Dartanyan bu kadının — * sam—— — — ANAL kendisini ve kendini seve- ni mahvedebileceğini anlamıştı »— Durl Sana hakiki bir ce- #ur adamla senin gibi alçak bir berif arasındaki farkı göstere- yim; olduğun yerde dur, ben ız gideceğim. ’.ısııı:u an bunü söyledikten sonra sessiz adımlarla, bir gö« tüyle düşmanın hareketine dik- kat, ve diğerile yerdeki arıza- lardan istifade aederek - ikinci makerin yanına varmağa muvalf- fak oldu. İstediğini yapmak — için iki gekil vardı: Onun üstünü başı- ni bulunduğu yerde aramak, Yahut onu yücudüne siper gibi tutup taşıyarak hendeğe getir- Jlikten sonra aramak. Dartanyan ikinci şekli tercih #etti, ve cesedi omuzuna — vur: duğu sırada düşman tarafından #teş edilmişti. Hafif bir sarsınlı, cesede gi- ren Üç kurşunun çirkin sesi, son bir feryat, ölüm — iniltisi, Dartanyan kendisini öldürmek lstiyan adamın bu sefer haya- tını kurtardığını gördü. Dartanyan hendeğe - geldi, ve cesedi ölü gibi sararmış olan yaralı adamın yanına attı. Hemen aramağa — başladı, ölü adamın teorekesi bir sahti- yan cüzdan, bir kumar kuburu, bir çilt zar, ve haydudun aldığı paranın bir. kısmını bavi bir Para kesesinden ibaret bulu Buyordu. Kumar kuburu ile zarları bul- cebinde bıraktı, para ke- YArBu AGEMA wrimu, »e :l*lılı cüzdanı aramağa baş Bir takım kıymetsiz küğıtlar Arasada hayatı pahasına ad- dettiği gu mektubu - buldu: “O kadını bir daha kimsenin bulamıyacağı manastıra kapa> tıp emniyet altına aldıktan son- tA yapacağınız iş adamı yaşat tamaktır; yoksa elimin çok uzun olduğunu ve aldığınız yüz lirayı pek acı bir surette öde- yeceğinizi bilirsiniz.,, İmza yoktu. Bununla beraber mektubun Mayledi - taralından Yazıldığı aşikârdı. Bunun için Goktuba kadinın gleybine - bir ispat olmak üzere — sakladi, ve hendek köşesi arkasında emni- yet altında bulundukları — iç'n yaralı adamı sorgüya çekti. Herif, ölen arkadaşı ile bera- ber, Paristen La Vilet hisarı Yolu ile gidecek olan geaç bir kaçırmağı üzerlerine alk- dıklarını, fakat içmek için bir Meyhaneye girmiş bulundukla: tından on dakika içinde araba- Yi kaybettiklerini itiraf etti. Dartanyan büyük bir - telâşla Kordu: — Peki, bu Rötürecektiniz? — Royal meydadında — bir konağa götürecektik, diye ya- kadını nereye Rumi - 1354 | Arabi - 1357 Mayıs 5 | Rebiülerel 17 Mayıs Tkşam 12 19, 21 Yatsı 1,52 21,1 İansak 794 284 ralı adam cevap verdi. Evet! Evetl Orasıdır; May- lecinin kendi evi! Diye Dartan: yan mırıldandı. Delikanlı bu kadının kendi- sini ve kendini seveni mahvet- mek için me derece dehşetli bir intikam beslediğ'ni, ve her şe: yi öğrenen bu kadının ay sırlarına son derece — vâkıf ob ması İğzim geldiğini titriyerek yetiştirmiş olacağına şüphe edi- lemezdi. Bu düşünceleri arasında ken- disini sevindiren bir cihet varsa © da zavallı Madı Bonasyö- nün fedakârlik mükâfatını öde- mekle bulunduğu zındamın kra- liçe tarafından mutlaka keşfe- dilmiş olmasıydı. Bundan baş: ka genç kadından aldığı tubun ve Şarlot yolu üzerinde hayal gibi görünüşünün sebep- leri artık anlaşılmıştı. Atosun keşfi veçhile bundan sonra Madam Bonasyöyü bul: mak mümkün olacağı gibi ma- nastır da girilmez bir yer de- gildi. Bu düşünce delikanlının kak bine sükünet getirdi. Bunun üzerin”, kendi yöüzünde — husule gelen tebeddülleri büyük bir merakla seyreden yaralı adama doğru döndü, ve kolunu ona uzattır £ — Gel, dedi, seni bu halde burada bırakmak — Peki, fakat beni astırme yacaksınız ya? — Sana söz verdim, hayatını ci defa olarak bağışlıyorum. Yaralı adam dizüstü çökeıçk hayatını bağışlıyan delikanlının ayaklarını öpmek istedi; fakat artık düşman yakınında kalmak “için bir sebep görmiyen Dar- taoyan bu şükran gösterişlerial kısa kestirdi. İştihkâmdan —açılan birinci ateşte kaçmış bulunan muhafız dört arkadaşlarının da ölmüş bulunduklarını haber vermişti, Bunun için delikanlının selâmet- le geri gelişi tabur azkadaşları: ni hem hayrete düşürmüş ve hem de sevindirmişti. Dartanyan arkadaşının yarar sını istihkâmdan — yapılan bir huruç esnasında aldığını söyle- di. Oıîi' ;ıkırin ölümüne se- bep olarak ta tehlikeye göğüs ıırıılıvi olduğuı:ı.y bil.dıı.dı. Bu hikâye kendisi için büyük bir zafer demekti. Bu muvaila- kıyet orduda bütün gün çalkan: di ve umum kamandanlar da ken- disini tebrik ettiler, Buodan başka her büyük iş mükâfatını —da sn bu büyük ni kendisine iâde etmişti. Fil- hakika, Dartanyan, iki düşma- nından birinin ölmüş olduğunu ve diğerinin de kendisine min- nettar kaldığını düşünerek bi: raz olsun rahatlık duymakta haklıydı. Ancak bu emniyet Dartan: yanın Mayiediyi henüz iyice anlıyamamış olmasındaan — ileri geliyordu. XLII ANJO ŞARABI Kralın sıhhati hakkında can sıkıcı bavadislerden sonra, or- duda nekahet haline girdiğine düşündü. Bu bilgisini Kardinale | | geçirmekte, ve İngilizleri inlişar -etmeğe arada şahr için, gel ol day — havadis başlamış, ve mu sen - bulunmağı ata — binceık mez selere çıkacağı muştu. Ayni zamanda, veliabd, keh- di kumardanlığının bugün ye rın elinden «lınarak Dangulem, Başsompier, yabut Şomberg tarafından — istihlâf edileceğini bildiğinden günlerini tereddütle hâ'â Sen Meorten kalesile La - Pre istihkâmını işgal etmekte bu- ir şayi hale g mak için büyük bir hücum yapmağa teşabbüs gösterme- mekte ve yalnız L>» Roşel şeh- rinin muhasarasile iktila etmek- te bulunuyordu. Geçmiş bir tohlikeden, ve hu- susile tehlikenin büsbütün zail olduğuna ?ni olduktan sonra vaki olduğu üzere Dartanı büsbütün sükünet gelmişti; nız bir cihetten canı sıkılıyor- du ki, o da üç arkadaşından hiçbir haber almamakta bulun- sıydı. — Sonu var Hindistanda mü- him bir doğum Bir kadın Bir batında altı | . çocuk doğurdu | Hindistanın Birman çiftliğin- den May-Ni isminde bir yerli kadın altı çocuk birden dün- yaya getirmiştir Çocukların üçü erkek, üçü kızdır. Çocukları Burnah kasabasın- dan bir ebe doğurtmuştur. Ebe son derece iptidaf usulle iş gö- ren bir kadındır, Herşeyi yerli yerinde doğan bu altı çocuktan birisi dünyaya gözlerini açtıktan az sonra öl- müştür. Diğer beşi sıhhi teşek- küllerinin noksanlığına ve ipti- daj ihtimama rağmen sağdırlar. Alâkadarlar, geri kalan bu baş çocuğun sıhhatlerinin ko- runması için, İohusanın yanına hasta bakıcılar ve doktor gön- dermişlerdir. Doktorlar, altı çocuk birden doğurma vakasının 240 seneden beri beş sefer vukubulduğunu söylüyorlar. İkinciteşrin 1936 senesinde biri Hindistanın Penjale şehtir de; diğeri Romanyada iki kadın bir seferde altışar çocuk dün yaya getirmişlerdi. Fakat her ikisinde de çocukların ikisi ölü doğmuştu. 1903 yılının Nisan ayında, Afrikanın Altın Sahil denen kısmında, bir yerli kadın da, 6 çocuk doğurmuştu. Gene, 1888 tarihinde, Lon- bardda altı çocuk dünyaya ge- tiren bir kadın kaydedilmektedir. Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,50 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. Muagyenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261 lundukları Re adasından çıkar- | YOLD “Bir adam —at . e . ——— — Başı 3 üncü sahifede — mağı denemek ve böylece ölü:* mün mahiyetini öğrenmek lâ- zımdı. Enelhak yolundan Nir- vanaya ulaşmak- lâzımdı. Hüsrev Allah fikrinin bırak- tığı boşluğu — ken, mağa çalışıyordu. Fani yaratık mak istiyen yaratma arzularile ebediyete —açılmak, mumdan kanatlı bir kartal sırtında gü- neşe ulaşmak — arzusunu düyan bir efsane kahramanı gibi “bir hududu zorlamak, isliyordu. Güneş kanatlarımı eritti, fakat bir eser yaratmanın — ıştırabile bir hak öğretti; Yaratmak kaybolmaktı. Nasıl ki Allahta yaratırken “yokluk içinde ebedi kalmasını. bilmişti. O halde mukadder olan ölüm ağır bir- şey değild. Şu veya bu tarzda gelebilirdi, çünkü o yaratarak, ölüm bhastalığının ilâcını buk muştu, “Ölümün devası ölüm dür., * .. Necb Fazıl metafizik endi- şenin açlığını doyurmağa çalış- tığı bu Tormül ile ölümün kucağına atılmağ, — bir nevi intibarı tavsiye ediyor, Maama- fih Hüsrevin Şşahsında yasıl olduğu bu bir nevi manevi intihar demek olan yaratma pisikolojisile ne büyük bir me- suliyet altına girdiğini hesaplar mıştır. Allahı âriyanın mutlaka ölimle karşılaşacağını, bu yol: dan sakınma İüzumunu, yahud ölümü göze almağı işaret et- Gmekle beraber intihar mesuli- yetini paylaştırmak, onu siırf Hösrevin metafizik endişelerle kıvranan — rühüna mal — etme- mek - için “doktor Nevzad ve geretani Şarefi Hüsreve musat lat etmiştir. Hüsrevi ölüm kar- şısında herşeyin niçininini arı- yan mütecessis mizacı değil, güya Nevzad, Şaref ve Zeyne- bin şabsında tereddi ettirilen cemiyot mahvetmiştir. krıt.klerde de bazı küçük he- sap noksaaı, tenakuz göze çar- piyor. Hüsrev gazetecileri say- gisız bir teceşsüsle itham ediyor. Her insanın "“dibi görünmez denizlerin kendine göre, bir hayatı, gizli ve karanlık bir tarafı bulunduğunu, bunun ölüm gibi bir sır kalması (üzimgel- d ğini kabul edyor. Bunu kim keabul etmez. Fakat Hüsrev başkalarının görmesini ve göstermesini ha- ram ettiği şeyi teşhir. etmek hususunda kendisine müsama hakâr davranır, Bırakalım onun ölüm karşı- sında içinde kopan fırtınaları açığa vuruşunu, farzedelim ki san'atkâr ilham ve san'at perisi huzurunda günah çıkartır bütün derdlerini dökmekte ser- besttir, bu bir sır ifşası mahi- yetinden başka birşeydir; fakat hiç olmazsa başkalarına ketüm olmağı talim ederken bizzat kendisi bir perdeyi kaldırmak süretile mahremiyeti ifşa etme- melidir. Şerefin “ikiyüzlü menfaatpe- restliğini yüzüne vurmak ve onu mat etmek için de olsa, Zeyaebin ipliğini pazara çıkar- mesı, biraz da kendi mahre- miyı açması demektir. Şe- veli ikiyüzlülükle itham — eder- ken kendisinin de bir zaman- Jar dostum dediği adamı ka- msiyle aldattığını, onün aile barimine sokulan ikiyüzlü bir Tartuf olduğunu bu perdeyi kal- dırmakla, teşhir etmiyor mu? Diğer küçük bir nokta da eserdeki ikinci derecede eşha- sın; Hüsrevin canlı gösterilmesi, yaratmak;,, le doldür. | mış bir uzviyetin ve ebedi ol- | yok olmak, eserin maverasında | ST Ş T e Fikirler Çocuk ve sinema. Milli terbiye bakımından, in man en tehlikeli devri, henüz ahlâk sisteminin, içtimai kıymetleri kavrayıp onlara üy gun hareket etmek kabiliyetinin teşekkül etmediği — çağlardır. | Mütcazzi terbiye, münteşir ter- biyenin yerine geçtiği, terbiye müesseseleri istikbalin lâbora- tuvarı haline geldiği zamandan itibaren, üzerinde en çok duru- lan meselelerden b'risi de, yeni nesli, cemiyetin istediği tarzda | yetiştirmek, milli bünyeye fay- dalı olabilecek bir seviyeye çı- karmaktır. Bu geyeye varmak, yani, genç neslin, cemiyete bağlı olduğunu ve onyn — istik- babai kuvyetlendirmekle mü- | kellef bulunduğunu idrak ede- GZUTR NLDN | | daha iyı tebarüz etmesi baha- | sına âdeta kasden ihmal edil- miş olmasını hissetmemizdir. Bu şahıslardan bazıları ka- rartılmış, bazıları budala edil- miştir. Hüsrevin biraz örtülü konuştuğu zamanlarda bu in- sanlardan bir kısmının âdeta anlayışları uyuklar. M sal: (Birinci perde, zinci sabne) Hüsrev — Nasıl kendi ken- dinize müsaade ederşi. lamam. Bir genç kız bu hareket.. Zeyaep — Nasıl hareket? Hüsrev — Evvelâ herkesi bırakıp buraya bir başınıza ge- lebiliyorsunuz. Sonra da Sı maya benimle yalnız ai istediğinizi açıkça hissettiriyor- sunuz. . Zeynep — Ödeştik.. Siz de benimle yalaız kalmamak için herkesi çağırttınız. Şu son cümleyi söyliyen zeki kadının anlayışına, şu aşığıda- ki kalın kabalığı arasında ne tezad var! (İkinci perde, altıncı sahne) Hüsrev — ... Sana birşey mi borçluyum? Zeynep — yok. Hüsrev — Farzet ki var. Borçluyam. Fakat veremiyorum. Aczim, müflisim, çalma bir alacaklı gibi kapıcı, vazgeç, çör zül benden. Zeyasb — Bunun için bir çare var. Husrev — Ne imiş o çarer. Zeyneb — Bu karmakarışık lâfları, bu hasta fikirleri bir tarafa bırakırsın, onlardan bir şey anlamıyorum. Açıkça söy- lersin.. Senden bıktım, şenden tiksiniyorum. —dersin o zaman seni anlarım ve giderim.. seki- önünde Hiçbir. borcun tek Husrev — En azgın bir hay- van bünyesinin içine oturtul- muş öyle cellât bir ruh taş- yorum ki, bütün — insiyaklarımı .körletiyor. beni yiyor, bir pa- gavra haline getiriyor.. Zeyneb —Aalamıyorum, anla- miyorum.. Anlamıyor, Husrevle aralarında ne kalacak. çünkü —anlarsa fark Bu küçük, gözden kaçabile- cek şeyler eserin azameti kar- şısında bir nokta bile değik dirler. Sahne — te lisa- vaffakıyettir ki kütüphaaemizde böyle bir sahne eserinin mev- cudiyetinden duyduğumuz gu- rür, tercümeler serisinin şahe- serlerini temaşa ederken bizi mahcup, boynu bükük kalmak: tan kurtarıyor, — San'atkârdan daha yeni ve daha büyük mu- vaffakıyetler bekliyoruz. Kemal Bilbaşar bilmesi için, yabancı tesirlerden uzak kalması lâzımdır. Gencin, ilhassa ahlâki kiymetleri henüz kavramak yaziyetine gelen ikin ci çocukluk ve birinci gençlik devresini — yaşıyan gencin, bu gayeyi tahakkuk ottirmesini bek- lemek, ona, İüzumlu — şartları cami bir muhit yaratmakla ka- bildir. Yaşayışın fikir ve telâk- kiler üzerindeki tesir derecesi düşünülürse, bu muhitin Teti — kendiliğinden çıkar. İnsan ihtiyaçlarının bilhasşa eğleneç ihtıyaçlarının çok art- tığı bir asırda bulunuyoruz, Ye» tıynılui ele alınan çocukların eğlencelerini de düşünmek mec- buriyeriyeti vardır. Terbiyede ve terbiye müesseselerinde bu ihtiyaca çok ehemmiyet veril Bı_ınunlı beraber mektep, bu. gün, çocuklarını tam manasile eğlendirmek imkânlarından ustak tır, Bu sebeple, onları, cemiyete teki eğlence yerlerine terkedi- — yor. Çocuk İçin müsait muhit yaratmakta kısmen — muvaffak olan mektep bu noktada yerini semiyete — bwakıyor. Bundan sonra cemiyet, çocuğun mektı dışındaki hayatının ğm'yıçı..::n ; ve eğlencesinin teminini üzerine alacak, diulenme imkânları ha- zıylıyıukuı. İşin bu safhasında birinci derecede düşünülecek şey, ele alınan varlığı tanımak: tır; o, henüz yetişmektedir, müs- bet ve menfi tesirlere karşı hazırlıklı değildir. Bu poktada meseleyi bütün teferrüatile mü- talea etmek lâzımdır, Zamanımızda en çok yayılan eğlence vasıtası sinemadır. Her yerde açılabilen bu eğlence yerleri, geniş bir kütlenin ihti- zaru: meydana lir. | yacını karşılıyabildiğinden, ben- zerlerinden fazla — seyirci bula - bilmektedir. İkııudîy »;ızı;eı:i, her zümreye ayrı aytı ve kâli miktarda. eğlence yeri tosis et. meğe müsait olmıyan memle- ketimizde, istilâ halinde inkişaf 'ıdnıı sinemalardan, ber yaştaki insanlar islifade edebilmektedir. Binaenaleyh gençlerine ve ço- cuklarına eğlence yeri hazırla- mak lüzumu karşısında bulunan cemiyetimizde imkân, kısmen, mevcuttur. Yapılması icap eden —— şey kontroldür. Hayatın gölge leşmesi şeklinde tarif edilebilen sistematik hayatı henüz anlıya- mıyan, iyi ve fenayı, mümkün ve gayrimümkünü - biribirinden ayıramıyan teze dimağlar üze- rindeki tesirini düşünmek, fena taraflarını ortadan kaldırarak onu mümküa mertebe faydalı bir hale getirmek. İ Kontrolsüz sinemanın çocuk- lır_vı gençler üzerindeki fena İ her gün rastlamak İ li süslü — ve renkli akislerine kapılarak Tar- zan tıraşı ve Duğlas bıyığı ile iftihar edenlerde; hayatın ket ve vak'a kısmından öt anlıyacık seviyeye — gelemiyen: lerin taklit — hassalarını -hele hele Kuvboyların- ne derece in- kişaf ettirdiğini, bıçağı, taban- gayı yani Cinayeti, terbiye ve ahlâk müessesclerine — sokan ellerin arkasında, bunları, gör: mekteyiz. Başıboş bırakılan bu eğlence yerlerinin tesirleri, — istikbal endişesi mabiyetini — almıştır. Mektebin vazifesini takviye su- retile tamamlamak mecburiye- — tinde bulunan cemiyetimiz, bu — iş üzerinde artık titiz davrana. — caktır. Zaruri kararlar alınırken, maddi menfaatin dışını düşün- mek istemiyenlerin, haklı olarak — eğlence yeri arıyan, fakat yiyi — — Sonu B inci sahifede —