Sanat Dünyamızda Tezad Nurullah BERK Bir hal beni hayretler içinde bira- ıyor. Bu hayretin, en yüksek derecesi- ne vardığı şu sırada (BÜYÜK DO. ĞU) ya ait ilk yazımı, her hangi baş- ka bir mevzua hasretmek benim için imkânsız. Görüyorum ki beni hayret- ben b ak bahsedeceği Gerçi mesele eki bisi. Kristof Kolomb'un yumurta oyunu kadar ba- sit... Sanatın (objektif) veya (sübjektif) olmasını tavsiye edenlerle (metafizik) oyunlardan hoşlananları pek alâkadar etmez. Varsın onlar yedi kat gökler- de dolaşsınlar; ben, okuyucularımla baş başa verip, bu garip tezadı ve duyduğum hayreti canlandırmaya ça- lışayım. * * * Güzel sanatlar mevzuu etrafında- ki konferanslar, konuşmalar, söylev- ler ve demeçler aldı, yürüdü. Resim- den, heykelden, sanattan, (estetik) ten, vesaire vesaireden konuşan muharrir- ler, mütefekkirler, münekkitler bir kür- süden inip ötekine çıkmakta, bir ma- sanın arkasından öteki masanın arka- sına geçmekte... Mecmuaların hepsinin başlığında «sanat» <plâstik sanatlar» veya «Gü- zel sanatlar» kelimeleri var. Sahifeleri açınız: Sanat, çeşitli yazıcıların baş mevzuu. Yüzlerce, binlerce makale. Her biri bir fikri, bir ideolocyayı, bir temayülü müdafaa ediyor, yaymaya çalışıyor. (Klasik) veya (Modern) san- atın bütün meselelerini, en girift (es- tetik) davalarıni ele alan Sayısız mu- harrir var. Sanat için sa lor) sanatı, içtimai sanat, mevzulu ve mevzusuz: sanat... var, hepsi mevcut; hepsi makale, fıkra, (broşür), kitap halinde basılmış, yayılmış. * ** Hasılı sanat her tarafta söylenir, sanat her tarafta münakâaşalar, müca- deleler uyandırır ; sanat her gazetede, her mecmuada başlıca mevzu olur; sanat mevzuu mükemmel bir basamak, bir geçinme vasıtası olur; hâmileri, dostları, konferanscıları, muharrir ve hattâ fıkracıları bile boldur. Her yerde ve tarafta bir sanat konusudur gider. Sokakta ayağınız bir yere takılırsa bilin ki sanata takılmıştır ! * ** Ama sanat taşının kendisine değil, lâfına! Dedi kodusuna, münakaşasına, kavgasına, felsefesine, yaygarasına, yazısına, kitabına konferansına, söy- levine, demecine, ihtirasına, sağına, soluna, ortasına, vesaire vesaire! İşte tezat: sanat eseri meydanda yok! İşte hayretim! Mütemadiyen sanat- tan bahsediliyor! Bütün samimiyetimle itiraf edeyim ki bu yukarda saydığım kaynaşma artık beni incitiyor. Sanat mevzuunun yazısından, konferansın- dan, münakaşasından, her türlü mev- zuundan derin, sonsuz bir bıkkınlık geldi. Bütün bu ihtiraslı edebiyata bir son verip, yıllardan beri lâkırdısı ge- çen bu sanat eserini, devamlı, istik- rarlı ve esaslı bir şekilde göstermek zamanı gelip geçtiği kanaatindeyim. Yüz değil, bin yıl daha devam etse bu halin bu yurt halkinda hiçbir alâ- ka'uyandırmayacağına kaniim. Harf- ler, kelimeler ve ölü mefhumlar halin- de tecelli eden sanat dünyamızı, can- lı, ve kıymetli nümunelere dayanan vâkıalar şekline sokmak lâzımdır. O da şöyle mümkündür: Her şeyden evvel her Türk şeh- rinde bir resim ve heykel müzesi kur- mak!.. Derhal, ne yapıp yapıp, başlıca Türk şehirlerinde, muhteviyatı sık sık değişen birer (galeri) tesis etmekl.. men, ilk inşa fırsatında, mima- ri ile (plastik) sanatları barışdırarak, ressam ve heykeltraşlara büyük tez- yini eserler sipariş etmek... Mümkün çabuklukla lise müfredat programlarına «sanat tarihi» dersleri koymak. Ve bu işin, yazımda tenkit eltiğim ölü mefhumlar, manzumesine girmemesi için hemen mekteplerde bi- rer o (Roprodüksiyon) yani matbu sanat eserleri müzesi kurmak. Ve bunları hemen, şu bir, iki yıl larla yapmak; ve. işin tekemmülünü sonraya bırakmak... Sanatın, işde tenbel, lâfda hama- rat gevezelerini; boş iddiaları bir yana bırakıp biricik hayat ve hakikat tedbiri lehine seferber olmaya davet ediyorum 1lI mi vücudu olmayan adam ruh- tan nasıl bahsedebilir ? esenin gözile ameli Vr Bu şehir ve bu şehrin kadrolaşdırdığı ce- miyetin başıboşluk derecesine bakınız