Cumhuriyet '• Kanunuevvei Meşhur Casuslar B ılkan Yazan: BERNDORFP Türkçeye çeviren: ABlDİN DAVER Şehir ve memleket haberleri Gnlar da mahkemeye verilmeli! Dişlerini ciğerlerimize geçiren şu Uç başlı ejderi artık hepimiz tanıyoruz: Kaçakçıhk, irtişa, ihtikâr. Bu üç zehirli başı ezmek için üç kanun yaptık. Alâ. Kaçakçıhk için şiddetli dav randık ve kısa bir zamanda faydalarını da gördük: Bir senedenberi, kaçakçıhk üçte iki hızını kaybetmiştir. Fakat irtişa ve ihtikâr maznunlanna karşi bu sür*ati, bu şiddeti göstermiyoruz. îstanbul Vilâyeti ihtikâr komisyonu beş aydanberi şu kahve ve şeker ihtikârmı tetkik edemedi. Artık öteki vilâyetler den hayır bekleyiniz. İrtişa maznunlarını kaçakçılar gibi ihtisas mahkemelerine tevdi için bir cereyan varmıs. Bu da, âlâ, bu da mükemmel. Fakat yalnız irtişa değil, ihtikâr suçlula nm da kaçakçılar gibi hemen yakalarından tutup ihtisas mahkemelerine teslim etmeli ve idarî makanîzmanm bir sürü merasi mine tâbi tutmamalı. Mürteşi ve muhtekir başka türlü yola gel mez diyoruz: Siyasî icmal Rusya Japonya Cemiyeti Akvam büyük medi • " sinde Mançuriye mes'elesi bir cihan buhranı ihdas edecek bir şekil alıyordu. İkinci derecedeki dört Av • rupa devleti Japonya'nm mütecaviz addedilerek hakkında Cemiyeti Akvam misakının zecri ahkâmının tatbik edilmesi yolunda bir teklifte bulunmuşlardı. Bu tekilfin kabuIS Japonya'nm Cemiyeti Akvamdan çıkmasını ve bu müesseseye karşı meydan okumasım intaç edecekti. Fakat büyük devletler çok teenni ile hareket ettiklerinden buhranın hâd bir dereceyi bulmastna mâni oldu • lar. Büyük meclis on dokuzuneu komisyonunu Aksayi Şarka gönderilen tahkik heyetinin raporunu ve tatafeynin izahatını ve vuku bulan teklifleri tetkik ederek medise tavsiye ve tekliflerde bulunmağa ve iki ta* rafı uzlaştıracak çareleri düşünmeğe memur ederek dört küçiik devlet teklifinin derhal nyizakere mevküne konulmasına meydan bırakmadı. Komisyon dahi bir uzlaftırma komitesinin teşkilini ve bu komiteye A * merika ile Rusya'nın davet edilmesini kararlaştırmıştır. Fakat Japonya, Cemiyeti Akvamın vecaip ve mes'uliyetine iştirak etmiyen devletlerin iştirak edeceği bir komiteyi kabul etmeğe taraftar değildir. Bu yüzden yenî bir buh ran başlamaktadır. Diğer taraftan Japonya ile Sovyet'ler arasındaki münasebatta tehlîkeli bir gergînlik peyda oldu. Mancuriye'nin son kısmmda Japon'lara mukavemet eden Çin ceneralı Sovyet arazisine iltica eyledikten sonra Moskova'daki Ja pon sefareti bu ceneralın Japon memurlanna teslimini defaatla istemts idi. Sovyet hiikumet! Japonya'nm bu talebini kabul etmedikten başka senelerdenberi Sovyet'ler ile Çin cumhuriyetî arasında münkatî olan diplomasi münasebatı iade eylemiştir. Bu suretle Rusya ile Çin arasında yeniden dostluk teessüs etmistir. Japonya Sovyet'lerin Japon politi kasına karşı hasmane bir vaziyet aldığı ve diğer taraftan Aksayi Şarkta komünist hareketini kuvvetlen direcek bir siyaset takip edeceği ka« naatine gelmiştir. Bu kanaat ise iki büyük devletin münasebatına çok fena tesh* etmek tedir. Bu halin de vamı Asya'nın dahilinde ergeç Bolşevikler ile Japonl*r »r««ııvd» Irar kunç çarpışmaian intae edebilir. Şarkî Asya sulhü yen» bir tehlik* karşısında bulunuyor. MVHA.RREM FEYZİ 34 59 Ticaret Odası Murahhaslar geldi, ilk içtima aktediliyor Geçen sene mayıs ayında şehrimizde kfisat merasimi yapılmış olan Balkan Ticaret Odası bugün ilk içtimaını aktedecektir. Her memleket tarafından Balkan Ticaret Odasına intihap edilen murah • haslann isimleri sunlardır: Türk murahhaslan: Ticaret Odası Reisi Nemlizade Mithat, tnhisarlar Umum müdür muavinlerinden Ahmet Mitbat, Ticaret Odasından Habipzade Ziya ve Necip Beyler... Amavut murahhaslan: M. Priklis Haksopulo, M. Teodor Tetepulo, M. Tanaşi Yatşi... Bulgar murahhaslan: M. Boris Monçef, M. Yankoyef, M. Yankoyef, M. tvan Baklaciyef. Yunan rrurahhaslan: M. Yovanidis, M. Dimitrakopulos. Romanya murahhaslan: M. Manesko, M. Maks Blumberg, M. Kopeloviçi, Mali Oğlu. Yugoslâvya murahhası: M. Miljus. Odanın teessüsü münasebetile geçen sene merasim yapıldıgı için bugün aynca merasim yapılmıyacaktır. Yalnız Törk Balkan Cemiyeti Rein ve Hukuk fakültesi müderrislerinden Tahir B. bugün öğleyin murahhaslar serefme Tokatlıyan oteUnde bir ziyafet verecektir. Tahir Bey, dun, bir muharririmize su beyanatta bulunmuştur: Balkan Ticaret Odası meclisi bu içtimada odanın icra komitesini teşkü edecektir. Aynca bütçe tanum ve kabul edîlecek, sonra da odanın dahfli nizamnamesi hazırlanarak, Bükrcs'te top • Ianmif olan üçüneti Balkan konferansınm verdiği bir karar mucihince nizamnamenin bir maddesini tadil edecektir. Bu işler bittikten sonra, icra komitesi, hazırlanan nizamname mucibince odaya verümif olan vazifeleri görmeğe baslıyacakbr. tran komitesi, meclisi arasından ve her biri ayn bir Balkan memleketi mflmessilinden ohnak üzere ( 6 ) kisiden terekküp edecektir. Komite, 1 birinci reis, 1 ücind reis, 1 umumî kâtip, 1 huhuk müşaviri ve bir de veznedardan ibarettir. Oda meclisi bu isleri gördükten sonra dağılacak, icra komitesi meclisin ikinci içtimama kadar oda içlenle iştigal edecektir. Meclisin ikinci içtimaının mayuta yapüması lehinde bir arzu mevcuttur. Türk tarihi Tetkikatı Avusturya'lı meşhur bir âlimin vardığı neticeler Geçenlerde yetmişinci senei devriyeî velâdeti bütün dünya mehafili ilmiyesinde tes'it edilen Viyana'h meyhur âlira Prof. Strygowcki Vi yana radyosunda sayanı dikkat bir konferans vermiştir. Türk Tarihi Tetkik cemiyetinin ilmi taharriyatını ve vardığı neticeleri teyit eden Profesör konferasına eskiden Av rupa'nın müstakil bir kıt'a değil, Asya'nın bir parçası olduğu iddiasile girmiş ve: «Avrupa'nın Asya'ya defeil, bilâkis ASYA'nın yüksek kültürünü, kültürsüz Garbine yani AVRUPA'ya akıttığını» söylemiştir. Prof. Strygowski Türk Tarihi Tetkik cemiyetince ileri sürülen Orta Asya Pamir yalyaiarmdaki kurakhğı, esas itibarile, kabul etmektedir. Mumaileyh (Alttürken) ve (Urtürken) diye taksim ettiği eski Türk'lerin hıristiyanlıktan pek çok asirlar evvel Avrupa ve diğer kıt'alara yayıldıklan nazariyesini o zamandanberi müdafaa etmekted'ir. Prof. Strygowski bazı âlimlerle kendi arasında (Orta Asya'nın ilk medeniyetlerin menşei olduğuna) dair devam eden cidalin yavaş yavaş müdafaa edilen fikir lehine inkişaf etmekte olduğunu ve bu hususta henüz neşredilmemiş vesaiki tasnif ile meşgui bulunduğunu söylemiştir. Mumaileyhe göre muhalif nazari yeler tarih ilmi ve lisaniyattan ziyade ve münhasıran san'at tarihi vasıtasile cerhed'ilebilecektir. Şu sırada bir iki konferane ver mek üzere Paris'e davet edilen profesör mart iptidalarında Viyana'ya avdet edecektir. Uzım senelerdenberi tetkikat ya* pan ve Türk Tarihi Tetkik cemiyetinin vardığı esaslan teyit eden bu büyük âlimin Maarif Vekâletince Türkiye'ye davet edilerek Ankara ve Istanbul'da da bh iki konferans vermesi düşünülmektedir. Belçika zabitinin Anne'yi teşhisi onun vaziyetini vahim bir şekle sokmuştu Yarah zabitlerle hasta bakıeılar bu «eyyar hastaneye «kalbimiztn har reti Meryem'i> ismini vermislerdi. Alman ordusu, son bir taarruzla tekrar Marne nehrine yaklaşmıs olduğn içm, o gün bir Alman baskını neticesinde hastaneye bir çok yarah zabit ve nef er getirilmiş, seyyar hastane dolup taşmıştı. Ispanyol kadmlan, yaralılarla uğraşmaktan bunalmış olan »ertabibe, yaralılara nasıl müfit olacaklannı sorduklan zaman başını kaşıyacak vakti olmıyaa hekim, bu müşfik kadınlara kısaca: Kollannızı sıvayıp hasta ba kıcılara yardun ediniz, demişti. Başta Cenubî Amerika'h kadın olmak üzere Ispanyol hanımları sertabibe bu s5zü bir daha tekrar ettirmediler. Hemen otomobil mantolannı çıkarıp beyaz gömleklerini giydiler T« işe başladılar. Seyyar hastanenin hasta bakıcı hetnsireleri ansizın, beklemedikleri fakat temenni ettikler! bir yardıma nail olmuşlardı. Cenubî Amerika'lı genc kadın, bas hastabakıcının yanına verilmişti. Vazifesi, onunla beraber ameliyat masasından veyahot sargı mahallinden gelen yaralıları büyiik bir çadıra yatır maktan ibaretti. Çadırda bu zavalh yarahlan bekliyen yüzden fazla yatak vardı. Yarahlar gelmeğe baş ladı. Cenubî Amerika'lı kadın, bas hastabakıcı kadar gayret ve dikkatle mecruhları yataklara yatınyor, güzel fransızcasile onlara tatlı sözler söyliyerek gönüllerini alıyordu. Tam bu esnada Tefrikamızın başmda bahsettiğimiz hâdise vukua geldi. Teskereci efrat, ameliyat «alo nundan iki yaralı zabit getirmiş lerdi. Bunların biri, bir Fransız erk&nı harp zabiti idi. Cephe gerisinde otomobille bir emir götürürken omuzundan şarapnelle yaralanmıştı. öteki ise bir Fraosız alayi nez dinde irtibat zabitliği eden bir Belçika istihkâm zabiti idi. Bacağına yediği bir ttifek kurşunu ile yere aerilmişti. Teskereciler, yaralı zabitlerin uzandıklan teskereleri çadıra bırakınca bas hastabakıcı, Fransıs erkânı harbiye yüzbaşısı ile meşgul oldu, Anne Marie Lesser de Belçika'lı mülâzimi boş yataklardan birine yatırdı. Kadjn, mülftzimin yastıklannı dttzeltirken, ameliyat esnasindaki bayginkğı tamamen geçmiş olan ve yarasına rağmen, kendini kaybetmiyerek biitün havasnna hâkitn bulunan meenm bir sigara istedi: Hemsire, dedi, lutfen bana bir sigara Terfr mismiz? Sigara kutum ceketimin cebindedîr. Anne Marie Lesser, ceketin ce bindekî sigara kutusundan bir sigara alarak Belçika'Iı mülâzime uzattı. Sonra kibriti çakarak sigarayı yakmak için zabirin üstüne igildi. Mfil&ıim, birdenbire titredi, yüzü bembeyaz kesildi, hastabakıa kadına dikkatle baktı, onun kibriti tutan eHni fiddetle iterek bağırdı: • Nöbetçi, nöbetçi! Arkadaf lar! Çabuk koşun. Bu kadın Alman catusudur. Yarasınm acısından kıvranan Fransız zabiti telAsla sordut Casus olan kim? Nerede? Belçika'Iı mülâzim, Anne Marie Lesser'i gösterdi. yanm büyük bir musiki şehrinden buradaki san'at davamızm hallîne yardım Sçin harekete gelen arka daşımıza teşekkür ederim. Anketi mize orada cevaplar tophyabildiği takdirde göndereceği mektuplan bekliyerek, bugün, kendi fikirlerini okuyahm: I Durup dururken millî musiki yapacağız diye kalkıp alaturkayı garp tekniği ile karıştırmak yanlış bir harekettir. Bu, ıhlamur ağacina gül fidanı aşılamak gibi manasız bir fey olur. Tutmaz. Biitün dünyanm kullandığı musiki Hsanını alarak millî bir san'at yaratabilmemiz için her şeyden evvel bütün dünyanm müsterek malı olan o musiki Hsa nını tanımamız ve sevmemiz lâzımdır. Buna muvaffak olmak için cebir lcuflanamaytz. Mücadele etmeli yız. <Alaturkayı su«turalım, yal m« alafranga musikiyi dm letelim» diye düşünmek, rakibinden korkan bir adamm onun elini kolunu bağlıyarak serbest kalmak istemesi gibi çirkm bh şeydir. Bugün memleketimizde sark tnusikisi muvaffak oluyorsa bir ihtiyaca karşı gelivor demektir. Bu ihtiyacı garp musiki ihtiyacma çevirdiğimiz zaman mes'ele kendiliğinden hallolunacaktır. O zaman yetîsecek o!f>n san'atkâr, e serlerinde belkî sark melodileri kuîlanacak, belki de kendine mahsns yepyeni bir Oslâp icat edecektir. Kadın, yüksek sesle yaraiıya: SaçtnalamayıniK dedi. Ben Salibiahraer'e mensubum. Ta Cenubî Amerika'dan geliyorum. Bu t'izü söylerken tatlı bir tebessümle gülümsüyordu. Sonra, daha tath bir sesle ilâve etti. Azizim, sizin gözlerinize hayaletler görünüyor, galiba! Kadmm yüzü gülüyor, fakat kalbi şiddetle çarpıyordu. Kendisîni tanıyan Belçika'Iı zabitin kim olduğunu anlamiftı. Bu adam vaktile Bnucelles (Brüksel) de flort yaptığı mülâzim Rene Austtn idi. Belçi ka'lı mUIâzim, daha o vakit kendi«inin casus olduğunu anlamış ve kadın, yüze yüze, nehirde yük taşıyan bir Holanda dubasına atlamak su retile elînden zor kurtulmuştu. Belçika'Iı mülâzim, Anne Marle Lesser'in sözlerini yutmadı. Yatağının içinde dikilerek avazı çıktiğı kadar bağırdı. Yarahlar, «ndişe ve korku ile o tarafa döndüler, doktorlar, hastabakıcıalr koşuştular. Mül&zim, durmadan: Tanıyorum, gayet iyi tanıyorum. Bu kadın, Alman casusudur; meşhur Matmazel Doktör*dür; diye bajhnyordu. Fransız erkânı harp yüzbasısı hemen yatağradan fırladı: Arkadaş, dedi, eger yanılmıyonanız iyi bir av yakaladık demektir. Fransız zabiti, tam bu esnada gürültünün sebebini anlamak için ko süp gelerek çadırdan içeri giren iki doktoru çağırdıt Bu kadını tutunuz. Casustur, dedi. Büyük bir heyecana kapılmif olan Belçika'Iı mülâzim, vaktile bir defa daha, bu kadmm casus olduğunu nanl meydana çıkardığım anlatmağa kalkıetı. Doktorlar, onu dinlemeğe başlarken hiç beklenmiyen bir hâ dise oldu. Anne Marie Lesser iğildi. Fransız zabitrnin, karyolasmm ayak ueunda duran kaputunu, manevra kayışmı, ve kav^ takıh olan tabancasını âni bir ham'e ile kaptı, sonra, siddetle çadınn yanına saldırarak bezlerin aralığından firlayıp çıkh ve otomobillere do£ru kosmaga basladı. Doktorlar pefine takıldılar. Casusu tutun! diye bağnşarak koşuyor'ardı. Otomobillerm yanında oturan iki nefer ayaga kalktılar, tüfeklerini kaldırdılar. Kaçan kadın bunlan gorünee, yıldmm gibi sola döndti, arkasındaki beyas hasta bakıcı gomleğini bir çekiste çikardı ve kimsenin kendisinden iimit etmediği bîr lnnrvet ve çeviklik gSstererek fevka16de bir «ıçravışla aradakî parmaklı&ı aştı. Hamlesinln siddetinden yere düstü. Fakat derakap kalktı, bir yilz metre rökorcusuna yaraşan bir sür'atle on on bes metro koearak 8ntindeki bir afaçlığa vardı. Arka smdan silâhlar patladı. Fakat mesafenin kısalığina ra&men kurşun lar isabet etmedi; bilâkis kadının ftaap ve adalâtını siddetle karaçı ladı. Anne Marie Lesser kaçarken kendisini kovahyanlarm ayak seslerinî ve bağnsmalarmi duyuyor du. (Mabadi var) Fakat her halde karjmnda tenkit eden ve anlıyan bir ba!k kütlesi buUcaktiT. Bu halk kütlesi o san'atkârı benhnsediği zaman millî san'atkârvniza kavusmus v« millî can'atı mızı yaratmış olacagiz. Başka türlü modern bir Türk mu*ikisi yapılabileceğini zannetmiyorum. San'at tatbik edilen kaide değil, sevilen eser demektir. Bethoven zamanının bütün nazariyelermi çiğniyerek kendine bambaska bir yol açtı. Fakat karsısmda onu anlıyan ve benimsi yen bir Almanya bulunmasaydı bütün dehasma rağmen Bethoven millî bir san'atkâr olabilir miydi? 2 İki türlü Türk musikisi vardır: Tekke ve meyhane musikisi, halk musikisi. Bunalrdan birîncisi tamamile ölüdür, manasızdır. Bu musikiden nefret ediyorum ve isîttiğim zaman adeta hastalanjyorum. Bu mütereddi san'atın canlanmasına imkân yok tur. tkincisine gelmce bizim halk mu~ sikimiz hiç süphe yok ki dünyanm en hassas, en sirin ve en zengin halk musikilerinden biridir. Bu sevimli san'atm garp tekniği aşısile canlanması mevzuu bahsolamaz. Çünkü o her zaman tam manasile canhdır. Müstakbel Türk san'atkârı millî ilIıamını halk rousikimizden alacak tır. PEYAMt SAFA Doğru değil mi? Talebe kongreleri T. Birliği, Tıp Talebe Ce miyeti ve Bursa'lı talebe.. Ekseriyet olmadığından doiavı 1ki haftadır toplanamıyan Millî Türk Talebe Birliği kongresi dün sabah toplanmış ve nizamname komîsyo nunun hazırladığı nizamnamenin münakasasmi yaorrmtır. Nizamna menin ilk 7 maddesi dün ikmal edilmiştir. Diger maddeler de perşem be günü öğleden sonra yapılacak ve içtnnada srörüyülecektir. Millî Talebe Birliği, şimdiği ni zamnamesine göre her talebe cemiyetmin ırönderdiği beser murahhas tan teşekkül etmistir. Yeni nizam name, birliği, cemiyeti erden ziya de talebeye istinat ettirmek fikrile hazırlanmakta ve birliğe bir fede rnsyon sekli verilmektedir. Tıp Talebe Cemiyeti hongresî S îenelik yol programı Şehir Meclisi Daimî Encümenî, Vi lâyet idarei hususiyesînin hazırladığı 5 senelik yol programını tetkik ctroektedir. Encümen bugünlerde bir defa daha toplanarak karannı verecek, bundan sonra plânm tatbîkatma geçîiecektir. ilk Tedrisat möfettlşliği ılk tedrisat müfettişleri, bu sene ya • pacakları kongrede muhtelif tedris mes'elelerîni görüstükten sonra, geçen seneki kongrede verilen kararlardan ne setice akndığını da tetkik edeceklerdir. Mekteplerdeki kooperatif, flrnî arastırma gibi teşkilâtların önümüzdeki seneden itibaren daha kuvvetlendirilmesine çahsılacaktır. Tıp Talebe Cemfyeti kongresi, dün Halkevinde toplanmış ve evvelki ictimada kalan me<aîsîne devam etmistir. Fakülte muallimerinden tsmail Bey, konsrre münasebetile toplanmış olan talebeye, Türk tababe tinin tarihî hakkında bir konferans vermiştir. Samsun hattı Haydarpaşa'dan Samsu* n'a ilk tren hareket etti Samsun'la Sıvas arasındski hat bağlanmış olduğu için dün ak:arn saat 17,4< ta Haydarpaşa'dan Sarrmm'a bir tren hareket etmistir. tstanbul'dan Samsun'a giden bu ilk trenm hareketinde merasim yapılmış ve mera^ımde Nafıa erkâm ile demiryollar işletme mud&rB de hazır bulunmuştur. Bu Iren pazar günü Samsun'a varacaktır. Yapılan programa göre simdiki halde tstanbul'la Samsun arasmda baftada üç tren isliyecektir. tstanbul'dan cuma, pazartesi ve çarşamba günleri kalkacak olan trenler Samsun'a giderek, Sam sun'dan da tstanbul'a cumartesi, salı ve perşembe günleri birer tren hareket edecektir. Samsun • Sıvas hattımn bağianmasi ile Karadeniz ve Akdem'z arasında karadan bir muvasala temin edflmiş ol • maktadır. Samsun'on Mers(n'« bu soretle bağlannuş olmasuıın Anadolu nun ticari hayab için fevkalâde ehemmiyetH müsbet neticeler vereceği eöylenmek • tedir. Bu suretle Karadeni» den Akd«niz'e günleree süren deni* yolculugıma luzuro kalmamış olmaktaâır. Çünkü Samsun'dan kalkacak tnm dört günde Mersin'e gidecaktir. Bursa lisesi mezinlart Istanbul'da Darülfünunun muhte * lif subelerîle, tîcaret, mülkîye ve mühendis mekteplerinde 1S0 den fazla Burıa Lisesi mezunu vardur. Bu gençler aralarında bh cemiyet tesis etmek üzere dün öğleden son ra tstanbul Halkevinde toplanmış lar ve aralarında Ahmet Ceıtıal, Avni, Nazif, Hüseyin, Mazhar, Faik ve Abdürahman Şeref Beyleri muvakkat beyeti idare azalıklarına inti hap etmişlerdir. Bundan başka, Eşref, Ahmet Cemal, Âdil, Şinasi, Salâhattin, Ziya ve Nazif Beyler de nîzamnameyi hazırlamağa memur edilmişlerdîr. Nizmname hazırlandıktan son ra, Bursa Lisesi mezunlan kongre halinde toplanarak cemiyetlerini ku~ racaklardır. Kimsesiz çccuklar yurdu Belediye, kimsesiz çocukian barındırıp yetiştirmek için Galata'da bir bina satın almıştı. Bu müesseseye alınacak çocuklann tâbi olacağı sartlan tetkik etmek üscre Vali Muhittin Beyin riyasetinde bir komisyon teşkil edilmiştir. Komisyona dahil bulunan ha • pishaneler sertabîbi doktor Zati ve esbak Maarif emini Hîlmi Beyler sokak Iara terkedilmiş çocuklar hakkında tetkikatta bulunarak birer rapor haıır Iıyacaklardo, Müesseseye ruhiyat ve asabî hasta» bklar mütehassui bir madürün tayini düşünülmektedir. Kimsesiz çocuklar yurduna, bakacak kimseleri olduğu halde sokaklara atdmıs çocuklar da kabul edilecek, fakat velileri hakkında takibat ta yapılacak tv. Feyziye lisesinde Nişantaşı'ndaki Feyziye lisesinin tedris hayatmdaki 47 inci yıl dönümü, dün mektebin konferans salonunda verilen bir müsamere ile tes'it edilmiştir. Mektep müdürü Eşref Bey, bir hitabe irat ederek Feyziye lUesinin memleket rrfanına olan hizmetlerinden ve mektebin tarihçesinden bahsederek davete icabet edenlere tesekkürde bulunmuştur. Bunu mek tep mezunlarından bir gencin atesli bir nutku takip etmistir. Bundan sonra, talebe tarafından okunan Istiklâl marşile müsamereye basianılmiftrr. Mektebin ana sınıfına mensup olan miniminilerin oynadıkları yuva dansı ile büyük kız talebeletin Macar dansı çok takdir edilmiştir. Bu arada mahallî kıyafetî ile sahneye çıkan Ağaoğlu Ahmet Bey üstadımızın en küçiik kerimeleri de Azarbaycan havasını muvaffakiyetle oynamıs ve alkış Ianmıştır. Danslardan sonra mektebin erkek talebesi tarafından üç perdelik bir komedi temsil edilmiştir. Perde aralarında mektep talebeleri tarafından piyano, keman ve viyolonsel ile bazı meşhur klâsikler çahnmıştır. Feyziye lisesinin bu mü~ sameresi çok güzel olmus ve genç istidatlar hararetle alkıslanmıstır. Mektebin müdür ve müessislerini tebrik ederken müsamerenin hazırlanmasında ve çok muvaffak olan temsilin sahneye konulmasmda eray* ret ve emeği sepkat etmiş rlan Türkçe muallimi Bedri Beyi de takdir ederîz. Beşiktaş ve Bakırköy'ünde sergiler Meclis Reisimîz (Birind sahlfeden mabait) si reisi Cevdet Kerim Beylerle Vilâyet, Belediye ve Fırka erkânı tarafından karsılanmışlardır. Kâzım Paşa Hazretleri Ankara motörile Dolmabahçe saraymdakî dairelerine gitmîşler ve burada bir müddet istirahat ettikten sonra Nişantaşı'nda oturan kayınbiraderi avukat Necati Beye misafir olmuf lardır. Meclis Reisimiz dün şehir dahi Hnde bir gezinti yapmış, gece de Darülbedayie giderek temsilde hazır bulunmuştur. Dislerini tedavi ettirm»1c îçin g«lmiş olan Kâzım Paşa Hazretleri şehrimizde bir kaç gün kalarak hafta icinde Ankara'ya avdet edecek lerdir. Begiktaş ve Bakvköy Halk Fırkan Mnalarm&a açuan sergüerin kufçt resimlerinde bulunanlardan XAr*r çrup Tasarruf haftası münasebetüe naf mallarmı teshir etmektedirler. Beşiktaş Halk Fırkası binasında Ayrıca Bakırköy Halk Fırkası Beşiktaş civarında yapılmakt» olan binasında Bakırköy mıntakasmdaki yerli mallarla mamulâtı ihtîva eden fabrikaların iştirak ettiği güıel bir küçiik bir sergi açılmıştır. sergi açılmış, küşat merasiminde Fırka binasının iki katını işgal Cevdet Kerim Bey ve Fırka erkânı etmekte olan bu sergide sobacı, siihazır bulunmuştur. Her iki sergi pürkeci, mobilyacı, yorgancı, şeker halk arasında büyük alâka uyandırei, sandıkçı, simitçi ve saira gibi «•mıştır.