AU bir kasırga; bir anda âyatımı — değiştirdi. Eminönünden köprüye doğru yürüyordum. Peşin olarak haber vereyim > ki bu hâdisede ne bir kadın, ne de... Hayır; en iyisi olanı biteni Fakat pek âz kişi orasını Yenis tamiin o winatelefi Üstünden Reğietmiştir. Ben de zeyretitö- dim. Zira minareye çıkamam, safram kabarır. Şu kadar var ki, yerde yürüdüğüm! halde ve kısa bir göz gezdiriş sirasında, Eminönü meydanını bütün ga- ripliği ve şekilsizliğile mihare- den #öyreder gibi görebilirim: Netekim 6 günde görebiliyör, hattâ görüyordum. Şurada cılız bir araba; ötede yemyeşil bir mânt6 ; kış örtasında bahar... Tâ ötede kirmizı, kan kirmizi bir şapka. Çubuk gibi adamlar, imâkas mâkâs âçılip arpa böyu G yer giden bâcâklar; filân falan... z Arife tarif gerekmez. Hikâye- ye gülelim : Durduğum yerde ve bir anın imtidadında müthiş bir duygu... ş Kan dâlgâları Halinde yüzümü, 2 ve zihni bir arzu kılığında bey- j nimi yakıp kavuran bir hareket u mâhut İsikandal 5 mak, sonra, belki de saatlerce CR perişan halini hatırlayarak kahkâhâ- larımı hızlandırdığımı anladım. Yavaşladım. Sonra yine düşün- celerime daldım, İnsanlar oluk oluk akıyordu. İnsanlar... Kendinden habersiz, yecek kadar hakiki benlikle- riyle o zaman görünürler (de- rün dikkatim şu anda benim de bana yabancı bir çehre ta- kındığımı haber verdi). Bu fikrireddetmek ister gibi başımı kaldırdım. Oh ! Taptığım gök... Yani mavi, masmavi, eski sev- gilimin gözleri ve Bedri Rahmi- nin şiirleri kadar temiz, berrak yok ve köprünün en kalabalık saati : Akşam!.. ğ Kâinata nazaran dünya, dün- “yaya göre onun meskün kısım- ları, insan oturan topraklarda büyük şehirler, memleketlerde limanlar ne ise İstanbul lima- ve mavi gök... Tek bir bulut ZAMİR GÖYVEMLİ nında da köprü odur. O kadar hayati bir ehömmiyeti var... Köprü insanla dolu ve bende insânlara kucak kadar hâkim değilim ki, yanı- mızdan geçen dilenci çocuğu» nü bir (Velâskez) gözile göre- rek yüzünü okşayorum. Ne dü- şündüğüne zerre kadar ehem- miyet vermedim ; çünkü o bir insan, bir hayvân, bir eşya de- gil, (plâstik) bir çehre, bir nisbetler sistemi, bir kiymetler muvazenesi... Bende bir muva- Aynı hareketi şu güzel kadına yapamaz mıyım ? Affedersiniz, bu hikâyede ne kadın, ne de... Köprüyü hızlı hızlı yürüye- rek ortasından Haliç tarafına Bir rup namına bir ihtişam yaratmıştı (Hakkı Süha cümlesi ). İşte beni çile- den çıkaran kasırga o anda ya- Hayır, bu bir damarı olan gelebilmiş bir köpekti. Amma a İN nasıl köpek ? Onu hiç sorma- yin! Hoş, sormağanız da anld- tâcdğım ya... Sıska, miskin bir köpek... yapış yapış ; kulakları düşük. Kuyruğu bacağının arasında, kemikleri fırlamış... ğil; bir anda onun şahsiyetine bütün kalbile açılan, onda ha- yatın hakiki değerini gören bana, düşüncelerile anlaştığı adama, yani, kısacası bana baktı. Bende beni gördü. Bense onda hayvanı değil, kendimij gördüm. Köpek bana baktı ve yarabbi, nasıl baktı? O gözlerde ne (fontasmagorik) bir ifade vardı. o ifade kudretini şimdiye kadar pek az insan gözünde görmüştüm. Bu pis hayvan, tekmelerle her yerden kovulan hayvan, alelâde bir köpek değildi. Kır- mı ren derinliğinde, kanat çırptığını, İsanın çarmıha gerildiğini, (Bizans mozayıkları nın şarı benizli melâikelerini, <> wi) N ia ($ Hazreti Eyübün kanayan kurtlu - Hah, bul- Eyübün kendisi idi. Bu keşfim üzerine dayana- madım, bir siçrayışta köprünün parmaklığı üzerine fırladım: (Eskiden cininastiği çok sevör: dim. ve halâ vüğüdüm kedi gi- bidir). O anda bir şey daha dik- katime çarptı. Gözlerimi kö- pekten çevirince zekâm ken- tâkatı yokmuş gibi duran kö- peği... ” Gırtlağım yırtılırcasına ba- sıska, nasıl körkunç, nasıl kes mikli ve nasıl sakin. Çünki 6 Eyüpsultandır Herifler, belagatım karşısın- da şaşırdı. - — Bakın şu köpeğe, eğer vapurumun kaçmsı dan burada bekleyeceğim, ba- İki, köpeğe bakın 1. Ne kâdâr va beşeri ifadeli bir yüzü var, ya < gözleri !.. Biri gülecek oldu. Biri yolu- . na devam etti. Kalabalık çoğa- gözlerim köpekte, şaşkın Şaş- ii ın haykırırken bir polis be- sü lirdi : N — Ne var, ne oluyor ?.. — Hiç.. bir köpek var... Atıldım : — O köpek değil! Polis hayretle yüzüme baktı: — Ya ne?.. — Cennetten gelen müjdecil. hiç bir fark yokmu? fi Pek yakında, en büyük Türk romancılarından bir şahsi- yetin, bir uzun hikâyesi... (İsmini şimdilik haber ver- mi, va A