diği mevzuda, alacak olâ- a nın almaya kabiliyetli ol- madığını belirtmeğe yarı- yor; işte o kadar... * MEVLÂNA Konyada Mevlânâ Haz- retlerinin 676 ncı yıldönü- münü kutlamışlar... Tür- besi müzeye cevrilen bü yük mutasavvıf ve müte- “fekkir etrafında bir yıldö- nümü merasimi??? Ko- mik!!! Çocuk bayramların- da valilik ovunu gibi bir şey... Efendiler, bırakın büyük ârif ve Allah dostu, mezarında rahat uyusun!.. Mevlânâ etrafında bir me- rasim, ancak onun vâk ve münezzeh Oo ruhaniyetiyle temasa gelebilecek bir ruhla kabildir. Yoksa C.H. P. icadı, dâvaların yalnız kabuğundan bir kısmını ele alıp topyekün kabuğu- nu ve özünü atan bir oyun taktiğiyle e X SERB Bilmem tar la lira- ya ve bilmem hansi mad- deler üzerinde ithal ser- bestisi veriliyor, İthal edi- Yİ Renk (Büyük Doğu) nun ge- lecek sayısı, 1949 yılının sonuna ve 1950 nin başı- na isabet ediyor. Bu sa- yımızdan itibaren mec- muamızı, muhteva ke- safet ve süzelliğini bir kat daha artırarak, oku- yucularımıza renkli şe- kilde takdim edeceğiz. Her kıymet ruhta olmak şartiyle şekil ve madde i itinasını derinleştirmek, | şüphesiz ki, hepimizin maktadır, , Wuhasebesi lecek mallar arasında, ge- rekirse bütün vatanın ser- vetini verip biraz irfan ve biraz fikir elde edileme- dikçe iş voktur. Bir sağa, bir sola, bir şimale, bir ce- nuba doğru verdiğimiz ka- rarlarla umumi bünyemi- ze öyle hayret ihtilâçları veriyoruz ki, sonumuzun ne olacağını Allah bilir, Cihan, bütün tarihi dertle- ri ve meseleleriyle karşı- mızdan bir transatlantik gibi geçiyor; ve bizimkiler, AMSUNLU Cemiyet Mümessili Büyük a avukat Akpınarlı'dan aldığımız bir telgraf, | | Pakistan'a giden devlet mümessillerinin, Müslüman orada, ço- bazı (luk “çocuklarile beraber uğradıkları tayyare ka- ina en kan yerlilere Her şeyi tek merkezden mütalâa edebileceğimiz günlere kadar tesadüfle- rin lütfuna medyvun olarak yaşıyacağız! kX İŞCİLER İs Bakanlığı Meclise her türlü iş erbabı hakkında bir kanun tasarısı sevkedi- yor. Bu tasarıda «fikir iş- çileri» dive isimlendirilen bir zümre de vardır. Öbür taraftan, «isci» tabirinin zasından duyulan teessürü lasil teessürü, birbirinin uzvu olmak borcu adı- güzel İslâmi tezahür idersi halinde İslâm âlemine ithaf ederiz. benziyor. * belirtmektedir. Bu sayar ve bir ibret emek payı kabul edile. 48 saat 2 gün eder, değil mi? Haftada yalınız iki gün, ha!.. Fakat değil; bu, günde yalınız 8 saat mâna- sınadır. Buna karşılık, fi- kir işscisi, haftada 168 saat çalışır; evet, uyurken de çalışır. Şu var ki, henüz fikir işcisinin ıstırabını sistemleştirecek bir mâne- viyat (Karl Marks)ı gel- memiştir. Bekliyelim! Ya- rının gerçek sistemi belki de bu olacaktır. bu manzaraya, Ümit veya ifade ettiği zümreye hafta- “Be de ümitsizlik burnunda! in ba- da valınız 48 saatlik bir vi mm 1 ça NIN ULTAN Mahmut, fes inkilâ- bını (0) yaparken, buna kar- şı harekete geçen cahil yo- bazlara sövle demis: — İslâm, böyle pacavra- lara kiıvmet vermez, her şeyin haki- katine bakar. Bırakın bu yobazlıkla- rı! Bir pacavradan ne cıkar? Şimdi de bazı adamlar, «asri ser- puş» diye isimlendirdikleri garp külâ- hının bir subesi olan «bere» ve karşı, zıt istikametten aynı taassubu göste- riyorlar. Sanki «bere», bunların «asri serpuş» tan anladıkları mânava muha- liftir, âdeta o mânaya karşı bir küfür edasıdır. Bu tersinden mutaassıplara «bere», şapkadan fese doğru ricatin menzillerinden birinde beklemek gibi görünüyor. Fakat bazı artistler, gara- bet ve eda meraklısı muharrirler, hat- tâ Filistin'e meşhur uzlaştırma işi için giden Sayın Bay Hüseyin Cahit, tepe- sine «bere» yi kondurduğu zaman kim- se bunlardan şüphelenmek tenezzü- lünde bulunmuyor. Öbür türlü, vazi- yet korkunctur. Halinde, kendi tabir- düler mi, öfkeden kıpkızıl kesiliyor- 8 leriyle kücük bir softa edası kokla- gayeleri arasında bulun. geri bir şahsın «bere» giydiğini gör- Başın derdi lar. 2 mevzuda, bazı gündelik gaze- te başmuharrirlerinden, Mecliste din aleyhtarı takrirler kahramanı Remzi Yüreğir'e kadar niceleri müttefiktir. Halbuki kanunda, fötr, kasket, silin- dir, melon dive hiçbir tasnif ve tasrih yoktur. Nitekim bundan bir müddet evvel İc Bakanı bu mevzuda beyanat- ta bulunmuş, «bere» nin kanuna uy- gunluğunu, bildirmiş ve bunlara mü- dahalenin halkın hürriyetine dokun- mak mahiyetinde olacağını söylemiş» ti. Doğrusu, kalblere doğru cebren yol açmaktan başka hicbir mânası olmi- yan bu yeni taassup ve açıkça istibdat karşısında şaşırıyor ve şövle demek- ten başka care bulamıyoruz: - Medeniyet, en yüksek beşeri ide- aldir ve bunun kafalara konacak pa- çavralarla alâkası voktur, Önünüzden bomboş ve dımdızlak geçen kafalara ilim, fen, irfan, edeb ve dünya görü- şü koymaya ralışsanıza! Ne işiniz var paçavralarla?.. Başlara bas gecirin; ve kanunen vasak olmıyan diledikleri omanzarayı seçmekte serbest bırakın! Öbür türlü kendi aczinizi söstermiş oluyorsunuz! Abdürrahim ZAPSU (03 ,