•= : 7 Mart 19 3 Cumhariyet '• SON TELGRAFLAD Edirne Dün, Balkan harbinde, Edirne'mizin Bulgar eline düşüşünün 21 înci yıldöniimü idi. Ne acı bir hatıra! Hele bugün Bulgar milletile aramızdaki dostlukla o hahranın tezadi düşünii lürse acılığı daha fazla artıyor. Bu vesile ile Edirne halkı ve Edirne Halkevi tarafından tezahürler yapıldı. Böylece, Edirne toprağına ebediyen bağh olan Edirne Türk'leri, yalnız kendi vilâ yetlerinin değil, bütün Türk yurdunun millî duygulannı düe getirmiş oldular. Balkan harbi, Türk'ler ve Bulgar'lar arasında tarihî bir kinîn kaniı bir su rette patlak verişi değildir; daha zıyade o zamanki bozuk ve dumnalı Av rupa siyasetinin, entrikasının mahsu lü addedilmelidir. Bulgar'Iarla bugünkü dostluğumuz, iki millet arasındaki münasebeti en tabiî halme getirmiş bulunuyor. 21 yıl evvel nafile yere kan dökülmüş olmasına bugün iki milletin de ayni derecede teestüf ettiklerine eminiz; ve bugün, basiretli bir Bulgar gözünün Türk toprağmda bir kanş yere bile istahla bakmasma imkân gÖ remiyoruz. Fakat, her zaman, her millette olduğu gibi, bugün, Butgarlar arasmda da ham hayaller peşinde ko* san tek tük bir iki saşkın bulunabilir ve Edirae'mize göz dikmiş olabilirler. BUTJlar, bizim kadar Bulgar milleti ve hükumeti tarafından da hos görülmiyen bir kaç politika serserisi vaziyetinde dirler. Edirne'mizi Türk toprağına bağIryan kopmaz ve sonsuz rabıta üstünde hayal kuranlann iki düşmanı vardn" Türk ve Bulgar! Çiinkü böyle bir hayal birbirile dost olan ve dost kalmak istiyen iki milleti birbirine düsman yapmak istiyen muıır ve ham bir hayaldir. İrlica maznunları Çorum'da dün iki kişi daha muhakeme olundu her iki maznun da suclarını inkâr ettüer Çorum 26 (Hususî) Ağırce za mahkemesi bugiin iki maznunu muhakeme etti. Bunlardan evvelâ Şeyh fjuhammet sülâlesinden Mustafa oglu kürekçi Osman getirildi. Maznun Erbaa'da sarhoş olarak <Evlâdı Resulullahtamm» sizi di • n« davet edîycrum. Dinî ayaklar altına aldınız. Kelimei şehadet geti riniz. Muhammet, Ya Ali, yetiş, dinsîzler içinde kaldık diye bağır makla maznundu. Mahkeme reisi Afif Bey maznuna sordu: Ne diyorsun? Bilmiyorum. Sarhoştum. Çok zamandır içmemiştim. Her hangi bir tarikate mensup değilim. Söylenenleri kabul etmem. Sonra ayık iken söyliyemiyeceğîm sözleri sahoşluk ta na*ıl uydururum? Benim buna da aklım ermiycjr. tftira olacak! Maznunun Erbaa'da verdiği ifa " de gelmemişti. Erbaa hâkiraliğine bu ifadenin celbi icin telgTaf çektl mesine karar verildi. Bundan sonra maznunlardan Rasih hoca getirildi. Rasih hocanın evvelce verdiği ifarfeler ve tahkikat evırakı gözden geçirildi. Tahkikat evrakında şahitlerin maznun hakkındaki suçun işlendiğini tasdik ettikleri bildiriliyordu. Hoca Rasih söz söylemeğe meca li olmadığını, müdafaanamesini tahriren tesbit ettiğini anlattı. Yazdığı kâgıdı reise uzattı. Maznun müdafaanamesinde «mürteci değillm. Cumhuriyete sadıkım. Felâh yolunu gösteren gözüm dil inkılâbını benimsemişim. Masumum. Müftü il« aram açık olduğu için bu lekeyi bana sürdü. Beraetimi iste rim» diyordu. Maznun bundan sonra hastalan dıginı söyledi. Muhakemenin tehi • rini istedi. Hastalığı nedir diye sorulunca «felç> dedi. Müddeiutnutnî muhakemenin devamı talebinde bulundu. Heyeti hakime maznunun Çorum Sıhhiye Müdiriyetinde mu ayenesini kararlaftırdı. Muhakeme yanna kaldıEMRE ı Meliha Avni Hanımın IHEM Kadın erkekle bir olabilir mi? NALINA M1H1NA anketimize cevapları îş Bankası I Ben Karadeniz'liyim. Erkeksiz koyler bilirim ki orada kadınlar eşkıya taküulnden bile Meliha Avni Hanım Amerikan kol * Iejinden mezundur ve iki fiç yıldanberi matbuatta da çahşmağa başlamıştır. Ayni zamanda Istanbul Halkevintn k ö y culük şubesi azasmdandir. Uyantkken bile her an gördüğü rüyalann içinde erir gibi ışıklan tortu • lanan süzgün gözlerine bakarsamz bn genç kızdan aneak şairane söıler beklersiniz; fakat, uzviyetmm görünüşüne göre hübümler verirsenh tabiat sizi aldabr: Meliha Avni Hanımın fHdrleri, kemikleri kadar ince, teni gibi nazik ve sesi gibi titrek değildir. Kadm ruhunda tabif bir hassa ve erkek zekasmda en büyük meziyet saydığunız şâpbe, onda yoktur. Gökten ayet indirir gibi kat'î söylüyor: lıuanlar arasmda hiç fark yoktur, diyor, yamız bunlann yetişme tanlandır ki bu farkı meydana getirir. Kadm da erkek gibi yeb'şseydi siz bana bu suali soramazdmn. Meliha Avni Hanım da, ankete cevap veren iki üç hanım gibi «cterbiye» yi Allah sanıyor; tabiatin ve cemiyetin büyük tesirlerine «terbiye» nin karsı koyabileceğine emmdir. Bu «terbiye» sanki öyle esrarengiz bir kuvvettir, adeta bir «alâtmi sema» dir ki msan onun altından geçerse cinsiyeti bile değişir, kadın erkek olur. Meliha Avni Hanma göre de hep terbiye farkı yüzünden: Kadm erkekten ayn kalıyor. Meselâ, diye devam ediyor Meliha Ha nım, meselâ, kadın kuvvetsizdir, kadm müdafaasızdır, çünkü şehir kadmı erkekle ayni terbiyeyi almamışhr. Ben Anadoluiuyum, Karadeniz'liyim, Anadolu'nun bir çok yerlerini kanş kanş büiyorum. Kocalan muharebeden dönmediği için bütün kadmlan erkelcsiz kalmış köyler vardır. Oralarda kadmlar, eşkiya salgınlanna karşı kendilerini büyük bir kuvvetle mtidafaa ederler, hatta eşkiya takibine çıkarlar, bu da gösteriyor ki erkekten kadım ayıran şey hep yetişme yarzıdır. Meliha Hanım hatıralannın yolunu değiştirerek devam etti: Sonra biz Halkevmm köycülük şubesi namına köyleıe çıktık. Benim köyde ük önce gözüme batan yu oldu: Tarlaya baktık, kad n çalışıyor; eve döndük, beşiğini salhyan kadın, hamurunu yuğuran kadm; gece yansı, ka • ranhklarda yollara bakıyoruz: Arabalar, arabalar, arabalar geçiyor; arabalar ki, başlannda yalnayak, elinde kırbaçlarla öküzleri tutan ve o kor kunç dikenli yollan geçen gene kadındır! S^nra tuhafina gittiı Ba köyde erkek yok mu? diye dünşündüm ve erkekleri kahvede, gramofon başında, nargile içerken bulduk! Garip şey! Ankete cevap veren ka Meîlha Avnl Itanım dmlannuz galiba söz birUği etmişler. Doktor Nadire Sadi, kimyager Münevver ve Meliha Avni H. lar hep ayni şeyleri söylüyor ve Anadolu köylerine ait ayni levhayı gösteriyorlar: Erkek tembeldir, kahvede pinekler; kadm çalışır. Hakikatten ziyade mubalâğada birleşen bu hanımlanmıza Anadolu erkeğini mudafaa etmek için hiç bir şey söylemedim. ÇünkS münakaşalı bir anken yapmıyordum. Meliha Avni Anım da şehir kadmlarının «süs kadmı» oMuklarma inanı • yor. Anketimize cevap veren Berin Mesut Cemel'in sözlerini habrlıyarak dedi ki: « Ben hasta olsam, kendimi ka • dın doktora göstermetn, kadm şoförle yola çıkmam» diyenler, her yeni şey gibi kadmın hayata çıkışı karşumda saşiranlardır. On bes sene sonra bu fikri iddia edecek hiç kimse kahnıyacaktır. Fakat Meliha Avni Hanım da kad»nm asker obnasma taraftar değildir: Çünkti, diyor, erkek, yarmm çocuğunu yetiştirecek kadar şefkatli değildir. Fakat hudutlann müdafaası icap ettiği ve erkek buhmmadığı vakit, kadın da cenge hazır obnak için stlâhlanmalıdır. Meliha Avni Hanım, kadmm mut • laka hayata ahlmasına da taraftar değildir. İktısadî bir mecburiyet yoksa ve erkeği kazanıyorsa kadm evmde kalmalıdır, diyor. Esasen şimdiye kadar olan da bu dur ve kocalan az kazandığı için hayata ahlan kadmlar, umumî bir müsavat tddiasmı mesh'yemiyecek kadar azlık teşkü ederler. Ba düşancede olanlara göre değişen ve değişeeek bir şer ohnamak lâznn gehnez mi? P.S. ııın»ıııı(niflııntl|lll|l||||IHIIU||H||l|linilltllltllUinmnımınnn>.Hnıım.,, Nakil vasıtaları Vergîleri Tevhitleri için Meclise bir teklif yapıldı Ankara 26 (Telefonla) Mardin meb'usu Ali Rıza Bey Büyük Millet Meclisine kara vasıtai nakliyelerinden vilâyet, hususî idare ve belediyeler tarafından almmkata olan üç türlü mat • rah ve nisbetli yerginin bir elden alın • ması ve uzun formalrte'ere meydan verilmeroesi için bir teklifi kanunide bulunmuştur. Lâyihanm esaslan şunlardır: 1 Kara nakliye vasıtalarmdan: (A) 13 mart 929 tarihli idarei umumiyei v f l â ^ kanununun halen hükmü 3 luoon 93O tnrîlıli Icanuala tadîl edilen Himayeietfal Ve îsmet Pasa Başvekil bir mektupla ihtisaslarını bildirdi Ankara 26 (A. A.) Hunayeletlal Cemîyeti çocuk haftası için Başvekil tsmet Paşa Haıretlerinden ihtisaslarını rica etmif ve Başvekil Hazretleri cemiyete şu mektubu göndermişlerdir: «Himayeietfal'in çalışmasmı bu ge • çen yılda yakından takip ettim. Çocuklara bakım, genç kızlara bakım ve onlan yetiştirme ve işe giden analann yavnılarını koruma gibi çeşitli ve bir birinden değerli uğraşmalannı çok sevdim ve beğendim. En iyi ve yürekten dileklerim daima cemiyetle beraberdir. Ismet Balkanlardakî Akalliyetler Son Bükreş içtimamda neler konuşuldu? Belgrat 26 (A.A.) Avala Ajansından: Balkan konferansı konseyinin bu içtima devresinde Yugoslavya he yeti reisi olan M. Yovanovritch, Bük reş'ten avdet etmiş ve Pravda gazetesine beyanatta bulunmuftur. Mumaileyh bu beyanatta küçük d e v letlerin kendilerini kurtarmak ve umumî sulhü tensik etmek maksadile birleşmeleri liizumuna işaret etmiştir. M. Yovanowitch demiftir ki: « Küçük Rilâf, çoktan bu gayenin elde edilmesi için takip edilmesi lâznn gelen yolu göstermiş ve başka devlet • lere de kapıyı açık bırakmıştır. Balkan konferansı mesaisi, mes'ul hükumetleri hiç bir taahhüde sokmaz, maamafih bir itilâfa lemin hanrlamak noktasında faideden hali değildir. M. Yovanvritch, beyanatına şu sözleri ilâve etmiştir: Bulgar heyetinin talebi üzerine, dördüncü Balkan konferansı progra • mına ekalliyetler mes'elesi de konmuş • hır. Yugoslavya, Türkiye, Yunanistan ve Amavutluk murahhaslan bu mes'elenm ruznameye konulmasına muha lefet etmişler ve bu murahhaslann bu teklifleri konferansm, mesaisini, faaliyeti arasına giren bir çok iktısadî, har • si ve içtimaî mes'elelere hasretmek suretile ekalliyetler mes'elesini müzake reden vaz geçmesi kaydile kabul edilmistir. Konferansm hususî menfaatler için bir istinatgâh teşkil edemiyeceği ehemmiyetle kaydedilmiştir. Yugoslavya heyeti, hiç bir Yugoslav ekalliyeti bulunmadığını beyan etmiştir. M. Yovanovritch, önümüzdeki Bal kan konferansı ruznamesinde konso • loslar mukavelelerinin birleştirilmesi Balkan dillerinin tedrisi ve diğer bir çok iktısadî, harsî ve içtimaî mes'eleler mevcut olduğunu söylemek suretile sözlerini bitirmiştir. 8 inci maddesinin ikinci fıkrası. " ' f Ife) '423 numara ve 20 şubat 340 tarhli belediye vergi ve resimleri ka nununun 23 iincii maddesi. (C) 755 numaralı ve 27 şubat 926 tarihli kazanç kanununun 31 inci maddesi mucibince almacak resim ve ver giler meskâr kanunlarda yazılı ahkâm dairesinde tahkikleri ait olduğu dairelerce yapüdıktan sonra verilecek tahakkuk miktarlan üzerinden vilâyet idarei hunuiye tahsildarlan tarafuidan bir elden tahsü edilecektir. Tahsilât kanunlarda yazılı mühlet va şartlar dairesinde yapilacaktır. 2Birinci madde mucibince tahsil olunacak vergi ve resimler tahsillerini takip eden ayın ilk haftasmda müfre datlı bordrolarta alâkadar sandıklara tesiim olunacaktır. Vilâyet ve muhasebe müdür muavinleri tahsilâttan ve tahsii edilen meblâğuı işbu müddet zarfmda alâkadar sandıklara teslimmden âmiri italarla bir likfe müştereken mes'uldür. Manasız! Ü şimendiferile tab vilâtı neden düşüyor? Ankara 26 (Telefonla) Paris'ten kuponlar müzakeresi etrafında yeni malumat gelmemiş ise de bugünlerde ge rek kuponler Hflâfname<mni gerekse Osmanh Bankasının temdidi imtiyazı mn imzalanması kuvvetle muhtemeMir. Aktedftmekta olan itiUfname'erde Rume'i srmfndiferleri kuponlan da dahil • dir. Eğer iti'afneme kabul edi'iıse 933 ten Hibaren kesi''e1ere eski seküde devam olunacaeı söylenmektedir. Vaziyetîn bu acıklığı karsısında bir fokım saviatla tfhviiâhn 8 li^adan 4,5 liraya k*dar dü*ürü'mesine burada mana verilememektedi". tş Bankası, Cumhuriyet idaresmm kurduğu hayırlı ve feyizli müesseseıerden biridir. Dokuz yıl evvel Bankanın temeli a* tıldığı zaman, memleketin içinde ve dısında dudaklannı bukenler vardı. Türk'fin para islerine, bankaahfa akh er mediği, padişahlar devrinin verdiği ve o roazmin tecrübelerine nazaran belkj de haklt bir kanaatle iddia ediUyordu. İş Bankasının dokuz senelik parlak faaUyeti, bankacılık sahasmdaki beceriksizliğin Türk'e değil; rejime ah olduğunu isbat etmiştir. tş Bankasnn koranlar ve işletenler, yalnız Türkiye'dt mukeramel, muntazam ve asrî bir ban» ka yapmakla kalmamışlar, başka memleketlerde şubeler bile açmağa mırraffal ohnuşlardır. FUvaki, tş Bankası «cnebi memleketlerinde şube açmaa şerefini ilk defa kazanan malî müessesemizdir. Bu suretle türk, bankacılıkta da yük sek bir kabiliyete sahip olduğunu isbat etmiştir. tş Bankasında çalışan ve ek • serisi Galatasaray'mda yetişmiş olan kıymetli Türk gençleri, bankayı idare eden büyük başlarm muvaffakiyetli elleri, yardmıcılan olmuşlardır. tş Bankası, yalnız bankacılık yapmakla tta kal • mamış, memlekett* sanayiin kurulma • sına ve büyümesine ç»lıy*« müessese • lerin ön safınd» yürümek suretile ber sene milyonlarca liramızm memlekette kalmasına hizmet etmiştir. İş Bankası, bunu da kâfi görmemiş, madencilik sahasmda da çalışmıştır. Karadeniz kömür havzasmda toprıjm altmda gömülü yatan sîyah ehnası çıkartmak, memleket için, muazzam bir gizK defme buhnaktan daha kârlı bir iştar. Kömür, altmdan daha kıymetli bir mth dendir ve yamnda Kartm'an haziaeleri, bir fıkara keşkülü kalacak kadar kömftrümüz vardır. İş Bankao, memlekete bö» yük bir hizmet daha yapmışte ki o da, ilk defa piyasaya çricarmak şerefmi kazandığı kumbaralarla, böyuk köçâk her Türk'e tasarruf ve para biriktirmek fflprini aşılamtş ohoasıdır. Biz, son senelere gelinciye kadar mfi» rif denecek kadar fazla cömert ve «K açık insanlardık. Hasîslik bir kusuVdur, fakat israf derecesindc cömertlik te her halde meziyet değfldir. Bugünkü vaziyet ve telâkldye göre para biriktarme • nin de bir meziyet olduğtna biz* öğre> ten ts Bankaadır. Bu sayededir ld Manchester GuardUr gibi Ingüiz gaMteleri, Törkiye'de ben kalardald mevdoatm dört buçok mü yon liradan kvk mâyon liraya çıktığım yazarak bizi methediyorlar. FBcrimcsy u Bankasu memlekete yapbğı en bâyük iyilüc, ta • aaruf ve para biriktirme flkrim h«rkes# kuvvetle telkin etmiş ohnasıdır. Küçük san'atlar Kanunun tatbiki için talimatname hazırlanıyor Ankara 26 (Telefonla) Küçük san'atlar kanununun tatbik cdilmi yeceği hakkındaki şayialar kat'iyeyen asılsızdn. Yalnız küçük san'at larm demh işçiliği ve ihtısasa taalluk eden kısımlarını izah etmek ve btmun için bir talimatname yap mak üzere Dahiliye Vekâletince emniyeti ırmumiye müdürü Tevf ik Hadi Beyin riyasetinde dahiHye hukuk mti dürti Ekrem, tktısat Vekâleti tica ret müdürü Naki, sanayi müdürü Recai, airaat hultuk müşaviri Cemil, zhaat Teftiş heyeti reisi Nakyettin, hariciyeden müşavir Emin Ali Beylerden mürekkep bir komisyon t«fkil edilmistir. Bu komisyon yann (bogün) ilk içtimaını aktedecek ve kanunun vazîh olmıyan lnsimlannı tavzih ederek bir talimatname vüeude getirecektir. Bu talimatname 16 hazirandan itibaren tatbik edi lecektir. fer de elinde tuttuğu çatal kaşiği bırakarak: Ne oldun? diye sordu. Yutkunarak: Hiç, dedim. O sırada hizmetoi ıdşarı çıkıyOT * du. Hicran yanıma geldi ve elnni tuttu. Titremeğe başlamıştım. Ne var ? Ne oldun ? dedi, bembeyaz kesildin! Hiç! diye mmldandun. Hiç değil... Bir şey var... Dur bir su iç! Bardaklardan birine su koydu ve kendi elile birkaç damla içirdi. Vallahi, «Abıhayat» dedikleri sey gibi bu su, canlandırmışti, beni. Derin ve cahat bir nefes aldım. Ora cıkta her şeyi söyliyenvezdim. Bir bahane bulmak lâzımdı: Son günlerde iyi değilim. Sıhhatim rok bozuk gidiyor. Şimdi gene gidip yatacağım. Benim tabağı mı kaldırsmlar. MabaeR « • Muallim Mektebi talebesinin çay 2dyafeti inh'sar bötçe'eri Ankara 26 (Telefonla) Bütçe encümeni bugün inhisarlara ait biitçeleri müzakere ve tadilâtla kabul Eski kralın yaveri Atina'ya niçin gelmiş? Atina 26 (A.A.) Atina ajansı bildiriyor: Eski Yunan Kralinın yaAnkara 26 (Telefonla) Mec veri miralay LevidU'in kraliyetin ialisin bugünkü içtimaında yüksek müdesi imkânları hakkmda malumat alhendis mektebi, Anadolu Bağdat mak üzere Atina'ya geldiğine dair olan haberler için »alâhiyettar me • demiryollan, hudut ve sahiller idahafilden öğrendiğimize göre bu se resi, Karadcniz tahlisiye idaresi ile Konya ovası icra ve iska idaresinin yahatin maksadı hakkındaki şayialar hesabı kat'î raporları okunmuş ve astlsizdır. Miralay Levidis'in ailesi kabul edilmiştir. 'Atina'da oturduğu için mumaileyh Yarınki içtitnada bazt meb'uslann her sene ailesini görmek üzere Atina'ya gelir. Bu seyahatin ziyasî hiç mezuniyet talepleri müzakere edi bir maksadı yoktur. lecektir. DDnkG Meclis içtimaında Yüksek Muallîm mektebi talebesi ve mezunları tarafından dün Halkevinde bir çay zîyafeti verilmistir. Bu ziyafette mektebin talebesi ile mezunları ve ailelerile diğer davetlileri hazır bulunmuştur. Milli tefrikamtz : Hep Senin İçin! Kapıyı da kapamış, kilitlemişiniz, dedi Avukat ona da hemen bir yalan buldu: \ Evet hanımef endi, kapınin toktnağı bozulmuş. Rüzgâr estikçe kanat çarpıyor, kilklemeğe mecbur oluyoruz. ı Ben topuzu çevîrince sizi yok aândım, iyi ki kapıyı vurmuşum, dedi. Ben ayağa kalktım: Gideyim, dedrm, sizi gene gelir bulurvrm. j Avukat halacnla yalnız kalmak istedi ği îçîn memnımîv*»t çösterdi: / • Peki... dedi, fakat yann mut! laka beni ffHri'"' z. Ciî«kü busrün ihkete gideceğim, size bavadisim felabilir Bana biraz yardım etmez miye sordu. dıyacak ve kendi mes'elemi en gü sin? O kadar telâs göstermişti ki ben zel, en doğru şekilde muhakeme etHemen odaya getirdim; bana yar şaşırarak: meğe muvaffak olacağım. Evet, dedim, grtmiyecektim aŞüphesiz avukatla aramda ge ~ dıma ihtiyacı varmış gibi görün ~ ma beni yolda gördü, zorla götür mek için bir iş buldu: çen feyi Hicran'a söyliyecek de dü.» Ve avukatın halama söylediği Haydi, dedi, masayı biraz şöyğildim. H«le dur bakalım. Ben çok yalanı ben de Hicran'a tekrar et ~ le çekelim. Tam ortaya gelsin» Ah, Hay hay. tedbirliyimdir. Dur bakalım. Şöyle onunla bir odada olmak, onun se tim. Gene tabakları elîne alarak taher şeyi iyice kavramadan bir karar tkisini de selâmlıyarak çıktım. biî halinde çahşmağa devam etti. sini duymak öyle harikalı bir şey ki vermiyeyim, dedira. Handan çıkınca ne yapacağı " Nihayet dedi ki: bazan bir türlü inanacağım gelmi mi bir saniye düşiinmeden gizlî bir Hicran'ı yemek odasmda buldum. yor: «Sahi mi? Ben şimdi Hicran'm Şimdi annemle beraber bir mikuvvetin büyüsüne tutularak d'os Sofranın hazırlanmasında hizmet yamnda mıyım? Onun sesini mi dusafnimiz gelecek. Tamrsın. Hani bir doğru eve döndürn. Yolda munta çilere nezaret ediyordu; bununla da yuyorum? Hakikat mi bu?> diye kere görmüşttin: Faik Paşanm oğ zam hiç bir şey muhakeme etme kalmıyor, çiçekler koyuyor, tabak kendi kendime soruyorum. lu Nedim. . miştim. Avukatla aramızda geçen laırı kendi elile tertibe sokuyordu. sahneler parça parça aklıma geli Gene bu rüya hali içinde idtm. Yüreğimin tam üstüne bir gülle Bir bakısta anladım ki mîsafir var. yor, beni bh* kızdırıyor, bir giildü Fakat arada bir uyanarak acaba düşmüş gibi oldum. Demek bütün Hicran beni görünce gülümsedi; rüyordu. Yalnız, ikide bir kendi misafir kim diye düşünüyordum. bu hazırlıklar yarınki damat bey i fakat öyle geldi bana ki dudakla me: «Ne olacak? Ne yapacağım?» Fakat sormağa cesaret edemedim. çin!.. Hımm... Simdi anlaşıldı. Farınm etrafında keder vardı. Beni diye soruyor, mes'eleyi iyice düşü Onun söylemesi lâzım gelmez mi? ik Paşanm oğlu Nedim Bey!.. Bi gördüğüne hem memnun, hem mü nemiyordum. tçimde yalnız büyük BUtün bu hazvhklann kim için ol zim avukatı çıldırtan, beni d*e ku teessir gibiydi. bir istek vardı: Hicran'ı görrmek. duğunu neden bildirmiyor? durtan adam! Hayır!.. Ben bu züp Onu her gördüğüm zaman oldu Benim aklım, fikrim, mantığım, mupe ile bir sofrada yemek yiyemem. Hala Hanımla avukatın yaziha ğu gibi bütün vücudümde ansızın hakemem hep o. Bana öyle geli * Olamaz bu... Hayır!.. Bunlar be nesinde nasıl buluştuğumu anlat " duyduğum sarsınıtıyı geçirdikten yor ki onu görünce zihnim açılacak, tım. Hicran birdenbire elinden ta nimle açıkça alay ediyorlar!.. sonra geri dönüp çıkmak istedim. başimm içindeki koyu karanlıklar Bunları düşünürken yüzüm kim baklan bırakarak: Muhlis Bey! dedi, nereye? dağılacak, bütün fflrirlerim parıl Ay sen oraya gittin mi? Di btlir ne hale gelmiş ki Hicran bu se Mesgulsün, dedim. Yazan: SERVER BED1