RTA Anadolu steple- rinin akşamlarına bayı- “lıyorum. Sanki dünya düm- düz bir kum sathı halinde örüldükten sonra her yere ve her tarafa aynı ölçüyle da- ğıtılmış olmıyan tabiat, bu unutulmuş köşeyi, yirmi dört saatte bir, gurup vaktı hatırlıyor, mahzun ve nedametli gö- zünü güneşin batışından gecenin inişi- ne kadar onun üstünden ayırmıyor. Fransızcada oKrepüskül) iy sinin mukabili lisanımızda yok. fecir diyemeyiz. Zira fecir yalnız sa- kaha, (Krepüskül) ise hem sabah, hem akşama ait... Güneşin batışından yıldızların en keskin ışıklariyle pârıl- dayışına kadar dağ arkasında kaybo. lan bir ses gibi, koyulaşa koyulaşa geceye karışan alacalık, memleketi- mizin hemen her tarafında pek çabuk geçer. nun için gurubla gecenin ara- sına sıkışmış olan bu devreye lisanı- mız, bir isim verecek kadar aşina değildir. «Edebiyatı Cedide»den evel- ki şairlerimizi mesteden ve bülbül gibi öttüren, Çamlıca tepesinden sey- redilecek bir gurub pek güzel olabi- lir, Fakat bu güzellik, batan güneşin suda eriyecek son ateş halkasına kadar devam eder. Ondan sonra baş- hyacak güzellikse gecenin hudutları içindedir, Fakat step, tabiatın bu çıplaklı- ğına mağrur öksüzü, bu akşam fecrini o kadar derin yaşıyor ki, mahallenin kutsileşmiş bir münzevisini ziyaret eden düğün alayları halinde, tabiatın, eteğinin dibine kadar sokulduğunu ve bir damlasında bir çiçek deryası saklı, keskin renkli ilâhi bir şurup halinde semalarından akıp gittiğini seziyor. Geçenlerde orta Anadolu step- lerinden birinde bir köy içinde gezi- yordum Eğri büğrü yollarda benden başka kimseler yoktu. Böyle bir dekor içinde yalnızlık, insanı alışılmamış bir hissin gökle- safe doluyor. c bücüç yolun hatlarını bir. noktada bir araba gör. ii üm : Araba gecenin yaklaş'şındaki sürate ayak uydurmuş, her an biraz daha yakın, biraz daha belli, bana Sw ANI ZÜLÜNEDARIN için o ruhun şahsiyetine en güzel timsal odur. Gözümün önündeki manzura de- ğişti; ve Asya dağlarından Anadolu yaylasına bir su yüzünde, inen Bozkurdun, sibirli sn ateşine dala dala bir sö- eğin isti- kimi seyret- meli bel ki odakikalarca sustu ve sonra birdenbire doğ-. söğüde çıkar. BOİSANLE) İEŞEİNI e eş ayrılır, kavuşur, düşünü doğru ilerliyordu. Tek atlı bir yük © tan değil, Anadolunun ruhundan çık- araba: mış, oturduğu yerde bir yem torbası bir gölge. halinde garip bir yük kün manzarası ta ciğerime kadar Bu zarif ağacın arabaya ince bir meti gibi keskin taşlar üzerinde sü- enim çocuğum; bu Bozkurd Sil su başında alıştığı cömert top- Her su bir söğüdün di- Mecp Tayl Kesakühek, O bir söğüdün dibidir. Ana- Aşk, hasret, inle sı- BK. mış gibidir. kadar üfak ve silik kalmıştı. Araba taşıyordu. işledi. Arabanın taşıdığı şey, kökle- * endam halinde yalnız gövdesi sığıyor, rünüyordu, Durdum, Arabanın arka- rağı terkederek bine kıvrılır ve her yol bir Ş dolu onun dibinde Kğ Ö .., 5 Ğ UÜ I lâ hep odur. Söğüt toprak- Arilsdi atının dizginlerini bırak- Onun hiçbir tahmine uymayan, karmakarışık Bir hizaya geldiğimiz zaman yü- rinden çıkarılmış bir söğüt ağacıydı. dallariyle yaprakları gür bir saç de- sından bakmaya başladım. Kimbilir yalçın yüzlü aşı- veya nesir üslübü içinde koskoca bir kının toprakla (o ideolocyadan haber vermek istedim. rından ince da- o Sana, bizi bekleyen gerçek milliyetçi- marlarını geçir. (liğin remzini göstermek istedim. Sö- eye gel u (o ğüt Anadolunun remzidir, Aynı söğüt ğaç , gözüme, (o Anadololunun ruh remzidir. Yine a ağlayan, fakat hüznü bir gelin gibi göründü. Düşündüm ki, söğüt, içli ve ketum Anadolunun en canlı remzidir, Hangi yanık > türküsünde sö- içinde mesut (aynı söğüt, aynı Anadolulunun, Asya yaylalarından irdikten sonra ruhunu dayadığı iman kaynağına bağlı bir remzdir. İşte bizim milliyetçiliğimiz; ve hakikatte bu mekânsız milliyetçi- güdün ismi geçmez liğin Anadolu mekânı içinde hassasi- Hangi köyün li söğütler (yet ifadesi!.. Anadolu ve Anadolu- perde kurmaz? culuk ! Vesikâlar konuşuyor: Dünkü veya bugünkü Ekonomi Bakanına bir sual: 1 — Garp Jinyitleri işletmesine (ona mübayaatta bulunduruyorlar. Han- evvelki sene bir müdür, birde müdür (gi kanun buna cevaz vermektedir ? muavini tayin ediliyor, 'Müdür ve 3 — Yine bu müdürler devlet müdür; muavini Zonguldaktan gelir. ken bütün feşyalarını satıyorlar ve Tavşanlıya gelince müessese hesabına 20.000 lira sarfederek kendi evlerine kristal içki takımlarına varıncaya ka- dar yeni eşya alıyorlar, Kendilerine prim, maden zammı vesair aidat olarak ayda 1000 liradan fazla maaş verilen bu zevat bu sarfiyatı bol keseden hangi kanuna istinaden Papa ? — Bu müdürler «bayanlarımı İs. iğ göndererek n e he malından 3 vagon kömürü bedava olarak kaza doktoruna hediye edi. yorlar. Doktor da bunu satarak pa- rasını alıyor, Bu nasıl bir hovarda- lıktır ? 4 — Müessese milyonlar zarar ederken müdürler, bayanları ve ço- cukları müessese hesabına tedarik edilen lüks malzeme ile tenis merak- larını tatmin ediyorlar ve Tavşanlının fakir halkına gösteriş yapıyorlar. Soruyoruz ve cevap is