Türk çiçekçiliğinin milli kütüphanemize hediye ettiği kıymetli eserlerden biri de, bu gün adını hürmet ve rahmetle analım, Şehre- mini camii hatibi Übeydi efendinin hieri 1110 yılında kaleme aldığı bir çiçekçiler tezkeresi- dir, «Netayicülezhar» adını taşıyan bu kiymetli eserin iki nushası, üniversite kütüphanesinin Türkçe yazmaları arasında 3386 ve 2760 nu- maralarda kayıtlıdır. Übeydi efendi merhum, ülemadan, vüzera- dan, şeyhten, devrişten; bekçi, bahçıvan, hancı, hamamei; esnaftan tüccardan iki yüze yakın Türk çiçekçisinin adını veriyor. Eserde sahi- binin hal tereümesinden ziyade elde edilen çiçeklerin isimlerine, tariflerine ve çiçekler için söylenmiş tarih ük fıkralar yer- leştirilmiştir; Übeydi efendi merhum bu himme- tini tesbit ettiği bütün isimler üzerinde sarf- etmiş olsaydı, «Netayicülezhar» bugün muhak- kak ki bir hazine olurdu. * “. bussuut efendi, Netayicülezhar'da ilk kaydedilen isimdir; on altıncı asrın büyük şeyhislâmı, ikisi sarı, biri beyaz üç çeşit zerrin ve bu çiçekler «sarı Ebussuut, Ebus- su üşa e ve Ebussuut beyazı» isimlerile Gael edilm (Büy eli in Netayicülzehardan bazı parçalar eri or üyük T "bilgini Kâtip Çelebinin ölüm tarihi malâm değildir. Arapça kitabeli kabir taşı kısmen harap olmuştur. Müellifin hakkında kaleme aldığı bir makale silsilesine pek haklı olarak «1070»e doğru ölen Kâtip Çe- ebi...». diye başlamaktadır. “Übeydi efendinin tezkeresinde bu büyük adamın da adı vardır ve muasırı sayılabilecek olan tezkere sahibi tarafından ir lem kayıtlara itimat etmek lâzımdır : “Hacı Halife - kâtip, müverrih, âlim, Fa zl merhum Hacı Halife ki, bir mavi katmer salkımlı mavi sümbülü vardır. 1074de öl. müştür, Hacı Halife menzilin adn ide ilâh -Übeydi- © Galatalı Çorbacı! Mehmet ağa,” hicri 1077jde ölmüş; lâlelve zerrin tohumlarına”sa- hip bir mubarek ihtiyarmış. Rumi lâleden' bir m varmış ala ZAMAN OLUR Kİ: murahhaslarile nasıl bir mütareke imzaladıklarını tesbit eden Bulgarlar, bayram EÇ Oyla, Yine Tarihte Türk çiçekciliği Kendisine su gibi akıttı — nâsı cası, «Çorbacı» adile pia zerrini ilk açtığı zaman, çiçek meraklıları yüz kuruş verip al- mak istemişler. Merhum, adının rahmetle anıl- masını paraya tercih etmiş, bu namlı zerrinin- den birkaç soğan yetiştirdikten sonra, Alaca lâlesile beraber birer kâğıda koyarak asrının meşhur çiçekçilerine: varıp kendi elile birer tane hediye ederek her ga ruhunu hayır ile şâd etmelerini rica etmiş... Atik Mustafa paşa şey e Necmettin asan efendi bir güzel zümbül, bir alâ nar bir nadide fındık ve bir lâtif kızılcık mr miş, bunlara «Şeyh sümbülü» , «Şeyh narı» «Şeyh fındığı» ve «Şeyh kızılcığı» demişler. Ubeydi efendinin şu fıkrasını okuyalım, bakınız ne kad dar şirindir : «Üçüncü Sultan Murat zamanında, mev- lüt gecesinde ilk defa olarak minarelerin şe- bundan böyle mevlüt geceleri minarelerin kan- dillerle donatılmasının âdet olması hakkında bir ferman çıkarmıştır.» ekizinei asır başında Mustafa Çelebi bir Lara wee imiş. Onbir tane nadide karanfil yetişti . Bakınız isimleri ne kadar güzeldir: Şebçe Tuğlu alaca... Karanfillerden birinin adıda «Nasuh» dur. Nasuh, Mustafa Çelebinin ha- tırını. kıramıyacağı bir yanamıyor, berb i geri alıyor, fakat, onun adına nisbetle li ettirmek za- rafetini de il or, rhaneli hacı Mustafanın da «Akçeli» het bir zerrini vardır. Birgün, Ka- 7912 Balkan harbi faciasında, Türk günlerinde birbirlerini, ağabeyleri Rusların dilile basdıkları bu ve buna benzer (kartpostal) larla tebrik ili ettiler Reşad Ekrem KOÇU lenderhanelinin bahçesini devrin küberasından bir zat ziyaret ediyor, o gün yeni açmış ve o zamana kadar görülmemiş bir zerrinin dibine bir avuç çil kuruş bırakıyor. Bahçeden “ayrı- lirken Kalenderhaneli : — Bizden bir çiçek almadınız 1. diyor. Zarif misafir : — Eğer lütfederseniz dibinde akçesi olanı alalım 1.. diyor. alenderhanelinin bu yeni çiçeği de «ak- çeli» diye şöhret buluyor. Sokullu oğullarının Karaağaç gr S0 namlı bir bahçesi vardır ki, bugü er İstanbul mezbahası iy aa On MN asır ortasında, Mehmet adında bir bah- çıvan, burada, tetanbalr e en güzel lâlelerini yetiştirmiştir. Bir lâlelere hayran oluyor ve yetiştiren ihtiyar bahçıvanı çağırarak : — Dile benden ne dilersin!.. diyor. Mehmet ağa: dişahım !. Beni İbrahim Hanzade- lerin Hicazdaki hayratına mütevelli tayin et, ömrümün son mi o topraklarda geçirmek isterim | diyor. * e kadar yazıktır ki Türk çiçek- çiliği ölü bir halde bulunuyor. Daracık ve pis bir sokakta kurulan İstanbul Çiçek pazarı, iç sızlatacak kadar yoksuldur. (Çiçek, bir ruh yüksekliği miyarıdır. Tarihi çok parlak olan Türk çiçekçiliğini eski yerine çıkarmak bir r e yakutların, elmas dalgalarının, inci eteklerinin gümüş fincanların, tuğlu alacaların (yerini <Jan- mari gülleri» , «Eklips boreal» N «Glay- yöl» ler, «Kana» lar aldı... Hazindi 33 sene evvelin mizahı (Kalem - se 1 ocuğum, hip mektepli yi e olur mu? Dyer çan alayl b