“ tatmin için a oldu ağı KAİNAT NAZARİYESİNİN TEKÂMÜLÜ Yüksek Mühendis: Geni ay ve namütenahi yıldız, tâ ezel- olmadığını idrak edebilen insan daha çok eski sy semanın sırrını keşfetmeğe uğraştı. Semayı, dünyayı ve bü- tün mahlâkatı e ilâhların mekânı diye bu azametin insan zevkini inananlar a si ö E 5 © ŞE o e < "merkez etrafında dönen dığı ziya ile parladığını ve ay hilâl şeklinde olduğu zaman dünyanın güneşle ay arasında bulunduğunu izah etti. Bugün el'an mektep- lerde okutulan kâinat nazariyesine pek aykırı gelmiyen bu görüşün en hatalı tarafı, dün- yayı güneş manzumesinin merkezi addetmesi ve güneş ile peyklerinin ve hattâ bütün yıl- dızların dünyanın etrafında döndüğünü, yani mıştır. Yine bu sebepledir vi insanlık asır- laca geri kalmağa mahküm ol çi Hıristiyanlığın doğuşu sıralarında kâinat hakkında iki nazariye mevcuttu. Münevver, bul etti. Ve insanlık âlemi, bilhassa mer olan Avrupa bilâ itiraz asırlarca bunu tam hakikat bildi. Filhakika Avrupanın bu Gi devrinde, ilim diye > uğraşılan yalnız iki saha vardı: Kimya biley et... Bu devir e gayesi, sun'i altın yapmak şmaktan ibaretti. Hey'et bahsında ise hıristiyanlığın kabul ettiği umdeler ta hakikat bilinmiş ve buna aykırı bir fikrin akıldan bile geçirilmesi günah farzedilmiş suretle hey'et ilmi, (ilim nücum) denilen fal- sılık haline geldi. Her yıldızın, bir insan için yaratılmış una İnanmak, daha ziyade alâkadar eden mevzu, kendi nü- fuzları ve kazançlarıydı. Bu suretle hıristiyan Avrupa, tam on dört asır fikri hürriyetine sahip olmadan bir koyun sürüsü gibi yaşadı ve her söylenene inandı. İlim sahasında fikir hürriyeti, Avrupaya o anda (kültür) ve ilim itibariyle Avrupadan çok yüksek olan İslâm © taraftan e asır aşi (k pi ve bilgi- vrupa içlerine rl unların İs- panyada kurduğu me- deniyet, inşa ettikleri seirler, bütün Avru- Süreyya ELBİ ayı hayran bıraktı. e lek (Ehlisalip) seferleri ve daha ı Türklerinin fütuhatı, Avrupa” yı Wo sahasında geniş adımlar attı. cebir sahasında olduğu gibi hey'ette de bir çok büyük âlim yetişti. Avrupanın en büyük mekteplerinde en âlim addedilen şahsiyetler gayet ciddi olarak «bir iğne ucunda kaç me- münakaşa eder- ken, sekizinci asrın başlarında, Assamh, to- bilmezken, Mehmed cebir ve müsellesat dersi veriyor saniye muadelelerini hallediyordu. zinci asırda (762) B: M meşgul oldular ve bu husustaki terakkiyi çok teşvik ettiler. Bu devrin en büyük hey'et Alimi olan El-Batâni (880), (Brahe) den yedi. asır evvel yetişmiş ve onun gibi dünyanın en büyük müşahit hey'et âlimi olarak tanınmış- tır. Güneş manzumesinin hareketlerini takip eden, (Astronomi) cedvelleri tanzim eden bu büyük âlim, bir senenin uzunluğunu da gayet doğru olarak tayin etti. İran'da, aynı zamanda büyük bir hey'etişinas olan meşhur şâir Ömer Hayyam, yaptığı tetkiklerle, kullanılmakta olan Tariki yan- lışlığını gördü ve düzeltilmesini tavsiye etti. mer Hayyamın takvimi tatbik edilmemekle beraber bunün, sonradan onüçüncü (Gregori) tarafından Avrupa'da tatbik edilen takvimden çok daha doğru olduğu tahakkuk etti. 1433 de Semerkand Beyi olan Uluğ Bey o zamana kadar mevcut yıldız cetvellerinin en doğrusunu tanzim ve tabettirdi. Bu tesirlerle Ondört ve Onbeşinci asır- larda Avrupa'nın xulmetinde zaman zaman bir kıvılem parladığı görüldü. Fakat kilisenin nüfuz ve zulmü tesiriyle bu devre pek kısa sürüyor ve karanlık devam ediyordu. 1473 de doğan (Kopernikus) de «Ecramı Semaviye»nin hareketleri» ismindeki kitabını yazdıktan son- vi tematik) yoluyla ısbat ve izal kitabını bir köşeye kaldırmıştı. yarağıyla bu kitabını İse h meğe başlıyan (Kopernikus), kitabı elleriyle okşamış ve bir saat sonra, döndükçe isminin daimi olarak yaşıyacağı dünyaya — bu şöh- reti aklından bile geçirmeden — gözlerini kapamıştır. Belki yine bu korkunun, fakat daha zi- yade gururunun tesiriyledir me opar) ten takriben bir asır senra yaşam an ve asri (Astronomi) nin kurucusu mini (Brahe), ga ağir Kopernik) nazariyesini kabul etmedi. 1576 esinde, Danimarka kıralı ikinci Frederik'in yardımiyle, kendisine tahsis edilen ada üze- rinde *Semaların Sarayı» denilen (Uraniburg) rasadhanesini kuran ve oradan eden (Brahe), seyyarelerin güneşin etrafında döndüklerini k.hul etmekle. beraber, dünya- nın bütün kâinatın merkezi olduğu ve her şeyin dünya etrafında döndüğü fikrinde idi. (Brahe), yaptığı müşahedelerle, (Kepler) ve (Nuyton) gibi bü- yük Kati erlere çok müsait bir zemin ha- zırladı (Br ahe) yalnız ilmi sabada değil, maddi cisi harikülâde bir beyine malik olan bu iki dahi, (Brahe) nin ölümüne kadar beraber (Kepler), (Brahe) nin müşahede rini riyaziye ile Yuna 'lılar iyle relerin güneş etra- fında (kat'ı nakıs) çizdiklerini riyazi yolla tes- bit etti. Seyyarelerin sür'atlerini ve hareket lefinin yöre olan mesafeleri ve kitleleri ile mün etlerini tâyin etti. Bu suretle pm ii bulucusu» ünvanını alan bu büyük dâhi, o sırada (Galile) nin teleskopu keşfettiğini işitti. Bundan ilham alarak nazari olarak «Astronomik teleskop» u keşfetti. Fa: kat b sıkıntı içinde olması dolayısiyle tecrübe edemedi. “bütün bu terakkiye rağmen hâlâ kimse (Kopernikus) un nüfuzunu, yani dün- yanın kâinatın merkezi olmayıp ufacık bir cüz'ü olduğu fikrini kabul edemiyor, eden de cesaret edip söyliyemiyordu. Bu nazariyeyi kabul edip derslerinde öğreten (Bruno), Engi- eri ine getirtilip 1600 senesinde Roma'da O sırada (Padua) Üniversitesinde profe- sör olan (Galile) bu zalimane hükmü hasiyet ve nefretle karşıladı; fakat hakikatı aramak hususundaki azmini yükseltti. (Kopernikus) a inandı ve çalıştı. Bir çok ifti- (Nuyton, lar bir çol eeleie: bu günün kurdular kâinatın nazariyesini u nazariyeye nazaran, dünyamızın, için- toz parçası kadar varlığı olan kâinat, o bir namütenahidir. liği kabul etmemekte, daha doğrusu bu na- mütenabhiliği isbat edecek bir delilin mevgut olmadığını izah sekeri (Nuyton) hariçten bir kuvvete maruz kalmıyan barekette bir cismin müstakim bir hat istikametinde hare- ket edeceğini kabul etmişti (Aynştayn)a (Arkası sayfa i de) a