meselesi hakkında idi. Sualimize aldıgmnz cevap hayli sayanı dikkat oldu: Sualmizi cevap vermeden evvel size bu mahn tarihçesini anlatayım: Bize Paristen gelen Maroken Birman nümuneleri içinden satıs mütehassislanmız bir tanesmi beğendiler. Fakat bunu (reklâm olmasm diye umini •öylemiyecegim.) Lyon'da yahuı bir mâessesenin spesiyalHe olarak yaphguu ve şimdiye kadar baskalan tarafradan taklidi kabil olmadığmı Oâveten söylediler. Biz tecrubelere başladık. Bu tecrübelertn bni ne derece yorduğuna uzun uzadıya anlatmıyacağun. Tam sekn ay bes gün sonra bh* gece saat üçte uykudan uyandınldım. Bana bir top kumaş gösterdfler. Sekiz aydan fazla bir müddet kâh ümitlere düserek, kâh adeta yese kapılarak çahfmamaızm neticesini getirmiş • lerdi. Kumaş gece saat birde fabrikadan çtkmıs, nmnunesi derhal lâboratuvara gitmis, evsaf muayeneleri yapdıms ve vasatî netice Paris'ten gelen nümuneden yüzde 3 e yakın bir nisbette daha mSsait suhur etmiştir. (Buahare ya* pılan ıslahat ile bu fark lehimize olarak yüzde 35 artmışfar.) tlk mauyet fiatrmız fabrika tesluni 3.85 kurus idi. Perakende satıs fiahnı tesbit ederken satıs mütehassmmız Naşir Bey c4.25 kurus koyarsak bu kumaşm kolayca satışı mümkSn ohır» de • miştir. Biz maHyet fiatmı daha asagılara düfürecegimizi ümit ederek bütün hirazlara ragmen 1 lira noksanfle 3.25 kuruf fıat tesbit ettik. Beyoğlu magazamızm resmi küsadına davet etmis olduğumuz lüks kadm terzileri bu kumaşa koydugumuz fiatı görerek hayretten hayrete düşüyorlar ve aralarmda «bunlar ne yapbklannı bümiyorlar. 8 lirahk kumaş 3.25 kn • ruşa verilir mi?» diyorlardı. Biz bunu isktSc ve tuttuğunna yohm kabetine daha ziyade kani olduk. O vakittenberi bu kumaş haHcm en ziyade ragbet gösterdiği bir mal olmustur. Yeni sezona girerken sahş mütehassıslanmız bu kumaşın gördüğü ragbete istmaden fiatına biç obnazsa yüzde 10 zam yapmamızı ısrarla talep ettfler. Biz buna cevaben fiatlanmızı yüzde 10 a yakın bir nisbette indirdik. Bunun mağazalardaki mütehassu • larunız üezrmde yapbgı tesiri bir mektubunda Ticaret müdürihnüz bize şu cümle ile anlatmak istiyor. «Naşir Bey bundan fevkalâde müteessirdir. Adeta gozlermden yaşlar geKyor.» Maroken Birmanlaranız tpekiş'in yüksek sesle ve göğsünü gere gere «bu iş te tpefeiş'indir» diye halka arzetmek istediği en seçilmiş safî Bursa ipeğinden yaptığımız bir spesiyalitesıdh*. Fiat indirmekteki maksadmuz bu kumaşı daha geniş bir tabakanın kullanmasmı mümkün kılmak suretile halka tpekiş'i daha ziyade tanrtmakhr. tpek fiatlannm gün geçt3cçe artma • sına rağmen kumaş fiatmı bu kadar aşagılara indirmek tehlikeli bir iştir. tpekiş uzun müddet bu yolda sebat edemez diyorlar. tpek fiatlannm üç ay evveline nazaran yüzde 30 artoğı ve g&nden güne yükseldiği doğrudur. Klâsik ticari kaidelere riayet etmek icap etse idi Ipekişin en ziyade ehemmiyet verdigi azamî rağbete mazhar ohnuş bir malının fiatını hissettirmeden yükseltmesi lâzım bir ysr bulmuştu. Babam beni görünce üstüme ba* şıma şöyle bir baktı, gözleri göğsümün üstünde biraz durdu ve büyük bir havret göstererek de£i ki: Bu ne ha.1? Senin bu vakit sokakta işin ne? Şirket yok mu? Bu kılık nedir? Hep göğsüme ve boynumun altina doğru bakıyordu. Şaşırdım. Elim gayri ihtiyarî yakalığıma doğru ghmişti. Birdenbire an'.adım k? vemekten sonra uzamrken boyunbağımi çıkarmış, yakalığımı çözmü«tüm. So kağa çıkarken dalgınhkla bunu unu~ tarak ne yakalığımı düğmeye tak mis, ne de boyun bağımı f>a^lamı$, o halde dısarı u&ramışım! AI bir dalgmlık rezaleti daha!.. HancHsir><> cevap vereyim? Ne sövliveyi"n? Ha " fifce kızardım ve yakalığı ilikledim ve kekeliyerek cevao vef^im: Dalgınlıkla evden böyle çık mısım. Pardesümün yakasını kaldırarak bu sefaleti mümkün mertebe örtmegelirdi. Halbuki Ipekiş kısa vadeli ticaret zihniyetile hareket etmiyor. tpekiş, büyük programının tahakkukunu tnüşterilerme azamî derecede hizmet etmeğe ve halkta da kendine karsı Himadm kökleşmesine mütevakkıf buluyor. Bu fiat inişinin bu sene zarfında tpekiş bilançosunda aleyhimize hiç ohnazsa 3540 bin liralık bir fark tevlit edeceğini biliyoruz. Fakat, takip ettiğimiz «halka hizmet» siyasetinin icap ettirdiği bütün fedakârlıklan daima memnuniyetle yapıyoruz ve yapacağız. Çünkü bu siyasetm yaptığımız fedakârhklan ileride bize beleganmabelâğ telâfi edecek neticeler vereceghıi muhakkak telâkki edıyoruz. İpek fiatlan daha ziyade çdtarsa bu fiatlan muhafaza edebilecek misiniz? Bizim vadedebileceğimiz yegâne şey halka hizmet için elimizden geleni yapmaktır. Yakmda ipek fiatlamun daha çok yükseleceğini kuvvetle iddia edenler vardır. Bu takdirde bizim de aradaki fark nisbetinde bir zam yapmaga mecbur ohnamız varittir. Bulgaristan'da sun'î ipeğin men'i kfaalî hakkında bir teşebbüs oldugundan babsediliyor. Memleketimizde bazı fabrikalann sun'î ipekle halis ipege rakabet ettiklerinden şikâyet edenler memleketimizde de ayni tedbirin alınmasını tavsiye ediyorlar. Mütaleanız? Sun'î ipeği ipekle kanstınp halis ipek diye satmak çok ahlâksızca bir dolandıncılıktır. Gerçi bazı yüksek nuvote kumaşlan meselâ «Peau d'Ange Melek teni» gibi kaliteleri halis ipekten çok daha pahalı olan bazı hususî sun'î elyaf ile yapmak zarureti vardnr. Fakat bu takdirde bu nevi kumaşlar ipekli diye halka arzedilmemelidir. Memleketimizde sun'î ipege istina den çalışan trikotaj ve kravet sanayii vardır. Sun'î ipeğin Hhali bunlan çok mutazamr edecektir. Binaenaleyh, boyIe mufrit tedbirlerden ziyade halkı koromak için yapılacak şey haHcı igfal ederek sun'î ipekle kanşdc kumaşlan halis ipek diye satan müesseseleri mahkemeye verrp agırca cezalara ugrat • maktır. Bunun için bu suretle aldatılan halkın mudderumumîlife müracaat etmesmi çok faydan gorürüm.» NALINA MIHINA UençıiK ve millî marş 1 MUlî Türk talebe birliği reisi Tevfüi Bey, dün, beni görmeğe geldL Yüksek tahsil gençligini tenuil eden Tevfik Beyin bana sövledikleri şudur: « Radyo, millî marsı çalmaga bay ladı; fakat kınk ve hunhun bir plâkla çalıyor. Gazeteye yazsanız da, Radyo orkestrası, kendi çaldığı havalâYı bitir* dikten sonra, istiklâl marşım da çalsa, çok ryî olur. Marşm mutlaka radyo neşrivatmm sonunda çalıntnast fara degıl • dir ya... Bazı umumî yerlerde, millî marsı bflmiyenler, milletm sesmi ayaga kalka rak hürmetle dmlemivorlar. Bunu, halka öğretmek için, muhterem Mesut Cemil Bey diğer çalman parçalan haber verdigi gibi, istiklâl marstnm çahnacagnn da haber verse çok ryi olur. Diğer rad^olarda bu, yapdmıyor ama o memleketlerde herkes millî marsı bilir. Biz, ise istiklâl marsmı, halka Sğretmek icm radyomm kudretmden istifade etmdr tstiyoruz. Halktan da rîcama, umumî yerlerde Radvo istiklâl marşraı çeJarken bir ad dakScacık ayafa kaTkmaktan ibarettir. Bu maksatla birlik, istiklâl marsı çalı mrken ayağa kaHnp hürmetle dünemeğf îhtar eden levhahtr bashrarak butün umumî yerlere asttracaktır. Fakat, de • diğim gibi, Radyo, halka istiklâl mar • smm çalınacaRTnı bildîrmelidir, ki bo hürmeti ifa mümkün olsun. Bu ricamszı bHdirmek üzere birlik namma Radyo mü'iirivetîne de müracaat edecegim.» T e v f i Beve bfitün istedikierini yazacağnm vadettikten sonra, ben de kea • distne şu ricalarda bulundum: « Birlik, bfitün mektepli gençlere istiklâl marsmı vüksek sesle okumağt ögretmelidir ve ilk fn^atta, meselâ mflit bir bayram günB olan 23'nisanda, bir kaç btn talebe, her hangi bir meydaa • da tooianarek istiklâl marsmı beraberce söylemelidir. GençlİRİn millî marsnnızı bBmemesî ve olnıvam»ması AvruDa'da değil, ıs tan^nl'da biie çok aci oluyor. Geçen sene, tstanbui'a gelen Bn'«rar mı'safirler, Bevlerbeyi saraymı gezdikleri gBn, Türl ve Bulear mH'î mar«'anm soylemislerdi. Bulgar'Iar Turk îstik'âl marsmı okur ken, biz Türkierden bir kişi çıkra kendi mar?ınrzı onlarla beraber söyliyememisti ve Bulgariar, buna pek şaftmş • lardı. Avrupa'da sporeu gençlerm «hamsl koydum tavayaı» sarkısmı millî mar» diye oknma'an çok feci ve çirkm bir şey • dir. CünkS, bazı yerlerde, ekseriya Türr mfflî marşmm bestesmi Türk'ler geliyor, dîye az çok ö?ren«ıler oluvor. Ecnebilerin karstsında istiklâl marsı dfye tavayı hamsi koyup ovnatmaga baslamak, kendi millî benliğimizfe kendimMn alay etmesi demektir. Artık, bu hal devam etmemelidîr.» Tevf9c Bey, talebe birKğinm, Darülfunun ve yüksek mektepler de dahfl olmak üzere, bütün irfan yurtlannda, taIebenm istotlâl marsmı oğrenmesi için teşebbüsatta bulunacağmı vadetti. Büyük bir talebe küuesinm, hep bir ağızdan istiklâl marsmı okumalan, bütün vSrekleri heyecanla dolduracak, görülmemis bir hâdise olacaktır. O günü bekliyorum. Ordu komiterinde bir münakaşa ıınmımıııfflinflüftllllllinilllllliMnnninmnilımmm Rus tngiliz Münasebatı Japonya nereye Doğru gidiyor? tngiliz sefiri mevkuflarîn Alman gazetelerinin şa yanı dikkat neşriyatı tahliyesini istedi Moskova 2 9 (Radyo ile) îngiliz •efiri M. Eysmond M. LıtvinoPn ziyaret «derek mevkuf lnguîz'lerin muhakemeeiz tahliyelermi talep etmiştir. M. LH vinof cevaben raüddehmrıufniliğin bu husustaki karannm değistirikneBİne hnkân ofonadı&mt bOdirmiştir. tki memleket arasmdald b'carî münasebatm yakmda tamamen mkıtaa uğ ramast muhtemeldir. Berlin 29 (A.A.) Berlmer Boersen Zeitung diyor ki: «Milletler Cemiyetinin ve büyük devletlerin uzak şark mes'elesinde gostermiş olduklan iktidarsızlık, yakm bir istikbalde Japonya'nın hattı hareketinde büyük bir değişiklik husule getirmîyecektir. Japonya, cemiyeti bırakmak su * retüe cemiyetin cihan sulhunu mu hafazaya kabiliyeti olmadığını isbat etmiş ve kendisinin îmza etmiş oldu* ğu VersaiIIes muahedesî ile teessüs etmiş olan sisteme artık müzahrr olmadıfonı ilân etmiş oluyor. Filhakika, 1918 senesindenberi orAnkara 29 (A.A.) T. D. T. Cetaya çikmıs bu en büyük ihtilâfı halmi^etmden: ıfce» ledemedikten sonra eemiyetin iste T.O.T.Cemfvetl mııumî bugün Maarif Veküi Reşit GaKp Beyin nilen nüfuz ve tesiri bulabileeeğmi iddia etmek nasıl mümkün olur? reisKği altmda Rusya'dan gehniş olan Bu sebepten dolayı, ileride Versadil bilgileri Pr. Marr ve Samuoviç hazır olduğu halde toplanarak her flci pro • iIIes sisteminin yikıtmasi bh* şe'niyet halini aldığı zaman o sistemin ha fesorim dil çahşmalarma iştirak tarzlan rap olmağa yüz tutması tarihinin hakkmda konuşuknuştur. başlangıcım dünkü gün olarak gösBu müzakereye yann da saat 17 de termek mümkün olacaktır.t «devam edilecektir. Bundan sonra umuArtık Japon siyasetinin uzak sar* tnî merkez heyeti omumi kânp Ruşen kın heyeti mecmuasının tamamile Eşref Beyin reisliği altmda müzakere • kendisinin nüfuz ve menfaat dairesl ye devam ederek dışardan ve kollardan olduğunu ilân ve diğer devletlerin gelen kâğıtlan gozden geçirmis, bun müdahalelerini kat'î surette reddetlar hakkında icap eden kararlan ver mesi bir zaman mes'elesinden başka miştir. bir şey değildir. Japonya'nın eski Alman müstemlikeleri olan büyük Okyanus adalan üzerindeki mandası mes'elesinde ttAnkara 29 (Telefonla) Meclis tihas etmiş olduğu hattı hareket, yann (bugün) saat 2 de içtima edebu zamanın pek yakın olduğunu göscektir. Bu Içtimada Iktısat re Maarif termektedir. Vekilleri Manisa meb'usu Refik Gazete yazısına şu suretle hitam Şevket Beyin sualine cevap vere vermektedir: ceklerdir. Aynca bir çok devaire ait «Bizim içm Japonya'nın Cenevre hesabi kat'iler müzakere olunacak müessesesmden cıkmasında en mü tır. hitn olan cihet, Mil'etler Cemiyetinin Medisin yann (bugün) bayrara zafının bir kere daha sabit olması tatili yapması muhtemeldir. ve yaşamak için yapılan gündelik cidale ancak kuvvetli ve azimli bir devletin kendisini müdafaa edebileceği hakikatinin bir kere daha tecelli etmesidir.> Ankara 29 (Hususî) Bütçe encümeni bugünkü içtimada inhi sar bütcelerinin müzakeresini bitirmiştir. Bayram ertesi bütçeler tamamen bitirilecek ve nisan nihayetin Ankara 29 (A.A.) Dahiliye Vekid"e de Meciiste müzakeresine baş li Şükrü Kaya Bey hususî işleri için bu lanacaktn*. aksamki trenle lstanbul'a gitmistir. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin faaliyeti Bir hava faciası PEYAMI SAFA Küçük san'atlar talimatnamesi Ankara 2 8 Türk'lere hasredflen san'atlar kanununun tatbikına dair taBmatnameyi hazırlıyacak Vekâlet mümessillerinden mürekkep komisyon bu hafta mesaiye başhyacaktır. Bir yolcu tayyaresi yan dı> 15 kişi öldü Londra 29 (A.A.) City Of Liverpool ismindeki büyük nakliye tayyaresi, hava d a vuku bulan bir mfilâk neticesinde Ducmude (Beçikada) tamamen harap olmuş, îçindeki 15 kişi ölmüştür. Alınan haberlere gore bu 15 kîşinin on dördü tngiliz, biri Belçikalı dır. Bunların dördü kad'ındır. Dixmude 29 (A.A.) Dün Woumen yakininde alevler kinde düş müş olan tayyare, 3 motörlü ve 1200 beygir kuvvetinde bh tnçiliz tayyaresidir. Londra'ya gitmek üzere saat 13/36 da Haren tayyare karar gâhından hareket eden bu tayyare, Kolonya Brüksel arasmda muntazam servis yapıyordu. tçinde bir pilot, bir makinist, bir telsiz memuru, bir Belçika'lı, 3 Alman, 8 Ingiliz yolcu vardı. Bundan baska tayyarede 450 kilo yük mevcuttu. Pilot ile makinist ve biri kadm olmak üzere 4 yolcu tayyarenin &nkazı altmdan kömür halinde çıkarıl mışlardır. 30 ilâ 300 metro mesafede 4 naş bulunmuştur. thtimal bunlar kendilerini tayyareden atmışlardır. Bir de hiç bozulmamış 3 kolipostal bulunmuştur. ğe çalışıyordum. Babam sordu: Evden mi? Evde ne işin var? Şîrkete gitmedm mi? Herif alçak sesle konusmayı bilmez ki... Vaktile mekCep müdürlüğü yaptığı içLn koskoca adamlan bile çocuk farzederek hep ders verir gibi, ihtar eder gibi, tekdir eder gibi, nasihat verir gibi konusur; hep sesini yükseltir; tramvay, haysiyet, vazi yetin nezaketi gibi seyler düşünmez. Bense gayet alçak sesle cevap verdim: Artık sirkete gitmiyorum. Neden? Simdi gel de bu adama tramvayda, alelâcele bütün mes'eleyi an'at bakalım. Anlat ki insan Hicran gibi bir kıza gönül verirse bu hale gelir, kurtuluş yoktur, öyle bir sersemîer ki mensup o^duStı sirketîn hesa«'arını altiist ederek kanı dısarı edil " diŞi gibi yemekleri sofrava dökerek, yahut boyunbağsız s«okasa cıkarak bh" düziye kepaze olur. Tabiî bun ları babama söyliyemezdim. Dedim i/Ieclisin buçünkü içtimaı Şikago sergisınde br de 6üzeflik müsabakası yapılacak önümüzdeki haziran aymda açılacak olan Şikago dünya sergisine dünyada bütün milletlerin iştirakile bir güzellik müsabakası tertip ediİTniştir. Bu müsa bakaya iştİTak edenlerden 53 güzel se çilecek ve bunlardan biri güzellik kraliçesi, 2 tanesi kraliçenin damdönorleri ve diğer 50 si de nsdime olacaklardır. Müsabakada birinciye 5000, dam dönörlere 3000 (beherme) ve nedimelere de biner doîaT hediye verilecek, bundan başka Şikago'ya gidip gelmek seyahat masraflarile orada ikamet ve ibate masarifi de temin edilecektİT. Bu husus hakkmda fazla tafsilât al mak istiyenler, Şikago sergisine tenez züh seyahati tertip etmiş olan NATTA millî Türk Seyahat Acentasının Galata saray'daki merkezine müracaat eylemeleri. hnkânı yok. Bunu kabul etmezsem de sürünmem lâzım gelecekti. Ne rede iş bulabilirim? Ask yüzünden üstüme öyle bir tenbellik ve iradesizlik çökmüştü ki başka bir yerde iş arayacak halde değildim. Zaten hayatın ciddî ta raflannı düşünmeğe başlayınca hemen yoruluyor, yeniden bir takım hulyalara dahyordum. Bir aralık canım sıkılmıstı. Hava almak için sokağa çıktım. Bir tramvaya atladım ve Beyoğlu tarafına doğru yollandım. Köprü üstünde bir de bakayım ki tramvaya babacnla üvey annem bindiler. Beni görmemişlerdi. Hemen cebimden bir gazete çıkararak yü züme tuttum. O can sıkıntım arasında babama görünmek, hele müna * sebetsiz karınm yanında kendisine şirketten çıktığımı itiraf etmek istemivordum. Fakat Galata'da, yanımda oturan adam kalktı ve onun yerine babam oturdu. Karısı da ön sırada kendine Ezancıların Muhakemesi Corum 29 (Husosî) Yarm Mar • din'li seyh Musa, Bartın'lı Feyzullah Ha san, Tunus'lu Habip ve Amasya'lı si • mitçi Osman'nm muhakemelerme bas ' lanacakhr. İnhisar bütcelerinin Müzakeresi bitti! Vekiilerin seyahati Ankara 2 8 tktısat Vekiü Celâl Bey bayram tatlilmden bOntifade Kırşehire gidecektir. Maarif Veküı Reşit Galip Bey de bu cuma seyahate çıkacak ve Ethnesut köyünden başhyarak bütün Ankara köylerini ve mektepler»ni dolacaşaktır. D. Veküi Şükrü Kaya B sehrimize geliyor Milli tefrîkamız : 20 Yazan: SERVER BEDt ki: Hep Senin İçin! min ediyor mu? Hayır! Avukat pek de yalan söylememiş. Bir hakikat var. Nedim Bey Hicran'ı istemiş. Bunu benden ne sebeple olursa olsun gizlemişler. Daha ne olacak? Aptal! Senin çeneni bhr okşadılar mı ken dinden geçiyor, her şeye inanıyor sun! Yüreğime gene akrepler dolmağa başlamiftı. Uzun uzun düşündüm. Onlann yanına gitmemiliydhn, hayır, gttraiyecektim, gidemezdim ve gitmedim. Hasta olduğumu biMirdim ve yemeŞimi odama getirttim. Sonra da bîrsz uzanarak hulyalara dalmıştım. Hâlâ muntazam bir şey düşunemiyordum. Avukatm yazıhanesinde çalışacak mıydım? O vakit Hicran'dan vaz geçmek lâzundı; Gizlemedim. Söyliyecektnn. Fakat son günlerde bir tuhafsın. Mü * nasip bir zamanını bekliyordum. Demek... Avukat... Oh... tçim öyle bir ferahlamıştı kü... Betime benzime kan geldiğini hissediyorum. Hicran'a mes'ut bir yüzle baktim. Ne dedikoducudur, bilmiyor musun? dedi. öyledir, diye mınldandım. Merdivende ayak sesleri vardı. Hicran birdenbire doğruldu: Geliyorlar! dedi. Ben camh kapıdan yukan kata, odama çıkhm. Saadetten nçuyor dum. Fakat ilk hislerin budalaca coşkunluğu geçtikten sonra düşün meğe başladım: Peki? Ne oldu? Hicran bu adamla evleomiyeceğini te Daha iyi bir iş buldum, şirketi bn*aktım. Sesimdeki titrekl;k babama şüphe vermek için kâfiydi: Daha iyi iş nedir? diye yüzürae baktı. Kann da onun sesini duyarak başinı bizim tarafa çevirmiş, bakıyordu. O vakit kendkni biraz topladna ve mağrur bir tavırla: Avukat Şükrü Halil Beyin yazıhane müdürü oldum. Maaş daha fazla. Kendisi çok rica etri, teklifin» reddetmedim. Babam yüzüme dikkatle bakmakta devam ederek: Neler söylüyorsun? dedi, evvelâ yazıhane müdürü ne demek? Bu lâkırdıyı da ilk defa duyuyorum. Bir avukatm yanında muavinleri olur. Onlar da hukuk mezunu olmalıdn* ~ lar: sonra yazıhane müdüru isen ev* d» i<tin ne? Bu kılık kıyafet ne olu • yor? Mabadi var