«Sırvermez» e gittim. «Tesbihçi- ler» den geçtim. Sağa saptım. «Ka- palı cami» sokağı- na girdim. ürü- di pısı... Girdim. Ne tuhaf!... Bahçe sandı- gım yer küçük bir mezarlık... Daha doğ- rusu kam ge” n m kenarında, e ei bölünmüş mezar.. rt erde bersin yi ürü şey.. . Btrafta, eren teker katlı, birbirine bağlı, içiçe geç- me, ahşap damaltları... Bunlarda gz z .. Hepsi peri rozarlasla şadırvanın arasında bir asma ; ve asmanın Altında birkaç tahta iskemle... Bir ân, kalakaldım. İçime, bir iskem- leye çöküp kaderimin tecellisini beklemek diye bir his düştü, Asmanın altındaki boş iskemlelerden birine çöktüm ne?.. Bu defa kar- kilitli kapısı halinde bir duvar oyuğu... Galiba mihrap... Ürpererek ayağa kalktım. Meçhulün kilitli kapısı mr açıldı, ne; odada, mih- rabın içinden KE gibi bir adam rüyo bana doğru yürüyor, tahtaları gıcırdata gıcırdata , mescidin bahçeye açı- lan gitmis içerden kurcaladı. Kapı paslı demir ve çürük tahtanın boğuk homur- danışlariyle açıldı, vet, bir somdli Bir kat âşiğidkn, geliyormuş gibi kısık bir ses: Hoş geldiniz, dedi, buyurun, : ay” ! u size anlatmayacağım. Anlata- myacağı için * değil, anlatılamıyacak mak içi a penil ıyacağım. Yalnız bir şey söyliyeyim: Gözleri! Evet, öZ- kw Tİ, bana 'ke ar Bu gözler, en uzak yıldızda; bir dünyadan bakıyordu. Alçıdan heykel gözleri gibi, bu dünyaya ait her şeye kapalı; bambaşka ve harikulâde bir dün- yanın seyircisi gözler!... üçücük billür parçasındaki renk ve ışık cıvıltıları gibi, bambaşka ve harikulâde bir dünya- disini terkip ediyor Par VE O GÜN, BU GÜN... Necip Fazıl KISAKÜREK Birden, denize bir gemiden demir atılması gibi, beynime — duygu çöktü: Kurtuluşumun, kurtuluşun sırrı bu adamdaydı. AMR yanı başına gelmiştim. iş, hek , Susam, açıl! “e kalmıştı. Ilık, son derece yumuşak ve Ilık: — Seni bekliyordum ! di Şaşırdım : — Olabilir sea va ben ismi. nizi bilmeden geldim simden *ne Ke > erki bizi kaybetmem meleri için konmuş 'yaftalar... kendi kendimizi Me zannetmemiz için... Benim mim Tanr — Burada tek başınıza mı oturu- Vi ti yle ya, tek başıma... Fakat bil- dikler beni yalnız bırakmaz. Ve dalgın dalgın yüzüne dalışımı le am tti: mı merak bi yam değil mi? Site dört yaşındayım Mânalı, mânasız, atıldım : — > edicim sizsiniz! e insanları irşad etmek kuv- veti DE hiç ar iağ çekilir miydim ? Meydanlara çıkardı Demi ez Beüemekte olduğu- nuzu İDAM Ses ari) kısrlâr; mg sleriğii beraber uzaklara kaçtı — Bi r pan herkesi ha apre bana kapınızı cephe tan başka çarem vufuna dair okudu. ğum bütün ei « Mürşid-i kâmil den bahsediyor ; üstün irşad ediciden... O nerede ve nasıl bulunur? Her devirde mutlaka bir tanesinin bulunduğunu kay- dediyor yine kitaplar... Ama onu nasıl ele geçirmeli? mi kitap diyor ki, onu bulmak için, teta gezmek, aramak yeter... Onu vene RM Çin seğdine Kadar” yayan yürüyebilirim. Fakat ora- da da bulacağım, yine bur: alaleği aki kala- balıkların bir eşi değil mi? Nasıl olabilir; nasıl, nası! iş gözlerini, taş bebeklerin göz- leri gibi, gan dünyadan çekerek yü- ilme — İrşad edicini İğ ma ondan ne isterdin, ne iğ irana dilerdin — Kendimin ve bütün Ee dâval Ma — Yanlış kapı aldın! ine sa- n bek- lemiyorsun da sen ona yol gösteriyorsun! Senin, Mn dilediğin yolu maya mahsus bir merkebe mi ihtiyacın var, bir rehbere mi ve bu emri ke esik casına bir haber verdi: — Merak ik istediğin oldu. Senin, bu dünyanın .basamak olduğu başka bir ekrarlıyormuş- tirmen lâ; .. Bu dünyayı tüketecek- n!,. Beli yola çıkamıyacaksın!.. Yol ötelerde... Fakat buranın keçi yollarını tüketeceksin!.. Keçi yollarında kaybede k zamana ne yazık!... Bi yol başıma ulaşacak olursan bu kaybettiğin zam yacaksın... Sen bilirsin... Bu dünya isteklisi, sensin! Ağlarcasına haykırdım Bana bu Azım; Ayağa kalktı. Mescid kılıklı damal- tına doğru hızlı hızlı yürümeğe başladı. Ben, arkasında, evi yanan bir insan gibi şaşkın ve bitkin, bakınırken, mırıldandı : — Ben namaza diyorum! Merak etme, merak etme, istediğin olacak.. ni keçi Di bir ucundan, öbür ucuna, gezdirec . Ba- kalım, yolu bulabilecek misin Ve ogün, bugün onun dizi dibindeyim! SÜKÜN HÂLİ İşitir misin bir bahar sabahı, Toprağa vuruşunu tohümların? Yapraksız bir dalın ağrısında, Doğuyor yarın. Şükür, ıslanmıyacak gözler, Kesildi mevsim yağmuru. Aralarında yeşil bir yaprak; ak dem çekmede iki kumru. Ne kadar avütsa eee varöriekiş Sabrını eritiyor g. Uzan bir çiçek oğlan Ve kal öylece. Çatlıyacak bir damladan sonra, Koku ve renkle dolan tomurcuk, Unuttu evini, annesini, Bahçelere giren çocuk. Seni dalgınlaştıracak rüya, Gelsin, bir akşam saatinde gelsin! Uzat ellerini gökyüzüne ; Sükün hâlinle ne güzelsin... Emin ÜLGENER Ve bir ân, gaibden bir emir dinliyor 1/33 (ie Ku. y.