PYEKÜN devlet iktısadi teşek- küller manzumesinin, idare bakı- mından, dört ayrı elde, dört ayrı 4 vardır : — Bakanlıklar ve bakanlar ta- Kl idare şekli, 2 — Teşekküller tarafından idare şekli. 3 — Bizzat müesseseler tarafın- dan idare şekli. ” 4 — Tetkik ve ele mües- seseleri tarafda idare imdi Obünlardan birincisini ele alalım : Biliyoruz ki, bir bakanın ilk va- 'zifesi. kendisine tevdi olunan iş saha- sının dâvalarını hükümet siyasetinin ana hatlarına göre nizamlamaktır. Bu -anlayışa göre, bir bakanın, bakanlığı- na ait işlerde ana hatları kavrayacak ve güdümliyebilecek kadar bir ihtısas orta okuldan bir arkadaşı vardır. Bu zat mütevazı bir memur (kariyer) in- den, faraza maliyede her hangi bir umumi müdürlüğe kadarda yüksel- miştir. Sırası gelmiş, başbakan bu ar. kadaşını mebus da intihap ettirmiştir. Ve birkaç sene sonra da, aynı baş- bakan kabinede ve aklınca büküm ve nüfuzunu sağlamlaştırmak için bu zatı İktisat Vekâletine getirivermiştir. Kahramanımız hoş meşrep ve günün psikolocyasını. in- cahil ve fikir muhase- besinden uzaktır, Üstelik, © idaresi- ne verilen bakanlığı herkesten iyi A de inanmıştır. nlıkta hiçbir pilân ve selef- ler müzikli bırakılmış bir iş ve ei kıstası yoktur. Müsteşar ve üdürler, kahramanımıza; e sırasında ve ondafı sonra, elde mevcut veya sürüncemede kalmı işler hakkında bazı izahlar verirler. Bütün bu izahlar, nasıl olsa işler dışında kalmaya mahküm bir kimse. ye,-usülen ve vazifeten verilmiş bey- lik malümattır, Ve bu işlerin çoğu, bakanlığa ait iktisadi devlet teşekkül- lerinin dertleridir. Esasen kahramanı- mız da bu işlerin iyi gitmediğini, Meclis koridorları ve Parti toplantı- larında, herkes gibi kulaktan dolma, şöyle bir öğrenmiştir. Hattâ eski vekilin bu yüzden «Allahaısmarladık!» dediğine de vâkıftır. Öyleyse bu iş- leri şöyle bir yoluna koymak lâzım- dır, Fakat bakanlık, bu iktısadi devlet İKTİSAT & Manzara İ teşekküllerinin mevcut olmadığı za- manlarda kurulmuş bir teşkilâta sahip olduğu için, doğrudan doğruya onlarla meşgul bir daireye malik değildir. Mülkiyeli veya hukuklu müsteşar, N işlerde kendisine göre bir ani Ta . Umumi müdürler de aşağı çim karı aynı vaziyettedir. e e bu teşekküller üzerindeki fikirleri billürlaşmış ve pilânlaşmış deği. Şu halde iş, bay bakana düşüyo mektir. Fakat bay bakan, ii bir kömür ocağı değil, bir şömine bile görmüş müdür ki?,, Görmüş olsa bile bu şöminenin nasıl yandığını bil. ez, Hele bir dokuma fabrikası?.. Asla bildiği şey değil... Öyleyse bü- ün bunları tetkik edip haklarında bir fikir edinmek lâzımdır? Ya bunun için ne lâzım? Seyahati. İlk seyahat merhalesi İstanbuldur |! Bir işe başlandığını görecek ve gösterecek tek yerde o yeti altında delinin tımarhanede kalıp kalmaması mer ldiğini y Deliler meselesi, görülüyor ya, dünyada ne kadar sıkı bir kontrol altın- dadır. lim — İngiltereye!.. “İngilterede (Lunacy'aci) denilen 1877 nunu bir delinin #ımarhaneye girebilmesi için <Ancak iki tabip tarafından verilmiş bir rapor lâzımdır ; fakat tabipler söz birliği etmemek için deliyi ayrı ayrı zamanlar- da göreceklerdir» kaydını koymuştur. * İngiliz kanununda, Fransız kanununda olmayan incelikler var. Meselâ raporda neler yazılacağı da enli edilmiştir, yâni eye usülü ünkü raporun 4 gün içinde infazı gerektir, Aksi tak- dl hükümsüz kalı irleşik ğe mesele bir kal 5 Zira deli, ei Ur. Mahkeme görür, dinler, m de un Iduğunu iddia en mü i (akrabasını) ve önların işhad ettikleri ee im dinler. Sonra rarını ve i şahıs deli ise bu kolayca meydana ç çıkar ve şahsa delilik lâkabı ancak bi ahkeme karariyle ve- rilir. Görülüy ii Amerika, Fransa v İngiltereden de ileri ölderik adli vray yeti olmayan bir tabibe veya iki doktor: vatandaşın *hürriyetini Mibetimdiyii Ben bunları Toptaşi LUmarhanesinde sıra doktoru iken, Amerikada çıldırarak mem- leketimize gelen (İrbahim Mustafa) ismin- de'bir hastanın evrakını tedkik ederken görmüş ve me Amerikada bazan deli hakkında karar için jüriye bile mü- racaat edildiği vâkidir '... Ben bu meseleleri bir milletvekiline yazdım. Bana hak verdi, fakat böyle bir kanunun yapılabilmesi için Meclise bir teklifte bulunmak lâzımgeldiğini söyledi. Bizde deli müesseselerini peni ver AE KAMER yoktur! Vâkıa a Kan 560, 562 nci lie delilerin eee “silter; fakat bunlar delinin ruhi vaziyeti hakkındadır. Halbuki lâzım olan bir nizamname değil, tıpkı Fransa- da ve İngilterede olduğu gibi bir delinin girmesinden çıkmasına kadar geçireceği bütün vaziyetleri resmen tesbit eden bir kanundur. Meselâ kanaatime göre, delile. rin, mahkemede olduğu gibi bir dosyası olması doğru değildir. Zira dosya müte- addit kâğıtlardan ibaret olur ve kaybola- bilir. Tahrife uğrayabilir. Halbuki Fran- sada olduğu gibi, hâk ve silinti olmayan birsresmi defter her şeyi düzeltir, Fran- sız kanunundaki bir madde de, delilerin ei an; sevkedilirken, görecekleri muameleye aittir. 'Delileri polis ve jan- düdmk değil, sıhhat memurları veya idari sını alara getirmesi kâfidir. Bir kere ai bir şahsın mecnun olup olmadığı bizde bir ilmi tez mahiyeti alır. Bu bizde çokca vâki olmuştur : ..: bey vakasında ol- duğu gibi) Bazı tabipler bir şahsın Ped olduğuna ve ; binaenalevh tımarhan kalmasına o kam halde (Adli Tıb) şahsı tahliye etmiş ve üstündeki haer muamelesini Elia tır, akliye mütehassısı sıfatiyle ancak in lak yazabilirim. Vaziyeti ce- miyete etrafiyle tanıtmak, herkeslen ev- vel, muharrirlerimizin ve mütefekkirle- rimizin işidir. Evet, bizde bir akıllılar meselesi olduğu gibi, bir de deliler me- selesi v rami ve vaziyet her Mprterma ktır, Fra kanununun mesi demiyecek bir makam bulabileyim 1... Dr.'İzzeddin Şadan Necip Fazıl Kısakürek'in bundan ev- velki nüshamıza kadar tek ve tam bir tablo halinde verdiğimiz SIR isimli piyesini, muharririn şahsına taallük etmiyen bazı mücbir sebepler dolayısiyle Gilizetl” Bu eseri ileride kitap halinde ve matbaamızda | basılacak ilk eser olarak Sa