EBUBEKİR (ZİKAK) Sordular, oda cevap verdi : — ri zahirde kuldur; fakat batında hür vk Sordular, oda cevap yerdi — Sofi odurki, sofi kimdir diye sormaz... Tefsirci : — Bu ilim, Allahın sırrıdır. Bu insanlar da esrarın sahipleri... Bu işin hedefi, bulmaktır, anlamâk de- ğil... Bulmayanlar inkâr eder. Bu- lanlarda susar ve sual sormaktan geçer... EBUBEKİR (ŞEKKAK) edi: — Allahı öyle zikret ki, sen zikirden gaip olasın ve Hak seni zikretmeğe başlasın!.. Onu öyle zikret ki, sen aradan çık ve O'nun zikrettiği ol!.. EBUBEKİR (YEZDANYAR) Bu yolun, çok hususi bir meş- reb ve yol tutmuşlarından... Büyük- lerden bir çoğu gibi onu da inkâr eden edene Ark Sözü : — Melekler semanın bekçileri... Hadis ehli, Sünnetin bekçileri... So- filer de Allahın bekçileri... “tk zÜ: — Muhabbetin aslı muvafakat- tır. Seven odur ki, sevdiğinin rıza- sını herşeyin üstünde tutar. EBUBEKİR (SAYDELÂNİ) Müridi hikâye ediyor : — Şeyhim öldü. Kabrinin üstü- ne bir levha kazdırıp ismini belirt- tim, Biraz sonra baktım ki, yazı si- linmiş... Yine kazdırdım, yine silin- di. Bu işi kaç defa tekrarladımsa o kadar silindi. Nihayet işin sırrını bana söylediler : “O, dünyada nam ve nişanını silmişti. Allah da onun gizli kalmasını istedi. Şimdi sen onu belirtmek istiyorsun ? Elinden gelebilir mi hiç ?..,, e EBUBEKİR (EBHERİ) Bir dükkânın önünden geçiyor- du. Dükkân sahibinin oğlu şeyhin âşıkı... Arkasına düştü. Dükkân sa- hibi dönüşünde oğlunu e bulama» yınca öfkelendi, şeyhin evine koş- tu ve oradan oğlunu dik sözlerle alıp dükkâna götürdü. Şeyh, o ge- ce huzursuz kaldı. Sabahleyin, ca- iğ alıp doğru dükkân sahibi- . Dükkân sahibine şöyle dedi: — Dün gece huzursuz kaldım. Dünya malından bir bu cariyeye malikim. Dün seni incitmiş olmam- dan bu cariyeyi kabul edersen, al!.. Kabul etmezsen onu azad ediyorum! A Taraf SS ZE10014151 Irakın fethinden sonra bir çok İslâm büyüğü, Müslüman ol- mayan kadınlarla evlendi. Haz- reti Ömer, yüksek dereceli arka- daşlarından birine bir mektup yollayarak bu vaziyetten hiç hoş- lanmadığını bildirdi. Yüksek dereceli dostu, ondan sordu: — Bu mutalâa sadece şahsi- midir, yoksa dini bir esasamı bağlıdır ? Hazreti Ömer: — Sadece şahsi bir mutalâal. Cevabını verdi; vet: — Dini esasların yasak ettiği birşey olmasada, imanla pırılda- yan bir kalbe yakışmayacak bir Diye fikir yürütmedi. Ve hemen, dinin mutlak ka- nunlarından başka hiç kimseye baş eğmemek hürriyetinin ne ka- dar Müslümanlığa ait bir haslet olduğu hikmetini canlandıran şu harikulâde karşılığı aldı: — Senin şahsi mutalealarınla hareket etmek için kendimizde bir zaruret duymuyoruz! Böyleyken ??? Adıdeğmez ee ai, şeyhin ayakla- rna kapand —-Şe ybi m, irene a be- nim, ÖZÜr dileyen Şu ağ aldi) — Evet, günahı sen işledin, fa- kat elâği vi erişti | ” *. Ona sordular: — Hakikat nedir? — Hepsi O'nun ilmi... — Ya ilim nedir? — Hepsi O'nun hakikati... *k (9! Dedi ki: — Cemiyet, dağılmışları topla- maktır. Fırkalaşmak, toplananları dağıtmaktadır. Topluların gözü Al- lahdadır, dağılanlar dünyaya bakar, EBUBEKİR (SEKKÂK) Dedi: — Dünya ehlinin bir nimete konduğu zaman gönlünde duyduğu tad, bizim ecel vakti duyduğumuz iştiyakın lezzeti yanında hiçtir. Tefsirci : — Düşünün o ânı ki, ölüm Me- leği gelip der: “Korkma, rahmedi- cilerin en fazla rahmedicisine gidi- yorsun!.. Gerçek vatanına gidiyor- sun |.. Misilsiz bayrama gidiyor- sunl.. Bu dünya bir ânlık bir ko- naktır!.. Bu dünya müminlerin zin- danıdır!.. Bu gölge varlık bir ba- hanedir!.. Gelki, bahane ortadan kalksın, hakikat pırıldasın ve son- suzluk görünsün... Sen de ebedi ha- yata erişl.. KBUBELİR ( (SAKA) Yolculuk... Deniz... Fırtına... emi... Gemide haykıran haykırana, ağlayan ağlayana.. Aynı gemide biz köşeye çekil- miş, dalgın, oturan Ebubekir'in “ya- nına biri geliyor — Sen'ne tuhaf adamsınl.. Gör- müyor musun, insanlar, birbirini or ve dua ediyorlar! Sen de birşey söyle |, Başını kaldırıp şu mısraı söyledi: Allahım, seninle olan m niçin in- b istiyor ?.. Üzerine atıldılar: —Biz senden dua istiyoruz, sen şiir okuyorsun? Okumaya devam etti: Senin rahmet ve fazlındır ki, bize her eyi senden istetir /.. Fırtına diner gibi oldu, başın- dakiler haykırıştı : — Devam et! Devam et! Devam etti: Gazabınla fezaları simsiyah etmişken lütfünla her tarafı güneşe çevirirsin !.. Ve fırtına büsbütün durdu ! O, devam etti: Benim bu ölü cismim senin vusletin olmadan nasıl can bulsun; Hicranının kahrına âlemde cevap vere- bilecek kim var?.. 3