YUSUF (HEMEDANİ) Yıllardır köşesinden ayrılmamıştı. Cuma günlerinden başka zamanlarda sokağa çıkmak âdeti değildi. Bir gün, birdenbire dışarıya fırlamak arzusu düştü. Niçin; ne yapmak, nereye gitmek için ?.. Hiçbir şey bil- miyordu, Bu duygu ora son derece ağır geldi. Fakat çaresiz, atına bindi ve hayvenı dilediği yolu seçmekte hür bıraktı. At, şehirden dışarıya çıktı, çöllerde ileriledi, sahrada yıkık bir mesçidin önünde durdu. Şeyh mesçite kir genç gördü. Son derece heybetli salıvermiş, içlide Gencin soluk dudakarı kı- pırda e UM mesele düştü, Gönlüme çetin bir Sana onu sormak isti- Ve genç, meselesini anlattı; ve şeyh meselerin cevabını verdi. Ce- vaptan sonra Yusuf gence şöyle dedi: — Benim oğlum. gönlüne böyle meseleler düşünce hemen şehre gel, beni bul, benden sor! Buralara kadar gelmek zahmetine sokma beni! Genç, saffet ve hâlisiyet dolu gözierlm şeyhe kaldırdı : önlüme çetin bir mesele düştüğü zaman etrafımdaki her taş parçası senin gibi bir Yusuf'tur i — Bundan anlıyoruz ki, sadık ve hâlis mürid, yahut müriddeki sadakat ve .hâlisiyet, şeyhi kendi ayağına çekmek kudretindedir, #*## gün Bağdat Bir medresesinde Diğ 7 0 Hazreti Ömer bir şey işitti: İskenderiye valisi, onun oğlunu, yâni Halifenin oğlunu, şarap içme suçun- dan dolayı şer'i cezaya çarptırmıştır. Fakat bu cezayı, hükümette ve açık- ta değil, kendi evinde tatbik etmiş- tir. Hemen Hazreti Ömer valiye şu emri' yazdı : — Benim oğlumu niçin herkes gibi hükümette, göz önünde cezalan- dırmadın da kendi evine götürdün? Bu, benim oğluma, benim oglum ol- duğu için verdiğin bir intiyazdır! Ömer, valiyi muhakeme a'- e tına aldı. Böyleyken?.. Adıdeğmez Her bakımdan satıh- sathın da sathında kalmış, fakat, ve iman iddiasında bir adam ayağa kalkıp ona > mesele sordu. Şeyh şu cevabı verd — Otur, yerine ii senin lâf- larından bana küfür rayihası geliyor ! Galiba senin ölümün İslâm dini üze- rinde olmayacak ! Bir müddet sonra bu adam. Bi. zans Kayseri tarafından Halifeyi gör- meğe gelen bir murahhasla dost oldu, onunla beraber Bizans illerine gitti ve dinini elden çıkardı. Bir zamanlar Kur'an'ı emine olan bu adama ölüm döşeğinde sormuşlar: Kur an'dan hatırında bir vaaz ediyordu. da, ili — Hiç şey kaldı mı ? Şu cevabı vermiş : yır !,, Hepsini o unuttum, Yalnız hatırımda > bir âyet kaldı, Ve o âyeti okumuş İslâm nurunun içinde doğup bü- yüdükten sonra küfür karanlığında gözlerini yumarken, ezberlediği her âyet beyninden silinip yalnız bir ta- nesi - kendisine bırakılan bu adamın tekrarladığı Allah kelâmı, kendisi gibi ekedi betbahtlara, ebedi bet- bahtlık âkıbetine de dairdir Bilme (ATTAR) Şahı kşıbend Hazretlerinin en ia ezim Alâeddin hakkın- Şa Nakşı bendi Hazretlerinin sözü : — Alâeddin bizim birçok yükü. müzü &- hafelletmiştir Şahı Nakşibend Hazretlerinin kü- çük bir kızı vardı. Bir gün, Allah ehlinin bu en am biri, zevcesine AR edi : verili Beklediği haberi aldığı zaman, Şahı Nakşıbend müridinin medrese. deki hücresine girdi. Bütün eşya, eski bir hasir, bir yastık, örtü ve kırık bir ibrik. Alâeddin, hücresine gelen misilsiz şerefi görünce başını onun ayaklarına koydu ve yalvardı, yalvardı. Şahı Nahşıbend ona şöyle dedi : Bu ak- Onu sana — Benim bir kızım var... şam bülüğ haddine erişti, nikâh etmeğe memurum, Mürid cevap verdi : — Bu lütuf benim işin saadetle. rin en dee Fakat halimi ve evi- mi görüyorsunuz ; dünya e api? dan biçbirisine malik değili Şeyhin karşılığı : — Senin ve onun Allah indinde bir rızkırız vardır. Ve yine senin ve ARILTİLAR sh onun, hakikatte bu rızkın gelip sizi bulmasında ne bir rolünüz, ne onun nasıl geleceğinde şuurunuz olabilir, Evleniniz Bu izliyaçtan, halkanın büyük- lerinden ne kahramanlar dünyaya gelecektir. #** Buhara'da zâhir ehlinden bir toplu- luk arasında bir münakaşadır kopuyor: — Ruyet, yâni Allahın görülmesi mümkün müdür, değil midir ? nkâr eden edene. Hepsinin de Alâeddin Attar'a. itimatları büyüktür. Huzuruna çıkıyorlar ve meselelerini arzediyorlar; ç gün, tam bir temizlik için- de, PA olarak ve te lim konuşmadan omeclisimizde oturun; ondan sonra hükmümüzü verelim | Emri ayniyle yerine getiriyorlar. Ü,üncü günün sonunda bir levha: Münakaşacılar öyle bir vecd, kendin- den geçme ve her şeyi kaybetme halindedirler ki, birdenbire yere dü- üyorlar ve çırpınmaya başlıyorlır. Sn eg nazarı... Kendilerine geliş ve ceva — Tedi. Ruyet hakmış... *#* Sözü : —Bu yola düşenlerin yolunu kesen, kendileri, kendilerindeki köndiliklir. İtanlarıi külli ilme ulaşamayışları, kendi cüz'i ilimlerinden geçemevişle- ridir. İradesini Hakkın iradesinde, kudretini OHakkın kudretinde yok etmeyen Hakka varamaz, Bunun için de yol, Şeriat Sahibinin her emrini yerine getirip Hakkın muradını nefsin muradına takdim etmektir. z bülüğa erince bana haber l ŞGKOUR LLAHIM, sana şükürlerimin büsinie A şu var: Beni, yeniler ve ileriler içinde hiçbir gözün örkmiyee kadar yeni ve itin e iel bâğladiğiz k sin kolayca hükmettiği bir mevzuda izahı in ve dış görünüşünün aksine en mahrem meselenin müdafaasını > böylece, koşu dairesi üzerinde, sırf ara daki müthiş mesafe sözünden kaplumba- ğuların arkasından geliyor gibi görüne taziya karşı Ea inekle kahkahalarla güldürdün... Allahım, sana şükrederim ! Adıdeğmez