4 Ocak 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

4 Ocak 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Hikâye Beklenen izin günü adam almıyor... Sen, gene makine baçmda, çana bas, fireni aç kapa... Bu, hayat mı sanki?.. Sen de katara kanç, değil mi ya, efendbn, bu me»ire, «etıin, o, mesire, benim... Giizellere bak, gözün, gönlün açılsm... Bir giin, bir gündür. Adamın ömrü artar... Tatflimiz yok degil! Yok değil ama, nöbet işi... Meselâ Kağıthane'nin, Fulyatarlası'nm, Kazıkhbağ'ın, Sular'ın, Bahklı'nın günsüz gü~ nüne tesadüf etmiş, neye yarar? •** Bir bahar sabahı, tekrar onu, Sirkeci Yedikule hattma i?Hyen bir tramvaym ön sahanlıgında gördüm. Beni tannnıçtı, selâmlaçtık. Onu, evvelâ bir acemi vatmana der» veriyor zannetmiçtim: Bugün vazifeniz hafif! Boynunu büktnüştü: Izmlivitn! dedi. Gunlerden cuma idi. Nihayet talih, ona gülmüştu. Kışın, o kadar hararetle yanıp yakıldıgı günlü güne Leghorn cinsi ve Yerli tavuklar 'Cnmharîyet YENt KITAPLAR 4 Kânunusani Roman öğüt bu mu olacakb ? «Biz Kemalizmin, ber şeyde, terbi • yede, ahlâkta, dinde, üirnde, her seyde hür, korkusuz, heyecanlı tefekkürünün, ışık saldığtnı görmek istiyoruz. «Yapılacak yapJmıs gibi, alacağınna ahnıs gibi yumusak oportünizme, yaslanmıs harekete karsı, tstatüko yumruğu stkryorsunuz. «Kalabalığına biz olacağız. Redif devşirmekten vazgeçeceksiniz. 907 tevellütlüler asker yaşmı be» senede asmıslardır. Genç fetih ordusunun saflannı yürütünüz.» * « Şn cevabı verdim: «Fetih ordusunun neferini selâm'arrm ve F,renköy*deki Bektasi aofasmm fet hhn kendistne kutlularnn. «DedSderinizin bir kısmı doğru, bi • razmı da düzeltmek isterim. «Mütemadiyen: «Ver! «Diyen fetm ordusunun alacağı şeye hediye denir. Kemalizmin Üsküdar'dan Kafkas hudutlarma kadar hangi kabiliyetinin hangi tecrübesine set cektiniz bihnek itterdun. «Polrüka kadrosunda gördüğünuz gençler oportünizmine karsı, gençler kadrosunun tstanbul smekürü, tam bir karsıldc değil midir? Erenköy, köy değfldir. «Fetih ordusuna bir köy fethetmesîni dilerun. «Erenköy sofasmdan ve bütün so • falardan softa kovmak güç değildir. Bit, tahta sapan, sıtma, her şeyin en ge> risi, bütün Asya, Anadolu köylerinde bağdas kurmuf, keyfine bakıyor. «Fetih ordusuna istemekten fazla, almak yarafar. «Kemalizmin de demagonsi, KemalİTmm de softahğı olabflir: Ondan çe kinmeliyiz. «Kemauzmin temeli nedir, bunr misiniz? Anadolu dağlarmm başmda tek basma MUSTAFA KEMAL! «tstanbul'da toplamp, ahından geçmek için bir taflanh tak bekliyen orduya, fetih değil, parad ordusu denir. «Hak, hukuk, alm vermek sözlerine gelince, Rejhn'den ldmse alacakh de ğfl, herkes onun borçlnsudur. Yaph • ğnnız, yaptıgmız, yapacağunız, yapacağmız bütün hizmetler, re^min bize verdiklerinden yahuz birinin, şerefle yaşamanm karsılıgı değüdirler. «Söylediklerinizm doğrularmı, benim dedMerimin doğrulan fle tamamlayı • niT. Büyük fetih, Anadolu'nun kasaba kataba, köy, köy, ihtflalin içine akn • ması demektir. «Fetih ordusunun ük isi Devlet ts tanbul ve Müstemleke Anadolu an'anesinden arta kalan ne varsa evvelâ onu kökünden ve İstanbul'da kazımaktır... Parke mi, Asfalt mı? Onu, Uk defa, karh, tipili bir kıs akşamı görmüştüm. Vakit hayli geç, tramvay tenha îdL O, ön sahanhkta, kalın kaba eldivenli elile frenî çeviriyor, açıp kapıyor, üşüyen ayaklarının acısını, tepinir gibî vurarak çandan çıka rıyordu. Biletçî, arka »ıradaki kanepeler den birine oturcnus, çantastndaki paraları sayıyordiı. Araba, birdenbire ağırladı, durdu. önümüzdeki arabalar da durmustu. Biletci ön kapıyı açıp bakti: Ne var? Neye durduk? Vabnan, yere atlamışh: Oo... Arabalar taburla duruyorlar... Cereyan kesilmedi ama, kaza filân olmustur belki... Fazla alâkadar görünmüyordu, arabaya dönmüştü; içeri girdi, el divenlerini çıkararak tnmaklarnn hohladi: Ne bara be!.. Kemiklerim dondu... Hakikaten acınacak halde idi. Onâ nisbetle ben, kapalı ve sicak yerde sayılırdun. Halbuki bütün vücudüm buz kesmiş, soğuk ciğerlerime isletnişti: Sizmki zor meslek... O, tasmak içm bir damla bekliyormuş; başmı salladı: Ne diyorsun, b«yhn! Bundan gttç bir iş varmıdrr acaba? Kışın bir türlü, yazın bir Hirlü... Her günün her mevsimin ayn derdi, ayn cefan Tardır. Bir kere düsürrün, Sirk«ci Yedikule hattmı verdiler. Artık »abahtan geee yarısma kadar, hep o yol üzerinde gît, gel... tnsan, bıkar b« vallahi... Bir çok adamlar bini yorlar, iniyorlar, geziyorlar. Biz, makmenin basrada mıhlıyiz. Etrafına bakmağa hakkın da yok, vak tm de... Tramvay da, ayn bir âlem baniya... Oyle maazaralar olnyor ki ağlar mısin, güler niım, şasınyor •an! Çapkrnea göz kırpıyordu: Ne edah yosmalar düsüyor Ur... Haddin varsa, goz ncile bir bak... Biletçi zili çeker, sen de çevir fireni gayri... Hükumetin emri, nizamı var, ön sahanlıkta herkes du • runaz! Duramaz tnı?.. Alimallah, on iki kişi durduğunu bilirim. Sıkı firtm, serbest manevra yapatnazsm... tllâllah! Deyip te şikâyet edecek oldun mu, işitmediğin tahkîr, hatta küfür kalmaz. Sade çıkısmakia kalsa, öpiin de başmıza koyun. Bazan kıanete dayak ta çıkar... Elini, kohmn oynatamadığın için arabayı durdurursun. O zaman da içerdeki müsteriler, hep bir ağızdan basarlar kalayi... Ses, perde perde canlanıyordu: Tramvaylar, adam çiğniyor, <£yorlar. Allah askına beyefendi, soranrn sîze, tramvayra yolu yok nra? Kaldmmda mı geziyor? Yurfimesini, arabaya mip banmesmî bileu tramvay çiğner mi? Durur durur, tam araba hareket edecegi zaman atlar. Bunda vatmanm ne günahı, ne kabahati var? Araba, tam vitetle gidiyor, kosar, kosar, kapının demirine atılır. Sahanhk ta istermisin, doludur. tçeriye giremez, bir de nro•azeneyi kaybetti mi, haydi teker leklerin altına... Ama, gene vatman kabahatli... Kumpanya, yol a yapmaz, makineyi tamir etmezse, kn tnr vatmanda mı? tşte tramvay yokuş aşagı inâyor. Biraz bekle de karş> kaldırrma oyle geç. Hayır! Hiç aldırmaz, yürür. tster ki onun keyf i İçin, koskoca araba dursun ve ona yol versin... Derin derin gögfis geçiriyordn: tşte görüyorsunuz, bütün kıs, «abahtan aksamacak, hatta gece yanlarma kadar ayaz keseriz. Ayak parmaklarımm tutmadığını çok bilirim. Fakat yaztn, daha firaklıdır. Hava güneşli, in»anın yüzüne gülüyor... Kadınlar, açılmışlar, saçd • rnışlar... Herkesin ellerinde paketler, sepetler, çantalar... Mesireler, Tayyare fırtına yüzün den Esldşehir'de kaldı {Falih Rıfkt Beyin yeni eseri (Roman) tn intişar etuğini karile • rimize haber vermiftik. Bu güzel eserin her hangi bir fasltndan »« iki Aldığımız mektupta: «Muteber Cumhuriyet» in 2712932 tarihli nüshasında mektubu dercediyoruz."] tavukçuluğa dair yazılmı^ ve altına Erenköy kulübünde genç ve mürteci «Cafer» imzası ahlmı? bir yazı vardı ve kavgasından sonra, vak'anm kahramasonlarında benden ve yeni eserlm olan nı olan gencin muharrire mektubu: «Asrî Tavukçuluk» kitabından babsedi«Efendim, liyordu. Muharrir Beyin fıkrine göre Zi«Dün aksam eaki Bektasi tekkesinm raat Vekâletinin resmî tavukçuluk müsofasında ufak bir tesrincüer temizligi essesesinde beslenilen Leghorn tavuklan yaptık. Sizin orada olduğunuzu bumi • aleyhinde haksız olarak bir çok şeyler yordum. Bilseydim, asıl aalanmı içimyazdığım halde Vekâletin kitabımdan de saklamıs olmazdtm. hayli miktar sahn alarak ahaliye dağıt • «Bahçeden çıkarken, ba iki arkadaşa: ması teessüfe ve muahazeye şayan görii tıvyının polHikada ya»mı idare etlüyordu. mesi, basnu idare etmesi kadar, befld Ziraat kongresinde ve «Asrî Tavukdaha güçtür, demissinizçuluk» kitabmda ben unramiyetle ecnebi «Yasım yirmi dörttür. En eski hahtavuk ırklannm ve bu meyanda meşhur ram mütarekedir. Otura otura bir çok • Leghorn tavuklanmn memleketimiz iklilarnuz gibi oportünist yağı bağlamağa mine uymadıklanndan ve muhtelif hastahklara dayanamadıklarından ve az za vakit bulamadım. Aybım bu mudur?. «Bizim Cumhuriyette arayıp buldo manda kabiliyetlerini kaybederek bo ğumuz denize çıplak girmek hürriyeti Gezmege mi? zulduklanndan bahsettim. Buna mukadeğil, tefekkür hürriyetidir. PoUt&a o Hayır... Fakirhane LâleH'debfl yerli tavuklarımızın bir çok meziyetyunlan fle bir Şark kalabahğı oyakya • dir... Şöyle bir uzanacağım. lerinî gösterdim. Bu iddiamı asruı zoo Çok guzel... Çok güzel.M tekni fennine, Avrupa'da ve memleketi rak, aıtilâl nizamı karacaklarmt zan nedenlerden değfliz. Fakat benimle konufurken gözü, mizin muhtelif mıntakalarmda yapılan vatmanda idi; bütün manevralan tecrübelere istinat ettirdim. Memleke • «Siz de mi, benden kalabahklaşmagı, dflckatle takip ediyor, makine batimizin en salâhiyettar ve tecrübeli züötekseriyetleşmeyi istiyorsunuz ? Davayı şmda kendisi imî> gibi yolu gözetliku mütehassıslan kongredeki sözleri küçülte küçülte basit bir idarecüiğe, dayor, heyecanlanıyordu: ve kitabmıda münderiç mektuplarfle ralta daralta basit bir politSca kntasiye Bak, küfeciye bak... Sağa utamamen bu fBcrime »tirak ettiler. ciliğine indiriyorsunuz. Basiığı değistirIan... Bir de, çiğnedi! derler... Ah, Propaganda edîlen Leghorn tavuklan mek için, üç ayı çok gören Kemalizm bu ç*sförlerin de cakası, ille tramvayı nın fenalıklarını ve iyiîklerini asağıda hamlesi, başı değiştirmek için, Şark geçecekler... Mevkilerde durmak yazıyorum. Muanzım olan zat saydığnn başını, Asya basuıı değiştirmek için oraecburiyeti olmasa, ben, onlara ya mahzurlara karsı fennî deliüere ve tecturup bir astr beklryemez. Konuşrraya • rış nasıl olurmuş gösteririm!.. rübelere dayanarak cevap verirse kenrak, bağırmıyarak yapılan şeyin ismine Pencereyi açıp bağınyordu: disine bir çok vesikalar ve misaHer göspandomima denihr, ihtüâl denmez. th Çocuk, çekil; çiğneneceksin... terebîlhim. tflâl, kalabalığuı ryüiği için, fakat kalaHamal be, başka yol bulamadm mı? Memleketimiz tavukculuğunun ula • bahğa zorlanan şeye denir. Kaldınmı gözün görmiyor mu?.. hmda Leghormm damızlık seçiknesinde«Ortalıkta olup btbm>, yahu* olur btBazan biletçinin münakaşalanna ki mahzurlar sunlardır: ter, nikbinligini verecek ne göruyorsu • îftirak ediyordu. LalelPyi geçtik, in1 Leghorn tavuklan pek nazik olmedL Belki caymıç, Yedikule'ye «*• duklanndan ekseriyetle iklimlerin tahav nuz? Dün geceden bir gün evvelki Bektajri sofasmı mı? Biz bir fetih kavgasmm decek, diyordum. vülâtına uyamazlar ve mahallî hasta Yedikule'de de inmemisti. Ne yalıklara karşı dayanamazlr. Sık sık nez henüz basında değil miyiz? Bunun için pacağraı merak etmişttm, durdum, en esash ihtiyaç, tam, sert, müsamaha • le, difteri ve romtizma hastalıklarına bekiedim. sız, açık bir mefkureler disiplini, bir ruhtutu'urlar. Bîr kısmı hastalıklardan teTramvay, devir yapıp donerken Ief olurlar. Sağ kalanlar da fazla vumurt lar organizasyonu bir dava ahlâkı değil o, arkadaşınm yerine geçti, fireni çe lamağa vakit bulamaziar. midir?. Her seyi tepeden hrnağa yenivirdi ve çanı ottüre öttüre tekrar 2 Leghomlar verem hastalığına den yapmak heyecanmı hangi serin suSirkeci yolunu tuttu! çok müsteit olurlar. Piliçlerinin bir kısmı da soğuttunuz?. MAHMUT YESARİ bu hasta'ıktan telef olurlar. Sağ kalan«Biz henüz alman bir şeyin bekçileri lar da yuıııuıta ve etlerile etrafa verem değiltz. Fetih çocuklanyız. mikrobu saçarlar. «Kulaklannuzda aportünistlerin. 3 Tavuk'çulutun en tehlikelî has« Dur! tahğı olan «beyaz ishal» illeti memlea, değü, ketimize Leghorn tavuklarile girmiştir. Gazi'nin: Bu hastalığın mtkroplan Legorn'un yu«Yürü! murtalannda daima mevcut olduğun sS, calmmaktadır.. dan çdcan civcivlerin çoğu bu yüzden «Kemalizmin tnönü, çetecOiğe, xortelef olmaktadır. tıtanbul ile Ankara aranndaki balığa karfi omuz oksayıym, 4 Ecnebi ve bilhassa Leghom ula hava pofttalan üç ay için tecrübe «Sakaryası, softahğa karsı arl a sıvatavuklannda Leucemie illeti, çiftlesme, mahiyetinde olmak üzere hükumet yısm, ve yumurtlama cihazı hastalıklan çok tarafmdan ifletilecekti. Hükumetin «Dumlupmar'ı, Saraya ve Tanzonata vuku bu'maktadır. bu tecrübe seferleri evvelki günden karşı göz knpışm tonu idi. 5 Leghorn tavuklan iklim ve mnitibaren başlamış ve devlete ah bir «Yalnız ihtflâldir ki duramaz; geri hh değiştirînce ıalah edümif evsaftnı tayyare evvelki sabah buradan po»gider. Yahuz ihtflâl poüt3£asıdtr ki düfta ve gazeteleri Ankara'ya götür az zamanda kaybederek yumurtlama ka müftür. Bu tayyarenm dün çehri bîliyeti gitgide azalmakta ve nihayet hiç mez yuvarlanır.. mize avdeti mukarrerdi. Aldığımız istifade edilemiyecek bir halde bozul «Kalabalığuı bunağma karsî yasımi, malumata göre, posta tayyaresi dün maktadır. sabah Ankara'dan hareket etmiç, 6 Leghorn tavnklarmın cüsseieri pek tecrübe edüdiği halde Leghornun yumur talanmn yavru verme kudreti yüzde 80 i E»kişehir*e kadar gelmif, fakat haırfaktır. Yenecek yerleri, hele göğsü ve geçmez. vanın fenahgından yolıma devam but etleri pek azdtr ve semirtmeğe elveedemiyerek Eskişehir'e bıtniştir. Bu kadar mahzurlarma mukabfl Lerisli değildir. Tayyare ögleden aonra yoluna de 7 Leghornlann etleri sert ve pek lez ghorn tavuklanmn başlıca iyOikleri çe* vam için havalannuş ise de fazla vik olmalan, az kuluçka yahnalan ve zetsizdir. Bu sebepten Avrupa'cîa etleri fırtına yüzünden tekrar Eskişehir'e yemlerini kendileri arayıp bulmalan • hiç makbul tutulmaz. donmü^tür. Posta tayyaresinin budır. Buna mukabil yerli tavuklanmız 8 Leghorn'un yumurtalan ufakbr. gün tstanbul'a gelmesi beklenmekyuk^rda sayılan hastalıklarla malul deEkseriyetle 5052 gramdır. Nadiren bitedir. Tayyare hava müsait olduğu raz fazla gelir. Buna mukabil yerli ta • ğildirler, her dhetle hasılah fazladır. takdtrde yann tekrar Ankara'ya u~ Bu meziyetler bizim yerli tavuklan • vuklanmızın yumurtalan 6065 gram çacaktır. mızda ve hele halis Denizli tavuklannçeker, ihracat için iyi para edecek piyaAmerika'dan bu seferler içîn geda da ziyadesile mevcuttur. sa yumurtalan da 6 0 gramdan fazla olen iki tayyare henüz uçmamıçlardır. Yalnız yerli tavuklanmızm noksan • lanlardır. lan içlerinden iyilerinîn usulü dairesinde 9 Diğer ırklarm yumurtalanndan seçüip çiftlestirilmesine itina olunma • vasatî yüzde 50 horoz çıkhğı halde LeİManbul Halkevi İçümai 7ardun şubesi ghorn tavuğunun yumurtalanndan çıkan ması ve yemlerfle kümeslerine bakumamasıdır. Bu cihelter temin edfldiği takrelsllglnden: horoz miktan ekseriyetle yüzde 6065 dtrde evsafça bütün yabana ırklardan İstanbul mahaüâtı yenl muhtar mü arasındadır. Halbuki eti az ve fena olan üstün olurlar ve sahiolerini memnun ehürlerl şubemlz marifetlle kaızdınlacağınLeghornun horozlan piyasada para etdecek surette yumurtlarlar. dan muhtaranın her gün Halkevinin Ca mez. Asrl tavukçuluk kltabı muellifi müderris ğaloğln merkezindekl idare memurluğuna 10 Yerli tavuklanmızm yumurtamüracaatlerL lanndan yüzde 9 8 kadar crvciv çıkhğı SALÎH ZEKİ Müderris Salih Zeki B. in bir tenkide cevabı Müellifi; Falih Rıfkn Bir inşaat mühendisi bu softasma karşı basımı koDamak! Cum • huriyetin dokuzuncu yıhnda alacağn» yoldaki fikrini anlatıyor Geçenlerde bir refikimîzde fstanbul civan yollan hakkında Şehir Meclisi azasmdan bir zatm beyanab mtisar et • mişti. Ankara'da inşaat mühendisi A. Kemal Bey bu münasebetle bize gön derdiği mektupta diyor ki: « Salâhivettar bir ağizdan çıkmâdığı cihetle flmî olmıyan bu beyanata karşı bazı izahatta bulunmak isterim. Her seyden evvel şunu sovüyeyhn ki memleketimîzde her hangi bir mes'ele hakkında mütehassu gibi söz soyiemek hususunda fena bir âdetimiz* vardn*. Esas mes'e'emiıe ait mes'eielerden ziyade meslek harici mesail ile alâkadar o» lur ve bu işler hakkında raütehassu fanişiz sribi beyanatta bulunuruz. Yol islerî herkesin zannettuH kadar basit bir îş te'âldd edibnemelidir. tn • san'ar ba günkü mütemeddin vaziyete geimciye kadar yol hakkmda pek çok tetkikat yapmıslar ve bir çok tecrübe ve masraflarla mnhtelif sistemierde yol msa ederek bugünkü en muterakki eskâü elde etmişlerdir. Elvevm muterakki memleketierde en ziyade asfalt yollar insa edilmektedir. Asfalt yol insaahnm da muhtelif t«rr'«ri rardır. Bunlardan uzun uzadiya bah • •edecek değiKm. Memleketimizde asfalt yol inşaah başlıra tstanbul ve Ankara'da yamlmtstır. tstanbul'da tatbık edümiş olan soğtık asfalt sisteminin çabuk bozulmakta olduğu ileri sürü^erek alelitlâk asfalt yollar hakkmda tenkidatta bulunulmakta ve asfalt yol yerine pahalı olan narke sisteminin tatb3ci arzu edilmektedir. Parke yollar bir çok Avrupa memleketlerinde ancak az sür'atl» gecilebilecek sehir dahiii yoHannda m»r halli tatbik frörebi'miştir. Cünkü bü • hassa otomobîl gibi vesaiti nakHyenin sür'atle geçeceği şehir yo'lannın par ke olarak insalan pahalı olmastndan sarfmazar fazla sar«ıntı yapmaa ve ba yüzden otomobîl dingfl ve makine aktammm çabuk bozulması, tekerlek lâstiklerinin çabuk aşmması ve fazîa benzm sarfiyatmı mucip olm»sı gîbi se • beplerden dolayı tecviz edumemekte dir. Asfalt yollarm da oztm muddet bo zulmaması ve pek cüz'i bir tamiratı mütemadiye masrafile hüsnü ha'de bulundnrulacak şekilde insa edilmesi bir çok taharri ve tecrübeler neticesinde te • mm edilmiş ve parkeden daha az m i s • rafla insa ve tamiri mümkün olan (be • ton asfalt) usulü bulunmu» ve son zamanlarda Amerika ve Avrupa'da sür'al le taammüm ederek bir çok mahaller de tatbik olunmustur. Memleketimîzde de merkezi hükumetimiz olan Ankara'da tatbik edilmis olan bu sistemin parkeden daha ucuz bir fiatla yapıimıs olduğu nazan itibare alnnr ve tam : 'ti mütemadiye masraf<nm da oek cüz'i olduğu düşünülürse tstanbui'un ba?'ıca muvasaia yonarmı teşkil eden bu yo n aı dan bilhassa tstanbul • Edirne yolu gîbi bîr ucu Londra'va kadar davanan bey • nebnnel otomobîl yolunun tstanbul sehri yalonlannda parke olarak insasmt îstemek doğru olamaz.» Hava postası Avusturya'daki isyan yatıştı Viyana 3 (A.A.) Graz'dan bildiriliyor: Voran mmtakasmdaki mutasamflıklar ve nahiyeler memur lan arasrada aktolunan bir konfe • rans neticesinde bu memurlar, ahiren tevkif edilmis olan köylülerin serbest bırakılmalarını telefonla istemek mecburiyetinde kalmıslardır. Federal orduya mensup Alp avcılarından el bombalan, göz yası döktürücü bombalar ve mitralyozlarla mücehhez bir tabur, Noran'a sevkedilmiştir. Orada toplanan ve 1000 kadar tahmin olunan köylüler evvelâ tehditkâr bir vaziyet almıslardır. Fakat jandarmalarla Federal ordu kıtaatınm tehdidi karşısmda dağılmışlardır. Silâh istimalüıe lüzum kalmamıştrr. almak istiyorduk. Nezahet bunu yapamazdı, çünkU Hacı onu bir dakika yanından ayırmıyor, evin içinde fazla dolaşmasına bile izin vermiyordu. Meselâ Nezahet evlendiği gündenberi o evin mahzenine, mutfagm yanmdaki boş kilerine ve daha başka bir iki yerine ayak atraamıstı. AH Refik, geceleyin herkes uyurken oralart gezmeğe memur oldu. Fakat, gece yansından sonra saat üçe doğru yataktan kalıkıp ta orta kata inince, Hacı Zihnd Efendi cin gibi karşısına çıkar: < Nereye? diye sorar. <Ali Refik tabiî ayakyolunn aradığını söyler. Hacı gösterir. AH Refik oradan çıkıp yatağma dönünciye kadar Hacı merdiven başmda bekler. Ali Refik yatağa girer, bir saat uyumaz, bir saat sonra kalkar, fakat orta katta gene Hacı ile karşılaşır; aifedersiniz, ishali olduğunu söyliyerek gene ayakyoluna gitmeğe raecbur olur. Velhasıl evin içini gezmeğe muvaffak olamaz. Aradan bir ika ay geçer, biz gene arada bir toplanır, vaziyete bir çare ararız, Hacı'nm servehnm mahvolup gîfame sine mâni olmak için ne yapmak 14 ispanya'da 29 siyasî mahkum menfalarından kaçtılar Madrit 4 (A.A.) 10 ağusto* hâdiseleri dolayuile teb'it edilmiş olan 29 şahıs, geceleyin bir Fransız yelkenlisile firar etmişlerdir. Firariler arasında sabık Kralın , yeğeni Alphonse de Bourbon da var dır. Hükumet, Rio d*e Koro Valisini ve sahilin tarassuduna memur ve firar hâdisesinden mes'ul olan Juby burnundaki Canovas gambotu kuman* danını azletmistir. Kumandan, divanı harbe verilecektir. Firarilerin gemiyi yerlilera büyük paralar vadederek ele geçirmi» olduklan söylenmektedir. zım geldiğini düşünürüz. Cingöz Recai gülümsiyerek, ıslılc gibi şeytanî bir sesle, dişlerinin arasından mırıldandı: Evet, dedi, millî servetlerî muhafaza gerektîr! Süleyman Tahîr i*i dddi tarafmdan alarak devam etti: Şüphesiz, dedi, kendi menfaatimizi de düşünüyorduk. Biz beş on kuruş kazanmak için şirketlerde, Galata'nm karanlık yazıhanelerinde sürünüp dururken büyük bir servet neden çürüyüp gitsin? Hacı birdenbire cavlaği çekerse bu paranın kime hayın dokunacak? Zavalh kıa da öksüz ve himayesiz kalacak, yazık değil mi? Cingöz güldü: Bana böyle şeyıer aormayınıs, demedim mi? Hayır, hakikari etrafile anlatmış olmak için arzediyorum. Nitekir bir gün Hacı fazlaca yemek yer (rahmetli boğzına da pek düşkünmüş), sofradan kalkmca ustüne bir fenalık gelir, az daha gidiyormuş, doktor koşar, zamanında y«tifir« kan «Iır, Haca'yı kortarırlar. Muhtar möhörleri Cingöz Recai'nin harikulâde maceraları Yazan: SERVER BEDt Efendim, geçen sene bir gün Haa yatağa düşer, fena halde ha»talanır. Doktorlar adeta ümidi keser gibi olurlar. O zaman Haeı Nezahet Hammı çağırır ve ona der ki: « Hatun, bana bir emri hak va• ki olabilir. Şimdiye kadar sana açmadım. Benim eskiden kalma, altın akçe, epeyı bir servetim vardır. Bu evin içinde saklıdır. Yedi düvel bir araya gelse, arasalar, tarasalar bunu kimse bulamaz. Bende plâm var. Ağırlasırsam sana bunu vereceğim. «Fakat bîr kaç gün sonra Hacı îyi olur, olur ama, o hastalıktan yttre ğmde bir çarpmtı kahr. Nezahet doktora gizlice sorart « • Efeadinia kalp sektesinden ölmek ihtimalî var midir? cDoktor da vardır, der, E... Şimdi kadmcağız ne yapsın? Ya Hacı servetinin plânını vermeden gidiverirse?.. Ortada bir de kız cocuğu var. Hem de neden bir servet, kimseye faydasi oimadan topraklar alhnda çürüyüp gitsin, değıl mi öyle Recai Bey? Şüphe mi var? Bana böyle sey sorulur mu? Devam buyurunuz! N p "''">* »»lâsa «*::«er, m»^'<:'evi biraderi Refik Beye anlahr, o da bana anlattı. Cmgöz yeni bir şey sormadan evvel Süieyman Tahir dedi ki: ^ Refik'le ben mes'eleyi bu iki arkadaşımıza da açtık. Onları da size takdim edeyim: Abdürrahman Bey, avukat. Salih Şükrü Bey ko musyoncu. İki kişi yerlerinden kalktılar ve Cingöz'ün önünde iğilerek elini sıktılar. Bütün bu adamlar, bir sigorta memuru, bîr komusyoncu ve avukat olmalanna rağmen araiannda müşterek bîr hal vard'ı: Münevver in ı sanlardan ziyade raaceraperest adamlara mahsus bir hal ki hepsinin omuzlanna bir çarpıklık, başlarına îleri doğru bir meyil, gözlerine zaman zaman bîr korku ve cür'etkârlık, yüzlerine de zaman zaman bir saflık ve hilekârlık manzarası ve~ riyordu. Her halde bu insanlann hepsi, evvelce de böyle karısık bazı maceralara girip çıkmış olacaklardı. Fakat bu defa en büyük tecrübelerini yapıyor, en sunturlu işe girişiyor gibiydiler. Süleyman Tahir devam etti: Ne yapabîlirdik? Bir gece, Nezahet Hammı da çağırarak, bu evde topland'ık. Size mes'elenin hissiyata taalluk eden tarafını anlatmıyacağım. Şu kadarını söyliyeyim ki evvelâ bir hemşire gîbi aramıza giren Nezahet Hanıma karsı bazı âjıkane hissiyat ta duyduğumuzu Ali Refik'm önünde de açıkça tekrar ederim. Avukat Abdürrahman Bey söze kanştı: • Tahir, dedi, yalnız sen, yalnız sen! Süleyman Tahir, arkadaşını tasdik ederek devam ettit Evet, yalnız ben... * W Salih Şükrü onun sözünü kesti: Sadade gel, dedi. Süleyman Tahir devam etti: tlk cemiyeti burada kurduk. Cingöz sordu: Takriben ne kadar evrel ? tyice hatırımda değil. Altı ay kadar oluyor belki. Düşündük, taşmdık, evvelâ Nezahet Hanımın evm içini güzelce bir teftiş etmesine karar verdik. Tabiî hiç bir netice çıkmadı. O zaman, Ali Refik, Hacı'nın evine fazlaca devam etmeğe başladı. Fakat şunu da söyliyeyim ki Hacı son derece hasis, cimri bir adamdı; Allah gani gani rahmet etsin, misafirden filân hiç hoşlanmazdı, hele gece yahsına kimseyi istemezdi. Fakat, öyle iken,AH Refik bir gece orada kaldı. Kendisine en yukan katta yatak yapmıslar. Bizden aldığı talimatla Ali Refik geceleyin yataktan kalkacak, bir cep fenerile evin bütün köşesini, bucağmı anyacaktı. Maksadımız ilk partide Hacı'nın servetini bulmak değildi. Evin dahilî teşkilâtına nazaran bu servetin en emin olarak gizIenebileeegİ yeri tahmine müsait bazı malumat

Bu sayıdan diğer sayfalar: