• îu lefiuıuant Cam/ıunyei SON TELGRAFLAP Devlet ve fert 5 Harp borçları mes'elesi had safhaya giriyor . • ll«l !••» Bana fenden bahsetmeyiniz! Polisin en mükemmel vasıta lara sahip olduğu yer, Amerika'» dır. Zabıta vak'alarmda makinenin en yeni şekillerinden, elek triğin en yeni mucizelerinden istifade ediliyor. Orada, hırsızm peşine düşen yalnız polis de|il, ayni zamanda fendir. Ada • let ve medeniyet orada çok sa mimi iki dostturlar ve beraber çahşırlar. Ne mutlu çu Amerika'ya! Fakat, nedendir acaba, gene zabıta vak'ası en çok orada olur ve kaçakçılanle, yankesicilerile, hırsızlan ve haydutlarile en şöhret almı» yer, gene orasıdır, Amerika'dır. Çünkfi medeniyet çok fettan, hatta kancık bir dosttur: Bir elini »izc, yani zabıtaya ve adalete uzatır, öteki elini de can düşmanınıza, yani kaçakçıya, yankesi ciye, hırsıza ve hayduda verir. İki taraf ta fennin rmıcizelerin den ayni derecede istifade edince, daha az medenî zamanlara nisbetle netice degişmez. Hatta, belki de.Kristof Kolomb'un ayak basmadığı asırlarda Amerika'da oturmak daha rahat, daha emniyetli ve keyifli bir «eydi: Evvelâ hiedeniyetin uyandırdığı taze ihtiraflar olmadığı için insanlar birbirinin etini yemekten fazla bir şey istlyemezlerdi ve aneak diştne, tırnagına güvenenler ortalığa saldırabilirlerdi. Eb, kendini koruroak için dişini ve tirnağını terbiye etmekten, bilemekten baskaraecburiyetkalmazmı* demek. Basit bir ağ^z hıfzıssıKhası ve zamana göre ehemimyetjiz bir manikür zaKmeti. Ben hiç bir zaman yedi batîn evvelki atamdan daha mes'ut olduğuma inanmadım. Vasıtalan mızia beraber ihtiyaçlanmız da artıyor. Büyük muhasebelerin sonunda neticeler daima ayni. Bütün bu harıltı, gürültü, vakit geçirmek ihtiyacmı gidermekten ibaret. Eskiler vakit geçirmek için insanın mistik mukadderatı* na ait mes'eleleri düşünürler ve seyerlermiş. Biz tayyarelere yeni bir takla daha attıracak makine parçasını icatla meşgulüz ve aşklanmız gelip geçici, ayaküstü yapılan maymunca «eylerdir. Onun için, bence YoYo yu icat eden adamın insanhğa hizmeti, Edison'unkinden aşagı kalmaz. Ikisi de, kiiçük ve büyük çocuklara Blümün yaklaştığını hisset tirmemeğe çahşmış oyuncak çılardır ve onun için bence fennî icatlar, fâni icatlardır; yüz sene evveline ait bir makine bugün hiç bir işe yaramaz. Fakat edebî e serler ebedidirler: Üç bin seneden arta kalanlannı bile hâlâ okuyoruz ve seviyoruz. Velhasıl, onun içîn, bana fenden değil, yalnız edebiyattan bahsediniz! PEYAMi SAFA Futbol edebiyatı Futbolda, günden güne niçin düşüyoruz?.. Evet, ilimde, san'atte, ticarette bu kadar üerlediği miz bir zamanda, futbolumuz neden geriliyor?.. Abidin Daver, üç dört gün evvel, bu sahifelerin beyaz örtüsü üzerine hastayı yatırdı, uzun u« zun dinledi, derin derin muayene etti ve teşhisini koydu: Marazın sebeplerinden biri de şevksizlik tir! Doğru... Dört beş sene evvel, lstanbul'un sinirleri ne yüksek bir spor nöbetile gerilmifti. Diyebilirim ki, koca şehir, hatta koca Türkiye, kadmlı erkekli, ihtiyarh gençli, baştanbaşa ikiye bölün • roüştü: Galatasaray'lılar, F«ner' liler! Aile münasebetlerine, gSnül işlerine kadar sırayet eden bu marazî alâkamn attsi içinde takımlarımız, Merkezî Avrupa'ni» büyük söhretlerini maelup ede cek birkudret gösterdiler.. Şimdi, ne muhitte o hararetH alâka var, ne de takımlanmııda o eski kabiliyet.. Bir zamanla? stadyomun harap çevresini f1 kacak gibi »arsan o meşhur: Hayd! A1aft&!.. Haydi Zeküü.. Haydi Aslaaan!.. Nidalan, o hüçum borusu fibi çinhyon: Dayaaan!. Seslerinden biU artık e«er yok Hiç unutmam, meşhur Slâvya maçında, fop, müdafilerin ayaklannda keıiliyor, kalecinin avuçlannda kalıyor, direklere çarpıp kırıhyordu.. Soluk almıyorduk.. Ne bir ses, ne bir nefes.. Yalnız, kaslanmız, gözlerimiz, korkunç tiklerle altüst olarak oyunu seyrediyorduk, Bir ajajjk, kalabalık arasmdan, her lahza kalp sekte sile ölrtıek tehlikeleri geçiren bir Mısır'li, heyecanla ayağa kalkti ve bağırdı: Mâşâ allâh.. Mâşâ allâh.. Kal'â değil, Canakkal'â!.. Yıllar var kî, bu heyecandan da, bu heyecanı verecek oyun lardan da uzağız,. Niçin mi?.. ÇünkS, o eski ia\fer yıllarım besliyen spor ede biyatından bugün eser yok.. Bizde, evvel futbolun edebiyatı söndü, sonra kendisi! O zamanlar, matbuat âlemin • de. bir Fenerbahce umumî kâtibi Ali Naci vardı ki, bir Galatasa ray • Fener maçı, onun kaleminde dünyamn en mühim mes'elesi halini alirdı. Onun, müsabaka dan evvel ve sonra yazdığı spor makaMerinin nasıl heyecanla o kunduğunu, şimdi bile qnutulma2 bir lezzetle hatırlıyorum! Ali Naci, ciddî bir spor münakkidi depildi. Bitaraf bir spor muharriri deeildi. Fakat, futbol edebiyatı, hic «üohes'z yalnız or»un eseridir. Şeyh Galip gibi, Ali Naci de: Ben actım o trenci ben tükettim* Dünyanm ikiye bölünmesi: Şark ve Garp Garpte bu asirdide cereyan ni * hayet Fransız büyük inkılâbile taçlanarak 19 uncu asrin harikalarını yaratan demokrasi devrine yol açtı. Garpte ferdin çahşmaaina doğru yürüyen bu cereyan devam eder ken sarkta cemaatleri kendi ellerine Allah tarafından rverilroi» bir aürü gîbi telâkki eden kahhar ve cebbar müstebitler fertleri ezdikçe ezdjler, o kadar ki ruhlardan yaşamak zevkîni bile silerek ölüm ve ademi bir ideal haüne getirttiler. Boyle bir ideal besliyen fertlerden mürekkep bir cemaate dayanma, açılma ve yükselme kudreti kalır mı? Şarkın mahkumiyeti bu auretle dogrudan doğruya ferdin ezilmesi n'm, ferde eerbest düşünmek, serbest hareket etmek imkânı verilmeme sini n neticesidir. Türk inkılâbı şarkm şu elim vazi yerine çare olmak üzere yapılmış ~ tır. Onun aon düegi fertleri yeni den her hangi bir kuvvetin eairi de ğil, her türlü tahak'kümden kurtar maktir. Ve bunun da bariz ve müsbet d'elilj bu inkılâbın kurmuş olduğu devlet şeklile teşkilâtı esasiye kanunudur. Yeni Türk devletinin esas temel leri seçki üzerine yani fertlerin serbest reyjerinin izharı üzerine kurulmustur. Fertler meb'uslan seçerler, meb'uslar Reîsicumhuru, Reisicum hur Başvekili, Başvekil Vekiller heyetini ve bütün bunlar birbirlerini myrakabe ederler. Ayni zamanda teşkilâtı esasiye kanunu Türk vatandaşına 31 maddelik bir taksn esas! hukuklar temin etmiştir ki yekunu Türk'lerîn hukuku âmmesî namını taşır. Bu hukuk devletin dayandığt ve kaldmlması ve degistfrilmesi, bn gunkü devlet şekli dururken, cayts olmjyan esaslardır. Işte bu esaslardir ki Inkılâbın basbuğuna Türk k8ylüsünün efendî olduğunu âleme îlânını telkin etmiştir. Kadro'cular Türk inkılâıbının ideolojbini kurmak isterken müabet zemiq olmak üzere bu esaaları terkik edecelkerdi. Fakat bu tarz onlann îşine gel mez. Çünkü bu metotla hareket et miş olsalardı inkrlabimızm ferdi ve fert vaaıtasile fertlerden mürekkep eemaati kurtarmağa matuf oldugu yani tam ve şamil bir demokrasi sistemini iltizam eylemiş bulunduğu neticesine varmak meoburîyetinde ka laeaklardı. Halbuki onlarm apriorl Utizam ettikleri maksat objektif bir hakikate varmak değil, aöbjektif bir flkiri İleri aürmektir. Bu fikir müfrit devletçilik usulüdür. Amerika vadesi gelmiş borçların her halde tedîyesinde israr edecek gibi Vaşington 17 (A.A.) M. Hoover, buraya gelir gelmez harp borçlan mea'eleai hakkında müaavirleri iie 30 daklka kadar ggrüamüştür. 15 kânunuevveldeki vadesi felen borçlann her ne şekilde olursa olsun teaviyeai hakkmda Cennhiri MüU*> fikaea ıarar ©dileeegi tahmm olu nuyor. Şunu da ilâve edelim ki, bu faraziye hiç bir »eye isnat etmemektedir. Eta»en halihatırda M»Hye Nezareti r* haıine, şimıjiki malî vaıiyetinin tnüşkülâtı hakkında tam bir fikir peyda edebilmeği temin edeoek a ~ na«tri cemetmektedirler. na şiddetle ımıanz olup, borçlar ve tamirat mea'elelerinln yekdlğerin den kat'iyyen aynlması nazariyeain* de ıarar etmektedir. Difer cihetten M. Hoover'in hu susî vaziyetleri tetkfke mütemayil olduğu ve ecnebi piyaaaaında Amerika istihşalâtı lehinde gösterilecek bazı faydalara mukabil bazı tavizat bahsına taraftar buiunduğu zannolunuyor. Nihayet M. Hoover, millî bir meşgaie halini alan bu mes'elenin halihasırda halli için hiç bir taahhüde girmemeğe kat'iyyen kar&r vermistir. Amerika Harielye Nezareti, borçlar mes'elesinin aırf kongreye taal luk ettiği kanaatindedir. Nezaret, Ingiliz notasının alındı ginı blldlrmekle iktifa edecek ve Fransız, Be]çika notalanm birer memorandom addettiği için bunların alındığını aynca bildirmiyecektir. Vaşington'un hath hareketi Vaşington 17 (A.A,) Resmî mehafilin harp berçlan hakkında ittihat ohınacak hattı hareket i«in itilâf etmemiş oldukları tahmin edi • liyor. Bir eihettam kongre ve bahunıs âyan, ekseriyat itibarile tedîyahn har hangi bir teahhura uğratılraası* Dünkü Meclis Müzakeratı Ankara 17 (TeUfonU) Meclis bugün 9 de Refet Beyin riy*»«tinde toplandı. Aziz Bey (Samsun) ım meb'ualuktan, Fuat Şahbı Beyin Ziraat Encümeninden istifalan kabul edildi. Ş\hin Beyin yerine Hulusi Bey aeçildi. Celae cumartesiye t«HU « dildi. . CumartetÜ gUnü amenejmanda mtistehdem orman memurlanna ait BUtce Encihneai mazbatan, Aıık&r* memurlarnın meaken ta*minatı hakkındaki Bütçe Encümenlerinin mazbatalan, Çanakkale meb'usu Şükrti Beyin arazi vergisi kanımunun be. şinei maddeai hakkında takriri, damya resmi kanununun 42 inci maddeainin tefairi, 4 haziran 929 tarib ve 1490 nmparalı kanun hükmünün •emdîdi UyiHası, Utanbul Darülfü . nununun 931 bütçesinden 1968 liralık münakale icraaı, belediye kanununu 6 ve 7 inci maddelerinin tef • airi, nahîye müdürlerinin hayvan yem bedellearinin ilgaaı hakkında lâyiha, Seyriaefain baremi, Tütün tnhiaanndan 500,000 liralık nsünakale icraaı, yeniden t«m teçekküllü 10 nahiye teşkili lâyihatı, Yozgat meb'usy Süleyman Sırn Beyin tapu harçları kanununun 16 ıncı madde • ainin tef siri, vükaek mektep mezunu dovlet me*nurl»nı»ın 11 inci dereceden aaağida bulunanlann 11 inci dereceyi geçmelerinin terfi aayılıp aayılamıyacaği hakkındaki lâyiha va»dır. ^umartesi ruznamesımle [Bizcîen 20,000,000 frank] bir çok lâyihalar var lık tütün alacaklar Ankara 17 (Telefonl*) lk tUat Vakâletile Avuaturya rejiai ntmına Oaturya müesaeseai araaında bir itilâfıtame parafe «dilralfthr. Buna gör« müeaaece Türkiye'den 20 milyon Franaıs frangı kıymetinde e»ki v« yeni mahtul lerden tütün alacaklardır. Viyana merkezlerince Itilâfın taadikmdan aonra nrabayaat baaİıyacaktir. Avusturya Rejisi ile itilâf tsmet Paşa senelik Nutkunu söylüyor Ankara 17 (Telefonla) önümüzdeki hafta içerainde Baavekil lamet Pasa Hs. aenelik mutat nutku. nu aöyliyecek, bilhaaaa iktiaadî ve raalî mea'elelere tetnas edecektir. Bu itibarla nutyk alâka ile bekle nilmektedir. Ankara 17 (Telefonla) Hu kuk mektebi şelıadetnaıne tevzü merasimi cumarteai günü aaat 5.5 ta yapılacaktır, Başvekil tsmet Pasa bu münasebetle beklenen mühim tıutkunu aöyliyecektir. Fransız parlâmentosunda B. M, Meclisinin teşekkör telgraîı okundu Paris 17 (A.A.) Meb'uaan m«cHai reiai M. Boufsaon meclisin bu günkü ictimaında Tikrkiye'nm MUletler Cemiyetine girmeai münasebetile Fransız parlâmentoaunun tebriklerine cevaben Türkiye B. M. Mecllsi Riyaseti taraftndan gönderilen te çekkür telgrafını okumuştur. Kontenjan l'ıtesi dazırlamyor Ankara 17 (Telefonla) Yan» cuma olmaaina rağmen alâkadar heyef içtiraa ederek kontenjan liate v# karama(n*«inin Ikmaüne çalıaacaklardır. Vapuroular heyetinin temasları Akara 17 (Telefonla) Vapur«nlar b«yeti burada tktiaat Vek»lo. tlnin kendilerinden istiyecegi ma lum&tı vermek için bir müddet da. ha kalacaklardır. Vekâletle temas tadırlar. Rus ihtilâlinin yıl dönömö Ankara 17 (Telefonla) Rus ihtilâlinin 18 inci yıldönümü mUnasebetile Gazi Hı, ve M, Kalenin, îsmet Paaa ve M. Molotof, Tevfik Rüştü Bey ve M. Litvinof aralannda sami> mî telgraflar teati edilmiştir. Kadro'cular cihanm ikiye bölün f müs olduğundan, birisinin garptan, diğerinin de şarktan ibaret olarak garpta tekniğin ilerlemiş ve cemaat' lerin kuvvetlenmiş bylundukların " dan, sarkta i«e tekniğin geri kalmış ve cemaatlerin de zayıflaşmış bulunduklarından ve neticede birisinin di~ ğerine tahakküm ettiğinden acı aeı şikâyet etmektedirler ve kurduk lan nazariyeyi bilhassa bu hâdiae üzerine istinat ettirmektedirler. Fakat ayni zamanda bu mühim ve âlemsümul hâdisenin izahından kıskançlıkla çekinmektedirler. Biz ken" dilerini anlıoruz. Bu mühim hâdiseyi izaha kalkışmış olsaydılar kurduk * lan nazariyeyi kuramazlardı, onu kendileri çürütmüş olacaklardı. Malumdur ki bütün medeniyetler sarkta doğmuştur. Yine malumdur kî meselâ: Osmanlı devleti 15 inci asırda iktjsadî ve idarî teşkilâtile Avrupa'ya faiktî. Ve keza malum ~ dur ki Hindistan büyük Ekber za ~ manında iktUat ve irfan sahalarında Jngiltere'nin fevkinde idi. Ne oldu ki bir müddet sonra Oa manlı devleti revnakını kaybediyor, mütemadiyen bozulmağa doğru yürüyor ve nihayet yarı müatakil bir hale geliyor? Ve keza ne oldu ki Hindistan bir müddet sonra yalnız ge ~ rilemekle kalımyor, evvelce kendi" sinden medeniyetçe aşağı olan ve datma ahaliajnin sayısı ve yerinin genişüği itibarile kendsinden on kere küçük olan tngltere'nin esiri olu yor? Bütün beşeriyet tarihini altüst etmiş olan bu hâdiseler îzaha değmez mi? Neden Kadro'cular bu hususta dertn bir sükut takınıyorlar? Çünkü: Bu sahaya girişmiş olsa* lardı alacaklan netiecler ileri sür dükleri fikirlerin tamamen aksine çıkacaktı. Göreceklerdi ki garbın yükselmeainin baslıca aebebi ferdî hürriyetlerin gittikçe genişUmeai ve bu aayede fer<Jin tedricen açılması olmuştur. Bir zamanlar gelmiş ki iki kıt'a üzerinde tamamen maku« akıntılar husule gelmiştir. Sarkta fert boğulmuş, garbte açıbnış; bir taraf ta gittikçe azgınlaşan istibdadm tazyîki al • tmda fert sıkıştırılmı», zayıflattırıl mış.^cHlızlattırılmıs ve nihayet kendi~ nin dar ve boğueu kını ieine sekuşrurulmustur.. Garpte ise iatibdadın gittikçe zayıflaması aayesinde fert tedricen hürriyetlerini eliqe almış ve mütemadiyen açilarak yaşamak • « çalışmak zevkini duymuştur. Neticede boğulmuş ve kendi kını içine girmis zayıf ve cıhz fert lerden mttrek kep şark cemaatleri de boğulmuşlar, zayıflamışlardır. Akıine olarak mü temadiyen kuvvetleşen fertâerden mürekkep garp cemaatleri kuv vetleşmişlerdi. Ve nihayet ikî âlem arasmda Kadro'cularm şikâyet et tikleri fark hftsıl olmuştur. Kadro'cuların durmadan bah*et tikleri garpteki teknik inkişaf bile ferdin bu açılma seyrile mütevazin olarak yürümüştür. Ronesans devri, roformasyon cereyanlan, din kavgaları, köylü isyanlan garbe an'a nenin, kilîsenîn, derebeylerin istîbdatlarmdan ferdi tedricen kurta rarak onun serbest düşüncesine v« serbest çalı&jnasına yol açmakla bir çok yenOiklerin meselâ: AmcHka keşfine, barutun icadına ve matbaanm kurulmasma raedar olmuştur. Garp milletlerinin kendi aralannda bile ferdî hürriyete verilen gen^şlik nisbetinde cemaatler yükselmişler dir.Meselâ tngîHs'lerm her milletten evvel keaif ve ic«t sahasına girmeleri, müabet iülmlerde ilerlemeleri, su, buhar ve makine gibi kuvvetleri Kahire 17 (A.A.) % 3 faiz ve flc beşerin hizmetine rametmeleri doğramiyeli Mısır Kredi konseyi tahviHerîrudan doğruya daha on Uçüncü asırnin 15 teariniaani 932 tarihli keaideainda alınan (Charta Magna Libertade: tum) yani «hürriyetlerin büyük be 1886 senesî tahvillerinden N. 295.52 ratı». Kromvel zamanındaki inkılâ* 30.000; 1903 senesi tahvillerinden No. bm ve Habea Corpu» gH>i kanun 555.297, 50.000; 1911 senesi tahvilların tngiliz vatandaalanna temin lerinden No. 112.339, 50.000 frank etti§i serbestilerin neticesidir. kazanmışlardır. AĞAOCLU AHMET TGrk Dili Tetkik Cemiyetinin faaliyeti Ankara 17 (A.A.) Türk Dili Tetkik Cemiyeti Umumî Kâtipliğmden: Türk Dili Tetktk Cemiyeti merkez heyeti bugün saat 15 te Umumî K&tip Ruşen Eşref Beyin reisliği altında toplanmıştir. Heyet bu toplanışmda eemiyetin nizamnamesme göre ay nlmış bulunan altı kolda yardımları viea olunacak satların ihtisaslannı, onlardan nasıl istifade olunacağinı kararlaştnmıştır. Ayni zamanda ıstıl<»hlan yapılacak türlü ilimlerin birbirlerile münasebetlerine göre mümkün olduğu kadar ilmî ve ihtiyaca elverişli bir şekilde olmak Ü zere hangi esas gruplar altında toplanması lâzım geldiği de tesbit olunmu&tur, Merkez heyeti cumartesi günü saat 15 te toplanacaktır. Mısır kredi konseyi tahvillari Siyasî müşavirlikler ihdası Ankara 17 Bazı Avrupa memleketlerinde olduğu gibi kabineye dahil siyasî müşavirlikler îhdası eere. yani ortaya çıkmıştır. Bu usulün tecrübe olarak şhndilik Başvekâlet, Hanciye ve tktiaat Vekâletlerinde tatbiki muhtemeldir. ceır.a artistine ait olduğunu hatiTİamış ve o rolü yapmağa karar ver Körolası. Sen bir kere inandıktan aonra artık onda yalan nu araraın? Bini bir paraya: tstanbul'a Türk hayahna ait bir filim çevirmek içîn geldiğini, kimsenm haberi olmadığım, gazetecilerden gizledîğini, kabiliyetli bir Türk kızı aradığını... Filân, falan hepsini uydurmuş. demiş ki Pertev'e: « Fakat biliyor musun, benim o Andre Roan'a benzediğimi bir kadm da bana aöylemiati. Sonradan ben de merak ettim, piliçten ayrılmca o aktörün bir resmini buldum, evdeki aynada bir o resme bir de kendime baktim. Sahi benzeşiyoruz. Fakat daha çok bensemek için saçlanmı onun gibi taradım, boyunbagrmı onun gibi bağladım ve yüzüme hafif bir makyaj yaptım. (Mabadi var) BÜYÜK HtKÂYE: 50 Delisi Kız K S E R V E R B E D I Chot, dedi, aman Allahım, b«j f , sen kuvvet ver, beaıi S«. biba'y* güldürtme! Kahkahan boğazını tıkasın da bogul inşaHah! Sus, gene gUleceğim, kaaıkla • m çatlıyacak, Allah aşkın* au» ta anlatayım. Anlat bakalım. Nihayet o geee Pertev gidip onu görmü« mü? Pakics büyük bir kahkahanın başlangıcı oUn lnaık bir gülüşü defet tikten aonra: ^ GörmUş, dedL E... Sonra? Ne demiş e korela* sı çıtkmldım? Hepaini Pertev'e... bir birahaneye davet eder ve evvelâ onu bir güzel içirip sartıos eder. Hınzır Pertev! Sonra da başlar Pana'teki çapkmlıklannı anlatmağa. Hem de balLandirdıkça ballandınr. Erkekler arasmda bir âdet varmıa: Biri aergüzeştlerini anlatırsa, öteki de aşağı kalmadığmj gSstermek için kadm muvaffakiyetlerini anlatırmı». Per tev de Sadik'ın bu rekabet hisaini uyandırmış, sonra da sormuş: « E... S«nde n« var, ne yok bakalun? «Sadık mağrur bir tavır takınır: « Sorma, der, monşer, eüme bir piliç geçti, görsen bayılırım. Hem de acemi mi acemî, masum mu masum, aeker mi feker! Uç güne yann&dnn Dur, dedi, aeele etme. Pertev bnn yam«kt«n «vval evindj yakalar, Pakize sozümü ktstit bizîm apartrmana atıyorum. Enfes »ey! Pakize lâlnrdmm burasına gelince benim gene babalarım tuttu, yerimden aıçradım: Piliç mi? Şu edebsiz kel hindinin zoruna bak! Ayol piliç fena şey mi? Haydi oradan, bırak, anlat. Dur bakayım ne demlş? Ha... Sana nasıl rasgeldiğini anlatmıa. Nasıl rasgelnıif ? Tramvay durak yerinde bekliyormuş. Başmı çevirmiş, bir de ne «öraün? Ufaktefek ama, henüz ge lişmeğe, serpilmeğe başlamış, taze, tatlı bir piliç... Başında siyah bir bere... Kendisine dikkatle bakıyor ve gülüyor! • Vay utamnaz yalaneı, biç te gülmüyordum Ne ise... Ona öyle gelmiştîr. Çaktırmadan bu pilice dikkat etmiş. Bakmış ki onun gözleri, hayran hayran, hâlâ kendiainda... «Allah Al lah, demiş, beni pek mi beğendi? Yoksa birine mi b«nzetiyor?» O sırada «en yürümüşsün, peşine takılmış. Taksim'e kadar gitmişsiniz. Hep arkana bakıyormuşsun. Buralan doğru, değil mi? Sen de bana böyle anlatmıştın. Doğru. Derken yanına gelmiş. Fakat sen: «Affederainiz Möayö Andre Ro> an» diye söze başlayınca, o, kendi kendine: «Ha.. Demiş, anlaşıldı şimdi, bu beni bir ecnebiye benzetiyor, bozmıyaiım.» Fakat, evvelâ, bu Andre Roan'm kim olduğunu hatır lıyamamış. Böyle bir isim işitmişliği varmış ama bir türlü nereden duy duğu aklına gelmiyormuş. Hayvan budala. Ne yapaın? Cümle âlem senin gibi ne kadar ainema artiati varaa hepsir.in îsminî ezber bilecek değil ya... Neyaa... Babçeya girmeği teklif «tmif. Tam o sırada bu iamin bir si Diyebilir., Çünkü, onunla bmşlıvan bu san'at gene onunla be • raber sustu! Türk futbolunun yeniden canlandırmak icin, bir yeni Zeki, bir yeni Bekir, bir yeni Nihat, bir yeni lsmet'le beraber, bize bu srüzel sporun emsalsiz zevkini, yükihtirasım «şılıyacak bir y«ni Ali Naci'ye de ihtiyac var! YUSUF 7AYA Meşhur casuslar ÎBirinct sahifeden mabaitl Abidin Daver Bey arkadaşınıiSf karilerimizi memnun etmek için tef» rikanın şimdiye kadar intîşar eden beş parçasmm bir de hulâsaamı yaparak bugünkü tefrikanın baş tarafına ilâve etmiştir. Gerek Matmasel Doktör'ün ma • ceralan, gerek onu takip edecek •lan digor caausluk aergüzeştleri bu korkunç mealekin en harikulide vak'alarıdır ki hiç bir hayalî romanda bunlann bakikî güzelliğini bn lamaıainıı*