li bir gece kervanla ( birlikte (seher vaktine kadar yola devam etmiş, seher vakti bir or- man kenarına inerek uyu- muştuk. O yolculukta bir meczup bize arkadaş olmuştu. Se- her vakti bir nâra attı ve ova yolunu tuttu, bir nefes . dinlenmedi: Gündüz olunca ona «O'ne hal idi» dedim. Meczup şöyle cevap ver- di: «Gördüm ki, ağaçlar üzerinde bülbüller inleme- ğe, dağlardaki keklikler ötmeğe, sulardaki kurba- ğalar bağırmağa, ormanda- ki hayvanlar çığrışmağa başladı. Düşündüm; mürüv vete yaraştıramadım ki, Bü ların hepsi tesbih etsinler de ben gaflet ile uyuyayım.» 4 Bir vakit Hicaz seferin- de bir takım kalbi uyanık gençler bana arkadaş olmuş- lardı. Bunlar Vakit vakit şiir terennüm ederler ve beyitler (ookurlardı, Ara- “mızda henüz tahkika vâsıl olmayıp taklitte kalmış bir edib de vardı. Bu, derviş- lerin halini inkâr ediyordu. Medinenin dört konak berisinde, Beni Hilâl kabi- lesinin bulunduğu yere vâ- sıl olduk. Arap odasından siyah bir çocuk çıktı. Yük- sek sesle terennüme baş- ladı, O sesin tesirinden ha- .vadaki kuşlar düşü düşü- verdi. Âbidin devesini gör- düm, oynamıya başladı, üzerindeki âbidi yere attı, Başını alıp çöl yolunu tuttü. zaman âbide dedim: «Ey şeyh, güzel ses hay- vana tesir etti; fakat sana tesir etmiyor. » Neyi görsem Allahı zi- kir ile cüşü huruştadır. Bu “ sözü o kimse anlar ki, mâ- nayı anlıyacak kulağı bulu- nur, o Allahı yalnız güle konmuş bülbül değildir, Belki her bir di- müddetçe halkı sin)» tesbih eden ken. Cenabı Hakkı için bir dildir. * * * Bir adamın” padişahın di- vanında vazifedar olan bir dostu vardı. O adam na- Birisi .o adama zamandır dostunu görmemişsin» dedi. Adam cevap verdi: «Ben onu görmek istemiyorum. » Orada dostunun mensup- larından birisi vardı, sordu: «Ne hata etmiştir ki, onu görmek istemiyorsunuz?» Adam cevap verdi: «Gör- mek istemiyorum değil, fa- kat divan içinde bulunan dost mazul clduğu vakit görülebilir. Ben onu gör- mekle sevinirim, Fakat bu ziyaretim, onu birçok işten alıkoyduğu için, kendisini mustarip edebilir. » Mühim meşguliyeti olan insanlar dostlariyle görüş- mezler, em vakit- leri olm Azledildikleri, âciz kal- dıkları. zaman dertlerini dökmek ve teselli * bulmak için dostlarını ararlar. * *» * İnsafsız meliklerden birisi bir âbide sordu: «<İbadetlerden efdaldir?» Âbid cevap verdi: «Senin için öğleye kadar uyumak efdaldir; çünkü uyuduğun incitmez- hangisi Bir zalimi öğle vakti uyu- muş gördüm de, bu fitne. dir, fitnenin uyumuş olması iyidir, dedim. Uykusu © uyanıklığından iyi olan kötü yaşayışlı kim- senin gebermesi iyidir, Fit- ne uyumuştur. Allah onu uyandırana lânet etsin. GÜLİSTAN Kilisli Rifat tesbih > 2.» e .s.59, (SOKRAT): <İki oğlu varl.. Ona sor- dum : Eğer senin iki oğlun iki tay, yahut iki dana ol- saydı, onlara bakıp, gere- ken terbiyeyi vermek. için mutlaka bir adam bulur, onu ücretle tutardın, değil mi? Bu adam da, elbette, ya bir çiftçi, yahut bir at tâlimcisi olurdu, Fakat ma- dem ki çocukların. iki in- , sandır; kendilerine bakip, gerekeri terbiyeyi vermek için nasıl bir adam bulma- yı tasarlıyorsun? Bir adama veya bir vatandaşa yakışır mümtazlık ve mükemmel. ilk bilgisine Gi kim var? Ben öyle sanmiya mecbu- rum ki, sen, baba olman noktasından bu meseleyle meşgul olmuşsundur; böyle bir kimseyi tanıyor musun, tanımıyor musun ?» * «Bunun neticesi olarak, imtihan ettiğim kimseler kendi kendilerine öfkelene- ceklerine bana kızarlar ve (Sokrat) iğrenç bir adam- dir, gençleri fesada sürük. lüyor derler. Birisi kendile- rine, ne yaparak veya ne- leri öğreterek gençleri fe- sada sürüklediğimi sorsa, bilmediklerini söylerler. Fa- kat ne söyliyeceklerini bil- medikleri meydana çıkma- sın diye, bütün hikmet sa. hiplerine karşı takınılması kolay olan şu edaya bürü- nürler: Havadaki, yeraltın- daki şeyleri inceler ; bizim taptıklarımıza inanmaz; za- yıf huccetleri kuvvetli gibi gösterir!.. Zira onlar haki- , kati görmek ve bildirmek istemezler; ve kendilerini her şeyi bilir sanmalarına rağmen hiçbir şey bilme- dikleri belli olmasın diye de omuz çevirirler » «Atinalılar!.. Beni suçlan- dıranların, köpürte köpürte konuşurken, üzerinizde ne gibi tesirler bıraktığından haberim yok!,, Bense, on. BEAN, ların bileli sözleri köri. rın bütün söylediği şeyler- de, tek doğru nokta yok- . Şu var ki, söyledik- birçok yalandan, en şim de, sözlerime inanma- manız için ibtiyatlı olmanız lâzımmış!.. Düşündüm: Be- nim, onlar hakkında hemen, yalancı ve safsatacı hük- münü vermemden utanma- maları, üstelik bu hükmü bana doğru kaydırmıya ça- lışmaları, hareketlerinin en hayâsız cephesidir. Biraz- dan göreceksiniz ki, ben zerre kadar usta bir hatip olamıyacağım | Meğer ki, doğruyu söyliyene, hakikati dillendirene, usta bir hatip denilsin.,. Eğer öyleyse, on- larınkine değil, fakat ken. di usulüme göre hatip ol- duğumu ben de tasdik ede- rim. Atinalılar! Benden işitecekleriniz, ne onlarınki gibi aldatıcı sözler, cümle bağlantılarına dikkat edil. miş hitabeler, ne de hesap- lanıp düzenlenmiş nutuk- lardır, Sadece, kendi ken- dine aklıma gelecek ve di- limden sarkacak sözlerle beraber olacağım. Zira ben, söyliyeceklerimin doğru olacağına güveniyorum.Hiç- biriniz de benden, başka lılar !.. meydanındaki dükkânlarda ve başka yerlerde konuşur: ken kullanmayı âdet edin- diğim sözlerle müdafaama giriştiğimi görürseniz, men şaşmayın . ve den kargaşalığa iadeye NSZ Yalnız şu noktaya dikkat ve ehemmiyet bağlayın: Söylediğim, doğru mu, de- gil mi? Çünkü hâkimin fa- zileti doğruyu : görmekte, in ni de doğruyu söy vi Pp 0 L o CYA Salih Zeki AKTAY