GİZ ZLERİNDE, o kuşların gözlerindeki ince. cik perdeye benzer şeffaf bir tül... Fikri, göz yaşları- nın içinden süzü- yormuş gibi, ağla- maklı: atmıyacağı- na inanarak, dedi, suya baş, yürür gider- sin. İmkânsız olan belki buna inanman- dır; su üstünde eye de e İnan- maktan açayım, in aktan... İnan- mak, İzmi Deyimin bükün muci- zelerin. ani ti e ları Ma bir kuşsun ; uç ba ele uçabilirs . Eşya ve hâdiselerin varlığı sreeakine kendi zati varlık hey'etinden evvel, bizim inan- orçlu. Sağ Big herşey, var; inandığımız hiçbir ş Sustu; ince ve giren dudaklarını buruşturdu, devam e yor musun a bütün epin misilsiz vi tılsım kav İnanmak Necip Fazıl KISAKÜREK doğru talaş talaş yontulan mermer, mer- kezine yaklaşıldıkça SEAN. A nö- betleriyle çatlamaya yüz tutm Gözlerinin keskin ila iki ka- şımın ortasından yakaladı: — Bütün bunların hesabı tek kelimelik... İnanmamak!.. İnsanlık şimdi inanmamak dev- rinin tam ke- malinde... Çevir başınıda şu me- zarın küflü kavuğundan arkadaki duvara, duvarın üstündeki — Or — ege vg kağlab ilirsin... İnan- Za yep inanmam, a a DI nımız, inanmamak buhranının Yl riilenni ln Sesinde, kemanın en tiz perdesinden efi kalınina geçer gibi bir âlienk de- gişikliği * rede yerini ve yurdunu öüpintirinisi sie ya değil; bir asas, kün bir unsur, bir eşi denbire, Gina kesilecek, dört ayağinı yerden kesip havalanacak ve sana, ev- elâ kendini, nir da yeryüzünü fet- hettirecek aya hi ni maz, inanmanın da kime. mahsus oldu. gğuna hemen inanırsın !.. Ço lee o çi Ruhu 5 k ince bir geçi İnanmak!.. Bu âlemde insandan başka her unsu ti ve m bir inanma uykusunun huzuru i emat, nebat ve hayvan, memur oldukları işlerin tam ve mutlak imanına bürülü albuki inan- mak, büyük ve sonsuz an, inanmanın tâ kendisi, ruhu ve cevheri, insana ma sus... İnsan inanacaktır ; ve bütün Kğ Bir ân ma günün içini oyan bir kurdun vin, iğ duydum. Peşin. , den yl Gi unun sesi yetişti: ktep kitaplarının sayfalarında, kibrit deni aydınlattıkları birkaç bin senelik tarihe bak! Bu insanlık, her ne; olsun, yalnız inanmanın eserini vermiş... İnanmış, toprağı ekmiş... İnanmış, şehir- leri kurmuş... İnanmış, meydanları aç- mış... Ve inanmış, imanının başı üstüne, çın çın öten bar çekmiş... pıp çarpmadığını anlamak için talaş ta- aş yontmuş... Sadec e . Ve e geçen her şeyi, inanmanın nema payı ola rak kazanmış... Şimdi bak, ledi ee Nihayet, İnsanoğlu, nema payını ser- maye zannedip ana sermayeyi o türlü ih- m er olmu: tarlalarını samyeli basmış, şehirlerini zelzele, meydahlarını ihtilâl ve kubbeleri zifiri karanlık. hay maya başlamış... İrem Sab seslerine «PROTOGORAS» ni (Heraleitos) felsefesi (Kratilos) da ve Elea nazariyesi (Gorgias) da olduğu gibi atom- cu maddecilikte (Demokritos) un dostu ve hem- ee yeğ ğe da şüpheciliğe felsefesinde ide sefesi başlamaktadır. Gy Men bir, filozof değildir. O parlak konferanslariyle kendisini Sicilya ve Ki tanıtmış bir (Sofist), yâni ve ile ders veren bir felsefe hocasıdır. Onun bu usu- lünü bir takım kabiliyetli insanlar ip etti- ler ve filozofların o zamana kadar eple- an hapsedilm iş tikirleriki retmeyi iş edindiler. Bunlar, ahlâki prensiplerinin türlü tefsirlere müsaid oluşu ve birden karşı gösterdikleri güvensizlikleriyle (Sofist) adiyle kendilerini tezyif ettiren, fakat (An- siklopedisitler) gibi faydalı olan, zeki felsefe PAR akar Oku: gin ve şüphe eden gençliğin. Sevdiği, ik nnletenya dinine taassupla bağlı olan halk yığınlarının nefret ettiği (Pro- ksagoras) ve (Sok- Memleketten koğuldu ve yazıları umumi İişasi danlarda slim (M. E. 411). Bu karara se- bep, bilhassa (Peri teon) adlı ürininbdz “ilâh. ların sekli hakkında gösterdiği şüphedir. Onun o şüpheciliği öyle kıyasların mahsu- lüdür ki, (Herakleitos) ın (Panta rei) yi bunun kübrasını; ve (Demokritos)un ihsasiyeciliği suğ. rasinı teşkil eder. Ona nazaran mahsüs âlem durmayan bir değişmedir. Hasseler bize sadece çox ağ ara . kaynaktan almamız : si geçen şeyi gösterir ; değişmeyeni, zaruri Ö e küllf olanı değil... Öyle ise, doğruyu bil. Teki için mil aldatıcı hasselerden üstün bir ir: Bu akıl ve dü- şüncedir. Fakat nda da (Demokritos)un gösterdiği gibi, düşünce, esaslı bir şekilde kendisinden farklı bulunmadığı ihsasın tema- disinden başka birşey değildir. Şu halde, eğer ihsas değişici, şüpheli, aldatıcı ise ve h için yoktur. Hasseler tarafından görülmemiş olduklarından, atomlar, (Demokritos) un bakı- mından bile, mutlak kıymeti olmayan bir fa- raziyeden birşey » değildir. Böylece (Anaksagoras)ın tohumları, (Empedokles) in unsürları, İyonya mektebinin prensipleri hak- kinda da aynı hüküm verilebilir. Bu küküm- den ne kadar insan varsa o kadar hakikat e herkes için kavranabilir külli ha- kikatların mevcud bulunmadığı iddiası çık- izafi birşey olup zevk, mizaç ve terbiye mese lesidir. Öyle ise, insan, erişilimsi tek mümkün şeyle, kendi kendisiyle uğraşmalıdır. Fel- sefe iyi düşünmek ve İyi söz söylemek sanatı- dır. Üç kısımda hülâsa olunabilir: Ameli ah- Vâk, (diyalektik), hitabet... felsefesi, dogmatizmayı v a mak suretiyle (Sokrat*s) ve (Plâton) un yolunu açmıştır. z 1