TİÇ gün KAĞAN altında dar gelirli bir henüz kahvelerimizi a paranın kıymetinden ii — Ne idi o yahu, diyordu, bir meci- diye ile çarşıya rıkardık; yağını, şekerini, etini, ekmeğini al; yorulduysan otur, bir kahve iç, üzerine yo p&rası bile artardı imdi pazarda bir avuç para döküyorsun, yine de evde beş m doyuracak bir sepet dolduramıyor- — Canım, şurada birer kahve içerek keyfi edeceğiz derken, bu efkârlı lâfların yi ği mı? aşım atıldı — Nerede o keyif dediğin birader ? 7 Eskiden «Lirayı bozarım da keyfi boz- mam» derlermiş; şimdi bei OR; zira lirayı bozdun mu dayanmıyor. bir şeyler söyliyecekti; fakat a ire arkada: sağa Sola si en ik sonra şöylece kula- ğıma famldamıya başladı: — 1tr me İ te Zaten hangi zua erir girer de san irtibat veya inslsiğa kalır ki ?.. Bundan evvel memur bulunduğum kazada kahvede iken dikkat ederdim; oralardan bir kadın geçmiye meşgul olanlar zarları bırakırlar ve kay boluncaya kadar gözlerini bu kamaştıran mihraktan ayıram akalor; -- meyyizleri gibi ince eleyip sık dokuyarak not verirlerdi. oksa sen de bu kadına mı not vereceksin ? Diye arkadaşıma takıldım. O derhal DANLA verdi : Hayır, bilâkis notunu kıracağım. Küglermi dikkat etmedin mi? Bana ka- lırsa bu kadınlar delirdi azizim; o güze lim kaşlar gözüne göre kavislenip durur- , (ondüle) mi, bir şeyler ica- saç güzelliği de arap rada iki masa ötemizde, iğağ ne kolu be abanmak, ötekine ayağıy üzere ancak üç sandal, rabil n Reis'in, sol kulağının bize doğru dlklaiğini hieşedince arkadaşımı dürttüm: , kulak misa limestğime halkın şikâyetlerin ak versin. Mazotsuzluktan, elektrikler ölü Kenar sokakların çöp ara- bası e denize çekilmek için ikişer te- kerleği » kinci adammış; bu Kazada onun huyuna suyuna gitmiyen tek memur en diyorlar — Memur değil, EyMALADI. bile ba- rınamaz. — Neden ? 5 irader, herif buranın zengin yerli, aymakamla anlaşamadı mı, ni «Ne duruyoruz ulan, i.çer kabak yağ kâ- ae in şunun ayağını kaydırıverelim!» rm Dü — Peki, bu m Kaymakamla anla- şeiiyor in aca mdilik Bella iyi, birbirlerini DERMde görenler, yamula yamula istikbâl ediyor! n daha ziyade Si e eadığı: ni binösdirlei konuşmamızı ozi üzere bir mevzu düşünmiye ve öni müs açılan çarşının ana caddesini dolduran m. Günlerden olduğunu yazımızın ortasında da askerleri seyretmiye başladı Pazar EVVELÂ İTFAİYE YANDI kira ği Buraya tümen geldiğinden i her Pazar sokaklai tlyO Arkadaşıma GE işaret ettim: — Bak, askerler ayakkabılarını bo- yatıyorlar, çoğu zarf kâğıt satın alıyor, şu sinama afişindeki çıplak kadın resmi- Be meni görüyor musun? resim tirenlere ne dersin Allah na? sir ie yazılı siyah perde önün- de elele tutuşup, terfiyelerini, c veya kol 1 saatlarını göstererek (poz) ve- rişlerine dikkat et rkadaşım vü österdiklerimin de Belediye Reisi mevzuu ile irtibatını bul- du; yine aynı pervasızlıkla söylenmiye başladı: — Bu Reisin evi şehir mezarlığının karşısına düşer. Hanımı, sabahları pan- curları açınca, gözüne ilişen selvilerle mezar taşlarına sinirlenirmiş, &vvel bu mezarlığı park yapıverdiler, fa- kuruş harcasa, bu memlekette ayda kaç ii dökülüyor? a er kinin Su! urmayacağını anlayınca, asid aktin, ie Fi sos burnu ne kadar Biye yüzüne akti; Oda benim saatime a — Da, saat oturmalıyım.. göcüklü; rın ikiside sinamaya gocu matinesine gittiler, onları bekliyeceğim, dedi. u sırada caddeyi dolduran kalaba- lıkta bir kaynaşma ve kaçışma baş gös- terdi. Birkaç saniye içinde bu kaynaşma esnemek kadar çabuk sirayet eden bir hareket salgını hâlini aldı. deli e sahi- bini göremediğimiz bir ses duyu! — «Sinama yanı; e Ko, ma yetişemiyor- dum. Havaya is oku yayılmış ve alev- ler civar dükkânların çatılarını sarmıştı. Düdük sesleri, bağırışlar, «Eyvah çocu- um!» enler çok... Kalabal girmez arkadaşımı kaybettim; nihayet bir hayli mücadeleden sonra sinamayı göperlecek. biz yer bulabildim r, polisler, bekçiler mütema- diyen sün çalıyor ve alâkadar “ halkı Di şer lere Vi çihinin kaydettiği Şikago a baskı canım asker angından da m r birisi alevle: e arasında koltuklarında İkişer üçer çocukla çıkıyor- : EE SA ARA İyi ME RR ii Fahri ERDİNÇ lar. Hele bir askerin birinci sinden omuzund avluya Sy Gördüklerimin kat pencer kız gocuğiyle beton İmareti. bir kurtarıştı. psini birden anlatmak ? n harıl harıl ya- ki dükkânlar boşaltılıyor; şu hazır elbiseleri alanlar pek ) ötürenler ve e Onu eşya, şimdi icabed Te: şaltılıyor. Seyirci 1 TASI, beş dakikada bir haber tazeliyen (alâmi- bırakmamışlar. Fakat sinamanın kurtul- masına imkân yok. Yangın makine dai- resinden çıkmış, sinamacı içeriden ri iyi bile alamamış. olsun; eskiden kuruşa ei kırka Diz mı? Harp neresine tesir ett nl İşte İkinci ledi a sokağa atlamış... Ev ç rk met, dükkânından aynasını, dolabını sök- Teri ... Dükkânı sigortalı herifin, mı?, korkar "Nihayet üçüncü şifahi nüsha dilden dile dolaşıyor: “1 yi ama, itfaiye nerde? Merak meyin, ara da haber gitmiş, otomabi. lin letiim şişiriyorlarmış... Komi sabaya da telefon etmişler; a e esi de hazırlanıyormuş... Yahu, bizim (Motopomp) a ne ? Onu, öbür ta- aftan e emişler, fakat Us atlak oldu, ihtiyarın sudökmesi kadar da hükm yok u Gazeteler artık bunlardan aşka nüsha basmadı; zaten sağdan solda göremiyecek bir yere z tU başı yer yer yanmış bir topçu erini” unutamıyacağım: z arı koca bu erin ellerine sarı- larak, çocuklarını kurtardığı için dua ve ir ediyorlardı... Er, çok temiz bir lüşl acak canım, siz sağolun, iş- te bir stüvei Em tık.. Dedi ve a ştı. Nihayet komşu kasabanın itfaiyesi, yedek hortumlariyle bizim (Motopomp)u da çalıştırarak, bir ev, iki-dükkân yan- dıktan sonra felâketin önünü aldı; aldı ama, zavallı sinama, tahsisat yokluğum- dan dört duvar hâlinde kalmış yapılara döndü. Akşam Üzeri evime giderken arkada. şıma uğradım; çok şükür çocuklarına MENA e sıl kahvede konuştuklarımızda haklı d değil miyim? ye söze başladı ve devam etti aha — n an için en e ranın mazisini benden sor: D uzakla; N