Nur risalesiden: Gençlik rehberi Said-ül-Nursi Bir ZAMANLAR Eskişehir ha- pishanesinin penceresine otur- muş, dışarıvı seyrediyordum. Ha- pishanenin karşısında bulunan li- senin kız talebeleri, mektebin av- lusunda, kahkahalar icinde, rakse- diyorlardı. Onlara bakarken, bir- den manzara değisti: Kendilerini ve hurileri seklinde ogör- . Birden, manzara vine değiş- Bü genc ve körme kızların 50 yıl sonraki halleri gözüme göründü. Şu andaki kahkahaları elemli hıç- kırıklar seklini aldı, Manevi ve ha- yali bir sinema, bana, bu asılları 'masum çocukların, yarım asır sonraki hallerini sösterdi. Ne göre- yim? Gülen ve oynâyan 60 kız- dan 50 si, toprak olmuş, kabirde azap cekiyor, Geriye kalanı da, 70 vaşına merdiven dayamış, pör- sümüş, çirkinleşmiş, herkesin nef- ret sözünü çekiyor. Onların ağla- dığını görerek ben de onlara ağla- dım. Son devirlerin o fitnesi, bana apaçık s#öründü ki, kadınlar yüzün- den cıkiyor. Yüzsüz kadınların yüzündendir ki, iradeler yumuşu- yor, su oluvor; ve o iradelerin sa- hipleri, kendilerini, pervane gibi sefahat atesine atıyorlar, İste bu nazik ândır ki, bir lahzalık dünya zevkini, sonu olmayan ebedi haya- ta tercih ettiriyor. O gün dışarıya bakarken, bu fitnenin en tesirli örneğini, karşım- da kalınlasmıs buldum. Gençlere, derin derin, acıdım ve dedim — Bu bicareler, kendilerini bir mıknatıs #ibi ceken fitne ateşinden nasıl kurtulsunlar? Birden, o fitne atesini yakan, ; üfleyen ve #eliştiren irtidat yüzlü manevi bir sahıs, önümde teces- süm etti. a ona ve ondan ders alan mülhitlere şöyle hitap ettim: — Ev betbaht! Cehennem hurile- rile ozevklenmek yolunda dinini feda eden, sefahat ve dalâleti seve , seve irtikân eden, nefs ve hava lez- zeti uğrunda dinsizlik ve ilhada can atan, fâni hayata tapınıp ölüm- den ödü patlayan ve kabri hiçbir ân hatırına getirmiyen bedbaht! Mutlaka bil ki, senin dinsizlik kad- ronu icine alan u dünyada, şu ânden evvel ve sonra, sana men- B İ sup bütün esya ve unsurlarile, gel- miş ve gelecek bütün nevilerin, ne- sillerin tâbilerin ve tavfaların, baş- tan başa yokluğa batmış ve ölüdür- Sözde insanlık ve akıl adına alâ- kalandığın o seyyar dünyalar, âlemler, yıldızlar, küreler, senin dalâletin suretinde, basına, ölümler içinde ölüm yağdırıyor, ıstırap içinde ıstırap püskürüyor, Biraz şuurun kımıldasa, kalbinin yandı- ğını hissedivor, hissin hareket etse gamlar içinde boğulduğunu görü- yorsun. Eğer bir lahzalık kendin- den gecme ve safahat uğruna bu kadar işkence çekmeye değerse, ha- lini muhafaza et! Yoksa aklını ba- şıma al, o mânevi cehennemden kurtul ve imanın bu dünyada da te- min ettiği mânevi cennete gir, dün- ya havatının gercek saadetini tad- mak icin de Kur'an dersini dinle! Ve, değiştokusların en akıllıcasını yap: Cüz'i ve fâni bir ânın lezze- tini külli ve bâki olus lezzetile mü- badele et! Sakın zannetme ki, böy- le vabarsan havatını hayvan gibi geçirirsin! Hayvana göre, geçmiş ve gelecek dive bir sey yoktur. Eskilerden örnekler : Allahü Ekber Kaim onunla Mihrab-ü minber Tekbir-i Milli İslâm rehber Allahü Ekber Dinim bu dindir Allah birdir Haktır Peygamber “Millet, diyanet Devlet, adalet, Daim beraber Allahü Ekber i Abdülhak HÂMİD /be Allah, saibin endişesini hayvan- lara vermemekle, onları, hadsiz elemlerden korumuştur. Kesilmek icin toprağa vatırılan bir tavuk hiç- bir elem duvmaz. Ancak bıçak iş- lemeye başlayıncadır ki, yine içinde fikir ezası olmavan maddi bir eza duvar, o ezada bir ân için- de selir ve sider. Demek ki, Hak- kın, en büyük rahmet, refet ve şefkatlerinden biri, dereceli olarak gaibi #östermemektir, Bu, bilhassa masum havvanlar icin, tamdır. De- mek ki, sen, hiçbir bakımdan hayvana benzemiyvorsun! Ya onu, içinde tasfiye eder, yükselir ve gerçek insana cıkarsın; vahut, dü- şer, düser, hayvandan ve her şey- den aşağı düser, esfellikte de her şeyi geçersin! Bövlece hayvana nisbette nâmevcut Olan elemler, hayvanların masun bulunduğu 17- tıraplar, seni didik didik eder. Se- nin bütün havatın ve kıymet ölçü- ıerin günübirlik ve yalnız içinde bulunduğun saate mahsustur. Bu saatten öbür saate ne devrettiği- nin, sende hiçbir hesabı mevcut de- ğildir. Kafanda ve lisanında ne ka- dar mefhum varsa, hepsi de böy- ledir. İman ehlinin uhuvveti, hür- meti, muhabbeti, hamiyeti ise, bü- tün mazi ve müstakbeli sarar ve istinat eder. zaman üstü hakikate Eyvah, eyvah! . Çıldırmış, aklını lkaybetmiş yahudi bir o bezirgân, tam tersinden bir muameleyle, kı- rık cam parçalarını elmas fiya- tına alır sibi; sen, sonsuzluğu ve» rerek, fâniliği alıvorsun! İşte bu bakımdan, fâni ve muvakkat kad” roda kücük bir zaber de kazana” bilir ve fâni cerceve icinde mü- minlere galip gelmis de görüne- bilirsin! Bütün aldatıcı galibiyetle- | rinin sırrı, iste budur! Bir daki kaya ebedivetini feda ettiğin için, zahirde .zaif duran diyanet ehli- ne bir ân icin salebe edersin! Mu vakkat #alebende en esaslı imtiz yaz da, senin insanların kolay v€ hayvan tardfına, müminlerinse zor galebe verecektir. Sana en büyük tuzak da bu fâni galebedir.